Müslüman Dâima İçeriden Çözülür

Başlatan turab, 14 Haziran 2008, 09:11:30

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

turab


Kur’an’ın en büyük mucizesi, bağlılarını maddeten ve mânen güçlendirmesidir. Kur’an’a gerçekten talebe olanlar, hem dünya, hem de âhiret mutluluğuna ermektedirler. Rûhi bir dirilik ve dinçlik kazanmakta, entrikalara âlet olmamakta, sinsi oyunlara gelmemekte; imandan kaynaklanan ferâsetli bakışlarıyla kurulan tuzakları görmektedirler.
Kur’an-ı Kerim’le irtibat azaldıkça, mü’min kendisi olmaktan çıkmakta, ancak başka bir şey de olamamaktadır. Çünkü mü’min, Cenab-ı Hak ile kurduğu müthiş ve muazzam sevgi iletişimini kestiği anda tutunacak dal bulamaz, mânevî uçurumların dibinde bulur kendini. Müslüman’ın bozulmuşu, tereyağının bozulmuşuna benzer; zehire keser, ne yenilir, ne de başka bir işe yarar.
İslam’ın yüksek kulesinin başından düşenler, asla iflah olamazlar. Zira kendi yürüyüşünü ve usûlünü terk eden Müslüman, başka bir yaşama biçimini de benimseyememektedir. Bu sebeble Müslüman’ı başka bir şey yapmak imkansızdır. Ancak bozmak ve nefsinin kölesi haline getirmek mümkündür. Bunun yolu da, Kur’an’ı terk etmekten geçer.
Bu acı gerçeği, yirminci asrın başında, İngiliz Sömürgeler Bakanı Loyd George İngiltere’yi yönetenlere şöyle açıklamıştır: - “Müslümanlara hakim olabilmek için, ya Kur’an’ı ellerinden almalıyız, ya da bu kitaptan onları soğutup uzaklaştırmalıyız.”
Bir başka fitne başı da, Müslüman’la baş edebilmenin yolunu şöyle açıklamış: - “Kur’an’ı kapatın, kadınları açın!” Aslında bu alçak tavsiyenin ikinci kısmı fazlalıktır. Çünkü Müslüman, Kur’an’ı kapattığında, açıklıklar peşpeşe sökün etmekte, maddî ve mânevî bütün varlığı açık üstüne açık vermektedir. İslam düşmanları; açık, mert ve net olduklarında hiçbir zaman başarıya ulaşamadılar. Bu sebeple hep sinsi, hep entrikacı ve düzenbaz oldular; dâima maskeli hareket ettiler.Müslüman kullukta ihlas ve samimiyet gösterdikçe, yenilmedi, ezilmedi, zelil olmadı. Ancak, Kur’an ahlâkını terk ettikçe, hep acınacak acı hallere düştü.
Yani Müslüman hep içeriden çözüldü. Nefsiyle yapması gereken büyük cihatta mağlup oldukça, dışarıda yapacağı küçük cihatlarda da zafere hasret kaldı. Kimi nefsânî, şehevânî, hayvânî dürtülerine yenildi. Hekimoğlu İsmail Ağabey’in deyimiyle, “Zülfün bir telinde boğulmuş nice yiğitler” görüldü.

Vehbi Vakkasoğlu

Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım