Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

<<<Öğretmen ve Televizyon>>>

Başlatan sedat_islam, 27 Nisan 2005, 14:44:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

sedat_islam

Şimdi şu üç sahneyi izleyelim.

Sahne 1: Öğretmen tahtadaki problemi çözmesi için bir kız öğrenciyi tahtaya kaldırır. Öğrenci problemi çözer, aferinini aldıktan sonra öğretmeni ona yerine oturmasını söyler. Öğrenci yerine oturmak yerine, elleriyle yukarıdan aşağıya S harfleri çizerek, çeşitli salınımlar yapar. Bu sırada hokus pokus benzeri sihir sözleri de söylemektedir. Öğretmenin “Yerine geçsene kızım” sözlerine “Uğraşıyorum öğretmenim, ama olmuyor” diye cevap verir. İşte o an öğretmen, öğrencisinin televizyonda izlediği sihirli dizinin etkisinde olduğunu anlar.*

Sahne 2: Öğretmen, sınıfta suç olduğunu düşündüğü bir davranışından dolayı  öğrencisini yanına çağırmış, yargılamış ve cezasını da oracıkta infaz etmeye karar vermiştir. Öğrencisini döverken dahi araç-gereç kullanmayı düşünmeyen öğretmenimizin sağ eli, öğrencisinin bu elle tanışıklığı olan sol yanağına inmek üzere kalkmıştır. Tam bu sırada öğrenci hiç de kendisine ait olmayan esrarengizlikte bir sesle “Durun öğretmenim!” diyerek, her türlü insani duygunun etkisine karşı kalın ve yüksek bir duvarla çevrili olan öğretmeninin bu aşılmaz duvarını aşar. Öğretmen havaya kalkmış elini kendi ensesine indirip saçını karıştırırken öğrenci tiryakisi olduğu bir programın etkisiyle oluşturduğu sırlarla dolu dünyasından, öğretmeninin kendisine vurması halinde başına neler gelebileceğini anlatan hikmetli bir olay seçerek anlatır ve öğretmenini korkutmayı, dayaktan da kurtulmayı başarır.

Sahne 3: Birleştirilmiş bir sınıfta 1, 2 ve 3. sınıfları okutan öğretmenimiz, günün ilk dersine girmiştir. Tam “Günaydın çocuklar” diyecekken en arka sıradaki mini mini birlerden Cemile ayağa kalkıp “Öğretmenim, affedersiniz Molpediniz var mı?” diye sorup yaptığı espiriden dolayı kahkahasını da koyverir. Öğretmenimizin ilk düşüncesi rezil olduğu şeklindedir. Sınıfta bir an göz gezdirip yaşları yedi, sekiz ve dokuz olan bu miniklerin espiriyi anlayamayacaklarına kanaat getirince biraz rahatlar ve “İlahi Cemile” türü bir el hareketiyle öğrencisinin şakasına katılarak gülmeye başlar. Şakayı yapan öğrenci elbette bunun komik olduğunu zannetmektedir, tıpkı reklamı yapan ve yaptıranlar gibi.

Yukarıda saymış olduğumuz üç sahne, öğretmenimizin rakiplerinden televizyonun, öğrencileri şekillendirmede ne kadar etkili olduğunu göstermek için yazılmıştır ki, zaten bunu bilenler bilmektedir. Evet, öğretmenimizin birçok rakibi vardır. Öğretmenin okulda yaptığı çalışmalarla öğrencisine kazandırmaya çalıştığı iyi, güzel ve doğru şeyleri yıkma ve yerine bunun aksi unsurları koyma etkisine sahip ne varsa, bunların hepsi öğretmenin rakibidir. Bir heykeltıraş düşünelim, bir heykel üzerinde çalışıyor. Lâkin yaptığı heykel o yokken birileri tarafından değiştirilip bozuluyor. Ve heykele, kendisinin vermeye çalıştığı şekil dışında başka bir şekil verilmeye çalışılıyor. Sonuçta ortaya ne heykeltıraşın, ne de diğerlerinin istediği gibi bir heykel çıkar. Belki de o birilerinin istediği sonuç da budur, kim bilir? Sokaklarda görülüp anlam verilemeyen ve duyarlı, düşünceli insanları ülkenin geleceği konusunda kaygılandıran, işte bu garabet heykellerdir. Üstelik heykeltıraşların aksine, öğretmenler yaşayan bir varlık üzerinde çalıştıklarından, iş daha da karmaşık bir hal almaktadır.

Televizyon derken, evinizin başköşesindeki kutudan bahsetmiyoruz. Fişi takılıp açma düğmesine basılmadığı sürece evinizde yalnızca bir dekor olan bu alet, fişini taktığınız anda kusmaya başlayabildiği gibi, evinizi güzel bir iklime de taşıyabilir. Televizyonu, içinde onlarca musluk bulunan bir kutu gibi düşünün. Eğer kusmuk musluğunu açarsanız size kusacaktır. (Şimdi tiksindiniz belki ama çoğu insan bu kusmukların tiksindirici değil, komik ve eğlenceli olduğunu düşünmektedir.) Bu yüzden bütün musluklardan ne aktığını iyi tespit etmeli ve çocuklarınızın bu musluklardan nasıl besleneceğini düzenlemelisiniz. Bu arada şu andaki resmî kontrol mekanizmalarının yalnızca çocuk ve gençlerin zihinsel, ahlâki gelişimlerinin olumsuz etkilenmesiyle ilgilenip, yetişkinlerin zehirlenmesini umursamadıklarını unutmayarak kendinizi de esirgemesini biliniz. Kısacası çocuğunuzun yiyip içtikleriyle, gezip tozduğu arkadaşlarıyla olduğu kadar, izledikleriyle de ilgilenin. Çocuklarınızın televizyona baka baka kararmalarına seyirci kalmayın.

Eğer doğru kullanmazsanız televizyon, çocuklara, kötülüklere seyirci kalmaktan başka şey öğretmez. Gördüğü kötülükleri eliyle, diliyle düzeltmesi gereken bizler için bundan büyük felaket olabilir mi?

<<<....vesselam.....>>>
Zafer Yakındır ve Zafer, İNANANLARINDIR...

sahsuvar

*......onlara sadece selam, selam, selam denır*

uzun zaman once oyle bı tıksındım kı su meretten,bu ancak AllahIN bı lutfudur.evımde televızyon bulundurmam deccal gıbı, adam kapılıverıyo,arada bı ıyı tartısma programları olunca arkadaslar haber verır baskada işim olmuyor.dılerım Allah,tan sıkayetı olan tum kardeslerıme bu bıkkınlıgı versın kafanız ayılır valla,bı arkadas anlatıyo,ıkı yasında bı bebeklerı var.anne,baba ne yapsak cocugun ılgısını cekemıyoz,televızyon acılınca hemen onune dıkılıyor.ya dedım sen cocuguna zulm edıyorsun,ne yaptıgının farkındamısın.

neyse sagol sedat kardes elıne fıkrıne saglık.

Tuğra

〰〰〰〰🐠