Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Kur'an bülbülleri(Hafızlar)

Başlatan Nihle, 10 Ocak 2008, 18:00:47

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nihle

 Siz bilir misiniz ki Kur’an ı ezberlemek isteyenler geceyi kıraatle sonlandırırlar. Ellerinde Mushafları, dillerinde ayetler, gözler ve gönül hep beraber ayet olurlar. Barış Manço’nun oku bakalım dediğinden değil, Allah’ın oku dediğinden okurlar.
         
İki sesin hayranıyım. Birincisi Kur’an ezberleyenlerin sesleri, diğeri ise büyük bir ağacın dallarındaki kuşların sabah vakti ötüşleridir. Birincisin de bedenler sallanır, diğerinde ise dallar sallanır zikrin ahengiyle.
         
Göz ucuyla sayfayı takip ederken, gönül sayfasından okumaya çalışılır. Rahleleri sanki seccadeleri gibidir, yüz ve gözlerini üstünden asla ayırmazlar. Dizleri bükülmüş tahiyyatta gibi, edeble diz çökmüştürler. Her bir ayeti kelimesi ve durağıyla beraber yeniden yazarlar gönül sayfalarına.
         
Hattatlar kalem ve mürekkeple yazarken onlar dilleri ve nefesleriyle yazarlar kalp aynalarına. Dilleri kurur tekrardan, dizleri yorulur sallanmaktan, gözleri buğulaşır satırlardan, düşer kolları Mushafı taşımaktan.
         
Onların her nefesi zikir, her uykusu zikir, her lokması zikir ve her duruşu zikirdir anlayabilene.

Resulullah buyurur ki;
“Atlar üç kısımdır: Bir kısmı sahibi için bir yük, bir kısmı sahibi için örtü, bir kısmı da sahibi için ecirdir.

Bir kimsenin övünmek, gösteriş ve Müslümanlara düşmanlık için bağlayıp beslediği at, sahibine bir yüktür.

Bir kimsenin Allah yolunda bağlayıp beslediği ve onun sırtında ve boynunda Allah’ın hakkı olduğunu unutmadığı at, onun için bir örtüdür.

Bir kimsenin Allah yolunda Müslümanlar için çayır ve bahçede bağlayıp beslediği at, sahibi için ecirdir.

At bu çayırdan veya bahçeden ne yerse, yediği şeyler sayısınca sahibine sevap yazılır. Ona atın pislikleri ve idrarı sayısınca dahi sevap yazılır.

At, ipini koparır da bir veya bir iki tur atarsa, sahibine onun izleri ve pislikleri miktarınca sevap yazılır. Yahut sahibi onu bir nehir kenarından geçirirken, sulamaya niyeti olmadığı halde o nehirden su içerse, Allah sahibine onun içtiği su yudumları miktarınca sevap yazar.”
         
Cihad için beslenen atın neyi varsa sevap ve ecir olur da, Kur’an ezberleyenin her durumu ecir ve sevap olmaz mı? Hem de arzuların en yoğun olduğu gençlik yaşında başarabilenler, mukarrebin (hakka en yakın) meleklerle beraberdirler.       
         
Seherdeki sesleri ne arı, ne de kuş seslerine benzerler. Onların sesleri Tuba ağacının sesinden de güzeldir. Sözlerin en güzelini okuyan ve ezberleyenler, güzeller güzeli değil de nedirler? Onlar asrımızın Meryem’idirler desem kıskanmayın. Adanmıştırlar mescitlere ve mihrab misali köşelere. İffetin sembolü ve Ayşe RA. anacığımız gibi Kitabın hikmetinin aşığıdırlar. “O’nun ahlakı Kur’andır. Kur’an okumuyor musunuz” sözüyle, Nebi sav ve Kitabı özetleyen iffet sembolü anamız Ayşe’nin sevdalılarıdır.
         
Amel defterini okurcasına hocalarının önüne otururlar ve heyecanla istazeyle besmeleye sarılarak cüzlerini okumaya başlarlar. Gönülleri sayfada, gözleri hocalarında hayra koşarcasına uçan kuşlar misali sahifeler de süzülürler. Her sahifenin bitişi, sanki bir dağdan diğer tepeye uçmak gibidir.
         
Dersleri bittiğinde huzurdan huzura geçercesine yarın ki sahifeyi dertlenir ve yüklenirler. Yükleri gönülde olduğundan kimse taşıyamaz ve anlayamaz çilelerini. Birazda cimridirler, dünyadan ayrılırken kimseye bırakmazlar gönül sahifelerinde ki ezberlerini. Neyi varsa yoksa hepsini alır giderler. Belki de en büyük armağanları budur hakka sunacakları. Yada korkarlar geri kalanlar koruyamayacaklar diye. Belki de mezar taşlarına yazılır “hafız” merhume vs. Mushaf’ın kağıdına gösterilen den daha çok saygıya layık olduklarını unutmayalım ve unutturmayalım.
         
Her cüzden yirmiyi tamamladıklarında en mutlu insan onlardır. Bilsinler ki ezberlenen korunmazsa yeniden uçar gider hafızadan. Her biri canlı Kur’andır bilebilene. Onlar kirlense de, yere düşen altın gibidir değil, daha da kıymetlidir anlayabilene. Sahi, siz Kur’an ezberleyenle bir gün olsun ders çalışırken beraber oldunuz mu? Diz çöküp, dil ıslattınız mı? Duada gibi mushafı tuttunuz mu? Tatmayan bilmez derler, onlar insanlığımızın iblis savarlarıdır. Kıymetlerini bilelim.

         
Kim ki Kur’an bilmedi
Sanki dünyaya gelmedi

Mustafa Aydın
Sanmam ki taleb-i devlet ü cah etmeğe geldik!!
Biz aleme bir YAR için ah etmeğe geldik!!..

Lika

Allah razı olsun.

Hafız-ı Kur'an olabilmek,bu nimetin şükrünü edâ edebilmek büyük bir devlet..

Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim