Gönderen Konu: Hazreti Halid’i ziyaret  (Okunma sayısı 2370 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Eşraf

  • okur
  • *
  • İleti: 58
Hazreti Halid’i ziyaret
« : 07 Aralık 2007, 15:27:10 »

Eyyûb Sultan" olarak şöhret bulan bu sahabînin asıl adı "Halid bin Zeyd"dir. Medine'li olduğu için "Ensârî" diye de anılır. Hazreti Muaviye'nin hilafeti zamanında hicretin 52. senesinde İstanbul üzerine gönderilen orduda bulunmuş ve burada vefat etmiştir."

 

Bu sabah yine gönlüm, bir kanat vurdu bana,
Dedi: Ey sevdalı kalk, yolum Eyyûb Sultana!

Sanki bir mavi cennet bugün başımda semâ,
Âlemde âşıklara ben hayranım daima!

Rûhumu arıtıyor, bu güzellik de nedir?
İştiyak ateşiyle tutuşan hep sînedir!..

Bir sevgi yumağıdır, burada genç ihtiyar,
Bizi de kabul buyur, ey ay yüzlü güzel Yâr!..

Burda zevk, burda huzûr, burdadır çağlayan su,
Burda ebedî aşklar, burda Nebi kokusu!..

Bak şu pâk yüzlü Pîrin feryâdına, zârına,
Belli ki hasreti var Medine gülzârına!..

Kokusunu arıyor Nebiyyi Muhteremin,
Ey Mihmandârı Resûl, bize yoldaş keremin!

Denizde balıkların suyu sevdiği gibi,
Gönlümüz, bu gönlümüz, Seni Asevmede tabi!..

Bize armağanısın Cenâbı Mustafa'nın,
Seninle olmak ne hoş, ey engini safânın!..

Izdıraplar son bulur, diner hicran burada,
Bir rahmet iklimine kavuşur can burada!..

Hüsni hatlar bir başka, duvarlar yeşil çini,
Kimi gördümse bugün Hakk'a açmış içini!..

Bu ıtır dolu yerden kuşlar bile haz alır,
Nasibi olan insan zannetmem ki az alır!..

A Şehrimin Sultanı, a sevincin aynası,
Aşkına düşmüş yanar, hiç kanmaz gönül tası!..

Bilâl mi haykırmada yücelerde tekbiri?
Eminim gıpta eder kabrinden çıksa biri!..

Bu ne güzel manzara: Bir safta genç, ihtiyar,
Rahmet nazarı ile tecellî etmede Yâr!..

Allah'ım, bir rüya mı, cennetin iklimi mi?
Yüzünden nur akıyor burda gördümse kimi!..

Torununun elinden tutmuş doksanlık nine,
Bir kuş gibi uçarak getirmiş Halid'ine!..

Şehîd anası kadın, taze duvaklı gelin,
Sevda sevda dolarak Allah'a açmış elin!..

Kâbe'yi tavaf gibi "Lebbeyk!" çağırır diller,
Dîdelerdeki yaşa yetişmez ki mendiller!..

Muhammedî sevdanın görülmüş mü bir eşi?
Âlem Senin hayranın, ey Güneşler Güneşi!..

Mecnun misâl olamaz: Bu aşk, bu şevk vecdine,
Gece gün demez kimse hep koşar Halid'ine:

A başımın övüncü, a Sultan, Sana geldim,
Bu kapı Hak kapısı, lutfa, ihsâna geldim!..

Bilirim bal akıtır dudağının mercanı,
Devlet onun, sevgiden kimin titrerse canı!..

Muhammedî sır taşır şu hoş kokulu çiçek,
Nûrunu yudum yudum benim gönlüm içecek!..

Leylâ'ya erdi Mecnun, mahzun olmak yok bu dem,
Deryalar gibi taşmış: Lütuf, ihsan ve kerem!..

Yıldız yağmuru mu ne, yoksa Arş'ın teri mi?
Âferinler, gıptalar, ben buldum güherimi!..

Ayrılığın yüzüne ey dostlar saçın toprak,
Burda Muhammedî nûr, burada Tecelli Hak!..

Gönlümün cihanına çadır kurdu Ensârî,
Tıpkı bir mehtap gibi gülüp durdu Ensârî!..

Şimdi her dertli başı okşamada desti nâz,
Gelin güzel insanlar, bunun misli bulunmaz!..
mustafa necati bursalı

Bu dünyanın cefasından sefasına nöbet gelmez.
Gâfil olma ilme çalış, geçen zaman geri gelmez