Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

cemalettin efgani kimdir

Başlatan eginli, 27 Haziran 2011, 03:05:57

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

eginli

cemalettin efgani
Sual: Abduhcuların pek methettiği Cemalettin Efgani kimdir?
CEVAP
1838 senesinde Afganistan’da doğup, 1897 de İstanbul'da vefat etti. Din bilgisi azdı. Zındıkların kitaplarını okuyarak dinden çıkmıştır. Bir aralık Ruslar tarafından satın alınarak, ana vatanı olan Afganistan’a karşı casusluk yaptı. Dinine ve vatanına hıyanet etmekten çekinmedi. İngiliz masonları ile de işbirliği yaparak zengin oldu ise de, Osmanlı Şeyh-ül-İslamı Hasan Fehmi efendi, onun cahilliğini ve zındıklığını ortaya koydu. 1944 de, kemikleri, İstanbul’dan, Kabil’e nakil edildi.

Mason idi. Mısırlı Edib İshak, Ed-dürer kitabında, bunun Kahire mason locası reisi olduğunu yazmaktadır. Bütün masonlar gibi, çeşitli kılıklara girerek, İslamiyet'i içerden yıkmaya çalışmıştır.

Dr. Muhammed Reşad, dört yüzün üstünde önemli kaynaktan hazırladığı Efgani Etrafında Makaleler isimli kitabında özetle diyor ki:

Çok önemli bir kaynak olan Sicilli Osmanide Efgani’nin İranlı bir Şii olduğu belirtilmektedir. Manastırlı Naibi efendi ve o devrin Şeyh-ül-İslamı, büyük âlim Hasan Fehmi efendi tarafından kâfir olduğuna fetva verildi. Afganistan hakkında Ruslara casusluk da yapan, dinine ve vatanına hıyanet etmekten çekinmeyen Efgani, mason olmadan önce de, hiç bir zaman masonluğu kötülememiştir. Hatta dehrilere [dinsizlere] yazdığı reddiyede masonluktan hiç bahsetmemesi manidârdır. Gittiği her yerde, sicilli masonlar tarafından himaye görmüş, İngiliz masonları ile de işbirliği yapmıştır. Birden fazla mason locasına kayıtlı olan Efgani, Mısır’daki İskoç locasından kovulmuşsa da, kendisi bizzat mason locası kurmuş, çömezleri bu locaya girmiştir. Edward Brown, Efgani’nin özel mason eldiveni ile bir resmini neşretmiştir.

Efgani, hem Türkçü, hem İslamcı görünmeyi başarmıştır. Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, A. Agayef hep Efgani’den destek görmüştür. Mesela M. Emin Yurdakul’un, "Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur" şiirini Efgani çok beğenmişti. O zamanki İslamcı Sebilürreşad dergisi, ırkçılığı tenkit eden makaleler neşrederken, ırkçılar da, Efgani’nin ırkçılığı öven makalesini tercüme edip yayınlayınca İslamcıların sesleri, solukları kesilmişti. Efgani, makalesinde diyordu ki: “Irkçılık dışında saadet yoktur. İnsanları birbirine bağlıyan iki bağ vardır: Biri dil, biri de din birliğidir. Dil birliği, ırk ve milliyet birliği demektir. şüphesiz, bu birliğin dünyadaki beka ve sebatı dinden daha devamlıdır.”


Efgani, hem Türkçü, hem İslamcı görünmeyi başarmıştır. Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, A. Agayef hep Efgani’den destek görmüştür. Mesela M. Emin Yurdakul’un, "Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur" şiirini Efgani çok beğenmişti. O zamanki İslamcı Sebilürreşad dergisi, ırkçılığı tenkit eden makaleler neşrederken, ırkçılar da, Efgani’nin ırkçılığı öven makalesini tercüme edip yayınlayınca İslamcıların sesleri, solukları kesilmişti. Efgani, makalesinde diyordu ki: “Irkçılık dışında saadet yoktur. İnsanları birbirine bağlıyan iki bağ vardır: Biri dil, biri de din birliğidir. Dil birliği, ırk ve milliyet birliği demektir. şüphesiz, bu birliğin dünyadaki beka ve sebatı dinden daha devamlıdır.”

Efgani, Mısırda da Arap ırkçısıdır. (Arap ırkının sınırını belirleyecek ölçü din ve mezhep değil, Araplık ölçüsüdür) demiştir.

