Daha Önce Dinlemeyenler İçin Türkçe Ezan (?)

Başlatan tarihman, 24 Ekim 2007, 15:50:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

tarihman

1932 yılından 1950 yılına kadar maalesef Türkiyemiz gibi Müslüman bir ülkede ezanın aslı yasaklanmıştı. Bunun yerine insanın "ezan" demeye dili varmadığı lakırdılar ikame edilmişti. 1930'ların başlarında ve daha sonra doğup 20 yaşına kadar hiç ezan sesi duymamış 100'leri bulan gençler yetiştirilmişti. O zor zamanlarda dini hizmeti yerine getirip, nice sıkıntılar çekmiş olan büyüklerimizi burada bir kez daha hayırla yad etmeli ve onları çektiği sıkıntıların yanında şimdiki müslümanları çektiği sıkıntıların devede kulak kaldığını hatırlatmakta fayda buluyorum.


İŞTE ORJİNEL HALİYLE İLK TÜRKÇE EZANLARDAN BİRİSİ...




Youtubeye giremeyenler için

tarihman

Tam 55 yıl önce, yani 16 Haziran 1950 de, 1933 yılından beri

Türkçe olarak okutulan ezanın Arapça orijinal haliyle okunabilmesine

imkan sağlayan kanun Meclis’te kabul edildi.

Meclis’in aldığı karar radyolardan ilan edilince, Türkiye’nin dört bir yanında

halk sevinçten sokaklara döküldü. Tüm gözler minarelere çevrildi ve ilk

ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgına döndü. Gözyaşları

tüm Türkiye’de sel olup aktı.

O gün ne olduğunu ayrıntılı anlatacağım. Ama önce, o günlere nasıl

gelindiğine bir bakalım.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelge ile,

ezan ve kametin birkaç ay içinde Türkçe okunacağını bildirdi.


İşte o Türkçe ezan ...

Aralarında Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi isimlerin

bulunduğu komisyonun çevirisini yaptığı "Türkçe ezan" metni şöyleydi:

‘‘Tanrı uludur, Tanrı uludur

Şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı’nın elçisidir Muhammed.

Haydin namaza, haydin namaza

Haydin felâha, haydin felâha

Tanrı uludur, Tanrı uludur

TAnrı’dan başka yoktur tapacak.’’(Haşa)

Ezanın Türkçe’ye çevrilmeyen tek kelimesi "felâh" oldu. Sebebi,

halkın ‘‘felah’’ kelimesinin ‘‘kurtuluş’’ anlamına geldiğini bilmemesini

sağlamak ve ‘‘haydin kurtuluşa’’ mânâsına gelecek bir çağrıda

bulunmamaktı.

Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün, aynı

zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu durum halktaki duygu

yoğunluğunu daha da artırdı.

O gün Türkiye’nin dört bir yanında yaşananlar, başlı başına ansiklopedik

bir kitap olur. O gün Türkiye’nin dört bir yanında, cami sayısınca bir sevinç

yumağı, insan sayısınca mutluluktan ağlayan bir yürek vardı.

Antalya Aksekili işadamı Ali Katırcıoğlu; ‘‘Bir cuma günü idi, ikindi

kılıyordum, ilan ettiler ‘bugün ezan okunacak' diye. Herkes sokaklara

döküldü. O cuma günü Allahü Ekber, Allahü Ekber diye duyduğum o ilk

ezanı asla unutamıyorum. Demokratikleşme dediniz de, benim için en

büyük demokratikleşme işte o ezandır" der.

O gün İstanbul’da neler olduğunu, aynı günlerde Eyüp’te asker olan

babamdan dinlemiştim. Ezanın orijinal haliyle okunacağını haber alan

İstanbulluların Eyüp Camii avlusunu doldurduğunu ve herkesin ezanı

dinlemek için gözlerini minareye diktiğini söylemişti. Minareden, ‘‘Allahü

Ekber, Allahü Ekber’’ sesleri yükselmeye başladığı andan itibaren,

insanların sevinçten kendilerini yerlere attığını, ezanların bitişini müteakip

de, kurbanların kesildiğini söylemişti.

O gün Erzurum’un bir başka yerinde yaşananları Mehmet Kırkıncı şöyle

anlatılır: "Erzurum halkı ikindi vaktinden itibaren ezanın aslıyla okunacağını

haber aldı. Bütün halk sokaklara döküldü. Bir bayram havası yaşanıyordu.

