Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Sevgi nedir?

Başlatan seval_1985, 11 Mayıs 2006, 10:02:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pembeli

 arkadaşlar güzel ifadeleriniz icin teşekkrler

osmanlı-torunu

Biz Teşekkür Ederiz konuyu açıp bu güzel yorumları bir arada topladığın için
Bir meşaiyyun var, bir de işrakiyyun var.
           İşrakiyyun: Önce inanıyor, sonra hikmetini araştırıyor. Meşaiyyun bunun zıddıdır. Kainatı inceler Allah’ı bulur. Bizim
      sûfî mezhebimiz işrakiyyun üzerine kurulmuştur. Zahirilerle  farkımız; biz cevizin içini, onlar kabuğunu yerler.

iniz_hay

Arkadaşların bu güzel çalışmaları  ve paylaşımları için teşekküller.. :)

pembeli

#18
Usanmak, vazgeçmek, umursamamak..



Bu üç kelime eğer bu sırayla dizilmişse artık bir insan yaşamında, sevilmeyi özlemeye başlamıştır o insan. Sadece şefkatli bir ses ve o sesin tek bir hecesi bile yeter yağmurlu bir günü güneşli bir gün yapıvermeye.. Karşımdaki suretin durgunluğu tanıdık.. Usanmaktan vazgeçmişliğe uzanan bir koridorda; ağlamadan, söylenmeden, gözünü kırpmadan oturuyor..



Mutsuz olması için bir sebep yok oysa. Bir işi, bir evi, ailesi, geliri, vesairesi, vesairesi var.. Hayatın beyaz, kalın resim kağıdına benzeyen ilk gününde, kurşun kalemle bir çırpıda çizilmiş ilk taslağında ne varsa hepsi tamam yani. İş boyamaya geldiğinde, içlerini doldurmak gerektiğinde başlıyor bütün mesele.. "Daha ne istiyorsun?" diyorlar.. Oysa o kelime, "daha", ne korkunç, ne büyük, ne yıkık köprüdür. O kadar yıkıktır ki; döküntüsü tıkamıştır zaten bütün yolları..



Şimdi, oturduğu yerden kalkmadan yapıyor yapmak zorunda olduklarını. Ve hiç de mutluluk duymuyor mutluluk duyması gerekenlerden.. Her şeyin, her ilişkinin, her adamın, her kadının, her günün bir şekilde "aynılaşması" yoruyor aslında. Kırmızı ışıkların uzun, yeşillerin kısa olması, üzerinde uzlaşılmış her meselenin sonunda rengini kaybetmesi, "asansörü ve 24 saat sıcak suyu olan her dairenin" ultra lüks sayılması gibi..



Yani son derece sıradan, yani sadece olması gerekenin olduğu her durumun; şükran duyulması gereken bir halmiş gibi sunulması.. Ve en çok da "az"a kanaat ettikçe "hiç"in reva görülmesi usandırıyor..



Sonra vazgeçiyor anlaşılmayı, aranmayı, özlenmeyi beklemekten.. Kırılanı, örseleneni, dağılanı düzeltmekten ve gün üstüne gün koyup biriktirmekten.. Birikmiş öfkeleri bilemekten vazgeçiyor..



Artık o, koridorda öyle otururken umursamıyor daha önce bugüne sebep olanların tekrara düşmesini..



Öyle ya; daha ne istiyor ki? "Asansörü ve sıcak suyu varken" ve herşey ultra lüks diye pazarlanırken?.. Kurşun kalemle eskizi çizilmiş ve sonradan renklendirilmiş bir hayatın ne eksiği olabilir ki? Renkleri uyumsuz ve solgun olsa ne çıkar?..



Sadece "sevilmek" harekete geçirir donmakta olan bir kalbi. Ve hızla çarpan bir kalptir her seferinde, dünya üzerindeki onca güzel şeyin sebebi.. Yani.. Sızlayan yerinden sevmeye başlamalı bir insanı. Sevdiği kadar da sevilmektir zaten bir acının yara bandı..



İclal AYDIN


iniz_hay

#19
Kişi sevdiğinin ahlakıyla ahlaklanır, bu sevenin elinde değildir....berakat kitabi- imami rabbani
Bunun için önce sevmek... :) a34))