Pembe erkekler, hırçın kadınlar

Başlatan İsra, 27 Kasım 2008, 04:05:04

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Sağlıklı aile modellerinde, anne “annedir”, baba da “baba”. Ve her çocuk, anne gibi anne, baba gibi baba görmek ister. Ama ne yazık ki, günümüz sosyal yaşantısı, anne babaların aile içindeki rollerini alt üst etmiş ve alt üst olmuş aile içi yaşantı karşısında çocuklar şaşkına dönmüş durumdalar. Artık kapısını araladığımız evlerin birçoğunda “pembe babalar” ile “hırçın anneler”e rastlamak çok normal geliyor hepimize.

Halbuki sağlıklı bir çocuğun yetişeceği ortamda anne “şefkat ve sevgi” yi, baba da aile içinde “otorite”yi temsil eder.



Baba ailede otorite temsilcisidir

Ancak burada önemli olan şey, otoriteye yanlış bir anlam yüklenmemeli; otorite, diktatörlük ve baskıcılık gibi kabul edilmemelidir.

Otorite kelime anlamı olarak, “Kural koyma ve konulmuş olan kuralların uygulanmasını sağlamaktır.” Aile içinde otoritenin yanlış olarak kullanılmasına veya suiistimal edilmesine,  ya “pembe erkeklik” ya da “diktatörlük” diyoruz. Otorite, zorla oluşturulamaz. Otorite sahibi olan kişiye bu görev, aile fertleri tarafından “gönüllü” olarak verilmişse otorite, otoritedir. Zorla elde edilmeye çalışılan otorite, şiddeti ve mücadeleyi doğurur. Erkeğin saygınlığını kaybettirir. 



Otoriter olmak asık suratlı olmak demek değildir

Otoriter olmak, zor kullanmak, asık suratlı ve sert yapılı olmak anlamına da asla gelmemelidir. Gerçek otoriter kişi, hem sevecen yanı ile, hem de kural koyucu yanını karıştırmadan dengeli bir şekilde yerine getirir. Örneğin öğretmen sınıf içinde bir otoritedir. Öğretmensiz bir sınıf kaosa döner. Bir yandan öğretmen sınıfındaki öğrencilere başarısızlık durumunda kırık not verirken, öfkeli, asık suratlı olmak zorunda değildir. Aksine düşük not alan öğrencisine “Bir dahaki sefere daha yüksek not alacağını umuyorum” diyerek, bir yandan sınıf içindeki otoritesini elinde tutarken, diğer yandan da sevecenliğini korumaktadır.

Bir başka örnek vermek gerekirse, kalabalık ailelerin içindeki, ailenin en büyüğünün taşıdığı otoriteye dikkatlerinizi çekmek isterim. Birçok ailenin en yaşlı bireyi o ailenin otoritesidir. Bayramlarda, seyranlarda ve düğünlerde ailenin en yaşlı bireyi bir köşede sessizce oturur… Belki fizik olarak ailenin en zayıf ve güçsüzü olsa da, üzerinde taşıdığı otorite vasfı ile aile içinde sözüne en çok itibar edilen kişi olabilmektedir.

Bu örnekte de olduğu gibi, ailedeki en yaşlı şahıs taşıdığı bu otoriteyi ne asık suratlılığı ile, ne de bağırıp çağırması ile etrafına hissettirir. Aksine, o, belki de o yaşlı, sevimli ve tonton hali ile aile içindeki ne çok sevilen kişi konumunu da korumaktadır.

Tıpkı bunun gibi, aile içinde otoriteyi temsil eden baba, asla asık suratlı, öfkeli, sinirli hali ile, “Bu evin otoritesi benim!”  diyemez ve evde terör havası estiremez. Zaten böylesi bir babanın üstlendiği rolü otorite değil “zayıf kişiliğin dışa yansıyan yönü” olarak kabul ediyoruz.



Pembe erkek, babalık yapmakta zorlanır

Bunun tam zıddı olarak, bazen, babalar, otorite konusunda tam ters istikamette zafiyetler taşıyabilirler. Böylesi bir baba, başındaki otorite tacını taşıyamayacak kadar hafif meşrep, laubali, (aile içinde ancak bir erkek tarafından göğüs gerilebilecek) sorunlara duyarsız hâli ile, “pembe erkek” görüntüsü çizebilir…  Oysa ki bir pembe erkeği, ne aile içindeki çocuklar (zorlanmadan) “otorite” olarak kabul eder, ne de böylesi bir erkeğe eşi tarafından gönül rahatlığı ile “aile reisi” statüsü verilebilir.

