Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Fast Food

Başlatan Gül_Sultan, 29 Haziran 2008, 16:21:31

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Gül_Sultan

Fast Food

Hadise meşhur: Hafızam beni yanıltmıyorsa, cilt cilt iri boy kitaplar yazan, yaşını başını almış şöhretli bir yazar, bir akşamüstü evinin balkonundan caddeyi temaşa etmektedir. O esnada motosikletli bir grup nevzuhur, hevai, hızlı genç, cadde üstündeki fast food dükkanlarından birinin önünde aniden durup kısa sürede yiyecek ve içeceklerini almışlar ve tekrar motosikletlerine atlayıp bir yandan yiyeceklerini dişleyip (muhtemelen hamburgerlerini), bir yandan da içeceklerini (muhtemelen coca coca’larını) hüpleterek hızla yollarına devam etmişlerdir. Manzarayı şaşkınlıkla seyreden yazar, zamane gençlerinin şöyle adamakıllı oturup da yemeklerini (bu hayati ihtiyaçlarını) yemeye bile vakit ayırmadıklarını, her şeyi ayaküstü geçiştirmeyi yaşama biçimi haline getirdiklerini ibretle fark etmiştir. O günden sonra sayfa adedi kabarık, ciltli, büyük ve yoğun kitaplar yazmayı bırakıp, adeta bir solukta okunabilecek, bir gömlek cebine dahi sığabilecek, seyreltilmiş cep boy kitaplar kaleme almayı yeğlemiştir..
Elbette şimdi, hep alışılageldiği üzere düz bir akıl yürütme ve modern reflekslerle sözlerimin devamının şöyle getirmemi bekleyeceksin ey okuyucu:
Eh, malum, hız çağından yaşıyoruz. Her şey ama her şey; bilimden teknolojiye, felsefeden sanata, politikadan pratik yaşam koşullarına kadar her şey, baş döndürücü bir hızla değişmekte ve dönüşmektedir. Dünya konjonktüründe, global ölçekte, strüktürel ve fonksiyonel olarak yatay ve dikey açılımlarıyla, gerek enformatik, gerek medyatik ve gerekse imajinatif olmak üzere pek çok alandaki değişim ve gelişimleri ülkemizin yüksek menfaatleri ve kalkınma stratejileri için sıcağı sıcağına takip etmeliyiz. Ancak böyle davrandığımızda milli gelirin artmasını, refah seviyesinin yükselmesini, enflasyonun düşmesini, devletin bütün kurumlarının işlemesini sağlayabiliriz. Bu şekilde daha çok tüketen modern bir toplum olarak yarınlara güvenli ve sağlam adımlarla yürüyebiliriz. Bunu gerçekleştirebilmek için en birinci çare, şu şarklı taraflarımızdan, sırtımızda bir kambur gibi duran geri kafalılığımızdan tıpkı yazının başında aktarılan hadisedeki söz konusu yazar gibi kurtulmalıyız. En başta kendimizi modern çağın bütün aksamına ayak uydurabilecek, tüm değerlerini donanabilecek, geleceğin siber yaşamına katılabilecek güçte ve yeterlilikte olduğumuza inandırmalıyız. Biz de aynen o yazar gibi ağır ve yoğun yanlarımızı bir kenara bırakıp, hafif, hızlı ve pratik olmayı becerebilmeliyiz. Memleketin ve dünyanın kurtuluşunun formülü burada yatmaktadır vs. vs. vs..
Evet, belki her gün yüzlerce çeşidine muhatap olduğun (gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında, radyo mikrofonlarında, dergilerin sayfalarında) bu türlü anlamsız lakırdılara karnımın ziyadesiyle tok olduğunu bilmeni isterim sevgili okuyucu.
Bu tarz düşünmenin, konuşmanın ve yazmanın ne kadar “hızlı”, ne kadar “çerez”, ne kadar “ucuz” ve “pratik” bir “geyik”, bir oto-replik olduğunu hatırlatmak isterim sana. Bir zihni sürmenaj, bir düşünce ishali yani…
Şu sorgulamayı yapmak mutlak surette gereklidir bir defa : Fast food’çu gençlere bakarak ağır, yoğun ve hacimli kitaplar yazmayı terk eden o yazar, hafif ve pratik şeyler yazmaya başladı diye gerçekten mukteza-yı hal’e mutabık davranıp hikmete mi tabi olmuştur? Yoksa “niceliğin egemenliği”ne boyun eğip, yazdıklarını yine ayaküstü hızlı ve çiğnemeden tıkınılan aparatif nesnelere mi dönüştürmüştür? Kitaplarının iki kapağını hamburgerin iki dilimi yapıp, arasına yazılarını mayonez, ketçap ve saire olarak sıkmış değil midir? Kendi ruhunu ve beynini “tüket-at” cinsinden asitli içeceğe inkılap ettirmiş değil midir?