İstanbul yüksek İslam enstitüsü eski müdürü ve öğretim üyesi Ahmet Davudoğlu hoca da diyor ki:
1355 numara ile Şarkın Yıldızı Locasına kayıtlı bir mason olan, İslam’a duyduğu güvensizliği açığa vurmaktan çekinmeyen ve Peygamberlik sanatlardan bir sanattır diyen Efgani, bir ilim adamı değil, siyasetle uğraşan bir nankördür. Fesatçılığı sezilince ulema tarafından İstanbul’dan kovulmuş, Mısır’a kaçmıştır. (Din Tahripçileri)

Prof. M. Kaya Bilgegil, Ziya Paşa isimli kitabında, (Efgani, her mason gibi İslamiyet’i içerden yıkmaya çalışmıştır) diyor.


Bir konferansın ardından
İlim Yayma Cemiyetinde Efgani Efsanesi üzerine bir konferans verildi. Konuşmacı, Dr. M. Reşad, medya önüne çıkmayı sevmeyen, mütevazı genç bir araştırmacı idi. Resim çekip konuşmasını gazetede neşredemedik. Efgani Etrafında Makaleler adıyla bir kitap da neşretmişti.

Konferansı da bu kitabının açıklaması mahiyetinde idi. Bu kitap, 400’ün üzerinde kaynak taranarak hazırlanmış, ciddi bir eserdir. Aşağıdaki konuşmaların kaynağı için kitaba bakılabilir. Dr. Muhammed Reşad özetle dedi ki:
Abduh, Efgani’ye diyor ki:
"Azametli mevlâm, siz nefsimizde olanların cümlesini bilirsiniz. Bizi en güzel bir şekilde yarattın ve resminiz ki yeri, kıble-i salâtımızdır."

Reşid Rıza da Efgani’yi övmekte, Abduh’tan aşağı kalmaz:
"İrfan ağacı, iyilikler ve lütuf Cennetinin efendisi, her alınan nefeste ecri bulunan büyük İmam, Kendisinde en mükemmel bir biçimde güzellik sırrı tecelli eden.." diyor.

Renan; (İslamiyet ilme ve felsefeye daima eza etmiş ve nihayet onları boğmuştur. İnsan zekası için İslamiyet çok zararlı olmuştur) diyor. Efgani, bunca hezeyan karşısında bir misli hezeyan da kendi ilave edip şunları yazdı:
"İlmin tekamülünde İslam’ın bir mani teşkil ettiği doğru ise de, bu maninin bir gün ortadan kalkmayacağını söylemek mümkün müdür? Ben Renana karşı Müslümanlığı değil, cehalette yaşamaya mecbur kalacak yüz milyonlarca insanı savunuyorum. Müslümanlığın, ilmi ve ilmi tekamülü yok etmek istediği bir gerçektir." (10 Ekim 1996, Türkiye)


Mason Efgani
Sual: Bir mason Efgani yandaşı, (Mücahit Efgani’yi eleştirenler, düşmanlarıdır. Bir de bu mücahidi, bizim gibi dostlarından dinlemek gerekir. Geçmiş değerlerimizden olan bu yiğit mücahid, II. Abdülhamid’e, “Uyuyan Müslümanları uyandırman şartıyla sana biat ederim” demiştir, ama “İslam birliği” ismini verdiği planını kabul ettirememiştir. Mücahid Efgani’nin Masonluğa girdiği doğrudur, ama daha sonra “Ben masonları adam sandım” demiştir. Efgani, Abduh gibi müstesna âlimler yetiştiren bir mücahiddir) dediği halde, Efgani’den geçmiş değerimiz diye bahsedip de, neden gerçek geçmiş değerimiz olan mezhep imamlarımız ve diğer Ehl-i Sünnet âlimleri hakkında övücü tek kelime etmiyor?
CEVAP
Dinde reformcuları ve masonları övmenin bu kadarı görülmüş değildir. Efgani, nasıl bir yiğit mücahid ki, masonların adam olduğunu sanarak masonluğa giriyor? Müslüman olup da, masonluğun sadece Müslümanlığa değil, bütün dinlere düşman olduğunu bilmeyen insan olur mu hiç? Bu, büyük bir gaflet değil midir? Bir kimse, komünistleri adam sandım diyerek komünist olur mu? Siyonistleri adam sandım diyerek, Siyonist olunur mu hiç? Bunları hangi Müslüman yapar?

