EDEBİYAT KÖŞESİ > HİKAYELER

Fırında ölümü bekleyiş

(1/1)

Miftahulkuluub:

   Hikmet, belediyeye ait ekmek fabrikasında çalışan bir isçiydi. İşine çok dikkat eder, vazifesini ihmal etmemeye çalışır, kazancının helal olmasını isterdi. Fabrikayı hemen her aksam en geç o terk ederdi. Belediyenin ekmeği biraz daha ucuz olduğu için halk çok bu ekmeğe çok rağbet ediyordu. Kocaman fırının içini ara sıra temizlemek gerekir, onu da genellikle Hikmet yapardı.

   Ramazan bayramının son günüydü. Ertesi gün ekmek çıkarılacaktı. Hikmet, temizlik yapmak için fabrikaya gitti. İçeriye girip dış kapıyı kapattı. Işıkları yaktı ve fırının kapağını açıp içerisine girdi. Gerekli temizliği yaptıktan sonra evine gidecekti.Sabaha karsı dörde doğru gelen isçiler de, gelir gelmez elektrikle çalışan fırının düğmelerini açacak, onlar hamuru yoğurup ekmekleri hazır edene kadar da fırın güzelce ısınmış olacaktı.

   Hikmet temizliğe dalıp gitmişti. Bir taraftan da kendi yakıştırdığı şeyleri mırıldanıyordu. Tam o saatlerde fırının genç ustalarından olan Cengiz fabrikaya geldi. Kirlenmiş olan beyaz önlüğünü almak için uğramıştı. O aksam yıkattırıp, ertesi gün temiz temiz giymeyi düşünüyordu. Dış kapıyı açtığında şaşırdı.    "Hayret, içerdeki elektrikler açık unutulmuş" diye mırıldandı. Gidip önlüğünü aldı. Fırının önünden geçerken açık duran fırın kapağını eliyle söyle bir itekledi. Çıkarken ışıkları söndürmeyi de ihmal etmedi.

   Elektriklerin sönmesiyle Hikmet hemen fırının kapağına koştu. Fakat
      heyhat, kapak üzerine kilitlenmişti. Var gücüyle bağırmaya başladı. Fırının kapağını yumrukladı. Çırpınması fayda vermiyor, sesini kimseye duyurması mümkün olmuyordu. Tüyleri diken diken oldu. Dehşete kapılmıştı.
   Uzun müddet kendisine gelemedi. Birazcık sakinleşince saatine baktı. Saat 23.05'i gösteriyordu. Yaklaşık beş saati kalmıştı. Bir anda ölümle burun buruna gelmişti. Önce terlediğini hissedecek, sonra bunalacak, sıcaklık yavaş yavaş sürekli artacak, artacak, artacak; vücudundaki yağlar erimeye başlayacak, etler kızaracak ve daha bütün bunlar olmaya başlamadan belki de o kalpten gidecekti. Belki de çıldıracaktı. Çılgın çılgın gülecekti...

   Ah, o en güzeliydi. Bir delirebilseydi, düşüncenin kezzap gibi yakıcılığından kurtulacaktı. Fırından yeni çıkan ekmekleri eline alınca parmaklarında duyduğu yanık acısı aklına geldi. Sadece o kadarı... Yanığın ilk safhası bile değildi ama hemen elinden bırakırdı. Şimdi ekmekler gibi kendisi pişecekti. Bir kaç gün önceydi. İşçiler acıkmışlar, küçük tüpün üstünde yemek pişirmişlerdi. Bir aralık tüpün kızgın demirine değmişti eli... Hemen nasıl da kabarmış, su toplamış, sızladıkça sızlamıştı. Sadece iki parmağın acısına dayanamamış, soğuk suyun içinde tutmuştu. Ya şimdi?..
   Yanan iki parmak ucu değil,bütün vücudu olacaktı. Gözlerinin önünde filmlerde yanan adamlar canlandı. Kendi hali daha da zordu. Bir anda yanmak değildi ki bu... Adım adım, hissede hissede ... Terleye çıldıra, dövüne dövüne... İçerisinin ısındığını hissetti. Kapıyı kapatan her kimse fırını da yakmış mıydı yoksa?..

   Bu hararet böyle sürekli niçin artıyordu?.. Aman Allah’ım! Beklenen an çabuk gelmişti. Saatine bakti. Saat gecenin 1.00'i olmustu. Nasil geçmisti
      iki saat? Zaman su gibi akmisti. Bir ömür gibi... Ömürleri yanmak vaktini
      meyve veren insanlar gibi.. Elleriyle duvarlara, demirlere dokundu. Yok
      canim... Korkusundan firinin yanmaya basladigini zannetmisti. Demirler
      soguktu iste... Biraz sakinlesti.Evini düsündü. Hanimi, oglu merak ediyor
      olmaliydi.Hanimini niçin azarlamisti sanki çikarken?.. Hayat arkadasina
      karsi daha nazik, daha hürmetli olmali degil miydi? Ya çocugunu... Keske
      dövmemis olsaydi onu...Onlardan da mes'ul oldugu için onlarin hesabini da
      verecekti Allah'a... Keske haniminin dedigini yapsaydi. Hanimi ona:
      "Haydi, birlikte namaza basliyalim" demisti. Hikmet ise: "Biraz daha
      yaslanalim" diye cevap vermisti. Sanki sonrasinda bütün bir ömrün hesabini
      vermeyecek, sadece ihtiyarligin hesabini verecekti.Niçin sanki firina
      gelirken camiye girmemisti? Müezzin gönlünün derinliklerinden geldigi
      belli olan sesiyle yatsi namazina davet etmis, Allah'in büyüklügünü,
      kurtulusun o'nun yolunda oldugunu haykirmisti. Hiç degil se ölmeden evvel
      son vakit namazini kilmis olacakti. Belki Rabbi o son vakit hürmetine
      affeder,digerlerinin hesabini sormazdi. "Ah ahmak kafam" diye inledi.
      Halbuki bes vakit namaz kilan bir insanin hali ne güzeldi. Kildigi bir
      vakit muhakkak onun son eda ettigi vakit olacakti ve Rabbinin huzuruna
      secdesiz bir alinla çikmayacakti.Öyle olmayi ne kadar isterdi.Ya oglu...
      Yedi yasina girmisti. Bir baba olarak onun üstüne basina, yiyip içtigine
      dikkat ettigi kadar, kalbine niçin dikkat etmemisti? Daha o yasta her tip
      pisligin televizyon ekranlarindan üstüne siçramasina nasil da razi
      olmustu? Çocuguna Allah'ini,peygamberini niçin sevdirmemisti?Akli
      çocukluguna gitti... Gençligine ugradi, tek tek dolasti o günleri... O
      günlerden elinde sadece pismanlik veren, utandiran günahlar kalmisti. En
      ince teferruatina kadar bütün günahlari aklina geldi. Demek bütün bu
      tespit edilen seylerin hesabini verecekti. Aklina bir fikir geldi,
      'firinin içinde teyemmüm edip namaz kilmak.' Toprak yoktu ki... Ellerini
      firinin içinde yere vurarak teyemmüm aldi. Namaza durdu. Her seyin bitip
      tükendigi noktada baska kime dayanabilirdi ki?Aslinda her namazda öyle
      hissetmeliydi.

      Kendisini hayatida ilk defa Rabbiyle konusuyor gibi hissetti  . Alemlerin
      Rabbi'ne hamdetmeyi, O'na dayanmayi, O'ndan yardim dilemeyi, dosdogru
      olmayi ilk defa böylesine anliyordu. Bütün benligiyle secde
      etti."Eksiksiz,yüce, merhametli Sensin" acizligini iliklerine kadar
      duyarak...Rabbinden gelmisti ve O'na dönüyordu. Ah, dönüsün ona oldugunu
      hiç unutmamis olsaydi .Yoruldukça oturup tövbe etti. Estagfurullah
      çekti.Nasil da daracik yerde sikisip kalmisti.Firinda oldugunu
      hatirladikça vücudunu atesler basiyordu........