Yusuf Özkan ÖZBURUN
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

Tuğra

#1
Amerikan Göğüs Hastalıkları Derneğinin (ATS) senelik toplantısında sunulan bir bildiriye göre hamburger ve patates kızartması gibi yağ miktarı ve kalorisi yüksek besinler sadece kalp sağlığı için değil akciğerler için de son derecede zararlı.

Daha önceki araştırmalarda yağlı besinlerin bağışıklık sistemini uyardıkları ve kanda iltihaptan sorumlu hücrelerin artmasına yol açtıkları belirlenmişti ama yağlı yiyeceklerin astımlılar için spesifik etkileri incelenmemişti.

Avustralya' da yapılan çalışmada ortalama yaşları 42 olan astımlı hastalar iki gruba ayrılarak bir bölümüne hamburger ve patates kızartmasından oluşan ve yüzde 52'si yağ olan 1000 kalori ihtiva eden bir yemek verilirken bir bölümüne de 200 kalorilik az yağlı (yüzde 13 yağlı) yoğurt yedirildi. Bu arada Amerikan Kalp Birliğinin (AHA) besinlerdeki kalorinin yüzde 30' unun yağlardan sağlanmasını tavsiye ettiğini de hatırlatalım.

4 saat sonra yağlı yiyecek yağlı ve yüksek kalorili yiyecek tüketenlerin balgamlarında nötrofil adı verilen iltihap hücrelerinin arttığı ve TLR4 mRNA genlerinin aktive olduğu belirlendi. TLR4 besinlerdeki yağ asitleri ile aktive olan bir hücre yüzeyi reseptörü. TLR4, doymuş yağ asitlerini hissediyor ve hücreleri yağ asitlerine sanki onlar saldırgan mikroplarmış gibi cevap vermeleri için uyarıyor.

Yağdan zengin yemek yiyen astımlıların nefes açıcı ilaçlara (salbutamol) az yağlı yiyenler kadar iyi cevap vermedikleri de ortaya çıktı.

Araştırmayı yapan uzmanlar astımlıların yağdan zengin diyete solunum yollarında iltihap hücrelerinde artışla cevap vermesini bağışıklık sisteminin yağ asitlerini vücuda zarar veren patojen bir bakteri gibi değerlendirmesiyle açıklıyorlar. Nefes açıcı ilaçlara cevap azlığının da yağ asitlerinin havayolları kaslarındaki reseptörleri bloke etmiş olmasından kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.

YORUM
Son senelerde gelişmiş ülkelerde astımlı hasta sayısındaki artıştan sorumlu tutulan çevresel faktörlerin biri de fast food adıyla bilinen hazır yiyeceklerin giderek daha çok tüketilmesi.

Bu besinlerin yağ ve kalori miktarlarının yüksek olması yanında pek çok katkı maddesi ihtiva etmelerinin astımlıları olumsuz etkilediği, obezitenin astım için bir risk faktörü olduğu birçok araştırma ile gösterildi. Bu batı tarzı beslenmede sebze, meyve ve işlenmemiş süt ürünlerinin fazla bulunmaması da astım oluşumunda önemli bir etken olarak kabul ediliyor.

Bu araştırmanın en ilginç tarafı, tek bir öğündeki yüksek kalorili yemeğin astımlıları bu derecede olumsuz etkileyebildiğinin gösterilmesi. Bu sonuçlar daha çok denek ihtiva eden, daha kapsamlı araştırmalarla da doğrulanırsa, beslenmenin astımlılar için önemi daha da artmış olur.

Bu araştırmada iltihap hücrelerindeki artışın ve nefes açıcı ilaçlara cevap azlığının süresi konusunda bir veri yok; ancak her gün yağlı ve yüksek kalorili besin tüketen astımlılarda bu etkinin sürekli olabileceğini düşünmek de yanlış olmaz.

Neticede, astımlı olsanız da olmasanız da yüksek kalorili ve yağlı yiyeceklerden uzak durmada fayda olduğuna şüphe yok!

