Mükemmel Çocuk Yetiştirmenin Üç Altın Kuralı

Başlatan LEPTOP, 20 Mayıs 2004, 15:05:43

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

müteallim

Rasûlüllah (sav)'a sevdali çocuklar yetistirmek

Yasadigimiz bu asir, mü'minler açisindan "örnek insan hasreti"nin çekildigi ve "örnek insan ihtiyaci"nin giderilemedigi çorak bir asirdir. Müslümanlar hiçbir asirda bu kadar örnek insan hasreti çekmemisler ve bu kadar örnek insan ihtiyacini giderememe fukaraligiyla karsi karsiya gelmemislerdir.

Bunun en büyük sebebi, Müslümanlarin Peygamberlerinin Allahû Teâla tarafindan kendilerine bir "Üsve-i Hasene" (Güzel Örnek/Önder) olarak gönderildiginin suurunda olmamalaridir. Veya bu gerçegi, bilerek veya bilmeyerek ihmale ugratmalaridir. Rabbimizin uyarisi:

"Süphesiz sizin için Allah'in Rasûlü'nde Üsve-i Hasene/güzel örnek vardir." (Ahzab Sûresi/21)

Rasûlüllah (sav)'in hayati, bir güzellikler yumagidir. Güzel bir hayat yasamak ve güzel sözlülerden olmak isteyen herkes için Rasûlüllah (sav)'in hayatinda örnek vardir. Sunu bilelim ki; Islâm ümmeti için yegâne hayat örnek ve önderi Hz. Muhammed (sav)'dir. O'nu tanimak ve O'na uymak, Allahû Teâla'yi tanimanin ve sevmenin alâmeti kilinmistir. Allahû Teâla buyuruyor:

"De ki, siz gerçekten Allah'i seviyorsaniz Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarinizi bagislasin. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bagislayicidir."(Âli Imran Sûresi/ 31)

Allahû Teâla'yi sevmenin yolu, Peygamberi Hz. Muhammed (sav)'e tabi olmaktan geçer. Tabiî ki, Peygamber (sav)'e tabi olmak için de önce O'nu tanimak ve sevmek gerekir. Peygamber (sav)'i sevmeyen ve O'nu tanimayanlar, O'na tabi olamazlar. Bu nedenle diyoruz ki; yeryüzünde Müslüman anne ve babalarin sorumluluklarindan birisi de, kendi çocuklarina "Peygamber muhabbeti"ni asilamalaridir. Yani onlari Peygamber (sav) ile bulusturmalaridir.

"Peygamber muhabbeti" yani Peygamber sevgisi, genelde bütün insanlar için, özelde ise çocuklar için bir ihtiyaçtir. Bundan ötürüdür ki, ashâb-i kirâmin kendi çocuklarina Kur'an ayetlerinden sonra ögrettikleri ilk sey, Rasûlüllah (sav)'in sireti ve sünneti olmustur. Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas (ra) diyor ki: "Allah Rasûlü (sav)'nün gazvelerini çocuklarimiza, tipki Kur'an'dan bir sûre ögretir gibi ögretir, ezberletirdik.

"(Terbiyetü'l Evlad Fi'l Islâm/Abdullah Nâsih Ulvan: 1/310, Suriye/1981)Rasûlüllah (sav)'in siretinden ve sünnetinden habersiz yetistirilen bir çocuk medenî olamaz, aksine bedevî olur. Çünkü Rasûlüllah (sav)'i tanimayan bir çocuktan medenî davranislar beklenilmez. Sayet bugün çocuklarimizdan komsularimiz,çevremizdeki insanlar rahatsiz oluyorlarsa, bu onlari Rasûlüllah (sav)'in sevdalilari haline getiremedigimizdendir. Sahâbe neslinden Vehb b. Münebbih (ra) der ki:

"Rasûlüllah (sav) yanan bir mumun yanindan geçse rüzgariyla mumun alevini söndürmez, kamislar üzerinde yürürse ses çikarmazdi!" Düsünün, apartman hayati yasayan bir mü'min anne ve babanin çocugu bu Peygamber'e
sevdalanmissa, komsularini rahatsiz etmesi mümkün müdür?
Peygamber sevgisi, medenîligin mayasidir. Peygamber (sav)'in hayat ve faaliyetini yasamin bütün safhalarinda çocuklarimiz için yegâne örnek kilmak, bütün is ve hareketlerinde, konusmalarinda O'na uymalarini saglamak, onlari medenî olarak yetistirmektir.

Rasûlüllah (sav)'in Medine'ye gelisini "Taleal Bedrü Aleyna?" (Dolunay Veda tepelerinde üzerimize dogdu/ Allah'a dua eden bulundukça sükür bize vacib oldu!) nesidesiyle karsilayan sevinçli Medineli çocuklar, Rasûlüllah (sav)'a
sevdalandirilmis çocuklardi. O çocuklari Rasûlüllah (sav)'a sevdalandiran anne ve babalar, Rasûlüllah (sav)'i evlerine misafir etmeye hazir anne ve babalardi.

Ailece Peygamber (sav) ile bulusma anina hazir olmaliyiz. Çocuklarimizin istikbalini Peygamber sevgisinde aramaliyiz. Çocuklar, yaratilislari itibariyle Allahû Teâla katinda insanin kurtulusuna sebeb olan kalb-i selime benzerler. Bundan ötürüdür ki, "Çocuklar gibi olmadikça Cennet'e giremezsiniz" denilmistir.

Güller gibi dünyaya gelen çocuklarimizin, ihanete ugramis birer emanet durumuna düsmemeleri, kendileriyle beraber bütün ufuklari atese vermemeleri, çaglarinin son sömürgesi durumunda olmamalari ve çocuksu sölenlerinin bitmemesi için Peygamber sevgisine hava gibi, su gibi ihtiyaçlari vardir. Onlarin bu ihtiyaçlarini mutlaka gidermeliyiz. Çocuklarini Peygamber sevgisinden mahrum birakanlar, onlara en büyük kötülügü edenlerdir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

hulefai rasidin

yaa Allahım sizden razii olsun okadar mükemmel ve ayrıntılı yazmışsınız yüce rabbim uygulamayı vee de hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip etsin
dünyanın taşı yağsa başıma illa  dostun gülü öldürür  beni:(

muallim

"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz."
[Hucurat Suresi 10]

zambak313

Gerçekten çok güzel yazmışsınız...
Rabbim razı olsun inşaAllah...
Çocuk olsam yeniden..
Bir tek düştüğüm için acısa içim.. Kalbim; çok koştuğum için çarpsa sadece...

hadime

''Çocuğunda sevmediğin bir davranış görüyorsan, o davranış senin arzu ettiğindir. kendini düzelt !!"
(Hasan-ı Basri )
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,birinciliği beyaza verdiler...

Lika

#20
ÇOCUK YETİŞTİRMEDE EBEVEYN TUTUMLARI
Aile üyeleriyle çocuk arasındaki ilişkiler çocuğun her alandaki gelişimini doğrudan etkilemektedir. Çocuğun karakter ve kişiliğinin oluşmasında da yine en etkili faktör, kuşkusuz anne babanın çocuğu ile kurduğu ilişkidir. Bu çalışmamızda anne babaların çocuklarını yetiştirmede yaygın olarak takındıkları olumsuz tutumlar ile sonuçlarını ve olması gereken olumlu tutumu ele almaya çalışacağız.
Anne babaların çocuklarına karşı takındıkları olumsuz tutumlar:


İtici Tutum: Bu tutum, anne babanın, çocuğu çeşitli nedenlerden dolayı istememesi ve ona karşı düşmanca duygular beslemesi olarak tanımlanabilir. İlgisiz ana baba çocuğunu ihmal, hatta psikolojik bakımdan reddeder. Çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarından habersizdir. Nerede, ne yaptığıyla pek ilgilenmez. Varlığından rahatsız olduğundan çocuğu çevresinden mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışır. İlgisiz ana baba, çocuğuna en az sevgi gösteren ve davranışlarına en az kontrol uygulayan ana babadır.

