Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Ölçüler

Başlatan İsra, 11 Şubat 2008, 01:30:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

İsra

    *  Bir insanın susuzluğunu başından aşağı bir kova su dökerek gideremezsiniz. Ama, bir bardak su içirerek giderebilirsiniz.

    * Bir kıvılcım yerine yüz kıvılcım taşıyorsan, ateşini dağıtamıyorsun demektir.

    * Dağıtamadığın yüz kıvılcımın olacağına, adresine ulaşan bir kıvılcımın olsun.

    * Akılda tutulan, kalbe taşınmayan bilgi değersizdir.

    * Bilgiyi akılda tutmamalı; kalbe taşımalı.

    * Tutuşturamadığın sürece, koskoca bir odun yığını bile seni ısıtmaz. Zihnimizdeki malumat yığınını marifet kibritiyle yakmalı ki, kalb ve ruhumuzu ısıtsın.

    * Dayatmayla değil, keşfederek öğrenmeli.

    * Sınıfta kalabilirim diye okula gitmeyen, okula gidip çift dikişle sınıf geçenden daha iyi durumda değildir.

    * Herşeyimizle örnek alınmamız da kötü, kusurlarımızla mahkum edilmemiz de...

    * Bir hatalı mü’minin kalbini ameliyle mahkum etmek haksızlıktır.

    * Hayatını muhalefet üzerine kurma.

    * Tohum ekmek, çiçek dikmek için betonların arasında bir avuç toprak aradığımız gibi, ‘beton gibi’ gördüğümüz insanlarda bile gelişmeye ve düzelmeye açık bir yön aramalıyız.

    * Problem ile kişisini, fiil ile faili ayrı değerlendirmeli.

    * Küfürle mücadelemiz ebedîdir. Kâfir ile de, kâfir olduğu müddetçe mücadele ederiz.

    * Mü’min insan kâfire iflah olmaz bir öteki nazarıyla bakmamalıdır.

    * Tevbe suresindeki dört ay müddetten herkes için hisse ve ders var. Uyar, ama dört ay mühlet ver!

    * Nefret bağımlılıktır, sevgi özgürlüktür, sabır herşeydir.

    * Kirlenmenin mümkün olduğu bir ortamda elbiseye gelen leke için bir insanın kalbi itham edilmemeli.

    * Muhatabımızın yanlışlarına münferid bakabilmeliyiz. Tavırları tek tek düşünmeyip toptan biriktirip sonra hepsini birden muhatabımıza kusmayalım. Böyle yaparsak, hiç konuşmamak, küsmek gibi yanlışlara düşeriz.

    * Kendimizi başkasına dayanarak tarif etmemeliyiz.

    * Mü’min kendisini ‘mü’minim’ diye tanıtır; ‘kâfirin tersiyim’ diye değil.

    * Birisine göre hareket ederseniz, kendiniz olamaz; olsa olsa, ‘onun zıddı’ olursunuz.

    * Mü’min heyecanını iktisatlı kullanmalıdır.

    * Toplumun problemlerinin aynı zamanda kendi iç problemlerimiz olduğunun farkında olmalıyız. Kendisini ‘kurtarıcı’ görmeme gereği işte o zaman anlaşılılır.

    * Hizmeti toplumun içinde olarak yapmak: işte o zaman kendimizi ‘mürşid’ konumunda görmekten kurtuluruz.

    * “Sen kötüsün, ben seni adam edeceğim” üslubuyla hizmet olmaz.

    * “Ben temizim, siz de düzelin” üslubu doğru değil. Bataklıktaki birisi, bu üslupla ona yaklaşan kıyıdaki birisine “Gelme buraya!” diyebilir.

    * Gelecekteki imkânları düşünerek sabır olmaz, hesap olur.

    * Sabır bugün içindir. Hz. Eyyûb ‘herhalde bir gün iyileşirim’ diye sabretmedi. Sabır bugünü omuzlamak ve katlanmak içindir.

    * Sabır şu ana yeter. Geçmişe ve geleceğe harcamayalım.

    * Bir işte kıvamı bulmak, zamana karşı sabırlı olmayı gerektirir. Çabuk büyüyen kavak ağacı ancak odun olurken, yavaş büyüyen ceviz ağacından birinci sınıf mobilyalar yapılıyor!

    * Ağaç kendini göstermeden, boy vermeden önce kökünü sağlamlaştırır. Köksüz olmamak gerek.

    * Bir yere aşırı yüklenip bir tarafı ihmal etmek problemlidir. Himmetler ve vazifeler dengeli biçimde dağıtılmalı...

    * Günü gelince meyve zuhur eder. Sabitkadem olmalı. Hevesle başlayıp bırakmamalı.

    * Kendime konuşmadan başkasına konuşmak olmaz.

    * Hem kendine, hem insanlara şefkat, düzgün insan olmayı gerektirir. Ancak, günaha batmış olsak bile, hakkı anlatmaktan çekinmemeliyiz.