Birçok babaların, “Beni evde dinleyen kimse yok” diye yaptığı serzenişin altında böylesi zafiyetlerin yattığına dikkatlerinizi çekmek isterim.



Anne, aile içinde “şefkat” şerbetidir

Doğal aile modelinde anne, aile içindeki dengeleri sağlayıcı bir stabilizatör gibidir, böylesi bir anne çocuklarına karşı beslediği sevgi ve şefkat hissi ile, aile içinde bozulması muhtemel dengeleri her an düzeltici bir rol üstlenir. Bu itibarla bakıldığında anne, kelimenin tam anlamı ile aile içindeki “Şefkat pınarı” ve “denge unsuru” hükmündedir. Anne fıtratına en yakın olan bu rol sayesinde, evin içinde ayrı bir huzur mevcuttur.



Annenin annelik yapmasına engel olan psikolojik bariyer

Ne yazık ki, günümüz aile yapılarında, annenin, sevgi ve şefkat rolü üstlenmesine “pasiflik” olarak bakılıyor olması, kadınsı annelik yerine erkeksi anneliğin moda olması, birçok annelerin evin içinde anne rolünü hakkıyla oynamalarının önündeki bir “psikolojik bariyer”dir. Halbuki bir kadın, gerçek annelik hissini, çocuklarına ve eşine karşı doyasıya şefkat verebildiğince yaşar…

Kendi asli görevinin, aile içine sıcacık sevgi ve huzur üfüren bir bahar rüzgarı gibi olduğunu unutup, otoriter olmaya soyunan bir hanımın bulunduğu evdeki atmosfer, kış ayında ayarı bozulmuş klimanın verdiği rahatsızlık gibidir. Aile fertleri sevgiye soğuk, şefkate yabancıdır. Otoriter olacağım diyen anne, eşe karşı sabırsız, çocuklarına karşı hırçındır.



Anne fıtratı otoriteyi taşırken hırçınlaşır

Düşünün lütfen: Eve geç gelmemesi konusunda kendisine defalarca ikaz edilen bir genç kız, yine eve geç geldiği bir gün, ilk önce ne yapar? Babasının evde olup olmadığını anlamak için, babasının ayakkabılarına bakmaz mı? Kapıyı açan anneye, ilk sorusu “Babam geldi mi, anne?” olmaz mı? Eğer babası evde ise, “Ufff” deyip oflayıp puflarken, “Ne olacak şimdi” demez mi? İşte bu çocuğun o an sergilediği bu davranışlar, doğal bir otorite olan baba ruhunun, çocuk üzerindeki tesiridir. Halbuki, bu kız, kapıyı açan anneye karşı aynı tedirginliği yaşamaz… Anne ona, “Nerede kaldın, biz sana ‘eve erken geleceksin!’ demedik mi?” diye serzenişte bulunsa bile… Muhtemel ki, çocuk, annesine karşı, “Ne olmuş yani, kötü bir şey mi yapıyoruz… Güvenmiyor musunuz bana…” diye karşılık verebilir… Kendisine böylesi cevap veren kızına karşı da birçok anne doğal olarak hırçınlaşıp, şiddete başvurabilir.

İşte bu örnekte olduğu gibi, eğer anne, erkekte bulunan doğal otoriteyi –o ya da  bu sebeple- kendisi yerine getirmeye kalkarsa, evin içinde öfke, şiddet ve huzursuzluk nöbetleri baş göstermemesi içten bile değildir.

O halde, bu yazımızla birlikte tüm anne babalara seslenmek isteriz ki: Ey anne babalar, ne günümüz modasına uyup, “pembe erkek” olmaya, ne de otoriter olacağım diye “hırçın anne” basitliğine düşmeyin… çünkü, çocuklarınızın “anne” gibi annelere… “baba” gibi babalara ihtiyacı var…

Adem Güneş

Evfacan

Kisacasi erkekler light erkek oluyor diyorsunuz   :hihi
Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

ihvan

Halbuki sağlıklı bir çocuğun yetişeceği ortamda anne “şefkat ve sevgi” yi, baba da aile içinde “otorite”yi temsil eder.


Günbatımı

Birçok şeyin reforma uğradığı bir zamandayız. Hiç düşünmüyoruz bu reformların sonunu... Aile üyelerinin rollerindeki ufak bir değişiklik bile, düzeni alt-üst etmeye yetebiliyor. Bu yazıda özellikle anne ve babanın fıtratlarıı açısından da ele alınması güzel...