Ayrıca Efgani, masonluğa girip de çıkmıyor. Güvenilir bir mason olduğu için masonluğun başına geçiriliyor. Masonlar güvenmediği adamı hiç başkan yaparlar mı? Ondan çok memnun olmuşlar ki, yerine çömezi Abduh’u da başkan yapıyorlar.



Aslında (Masonları adam sandım) dediği de, gerçek değildir. Mezhepsiz yandaşının uçurduğu balonlardan biridir. Masonluğu bıraktığına dair, uydurma da olsa bir belge yoktur. Yani Efganici mezhepsizlerin, (Efgani masonluğu bırakmıştır) demeleri tamamen yalandır. Masonluğa girip çıkan kimseyi hemen mason locasına başkan yaparlar mı? Başkan olması için yıllarca masonlukta kalması lazım.

Zamanın İstanbul Üniversitesi rektörü Sadrazam Reşit Paşa tarafından Paris’te yetiştirilmiş olan ve aşırı derecede İttihat ve Terakki taraftarı olan mason Hasan Tahsin tarafından, hain Efgani’ye konferanslar verdirildi, fakat dine aykırı sözleri yüzünden, o zamanın Şeyhülislamı olan, büyük âlim Hasan Fehmi efendi hazretleri tarafından kâfir olduğuna fetva verildi. Hasan Fehmi efendi hazretleri, zamanın derin âlimlerindendi. Osmanlı devletinin 110. şeyhülislamı idi.

Mısırlı Edip İshak, Ed-Dürer kitabında, Efgani’nin Kahire mason locası başkanı olduğunu yazmaktadır. 1960’da Fransa’da basılan, Les franco-maçons kitabının 127. sayfasında da, (Mısır’da kurulan mason localarının başına Cemaleddin Efgani ve ondan sonra Muhammed Abduh getirildi. Bunlar, Müslümanlar arasında masonluğun yayılmasına çok yardım ettiler) deniyor. Kitabın bu sayfasında, İslam ülkelerinden, hoca görünümlü, sarıklı birinin mason locası başkanlık elbisesiyle büyük bir resmi de vardır.


Görüldüğü gibi Efgani, sıradan bir mason olmayıp, masonların övgü ve takdirlerini kazanmış bir mason locası başkanıydı. Dr. Muhammed Reşat da, dört yüzün üstünde önemli kaynaktan hazırladığı kitabında diyor ki:
İngiliz belgelerine göre, bir tanrıya inanmayı şart koşan İskoç Mason Locası’na üyeyken, buradan ateistlik ithamıyla kovulmuş, o da ateistliğin makbul sayıldığı Fransız Grand Orient Locası’na başkan olmuştur. (Dr. M. Reşad, Efgani Etrafında Makaleler)

Cennetmekân Abdülhamid han, keskin görüşüyle, Efgani’nin hain maksatlarının farkına varıp, kirli emellerine fırsat vermediği için, Efgani’nin yandaşları Ulu Hakana diş biliyorlar.

Cennetmekân Ulu Hakan, hatıratında diyor ki:
(Hilafetin elimde olması İngilizleri hep tedirgin etti. Blund adlı bir İngiliz ile Efgani adlı bir maskaranın el birliğiyle İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plan elime geçti. Efgani’yi yakından tanırdım. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara, Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya Müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti. Derhal reddettim. Bu sefer Blund ile işbirliği yaptı. Kendisini İstanbul’a çağırttım. Bir daha İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim.)


Efgani’nin çömezi Abduh da, hocasının yolundan ayrılmamış, o da mason locası başkanı olarak, reformlara devam etmiştir. Efgani, masonluğun yanlış olduğunu anlayıp buradan ayrılsaydı, çok sevdiği öğrencisi Abduh’u da masonluğa sokar mıydı, hattâ yıllarca olgunlaştırıp loca başkanlığına kadar yükseltir miydi? Bu sadık talebesi Abduh, İslamiyet ve Hıristiyanlık kitabında, (Bütün dinler birdir. Dış görünüşleri değişiktir) demekte, İslam birliği adı altında, Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların, birbirlerini desteklemelerini istemektedir. Yani “İslam birliği” çığlıkları atan Efgani, Abduh ve bugünkü çömezlerinin asıl maksadı, Müslümanların birliği değil, bâtıl dinleri hak gibi göstermektir. Abduh, Londra’da, bir papaza yazdığı mektupta da, bâtıl olan Yahudilik ve Hıristiyanlığı büyük bir hak din gibi göstererek, (İslamiyet ve Hıristiyanlık gibi iki büyük dinin el ele vererek kucaklaşmasını beklerim. O zaman, Tevrat, İncil ve Kur’an birbirlerini destekleyen kitaplar olarak her yerde okunur ve her milletçe saygı görür) demiştir.

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=816

Allah(c.c)selami üzerimize olsun.

Bu dünyanin cefasindan sefasina sira gelmez,
gafil olma  ilme calis gecen günler geri gelmez.

mazhar

"Zamanın İstanbul Üniversitesi rektörü Sadrazam Reşit Paşa tarafından Paris’te yetiştirilmiş olan ve aşırı derecede İttihat ve Terakki taraftarı olan mason Hasan Tahsin tarafından, hain Efgani’ye konferanslar verdirildi, fakat dine aykırı sözleri yüzünden, o zamanın Şeyhülislamı olan, büyük âlim Hasan Fehmi efendi hazretleri tarafından kâfir olduğuna fetva verildi. Hasan Fehmi efendi hazretleri, zamanın derin âlimlerindendi. Osmanlı devletinin 110. şeyhülislamı idi.

Bilgilendirme için teşekkürler.

Gül_Sultan

Kardeşim biz Abdüh’la, Efgani’nin ne mal olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunları savunacak halimizde yok. Mevzuyu temcid pilavı gibi ısıtıp, ısıtıp bu noktaya çekmeye çalışmayalım. Abdüh ile Efgani hakkında hangi düşüncelere sahipseniz bilinizki, aynı hassasiyete bizde sahibiz.

İki mektebi musibetin şehadetnamesi”’nde geçen parça gözümüzün önünde bulunsun.

“Bu mes’elede seleflerim, şeyh Cemaleddin-i Efgani, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abdüh, müfrit alimlerden Ali Suavi, Hoca Tahsin ve İttihadı islamı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir ki, demiş:
İhtilafu tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hatta bikarar eyler beni.
İttihadken savleti a’dayı def’a çaremiz
İttihad etmezse millet,dağdar eyler beni…
Yavuz Sultan Selim Han”

Şimdi bir örnek vereceğim. Diyelim ki sizin savunduğunuz bir mevzu hakkında Kafir’in biri çıksın desin ki “Ben Eginli ile bu mevzu hakkında aynı şeyi düşünüyorum ve o benim selefimdir.” ya da tam tersi, diyelim ki Amerika başkanı çıktı sizin düşüncenizle aynı paralelde bir sözcük kullandı. Sizde dediniz ki adam haklı, doğru söylüyor.

Bu örnekten yola çıkarak ben diyebilir miyim ki “Hah bak gördünüz mü, eginliyle Amerika başkanı aynı zihniyette, bunlar gönül, fikir, akıl birliği yapmış. Canım bunların cemaatinin hepsi aynı zaten, bunlardan ne bekliyordunuz ki”. Ne kadar zulmetmiş ve vicdansızlık etmiş olurum değil mi?

Şimdi esas diyeceğimi geleyim. Örnekte verdiğimiz kim, aleni kafir değil mi? Üstadın örnek verdiği kimler (verdiğiniz linkten kopyaladım) Cennet mekan Sultan . “Cemâleddin Efgâni'den islâm'a farkettirmeksizin düşmanlık eden birisi olarak bahsetmektedir.” Yani gerçek kimliğini gizlemiş şahıslar. Hadi kimliğini gizlemesin, yukarıdaki şahısların hepsinin ortak bir çıkış noktası var. (Ne olur burayı iyi anlayalım) O ortak nokta “İttihadı İslam” yani İslam birliği, adam “İttihadı İslam” kisvesi altında ihanet etmiştir ya da etmemiştir üstad bunu tartışmıyor. Mana olarak “İttihadı islamı” savunduğunu söylüyor. Biz niye manayı kavramıyor, örneklere takılıyoruz bir türlü anlam veremiyorum.