      Cengiz ise evine gidip yatmisti. Gece bir aralik yataktan siçrayarak
      uyandi. Saatine bakti. Saat 3.15'ti. Bir rüya görmüstü. Arkadasi Hikmet
      firinin içinde alev alev yaniyor, "Cengiz!"diye bas basbagiriyordu. Nasil
      bir rüyaydi bu böyle...Birden aklina geldi. Olamaz! Firinin kapagini
      Hikmet'in üzerine mi kapatmisti yoksa? Hemen üzerini giyip sokaga firladi.
      Hiç durmadan kostu. Gece isçileri henüz gelmemislerdi. Kapiyi açti,
      isiklari yakti.Hemen firinin kapagini açip içeriye seslendi:"Hikmet!"
      Içerden hiç ses gelmiyordu. Bir kaç defa daha bagirdi.Hikmet, aglaya
      aglaya namaz kiliyordu. Öyle dalmistiki, isminin söylendigini duyunca
      irkildi. Olamazdi, yanlis duyuyor, hayal görüyordu. Fakat, yine
      duydu.Birisi 'Hikmet' diyordu. Hem firinin isigida yanmisti.Selam
      verdikten sonra kapaga dogru yürüdü. Karsisinda Cengiz 'i gördü. Firindan
      çikti. Cengiz, bir anda hortlak görmüscesine irkildi. Korkuyla:"Kimsin
      sen?" dedi. Hikmet' in Cengiz 'e sarilmak için uzanan kollari bos
      kalmisti. Hikmet hala agliyordu. "Ne demek sen kimsin? Hikmet' im iste,
      görmüyor musun?Dün aksam temizlemek için girmistim. Birisi üzerime firinin
      kapagini kapatti" dedi. -"Olamaz" diyordu Cengiz. "Sen Hikmet degilsin."

      Hikmet ilk önceleri Cengiz' in bu hareketine bir mana veremedi. Nasil olur
      böyle söyler, nasil olur da mesai arkadasini taniyamazdi? Birden aklinda
      bir simsek çakti. Hemen aynaya dogru kosup kendine bakti. Hayir, bu yüz,
      bu saçlar kendisinin olamazdi. Kirismis ellerini, solmus yüzüne, bembeyaz
      olmus saçlarina götürdü. Bir gecede ihtiyarlamisti. Hiçkiriklarla
      sarsiliyordu. Bir daha aynaya bakamadi. Kendisinden kendisi korkmustu.
      Yanmanin ne demek oldugunu bilseler kim bilir bir gece de ne kadar insan
      ihtiyarliyacakti.Yarin denilecek kadar kisa bir süre sonra yanmak ihtimali
      bu kadar hafife alinabilir miydi? Başı ellerinin arasinda kala kaldi.
      Ahirette sonsuz yanmamak için, iman etmek ve günahlardan kaçmak
gerekiyordu..

duaekseni:
Kardeşim,elinize yüreğinize sağlık.Bu güne kadar okuduğum kıssalar içinde ençok etkilendiklerimden birisi oldu. Emanetiz Allah'a.

sami:
hocaefendinin kitabında okumuştum herhalde....
Kendinişze güveniyosanız sürekli ve düzenli bir okuyucu olmak gibi Risaleyi okuyun derim ama daha kısa ve ilk bakışta anlam verecek türler için hocaefendi

selam ve dua ile... :oops:

Meryem islam:

--- Alıntı yapılan: "Miftahulkuluub" ---
         Yanmanin ne demek oldugunu bilseler kim bilir bir gece de ne kadar insan
      ihtiyarliyacakti.Yarin denilecek kadar kisa bir süre sonra yanmak ihtimali
      bu kadar hafife alinabilir miydi? Başı ellerinin arasinda kala kaldi.
      Ahirette sonsuz yanmamak için, iman etmek ve günahlardan kaçmak
gerekiyordu...
--- Alıntı sonu ---


Tüyler ürpertici,bir kez daha okumustum ve yine sanki ilk defa okuyormus gibi etki etti üzerimize,Allah u Ekber!

Allah bizleri gercekleri ve dogru yolu anlayanlardan eylesin gec kalmislardan degil...BIR MÜSÜBET BIN NASIHATTAN IYIDIR bazen diyorlar o misal oldu bu hikaye...

Measselam

Abi-hayat:
Samanyolu tv de sir kapisinda izlemistim gercekten cok anlamli bir hikaye..

Navigasyon

[0] Mesajlar

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek