Sofralarımız Karun Sofralarına mı benziyor?

Başlatan turab, 18 Haziran 2008, 12:18:35

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

turab

Sofralarımız Karun Sofralarına mı benziyor?


Ramazandan ramazana kozaya girenler kozadan çıkanlar…
İslam bir ay, o da bu ay diyenler…
Otuz oruç, otuz iftar, otuzyedimizde hala OTuz…
Allah çiçek açmayı, tohum dökmeyi nasib eylesin hepimize. amin…
Muhammed Gecesi
Vahdet Bey, eşine az rastlanır bir dost. Tevhid Ehli güzel bir zat… Yaz başlarında sahil sohbeti yapmıştık Onunla. Ramazanı sonbahar ikliminde yaşadığımız şu günlerde tekrar görüşmek nasip oldu. Bizi bu defa Çengelköy’ deki ata yadigarı köşke davet etti. O da ben de kalabalıkları sevmediğimiz için baş başa iftar edeceğiz.
Vakitlice Boğaziçi vapurunda yerimi alıyorum. İskelede, yollarda tatlı bir telaş. Ramazan tüm maneviyatıyla hakimiyet kurmuş caddelere.
Mübarek ayın ağırlığını alabildiğine hissediyoruz. Hava serin ve rüzgarlı. Hele Kız Kulesini geçip köprüye doğru dümen kırınca Boğaziçi’nin serinliği işliyor içimize. Sultanahmet ve Ayasofya’ nın mühürlediği o meşhur İstanbul silueti arkamızda kalırken martıların cilveli raksı eşliğinde Çengelköy iskelesine yanaşıyoruz.

Az ötede, yeşillikler içinde bir yamaca tırmanıyorum. Osmanlı mimarisi ile inşa edilmiş, geçen yıllara rağmen ayakta kalmayı başarabilmiş aşı boyalı ahşap bir köşk burası.
Vahdet Beyle kucaklaşıyoruz. Getirdiğim iftariyelikleri elimden alıp buyur ediyor. Hal hatır ettikten sonra söze giriyor:
“ Bu akşam unutamayacağın bir iftar olacak!..”
Merak ediyorum ama sormak da istemiyorum. Celallenmesin de ne sürpriz yaparsa yapsın. Nasılsa alıştım. Zor sohbetlerine, sıkıştırmalarına katlanmışım, iftarını mı çekemeyeceğim diyerek karşı atağa geçiyorum:
- Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?… Hepsine razı ve hazırım. İstediğin yerden nişan al! İşte göğsüm, diyorum…
- Bak seeeen!…Görelim bakalım, diyerek mutfağa geçiyor.
İftara sayılı dakikalar kala sardunyaların akşamsefalarına nispet yaptığı balkondan denizi seyrediyorum. Boğaziçi altın sarısından kızıla dönüşen gurub yorganını usul usul örtünürken Vahdet Bey salonun ortasına o eski geyik ve üzüm baskılı yaygıyı seriyor. Üzerine de Bolu işi ahşap yer sofrasını konduruyor.
Ezan okundu okunacak ama ortada ne tabak- kaşık var, ne de ekmek- bıçak. Garip adam, ne yapacağı belli olmaz! İçeri sesleniyorum:
- Yardıma ihtiyaç var mı, geleyim mi?…
- Sakın haaa, sakın gelmeyesin. Otur sen, ben getiririm.
Tuhaf ama otur demişse oturulacak. Malum misafir ev sahibine tâbi. Gerçi benimki de misafirlik sayılmaz ama neyse!
Peş peşe ezanlar başlıyor.
Hala ne bir bardak su, ne de bir tas çorba!
Bekleyeceğiz. Başımıza ne gelecekse razıyız dedik bir kere!.. Sen misin diyen?..
Ezan biterken elinde bir çorba tası ve yuvarlak ekmeklerle giriyor içeri.
Tası sofrasının orta yerine koyuyor. Kesif bir koku kaplıyor etrafı. Ekmekler de garip. Hayatımda ilk kez gördüğüm şekli, rengi değişik bir tür. Sadece bunlarsa aç kaldığımın resmidir. Allah’tan zemzem ve hurma da getirdi.
- Haydi buyur, Bismillah diyor ve böldüğü ekmeği tastaki sıvıya bandırıyor.
- Bu ne, diyorum.
Gözleri nemli. İçlenmiş besbelli. Bir lokma ekmek yedikten sonra, titrek sesle konuşuyor:
- Bu akşam Rasulullah(s.a.v) gibi iftar edelim istedim.
Soframız Nebevi olsun…
Bu koca tastaki sirke!
O şöyle buyurdu: ”Sirke ne güzel katıktır!” Bu da arpa ekmeği… Onun karnı arpa ekmeğine doymadı. Bizlerse buğday ekmeğinde çeşit ararız..
Sofralarımız Karun sofralarına benzer de adına ikram deriz.
İftarımız Rasülullah iftarı olsun, buyur devam et.
Böylesi aklımın ucundan geçmezdi. Ye yiyebilirsen. Asr-ı Saadete kanatlandı yüreğim. Yarı aç Ashab-ı Suffeyi, karnına taş bağlayan Rasülullah’ı düşündüm, koptum ötelere!
Zemzemden bir yudum, hurmadan da bir tane alıp böldüm arpa ekmeğini. Lezzeti bambaşka…Sadece salatada kullandığımız sirkeyi ilk kez ana yemek gibi tadacağım. Ekmeği bandırıyorum. Sirke ne güzel katıkmış meğer?!.. Essalatu vesselamu aleyke ya RasulAllah!
Sessizce sürüyor iftarımız. Yiyecek hal kalmadı doğrusu. Akşam namazına hazırlanıyoruz. Vahdet Bey imam oluyor.
Fatihadan sonra MUHAMMEDUN RASULULLAH VELLEZİYNE MAAHU… diye başlayan Fetih Suresinin son ayetlerini okuyor.
Bu gece Muhammed gecesi!.. Ortalık Gül kokuyor, Muhammed kokuyor! Boğaz esintisi Muhammed rayihası taşıyor odaya.

Mehmed Doğramacı
Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım

inıirah75

müthiş bir fikir müthiş bir atmosfer okurken dahi yaşamış gibi ürperdim rabbim bu bolluğa rağmen yapılan kıt ibadetlerimizi kabul buyurur rahmetinden mahrum etmez inşaAllah