HİDAYET PARILTISI (RİDLEY İngiliz Gazeteci)

Başlatan ASUDE, 16 Mayıs 2005, 10:17:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ASUDE

Hidayet öyle bir güneştir ki, onun nüfuz edemeyeceği hiçbir dehliz ve karanlık yoktur. Ancak bu güneşin ulaşmadığı tek yer vardır ki, oda istenmediği, zifiri karanlığın iyice çöktüğü yerdir. Bununla birlikte o, kendisini her mekana takdim eder. Hiç şüphesiz bu mekanlar, insanların gönülleridir. Eğer gönüller, hidayet güneşinin huzmelerini ve altın renkli akislerini fark ederlerse hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar o yüce nûra doğru koşmaya başlarlar. Çünkü ebedî saâdeti keşfedilmişlerdir. İşte bu hakîkatin yeni yaşanmış bir tezâhürü:

Kur'ân'da Hayat Buldum
   Haber maksadıyla Afganistan'a gidip oraya bir şüphe üzerine yakalanarak 11 gün boyunca esir kalan ve ardından serbest bırakılan İngiliz gazeteci Ridley daha sonra İslam'ı araştırdı ve Müslüman oldu.
   Ridley'in İslam'ı nasıl seçtiğiyle alâkalı olarak kendisiyle yapılmış olan bir röportajdan bazı iktibaslar şöyle:

Kısaca bize dini özgeçmişinizi anlatabilir misiniz?
   Protestan olarak büyüdüm. İngiltere'deki kiliselerde dini ilahi söyleyen korolarda yer aldım. Aynı zamanda İngiltere kuzeyinde bulunan köyümde Pazar günleri öğretmenlik yaptım.

Afganistan'a gitmeden önce İslam ile ilgili bir bilgiye sahip miydiniz?
   İslam hakkında kötü düşüncelere sahiptim. İslam hakkında söylenen tüm yalanlara, İslâm'ın şiddet ve taassup dolu olduğuna, kadınlara zulüm yapıldığına inandırılmıştım.

İslâm dînini seçmenize ne sebep oldu?
   Beni esir alanlar, bana İslâm'ı anlattılar. Ben de onlara serbest kaldıktan sonra İslâm üzerine araştırma yapacağımı, uygun bulursam kabul edeceğimi ifade ettim. Serbest bırakıldıktan sonra Kur'ân üzerine yaptığım araştırmalar beni son derece etkiledi; böylece İslâm'ı benimsedim.

İslâm'da en çok ilginizi çeken bir şeyi bulmanız gerekse bu ne olurdu?
   Bana en çok tesir eden şey, Müslüman hanımlarla görüşmem oldu. İstinasız ben onların hepsini zeki, ileri görüşlü, hissiyat sahibi, motivasyonları yerinde, uluslar arası ve politik meselelere vakıf  buldum. Tabii ki buda, ortalıkta az görünen ve duyulan Müslüman kadınların; utangaç, köşesine çekilen ve sıkılgan olduğuna dair hikayeleri ortadan kaldırıyor.

Bize biraz esir olduğunuz dönemden bahseder misiniz?
   İlk başta çok korkmuştum. Anlatılanlara göre onlar vahşi bir hayat yaşıyorlardı ve kadınlardan da nefret ediyorlardı! O gün batan güneşi hiçbir zaman görebileceğimi düşünmemiştim. Çoğu zaman kamçılanacağımı yada idam edileceğimi düşündüm.
   Kabil hapishanesinde iken bir seferinde sinirime hakim olamadım, beni tutuklayanlara, tükürdüm ve sövmeye başladım. Ben bunun onların kinini artıracağını düşünüyordum, aksine üzüldüler. Benim misafirleri ve kardeşleri olduğumu söylediler. Tepki göstermeme rağmen onlar bana karşı saygılı ve misafirperverce davrandılar. Ben onların ülkelerine herhangi bir pasaport yada vize almadan girdim. Tabii olarak ben haksızdım ve kolayca suçlanıp hapse atılabilirdim.
   
İslâm Kadına Büyük Değer Veriyor
Batı toplumuyla karşılaştırdığınız zaman, "İslâm'da kadın hakları" husûsunda ne düşünüyorsunuz?
   Kur'ân-ı Kerim'i okurken araştırdığım ilk şey "mülkiyet" ve "boşanma" meselesiydi. Kur'ân'a hayran kaldım. Ben bunu Hollywood boşanma avukatı tarafından yazılabileceğini düşündüm. Hakîkatte, onlar ilhamlarını buradan alıyorlardı. Kadınların "eğitim" ve "ruhânilik" konusunda erkeklerle eşit olduğunu gördüğüm için memnun oldum. Ama bizim çocuk doğurmak, emzirmek ve ay hali gibi ek yükümlülüklerimiz olduğunu tasdik eder. Bu gibi ek işlerimiz sebebiyle bizi insanların "ihtişamlı modeli" olarak görmesi hoşuma gidiyor.

İslâm âlemine söylemek istediğiniz bir mesaj var mı?
   Elinizdeki İslâm nimetinin kadrini bilin, onunla gurur duyun. Kur'ân size yeter. Herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.