Topkapı Sarayı ‘Ehl-i Beyt’ âşıklarını bekliyor

Başlatan Ber-ceste, 25 Nisan 2008, 19:51:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ber-ceste

Surre-i Hümâyûn Sergisi Topkapı Sarayı'nda



SURRE-İ Hümâyûn'lar İBB Kültür AŞ. ve Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü'nün organizasyonu ile 5 asır sonra ilk kez bir arada gün yüzüne çıkıyor.

Yavuz Sultan Selim, Abbasiler döneminde başlayan ve Haremeyn'e (Mekke ve Medine) gönderilen surre (para ve değerli eşyaların konulduğu kese) geleneğini devam ettirmiş; her yıl hac zamanında o bölgeye alaylarla "surre" göndermişti.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Haremeyn toprakları Osmanlı'dan ayrılırken, bu değerli eşyaların İngilizlerin eline geçmemesi için bir fetva yayınlandı ve surreler Topkapı Sarayı'na getirildi.

Topkapı Sarayı Has Ahırlar Bölümü'nde 25 Mayıs 'a kadar devam edecek olan sergi tarih meraklıları için kaçırılmayacak bir fırsat.

Sabah-Kültür Sanat

Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Ber-ceste

Görmeye değer bir sergi bence. Gezebilenler fotoğraflayıp buraya eklerse gidemeyenler de gezmiş gibi olur:)
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

İsra

Serginin adı çok dikkat çekici geçenlerde ilk duyduğumda anlamını bilmediğim için garip gelmişti tabi güzel bir anlamı vardır diye düşündüm ama araştırmaya vaktim olmadı.Teşekkürler Berceste kardeşim

Gitmeyi düşünüyorum güzel çekebilirsem eklerim inşaAllah  :mhcp

enfa

Teşekkürler Ber-ceste kardeşim, resimlerle idare edeceğiz artık.

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Ber-ceste



İstanbul’dan Hicaz’a görkemli bir köprü

Kelime olarak ‘akçe kesesi’ anlamına gelen surre, yaygın olarak her sene belirli bir zamanda belirli bir yere ya da kimseye gönderilen para anlamına geliyor. Ancak kelime asıl şöhretli anlamını, Mekke ve Medine’ye ve bu şehirlerin yönetici ve ahalisine gönderilen para ve eşyadan oluşan hediyelerle kazanmış. Öyle ki o kutlu beldeye hediyelerin gönderilme işlemi, Hz. Peygamber’e ve Hicaz’a duyulan derin muhabbetten dolayı, beş asrı aşkın bir zaman diliminde her yıl birbirinden görkemli merasim ve şölene dönüşmüş, köklü bir gelenek halini almış. Böylece artık ‘surre’ ve surreyi götüren heyet anlamındaki ‘surre alayı’ dendiğinde, kutsal topraklara duyulan özlem, Hz. Peygamber’e duyulan büyük aşk ve O’nun soyundan olanlara gösterilen hürmet akla geliyor.

Tarihi kayıtlar, Osmanlı’da ilk surrenin Edirne’den 1389 yılında gönderildiğini gösteriyor. Bu köklü gelenek, 529 yıl sürmüş ve İstanbul’dan son surre alayı 1918’de gönderilmiş. Cumhuriyet döneminde uzun süre unutulup yok sayılmış ve tarihin tozlu raflarına terk edilmiş beş asırlık bu köklü geleneği, birkaç paragrafta özetlemeye çalıştığımızda, tadımlık şu bilgileri sıralamak mümkün.

Surre alayı karadan binek hayvanlar üzerinde yapıldığı zamanlarda Recep ayının 12’sinde yola çıkarmış. Hac yolculuğunun 1864’ten sonra denizyoluyla yapıldığı yıllarda ise surre alayı Şaban’ın 15’inde uğurlanırmış İstanbul’dan. Alaya başkanlık etmek üzere tayin edilen ‘surre emini’nin nezaretinde bütün hazırlıklarını gerçekleştiren alay, sarayın avlusunda padişahın hazır bulunduğu görkemli bir törenle uğurlanırmış.