Herkes kurban keseceği ne varsa alıp, Tebriz Kapı mevkiinden Lâlâ Paşa

Camii'ne kadar dizildi. Minarelerden Ezan-ı Muhammedi okunmaya başladığı

an, herkes sonsuz bir sevince gark oldu. Müftü Solakzade Sadık

Efendi, ‘'Ya Rabbi! Ölmeden önce bize bu günleri gösterdin’’ diye

hıçkırıklar halinde ağlamaya başladı..



Tarihçi yazar Doç. Osman Özsoy

Fatihan

Teşekkür ederiz paylaşımınız için.

Allah(c.c) o günleri bir daha göstermesin bu memlekete, bu millete...

Ahi

[glow=yellow,2,300]Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver[/glow]

hocaoğlu

Amin..

Bir büyüğümden dinlemiştimki Ezanlara o kadar çok hasret kalmıştık ki sesimde biraz güzeldi yaşımda küçük ben evin  bir köşesine  geçerdim ezan okuturlardı zaman zaman böyle ezan hasretimizi giderirdik diye anlatmıştı...
İnsan duyduğunda dahi üzülüyor ya o günleri yaşayanların hüznü üzüntüsü ne kadardı  ...
Mal cimrilerde, Silah korkaklarda, Yönetim akılsızlarda olursa iş bozulur...Hz Ebu Bekir (r.a.)

Kabristan

Beş vakit türkçe okunan ezan nasılda perişan etmişdir düşüncesi bile ürpertiyor ...
Benimde hocamın bu konuda bir anısı vardı kur'an okumayı başladığı senelerde takip edilirlermiş...Yakalanmaya karşı önlem olarak ceketin ense astarına cep dikdirmiştik ensemizden elimizi havaya kaldırır gibi yapıp cebe bırakırdık diye...Rabbim bize o zamanlarda yaşanan sıkıntıları yaşatmasın inş.
Kabristan etrafında kara taştan bir duvar.
Duvar dışında kalan mahpuslara haber var..

azizistanbul

zulmu hatırlatmak lazım fakat hatırlamakta acı veriyor.
جُلُوسُكَ سَاعَةً عِنْدَ حَلَقَةٍ يَذْكُرُونَ اللهَ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ اَلْفِ سَنَةٍ

Günbatımı

Dinlerken ürperdim! Nasıl dayanmışlar onca yıl, beş vakit?!. Ben de hep yurt dışında yaşayanlara üzülürüm ezan sesi duyamadıkları için... Ama beterin beteri de varmış!
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

turk_ay

#8
Felah kelimesini millete aksettirmemek hımm..Yaşımız küçük bunları o günlerdeki gibi anlayamayız ama büyük bir vurgun olmuş resmen islam adına..Allah o günleri yaşatmasın bir daha İNŞAllah

ezan türkce okunsun diyenlerin acaba anlı secde görmüşmü sormak gerek!!

Acaba o zaman ki imamlar nasıl okumuş bunu...
Her açan senin gülün, hergünse benim günüm
Gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü
Kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü
Tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm

Yavuz Sultan Selim (Hadim-ül Haremeyn)

fasulye

Yok daha neler.
dalga mahiyetinde..herşey absürd
O atmosferi tatmak yürekteki inancın katliamına tanık olmak  ne acı
demokraside çareler tükenmiyor ama insanlar tükeniyor..
görüldüğü üzere..
buğünse  formatlarını değiştirme çabasındalar..


Evfacan

#10
Felah kelimesini insanlara bildirmemek... Hmmm... Ne insanlar varmış be...

O günler geride kaldığı için ne kadar şanslıyız...   ş2))

Yiğit yaralı olur - Yine dağ gibi durur

aydeniz

evet,yurd dışında ezanı duyamayanlar,telefonla konuşurken rast gelirlerse (ezanmı okunuyor,dinletsene)derler,bu insana çok üzüntü verir.Rabbim bizi ezansız bırakmasın..

HASBİHAL

Alıntı yapılan: günbatımı - 03 Eylül 2009, 18:40:10
Dinlerken ürperdim! Nasıl dayanmışlar onca yıl, beş vakit?!. Ben de hep yurt dışında yaşayanlara üzülürüm ezan sesi duyamadıkları için... Ama beterin beteri de varmış!

ewet haklısın kardeşim bende aynen katılıyorum