    * Doğruyu kimin yaptığından daha önemlisi, yapılan şeyin doğru olmasıdır.

    * Bir işi başarmak için esneklik ve rahatlık gerek. Gergin kasla koşulmaz.

    * Teoride net, pratikte esnek olmalı.

    * Bir konuda bir tenkid yapılacaksa, muhatabın ruhî dengesi muhafaza edilerek yapılmalı. Muhatap ümitsizliğe düşürülmemeli.

    * Rızkımızı öğütüyoruz ki, barsaklardan geçerken kılcal damarlarımızla vücuda lazım maddeler alınıp kana karışsın. Hakikatin de, hayatımıza geçmesi için, hazmedilmesi gerekiyor.

    * Cevabımız doğru olabilir, ama hissiz ve duygusuz ise kalbe işlemez. Şefkatli cevaplar gerek...

    * ‘Daha doğru’ ortada iken ‘doğru’da kalmak, doğru değildir. Böylesi durumlarda, ‘doğru’da duruyor olmak, belki de inkişafın manisidir.

    * Vazifeye dair dışa dönük, ücrete dair içe dönük olmalıyız.

    * Yüzümüz hizmete dönük olmalı; ama şöhrete sırtımızı dönmeliyiz.

    * Hiç kimsenin hizmeti, hizmet eden başka insanlara karşı kaba davranmanın ve hele kindarlığın mazereti olmamalıdır.

    * Ellerin çoğalması hayırdır. Her çalışmayı makbul ve muhterem bilmeliyiz.

    * İstibdadın olduğu yerde istidatlar yeşermez. Ya istidat, ya istibdat!

    * Bir iş ‘ulu’l-emr’ ile oluyorsa, o işin ‘ulu’l-emr’ine bîat gerekiyor. Bîatın makbul olması ise, dıştan dayatılması ile değil, içten gelmesi ile mümkündür.

    * İçten gelerek ürün vermeli; dıştan zorlama ile değil...

    * ‘Gaye-i hayal’i büyütmek lazım. Bir gaye-i hayal, bir ideal olursa kimse başkasını konuşmaz; herkes kendi hedeflerini düşünür.

    * Açıkta duran tohum, ağaç olamaz.

    * “Meziyetin varsa hafâ turabında kalsın; tâ neşv ü nema bulsun” der Bediüzzaman. Toprak olursan, başka ağaçlara da faydan olur.

      Bir tek çiçek olarak görülmek yerine, çok çiçekler suretinde görünürsün...

    * İnsan hayırda her daim yarışmalı. Yarışacağı hiç kimsenin olmadığı halde, kendisiyle yarışmalı. Hayırda yarışmayı hiç bırakmamalı.

    * Eteğinde bir taş varsa, suya bırakmaktan çekinme. Onun meydana getireceği dalgalar eninde sonunda bir sahile muhakkak ulaşı; en azından, meleklerin bekleştiği bir sahile...

    * Herşeyi kaybetmeyi göze almayan hiçbir şeyi kazanamaz. Hiçbir şeyi kaybetmeyi göze alamayanın kazancı hiçbir şeydir. Herşeyi kaybetmeyi göze alan herşeyi kazanır. Şehitler için bu yüzden ‘onlar diridirler’ buyurur Kur’ân-ı Kerîm. Bu yüzden feragat herşeydir.

    * Bir milyon tane sıfır 1 etmez. Bir tane 1, bir milyon sıfırdan daha kuvvetlidir. Çünkü, haktır.

    * Hakikatı ifade ederken, insanları kendimize değil, hakikate cezbetmeliyiz.

    * Birileri, birşeyin ‘Müslümanların yararına’ olmasını meşruiyet için yeterli görebilir. Ama gerçekte, meşruiyet için İslâm’ın izini sürüp iznini gözetmek zorundayız—bu zahirde ‘Müslümanların zararına’ gözükse bile…

    * Azimet yaşanır, ruhsat teklif edilir.

    * Bir nimeti, meselâ çayı esma–i hüsnaya cilvegâh yapmadan nefis terbiyesi için terketmek eksik bir yoldur. Nefsi öldürmek imtihanı kolaylaştırabilir, ama imanımıza şahit olacak malzeme azalır.

    * Kâinatta şoför değil, yolcu olduğumuzu unutmayalım.

    * Hayal kırıklığı yaşamaktansa, hayallerimi ertelemeyi tercih ederim.

    * Hedefinden sapmış bir hayat, ne derece yaşanması arzu edilir bir hayattır? Müstakim bir ölüm, zikzaklı bir hayata yeğdir.

    * Mevhum bir gelecek hesabına, mevcut yangını görmezden gelmemeli.

    * Okunan yazı değil, yazıdaki mana ezberlenmeli.

    * Ezberin arkası muhakeme ile beslenmeli. Ezber anlamanın garantisi değildir.

Metin Karabaşoğlu

duha

Hepsi doğru sözler...emeğine sağlık...
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]