Ezân-ı Muhammedî

Başlatan müteallim, 28 Şubat 2008, 02:23:46

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

müteallim

Muhterem Mü’minler!
   Hutbemiz, Ezân-ı Muhammedî’nin dînimizdeki yeri ve ehemmiyeti hakkındadır.
   Ezan, lûgatte; İ’lâm yani bildirmek demektir. İstilâhta ise, farz namazlar için muayyen vakitlerde, ma’lum lafızlarla okunan mübârek sözlere ezan denir. Ezan okuyan kimseye de müezzin adı verilir.
   Ezân-ı Muhammedî, hicretin birinci yılında meşru kılınmıştır. Erkekler için vacip kuvvetinde bir sünnet-i müekkededir. Meşrûiyyeti kitap ve sünnet ile sabittir.
   Hicretin birinci yılında Medîne-i Münevvere’de Mescid-i Nebevî tamamlanınca cemaatle namaz kılınmaya başlanmıştır. Namaz vakitlerinde de Bilâl-i Habeşî (ra) Hz., Rasûlüllah (sav) Efendimiz’in emriyle “Es Salah, es Salah” yani “Namaza, namaza”, diye seslenirdi. Ancak bu usül, müslümanların adedi arttıkça kâfi gelmemeye başladı. Bu sebeple Cum’ayı ve beş vakti zamanında bildirecek bir alâmete ihtiyaç duyuldu.
   Bu iş için Rasûlüllah (sav) Efendimiz’in riyasetinde bir müşavere heyeti toplandı. Mecliste hazır bulunan Ashâb-ı Güzîn tarafından muhtelif teklifler ortaya konuldu. Bu teklifler, namaz vakitlerinin boru çalınarak, ateş yakılarak, çan çalınarak veya yüksekçe bir yere bayrak dikilerek haber verilmesi tarzında idi. Fakat Peygamberimiz (sav) Efendimiz bu tekliflerin her birerini, başka millet ve dinlere aîd olması sebebiyle münasip görmemişti. Neticede müşavere heyeti bu hususu karara bağlayamadan dağıldı.
   Nihayet Ashâb-ı Kirâm’dan bazı zevatın aynı şekilde görmüş oldukları sadık bir rüyaya ve onu te’yid eden bir vahye dayanan, bildiğimiz üslup ve tarzda ezan okunmaya başlanmıştır. Ezanla alakalı ilk rüyayı gören, Ensâr’dan Abdullah bin Zeyd (ra)’dır. Sevgili Peygamberimiz Hz. Abdullah’ın bu rüyası üzerine: “İnşaAllah bu hak rüyadır. Gördüğünü Bilâl’e öğret. Çünkü O’nun sesi senin sesinden güzeldir.”, buyurdular. O da Efendimizin emriyle rüyasında taallüm ettiği bu ezânı Bilâl-i Habeşî(ra)’ye öğretti. Hz. Bilâl de Medine’de Neccârîlerden bir kadının Mescid-i Şerif civârında ve oldukça yüksek bulunan evinin damına çıkarak Hz. Abdullah’dan öğrendiği bu ezânı Hicretin birinci senesi, Safer ayının 10 unda, Miladi 15 Haziran 622 tarihinde ilk defa yüksek ve çok tatlı bir sesle okudu. Hz. Bilâlin güzel sesiyle okunan o güzel ezanımız, Medîne-i Münevvere ufuklarını çınlattı.
   Ezân-ı Muhammedî’nin Medine semalarına yayıldığı sırada, İlâhî daveti duyan Hz. Ömer(ra) Efendimiz, evinden çıkıp, koşa koşa Rasülüllah (sav) Efendimizin yanına gelerek: “Ya Rasûlellah, aynı rüyayı ben de gördüm.”, dedi ve o sırada İlahî vahiy de gelmiş bulunuyordu.
   Ezan ve ikâmet ister mukim olsun, isterse seferî olsun, farz namazların edasında, kazasında ve Cum’a namazında erkeklere müekked bir sünnettir.
   Beş vakit namazı tek başına dahi kılsalar ezan ve ikâmet getirmeleri gerekir. Ezan ağır ağır, ikâmet ise sür’atli okunur. Ezanın ezan olduğu anlaşılsa bile Arapça olmayan bir dille okunması kâfi gelmez ve böyle bir ezâna asla îtibâr edilmez.
   Ezanı vaktinden önce okumak da caiz değildir. Şayet okunmuş ise vakit girdikten sonra iâde edilir. Buna da müezzinlerin çok dikkat etmesi icab eder. Zira Tirmîzî’de geçen bir Hadis-i Şerifte Rasülüllah (sav) Efendimiz: “İmam (cemaatin namazının) mes’ûliyyetini üzerine almıştır. Müezzine de (namaz vakitleri) emânet edilmiştir.”, buyurmuşlardır.
   ** Her türlü mahlukatın ta’zim ve hürmette bulunduğu Ezan-ı Muhammedi’yi ve farz namazlardan evvel okunan ikameti dinleyen kimseye şu hususlar tavsiye olunmaktadır:
   -Ezan ve ikâmeti dinleyen kimse eğer vaziyeti müsâitse müezzinin söylediklerini aynen söyler. Sadece “Hayyeale’s-Salah ve Hayyeale’l-Felah” lafızlarını söylemeyip, onların yerine “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azim”, der.
-Ezan okunduğu esnâda onu dinleyen oturuşunu, hal ve hareketini düzeltir. Ezan okunduğunu işiten her müslümanın işini, gücünü bırakıp o lâhûtî nidâyı haşyet ve rikkatle dinlemesi lâzımdır. Ancak; ne yazık ki, şu lüzûma bir çok gafilin ittiba’ etmediği de bir hakîkattir.
   -Ezan bittikten sonra “Allahümme Rabbe hêzihi’d-de’veti’t-tâmmeh........”
diye dua etmelidir. Çünki böyle dua eden -biiznillah- şefaate hak kazanmış olur. Duada geçen “Vesîle”nin Cennet’te âlî bir makam, “Fazilet”in yine büyük bir makam ve “Makâm-ı Muhmûd”un ise şefaat-i kübra makamı olduğu beyan olunmaktadır. Binâen aleyh böyle bir duada bulunmak, Rasülüllah Efendimize muhabbetin ve kuvvetli bir irtibatın alâmetidir.
   Muhterem Mü’minler!
   Ezanın lafızları arasında Allah-ü Tealâ’nın birliği, kemal sıfatları ile muttasıf noksan sıfatlardan münezzeh olduğu, şeriki ve benzeri bulunmadığı ifade edilirken, Peygamberimizin de risaleti sarahaten ifade edilmektedir. Bu husûsu İmâm-ı Rabbânî(ks) Hz.’de Mektûbât-ı Kudsîye’sinde şöyle beyan buyurmuşlardır. Netîce olarak denilebilir ki, ezan; itikat ve amel meselelerinin aslını-esasını hülâsa olarak içinde cem etmiştir. Ezan; Îmânın ve İslâmın bir şiarı ve alâmetidir. İşte bu sebepledir ki, İslâm’a, dîne ve mukaddesâta düşman olanlar, daimâ Ezân-ı Muhammedî’ye de düşman olmuşlar ve onu susturmak için gayret göstermişlerdir. Susturamayacaklarını anlayınca da muhtelif kanallardan kurnazca tahrif etmenin, aslını bozmanın yollarını aramışlardır. Türkçe ezan hikâyesi de bu cümledendir. Yüce Rabbımız’a niyazımız, din ve mukaddesat düşmanlarına fırsat vermemesidir.

  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

neyzen.lal

amin...İnşaAllah hocam....
güzel bir konuydu...Rabbim ezanımızın hakettiği kıymeti verecek idrak de olmamızı nasip buyursun....
emeğinize sağlık kıymetli hocam...
Hüzünle titreyen gönle ince bir ah dokunur....
Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur...

ben biryolcuyum

Senden daha yüksek birisi konuşurken onun söylediğini daha iyi bilsen bile sakın itiraz etme.

msp1955

#3
----------
Namazda kalbini koru.baskasinin evinde gözünü koru.yemekde bogazini koru.insanlar icinde dilini koru.
Allahi ve ölümü hic unutma.yaptigin iyilikleri ve sana yapilan kötülükleri hic hatirlama.
Lokmani hekim(ruhulbeyan Cild 7)

TEŞEKKÜR EDERİM,SAĞOLUN.

Ay Iıığı

Ezan, lûgatta bildirmek demektir. Dinde, farz namaz­lar için belli vakitlerde ma'lûm şekil ile okunan mübarek sözlerden ibarettir. Ezan okuyana "müezzin" denir.

Farz namazlar için ezan okumak, bu namazların kılı­nacağını ilân edip bildirmek, kitap ve sünnetle sabittir. Fakat İslâm'ın başlangıcında namaz vakti gelince bir müddet: "Essalâte, essalâte (namaza, namaza)" veya: "Essalâtü câmiatün (namaz toplayıcıdır)" deniliyordu.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hicretinin birinci yı­lında, Medine-i Münevvere'de Mescid-i Nebevî inşâ edi­lip tamamlanmıştı, Ashâb-ı Kiram toplanarak cemâatle namaz kılmaya başlamışlardı. İşte bu sırada Peygam­ber Efendimiz (s.a.v.) namaz vakitlerinin duyurulması hususunda ashabı ile istişarede bulundu. Nihayet As­hâb-ı Kirâm'dan bazı zatların aynı şekilde görmüş oldukları sâdık rüya ile ve sonra vahiy ile bildiğimiz gibi ezan okunmaya başlanmıştır. Bu ezan Müslümanlığın en büyük alâmetlerinden biridir ve erkekler için vâcib kuvvetinde sünnet-i müekkededir.

