Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Herkes İşini Yapsın...

Başlatan Fatihan, 09 Şubat 2009, 20:44:25

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Fatihan

Üsküdar İmrahor Camii önünde az soluklanayım derken, hemen karşıda oturan Çingene çiçekçiye gözüm takıldı. Çiçekçi kadın çiçeklerin diplerini düzeltiyor, su dolu kovanın içine koyuyordu. Çiçekleri satarken cicili bicili bir jelatin kâğıdına sarıp müşterisine tam bir profesyonel gibi takdim ediyordu. Elinde bıçağı, ipi, naylonu ve jelatin kâğıtlarıyla tam teçhizatlı bir şekilde çalışıyordu. Çiçek satıyor ve işini iyi yapıyordu. Belli ki, en iyi bildiği iş çiçekçilikti ve bu işin hakkını da veriyordu. Bildiği işi yapması ve yaptığı işi iyi yapması açısından çiçekçi kadından çok şey öğrendiğimi de söyleyebilirim. Bu durum bana Mehmet Akif'in bir sözünü de hatırlattı Akif diyordu ki: "İstanbul'a baktım imamlar siyaset yapıyor, Berlin'e gittim büyükelçimiz tefsir yazıyor", yani hiç kimse kendi asıl yapması gereken işi yapmıyor. Herkes kendi başına buyruk bir şeyler yapmaya kalkışıyor, ki başarısızlığımızın bir sebebi de budur. Oysa ideal olan herkesin kendi işini yapması ve yaptığı işi hakkıyla yapmasıdır. Belki dağ başında bir çınar olamasa da düz ovadaki en iyi çalı olmaya gayret etmelidir.

İbret alınmadığı için de tarih sürekli tekerrür edip duruyor. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen Akif'e maalesef hak vermek zorunda kalıyoruz. Bakıyoruz ki yıllarca siyasetten şeytandan kaçar gibi kaçan bir cemaat sanki şeytanla anlaşmışçasına siyasetin tam göbeğine oturmuştur. Bir kimya öğretmeni mesela cemaate ağabey olmuş, vaaz vermektedir. Ehliyet ve liyakatin hiçe sayıldığı, cemaate sadakatin tek ölçü olduğu yerde kimya öğretmeninin din âlimi olmasına şaşırmıyoruz.

Taşlar yerinden oynayınca önceleri yadırgadığımız pek çok şey bize de normal gelmeye başlıyor. Muhterem din âlimi Hüseyin Kutlu ile yapılan bir röportajda hoca şöyle söylüyordu: "Cami yerinden oynatıldı, cemaat yerinden oynatıldı, ama en önce imam yerinden oynatıldı."

Evet, camiyi ve imamı yerinden oynattığınız bir zaman diliminde böyle defolu uygulamaların da önüne geçmeniz mümkün olmayacaktır. Cami önceleri sosyal hayatın merkezinde iken bu merkez konumunu kaybettikten sonra yeni duruma uyum sağlamak eskisi kadar kolay olmamaktadır. Değerleri ilkeleri dışta bıraktığınız bir yapıda da neyin nerede durmasını işaretleyecek bir imkânınız kalmaz. Mecelle yazarı adaleti tarif ederken "eşyayı kendi yerine koymak" olarak tarif eder. Her şey kendi yerine durdukça asli vazifesini icra eder. Herkesi kendi yerinde istihdam etmedikten sonra sorunlara çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Arının işi bal yapmaktır, horozdan da yumurta yapmasını bekleyemezsiniz. Bir kimya öğretmeninden çocuklarımıza kimya formüllerini öğretmesini bekleriz. Fetva vermek işi de imamın, müftünün işidir.

Bilmem hiç dikkat ettiniz mi, rahmetli Ahmet Yüksel Özemre, biz Özemre Hoca'yı bir din âlimi gibi tanıdık. Kitaplarında Mesnevi, tasavvuf ve kültürel konuları bize anlatıp durdu. Oysa Özemre Hoca'nın asıl işi atom mühendisliği...

Din ve tasavvuf alanında söz söylemiş olmasını yadırgamıyorum ama ben onun şeyhi veya hocası olmuş olsaydım, kesinlikle kendisine zikir çekmeyi veya tasavvuf konularında çalışmalar yapmayı değil, nükleer teknolojiyi ülkemize kazandırması hususunda yönlendirirdim. Onun gibi önemli bir beynin tasavvuf alanında durmasından ziyade, nükleer çalışmalara öncelik vermesi hem din için hem devlet için çok daha iyi olacaktı. Biz onu bir şeyh gibi tanıdık, oysa bir nükleer profesör olarak tanımak ve tanıtmak isterdik.

Düşünün ki, Osmanlı padişahları tasavvufa meylettikleri zaman devrin sufileri buna müsaade etmemiştir. Mesela Şeyh Vefa, Fatih Sultan Mehmet'i tarikat yoluna sokmamıştır. Padişahın işi tarikat değil, ümmetin işleridir. Mesela Milli Şef döneminde valiler aynı zamanda il başkanı idi. Kaymakamlar ise ilçe başkanı vazifesi görüyordu. Şimdi ise bazı devlet memurları devlet işlerini bırakıp iktidarın ilçe başkanı gibi çalışmaktadır. Herkesin kendi işini yapması gerekir. Siyaset yapacak olan memuriyeti memuriyet yapacak olan siyaseti bırakmalıdır.

Bugünün Türkiye'sinde imam yerinden oynatıldığı için; memur, siyasetçi, öğretmen yerinden oynatıldığı için, her işimizi yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz.

Söyleyin haksız mıyım?


Umut Bulut

Minare

Belki de kaza ile atom muhendisi olmuştur !

Fatihan

Alıntı YapBilmem hiç dikkat ettiniz mi, rahmetli Ahmet Yüksel Özemre, biz Özemre Hoca'yı bir din âlimi gibi tanıdık. Kitaplarında Mesnevi, tasavvuf ve kültürel konuları bize anlatıp durdu. Oysa Özemre Hoca'nın asıl işi atom mühendisliği...

Din ve tasavvuf alanında söz söylemiş olmasını yadırgamıyorum ama ben onun şeyhi veya hocası olmuş olsaydım, kesinlikle kendisine zikir çekmeyi veya tasavvuf konularında çalışmalar yapmayı değil, nükleer teknolojiyi ülkemize kazandırması hususunda yönlendirirdim. Onun gibi önemli bir beynin tasavvuf alanında durmasından ziyade, nükleer çalışmalara öncelik vermesi hem din için hem devlet için çok daha iyi olacaktı. Biz onu bir şeyh gibi tanıdık, oysa bir nükleer profesör olarak tanımak ve tanıtmak isterdik.

demişti de yazar şeyhliğini bilemeyeceğiz ama tasavvufla ve zikri ilahi ile meşgul olması bilime katkıda bulunmasına engel olmasa gerek.Şeyh Vefa hz. Fatih Sultan Mehmet Han. Hzleri misali farklı bir durum.Şu an öyle bir devirdemiyiz?

Yazar gibi ben de sorayım:

Söyleyin haksız mıyım?  :cool

Minare