İtici tutumun başlıca belirtileri, çocuğa karşı hırçın davranma, dayak, azar, sevgiyi esirgeme, ilgisizlik, çocuğu terk etme ya da başka yerlere gönderme tehditleri, çocuğa lakaplar takma ve kötü isimlerle çağırmadır. Çocuk ihmal edilir ve hor görülür. Disiplin cezası amacıyla çocuk acımasızca dövülebilir, saatlerce bir yere kapatılabilir, aç bırakılabilir ve temel ihtiyaçları karşılanmayabilir.


Çocuğun benlik kavramı, kendisi için önem taşıyan büyüklerin ona gösterdiği tutumların bir yansıması olduğundan, ana babanın itici tutumları çocuğun kendisini değersiz bulmasına neden olur. Böyle bir ortamda yetişen çocuk, kendisine ilişkin olumlu tutumlar geliştiremez. Beklenilen davranışları gösterdiği halde yine de kabul görmeyen çocuk, onaylanan ve onaylanmayan davranışlarının ayrımı yapmada güçlük çeker. Sonunda umudunu tümden kaybeder ve ana babanın onayını kazanma çabalarından vazgeçer. Ana baba da çocuğun gelişimine rehber olabilmek için gerekli denetimi elinden kaçırmış olur. Bu ortamdaki çocuk, yardım duygusundan uzak, sinirli, duygusal kırıklıkları olan, diğerlerine, özellikle kendinden küçük ve zayıflara karşı düşmanca duygulara sahip bir birey olabilir.


Yetkinci (Mükemmelci) Tutum: Yetkinci anne babalar, çocuklarını kusursuz hale getirmek ya da daha başarılı olmaları için onlara baskı uygularlar.


Çocuk bu beklentilere cevap verebilecek kapasite ve yeteneğe sahip ise pek fazla sorun ortaya çıkmayabilir ya da daha az etkilenebilir. Ancak çocuk, anne babasının beklentilerine cevap verebilecek güç ve yeteneğe sahip değilse, kendi benliğine yönelik olumsuz algılamalar ve değerlendirmeler yapmaya başlar. Bu durum çocuğun benlik saygısını azaltarak kendisine olan güven duygusunun gelişmesini engelleyebilir. Bundan dolayı bu tutum çocuğu ya aşırı hırslı, atak ya da başarısız, çekingen bir hale getirebilir. Anne babaların çocuğun yeteneğini aşan bir beklenti içinde olmaları çocuğun itaatsiz, isyankâr olmasına da neden olabilir. Bu özelliklere sahip çocuklar, arkadaş gurubuna girmekte, grup üyeleri tarafından kabul edilmekte zorluklarla karşılaşabilirler.

Çocukluk yıllarını zor koşullar altında geçiren anne babalarda bu tutum daha yaygın görülür. Bu anne babalar parasal olanaklara sahip olur olmaz, çocuğuna en iyi ortamı sağlamak isterler. Bu konuda hatalarının temelini, çocuklarını tanımadan, ilgi ve yeteneklerini saptamadan, onları kendi istek ve arzularına göre yönlendirmeleri oluşturur.

Aşırı Koruyucu Tutum: Ana babanın aşırı koruması, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Çocuklarını aşırı koruyan ve denetleyen ana babalar, onların rahatlıkla yapabilecekleri pek çok şeyi onlar adına yapmaya çalışırlar. Bu tavırlarıyla da çocuklarının yaşayarak öğrenmelerini, özellikle sınama-yanılma yoluyla öğrenmelerini, istemeden engellemiş olurlar. Böylece geleceğin bağımlı yetişkinlerinin temellerini atarlar.

Bu bağımlılık bireyin yaşamı boyunca sürebilir ve aynı koruyucu tutumu gelecekte eşinden bekleyebilir. Daha çok anne çocuk ilişkisinde ortaya çıkan bu koruyuculuğun ardında, annenin duygusal yalnızlığı yatmaktadır.
Aşırılı Hoşgörülü Tutum: Aşırı hoşgörü ve şımartma, aşırı koruyuculuğun bir sonucu olabilir. Aşırı koruyucu anne babaların, çocuklarına karşı genellikle bu tutumu da geliştirdiklerini gözlemek mümkündür.

