Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 366962 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Stresli ve yorucu bir günde melissa çayıyla rahatlayın
« Yanıtla #60 : 01 Temmuz 2008, 04:46:50 »

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genetik Anabilim Dalı Başkanlığı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Elif Tuncer, melissa bitkisinin sinirsel kökenli çarpıntılarda, hafif depresyon, sıkıntı ve streslerde rahatlatıcı rol oynadığını, psikolojik rahatsızlıklardan kaynaklanan sıkıntı verici olayların düşüncelerini zihinden uzaklaştırmakta yararlı olduğunu belirtti.

Çayın kasları gevşetici özelliği bulunduğunu dile getiren Tuncer, "Melissa, büyük bir huzur verir. Melisa bitkisi özü, sinir sistemini gevşetici ve uykuyu kolaylaştırıcıdır. Uyku getirdiği bilinen yoğurtla bir araya gelince de bütün gece gözünü bile kırpamayanlar için birebirdir." dedi. Sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklarda, mide spazmında, sinir sistemi ve kalp rahatsızlıklarında tansiyonu düzenleyici olarak ağrı kesici ve rahatlatıcı olarak da kullanılan melissanın zekâyı artırdığı, mide ülserine iyi geldiği, kaynatılarak suyu vücuda sürüldüğünde ter kokusunu kestiği ve beyin damarlarını açtığı bilinirken, hiçbir yan etkisi de bulunmuyor.

Fatih Yalçıner

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Dağ kekiği ile mikroplara güle güle
« Yanıtla #61 : 06 Temmuz 2008, 20:13:30 »
Doğal antibiyotik özelliğine sahip kekik, vücudu mikroplardan arındırıyor ve aynı zamanda mikrobik hastalıklara karşı koruyucu özelliği var.

 
Kaç tür kekik var?

Dünya’da yaklaşık 100 tür kekik yetişiyor. Türkiye’de 33 tür kekik olduğu tespit edilmiş.  Taşlı ve güneşli yeri sever. Yılda 12.000 ton kekik hasat çıkıyor, 9000 ton ihraç ediliyor, 3000 ton yurt içinde tüketiliyor.

En çok kekik Türkiye’de yetişiyor!
Dünyada yıllık 60 – 70 ton kekik yağı üretiliyor. Dünya kekik yağı ihtiyacının % 10’u Türkiye’den çıkıyor.   Türkiye Kekik ihracatında dünyada ilk sırada. En fazla Toroslar’da Isparta-Sütçüler kasabasında toplanıyor yaklaşık yılda 50 ton.                       

Mikropları temizliyor!
Tıbbi kekikte; thymol (antiseptik) ve karvakrol (kozmetikte kullanılan madde) bulunur. Thymol solunum yolu ile mikropları atar, yağ lambası (buhurdanlık) üzerine damlatılan kekik yağı evin mikroplu havasını temizler.

Hangi hastalıklara iyi geliyor?
Antiseptik, antispazmotik, iştah açıcı, tansiyon yükseltici, genel uyarıcı, idrar söktürücü, bakterilerin oluşmasını önleyen özelliklere sahiptir. Saman nezlesi, yorgunluk, düşük tansiyon, boğmaca, nefes darlığı, romatizmal hastalıklar, enfeksiyonlu hastalıklar, uykusuzluk, kan dolaşım bozukluğu ve bağırsak parazitlerine iyi gelir.

Nasıl kullanılıyor?
Bir yemek kaşığı kadar ufalanmış kekik, 150 ml. sıcak su ile 5 – 10 dakika demlendikten sonra ılık olarak içilir.  Hastalık dönemlerinde günde 2–3 defa uygulanması tavsiye edilir.

Mikrobik hastalıklara karşı vücudu korumak ve biriken toksinleri atmak için günde damıtılmış saf kekik suyu kullanılabilir. Kekik suyu ayrıca diş temizliği ve diş etlerinin güçlenmesinde çok faydalıdır. Günde 5 bardaktan fazla tüketilmemeli, hamileler kullanmamalı, mukozaya zarar veriyor.           

Ayrıca; salatalara, soslara, çorbalara, et ve sebze yemeklerine katılır. Hem lezzet verir, hem de hazmı kolaylaştırır.

Et kurutulurken yanına kekik demeti asılıra mikroorganizma üremesini engeller.