Özellikle çocuklar bu yiyeceklerden uzak tutulmalı ve olabildiğince tabii besinler yemelerine özen gösterilmeli.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta- iyilikgüzellik

KAYNAK

http://www.thoracic.org/newsroom/press-releases/conference/articles/2010/high-fat-challenge.pdf
〰〰〰〰🐠

Tuğra


American Journal of Cardiology isimli tıp dergisinde yayınlanan araştırmayı okuyunca ‘Allah’ ım bu günleri de mi görecektik? diye hayıflandım.

Öyle böyle değil. Dergi hakem kurulu olan, sahasında itibarlı bir kardiyoloji dergisi; gelişigüzel bir çalışmanın, derme çatma bir araştırmanın burada yayınlanması mümkün değil.

Araştırmayı yapanları da her ne kadar isim olarak tanımıyorsak da bunlar da ‘okumuş yazmış çocuklar’ olmalılar; çünkü hepsi de Londra’ da Imperial College Milli Kalp ve Akciğer Enstitüsü’nde çalışan bilim adamları.

Araştırmanın ayrıntılarını anlatarak sizi sıkacak değilim; hemen neticeye geliyorum: Hamburger, patates kızartması gibi abur-cubur gıdalardan sonra bir adet statin hapı içmek bu yiyeceklerin yarattığı riskleri azaltır.

Buna göre; artık hamburgerleri yiyip, patates kızartmalarını götürüp ‘Ben ne yaptım?’ diye pişman olmayacaksınız. Çünkü bundan böyle hamburgerinizin, patates kızartmanızın ve kolanızın yanında küçük ketçap, mayonez, tuz paketçikleri yanında bir de ‘şirketin ikramı’ statin hapı olacak.

Araştırmayı yapan uzmanlardan Dr. Francis şöyle diyor: ‘Tabii ki statinler bir hamburger ve patates kızartmasının tüm olumsuz etkilerini yok edemez. Elbette yağlı besinleri hiç yememek daha iyidir ama yaptığımız hesaplamalara göre bir fast food yiyeceğin yaratacağı kalp krizi riskini bir statin tableti almakla azaltabilirsiniz.

Nasıl insanlar araba sürmek, sigara içmek gibi risklere karşı emniyet kemeri veya filtre kullanarak tedbir alıyorlarsa burada da aynı şey geçerlidir. Yağlı bir yiyeceğin yaratacağı riskleri bir nebze de olsa azaltmak için bir statin tableti almak rasyonel bir davranış olacaktır.’

Bu araştırmaya karşı itirazlar gecikmemiş:

İngiliz Kalp Vakfı Başkanı Weissberg ‘Francis’ in fikri ciddiye alınacak gibi değil. Halkı kalp sağlığını korumak için sağlıklı diyet uygulamaya ve egzersiz yapmaya teşvik etmesi daha doğru olur’ diyor ve ekliyor ‘Statinler, kalp hasalığı olan veya yüksek riske sahip kişiler için çok önemlidir ama bunlar sihirli ilaçlar da değildir.’

New York hastaneleri hipertansiyon programı direktörü Dr. Messerli de hamburger yiyenlere statin ikramına çok şaşırmış: ‘Böyle bir uygulama insanlara yanlış mesaj vermektir. Statinlerin elbette kolesterol düşürücü etkileri vardır ama abur cubur besinlerin bu ilaçların etkilerinin olmadığı başka olumsuzlukları olduğu da unutulmamalıdır’ diyor.

Gelelim neticeye

Bu araştırmayı doğru yorumlamak için şunları bilmek gerekiyor:

BİR: Kolesterol yüksekliği tek başına tedavi edilmesi gereken bir hastalık değildir.

İKİ: Bugün için statinlerin sadece daha önce kalp krizi veya inme geçirmiş hastalarda koruyucu etkisi olduğu kanıtlanmıştır. Bunun dışında kullanımının etkili olduğunu gösteren bir araştırma yoktur.

ÜÇ: Statinlerin çok ciddi yan etkileri vardır. Bunlar herkes tarafından kullanılacak ilaçlar değildir.

DÖRT: Bu tür uygulamalar hastaları kalp-damar sağlığı için çok önemli olan ve düzenli yapılması gereken egzersiz ve sağlıklı beslenmeden soğutur.

BEŞ: Fast food yiyeceklerin olumsuz etkisi kan kolesterol düzeyini yükseltmekle sınırlı değildir. Bunlardaki trans yağlar, fazla tuz ve yüksek kalori çok daha zararlıdır.

ALTI: Böyle bir uygulama insanları fast food yemeğe teşvik eder.