Bu törende surre emini, padişahtan Mekke emirine yazılmış ‘name-i hümayun’u teslim alırmış. Bunun yanı sıra Mekke ve Medine yöneticilerine, Hz. Peygamber’in sülalesine, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’nin hizmetkârlarına ve bu iki şehrin yoksullarına gönderilen hediyeler ve paralar, bunlar için özel yapılmış meşin çantalara konulup teslim alınır, bunları taşıyacak deve ve katırlara yüklenirmiş. Bu hediyelerin içinde, devletin gönderdiklerinin yanı sıra sarayın ileri gelenlerinin ve hali vakti yerinde olanların hediyeleri de yer alır, para ve hediyelerin kimden alındığı ve Hicaz’da kime gideceği detaylı bir şekilde kaydedilirmiş.

1323’te giden alayın surre emininin oğlu tarafından kaleme alınmış bir hatırat, Hicaz’a gönderilen meblağın yekûnü hakkında tahminlerinizi şaşırtabilir. Çünkü hatıratın sahibi, o yıl sadece devlet tarafından gönderilen miktarın 232 keseden oluştuğunu ve her birinin içinde biner altın bulunduğunu belirtiyor ve toplamda 2 milyon 630 binden fazla altının olduğunu kaydediyor. Bunun yanı sıra kıymeti yüksek pek çok hediye de bulunurmuş surre içinde.

Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi için dokunmuş ipek halılar, seccadeler, avizeler, şamdanlar, paha biçilmez elyazma mushaf-ı şerifler, ebru ve tezhiplerle süslenmiş hat levhalar, Mekke emirleri için hazırlanmış ve kıymetli taşlarla süslenmiş kıyafetler ve eşyalar bunlardan bazıları. Tabii ki bütün bu yüklerin ve hacı adaylarının bulunduğu büyük kervanın en önünde ‘mahmil-i şerif’ olurmuş. Surre alayının en belirgin nişanesi olan mahmil-i şerif, adını ve anlamını, Peygamberimizin levazımını taşıyan deveye verilen ‘mahmel’ isminden almış. Kıymetli ve renkli kumaşlardan dikilen ve simli iplerle nakışlanıp bezenen mahmil-i şerifte, o yılki hacda değiştirilecek, Bursa’da saf ipekten dokunmuş ve yazıları ünlü hattatlar tarafından işlenmiş Kâbe örtüsü bulunurmuş.

Bir çekdiri ile Hicaz topraklarının başladığı yer olarak kabul edilen Üsküdar’a geçen surre alayı, binlerce İstanbullunun olduğu büyük bir kalabalık tarafından iskelede karşılanır, gözyaşları içinde getirilen tekbirler ve edilen dualar eşliğinde Ayrılık Çeşmesi’ne kadar uğurlanırmış. Denizyoluyla giden surre alayı ise yine bu yolculuğun başlangıcı olduğu için adını buradan alan Harem İskelesi’nden uğurlanırmış.

Şam’a varan alay, yine Osmanlı toprakları içinde bulunan Kahire’den gelen ‘surre-i mısri’ ile Ramazan sonunda birleşirmiş. Surreler Ramazan Bayramı’ndan hemen sonra, Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarından gelen binlerce hacı adayının da içinde olduğu büyük kervanlarla birlikte Medine’ye doğru yola çıkarmış. Medine’de görkemli bir törenle karşılanan süurre alayı, son durağı Mekke’ye yönelir ve burada Mekke emirinin hazır bulunduğu bir törenle karşılanırmış. Hediyeler ve gönderilen altınlar, sahiplerine teslim edilir, vefat ya da başka nedenlerleteslim edilemeyen emanetler yine güvenli bir şekilde yine surre alayı ile İstanbul’a geri getirilirmiş.