Ayrıca Üstad’ın yazdığı kısım ile alakalı Abdüh ile Efgani’ye bir muhabbeti olduğu anlaşılmaz, gönül birliği olduğu manası çıkmaz. Eğer hakikaten dediğiniz gibi gönül birliği olsaydı 130 parça Risale-i Nur Külliyatında sadece küçük bir paragraf ile yetinmezdi. Biz koskoca Külliyatı getirip küçük bir paragrafa bağlıyoruz ve diyoruz ki “Bunlar zaten aynı zihniyetin adamı”  Bu sözü söylerken Allah(c.c.)’dan korkmak lazım.

Mevzuya ayrı bir bakış açısı daha getiriyorum. Bahsettiğimiz kitap “Divanı Harbi Örfi” namı diğer “İki mektebi musibetin şehadetnamesi” telif edileli 102 sene oluyor. Yani 1909 yılında telif edilmiştir. Olaylar yorumlanırken zaman,mekan, kişiler ve o anki sosyal durum göz önünde bulundurularak analiz edilir. Sene 1909 mason’luğun şimdiki gibi islama tehlike teşkil eden bir kuruluş olduğunu kim biliyordu? O zaman ki Osmanlı paşaları, aydınları (bunlardan biriside M.Akif’dir) hepsi iştahlı bir şekilde Mason localarına intisap ediyordu. Biz bugün ki ilmimiz ile 100 yıl öncesini yargılıyoruz. O zaman Efgani’nin mason olduğunu kim ne biliyordu hadi varsayalım ki bilsinler Masonların zararlarından haberdar değillerdi. Efgani zahiren İslamın birliğini savunuyordu, dün ki yazdığım gibi “Şeriat zahire hükmeder” ben nerden bileyim adamın içini açıp, kalbine bakmadık ya.

İnşAllah durum anlaşılmıştır.

Son olarak, çok uzun oldu ama özelden gönderdiğiniz link hakkında konuşmak istiyorum.

Cenab-ı Hak herkese bir şuur ve idrak vermiştir. Üstad’ın vermek istediği mesaj, yukarıda gayet açık ve net. Falanca şahsın bu mevzu hakkındaki yorumunu okuyup bu mevzuda düşüncelerimi öğrenmek istiyorsunuz. O linkteki şahıs (nasıl oluyorda öyle bir mana çıkarmışsa) “Abduh, efgani ile üstadın gönül birliği var diyor” (bu zatın nurcu olduğu da meçhul ya) bunun yaptığı bu yorumu koca bir cemaate mâl etmek ne kadar doğrudur oda  ayrıca tartışılır.

Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır.

Konu ile alakası yok, fakat yazma ihtiyacı hissediyorum, yönetime duyurulur.

O kadar kafa patlatıp, insanları incitmemek için kelimeleri özenle seçiyorum, en basiti şu yorumu yazmak için yarım saatimi harcadım. Fakat ne hikmettir ki yaptığımız yorumlar (artık birilerinin damarına mı dokunuyor bilemem), sürekli siliniyor. Ve bizim fikrimiz alınmadan bu işler yapılıyor. Bu noktada benden hüsnü zan ile yaklaşmamı beklemeyin. Sadakat’imi ben adil bilirdim. Burada çifte standart uygulanıyor. Eğer yorum yapılmamız istenilmiyorsa açıkça söyleyin bizde yazmayalım.

Bu son yazdığımız yorumda silinirse eğer, biliniz ki Gül_Sultan’da silinir.

Selametle
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

Tuğra

Yönetimin silme nedeni muhtemelen muhterem şahsiyet hakkında yanlış konuşmalara sebebiyet verilmemesi içindir.
〰〰〰〰🐠

Gül_Sultan

Alıntı yapılan: Tuğra - 28 Haziran 2011, 00:54:29
Yönetimin silme nedeni muhtemelen muhterem şahsiyet hakkında yanlış konuşmalara sebebiyet verilmemesi içindir.

