Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Necip Fazıl Kısakürekden Nükteler

Başlatan Fatihan, 11 Mayıs 2007, 22:08:22

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Fatihan

Necip Fazıl’a Allah , deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi ? diye sormuşlar.

- Evet geçirir, demiş.

Bunun üzerine ''deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyütür? '' demişler.Necip Fazıl , İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında , şu cevabı vermiş :

Ne Deveyi Küçültür, Ne İğneyi Büyültür.Gökteki Yıldızları Senin Gözbebeğine Sığdırdığı Gibi, Vızır Vızır Geçirir.


nirvana

Necip Fazil a sormuslar:

Üstad özel arabanız yok mu ?

Şair aninda cevap vermiş:

"Ona en son bineceğiz."



------------------------------
-Necip fazila,Nazim hikmet:

Demiş ki: sen sıfırsın sıfır.

Üstad; evet benim sıfır olduğumu biliyorum, ama

sen çift sıfırsın.


------------------------------------

--Necip Fazıl Kısakürek vapurla Karaköy’e geçerken, yanına biri yaklaşıp;

- “Üstad, Peygambere ne diye gerek duyuldu? Biz kendi yolumuzu bulabilirdik.” diye sorunca Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan;
- “Ne diye vapura bindin yüzerek geçsene karşıya”cevabını vermiş.
---------------------------

Necip Fazıl Kısakürek, sakal bırakmaya karar verir ve bırakır. Sakallı halini görenler şaşırırlar. Hatta bazıları hakaret etmek bile ister. Fakat üstad bu. Hiç lafın altında kalır mı? Adama laik olduğu cevabı verir. Üstadın sakallı halini gören biri, üstada hakaret etmek için karşısına geçip sakallı halini kasderek;
-"Yahu Maymuna dönmüşsün!" der.
Bu söz üzerine üstad adama haddini bildirir:
-"Öylemiii, peki o zaman arkamı döneyim!..

---------------------------

--Mahkemede hakim,Necip fazıla nasihat ederken:
- Bak dostum,seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim değil mi ?
Necip fazıl,hayretli bir ifadeyle sorar.
-Hakim bey,yoksa istifami ediyorsunuz?
Tutalım ki dikenim ...
Hem de kötü bir diken...
Ama nihayetinde güllerle bir aradayım ...
Hz. Mevlana

nirvana

Bir gün kendisine, bir dostu:
-Üstad, dünyada iki büyük şair var, demiş.
Necip Fazıl’ın tepkisi şu olmuş:
-Öteki kim?

...................

Üstad'a yapılan bir saygısızlık ve ağır karşılığı...

Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir gün konferans verirken salonda bulunanlardan birisi kürsüye salatalık fırlatır. Salatalığı eline alan Necip Fazıl salondakilere dönerek:

"- Birisi kimliğini göndermiş, kiminse gelsin alsın" der
(Bir Deste Nükte, Cevdet Söztutan)

...................................

Bir gün Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış...
Çıkıp herzamanki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuş...
Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Prefesör, Necip Fazıl'a
'Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz... Yazdığınız şiirler hala ezberimdedir... bu ne demek oluyor? '
Necip Fazıl'ın cevabı meleklere parmak ısırtacak bir cevap olur 'Benin geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar'

....................................

Necip Fazıl bir konferansında isim vermeden gazetelerin tenkidini yapiyormuş. Fakat o şekilde açık konuşuyormuş ki, bu işlerle çok az ilgili olan dahi hangi gazeteden söz edildiğini anlarmış Dinleyenlerden biri hatibin sözünü keserek:

Hangi gazeteden bahsediyorsunuz?
Necip Fazıl sorar:
-Siz ne iş yapıyorsunuz?
-Keresteciyim.
-Belli,otur!
.....................................

Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış.
Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil.
Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki:
-'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş.
Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış:
-'Aaa Nazım sen bilmiyormusun HayVanLar oruç tutmaz...(süper yahu bu)
.........................

Bir gün bir komünist güya düşünme istidadında biri, bana dedi ki:

"-İslam'ı takdir ediyorum,her şeyiyle harika..."

"-Eeee!...."

"-Ama iktisadi doktrini yok!..."

O komüniste dedim ki:

"-Sana birşey söyleyeceğim şimdi,herşeyi anlayacaksın.Tıpkı bir elmadaki erimiş lezzet gibi...İslamda bütün iktisadi dava(ama onu çözebilmek, lifini bulabilmek lazım...)maden suyunda demir gibi;bünyede erimiş olarak mevcuttur.Ne mutlu onu görebilene!...


"Beninki benim,seninki de senin!..." Bu ŞERİATTIR.

İkincisi "Seninki senin,benimki de senin!..." Bu TARİKATTIR.

Üçüncüsü:"Ne seninki senin ne benimki benim...Herşey Allah'ın.."Bu da HAKİKATTIR.


Komünist muhatabım o kadar tahassüs sahibi oldu ki,gözleri yaşla doldu.Fakat,ne inceleyen, ne soran, ne ayıklayan, ne bakan, ne eden var bu memlekette.Sadece mağrur bir cehalet.
Tutalım ki dikenim ...
Hem de kötü bir diken...
Ama nihayetinde güllerle bir aradayım ...
Hz. Mevlana

suden

ellerinize sağlık bunları hiç duymamıştım.hepsi birbirinden değerli notlar.
said,cennetlik kişidir.başkasından ibret alandır.
şaki,cehennemlik kişidir.BAŞKASINA İBRET OLANDIR.

adıgüzel

#4
Alıntı yapılan: fasulye - 02 Şubat 2010, 14:33:26
Muhterem Üstadımızın..

Zihnimizdeki varlığını,

Düşüncemizdeki  tarz-renk yolunu

Aklmızdaki sorumluluk ışığını

Gönlümüzdeki sevgisini

Tazelediniz..
fasulye kardeşimiz çok güzel ifade etmiş.

  İnsan nefsini yenmesi, toplu iğne ile dağı kazmasına benzer.     
                                                   N.F.Kısakürek
Doğrunun doğruluğu bütün sülalesine akseder hepsini hayra götürür.

fasulye


hakikatli

Emeğinize sağlık,çok güzel beyanatlar.   Ancak,konunun devamından yanyim.
Öyle bir devim'ki ben,hakikatte pireyim,bir delik gösterinde utancımdan gireyim...

nirvana

Yıllar nasıl da su gibi akıp geçiyor...

Ünlü şairimiz Necip Fazıl Kısakürek vefat edeli bugün itibari ile tam 26 yıl olmuş. Sanki dün gibi...

26 Mayıs 1904 perşembe günü İstanbul'da doğan şair Necip Fazıl, 25 Mayıs 1983 tarihinde vefat etti. Günü gününe tam 79 yıl yaşadı.

Milli Şairimiz Mehmed Akif’i vefatında nasıl ki gençlik omuzladı ise, merhum Necip Fazıl da benzer bir cenaze töreni ile toprağa verildi. Hatta hiç unutmuyorum, cenazesine katılan sınıf arkadaşlarımdan o gün Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından gözaltına alınanlar olmuştu. Kimin gözaltına alındığını ertesi günü sınıfın yarısı okula gelmeyince ancak anlayabilmiştik. O kadar zor, özgürlükler açısından o kadar sıkıntılı günlerdi.

Mayıs ayı Necip Fazıl’ın hayatında hep sırlarla dolu oldu. Tam 26 yıl önce yine gizemli bir Mayıs gecesinde, takvimlerin 25 Mayıs 1983 gece yarısını gösterdiği saatlerde, hastalığının ilerlediği dakikalarda yatağından hafifçe doğruldu, elâ gözlerini pencereden dışarıya çevirdi, derin karanlığa baktı.