Çocuk ruh sağlığı bölümüne getirilen çocukların önemli bir bölümü böyle bir tutumla yetiştirilmişlerdir. Bu çocuklar, kendi yaşlarından çok küçükmüşler gibi korunup kollanırlar. Örneğin, sekiz yaş çocuğuna üç yaşındaymış gibi davranılır. Bu durumda çocuğun yaşına uygun ruhsal olgunluk geliştirmesi beklenemez. Bu annelerin yanılgısı çocuğu sevmekle, sevgiye boğmak arasındaki ayrımı yapamayışlarından gelir.


Aşırı hoşgörü ve serbestlik içinde büyümüş çocuk, ihtiyaç duyduğu her şeye bir çaba harcamadan sahip olabilir. Ancak kendisine doğru ile yanlışı öğreten disiplin anlayışından yoksundur. Böylece çocuk, hiçbir kurala uymadan her türlü isteğinin yerine getirilmesine alışır. Bu da çocuğu bencil yapar. Daima başkalarının dikkatini çekmek ve kendisine hizmet edilmesini ister. Böylece çocuklar ev içinde ve ev dışında çok zayıf bir sosyal uyum gösterirler. Çünkü anne babanın tahammül ettiği davranışlar, çocuğun arkadaş ortamında ve sosyal ilişkilerinde, hoş karşılanmayarak engellenecektir. Aile içindeki aşırı hoşgörüyü dışarıda bulamamasından dolayı çocuk, arkadaşlarına mesafeli yaklaşacak, arkadaşları da bencilce buldukları davranışlarından dolayı ondan uzak duracaklardır. Bu da çocuğun kendine ve başkalarına güven duymasını engelleyecek ve onu sosyal ilişkilerde başarısız kılacaktır.

Ayrıca çocuklarını tutku derecesinde seven aileler, onların yaptıkları olumsuz davranışları da iyi gözle görmeye yatkın olurlar. Bu da çocukların kötü alışkanlıklar kazanmasına neden olur.


Tutarsız Tutum: Kimi anne babalar sert ve baskıcı değildir; ancak çocuğa tutarlı davranmasını bilmezler. Hoşgörülü olayım derken gevşekliğe düşerler. Çocuğa yerinde müdahale etmeyi, sınır çekmeyi bilmezler. Çocuklar ana babalarının kararsızlıklarını, zayıflıklarını kolay sezer, bunlardan yararlanma yolunu bulurlar.

Anne babanın her ikisinin de disiplin ve hoşgörü konusunda söz birliği içinde olmaları, birbirinden farklı tutumlara girmemeleri gerekir. Babanın hatalı bulduğu davranış anne tarafından övgü ile karşılanırsa, annenin endişe ettiği bir davranışı baba teşvik ederse çocuk terbiyesinde olumlu sonuçlar elde etmek imkânsız olur. Çünkü çocuk bu durumda nasıl davranacağını bilemez ve davranış problemleri daha da artar. Etrafındaki insanların sürekli farklı davrandığını gören çocuk, ne isteyeceğini ve kendisinden ne istendiğini kestiremez.

Tutarsızlık, anne ile babanın çelişkili tutum sergilemesiyle olabileceği gibi, tek tek anne ya da babanın bir günün diğer gününü tutmaması şeklinde de olabilir. Çocuk, hangi davranışın nerde, ne zaman istenmediğini anlayamaz. Tutumunu ana babanın keyifli ya da öfkeli oluşuna göre ayarlar. Başka bir deyişle çocuk, davranışının doğru ya da yanlış olduğuna değil, “Ne zaman yaparsam cezadan kurtulurum?” sorusuna kafa yorar. Bu durum çocuğu gizli iş yapmaya, yalan söylemek ve hileye başvurmak gibi olumsuz davranışlar geliştirmeye itebilir. Ayrıca anne babanın çocuktan neler istedikleri hakkında uyuşamaması ya da çocuğun uyması gerekli kuralları yerine göre uygulayıp yerine göre uygulamamaları çocukta görülen itaatsizliğin başlıca nedenlerinden biridir.