İyide bu muhterem şahsiyete ilk hakaret edildiği zaman silinmiyor. Milletin zihni bulanıyor. Sitede ki arkadaşlar "Ya demek Said Nursi hazretleri'de böyleymiş" diye alemlerindeki profil bozuluyor. Biz reddiye yazdığımız zaman siliniyor. İşte çifte standart dediğim olay bu. En başta silinse "Aler re'si vel ayn" kabulumüzdür. AMA, işte koskoca bir ama, soru işareti bırakıyor aklımda.
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

eginli

gülsultan  kardes, önce sunu belirteyim, belki farkindasiniz, dün yazmis oldugum benim mesajlarimda silindi, bu sadakatin titizliginden olsa gerektir...

ikinci husus, vermis oldugum linkte, farkettinzse biz hüsni zanla hareketle o kisilerle ilgili mesajlari yazarken mümkün mertebe kendi düsüncelerimden cok ahmet davutoglu hocamizdan alintilarla cevaplamaya calistim... oysa ordaki arkadaslar -ki o forum bir nurcu gurubuna mensup olsa gerek- israrla bu sahislari savunmalari ayni sekilde  mustafa islamoglunu savunmalari , inanin nurculari nereye koyacagimi bilemiyorum... denseki siyasi selefi, o cok daha mantikli bulunur, cünkü siyasi görüsde ille din birligi gerekmeyebilir... veya o günkü söylenmis bir ifade sadece o güne mahsusutur, bizler bugün o kisilerin sapik olduklarini kabul ediyoruz denilse amenna... 

Allah(c.c)selami üzerimize olsun.

Bu dünyanin cefasindan sefasina sira gelmez,
gafil olma  ilme calis gecen günler geri gelmez.

Tuğra

Bence soru işareti kalmasın sadakat forumda bu duruma hiç rastladınız mı? Ben rastlamadım, yönetici kardeşlerimiz özellikle bu konularda çok hassas aynı zamanda arkadaşların yoğun yaz programları nedeniyle geç müdahale edilmiş belliki..
〰〰〰〰🐠

Gül_Sultan

Alıntı yapılan: eginli - 28 Haziran 2011, 01:05:42
ikinci husus, vermis oldugum linkte, farkettinzse biz hüsni zanla hareketle o kisilerle ilgili mesajlari yazarken mümkün mertebe kendi düsüncelerimden cok ahmet davutoglu hocamizdan alintilarla cevaplamaya calistim... oysa ordaki arkadaslar -ki o forum bir nurcu gurubuna mensup olsa gerek- israrla bu sahislari savunmalari ayni sekilde  mustafa islamoglunu savunmalari , inanin nurculari nereye koyacagimi bilemiyorum... denseki siyasi selefi, o cok daha mantikli bulunur, cünkü siyasi görüsde ille din birligi gerekmeyebilir... veya o günkü söylenmis bir ifade sadece o güne mahsusutur, bizler bugün o kisilerin sapik olduklarini kabul ediyoruz denilse amenna...  

Aynen sizin dediğiniz gibi kardeşim, biz bu zatların itikatlarında bozukluk olduğunu kabul ediyoruz, bunlara İslamoğlu'da dahildir. Yalnız "siyasi selefi" belki çok ince düşünülürse bu yorum yapılabilir. Üstad'ın yeni Said diye adlandırdırğı döneme bu yorum eşleştirilemez. Çünkü üstad yeni Said döneminde Siyasetten tecennüb etmiştir. Nitekim kitap Eski Said döneminde telif edilmiştir, belki bu cihetten bakıldığı zaman uygun düşebilir. Yine söylüyorum orada yazılan yorumlar, Risale-i Nur'u anlayarak okuyan bir kişinin yapacağı yorumlar değildir.

İllaki Nurcuları bir yere koymak istiyorsan kardeşim, yanına koy. Yani omuz omuza, biz grur duyarız omuz omuza olmaktan, bizim için maal memnun. :)
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

eginli

Alıntı yapılan: Gül_Sultan - 28 Haziran 2011, 01:41:02
Alıntı yapılan: eginli - 28 Haziran 2011, 01:05:42
ikinci husus, vermis oldugum linkte, farkettinzse biz hüsni zanla hareketle o kisilerle ilgili mesajlari yazarken mümkün mertebe kendi düsüncelerimden cok ahmet davutoglu hocamizdan alintilarla cevaplamaya calistim... oysa ordaki arkadaslar -ki o forum bir nurcu gurubuna mensup olsa gerek- israrla bu sahislari savunmalari ayni sekilde  mustafa islamoglunu savunmalari , inanin nurculari nereye koyacagimi bilemiyorum... denseki siyasi selefi, o cok daha mantikli bulunur, cünkü siyasi görüsde ille din birligi gerekmeyebilir... veya o günkü söylenmis bir ifade sadece o güne mahsusutur, bizler bugün o kisilerin sapik olduklarini kabul ediyoruz denilse amenna... 

Aynen sizin dediğiniz gibi kardeşim, biz bu zatların itikatlarında bozukluk olduğunu kabul ediyoruz, bunlara İslamoğlu'da dahildir. Yalnız "siyasi selefi" belki çok ince düşünülürse bu yorum yapılabilir. Üstad'ın yeni Said diye adlandırdırğı döneme bu yorum eşleştirilemez. Çünkü üstad yeni Said döneminde Siyasetten tecennüb etmiştir. Nitekim kitap Eski Said döneminde telif edilmiştir, belki bu cihetten bakıldığı zaman uygun düşebilir. Yine söylüyorum orada yazılan yorumlar, Risale-i Nur'u anlayarak okuyan bir kişinin yapacağı yorumlar değildir.

İllaki Nurcuları bir yere koymak istiyorsan kardeşim, yanına koy. Yani omuz omuza, biz grur duyarız omuz omuza olmaktan, bizim için maal memnun. :)
kardesim memmnuniyetle... ancak sizinde farkettiginiz gibi sütten agzim yandi ayrani üfleyerek icmek durumundayiz... o halde bundan sonra bir yerde nurcularla ilgili yanlis bir sey duydugumda size dönerim :)
Allah(c.c)selami üzerimize olsun.

Bu dünyanin cefasindan sefasina sira gelmez,
gafil olma  ilme calis gecen günler geri gelmez.

mazhar

#9




Mustafa Kaplan Bey, geçen haftaki bir yazısında “Risale-i Nurlara el atıldığını ve bazı değişiklikler yapıldığını” yazıyor ve haklı olarak sert bir şekilde de tenkit ediyordu.


Sakarya Üniversitesi hocalarından Sayın Dr. Alaaddin Yalçınkaya da Cemaleddin Efgani isimli eserinde bu değişikliklerden birine dikkat çekiyor. Alaaddin Bey’in ifadeleri şöyle:


“İttihad-ı İslâm (İslâm birliği) ve Cemaleddin Efgani ile alâkalı, Said Nursi’nin de bazı görüşleri vardır. Said Nursi şöyle demektedir:


“… Ben bu ittihadın efradındanım (bireylerindenim) ve bu ittihadın tezahürüne (meydana gelmesine) teşebbüs edenlerdenim. Yoksa, sebebi iftirak (ayrılık sebebi) olan fırkalardan değilim. Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâm’daki fikrini kabul ettim. Zira o Kürtleri ikaz etti. Onlar da ona biat etti. Şimdiki Kürtler o zamanki Kürtlerdir. Bu meselede seleflerim (benden önce aynı düşüncede olanlar) Cemaleddin Efgani, Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, Ali Süavi, Hoca Tahsin Efendilerle Kemal Bey (Namık Kemal) ve Sultan Selim’dir.”


(Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Tenvir Neşriyat, 1987, İstanbul, Yedinci Cinayet.)


Alaaddin Yalçınkaya devam ediyor:


“Said Nursi’nin bu konudaki görüşleri, arada küçük olmakla beraber farklı yorumlara sebep olabilecek diğer bir kaynakta şöyle nakledilmektedir:


“İşte ben bu ittihadın efradındanım ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim. Elhasıl: Sultan Selim’e biat etmişim, onun ittihad-ı İslâm’daki fikrini kabul ettim. Zira o, vilayat-ı şarkıyeyi ikaz etti, onlar da ona biat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamandaki şarklılardır. Bu meselede seleflerim; Şeyh Cemaleddin Efgani, allamelerden Mısır Müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Süavi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâm’ı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim’dir ki…”


(Bediüzzaman Said Nursi, İki Mekteb-i Musibet’in Şehadetnamesi, Risale-i Nur Külliyatı’ndan, Aksi Seda Matbaası, Samsun, 1957, s 14-15)