Çook çok güzel bir yazı... Allah razı olsun!
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

İsra

Ailede, çocuğun eğitimi ve bakımı ile ilgili görevlerden genellikle anneler sorumludur. Çocuğun eğitimi ve çocukla iletişim konulu yayınlarda annenin önemi o kadar çok vurgulanır ki, bu konuda baba figürü çoğu zaman ya unutulur veya arka planda kalır.

Çocukla ilgili konularda babalar genellikle "dolaylı" olarak ilgilidir ve konuşmaları da bu şekilde olur. Mesela, genelde babalar çocuğun öğretmenine "Hocam, bizim çocuğun dersleri ile annesi ilgileniyor, onunla görüşseniz daha faydalı olur!" demektedir. Ya da, annesine "Hanım, çocuğa söyle eve geç gelmesin!", "Çok para harcıyor, konuş çocukla!" şeklinde diyaloglar vardır. Bunun normal bir karşılığı olarak da çocuk annesine "Anne! Babama söylesene bana biraz para versin." "Akşam arkadaşlarda kalacağım. Babamdan izin alır mısın?" demektedir. Bu tarz konuşmalar baba-evlat arasında muhtemel iletişimi bile anneye yüklemektedir. Baba ile çocuk arasındaki bu iletişimsizlik anneyi arabulucu konumuna getirmektedir. Ebeveynin kendi üzerine düşen vazifeleri birbirine karıştırması ve yerine getirmemesi, aile içi iletişime büyük zarar verecektir.

Anne ile babanın rolü farklı

Hiçbir anne, bir babanın ve hiçbir baba bir annenin rolünü taşıyabilecek güçte değildir. Her anne ve her baba kendi rollerinin sınırı içinde çocuğun benlik algısını ve özgüvenini oluşturmasına destek verir.

Mesela sorumluluklardan biri babanın maddi olarak evine ve çocuğuna bakmasıdır. Ev işlerini yapması, çocuğunun fiziki ihtiyaçlarını karşılaması da annenin sorumluluklarındandır. Paylaşılabilen bu gibi sorumlulukların yanında paylaşılamayan, paylaşılmaması gereken sorumluluklar da vardır. Çocuğuna sevgi ve şefkat göstermek, onunla oynamak, onun günlük ihtiyaçlarını karşılamak gibi sorumluluklar ertelenmemeli, "havale" edilmemelidir.

Nasıl bir baba?

Bir baba, evladının hayatında nasıl bir figür oluşturduğunu düşünmeli. Yalnızca korkulan, hep kural koyan, eve geldiğinde yaptıklarından dolayı çocuklarını hesaba çeken bir baba mı? Eşinin ve çocuklarının sıkıntılarını paylaşacak, sorularına rahatça cevap verecek, onlara desteğini-yardımını esirgemeyen, kurallarında tutarlı olan, ilgi ve sevgisini esirgemeyen bir baba mı?

İyi bir baba modeli

Hareketlerinde ve kararlarında tutarlı iyi bir baba modeli çocuğun cinsel kimliğinin oturmasında, okul başarısının artışında,

Zekâ gelişiminde,

Disiplin anlayışının yerleşmesinde,

Özgüven oluşumunda,

Sosyalleşmesinde,

Liderlik yapısının gelişiminde,

Arkadaş ilişkilerinde uyumlu olmasında ve bunlar gibi sayısız önem taşıyan konularda olumlu özellikleri kazanmasını sağlar.

Babalar, nasıl iyi iletişim kurabilir?

Çocuğunuzla iletişim kurmak için onun büyümesini beklemeyin. İletişim doğumla birlikte olur, unutmayın.

Çocukların gelişim dönemleri özelliklerini bilmeniz çocuğunuzla iletişiminizi kolaylaştıracaktır.

Çocuklarınıza verdiğiniz sözleri tutmaya çalışın,tutamayacağınız sözleri vermeyin. Onları aktif dinleyin.

Söyledikleriniz ile davranışlarınız arasında tutarlılık olmasına dikkat edin.

Çocuğunuzu her şartta sevdiğinizi hissettirin.

Baba yoksunluğu çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yapar. Babasının yetersiz ilgisine ve ihmaline maruz kalan çocukların kişilik gelişimleri yetersiz kalabilir.

İş yoğunluğu nedeniyle çocuğu ile geçirdiği vaktin uzunluğunu artıramayan babalar, vaktin niteliğini artırarak çocuğun bu konudaki ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilirler.

Çocuğunuz üzerinde korkuya dayalı bir disiplin uygulamayın.

Psikolojik Danışman
Şenol Yiğit