Otoriter Tutum: Bu yöntemde ana baba denetimi ve itaat ön plandadır. Ebeveyn kendi belirlediği sıkı standartlara, değerlere göre çocuğun davranışlarını ve tutumlarını kontrol eder, değerlendirir, çocuğun itaat etmesini ve kendisinin doğrularını kabul etmesini ister. Çocuğa söz hakkı vermez ve konuşup fikirlerini söylemesi için onu cesaretlendirmez.


Her girişiminde hemen çocuğun yerini almak, onun konuşmasını ve hareket etmesini engellemek, hep onun adına konuşmak ve karar vermek, çocuğun kendi gücünü keşfetme ve kullanma imkânlarını daraltır. Çocuk bunun sonucu olarak bağımlı bir kişilik geliştirir. Arkadaşlık ilişkileri zayıf olur. Ayrıca katı bir disiplin ana babaya karşı korku ve öfke yaşanması, girişim noksanlığı ve insanlara dostça yaklaşamama gibi zararlı sonuçlar doğurabilir. Çevrenin sayısız yasaklarla doldurulması ve çocuğa hareket ve oyun özgürlüğü bırakılmaması çocuğu doğal olarak konulan kurallara itaatsizliğe sürükleyecektir.


Bütün bu olumsuz tutumların ortak sonucu, çocuğun toplumdan az ya da çok soyutlanmasıdır. Bu tutumlarla yetiştirilmiş çocukların hepsinde ortak bir diğer karakteristik özellik, aynı zamanda toplumsal duygularının sağlıklı gelişemediğini gösteren bir diğer belirti de, başkalarından çok kendilerini düşünmeleridir.
Olumlu ve Sağlıklı Tutum: Dikkat edilirse olumsuz tutumların tümünde ya ifrat, ya tefrit, yani daima aşırı gitme durumu söz konusudur. Anne babaların çocuklarına karşı takınmakları gereken tutum ise, disiplin ile sevgi ve şefkatin uyumlu bir biçimde dengelendiği, sevgi ve denetimin bir arada olduğu ana baba tutumudur.
Olumlu tutuma sahip ana baba, çocuğuna içten sevgi ve saygı duyar ve bunu şartsız olarak gösterir. Çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarına karşı oldukça duyarlıdır. Yaşına göre çocuğu, kendisi ile ilgili bazı kararlar almaya teşvik eder. Çocuğun görüşlerine değer verir, karşılıklı diyaloga olanak sağlar, hemen her konuda çocuğuna iyi bir rehber olmaya çalışır.


Ana babalar son aşamada yetkileri ellerinde tutarken ve uyulacak kuralları koyarken, çocuklara da farklı olma, kendi davranışının sorumluluğunu üstlenme ve daha fazla karar verme olanakları verilir. Disiplin, katı cezadan çok, akıl yürütmeyi ve açıklamayı içerir. Bu tutumla yetişen çocukların temel kazanımları bağımsızlık, kendine güven ve yüksek akademik güdü gibi temel karakteristik özelliklerdir.
İşte bu geniş alan içerisinde ana babaların çocuklarıyla sağlıklı bir ilişki kurabilmeleri için yapabileceklerini şu şekilde sıralayabiliriz:


• Ana babalar çocuklarını eğitirken, öncelikle gelişim evrelerini bilmeli ve çocukların içinde bulunduğu gelişim dönemini tanımalıdırlar. Başka bir deyişle, ana babalar çocuklarını tanıyarak işe başlamalıdırlar.

• Ana babalar, çocukların, kendi modelleri olmadığı gibi, kardeşlerinden, arkadaşlarından farklı, bağımsız, kendine özgü zekâ ve kişilik özellikleri olan bir birey olduğu gerçeğinden hareket etmelidirler.

• Anne ve babanın çocuklarına, “uygun olan davranışı” öğretebilmeleri, ya da neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretebilmeleri için, gerek kendi aralarında, gerekse çocuklarına yönelttikleri davranışlarında dengeli, tutarlı ve kararlı olmaları gerekir.

• Çocuğun taklit yoluyla her türlü davranış kalıbını öğrenmesi söz konusu olduğundan, anne baba olumsuz davranışlardan önce kendileri kaçınmalı, olumlu davranışları da önce kendileri sergilemelidirler. Anne baba, önce kendi içlerinde barışık, huzurlu birer birey ve çocukları için sağlıklı birer model olmalıdırlar. Bununla bağlantılı olarak da soyut düzeyde uyarı yerine, somut düzeyde eylemi dikkate almalıdırlar.

• Yine başarılı ana babalar, çocuğun kendi kendisini denetlemesi ya da iç denetim demek olan ahlâk gelişimine ortam hazırlayan, çocuktaki sorumluluk duygusunu geliştiren, olayların sonuçlarıyla onları baş başa bırakan, onlara hak ve özgürlüklerin sınırını öğreten, çocuklarına korku silahını çevirmeksizin kendi kendilerini disipline eden ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen bir birey olarak yetişmelerine imkân hazırlayan kimselerdir

Bütün bu hususları tek bir formülle ifade etmek mümkün olsaydı o formülün öğeleri sevgi, ilgi ve bilgi olurdu. Çocuklarına olan sevgilerini, onlara olan ilgileriyle ortaya koyan ve onlar hakkında yeterli bilgiye sahip olan anne babaların çocuklarıyla ilişkileri olumlu ve yapıcı olacağından, verecekleri eğitim de sağlam ve başarılı bir eğitim olacaktır.

Bütün bu bilgiler çağdaş eğitim kitaplarından derlenmiştir. Bu kitaplar ise yüzyıllar boyu deneme yanılma yoluyla ortaya konulmuş bilgiler üzerine kurulmuştur. Rasûlullah (SallAllahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz'in sünnetine baktığımızda ise bu modern yöntemlerin bile çok ilerisinde, çocuklarla ilişkilerimizde takınacağımız tutumlara dair pek çok örnekle karşılaşmak mümkündür. Efendimizin (s.a.v.) terbiyesinden geçen çocuklara baktığımızda, bu en ileri terbiye metotlarının sonuçlarını somut olarak görmek mümkündür. Hz. Fatıma annemiz ile Hz. Ali , Hz. Hasan, Hz. Hüseyin efendilerimiz, O’nun (s.a.v.) terbiyesinde yetişmiş ve olgun bir mü’min olmanın yolu onları sevmekten, onlara uymaktan geçen hidayet rehberleri olmuşlardır. Yine Enes bin Malik, Abdullah bin Abbas, Üsame bin Zeyd gibi sahabe efendilerimiz de Rasûlullah Efendimizin terbiyesi altında yetişmiş çocuklardır. Müslüman anne baba adaylarına düşen görev, öncelikle Efendimizin sünnetini iyi öğrenmek ve anlamak, bununla birlikte çocuk yetiştirme hakkında yayınlanmış modern kaynaklara da başvurarak kendilerini bu yüce göreve en iyi şekilde hazırlamaktır.


Recep Faruk KARABAL
Rehber Dergisi

Kaynaklar:
Çağdaş, Aysel, Anne-Baba-Çocuk İletişimi, Eğitim Kitabevi Yay., Konya-2003.
Kuzgun, Yıldız, “Ana Baba Tutumlarının Bireyin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi”, Aile Yazıları-3, Aile Araştırma Kurumu Yay., Ankara-1991.
Geçtan, Engin, İnsan Olmak, 14. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul-1994.
Yazuver, Haluk, Çocuk Psikolojisi, 18. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul-1999.
Dökmen, Üstün, İletişim Çatışmaları ve Empati, 22. Baskı, Sitem Yay., İstanbul-2003.
Ertuğrul, Halit, Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi, 5. Baskı, Nesil Yay., İstanbul-2002.
Yörükoğlu, Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, 2. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara-1979.
Yörükoğlu, Atalay, Değişen Toplumda Aile ve Çocuk, Akçağ Yay., Ankara-1996.
Peker, Hüseyin, “Ailede Din Eğitiminin Psikolojik Esasları–1 ve 2, Diyanet Dergisi, sayı: 1-2, cilt: 21, 1985.
Apuhan, Recep Şükrü, Çocuklarda ve Gençlerde Ahlâk ve Karakter Eğitimi, Timaş Yay., İstanbul-2003.
Aydınlı, Hasan, Çocuk Eğitiminde Sık Sorulan Sorular ve Cevapları, Zambak Yay., İstanbul-2002.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim