Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Istanbulun Manevi Fatihi

Başlatan garsli36, 24 Mayıs 2012, 23:33:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

garsli36


İSTANBUL’UN MANEVİ FATİHİ

   İstanbul’un fethinin 559. sene-i devriyesini kutlamaya hazırlanıyoruz. Fetih ordusunda bulunanları dualarla yad edecek, ruhlarına Fatiha’lar, Yasin’ler, hatm-i Kur’an’lar hediye edeceğiz inşAllah. Mevlamız dünya durdukça İstanbul’u bizden, bizi İstanbul’dan ayırmasın.
   İstanbul’un fethi için yola çıkan, sefere katılan gaza askerleri olduğu gibi (leşkeri gaza), gaza askerlerinin muzaffer olabilmeleri için gece-gündüz gözyaşları içerisinde Mevla’mıza ilticada bulunan dua askerlerini de (leşkeri dua) unutmamak gerekir. Her ne kadar gaza askerleri canlarını ortaya koyarak bir mücadele vermişlerse de, hiç şüphesiz muzaffer olmalarında duaların tesiri büyüktür. İstanbul’un fethi için mücadele eden manevi erlerin sayısı pek çoktur. Fakat bunların içerisinde bir tanesi vardır ki diğerlerinden biraz daha farklıdır. Bugün diğerlerinden biraz daha farklı olan bu muhterem zatı anarak, bilenlere hatırlatmak, bilmeyenlere de dilim döndükçe anlatmak istiyorum.
   Takvimler 1403 (Hicri 806) yılını gösterdiğinde Taşkent’te bir erkek çocuğu dünyayı teşrif etti. Bu çocuğun öyle sıradan bir çocuk olmadığı annesi nifastan kesilinceye kadar ondan süt emmemesinden anlaşılmıştı. Dedesinin adı Şihabüddin, babasının adı Mahmud Şaşi olan bu çocuğa Ubeydullah ismini koydular. Soyu anne tarafından 16 batın ile hazreti Ömer’e dayanmakta olup, Ahrar lakabıyla meşhurdur.  İlerleyen yıllarda Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) olarak anılacak olan bu çocuğun henüz çocuk yaşlardayken dahi olağanüstü bazı halleri görülmeye başlamıştır. Yaşı ilerledikçe ilim tahsilinede başlamıştır. Yetişmesinde başta dayısı Hace İbrahim olmak üzere, Şah-ı Nakşıbend-i Bahaüddin Buhari hazretleriinin talebelerinden Seyyid Kasım Tebrizi, Horasan şeyhlerinden Bahaüddin Ömer, Mevlana Yakup Çerhi hazretleri gibi birbirinden kıymetli hocaların emekleri vardır. 29 yaşına geldiğinde hocası Yakup Çerhi hazretlerinden icazet alarak memleketine dönmüş, ziraatle uğraşmaya başlamış, 1300’den fazla çiftlik kurmuş ve devrinin en çok öşür veren kişisi durumuna gelmiştir. Bunca malın kendisine veriliş sebebini ise şu cümlelerle özetemiştir: “Bizim malımız, fakirler içindir. Bunca malın hassası işte bu noktadadır.” 
   Uzun yıllar boyunca hizmetinde bulunanlar Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) hazretlerinin hiç esnemediğini, sümkürmediğini, tükürmediğini velhasıl kendisinden tiksinti verecek bir hal ve hareket görmediklerini söylemişlerdir. İlim yolunun sadık yolcularından bir nefer olmakla kalmayıp Silsile-i Zeheb’in ( Altun Silsile) onsekizinci halkası olarak devrinin Mürşi-i Kamil-i Mükemmili olma şerefine nail olmuşlardır. İlim dolu yaşantıları 1490 (Hicri 895) yılında nihayet bulmuş, dar’ül bekaya irtihal etmişlerdir.
Mevla’m şefaatlerine nail eylesin!
   İçimizden bazılarımız “Bu muhterem Zat’ın İstanbul’un fethi ile ne ilgisi var?” diye sorabilirler. Sözün bundan sonrasını Silsile-i Nakşibendiye'nin 18. halkası büyük velî Ubeydullah Ahrar hazretlerinin torunu Hâce Muhammed Kasım’a bırakalım. Hâce Muhammed Kasım anlatıyor:
   "- Ubeydullah Ahrar hazretleri bir gün, öğleden sonra, aniden atının hazırlanmasını istedi. Atı hazırlanınca binip Semerkand'dan sür'atle çıktı. Talebelerinden bir kısmı da ona tâbi olup takip ettiler. Biraz yol aldıktan sonra, Semerkand'ın dışında bir yerde talebelerine: “Siz burada durunuz” buyurdu. Sonra atını Abbas Sahrası denilen sahraya doğru hızla sürdü. Mevlânâ Şeyh adıyla tanınmış bir talebesi, bir müddet daha onu takip etti. Bu talebesi, gördüklerini şöyle anlattı:
   “- Hâce Ubeydullah Ahrar (k.s) hazretleri ile sahraya vardığımızda, atını sağa sola sürmeye başladı. Sonra birdenbire gözden kayboldu. "
   Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) hazretleri daha sonra evine döndüğünde, talebeleri nereye ve niçin gittiğini sordular.
   "- Türk Sultanı Muhammed Han (Fatih Sultan Mehmed Han), kâfirlerle harbediyordu, benden yardım istedi. Ona yardıma gittim. Allahü Teâlanın izniyle gâlib geldi. Zafer kazanıldı" buyurdu.

   Bu hâdiseyi nakleden ve Ubeydullah Ahrar (k.s) hazretlerinin torunu olan Hâce Muhammed Kasım, babası Hâce Abdülhâdi'nin şöyle anlattığını  nakletmiştir:
   "-Bilâd-ı Rum'a (Anadolu'ya) gittiğimde, Fatih Sultan Mehmed Han 'ın oğlu Sultan Bâyezid Han, bana babam Ubeydullah Ahrar’ın (k.s) şeklini ve şemailini tarif etti ve:
   "- O mübarek zâtın beyaz bir atı var mı idi?" diye sordu. Ben de tarif ettiği bu zâtın, babam Ubeydullah Ahrar (k.s) olduğunu ve beyaz bir atının olup, bazan ona bindiğini söyledim. Bunun üzerine Sultan Bâyezid Han, bana şöyle anlattı:

   "-Babam Fatih Sultan Mehmed Han bana şunları anlattı": “ İstanbul'u fethetmek üzere savaştığım sırada, harbin en şiddetli bir anında, Şeyh Ubeydullah-ı Semerkandî hazretlerinin imdadıma yetişmesini istedim” Şekil ve şemailini tarif ederek: “ Şu vasıfta ve şu şekilde ve beyaz bir atın üstünde bir zât hemen yanıma geldi :
   “-Korkma!”  buyurdu. Ben de:
    “- Nasıl endişelenmeyeyim, küffar çok” dedim. Ben böyle söyleyince, elbisesinin yeninden (kol) bakmamı söyledi. Baktım, büyük bir ordu gördüm.
   “- İşte bu ordu ile sana yardıma geldim. Şimdi sen falan tepenin üzerine çık, üç defa kös vurdur ve orduna hücum emri ver” buyurdu. Emirlerini aynen yerine getirdim. O da bana gösterdiği ordusuyla hücuma geçti. Böylece düşman hezimete uğradı ve İstanbul'un fethi müyesser oldu.
Kaynak: Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t Tevârih, I, sh. 437; Nişancızâde Mehmed b. Ahmed Muhammed b. Ramazan, Mir’at-ı Kâinat, İstanbul 1290 I-II, sh. 58-59; Abdülkadir Dedeoğlu, Altun Silsile sh. 329

Dua etti manevi gönül neferleri
Böylece nasip oldu İstanbul’un fethi.

24.054.2012
Yusuf Akkaya / Almanya
http://www.haberiklimi.net/istanbulun-manevi-fatihi_m2391.html