Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

nereye gidiyoruz?

Başlatan duha, 04 Ağustos 2007, 05:27:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

duha

Nereye Gidiyorsunuz
Yazar Ömer Çelik
İnsanı en güzel anlatan kelimelerden biridir, «yolcu».

O, ruhlar âleminden, kālû belâdan yola çıktı, hâlâ yürüyor.

Dur-durak bilmeden, coşkun bir ırmak misali akıp gidiyor. Kim bilir hangi güzergâhlardan geçiyor, hangi taşlara başını vuruyor, hangi koylara, kuytulara uğruyor, nerelerden kıvrılarak akıyor? Necip Fazıl, bu yolculuğu ne güzel tasvir eder: İnsan bu su misâli kıvrım kıvrım akar ya,
Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan hep basamak basamak,
Benimse alın yazım yokuşlarda susamak.

İnsanlığa bir yol gösterici, bir nûrânî kılavuz olarak indirilen Kur’ân-ı Kerîm, insanın yol güzergâhını şu çizgilerle gösterir:

Bir zamanlar insan; hiçbir şey değil iken üzerinden uzun devirler geldi geçti. (İnsan 76/1)

Sonra bir vakit, ruh hâlinde var edildi, ademden çıkıp Âdem oldu, Allâh’ın huzurunda durdu, O’nun Rabliğini ikrar etti. Ulvî âlemlerin varlığına şâhit oldu. (A’raf 7/172) Sonra kendisi gibi milyarlarca ruh ile vazifesini bekleyen askerler gibi bekledi imtihan saatini.

Bir zaman sonra dünya evinin kapısından girdi, ana rahmine misafir oldu: Bir damla atılmış su, bir nutfe idi. Önce rahme yapıştı, asıldı kaldı. Bir çiğnem et parçasına dönüştü. Belli belirsizdi. Hoşa giden bir görünümü yoktu. O ete kemikler giydirildi, kemiklere et sarıldı. Mükemmel ve en güzel bir varlık olarak dünyayı şereflendirdi. En güzel yaratıcı olan Allah, ne yücedir, ne mübarektir. (Mü’minûn 18/12-14)

Bir sesi yerde, bir sesi gökte yere düştü. Ağlıyordu. Hangi ulvî âlemlerden ayrılmış, kopmuş, hangi süflî âlemlere inmişti. İçli içli, yanık yanık ağlıyordu. Annesinin sıcacık göğsünde, ilâhî merhametin nâzenin ikramını yudumlayarak sükûn buldu.

Bu kez başka bir yolculuk başladı.

Kalp çalışıyor, göz kıpırdıyor, el ayak oynuyor, yolcu yoluna devam ediyordu. Bebeklik, emekleme, kekeleme, yürüme, konuşma… Çocukluk, gençlik, olgunluk… Her kademe yolculuğun mühim birer safhasını teşkil ediyordu.

Aklı başına gelince karşısına iki yol çıkacak; iki yoldan birisini seçip onda yürüyecek. Ya kulluğunun şuurunda bir şâkir olacak, Rabbine şükredecek. Veya nankör olup çıkacak. (İnsan 76/3)

Gerçeği görmek için gözler, onu duymak için kulaklar, hakkı konuşmak için dil ikram edilen insan iki caddeden birinde ilerleyecek. Ya sarp yokuşu aşacak veya yokuşun dibinde kalakalacak. (Beled 90/8-20)

Otuz yaşı, kırk yaşı, elli yaşı ve ihtiyarlık başlıyor. Ömrü uzun olanlara erzel-i ömür geliyor. İnsan tekrar başa dönüyor. Âzâlar güç ve kuvvetten düşüyor. Ölüm yaklaşıyor. Yolculuk nereye? (Yasin 36/68)

Ölümle iş bitiyor mu sandınız? Hayır, ölüm sonsuz bir yolculuğun sonu değil başlangıcıdır. Kabir, mahşer, cennet veya cehennem… Hazırlığınız var mı? Bu sebeple Rabbimiz soruyor: “Nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir 81/26)

