Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 366967 defa)

0 Üye ve 9 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Genç Kalmanın Yolları
« Yanıtla #75 : 14 Ağustos 2008, 00:25:18 »

Teşekkürler İsra ,deneyenler memnun bu yumurtayı öksürükde kesiliyormuş

*************************
Genç Kalmanın Yolları

Yiyecekler içerdikleri vitamin, mineral ve antioksidan sayesinde yaşlanmayı geciktirirler.

Amerika’nın en önemli kalp cerrahları arasında gösterilen ve sağlıklı yaşam tavsiyeleri verdiği kitaplar peynir ekmek gibi satan Mehmet Öz, bu kez de “Garanti sürenizi uzatın” sloganıyla yeni kitabını piyasaya çıkardı. ABD’nin bir numaralı diyet uzmanı Michael Rozien ile birlikte kaleme aldığı “Siz: Genç Kalmak” kitabında genç kalmanın reçetesini veren Öz’ün sn kitabı dünyanın en büyük online kitap sitesi Amazon.com’da 1 numaraya yerleşti.

İşte Öz-Rozien ikilisinin gençlik tavsiyeleri

* Domatesi mutlaka pişmiş yiyin. Haftada 10 ya da daha fazla yemek kaşığı domates sosunun kansere karşı etkili olduğu biliniyor. Kanserle mücadele eden “Lycopene” maddesinin içerdiği antioksidanların harekete geçmesi için domatesin pişirilmiş olması gerekiyor.

* Günde bir diş sarmısak, kanın incelmesine yardımcı oluyor böylece tansiyonu düşüyor.

* Kalbinizi korumak için siyah üzüm, yaban mersini, domates ve soğandan vazgeçmeyin. Renkli meyve ve sebzeler kalbe zarar verebilecek serbest radikallerin sistemden atılmasına yardımcı olur.
   
* Haftada 3 öğün balık yiyin. Balıkta bulunan Omega 3 asitleri damarlar için çok yararlıdır. Omega 3 kanda pıhtılaşmayı önler, kalp krizi sonrası ritim bozukluğu riskini azaltır, tansiyonu düşürür, damar tıkanıklığını azaltır. Özellikle somon, dil balığı, alabalık tercih edilmeli.
   
* Ekmeğinizi mutlaka yüzde yüz buğdaydan yapılanlardan tercih edin. Soya fasulyesi, pancar, kuru üzüm ve ıspanak gibi magnezyum içeren besinler kan basıncını düşürür ve damarların genişlemesini sağlayarak kalpte ritim düzensizliği riskini azaltır.
   
* Katkı maddesi kullanılmadan üretilen zeytinyağı iyi kolesterolü yükseltmeye yardımcı olur. Günlük beslenmede alınan yağın yüzde 25’inin zeytinyağında bulunan sağlıklı yağların oluşturması gerekir. Doymamış yağ oranı bakımından zengin olan zeytinyağı hem kalp hastalıklarına hem de kansere karşı savaşıyor.
   
* Bitter çikolata tansiyonu düşürür, iyi kolesterolü yükseltir, kötü kolesterolü düşürür.
   
* Kansere karşı en etkili silahlardan biri D vitamini takviyesidir. Yeterli D vitamini almak için günde 20 dakika güneşe çıkın.
   
* B vitamini eksikliği bağırsak kanserini tetikliyor. Ispanak, domates ve portakal suyu gibi besinlerde B vitamini bulunuyor.
   
* Yeşil çaya acı tadını veren antioksidan etkili polyphenol maddesi kansere karşı korur. Bu madde taze çay yapraklarından yapılan yeşil çayda yüzde 40, siyah çayda ise yüzde 10 oranında bulunuyor.
   
* Beyninizi geliştirmek için mutlaka bulmaca çözün, yeni bir beceri geliştirin daha çok okuyun.
   
* Günde 30 dakika yürüyüş kaslarınızın genç kalmasını sağlar.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı ASUDE

  • yazar
  • ****
  • İleti: 632
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #76 : 14 Ağustos 2008, 01:22:27 »
bilgileriniz için teşekkürler 

Alıntı
* Günde bir diş sarmısak, kanın incelmesine yardımcı oluyor böylece tansiyonu düşüyor.


asprinin de kan cıvıtıcı özelliği vardır... genelde doktorlar tavsiye ederler...

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Su-tuz dengesi önemli!
« Yanıtla #77 : 14 Ağustos 2008, 13:56:09 »
Eğer vücudunuzun su-tuz dengesi bozulursa ciddi sağlık problemleriyle baş başa kalırsınız.

Su ve tuz hayatımız için iki önemli bileşendir. Besinlerin pek çoğunda bulunan sodyum, doğal yiyecek tuzu olarak adlandırılır. Sofra ya da mutfak tuzunun da büyük bir bölümü sodyumdur.

Sodyum sinir ve kas fonksiyonlarının devamı için çok önemlidir. Asıl görevi sıvı pompalanmasını ve gıdaların hücre zarından geçişini sağlamaktır. Bol miktarda sodyum ise yüksek kan basıncına (yüksek tansiyona) neden olur. Daha sağlıklı yaşamakiçin tükettiğimiz tuz miktarını azaltmamız gerekir. Bu doğrultuda yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

Lezzetine bakılmadan yemeklere tuz eklenmemeli, daima taze ve aşırı tuz içermeyen besinler tercih edilmeli.Satın alınan hazır ürünlerin etiketleri mutlaka okunmalı. Tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinler seçilmeli.

Sodyumlu tuzlar yerine potasyum içeriği yüksek tuzlar tüketilmeli.Masada tuz kullanmamalı.Maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi aroma sağlayıcılar tuz yerine tercih edilmeli.

Turşu, ketçap, hardal, soya sosu gibi yiyeceklerin tuz içeriği çok fazladır. Bu besinlerden uzak durulmalı ya da az tüketilmeli.Sebze ve meyve tüketimi artırılmalı.Bol su içilmeli. Su genelde az sodyum içerir. Şişe ve maden sularının sodyum içeriği etiketinden kontrol edilmeli.

Vazgeçilmez bir öğe


Su insan yaşamı için vazgeçilmezdir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutar. İnsan yemek yemeden haftalarca yaşayabilir ama susuzluğa ancak birkaç gün dayanabilir.

İnsan vücudunun büyük bir kısmı (yüzde 50-60'ı) sudan oluşur. Bu oran yaşa ve cinsiyete göre değişir. Kalori ve besin değeri olmamasına rağmen su beslenme açısından oldukça önemlidir.

Vücutta suyun yüzde 2'lik azalması ısı dengesinin değişmesine neden olurken, yüzde 7'lik azalma aşırı yorgunluk, halüsinasyon ve solunum güçlüğüne, yüzde 10'luk azalma ise dolaşım ve böbrek yetmezliğiyle ölüme neden olur.

Suyun vücudumuzdaki işlevleri şöyle özetlenebilir: Besinlerin sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınması. Hücrelerde yaşam ve sağlık için gerekli biyokimyasal tepkilerin oluşturulması. Hücrelerin, dokuların, organ ve sistemlerin çalıştırılması. Zararlı maddelerin taşınması ve atılması.

Vücut ısısının denetiminin sağlanması. Elektrolitlerin taşınması. Eklemlerin kayganlığının sağlanması. Çeşitli hastalıklara karşı korunmanın sağlanması. Cildin susuz kalmasını önleyerek daha düzgün, yumuşak, esnek ve kırışıksız hale gelmesinin sağlanması. Tokluk hissi vererek ve iştahı azaltarak kilo vermeye dolaylı yoldan yardım edilmesi.

Ne kadar su içmeli?

Su temiz ve sağlığı bozmayan kaynaklardan karşılanmalı. Dolayısıyla içilen suyun hijyenik olmasına dikkat edilmeli. Vücudun büyüklüğü, fiziksel olarak ne kadar aktif olunduğu, iklim, mevcut hastalıklar (örneğin böbrek hastalığı) gibi çeşitli etkenlere bağlı olarak su ihtiyacı bireyden bireye değişiklik gösterir.

Alınan her bir kalori için 1 ml. veya kilo başına 35 ml. su alımı önerilmekle birlikte genel olarak, sağlıklı bir kişi her gün kaybedilen vücut sıvılarını yeniden yerine koymak için 2,5-3 litre (8-10 bardak) su içmeli.

sağlık merkezi
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sigara İçenlerin Cildi Daha Kırışık
« Yanıtla #78 : 17 Ağustos 2008, 01:34:31 »
Sigara içenlerin yüzleri daha çok kırışıyor..
Dermatologlar tarafından yapılan araştırmalarda sigara tiryakilerinde hiç içmeyenlere göre 5 kat fazla kırışıklık olduğu saptanmıştır.

Sigaranın deri üzerindeki etkisi, özellikle bayanlarda daha sık görülmektedir. Dermatologlar tarafından yapılan araştırmalarda sigara tiryakilerinde hiç içmeyenlere göre 5 kat fazla kırışıklık olduğu saptanmıştır. Hatta bazı çalışmalarda sigaranın güneş ışınlarından bile etkili olduğu bildirilmiştir.

Soluk, kirli beyaz-gri renkli ve kırışık deri “sigara tiryakisi derisi” olarak tanımlanmaktadır. Sigara içenlerin %79’unda bu görünüm mevcuttur.

Sigara tiryakisi yüzünün özellikleri şunlardır:

1- Kalıcı çizgi veya kırışıklıklar,

2- Alttaki kemik çıkıntılarının belirginleşmesi sonucu çökmüş yüz ifadesi,

3- Deride incelme, hafif gri görünüm,

4- Derinin hafif turuncu-mor-kırmızı renk alması.

“Sigara tiryakisi yüzü” 70 yaşın üzerindeki kadınların yüz yapısı ile aynıdır. Sigara içenlerde kırışıklığın erken yaşta başlaması dikkate değerdir Kırışıklık oluşumu bir yılda içilen sigara miktarı ile doğru orantılıdır. Sigaranın kırışıklık yapıcı etkisine kadınlar daha fazla duyarlıdırlar. Nikotin ve sinir sisteminin uyarılması sonucu gelişen damarlardaki daralma, dokuların oksijenlenmesinde azalma, pıhtılaşmada artış, kollajen depolanmasında azalma, kırışıklık oluşumunu kolaylaştıran etkenlerdir.

Sigara cildinizi nasıl etkiler?

1- Direk toksik etki: Sigara içenlerde derinin neminin azalmış olması, onun toksik etkisine bağlıdır.

2- Mekanik faktörler: Kırışıklığın şeklini belirlemede önemli role sahiptir. Sigara içerken kullanılan yüz kaslarıyla ilgili olarak dudak çevresinde; tek taraflı içenlerde aynı tarafta kırışıklık görülmesi veya kazayağı kırışıklıkları gibi özel görünümler ortaya çıkar.

3- Genetik faktörler: Bütün sigara içenlerde “sigara tiryakisi yüzü” görünümü olmadığı için genetik faktörlerin rolü de düşünülmektedir.

4- Sigara içenlerde vücudun güneş görmeyen yerlerinde derideki elastik tabakanın, sigara içmeyen aynı yaş grubundakilere göre daha kalın ve parçalı olduğu gösterilmiştir. Derideki kronik oksijenlenmenin azalması, kollajen sentezini düşürerek belirgin kırışıklığa neden olmaktadır.

5- Sigara damarlardaki daraltıcı etkisiyle deride gri-esmer renklenmeye neden olur.

6- Sigaranın kısırlık,anti-östrojenik etkileri bilinmektedir. Östrojenin deri üzerindeki fizyolojik etkileri menapoz sonrası dönemde açıkça görülmektedir. Sigara içen kadınlarda göreceli bir hipoöstrojenik durum meydana gelmekte ve bu da deri kuruluğu ve kırışıklığa neden olmaktadır.

7- Sigara A vitamini seviyesini azaltır, dolayısıyla hücrenin bir numaralı düşmanı olan serbest radikallere karşı korunmayı azaltarak, kırışıklıkların oluşumunu kolaylaştırır. Sigara içen beyaz veya gri saçlı kişilerde katrana bağlı olarak sarımsı bir saç rengi ortaya çıkar.Sigara içerken sigaranın tutulduğu parmaklar ve tırnaklarında sarı-kahverengi renklenme ortaya çıkar. Bu bulguya “nikotin belirtisi” denir. Sigara içenlerde ağız içi daha koyudur. Hatta yanak iç yüzlerinde inatçı, sert, düzensiz beyaz tabakalar oluşabilir.

Sigara damarlardaki daraltıcı etkisi ile kan akımını bozarak, yara iyileşmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Tek bir sigara içiminin 90 dakika süren bir damarlarda daralmaya yol açabileceği gösterilmiştir. Sigara dumanında 4000 den fazla kimyasal madde bulunur ancak kan akımı azalmasından en çok nikotin sorumlu tutulmaktadır.

village
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Arı sütü
« Yanıtla #79 : 18 Ağustos 2008, 11:04:28 »
Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Kadriye Sorkun arı sütünün insan hayatı üzerindeki önemli etkileri olduğunu söyleyerek, arı sütünün insanın bağışıklık sistemini güçlendirmek için doğal besin olarak kullanılabileceğini belirtti.