Ezân-ı Muhammedi ile halka hem namaz vakitleri, hem de namazların kılınacağı bildirilmiş olur. Bununla beraber, bütün dünyâya karşı İslâm dininin esasları; Allâhü Teâla'nın birliği, Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) Allah'ın resulü olduğu, necat ve felahın yani kurtuluşun namaz ibâdetinde olduğu ilân edilmiş, bildirilmiş olur.

Yeryüzünde namaz vakitleri değişik saatlere rastla­maktadır. Bu bakımdan dünyâda ezan okunup namaz kılınmayan hiçbir saat yoktur. Ezan ile İslâm ma'betlerinin minarelerinden bütün insaniyet âlemine Allâhü Teâla'nın varlığı, birliği, azameti, Muhammed Mustafâ'­nın (s.a.v.) peygamberliği, namazm felah ve necata; dünya ve âhirette kurtuluşa sebep olduğu, yüksek bir sesle ilan edilmektedir.

Fazilet Takvimi

omur

Müezzine icabet etmenin iki sekli vardir.
1- Müezzinin davetine icabet ederek cemaate katilmak ki, bu bir faziletten öte, dini bir vecibedir.
Nitekim: Mu'az ibni Enes (RadiyAllahü Anh)'dan rivayet edilen bir hadis-i serifte Rasulullah (SallAllahü Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur: ''Allah'in davetçisinin namaza seslendigini ve felaha çagirdigini duyup da ona icabet etmeyen (kisinin bu yaptigi), tam bir cefa (Islamin emirlerine karsi saygisizlik), kafirlik ve münafikliktir.''   (Taberani)
Tabi ki burada bahsedilen; inanmadigi için veya kibrinden dolayi namazin cemaatine icabet etmemektir ki, bunlarin kafirlik ve münafiklik sayilacagi asikardir.

Ama namaz kildigi halde tembelliginden dolayi cemaate gitmeyen kimselere kafir ve münafik diyemesek de, kafirlik ve münafiklik alameti tasidiklarini söyleyebiliriz.

Fakat mesru bir mazereti nedeniyle cemaate istirak edemeyenler hiçbir sekilde mesul olmazlar.

2- Icabetin diger bir sekli ise, müezzinin söylediklerini pesi sira tekrar etmektir.

Nitekim bunun fazileti hakkinda bir takim hadis-i serifler vardir:
Muaviye (RadiyAllahü Anh)'dan rivayet edilen bir hadis- serifte Rasulüllah (SallAllahü Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:
''Herkim müezzini duydugunda onun dediginin bir mislini söylerse, iste ona onun sevabinin bir misli vardir." (Taberani)

Abdullah ibni Amr (RadiyAllahü Anhüma)'dan rivayet edildigine göre bir adam: "Ya Rasulüllah! Gerçekten müezzinler fazilette bizi geçiyorlar'' deyince, Rasulüllah (SallAllahü Aleyhi ve Sellem):

''Sen de onlarin söyledikleri gibi söyle, bitirdiginde ise (hayirli muratlarini) iste, o (hacetin) sana verilecektir."" buyurdu.
(Ebu Davud, Salat:36, no:524, sh:88;  Taberani,)

Musa ibni Cafer'in dedesinden (RadiyAllahü Anhüm) rivayetine göre Rasulüllah (SallAllahü Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:
Ebu Hureyre (RadiyAllahü Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i serifte Rasulullah SallAllahü Aleyhi ve Sellem) söyle buyurmustur:

"Müezzinin, namaza gelen kisiler üzerine ikiyüzyirmi hasene üstünlügü vardir, ancak onun dediginin bir mislini söyleyen müstesna.
Eger kamet getirirse, söylediginin mislini söyleyen kimseler disinda (bulunan cemaate karsi), yüzkirk hasene (fazileti vardir)."
(Kenzü'l-ummal, no:21012, 7\703)

cennet_nuru

O göremediğin koskoca derya gönlümdür...Gördüğün sahil ise dilim...Kıyılarıma vuran dalgalara şaşırma...!!Onlar aşktan gel-git'im...Beni kendinde,kendimde arama...Ben hem bende hem sende bir gizim...!!Beni Mecnun'dan Leyla'dan sorma...!!Ben sadece MEVLA'dan bir izim ... !!!

omur

Sizden de Allah razi olsun kardesim.