KAYNAK

Frenczi EA, Asaria P, Hughes AD; Chaturvedi N ve Francis DP:

Can a Statin Neutralize the Cardiovascular Risk of UnhealthyDietary Choices? American Journal of Cardiology
Volume 106, Issue 4 , Pages 587-592,

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
〰〰〰〰🐠

Tuğra

#3
Gazetelerde yiyeceklerin sağlığa etkileri ile ilgili haberler hiç mi hiç eksik olmaz. Bunların bir kısmı 'olumlu haberler' dir. Mesela, bir gün acı biberin, bir gün domatesin, bir gün lahananın... prostat kanserine iyi geldiğini okursunuz. Hele de yaşınız ileriyse, sevseniz de sevmeseniz de acı biber yemeye mecbur hissedersiniz kendinizi. Domatesi sofranızdan eksik etmezsiniz. Kapuska yemeden yapamazsınız.
Acı biber kanser yapıyor

Ama, her haber böyle iştah açıcı olmuyor. 'Olumsuz haberler' de var ve bakarsınız bunlar bazen, son günlerde olduğu gibi ardı ardına gelmeye başlar.

İşte ilk haber:

"İtalyan bilim adamları, acı biberin prostat kanseri riskini artırdığını ortaya koydu. İtalyan Üroloji Cemiyeti'nin yaptığı araştırmaya göre, gücü artırdığı düşünülen acı biber, fazla tüketildiğinde vücudun ısısını yükselterek vücutta tümör oluşumunu tetikleyebiliyor.''

Tam acıya alışırken ve 'Oh, ne güzel prostat kanserinden kurtuldum galiba' derken kafanız karışıverir.

Patates kızartması bunamaya yol açıyor

O sevgili acı biberinize artık şüphe ile bakarken, bu sefer de patatesi bitiren bir haberle karşılaşırsınız:

"Daha önce kanser ve erkeklerde iktidarsızlığa yol açabileceği kanıtlanan patates kızartmasının Alzheimer' e de sebep olabileceği ortaya çıktı. New York'taki Albert Einstein Enstitüsü'nden doktorlar, Alzheimer hastalarının beyinlerinde patates kızartmasında bol miktarda bulunan akrilamid adlı kimyasala rastlandığını belirttiler. Bu kimyasalla Alzheimer arasındaki bağlantıyı araştıran uzmanlar, akrilamidlerin beyinde hasara yol açtıklarını ve bunun da Alzheimer oluşumunu kolaylaştırdığını ileri sürdüler.''

Hadi gelin bu haberi okuyun da şöyle ağız tadıyla patates yiyin bakalım yiyebilirseniz. Kızartmasını geçin, patatesin yemeği de, salatası da, haşlaması da gözünüzden düşer artık.

Patlamış mısır akciğerleri bitiriyor

Kırmızıbiberden, patates kızartmasından sonra en son suçlanan yiyecek de patlamış mısır oldu. Bir patlamış mısır sever olarak hemen heyecanlanmayın. Bir kere asıl suçlu mısırın kendisi değil. Tehlike mısırın mikrodalgada hazırlanması sırasında, daha lezzetli olması için tereyağına katılan 'diasetil' isimli maddeden kaynaklanıyor.

Diasetil, tereyağına lezzet veren ve peynirde ve şarapta da bulunan doğal bir bileşik. Sentetik olarak da üretiliyor ve FDA tarafından da katkı maddesi olarak kullanılmasına izin veriliyor.

Aslında, diasetilin mikrodalga fırınlarda patlamış mısır imalatında çalışan işçilerde 'obiteran bronşiolit' adıyla bilinen bir hastalığa yol açabileceği 2002' den beri biliniyor, ama tüketicilerin de risk altında olabileceklerine ihtimal verilmiyordu.

Tüketicilerin de tehlike altında oldukları, on yıldan beri her gün en az iki paket patlamış mısır yiyen Wayne Watson isimli 53 yaşında bir Amerikalıda obliteran bronşiolit hastalığının teşhis edilmesiyle ortaya çıkmış oldu. Bu kişi mısırları sadece yemekle kalmıyor, paketi açar açmaz çıkan kokuyu da derin olarak içine çekiyormuş. Diasetil maddesinin buharda daha çok bulunduğunu sanırım tahmin etmişsinizdir.

Obliteran bronşiolit nedir?

Obiteran bronşiolit, kuru öksürük ve ilerleyici nefes darlığına ve sonuçta da solunum yetersizliğine yol açan ölümcül bir akciğer hastalığı. Çok yavaş ilerliyor ve bu nedenle hastalar tarafından hemen fark edilmiyor. Belirtiler ortaya çıktığında ise akciğerlerde ciddi hasar meydana gelmiş oluyor ve iş işten geçiyor. Hastalığın bilinen bir ilacı yok ve ileri aşamada yapılabilecek tek şey sürekli oksijen tedavisi ve bulunabilirse akciğer nakli.

Gelelim neticeye

İçiniz rahat olsun; şimdilik sinemada veya evde arada sırada yenen patlamış mısırın zararlı olduğuna ait kesin bir veri yok, ama Amerika' nın yılda 3-5 milyar paket popcorn satan firmalarının ürünlerinde artık diasetil kullanmayacaklarını açıkladıklarını da ilâve edelim.

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2010/12/06/yazilar/tip-yazilari/modern-hayat/patlamis-misir-sevenlere-kotu-bir-haberim-var/
〰〰〰〰🐠

Tuğra

HAMBURGERCİLERE 70 DERECELİK MEYİL VE 40 SANTİMLİK KAPI ZORUNLU OLMALI

Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarının bu hafta başında aldıkları karara göre yeni dönemde kantinlerde hamburger, hazır meyve suyu, enerji içeceği ve kızartma gibi ürünler kesinlikle satılmayacak.

Obeziteyi engellemek ve öğrencilerin sağlıklı beslenmesini sağlamak amacıyla yürütülen çalışma kapsamında okul kantinlerinde ayran, yoğurt, meyve ve taze sıkılmış meyve suyu satışı zorunlu hale getirilecek.

Obezite salgını var

Obezite, Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre son yıllarda 'küresel salgın' boyutlarına ulaştı. DSÖ, 2005 yılında 1 milyar 600 bin kişinin fazla kilolu, 400 milyon insanın ise obez olduğunu bildiriyor.

Çocuklar da erişkinler gibi obezite tehdidi altında. Tonton kızlarımızın, tosun oğlanlarımızın sayısı her geçen gün katlanarak artıyor. Örgüt, günümüzde en az 20 milyon çocuğun obezite sorunu olduğu düşüncesinde.

Obezitenin iki temel sebebi var: Birincisi beslenme yanlışları, ikincisi ise hareketsizlik.

Evet, ama yetmez

Bakanlıklarımızın aldıkları bu karar yerinde ama kesinlikle yeterli değil.

Evet, ama yetmez diyor ve ekliyorum:

■Okulların, parkların ve oyun alanlarının yakınlarında fast-food restoranların sayısına sınırlama getirilmelidir.
■Fast-food restoranların reklâmlarına en azından okul ve park çevrelerinde sınırlama konmalıdır.
■İnsanların rahatça yürüyüş yapabilecekleri alanlar ve bisiklete binebilecekleri yollar oluşturulmalıdır.

■Okul spor salonları ve spor aletlerine okullar kapalı olduğu zamanlarda da kolayca ulaşma imkânı sağlanmalıdır.
■Çocukların okullarına servis araçları ile değil yürüyerek veya bisikletle gelmeleri özendirilmelidir.

■Sebze-meyve, süt ve süt ürünleri satan dükkânların açılmasını teşvik edilmeli ve bunlara çeşitli vergi kolaylıkları getirilmelidir.
■Yüksek kalorili, besleyici değeri az olan yiyeceklere ve şekerle tatlandırılmış gazlı içeceklere özel vergiler konmalıdır.
■Restoran menülerinde yiyeceklerin kalori değerlerinin de yer almasını sağlanmalıdır.

Gelelim neticeye

Bu tedbirlerle beraber yapılması çok önemli bir husus daha var. O da acil bir yönetmelik çıkarılarak hamburgerci dükkânlarına 70 derecelik meyille çıkılması ve kapılarının genişliğinin de 40 santimden fazla olmaması zorunlu hâle getirilmelidir.

Çünkü yüzde 70' lik bir meyli nefesi tıkanmadan çıktıktan sonra bir şeyler yiyebilecek durumda olan bir kimse 40 santimlik kapıdan da geçebiliyorsa ona hamburger de kola da pizza da patates kızartması da anasının ak sütü gibi helâldir. İstediği şeyi istediği kadar yiyebilir; afiyet şeker olsun!

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/07/17/yazilar/tip-yazilari/beslenme/hamburgercilere-70-derecelik-meyil-ve-40-santimlik-kapi-zorunlu-olmali/
〰〰〰〰🐠