Prof. Dr. Sorkun arı sütünün mucize yarattığını ifade ederek, “Arı sütü ile beslenen ana arı 3 – 4 yıl yaşarken, daha az süt daha çok polenle beslenen işçi arı ise ancak 5 ay yaşayabiliyor. Arı sütünün sırrı işte burada yatıyor” dedi.

Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Kadriye Sorkun, arı sütünün insan hayatı üzerindeki etkilerin açıkladı. Prof. Dr. Sorkun, arı sütünün ömür uzatan etkilerine de dikkat çekti.

“ARI ÜRÜNLERİ İÇİNDE ARI SÜTÜNÜN ÖZEL BİR YERİ VAR”


Prof. Dr. Sorkun, arı sütünün, arı ürünleri içinde özel bir yere sahip olduğunu vurgularken daha çok arı sütü ile beslenen ana arının ömür uzunluğu, üreme özelliği, boyut farklılığı gibi farklılıklarına da dikkat çekti.

Prof. Dr. Sorkun, aynı genetik yapıya sahip olan işçi arılarda tüm bu özelliklerin olmadığını kaydederek, “Arı sütünde, ana arının niçin bu kadar büyük, uzun ömürlü, üretken ve diğer arılarla mukayese edildiğinde daha fazla enerjiye sahip olduğunun sırrı saklıdır. Arı sütü ile beslenen ana arı 3 – 4 yıl yaşarken, daha az süt daha çok polenle beslenen işçi arı ise ancak 5 ay yaşayabiliyor. Arı sütünün sırrı işte burada yatıyor” dedi. Prof . Dr. Sorkun, arı sütünün insanın bağışıklık sistemini güçlendirmek için doğal besin kaynağı olarak da kullanılabileceğinin altını çizdi.

ARI SÜTÜ İLE TEDAVİ

Prof. Dr. Sorkun, tıp doktorları tarafından arı ürünleri kullanılarak yapılan tedavinin genel isminin apiterapi olduğunu anlattı. Türkiye'de bu konuda faaliyet gösteren bir dernek ya da sağlık kuruluşu olmadığını kaydeden Prof. Dr. Sorkun, birçok gelişmiş ülkede, bu konularda yoğun çalışmaların yapıldığına dikkati çekti. Prof. Dr. Sorkun, arı sütü ile yapılan tedaviye ilişkin ise şu bilgileri verdi:

“Gelişmiş ülkelerde arı sütü konusunda yapılan çalışmalar yüz yıl öncesine dayanmaktadır. Arı sütünün insan sağlığı açısından önemine ve çeşitli alanlarda kullanımına koşut olarak üretimi ve kullanımı konusunda yapılan çalışmalar 1950 yılından bu yana ağırlık kazanmıştır.

Arı sütünün biyolojik ve klinik özellikleri, üretim tekniği ile kalite kontrolü konusunda önemli aşamaların kaydedilmiş olması, apiterapi alanında kullanımını yaygınlaştırarak üretimi cazip duruma getirmiştir.

Hücre yenileyici özelliğe sahip olan arı sütü, besleyici ve nemlendirici gücü sayesinde saç ve cilt bakımında da mucizevi etkiler yaratıyor. Dokuyu ve cildi yeniliyor, kırışıkları gideriyor. Arı sütü tüm dünya ülkelerinde, yoğun antibiyotik kullanan, radyoterapi ve kemoterapi alan hastalarda ve enerji ihtiyacı olan sporcularla, gelişme problemi olan çocuklarda destekleyici besin olarak kullanılıyor.” (ANKA)

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Keçiboynuzu pekmezi yiyen, hastalık görmüyor!
« Yanıtla #80 : 19 Ağustos 2008, 11:13:53 »
Keçiboynuzu olarak bilinen harnup, doğanın bize hediyesi en güçlü besin kaynaklarından biri... Faydası o kadar çok ki yazımızı okuduktan sonra evden eksik etmeyeceğinizi düşünüyoruz.

“Hz.Yakup Peygamberin ekmeği”

Keçiboynuzu/ harnup (Ceratonia siliqua); Baklagiller familyasından doğal olarak Akdeniz ikliminde yetişen ve baklaları yenen her daim yeşil ağaç ya da çalı türü.
İngilizcesi “carob” ise de, genelde “St.Johns Bread” olarak bilinir. Almanca’sı da “johannisbrot” dur. Her iki lisanda da “Yakup Peygamberin Ekmeği" anlamına gelir. Yakup peygamberin çölde ekmek yerine tükettiği bir meyvedir. Yaklaşık 5000 yıldan beri bilinmektedir.

Birkaç yüzyıl öncesine kadar şeker yerine veya yapılan tatlılarda ağırlıklı olarak harnup kullanılırdı. Günümüzdeki beyaz şeker üretiminin başlaması ile bu kültür ve bu sağlıklı beslenme yapısı yok olmuştur. Harnup ağacı ilk 15 yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç 1000 kiloya kadar meyve verebilmektedir.

Keçiboynuzu diğer adıyla harnup yeryüzünün en eski bitkilerinden olup anavatanı olarak Güney Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya olup memleketimizde, Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında yaklaşık 1500 km'lik sahil şeridinde doğal olarak yetişmektedir.

Türkiye’de tıbbi bitki ihracatında en büyük pay ile 1. sırada "keçiboynuzu" yer almaktadır. "Kekik" 2.sırada, "kapari" 3.sırada, "defne" 4.sırada yer alıyor.

Olgunlaşmadan yenirse bağırsakları yumuşatır, olgunken kabızlık yapar. Yabani olanların tohumlarına Kırat veya Karat adı verilir. (0,2 gram 1 karat) Karat ölçüsü buradan gelmektedir. Tohumlarından zamk elde ediliyor ve yurt dışına ihraç ediliyor. Kağıt ve Mobilya sanayinde kullanılıyor.

Gallik asit içeriyor!


Keçiboynuzunun içerdiği gallik asiti insan sağlığı üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan bir maddedir ki, insan hayatında bu maddelerin önemi öğrenince mutfağından keçiboynuzunu ve pekmezini eksik etmek istemiyor. Gallik asit çok yönlü bir maddedir. Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir.