Zaman-Pazar
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

maslak

bu yaz istanbula gitmeyi düşünüyorum nasip olursa inş buralara gitmek nasip olur

Ber-ceste

#6


Hz. Muhammed (sas)’in ailesi Ehl-i Beyt’e ait hatıraların yer aldığı ‘Osmanlı Devleti’nde Ehl-i Beyt Sevgisi’ adlı sergi, Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Bölümü’nde önceki gün açıldı. Topkapı Sarayı Müzesi ve TÜRKKAD (Türk Kadınları Kültür Derneği) İstanbul Şubesi’nin ortaklaşa düzenledikleri serginin açılışına yoğun bir ilgi vardı.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali  Bardakoğlu, Kültür AŞ Genel Müdürü Nevzat Bayhan, Prof. Dr. Uğur Derman, Prof. Dr. Kezban Hatemi, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve Prof. Dr. Emin Işık gibi isimlerin yanında pek çok Hazreti Peygamber s.a.v. ve Ehl-i Beyt muhibbi, ilk kez sergilenecek emanetleri görmek için sarayın bahçesinde sabırsızlıkla bekliyordu.

Eyüp Belediyesi mehter takımının verdiği konser sonrasında açılış konuşmaları yapıldı. Bardakoğlu, konuşmasında “Birleşmemizin bir parametresi de Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisi olmalıdır. Osmanlı’dan devraldığımız bu sevgiyi milletçe yaşatmalıyız. Hz. Peygamber’i s.a.v.daha iyi anlamalıyız. O’nun sevgisi, Ehl-i Beyti’nin sevgisi bizim için bir yol açıcı, bir rehber ve bizi birleştiren ortak bağlardan biri olmalı.” dedi.

Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Hilmi Aydın, Nakibüleşraflık müessesesini anlattığı konuşmasında Osmanlı döneminde Peygamber soyundan gelenlere duyulan saygıdan bahsederek, padişahların Ehl-i Beyt’e ait hatıraları yüzyıllarca özenle saklayarak günümüze ulaşmasını sağladıklarını söyledi. TÜRKKAD İstanbul Şubesi Başkanı Cemalnur Sargut, insanların başarılarının arkasında “Allah’ın sevgililerinin” gücü olduğunu belirterek, Ehl-i Beyt’i sevmenin Allah’ın bir lütfu olduğunu dile getirdi.

Küratörlüğünü Sevgi Ağca’nın yaptığı sergide Hz. Peygamber’in s.a.v. su içtiği ‘Kadeh-i Şerif’, Hz. Hüseyin’in cübbesi, Hz. Fatıma’nın hırkası ve seccadesi, Hz. Ali’nin kılıcı, Kerbela toprağı, Ehl-i Beyt’e ait minyatürlerin de bulunduğu Kısas-ı Enbiya ve Siyer-i Nebi gibi sarayda korunan, lakin çoğu şimdiye kadar vitrine çıkartılmayan eserler yer alıyor. Sergiyi Ramazan’da gezmeyi ihmal etmeyin; zira hem bu kutlu ayın hem de serginin bereketinden istifade etmiş olursunuz. Ziyaret etmek için 24 Kasım’a kadar vaktiniz var.

Kılıç, Hazreti Ali'nin mi, İbni Hasene'nin mi?

Ehl-i Beyt sergisinde bir de yenilik var. Daha önce vahiy kâtiplerinden Ebû Hasene adına muhafaza edilen meç (düz kılıç), Hazreti Ali’ye ait olduğu belirtilerek sergiye dahil edilmiş. Kılıcın üzerinde muhtemelen kın ve kabzasının sarayda yenilendiği tarihte yazılmış bir etiket bulunuyor:

“Hazreti Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem kâtibi Ebû Hasene hazretleri meçidir. Bin tarihinde mükemmel olmuştur.” Bu ibare ilk anda kılıcın vahiy kâtiplerinden Şurahbil bin Hasene’ye (ra) ait olduğu izlenimini veriyor. Her ne kadar bu zatın ismi ‘Ebu Hasene’ değil ‘İbni Hasene’ olsa da sözlü kültürle yetişmiş Osmanlı sanatkârları hatta okuryazarları tarafından böyle yanlışlıkların yapılması sıkça rastlanan bir durum. Şurahbil bin Hasene, Dârü’l Erkam’da Müslüman olmuş ilk sahabelerden.