Ne gördü bilinmez; ateşin verdiği etki ile kırmızıya yakın pembeleşen dudakları hafifçe kıpırdadı ve "Demek böyle ölünürmüş!.." dedi...

Kimbilir belki de o an, ölüm meleğinin (Azrailin) evine teşrifini gördü...

Nitekim bu söz sözlerinden hemen sonra şahadet getirerek son nefesini verdi.

Geride güzel bir vasiyet bıraktı. Sevenleri de gereğini yaptı.

Vasiyeti ilk okuduğum andan beri çok hoşuma gitti. Her cenaze töreninde merhum Necip Fazıl’ın vasiyetinde yer alan bazı maddeler gelir aklıma.

Hele, Türkan Saylan’ın cenaze töreninde uzunca bir konuşma yapan ve evvelce de müftülük yaptığı söylenen din görevlisinin tutumunu görünce, Necip Fazıl’ın vasiyetini hatırlamamak mümkün değildi.

Bu din görevlisi beyefendi kendisine yapılan alkışlardan çok hoşlanmış olacak ki, hemen başucunda dikildiği cenazenin yanında konuşmasını yaparken, ‘İslam geleneğinde alkış yoktur, dinimize göre cenaze şöyle uğurlanır...’ diye bir kez bile olsun hatırlatma gereği duymadı. Aksine, olan bitenden memnun gibi hali vardı.

Halbuki o sırada çok sayıda kanal canlı yayındaydı. Onbinlerce kişi cami avlusunda ve yakın çevresinde, milyonlarca kişi de ekran başında cenaze törenini izliyordu.

Eğer bu din adamı tam da böylesi bir anda İslam’a uygun cenaze uğurlaması nasıl olur meselesine sadece 1 dakika temas etseydi, şuna kuvvetle inanıyorum ki, din görevlisi olarak hayatını geçirdiği tüm zamanlar boyunca kazandığı sevaptan ve işlediği hayır amelden zannımca daha fazlasına o dakikalarda nail olurdu.

Kime nasip olur ki aynı anda milyonlarca kişiye bir cenaze vesilesi ile de olsa hitap etmek. Bundan daha önemli fırsat mı olur. 20 dakika Türkan Saylan’dan söz ettiği kadar, 1 dakika da İslam’a göre cenaze adabı konusuna girseydi. Bu vesile ile, böylesine yararlı bir bilginin kendi cenazesinde toplumla paylaşılmasına vesile olan Türkan Hanım’ın da bu sevaptan hissedar olmasına zemin hazırlasaydı.

Tam bu aksine bu beyefendi, tam da o noktada gerekli ikazları yapmamak suretiyle cenazeye alkış yapılması gibi çirkin bir davranışın meşrulaşma eğilimine girmesi gibi bir anlayışa da zemin hazırladı. Normalmiş gibi algılanmasına neden oldu.

Yazımızı, merhum Necip Fazıl’ın uzunca vasiyetindeki cenazesinin nasıl kaldırılmasını istediği satırlarla bitirelim. Yazının bu kısmını, bahsi geçen müftü beyefendiye ithaf ediyorum.

Necip Fazıl’ın vasiyetindeki ilgili kısımlar şöyle:

“...Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir. En büyük korkularımdan biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden sonraki tahriflerdir.

Beni, ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi, İslami usullerin en incelerine riayetle gömünüz!

Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum. Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum... Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna...

Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Nede, kim olursa olsun, kadın... Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve "bid"at" belirtici hiçbirşey!...

Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur"an...

Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak... Mevlid de istemem! Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur"an...