Gallik asitin özellikleri


Analgesic/ağrı kesici
Antiallergenic/alerjiye karşı
Antiasthmatic/astıma karşı
Antibacterial/bakteri yok edici
Antibronchitic/bronşite karşı
Anticancer/kansere karşı

Antihepatotoxic/karaciğeri toksinden arındırıcı
Antioksidant/serbest radikalleri yok edici
Immunostimulant/bağışıklık sistemini güçlendirici
Antiviral/mikroplara karşı
Antiseptic/antiseptik
Cancer-preventive/kansere karşı koruyucu
Antinitrosaminic/nitrozamin yok edici
Bronchodilator/bronş genişletici
Antipolio/çocuk felçine karşı

Dertlilere derman oluyor…

Günümüz yaşam şartların maruz kaldığımız eletromanyetik kirlilikle vücuda giren radyasyonu dışarı atma özelliğine sahip keçiboynuzu, 7’den 70’e herkesin günlük vitamin ihtiyacını karşılamaktadır.

Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkan. Balgam söktürücü gücü ve astıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır. Sigara içenler keçiboynuzuna başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle özleyeceklerdir.

Keçiboynuzunun en önemli özelliği nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır. Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır. Bu etken madde aynı zamanda bazı alerjik astım rahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki; derhal sonuç almak mümkün olabilmektedir. Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilir.

Kortizon tedavisinden başka çare bulamayan, alerjik nefes darlığı çeken ve yılın belli mevsimlerinde öksürük krizlerinin nedenli şiddetli olduğunu anlatan bir çok insanın, keçiboynuzunu kullanmaya başladıktan daha hemen ertesi gün rahatlamaya başladıkları gözlemlenmektedir.

Guatr rahatsızlığından dolayı nefes darlığı çekenler de olumlu sonuçlar aldıklarını belirtmişlerdir.

Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkandır. Balgam söktürücü gücü ve astıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır. Sigara içenler
keçiboynuzuna başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyeceklerdir.

Keçiboynuzu, insanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir. Özellikle sigara içen insanlarda akciğer kanserine yakalanma riskinin ne kadar yüksek olduğu, bu konuyla ilgili hemen her klinik deneyde ortaya konmaktadır. Keçiboynuzunun bu koruyucu özelliği Allah’ın insanlara olan bir lütfudur.

Keçiboynuzu akciğer kanserini önleyen mükemmel bir meyvedir. Ancak, akciğer kanserine yakalanmış olanlar için tedavi etme gücü çok zayıftır. Bir bitkinin hastalığı önleyici özelliği ile hastalığı tedavi etme özellikleri birbirlerinden farklı şeylerdir. Keçiboynuzunun akciğer kanserini tedavi etmekteki gücünü artırıcı farklı etkin maddeler içeren ikinci bir bitkiye ihtiyaç vardır. Bu ikinci takviye bitki kırmızı turptur.

Keçiboynuzunda kolesterol bulunmaması ayrı bir avantajdır. Kaffein ve theobromine içermediği için de tansiyon problemi olanların rahatlıkla uygulayabilecekleri bir kürdür. Fosfor ve kalsiyum bakımından zengindir. Bu nedenle osteoporoz rahatsızlığı olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir destekleyicidir.

Keçiboynuzu (harnup) pekmezinin faydaları


1kg. pekmezde; 8069mg.Potasyum – 698mg.Kalsiyum -  565mg.Fosfor – 147mg.Sodyum – 383mg.Magnezyum - 3,54mg.Demir - 2,4mg.Bakır - 3,2mg.Çinko 3,9mg.Mangan bulunur.

Kalsiyum bakımından çok zengin (sütün 3 katı.)
İçindeki E vitamini sayesinde; öksürük, grip, kemik erimesi ve kansızlık durumlarında vücuda yardımcı.

Balgam söktürmeye, göğsü yumuşatmaya, bronşları açmada etkili. Sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına karşı vücuda yardımcı olur (Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)
Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite karşı vücuda yardımcı oluyor.

Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizliyor. Mideye kuvvet veriyor.
Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri bulunuyor.

Yüksek doğal şekerler, zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A, B, B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağı.

Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer rahatsızlıklarında vücuda yardımcı oluyor. Kanın zehirli maddelerini temizliyor.
Kalp rahatsızlıklarında doğal destekleyici bir ürün.

İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahip.
İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atıyor

Doğal bir dopingdir.

Keçiboynuzunun herhangi bir yan tesiri bulunmuyor.Hem besleyici hem de besin değeri olan keçiboynuzudur.

Doğal harnup pekmezinde bulunan o güzel damak tadı değişerek ağızda burukluk kıvamında koyuluk pelteleşme görülebilir. Pekmezde bulunan bu ani değişikliğin sebebi keçiboynuzu hammaddesi kırıldıktan sonra taze olarak bekletilmeden hemen üretim yapılmasıdır.Keçiboynuzu kırıldıktan sonra bir müddet bekletilip üretime geçilmesi en iyisidir. O zaman pelteleşme görülmez!

Aynı zamanda tamamen doğal olarak üretilmiş olan harnup pekmezi aşırı soğukların etkisi ile koyulaşabilmektedir. Koyulaşmış olan pekmez cam kavanozda oda sıcaklığında normal halini alır.

Daha çabuk sonuç alırım diye kesinlikle abartarak kullanmayınız. Uygulama sürelerine ve miktarlarına kesin olarak uyunuz. Doğa bir denge, nizam ve kural üzerine kuruludur ve de belirli kurallara göre çalışmaktadır. İnsan da, doğanın bir parçası olduğuna göre, insan vücudu da aynı şekilde belirli dengeler çerçevesinde çalışmaktadır. İşte, günümüzde bilim adamları ekolojik dengeden, biyolojik dengeden ve de daha bir çok dengelerden bahsetmekteler ve bu dengelerin bozulması durumunda dünyamızı nedenli büyük felaketlerin beklediğini vurgulamaktadırlar.

Örneğin; Demir, insan vücudu için hayati önem taşıyan bir maddedir. Demirin eksikliğide, fazlalığı da insan vücudu için zararlıdır. Bazı insanlar vitaminlerin çok faydalı olduklarına inandıklarından dolayı vitamin haplarını fazla fazla kullanırlar. Çünkü, fazlasının insan vücuduna zarar vermediğini zannederler. Unutmayınızki, vitaminlerin eksikliği sağlığımız açısından hayati önem taşırlarken, fazlası da vücudumuza zarar verirler. Aynı şekilde size önerilen bitkileri de belirtildikleri şekilde kullanmak gerekir. Fazla kullanarak daha çabuk sağlığıma kavuşurum diye düşünmek yanlıştır.

Kaynaklar:
Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu/ Bitkisel Sağlık Rehberi
Dr.Mehmet Göbelez/ Gıdalarımız ve Sağlığımız
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2398
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #81 : 19 Ağustos 2008, 11:31:22 »
asprinin de kan cıvıtıcı özelliği vardır... genelde doktorlar tavsiye ederler...
 