Mekke döneminde vazifelendirilmiş ilk vahiy kâtiplerinden olduğu için ismi çoğu kez bu sıfatla zikrediliyor. Hazreti Ömer zamanında Kilis’te şehit düşen İbni Hasene’nin türbesi önemli bir ziyaret mekanı. Serginin küratörleri ise “Ebu Hasene”nin aslında “Ebu Hasan” olması gerektiği, Ebu Hasan’ın “Hasan’ın babası” anlamına geldiği, Hazreti Ali’nin hem Hazreti Hasan’ın babası olduğu, hem de vahiy kâtipleri arasında yer aldığı düşüncesiyle kılıcın etiketinde Hazreti Ali’ye ait olduğunu belirtmişler.

“Emirü’l Müminîn”, “Haydar-ı Kerrâr”, “Esedullahü’l Galib”, “Murtaza”, “Şah-ı Merdan”, “Şâh-ı Velâyet” gibi pek çok sıfatla zikredilen Hazreti Ali’den bahsederken (gerçekte öyle olsa da) vahiy kâtipliği tek başına ön plana çıkarılmamış. Künye olarak da “Ebu Hasan”dan ziyade Rasülullah’ın verdiği “Ebu Turab” künyesi kullanılmış. Durum böyle olunca sergideki kılıç hakkında biraz daha düşünmek gerekebilir.

Musa İğrek   
zamanus.com
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Ber-ceste

Ümraniye Belediyesi'nden Geleneksel Türk El Sanatları Sergisi

Ümraniye Belediyesinin ev sahipliğinde bu yıl 2. si gerçekleştirilecek olan “Geleneksel Türk El Sanatları Sergisi” ile sanatın büyülü meltemi Ümraniye de esecek.

Alanlarında uzmanlaşmış akademisyen ve sanatçıların eserlerinden oluşan sergide “Ebru , Klasik Cilt , Tezhip , Hüsnü Hatt , Minyatür , Çini , Gümüş Oymacılığı , Ahşap Oyma” dallarında eşsiz eserler,sanatseverlerin beğenisine arzedilecek.

Sabır, aşk ve emeğin birlikte harmanlanması sonucu ortaya çıkan bu eserler, 29.08.2008 Cuma günü, saat 18:00’da yapılacak bir törenle, halkımızın ziyaretine sunulacak.

Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, "29.08.2008 – 07.09.2008 tarihleri arasında sizleri, sanatçılarımızın eserlerinden oluşan o büyülü dünyaya bekliyoruz" çağrısında bulunuyor.


İrt tel:90 216 329 27 68
Adres: CEMİL MERİÇ GENÇLİK KÜLTÜR ve EĞİTİM MERKEZİ
Ihlamurkuyu Mah. Atatürk Cad. No:28
Ümraniye/İstanbul

Kaynak : Ümraniye Belediyesi
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

t_evladi

İstanbul a defalarca gitmeme rağmen Topkapı Sarayı nı gezmek nasip olmadı inşAllah bu gidişimde gezeceğim
"Ya Rabia: Olur mu bir gönülde iki Leyla?
                 Olur bir gönülde bir Leyla.
                    O da Hazreti Mevla."

Ber-ceste

Bir hatırlatma; Topkapı Sarayı salı günleri kapalı olduğu için gezilemiyor.

Ayrıca malum burası Türkiye. Kendi kültür değerlerimizi görmek için bile epeyce miktarlarda ücretler ödemek zorunda kalıyoruz müzeler gezilirken.

Kültür Bakanlığı bir uygulama başlatmış, 20 milyon ücret karşılığında Müzekart alınabiliyor. Ve 1 yıl boyunca tüm yurt genelinde müzelere giriş ücretsiz oluyor. Konu hakkında bilgilere https://satis.muzekart.com/anasayfa.html adresinden ulaşabilirsiniz.
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Ber-ceste



İstinye Park'ın içinde bulunan Antik Park Sanat Galerisi'nde 'Hilye-i Şerife ve Padişah Tuğraları' sergisi sanat severlerle buluştu.

Sergide, 35 padişahın tuğra örnekleri ve padişah portrelerinden oluşan eserler de yer alıyor. Sergi, 5 Ekim'e kadar açıkkalacak.

Bilgi için: 0212345 59 99

haber1
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

ihvan

Abdülhamid'in Dünyası Topkapı'da



İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından, Sultan II. Abdülhamid'in muhteşem arşivinden derlenen ve dünyanın 19 ülkesinin 1800'lü yıllarına tanıklık eden fotoğraf kareleri, yeni bir albüm kitapla ilgililerin dikkatine sunuluyor. Bu albüm-kitap'tan seçilen 80 fotoğraf karesi ise yarın Topkapı Sarayı Müzesi'nde ziyaretçiler ile buluşacak. Toplam 35 bin kareden oluşan Sultan Abdülhamid Arşivi, fotoğraf sanatının fazla bilinmediği yıllarda oluşturulmuş devasa bir arşiv. Saat 17.00'de açılacak olan sergide, albüm-kitap da görücüye çıkacak. Dönem fotoğrafçılarını da tanıma imkanı olan sergide, farklı ülkelerin kentlerinden ve insanlarından kareler görülebilecek.

ay-yüzlüm

hadi hayırlısı inşAllah bizlerde görürüz bir gün..
Yürü dünya yürü bu yol dergaha gider.
Bu yol gama,kedere,acıya,aha gider.
Çıkablirsen eyer bu yokuşu zirveye,
Hüzünlenme o zaman sonu felaha gider.

Ber-ceste



Türk ve İslâm Eserleri Müzesi bir hafta boyunca günümüz sanatçılarının tezhip, hat, minyatür ve suluboya sergisine ev sahipliği yapacak.

Sergide hat, tezhip, minyatür, suluboya ve antik dönem vazo resimleri sanatseverlerle buluşacak.

Serginin ismi, klasik İslam sanatlarında yoğun olarak kullanılan altından yola çıkılarak konulmuş. Bilindiği üzere, hat, tezhip ve minyatür eserlerinin, yarınlara kalıp uzun soluklu olmaları için sanatkârlar yaprak altın kullanır.

Mezkûr sergide yer alan hat ve tezhip eserlerinde ötelere doğru uzanan saz yolu, halkâr, gül, lale, sümbül ve diğer stilize çiçek desenleri, incecik fırçalardan süzülen altınla tezyin edilmiş. Eserlerin üzerinde usulca gezinen fırça darbelerinin ucundan mütemadiyen altın damlamış.

7 Kasım Cuma günü saat 18:00'de açılışı yapılacak olan serginin tezhip, minyatür ve hat çalışmaları müzehhibe Serap Bostancı Tuluk'a; antik vazo resimleri de satançının arkeolog eşi Bekir Tuluk'a ait.

Hattat Hüseyin Kutlu'dan hat; nakkaş Semir İrteş'ten tezhip icazeti bulunan Serap Bostancı, sergisinin amacını şu cümlelerle özetliyor: "Eşimle birlikte bir ilke imza atalım istedik. Günümüzün tezhip ve minyatür desenleriyle ortaya çıkan eserleri, antik dönemlere ait desen uygulamalarıyla bir araya getirdik. Böylece gördük ki aslında bunlar birbirlerini tamamlıyor, bir yerlerde kesişiyor, bir yerlerde birbirini arka çıkıyor. Amacımız böyle bir vesileyle İslâm sanatındaki güzelliğin ve mekanı kuşatıcılığın daha geniş kitlelere ulaştırılmasıdır."

Sergi, Sultanahmet'te at meydanında, kadim şehrin orta yerinde durup da ismi pek bilinmeyen bir sarayda; İbrahim Paşa Sarayı'nda düzenlenecek.

İbrahim Paşa Sarayı'nın duvarlarında 16 Kasım tarihine kadar arz-ı endam edecek olan eserler, yüreğinde sanat ve estetiğe açık kapı bulunan herkesi bekliyor.


İbrahim Ethem Gören / Dünya Bülteni
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Ay Iıığı

Sultan 3. Selim Han'ı ve devrini daha yakından tanıyabilmek için vefatının 200. yılı münasebetiyle
"Sultan 3. Selim Han" isimli sergi, Topkapı Sarayı Has Ahırlar bölümünde açıldı.

Sultan 3. Selim Han ve devrine ait yaklaşık 150 parça eser tarih severlere sunuldu.

Sergi 24 Mart 2009 tarihine kadar açık kalacak.