Şimdi sıra en büyük dileğimde... Müslümanlardan, Eğer bu davada hizmetim geçtiğine inanan varsa, şunları istiyorum: Her ferdin, herhangi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın, benim için "Necip Fazıl"ın kaza borcuna karşılık" niyeti ile bir günlük (Beş vakit) namaz kılması ve yine birgün oruç tutması... Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafii içtihadında caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir. Her ferdin, en aşağı yüz Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi... 70 bine dolması lazım... Bir de, üzerimde hakkı olanların bunu Allah rızası için helal etmeleri... Ölünceye dek, üzerimdeki Allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını, nereye, hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı müslümanlardan bekliyorum. "Şey"en lillah" tabiriyle bana Allah için birşey veriniz! Yardımınızı esirgemeyiniz!

Allah’ı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını!...

Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız!

Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız!”

       Vasiyetin bazı bölümleri işte böyle...

        Biz de kendisinin vasiyetine uyarak bu vesile ile Üstad Necip Fazıl’ı hatırlamış olduk. Ruhu şad oldun...

Prof. Dr. Osman ÖZSOY -  Haber7.com
Tutalım ki dikenim ...
Hem de kötü bir diken...
Ama nihayetinde güllerle bir aradayım ...
Hz. Mevlana

aydeniz


Günbatımı


Alıntı yapılan: nirvana - 07 Şubat 2010, 18:30:41
Şimdi sıra en büyük dileğimde... Müslümanlardan, Eğer bu davada hizmetim geçtiğine inanan varsa, şunları istiyorum: Her ferdin, herhangi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın, benim için "Necip Fazıl"ın kaza borcuna karşılık" niyeti ile bir günlük (Beş vakit) namaz kılması ve yine birgün oruç tutması... Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafii içtihadında caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir. Her ferdin, en aşağı yüz Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi... 70 bine dolması lazım...

Geride kalanlardan ne güzel şeyler istemiş. Aklımda bulunsun, aynısını ben de yakınlarıma vasiyet edeyim.

Allah c.c. rahmet eylesin, nur içinde yatsın...



Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

adıgüzel

#10
 Üstazın vasiyetini '' Hikayelerim'' isimli eserinin sonunda okumuştum.
'' Hikayelerim'' i seneler önce okurken, seyahat ederken ayakta bile okuma gayreti göstermiştim.
Vakit bulup tekrar kısmet olsa...
Mütevazi kütüphanemde bütün eserleri mevcut gibi...
En güzeli, ölümü, sürekli anımsatması...
Doğrunun doğruluğu bütün sülalesine akseder hepsini hayra götürür.

HLa

#11
Bir yaz günü…
Sofra kurulmuş,yemek yenilecek.Herşey hazır.
Merhum Necip Fazıl masanın üzerindeki içi su dolu “viski şişesi’ni görünce sorar:
“Bu ne?”
Cevap verir oğlu:”Baba! Soğuk su için. Buzdolabına ancak bu şişeleri koyabiliyoruz da!”
İtiraz eder üstad:”Olmaz!”
İzaha çalışır oğlu:
“Baba, İnan ki çok iyi temizledik, bol sabun ve kaynar suyla yıkadık!”
Üstad yine “Olmaz!” der ve şu ibretli izahı yapar:
“O hâlde oğlum! Yarın lâzımlık satan bir dükkâna gideceksin ve oradan el değmemiş bir lâzımlık alacak, çorbanı da bu lâzımlıkla içeceksin!
İçebilir misin? Elbette içebilirsin. Hiçbir mahzuru da yok. Amma velâkin, mantığın kabul etse de ruhun kusar o çorbayı!”
Değil mi ki kavuşmalarımız topal, ayrılıklarımız koşar adım!..

elfdn

ilk defa okudum çok ibretlikti..teşekkürler
....

sevr

bi kısmını bende ilk defa okudum.hangisini alıntı yapayım bilemedim hepsi harika çok zekice..teşekkür ederiz

münzir

Bir konferansı sırasında mikrofon uğultu yapar. Üstadın cevabı hazırdır "Bu da cinlerin alkışı"
Dışımız halk ile,
İçimiz Hak ile.