 
 
asude kardeşim hatırlattı bende...geçen aylarda,hasan arıkan hocaefendiden duyduğum bir sözü hatırlatayım.......hz. ustaz "aspirini dişlerinin arasına bölerek koyar,boyundan yukarısının doktoru aspirindir buyurmuşlar.."".........

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Tam buğday ununun hikmeti
« Yanıtla #82 : 19 Ağustos 2008, 11:57:26 »
Çok değil bundan 50 yıl önce ürettiği buğdayı yakındaki değirmene götüren köylü, değirmen taşları arasında buğdayın tamamından öğütülmüş kara değirmen unu elde ediyordu. Bu un çok ince eleklerden geçirilerek beyaz un ayrılabiliyordu ancak bu da herkesin kolaylıkla ve düşük maliyetle ulaşabildiği un değildi.

“Modern” değirmenler buğdayın kepek ve tohum kısmını ayırıp sadece nişastalı bölümünü çok ince çekerek ve içine bazen de kimyasal ağartıcılar katarak beyaz unu yaygınlaştırdılar.

Beyaz un bütün zenginliği soyulmuş undur

Anadolu insanı için buğday ne anlam taşıyorsa Çinli için pirinç, Perulu için mısır, İskoç için yulaf da o anlamı taşıyor: Hayatı sürdürmek için en temel besin kaynağı...

Bir tahıl tanesi o kadar besleyici ki... Her bir tane 3 bölümden oluşuyor; tohum, unsu öz (endosperm) ve kepek. Toprağa ekilen tane yaprak çıkarıp kendi besinini üretebilir hale gelinceye kadar unsu özden aldığı besin onun yaşamasını sağlıyor.

Tahılların tohum kısmı zengin bir protein, mineral, vitamin, özellikle antioksidan E vitamini kaynağıdır. Tahıl, tohum kısmı ile birlikte öğütülürse, tohumda bulunan doğal yağlar nedeniyle 14 gün gibi kısa bir sürede acılaşabilir. Bu nedenle günümüzde un üreticileri tahılların besleyici tohum kısmını ayırmakta ve una katmamaktadırlar.

Kepek kısmında ise lif, mineraller ve protein bulunur. Sindirim sistemine tokluk hissi verir, kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Fakat unun rengini esmerleştirdiği, hamur yoğurmayı zorlaştırdığı ve içine katıldığı hamur işini daha lifli, kimilerine göre kaba hale getirdiği için çoğu una katılmaz.

Günümüzde hemen her unlu mamulde kullanılan beyaz un, tohum ve kepekte bulunan tüm bu besleyici değerlerden yoksundur. Beyaz buğday unu vitamin ve minerallerinin yüzde 80’ini, lif içeriğinin yüzde 93’ünü kaybetmiştir.

Tahılların hangi tür değirmen ile öğütüldüğü de çok önemlidir. Günümüzün “modern” değirmenlerinde sadece nişastalı kısım (unsu öz) çekilir. Un “teknolojik” değirmenlerde öğütülürken aşırı ısınması nedeniyle besin değerinde kayıplar olur. Bu değirmenlerde çok ince öğütüldüğü için beyaz un kana daha hızlı karışır. Çekildikten sonra daha hafif ve ince bir un olması için ağartılır ve kimyasallar katılır. Tohum bölümünden ayrılmış buğday incecik çekilip bir de kimyasallarla makyajlandığında ortaya raf ömrü son derece uzun bir un çıkar. Market raflarında senelerce durabilen bu ürünün, besleyici değerinden çok şey kaybedilmiş olur.

Tam buğday ununun hikmeti

Tam buğday unu / entegral un / köy unu / kara un / esmer un gibi isimlerle anılan un türü buğdayın, kepek ve tohum da dâhil olmak üzere tamamının öğütülmesi ile elde edilir. Dolayısıyla besleyici değeri daha yüksektir. Beyaz unun karakteristik bir tadı yokken tam buğday unu fındıksı bir lezzete sahiptir.

Eğer bulabilirseniz, en iyi un türü köylerde taş değirmende buğdayın tamamından öğütülen “kara değirmen unu”dur. Geleneksel yöntemde su veya rüzgâr kuvvetiyle çalışan taş değirmenler unu öğütürken ısıtmaz ve daha kaba taneli olarak çeker. Modern değirmenlerden daha kalın öğütülmüş olduğu için, beyaz una oranla kana daha geç karışır.

İçinde ağartıcı kimyasallar kullanılmadığı için böcekler de bayılır. Tam buğday ununuz böceklenirse eleyip eleğin üzerinde kalan kısmını atarak ununuzu kullanabilirsiniz. Saklamak içinse serin ve karanlık bir yeri veya buzdolabını tercih edin.

Tam buğday ununa çok fazla talep olmadığı için her markette satılmıyor. Büyük marketler veya doğal ürün dükkânlarından bulabilirsiniz. Başka bir seçenek, un değirmeni olan bir köyden kargoyla göndermelerini istemek.

Kepekli un, tam buğday unundan farklıdır. Beyaz una sonradan kepek ilave edilmesiyle üretilir. Tam buğday unu doğa tarafından belirlenen oranda kepek ve tohum içerirken, kepekli una insan eliyle belirlenmiş oranda kepek eklenmiştir.

Buğdayın yanı sıra çavdar, yulaf, mısır gibi diğer tahılların unlarını alırken de “tam” tahıldan çekilmiş olanlarını bulmaya çalışın. İnce öğütülmüş olanlarını değil, daha kalın “dişli” öğütülmüş olanlarını tercih edin. Her tahılın besleyici değeri farklıdır ve her biri nimettir.

Beyaz Unsuz Şekersiz Hamur İşleri kitabından alıntıdır.


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Şişmanlatan 10 Yiyecek Yalanı
« Yanıtla #83 : 20 Ağustos 2008, 12:04:21 »
Pinokyo yalan söylediği zaman, burnu uzadı. Diyetiniz ile ilgili kendinize yalan söylediğinizde, bu sizin burnunuzu uzatmayacak.

1. Yemeyi hak ettim
Kendi kendini sabotaj etmenin klasik bir örneğidir. Tam olarak, neyi hak ediyorsunuz? Biten bir ilerlemeyi? Daha kalın baldırları mı? Yiyeceklerle kendi kendine meditasyon, her zaman perişan bir duygubırakan, öğrenilen bir davranıştır. Bunun yerine iyi bir antremanda veya yeni koşu çorabı gibi şımartıcı şeyler gibi yiyeceksiz mükafat sistemi oluşturun. Yiyecek yatıştırmaları duyularını derece derece değiştirme üzerinde yoğunlaşın. Uyuşukluk etkisi kısa sürelidir fakat sonuçları üzücü bir şekilde sürüp gider.