Doğal kekik nasıl alınır?
Kekik alırken; yeni mahsül ve dalında kurutulmuş demet halinde  satılanlar tercih edilmelidir.
Kurutulurken sağlıklı ortamda kurutulup kurutulmadığını rengi ve kokusundan anlayabilirsiniz.
Rengi canlı, kokusu keskin olmalı!

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Şeker hastalığına “kara hindiba”
« Yanıtla #62 : 10 Temmuz 2008, 10:49:11 »
Hastalanmadan yaşamak veya hastalıklardan kurtulmak için, önce hastalıkları tanımak ve neden olduklarını öğrenmek gerekiyor.

Hastalıklardan kormak yerine, korunmak yolunu seçebiliriz. Bunun içinde hastalıkları tanıyıp, düzenli ve sağlıklı beslenerek, doğanın bize verdiği zenginlikleri değerlendirerek sağlık, sıhhat ve afiyetle huzurlu bir yaşam geçirebiliriz...

Şeker hastalığına sebep nedir?

Şeker hastalığı, en sık rastlanan iç salgı sistemi aksaklıklarından biri. Diabet olarak da adlandırılan bu hastalığın temel problemi, kandaki şeker düzeyinin yüksek olmasına karşın hücrelerde bu oranın düşmesidir. Pek çok nedenden kaynaklanabilen bu durum, öncelikle atardamarlarda ve kılcal damarlarda etkili olan değişik komplikasyonlarla ortaya çıkar.
Genelde şeker hastalığına yol açabilecek belirgin bir neden bulunamamıştır. Kalıtımsallıkla, yaşla, şişmanlıklar veya stresle ilgili olabilir. Bedenin strese karşı gösterdiği tepkilerden biri, böbreküstü bezlerinde aktivite artışıdır ve bu durum kandaki şeker düzeyinin yükselmesine yol açar.
Sebep ne olursa olsun ortaya çıkan sonuç, yüksek bir kan şekeri düzeyi, şekere açlık çeken hücreleri kilo kaybı, aşırı susama, aşırı idrar, güç kaybı ve kayma girme olasılığıdır.
Şeker hastalığının tedavisinde ve kontrol altında tutulmasında beslenme biçimi çok önemli rol oynar. Burada amaç, yalnızca bol karbonhidratlı besinlerden kaçınmak değil, aşamalı olarak kana glikoz karışmasını önleyebilecek gerçek bir beslenme planı oluşturmaktır. Bu tarz hastalıklar doktor kontrolünde tedavi edilmelidir.

Şeker hastalığına faydalı bitkiler

Doktorunuza danışarak bitki desteklerinden de faydalanabilirsiniz. Kandaki şeker düzeyini düşüren veya içerdikleri insülin benzeri maddeler sayesinde başarılı olabilen be pek çok ülkede kullanılmakta olan bitkiler bulunmakta. Bunlardan bazıları; Isırganotu, zeytin yaprağı, arpa, yulaf, maydanoz, pırasa, enginar yaprağı, böğürtlen yaprağı, yaban mersini yaprağı, kara hindiba
Kara hindiba kolay bulanabilen ve hem çiğ hem de kurutulmuş olarak tüketilebilen bir bitkidir.
Halk arasında; aslandişi, radika, gelin göbeği olarak da bilinir.
Nisan-mayıs döneminde köküyle birlikte sökülür ve topraktan arındırılır (yıkanmaz!) Gölge ve havadar bir yerde iyice kuruduktan sonra tüm bitki iyice kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır.
İdrar söktürücü, safra salgısını arttırıcı, karaciğeri güçlendirici, antiromatizmal etkileri vardır.   
Hindiba, öncelikle böbereklerin karaciğerin işlevlerini destekler. Çok güçlü bir idrar söktürücü olarak, aynı işlev için kullanılan ilaçlarla rahatlıkla boy ölçüşebilir ve hatta onlara karşı önemli bir üstünlüğü de vardır. Normalde tüm idrar söktürücü ilaçlar bedenin potasyum yitirmesine yol açar ve potasyum yetersizliği nedeniyle kalp kasları güç yitirebilir.

Güçsüz ve bitkin kişilere güç kazandırır.

