Çocuk terbiyesinde orta yol

Başlatan İsra, 02 Temmuz 2008, 05:04:59

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

Çocuk terbiyesi en zor işlerden biridir. Zor olduğu kadar da faydalı bir iştir. Çünkü, dinimizi öğretme işini bizden sonra onlar devam ettirecektir. Onlara öğrettiğimiz faydalı bir işten dolayı, bu faydalı işi yaptığı müddetçe bize de sevap yazılacaktır. Çünkü hadis-i şerifte, “Bir Müslümanın evladı ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günah işler öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da, o kadar günah yazılır” buyurulmuştur.

Bunun için çocuk terbiyesi üzerinde önemle durmalıyız. Terbiyede nefret ettirmemeliyiz. Çocuğu terbiyede, devamlı sertlikten kaçınmalı, gerçekleri yumuşaklıkla dile getirmelidir. Orta yolu elden kaçırmamalıdır.

Yavaş yağan rahmet, yeri kabartır ve toprağın derinliklerine kadar işler. Sağanak hâlindeki yağmurlar, hem ekinleri, hem de toprağın en verimli kısmını alır götürür. Atalarımız, bunun için “Söz var kestire başı, söz var kese savaşı” demişlerdir.

Bir doğruyu, çocuğun anlayabileceği metot ile ifade etmek gerekir. Gerek bir vazifenin telkininde, gerekse bir kötülükten sakınmasını tembihte metodumuz bu olmalıdır.

Aşırı Sertlik Uzaklaştırır
Terbiye usulünde çocuğun seviyesine inmek değil, onun anlayacağı bir ifade tarzı ile doğruları dile getirmeye ve çocuğu ahlâken yüksek bir seviyeye ulaştırmaya gayret etmek gerekir. Baba ve annelerden bazıları, çocuğun seviyesine ineyim derken, çocuklaşmakta ve onlarla yüzgöz olduğu için de sözünü dinletememektedirler.

Terbiyede sertlik, iyi netice vermemektedir. Mühim olan, etrafa korku salmak değil, çocuğa vazifeyi sevdirebilmektir. Resulullahın her zaman hizmetinde bulunan Enes bin Malik hazretleri diyor ki: “Resulullaha on sene hizmet ettim. Onun bana yaptığı hizmet, benim Ona yaptığımdan çok idi. Bana incindiğini, sert söylediğini hiç görmedim.”

Aşırı sertlik, her şeye müdahale, ölçüyü kaçırmak ve ileri gitmek olur. Hiç ses çıkarmamak ve hatalarına göz yummak da eksikliktir. Dinimiz orta yolu ve itidali tavsiye etmektedir. Kabahati yapan çocuğun küçüklüğüne değil, işlenen işin kötülüğüne bakarak, gereken tedbiri almalı ve fenalığın önüne geçmeye çalışmalıdır.

Devamlı sertlik, çocuğun üzerinde olumsuz tesir meydana getirir. Ara sıra latife ve şaka yapmak, onları tabiî bir hâle döndürür. Resulullah efendimizin küçük çocuklara latife yaptığı olmuştur.

Çocuk terbiyesinde başarılı olabilmek için, önce anne ve babaları eğitmek ve İslâmın terbiye sisteminden haberdar kılmak lazımdır. Zira terbiyeli çocuğu, ancak edepli anne ve baba yetiştirebilir.

Çocuk, ana baba elinde bir emanettir. Çocukların temiz kalbleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi, her şekli alabilir. Küçük iken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur.

En Tehlikeli Düşman!
Çocuklara iman, Kur’an ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine ererler. Bu saadette anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Tahrim suresinin 6. ayet-i kerimesinde mealen buyuruluyor ki: “Kendinizi ve evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz.”

Bir babanın, evladını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı, farzları ve haramları öğretmekle ve ibadete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenalıkların başı, fena arkadaştır. Kötü arkadaş da, sokaktan ve kontrolsüz yaşayıştan elde edilir.

İnsanın üç büyük düşmanı olan, nefis, şeytan ve kötü arkadaştan en tehlikelisi, kötü arkadaştır. Bunun için her ana-baba çocuğunu takip etmelidir. Kimlerle arkadaşlık kuruyor, nerelere gidip geliyor. Hal hareketleri nasıldır, bunları adım adım takip etmelidir.

Başıboş bırakılan çocuğu sokak yetiştirir. Eskiden gence evde verilen bir İslâm terbiyesine karşı, sokak yâni cemiyet, toplum dokuz veriyordu. Şimdi tersi oldu, evde verilen on terbiyenin dokuzunu sokağa, cemiyete çıktığı zaman kaybediyor.

Mehmet Oruç

Asfa

İlimsiz ibadetin tadı olmaz!...

tunike

Allah çocuk yetiştirmede hepimizin yardımcısı olsun herçekten çok zor ve bilgi isteyen bi iş.
öyle itaatkar bir kul ol ki,dışardan görenler deli desinler.çünkü deli olmadan,veli olunmaz!

Himmet

Allah'ımızın izniyle büyük bir ihtimalle ben çocuğuma karşı aşırı derecede yumuşak olurum.Buda iyi değil ama aksini hiç düşünemiyorum.Çocuğuma "hayır" kelimesinin ne anlam ifade ettiğini öğretememekten korkuyorum. Hele hele gözyaşına hiç dayanamam.Ben ondan daha fazla ağlarım.Ya şımarık olur yada aşırı korumacılığımızdan özgüveni eksik olur diye çok korkuyorum.

hz.Allah cümlemize doğru ve güzel yetiştirebilmeyi nasib eyler inşaAllah.
Zâtının, Sıfâtının, Esmâının, Efâlinin Hudutsuzluğunca Şükürler Olsun Yâ RABBİİM..