2. Sabah kahvaltılarını atlayarak kalorimi korudum
Atlanan sabah kahvaltıları, metabolizmanızı düşürür ve bu da yediğiniz bir sonraki öğünde daha çok yersiniz. Sağlıklı bir sabah kahvaltısını atlamanız, cipsleri mideye indirme ve öğleden önce dalma serbest ruhsatını size vermez. Bazı çerezler, 1500+ kaloriye sahiptir. Düzenli olarak veya sıklıkla bunları yemek, kan şekeri seviyenizi ve kızgınlık hissinizi tutar.

3. Ufak bir yiyecek serbest!
Serbest atıştırma yanıltıcıdır. Ofiste 500 kalorilik küçük tatlı veya ekmek, pahalıya mal olur. Dahası, yiyecek serbest olduğunda, alt ortalama standartlar oluşturulması gerekir. Bayat mı? Ayıklanmış mı? Bunlara dikkat etmeden yiyorsanız yanılıyorsunuz.

4. Genellikle yiyeceği reddetmek zordur.
Anneniz veya arkadaşınız bir yemek sunduğu zaman, aç olmasakta o yemeği kabul etmeniz gerektiği hissine kapılırız. Bu durum eğer sıklıkla ortaya çıkıyorsa; kibarca geri çevirmenizde bir sakınca yok. Biraz kurnazlık ve incelik gerektiren durumlarda, şu an tok oluğunu ve sadece göz hakkı için bir parça tadına bakabileceğinizi ısrar ederken kabul edin. Niyetinizi belli ederseniz, pastanın koca bir dilimini silip süpürmek zorunda kalmanız ihtimalide muhtemelen azalır.

5. Mısır, sosis olmadan her şey aynı değildir.
Yeni bir alışkanlı yaratın ve kalıcı yapmak için uğraşın. Kendi patlamış mısırınızla sinemaya gidin. Birşey yemeden iki saat boyunca kalarak kendinizle gurur duyun. Yeni bir alışkanlık oluşturunca, bu alışkanlıkları davranış haline getirirsiniz ve yeni bir alışkanlık olana kadar tekrar edersiniz.

6. Süper beden olmak ve korumak
Yiyeceklar kısıtlı değildir. Yarım porsiyonun tam fiyatını ödüyorsanız; kendinize karşı doğru davranmanızdan mutlu olun. Daha az için çok ödeyin.

7. Savurganlık olmamalı
Yiyecekleri atmak kolay gelmiyor ancak mideyi çöp tenekesi olarak kullanan çok kişi var. Tadı güzel olmamasına rağmen kaç çikolata ve çerez yediniz? Doymanıza rağmen tabağınızdaki yemeği kaç kere bitirdiniz?Aşırı yemek, kalan yiyecekleri atmak gibi müsrifliktir.

8. Her parti bahaneniz olmasın
Her bir araya gelme yemek yemek için bir bahane midir? Yiyecek yakıttır, parti hilesi değil. Yiyecek veren kimseden ziyade konuşmalara ve arkadaşlıklara odaklanın. Belki bu ortamda bir yastıkta yaşlanacağınız biriyle tanışabilirsiniz.

9. Bir kereden bir şey olmaz. Şeytan ayrıntılarda gizlidir. Bir günde 100 kalori, bir yılda ek 10 kg'a dönüşür. Bahaneler üzerine çaılşmaları denemek yerine, enerjinizi test etmeye yöneltin, sadece bir kere tatmak duygularınızı bastırmasada ucunda zayıf kalmak ödülünüzdür.

10. Doğru yemek yemek çok komplike ve çok pahalıdır. Özellikle tembel hissettiğimizde, bu küçük palavra, bir torba cipse karşı bir elmanın ve yoğurtun maliyetini ağırlaştırana kadar, makul görünür. Ucuz kararlar sonucu olarak yağ artışını eritmede diğer bir eğitim sezonunu için ihtiyaçları çıkararak ne kadar para biriktirirsiniz. En sevdiğiniz ucuz 20 yiyeceğin listesini yapın ve tutumlu hissettiğinizde bu listeyi kullanın.

Sophie Pachella

village
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bağırsak hastalıklarının ilacı sakız
« Yanıtla #84 : 21 Ağustos 2008, 19:36:44 »
İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, bağırsak ameliyatı sonrasında sakız çiğneyen hastaların bağırsak işlemlerinin daha hızlı bir şekilde normale döndüğü ortaya çıktı.

Karın ameliyatlarının sonucu olan bağırsak tıkanmalarının veya bağırsak işlevsizliğinin ağrı ve sağlık sorunlarına neden olabileceği bildirildi. İngiltere'de yapılan bir araştırma sonucunda bu sorunun sakız çiğneyerek, ucuz ve etkili bir şekilde çözülebileceği ifade edildi.

Sanjay Purkayastha ve St. Mary's Hastenesi'nin doktorları, günde 3 kez şekersiz sakız çiğneyen 158 hastadan alınan 5 örneğin incelendiği araştırma sonucunda, sakız çiğneyenlerin çiğnemeyenlere göre ortalama 1.1 gün daha az tuvalete çıktığını belirtti.

Uzmanlar, araştırma sonucunda sakız çiğnemenin sindirim sistemindeki sinirleri uyardığını ve gastrointestinal hormonları tetiklediğini ortaya çıkardı.
19.08.2008

Kaynak : İHA
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Karpuzu sakın buzdolabına koymayın!
« Yanıtla #85 : 21 Ağustos 2008, 23:07:18 »
Karpuzu buzdolabına koymak neden zararlı? İşte...

Karpuzu sakın buzdolabına koymayın!

Oda sıcaklığında muhafaza edilen kesilmemiş karpuzlar, buzdolabında saklanan ya da dalından yeni koparılmış karpuzlardan daha fazla hücre koruyucu antioksidanlar (özellikle likopen ve beta karoten) içerirler.

SOĞUK ZARARLI

Karpuz dalından koparıldıktan sonra da olgunlaşmaya ve antioksidanlarını geliştirmeye devam eder.