Şeker hastalarına, ilbahar ve sonbaharda 2-4 haftalık kara hindiba kürü uygulamaları tavsiye eldir.
Romatizma ve gut hastalarıda aynı kürü uygulayıp fayda sağlayabilirler
Kara hindiba safra kesesi taşlarının oluşumunu ve irileşmesini de önlüyor.
Safra salgısı azlığından kaynaklanan şişkinliklerde ve sindirim bozukluklarına karşı kullanıldığında olumlu sonuç veriyor.

Kara hindiba salatası

Taze kara hindibalar ayıklanıp, yıkandıktan sonra, bir süre sirkeli suda bekletilerek iyice temizlenir. Bütün veya elle parçalanarak, üzerine limon ve zeytinyağı eklenerek yemeklerden önce yenir. Tadı hafif acımsıdır, fakat şifası düşünüldüğüne rahatsız edici değildir.

Kara hindiba özsuyu

Taze kara hindiba yıkanıp, iyice temizlendikten sonra, henüz ıslakken mutfak rondosunda özsuyu çıkarılır. Yemeklerden yarım saat önce 1-2 kahve fincanı hindiba özsuyu içilebilir.

Kara hindiba çayı

Kök ve yaprak karışımı ince kıyılmış olarak 1-2 tatlı kaşığı dolusu, 1 bardak soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır, 1 dakika daha kaynatılır ve üstü kapatılarak 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak taze demlenmiş çay, tatlandırmadan, yemeklerden yarım saat önce içilir.

Not: Kara hindibanın bilinen bir yan etkisi yoktur.

Kaynak: Bir Yudum Sağlık/Niyazi Eröztürk


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Kahraman

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 116
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #63 : 11 Temmuz 2008, 03:39:08 »
Böbrek bekleyenler tek merkeze kayıt olacak

 
Birden fazla organ nakli merkezine kayıtlı böbrek hastaları, bekleme listesinde olmak istedikleri nakil merkezini bildirmek üzere Sağlık Bakanlığına başvuracak.

Türkiye'de bugüne kadar bir bekleme listesi olmadığı için böbrek hastalarının büyük bölümü birden fazla nakil merkezine kayıt yaptırabiliyordu. Bu durum hastaların mağduriyetine yol açarken, sistemli bir dağıtım yapılmasını da engelliyordu.

Organ bağışının artırılması ve bununla ilgili hizmetlerin daha sistemli yürütülmesi için düzenlemeler yapan Sağlık Bakanlığı, bir süre önce Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi Yönergesi yayınlamıştı.

İlk etapta Ulusal Böbrek Nakli Bekleme Listesi oluşturulmasını, daha sonra da benzer listelerin diğer organlar için devreye sokulmasını öngören yönerge, böbrek bekleyen hastaların sadece bir nakil merkezinde kayıtlı olmasını, birden fazla nakil merkezine kayıt yaptıranlarla kaydını başka bir nakil merkezine aldırmak isteyenlerin, böbrek nakli olmayı tercih ettikleri nakil merkezini Bakanlığa dilekçe ile bildirmelerini öngörüyordu.

Bakanlık, bu kapsamında Ulusal Böbrek Nakli Bekleme Listesine işlerlik kazandırmak üzere çalışmalarını sürdürüyor.

Sağlık Bakanlığının internet sitesindeki böbrek nakli bekleyen hastalara yönelik duyuruda, organ nakli bekleyen hastalara adil, sağlıklı ve hızlı bir şekilde uygun organ temini amacıyla, bu hastaların sağlık ve kimlik bilgilerinin yer aldığı bir bilgisayar programı hazırlandığı belirtildi.

Her hastanın sadece bir nakil merkezinde kayıtlı olması gerektiği, birden fazla nakil merkezine kayıtlı hastaların sadece bir merkezi seçme zorunluluğu bulunduğu belirtilen duyuruda, bundan, ülkenin herhangi bir yerinde uygun bir donör çıktığında, hastanın nakil işlemini yaptırmak istediği merkezini seçmesinin sağlanmasının amaçlandığı bildirildi.

Bu nedenle böbrek nakli bekleyen hastaların öncelikle, nakil merkezinin bulunduğu hastanede dosyalarının bulunması kaydıyla, bekleme listesinde olmak istedikleri nakil merkezini bildirmek üzere bir dilekçeyle Bakanlığa başvurmaları istendi.

Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne hitaben yazılacak dilekçeye T.C. Kimlik Numarası yazılarak, "Sağlık Bakanlığının Ulusal Organ Bekleme Listesine dahil olabilmem için kayıtlı olduğum nakil merkezlerinden birini tercih etmek zorunda olduğum bana bildirildi. Kadavradan bana uygun bir böbrek bulunduğunda tercih ettiğim nakil merkezinde organ nakli olmak istiyorum" ifadesine yer verilecek.

Dilekçede ayrıca, kayıt olunmak istenen il ve nakil merkezinin ismi de belirtilecek.

Dilekçede, hastanın adı ve soyadı, irtibat kurulacak telefon numarası, diyalize girilen merkezin adı da bulunacak.

Bu başvuruyu sadece birden fazla organ nakli merkezine kayıtlı hastalar yapacak.
 
..Ey Rabbimiz! Bazı yüzlerin ağarıp,bazı yüzlerin kararacağı günde; bizi yüzleri ak,gönülleri pak olan,sevgili resülünün bayrağı altında toplanan mesut insanlar zümresine kat.O'nun(sav) yanında cennete girmeyi,mübarek Cemalini görmeyi,Senin dostlarınla komşu olmayı ve en büyük makam olan rızana ulaşmayı nasip eyle. Amin.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #64 : 17 Temmuz 2008, 20:17:11 »
Yoksa Su İçmiyor musunuz?

Hastalanmadan sağlıklı ve verimli bir yaşam vücudumuzu ve suyu yakından tanıyıp, bilinçli bir şekilde su tüketmeye ne dersiniz? Dr. Aysun Çetin anlatıyor.

Sağlıklı yaşam için en önemli gıdamız su… Ancak bazen suyun kalitesinden bazen de dikkatsizlikten dolayı su içmeyi unutur hale geliyoruz. Tabi böyle durumlarda, biz görevimizi yerine getirmeyince, vücut sistemimiz görevlerini yerine getirmiyor ve hastalıklar ortaya çıkmaya başlıyor. Hastalanmadan sağlıklı ve verimli bir hayat için vücudumuzu ve suyu yakından tanıyıp, bilinçli bir şekilde su tüketmeye ne dersiniz?

 

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya ve Klinik Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Aysun Çetin iyibilgi’nin sorularını yanıtladı

 

Suyun vücudumuz için önemi nedir?

 

Canlı organizmayı oluşturan hücrelerin yaşam faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için suya gereksinimleri vardır. Su yaşam için zorunlu maddelerden birisidir.

 

Hayatınızı bir düşünün…Yemek yemeden 6 hafta yaşayabilirsiniz ama su içmeden bir haftadan fazla yaşamanız mümkün değil! Henüz hayatının başlangıcında olan anne karnındaki üç aylık bir fötusun yüzde 95’i sudur. Çocuklarda vücuttaki su oranı yüzde 65-75 arasındadır. Yetişkinlerde ise vücut ağırlığının yüzde 50-60’ını su oluşturur. İnsanlar vücut suyunun %10’unu kaybettiklerinde yaşamları tehlikeye girer, yüzde 20’sini kaybettiklerinde ise ölüm kaçınılmazdır. Ortalama insan vücudunda 38-46 litre kadar su bulunur. Vücuttaki suyun 2/3’ü hücre içi sıvılardan,1/3’ü de hücre dışı sıvılardan gelmektedir.

 

Vücutta suyun görevleri oldukça fazladır. Besinlerin ağızdan alınmasından hücre içinde kullanımına değin tüm aşamalarda suya gereksinimleri vardır. Hücrede karbon içeren besin öğelerinden oksijen varlığında, vitamin ve minerallerin yardımıyla enerji oluşması, büyüme ve yıpranan dokuların onarımı için protein sentezlenmesi, harcanmayan enerjinin yağ olarak depolanması gibi metabolik süreçler için su zorunludur. Metabolizma sonucu oluşan zararlı atıklar suyla dışarı atılır. Özetle, su gerçekten hayattır.

 

Vücudun ihtiyacı olan suyu alabilmesi için gereken suyun özellikleri nasıl olmalıdır?