Fark ortada. Birindeki “Kürt” kelimesi diğerinde “vilayat-ı şarkiye” olmuş. Bu durumda, insan “Yoksa Risale-i Nurlarda benzer şeyler yapıldı mı?” diye düşünmez mi? Demek ki, Mustafa Kaplan Bey feveranında yerden göğe kadar haklı…
Bir kelimenin değiştirilmesine bile bizzat Risale-i Nur’un yazarı şiddetle karşı. Bakın:
Mana daha güzelleşiyor diye Fihrist Risalesi’ne yapılan çok küçük bir ilaveye itiraz eden Said Nursi, şiddetli bir tokat aşkettikten sonra, “Titremeliydiniz. Ben dahi (Risale-i Nur’a) kalem karıştıramıyorum. Siz nasıl kalem karıştırırsınız!” demiştir. (ittihad.com.tr sitesindeki 14 sahifelik metnin 6. sahifesi. Aynı cümle Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de de mevcut.)


1996 veya 97’de Aksaray Akgün Otel’de Risale-i Nur toplantısı yapılmıştı. Galiba Filistin’den gelen hatipdi; konuşması içinde “Said Nursi, üstadlarım Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Ali Süavi diyor” dedi. Konuşmaları anında tercüme eden Suat Yıldırım Hoca, hatibin bu cümlesini tercüme etmedi. Arkasından, Suriyeli Ramazan el Buti konuştu. İşe bakın ki, bir önceki hatibin söylediğini o da söylemesin mi… Suat Hocamız, Buti’nin o cümlesini de es geçti. Bendeniz, tercümede bazı yerleri niçin atladığını yazıp kâğıdı masaya bıraktım. Suat Hocamız cevap vermek mecburiyetinde kaldı ve “Efendim biz polemik olmasını istemiyoruz” dedi. Hoca kendine göre bu iki ismi yani Abduh ve Cemaleddin Afgani’yi Said Nursi’nin üstadı olarak göstermek istemiyordu. İyi de, Said Nursi kendisi bu isimleri vermekten çekinmemişse bize ne oluyor!..


Sizin anlayacağınız değerli okuyucular, böyle şeylere şahit oldukça, Mustafa Bey’e bir defa daha ‘haklısın’ demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.


16 Mart 2006 Perşembe
(Ali Eren, Vakit
Kaynak:Diyalog Belgeseli

İsra

Alıntı yapılan: Gül_Sultan - 28 Haziran 2011, 01:02:25
Alıntı yapılan: Tuğra - 28 Haziran 2011, 00:54:29
Yönetimin silme nedeni muhtemelen muhterem şahsiyet hakkında yanlış konuşmalara sebebiyet verilmemesi içindir.

İyide bu muhterem şahsiyete ilk hakaret edildiği zaman silinmiyor. Milletin zihni bulanıyor. Sitede ki arkadaşlar "Ya demek Said Nursi hazretleri'de böyleymiş" diye alemlerindeki profil bozuluyor. Biz reddiye yazdığımız zaman siliniyor. İşte çifte standart dediğim olay bu. En başta silinse "Aler re'si vel ayn" kabulumüzdür. AMA, işte koskoca bir ama, soru işareti bırakıyor aklımda.

tamamen benden kaynanklanan bir hata.konu benim  moderatörü olduğum bölümde paylaşıldı bu aralar biraz yoğun olduğumdan dolayı müdahalede geç kaldım. mesajları ben kaldırdım size mesajla haber vermeyi unuttum kusura bakmayın. kaldırmamın sebebide yazılanların güvenilir kaynaklardan alınıp alınmadığını bilmediğimizden ve bizimde bu konuda hiç bir bilgiye sahip olmadığımızdan  konun kaldırmasını daha uygun olduğunu düşündüm

Alıntı Yapİşte çifte standart dediğim olay bu. En başta silinse "Aler re'si vel ayn" kabulumüzdür. AMA, işte koskoca bir ama, soru işareti bırakıyor aklımda.

ayrıca aklınıza asla böyle bir şey gelmesin zaten sizde uzun zamandır aramızdasınız ve forumumuzda sağlam bir kaynağa dayanmayan hiç bir şeyin paylaşılmasına müsade etmediğimizi fark etmişsinizdir umarım :)

Gül_Sultan

Ne kadar güzel, böyle izah edildiği zaman bir sorun oluşmuyor. İşte en azından bir bilgilendirme mesajı olsa çok iyi olacaktı, oda yoğunluktan yazılmamış. Diğer türlü insanın aklına kırk tane vesvese geliyor.

Bilgilendirme için teşekkürler İsra kardeşim.
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.