Ancak soğuk, bu gelişme sürecini kısaltır. Bu yüzden kesmedikçe, karpuzlarınızı buzdolabının dışında saklamaya özen gösterin. Ancak meyveyi kestikten sonra, bozulmaması için mutlaka buzdolabında muhafaza edin. Soğuğun verdiği lezzeti tatmak isterseniz, servisten hemen önce soğutun. Ve kesmeden evvel karpuzu mutlaka yıkayın.
 
bugün
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ginko Biloba(Akıllı Bitki)
« Yanıtla #86 : 22 Ağustos 2008, 11:51:29 »
Dolaşım üzerinde olumlu etkileri olan, güçlü bir antioksidan bitkidir. Kalp, beyin ve tüm vücut oksijenizasyonunu çoğaltır. Zihinsel fonksiyonları arttırır (akıllı bitki olarak bilinir) ve kas ağrılarını azaltır. Ayrıca kan basıncını düşürür, kanın pıhtılaşmasını, dolayısıyla damarları tıkamasını önler ve güçlü bir yaşlanma geciktiricidir.

Antioksidan destek olarak günde 160-320 mg olarak kullanılır. Gingko Biloba, Standardized Extract, Ginkobil, Gikoplus gibi isimlerle pazarlanmaktadır.

Alzheimer hastalığının belirtilerini azaltır, ilerlemesini yavaşlatır. Baş dönmesi, kulak çınlaması, baş ağrısı, bunaltı ve depresyon belirtilerini iyileştirir.

Şeker hastalığının dolaşım sistemi ve sinir sisteminde oluşturduğu hasarı sınırlar. Diyabete bağlı nöropati dışında diyabetik göz hastalığında da yararlı olabilir. Beyin gücünü optimumda tutar. Belleği korur, hatırlamayı kolaylaştırır.

Kalp krizi ve beyin felci-inme riskini azaltır. Gözde yaşlanma sonucu gelişen makula dejenerasyonunu ve katarakt sorunlarını geciktirir. Antioksidan etkilidir

Sağlık Bilgileri
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Sebzelerin dondurularak korunması
« Yanıtla #87 : 22 Ağustos 2008, 19:47:07 »
Sebzelerin dondurularak korunması gıda açısından olduğu kadar beslenme yönünden de önem taşıyor. Herkesin bilmesi ve ağzının tadının kaçmaması, hatta artması için yapılması gerekenler şöyle sıralanıyor...

 

KUŞKONMAZIN DONDURULMASI
Kuskonmazlar 15 cm uzunluğunda kesilir. Sap kısımları atılır. Sonra iyice yıkanır. İriliklerine göre 3-6 dakika arası haşlanır. Sonra içlerinden kırılmış, rengi bozuk olanlar ayıklanır. Daha sonra paketlenip hemen dondurulmalıdır.

YEŞİL FASULYE
Sap, çöp ve yabancı maddelerden ayrıldıktan sonra yıkanırlar. Sonra uçları kesilir. Dilimleyerek veya bütün halde 2-3 dakika haşlanır. (Dilimlenecek fasulyeler önce haşlanıp sonra kesilebilir de.) Bu şekilde tat veren maddelerin kaybı azalır. Haşlanan fasulyeler çabucak paketlenir ve soğutulur.

HAVUÇ
İyice yıkanır. Kök ucu ve yaprak dipleri kesilir. Kabukları soyulur. Büyük havuçlar dilimlenir. Dilimler küçük parçalardan temizlenir ve haşlanır. Havuçlar genellikle olgunluk, irilik ve yapılarına göre değişmek üzere 2-8 dakika arasında haşlanır. Kaynar su içerisinde de haşlanabilir. Haşlanmış havuçlar paketlenir ve hemen dondurulur.

KARNABAHAR
Büyük beyaz başlı, düzgün yüzeyli ve çiçek salkımı çok kalın olmayan karnabaharlar dondurma için uygundur. Önce kesilerek saplarından ayrılır, iç gövde çıkarılarak çiçek salkımları birbirinden ayrılır.

Salkımlar 5 cm den daha büyük olan parçalar halinde kesilerek küçültülür. Bu parçalar temizlenir ve yabancı maddelerden ayıklanır. Yıkandıktan sonra 4-5 dakika haşlanır. Sonra soğuk su içerisinde soğutulur. Soğutulmuş parçalar süzülerek suyundan ayrılır, seçilir, paketlenir ve soğutulur.

SOĞAN
Bütün veya doğranmış olarak dondurabilir. Dondurulacak soğanların kök ve tepe kısımları kabuklarının soyulmasından önce veya sonra uzaklaştırılabilir. Daha sonra iyice yıkanır. Yıkama sırasında soğan kabuklarının büyük bir kısmı uzaklaşmış olur. Yıkanan soğanlar 3-6 mm boyutunda kesilerek paketlenir ve dondurulur.

YEŞİL BİBER
Sap kısmı ve çekirdekleri kesilerek çıkartılır. Uzunlamasına ikiye ayrılan biberler basınçlı su ile yıkanarak kalan çekirdekler de atılır. İsteğe göre ikiye bölüner veya dilimlener. Haşlanarak veya haşlanmaksızın dondurulabilinir. Haşlanmış biberler 6 ay kadar iyi bir şekilde muhafaza edilir. Ancak bu süreden sonra tat değişmeleri meydana gelebilir. Biberlerin bakteri ve küf sayısının düşük olması isteniyorsa 2 dakika haşlamak gereklidir. Bu işlemlerden sonra paketlenir ve dondurulur.

ISPANAK
Ispanaklar önce bir yüzey üzerinde seçilir, yabancı madde ve istenmeyen kısımlar uzaklaştırılır. Sonra su dolu bir kabın içerisinde iyice yıkanarak kum, böcek, kir ve parçalanmış yapraklardan ayıklanır. Bu yıkama işlemi bir kaç kez tekrar edilmelidir. Ispanakların kum ve kirlerden tamamen arındığı anlaşılınca yıkamaya son verilir.

Yıkanmış ıspanaklar kaynar suda 2 dakika haşlanır ve soğuk su ile hemen soğutulur. Haşlamadan sonra sararmış yapraklar daha kolay görülür. Bu nedenle son bir seçme işlemi daha yapılır. Haşlanmış ve soğutulmuş ıspanaklar suyu süzülür. İsteğe göre bütün yapraklar halinde veya doğranmış olarak paketlenir ve dondurulur.

saatlimaarif

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sebzeleri doğal zamanında yemeli!
« Yanıtla #88 : 22 Ağustos 2008, 22:14:42 »
Teşekkürler enfa,şimdide tersi bir makale;

*********************************

Sebzeleri doğal olarak yetiştiği mevsimde tüketmek en sağlıklısı… Peki hangi sebzenin hangi ayda yetiştiğini biliyor musunuz? iyibilgi özel

Sebzeleri doğal zamanında yemeli!

Mevsiminde yenen doğal sebze ve meyveler dengeli beslenmenin ilk şartlarından, sağlık kaynağımız doğal gıdalar; vitamin ihtiyacını karşılıyor, enerji veriyor, metabolizmanın düzenli çalışmasına yardımcı oluyor.