İbn-i Ömer -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor: Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- benim iki omuzumu tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol.” buyurdu. İbn-i Ömer şöyle derdi:

“Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al.” (Buhârî, Rikak, 3)

Filibeli Ahmed Hilmi Efendi insanın bu yolculuğunu ve hayat macerasını ne güzel dile getirir:

Yâ Rab! Hayatta nedir bu lezzet?
Hayata rapteden bu garip kuvvet?
Hayat ki bî-bekā, pür derd ü keder,
Yine emel o; nedir bu hikmet?
Bir an bırakmaz insanı rahat,
Bin türlü âlâm derd-i maîşet.
Çocukluğunda ağlar beşikte,
Feryatla geçer o vakt-i ismet.
Civanlığında bin türlü âmâl,
Şeyhûhetinde bin türlü mihnet.
Vakt-i ecelde mâzi, bir an.
Bir an için mi bunca sefâlet?
Hâtifî bir ses verdi cevâbı,
Dedi: Hayatta bu zevk u kıymet,
Ākiller için seyr-i bedâyi‘,
Câhiller için yemekle şehvet.
Ne mutlu yolcu olduğunun farkında olanlara!
Ne mutlu nereye doğru yol aldığını bilenlere!
Ne mutlu akıllı olup güzellikleri seyredebilenlere!

Ne mutlu yüce Allâh’ın: «Nereye?» sualine: «Sana geliyorum, dönüşüm ancak Sanadır!» cevabını verebilenlere!
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

chechen

Alıntı yapılan: "duha"
Yâ Rab! Hayatta nedir bu lezzet?
Hayata rapteden bu garip kuvvet?
Hayat ki bî-bekā, pür derd ü keder,
Yine emel o; nedir bu hikmet?
Bir an bırakmaz insanı rahat,
Bin türlü âlâm derd-i maîşet.
Çocukluğunda ağlar beşikte,
Feryatla geçer o vakt-i ismet.
Civanlığında bin türlü âmâl,
Şeyhûhetinde bin türlü mihnet.
Vakt-i ecelde mâzi, bir an.
Bir an için mi bunca sefâlet?
Hâtifî bir ses verdi cevâbı,
Dedi: Hayatta bu zevk u kıymet,
Ākiller için seyr-i bedâyi‘,
Câhiller için yemekle şehvet.
Ne mutlu yolcu olduğunun farkında olanlara!
Ne mutlu nereye doğru yol aldığını bilenlere!
Ne mutlu akıllı olup güzellikleri seyredebilenlere!

Ne mutlu yüce Allâh’ın: «Nereye?» sualine: «Sana geliyorum, dönüşüm ancak Sanadır!» cevabını verebilenlere!

sevgili Duha kardeşim mevla razı olsun inşaAllah
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar süphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.(Maide 55,56)

sentez

ne mutlu hak yolunda yürüyebilenlere :x
YAŞASIN AYNI GÜNEŞİ EMZİRİP İKLİMLERE İKLİMİMİZDEN ALIN TERİ İLE SUNDUĞUMUZ ÜRÜNLER...
(kalbimde ve dualarımda daima SİZ ler olacaksınız.bunda asla şüpheniz olmasın..)

uhra

Alıntı Yap
ne mutlu hak yolunda yürüyebilenlere  :x

müteallim

evet ne mutlu sirati müstegimde durabilenlere
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

duha

sevgili Duha kardeşim mevla razı olsun inşaAllah

Amin Kardeşim Cümlemizden Razı Olsun İnşAllah...


Alıntı yapılan: "sentez"ne mutlu hak yolunda yürüyebilenlere :x

:x  :x  :x  :x  :x
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Ahi

Alıntı yapılan: "sentez"ne mutlu hak yolunda yürüyebilenlere :x
[glow=yellow,2,300]Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver[/glow]