İsra

"Hayırlı evlat" yetiştirmek, her anne-babanın arzusudur. Fakat çocuğun "hayırlı" mı "hayırsız" mı olduğunu çok geç fark ederiz. Fark ettiğimizde ise büyük oranda iş işten geçmiştir.

Bu nedenle çocuk eğitiminde erken davranmak önemlidir. Zira çocuğun eğitiminde okul öncesi dönem çok önemlidir ve tüm kaynaklar, bu dönemde edinilen davranışların insanın hayat çizgisini belirlediğini belirtirler. Dolayısıyla çocuğun eğitimine bu dönemde başlanmalıdır. Bu eğitim sürecine başlarken ilk elde sorulması gereken soru: Hayırlı evladın nitelikleri nelerdir ve hangi kaynaklardan beslenerek bu nitelikler kazandırılabilir?

Yüce Allah, Lokman Sûresi'nde (13-19) Lokman'ın (as) dilinden çocuğun eğitiminde nelerin öncelenmesi gerektiğini bakın nasıl sıralıyor: Kulluk bilinci; ebeveyne hürmet; vicdan muhasebesi; toplumsal duyarlılık; alçakgönüllülük.

1. Kulluk bilinci verilmeli

Yüce Allah (cc) çocuğun öncelikle tanımasını ve kendisine şükretmesini emreder. Çocuğun bir davranış olarak da özellikle namazla Yaradan'ına şükrünü eda etmesi gerektiği bu ayetlerde zikredilir. Çünkü namaz, en bariz kulluk göstergesi olarak kabul edilir. Kulluk bilinci, insanın ayırıcı vasfıdır. Çocuğa bundan sonra kazandırılacak her davranışın da zemini olarak değerlendirilmelidir.

2. Ebeveyne hürmet önemli

Çocuğun edinmesi gereken ikinci terbiye, ebeveyne özellikle de kendisi için büyük meşakkatlere göğüs geren anneye karşı hürmet ve şükran borcudur. Ebeveyne hürmet duygusu aşılandığında çocuk kendini aynı zamanda topluma karşı sorumlu hissedecektir. Bu sorumluluk hissi neslin sıhhatini sağladığı gibi geleneksel değerlerin aktarılmasını da mümkün kılar. Bu da toplumun safiyetinin korunması anlamına gelir. Veysel Karanî'yi dilden dile taşıyan kültür, abesle iştigal etmemektedir.

3. Toplumsal sorumluluk bilincine sahip olmalı

Çocuğun edinmesi gereken diğer bir davranış ise "toplumsal sorumluluk" bilincidir. Davranışlarından yalnız kendisi sorumlu olan birey, insan olması hasebiyle, zamanla kantarın topuzunu kaçıracaktır. En etkili kanunlar yürürlükte olsa bile kendine ve topluma karşı sorumluluk duygusu kazanmadığı için, birey istese de davranışlarını kontrol edemeyecektir. Buna karşılık, her bir ferdin yek diğerini hayra ve sabra davet ettiği, iyi işlerinde takdir edip, kötü davranışlarında uyardığı bir toplum, menzil-i maksuda en az hasarla ve süratli bir şekilde ulaşabilir. Diğer taraftan, şairin "kim var denildiğinde sağına ve soluna bakmadan ben varım diyebilecek bir gençlik" mısraı kulaklarımızdadır. Tabii ki bu sorumluluğun yükü de ağırdır. Bunun için hem çok çalışmalı -ki sebat ister- hem de başa gelenlere sabretmelidir.

4. Alçakgönüllü olmalı

Son emir ise çağı bir güneş gibi aydınlatır: Böbürlenerek yürüme. Özgüveni tam olarak yetişiyor çocuklarımız. Şüphesiz, böyle olması da gerekir. Ne var ki bu güven, onu yol arkadaşlarından ayırmamalıdır. İnsanların farklı meziyetlere sahip olduğunu bilerek, herkesin kendince değerli olduğunu bilmelidir. Hem elimizdekilerin kaçını, kendi başarımızla elde ettik ve kaçını istediğimiz kadar elimizde tutabiliriz ki? Kaldı ki bu çocuk, sahip olduğu sıradan bir nimet için bile şükretmeyi/teşekkür etmeyi ve en büyük zenginlikler içinde arkadaşlarından biriymiş gibi davranmayı bilmelidir.

5. Her çocuk, vicdan sahibi olarak yetişmeli

Çocuk, vicdanı ile baş başa kaldığında kendini dizginlemeyi bilmelidir. Toplumsal yaralarımızın temelinde bu noktadaki hassasiyet eksikliğinin yattığı, aklı başında herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Hardal tanesi kadar bile olsa "bunu bilen bir Yaradan" inancı ile yetişen çocuk, şeffaf bir toplumu kendiliğinden oluşturacaktır. Hatta, şeffaflığın derinleştiği bir ahlakî tutum edinmiş olacaktır. Yunus Emre bu vasfıyla asırlardır aramızda yaşar.

Birdirbir Dergisi Danışma Kurulu Üyesi
Dr. İ. Hakan Karataş

tunike

Allah razı olsun inşAllah dine ve insanlığa hayırlı evlatlar yetiştiririz.
öyle itaatkar bir kul ol ki,dışardan görenler deli desinler.çünkü deli olmadan,veli olunmaz!

İsra

Amin..

Allah cümlemizden razı olsun