Sebzeler ve doğal yetiştiği aylar

Bamya: haziran- temmuz- ağustos
Barbunya: nisan- mayıs- haziran
Beyaz lahana: kasım- aralık- ocak- şubat
Bezelye: nisan- mayıs- haziran
Brokoli: ocak- şubat- mart
Çarliston ve dolmalık biber: haziran- temmuz- ağustos- eylül
Çilek: mayıs- haziran
Dereotu: yılın her mevsimi
Domates: haziran- temmuz- ağustos- eylül -ekim- kasım
Havuç: eylül- ekim- kasım- aralık- ocak- şubat- mart
İç Bakla: nisan- mayıs- haziran
Ispanak: kasım- aralık- ocak- şubat- mart
Karnıbahar: kasım- aralık- ocak- şubat- mart
Kereviz: kasım- aralık- ocak- şubat
Kırmızı lahana: kasım- aralık- ocak- şubat
Kırmızı közlemelik biber: ağustos- eylül- ekim
Kuru soğan: yılın her mevsimi
Madımak: mayıs
Mantar: eylül- ekim
Maydanoz: yılın her mevsimi
Marul: nisan- mayıs- haziran
Patates: yılın her mevsimi
Patlıcan: haziran- temmuz- ağustos- eylül- ekim- kasım
Pırasa: kasım- aralık- ocak- şubat- mart
Salatalık: mayıs- haziran- temmuz- ağustos- eylül- ekim
Semizotu: nisan- mayıs- haziran
Sivri biber: haziran- temmuz- ağustos- eylül- ekim
Taze fasulye: mayıs- haziran- temmuz- ağustos- eylül
Taze yeşil kabak: kasım- aralık- ocak- şubat- mart
Turp: ocak- şubat- mart

Ağaçta büyüyen meyveler için yukarıdaki durum söz konusu değil ama bunlarında depolanma suresi boyunca kullanılan ilaçların zararını en aza indirmek için; yıkama işleminde titiz davranmak gerektiği belirtiliyor. Çilek üretimi farklı olduğu için belirtmek gerekir:

Hangi aylarda ne şekilde beslenmeli

Ocak: Sebze ve et suyu ile hazırlanmış çorbaları sofranızdan eksik etmeyin. Hareketsiz geçen soğuk kış günlerinde çorbalar bağırsak sistemini düzenler. Soğuk havalarda vücuda direnç veren balık ve baklagiller de en çok tüketilmesi gereken besinlerden.

Şubat: Kansere karşı etkili lahanagilleri (lahana, brüksel lahanası, karnabahar ve brokoli) sık sık yiyin. Bol betakaroten içeren havuç ile salata, zeytinyağlı yemek veya havuç suyu hazırlayın.

Mart: Mart, yaza hazırlık ayıdır. Hafif beslenmeye başlamanın tam zamanıdır. Mart, aynı zamanda ilkbahara geçiş ayıdır. Bu nedenle hafif bir o kadar da direnç verici besinleri tüketmeye özen göstermek gerekir. Balık, ızgara et, sebze ve meyveler bol tüketilmeli.

Nisan: Kuzu etinin en taze ve lezzetli zamanı. Bu aylarda et olarak kuzu etini tercih edin. Sütlü hafif tatlılar pişirin. Sabah kahvaltısında ve geceleri yatmadan önce bir bardak süt için. Hafif ama sağlıklı beslenerek ve açık havada düzenli yürüyüşler yaparak fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz.

Mayıs: Çilek kısa omurlu bir meyve. İçeriğindeki zengin vitamin (özellikle C vitamini) ve mineraller sayesinde ani enerji verip, geçiş mevsiminde ortaya çıkan yorgunluk belirtilerini giderir.

Haziran: Kısa ömürlü dut ve kirazı bu ayda bol bol tüketin. Her ikisi de zengin vitamin ve mineral kaynağı.

Temmuz: Semizotu, balıktan sonra en çok omega-3 içeren sebze. Vücut tarafından üretilmeyen bir yağ asidi olan Omega-3, kalp hastalıklarına, zihinsel karışıklığa ve bunamaya karşı etkili.

Ağustos: Yaz meyve ve sebzelerinin en olgun zamanı. Meyveleri bol yiyin. Bunun yanı sıra balık, zeytinyağlı sebze, hafif soslu makarnaları günlük öğünlerinize paylaştırın.

Eylül: Kışa hazırlık ayıdır. Vücudu soğuk mevsime hazırlamak gerekir. Bol balık, sebze, meyve ve makarna gibi enerji verici karbonhidratlar ağırlıklı beslenin. Mürdüm erik ve fındığı hergün belli bir miktar tüketmeye özen gösterin.

Ekim: Omega-3 içerikli cevizin tam zamanı. Cevizi bu aylarda bol bol tüketin. Ayrıca mantarlı nefis yemekler pişirebilirsiniz. Mantar, balık, et ve sebzelere çok yakışır. Mantarı Izgarada üzerine peynir serperek pişirip kahvaltıda da yiyebilirsiniz.

Kasım: Balkabağından bol bol yararlanın. Çorbası, tatlısı ve pastası ile nefis lezzetler hazırlayabilirsiniz . Balkabağını ayrıca etli sebze yemeklerine de ilave edebilirsiniz. İçerdiği bol betakaroten sayesinde kansere karşı etkili bir sebze.

Aralık: Soğuk algınlığı hastalıklarına yakalanmamak için sağlıklı beslenin. Portakal veya greyfurt suyu için. Ispanak, baklagil, et, yoğurt, muz, elma ve kuruyemişleri bol tüketin.

 Nihal Doğan
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Kahraman

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 116
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #89 : 22 Ağustos 2008, 22:35:08 »
....bu forumu ve konuları inceleyip değerlendirdiğimde çok ama çok emeğin ve hayatımızı kolaylaştıran çok önemli paylaşımların olduğunu gördüm....binlerce defa Allah razı olsun...


Taze yeşil kabak: kasım- aralık- ocak- şubat- mart   ....ay olarak bi yanlışlık olabilirmi..:))
..Ey Rabbimiz! Bazı yüzlerin ağarıp,bazı yüzlerin kararacağı günde; bizi yüzleri ak,gönülleri pak olan,sevgili resülünün bayrağı altında toplanan mesut insanlar zümresine kat.O'nun(sav) yanında cennete girmeyi,mübarek Cemalini görmeyi,Senin dostlarınla komşu olmayı ve en büyük makam olan rızana ulaşmayı nasip eyle. Amin.