 

İçme suları renksiz, berrak, içimi hoş olmalıdır. Sudaki bulanıklık, bakteriyolojik kirlenme veya inorganik–organik maddelerin varlığından kaynaklanabilir. Bu yüzden içme suyunun tortusuz ve berrak olmasına özen göstermelidir.

 

İçme suyunun hastalık yapıcı organizmaları ve zararlı kimyasal maddeleri içermemesi gerekir. Suda bulunan vibrio kolera, salmonella typhii, hepatit virüsü gibi mikroorganizmalar sudan geçerek hastalığa sebep olurlar. Suyun dezenfeksiyonu için kullanılan klor miktarının 1mg/lt. olması gerekir. Bu miktarı aşması suyun içiminde rahatsızlık verir. Sudaki azotlu maddeler (nitrit, nitrat gibi) maksimum müsaade edilebilir konsantrasyonu aşmamalıdır. İçme suyunun temizliğinden endişe duyuluyorsa içme suyu mutlaka 3-5 dk. kaynatılıp soğutulduktan sonra kullanılmalıdır. Kapalı sular bu anlamda daha güvenilirdir ve tercih edilmelidir. Özellikle suyu içecek olan bir çocuksa daha da hassas olmak gerekir. Çünkü çocuklar mikroba daha açık olduklarından hastalanma riskleri daha fazladır.

 

Yaz aylarında su tüketmenin önemi nedir, ne kadar su içmek gerekir ve su içerken nelere dikkat edilmelidir?

 

Su kalori içermeyen, bedenimizdeki toksinlerin temizlenmesinde etkili olan adeta sihirli bir içecektir. Sağlıklı ve güzel olmanın, ciltteki ve vücuttaki nemin korunmasının temel koşulu ise bol su içmektir. Özellikle yaz aylarında vücut ısındıkça daha fazla terler ve su kaybeder. Dolayısıyla su stokunu sık sık ve kışa oranla fazla miktarlarda yenilemek şarttır. Günde en az 8-10 bardak su içmelidir. Egzersiz yapanlar,aşırı terleyenler,yaşlılar ise bu miktardan daha fazla su tüketmelidir.

Bazı insanlar suyu tek başına içmeyi sevmeyebilir. Bu kişiler mutlaka tadları hoşuna gidecek bir sıvıyı tercih etmelidirler. Bu sıvı açık çay, limonata, bitki çayları gibi içecekler olabilir. Bu içeceklerinde kalorisi ve besin değeri önemlidir. Mesela sıvı ihtiyacını karşılamak için günde 1,5 litre asitli içecekleri içmekte sakıncalıdır. Ya da hazır meyve suları çok şekerli ve boyalıdır. Onları da tüketmek gereksiz kilo alımına neden olur. Tüketilen hiçbir sıvı suyun yerini tutmaz, en ideal içecek sudur. Suya ulaşmak her zaman daha kolaydır. Küçük yudumlarla başlanıp giderek miktar arttırılabilir.
Bol sebze ve meyve tüketimi de yine sıcak yaz günlerinde güzel bir alternatiftir. Örneğin karpuzun yüzde95’i sudur. Sofralarda bulunması hem kolay hem de ekonomiktir. Diğer sebze ve meyvelerin de tüketilmesi çok faydalıdır.

Yazın özellikle ayran tüketilmesi tansiyonun düşmemesi için yararlıdır. Biraz tuzlu olmasının bir sakıncası yoktur. Ancak fazla tuz yarardan çok zarar verir. Günde 2-3 bardak ayran içimi yeterlidir. Hem kalsiyum ihtiyacımızı karşılar, hem de sıvı ihtiyacımızı almış oluruz.

 

Toplumda genel olarak zayıflattığına inanılan ve yaz aylarında yoğun olarak tüketilen maden sularını içmek sağlık açısından faydalı mıdır?

 

Toplumda maden suyu ve sodanın aynı içecek olduğunu sanan pek çok kişi vardır. Oysa maden suyu ve soda farklı içeceklerdir. Maden suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen “doğaldır”. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen “yapay” olan bir içecektir.

Maden suyu iyi derecede mineral içeren bir sudur. Normal suya göre kıyasladığımız zaman ekstradan içerdiği özellikle kalsiyum, magnezyum gibi mineraller sağlık açısından son derece yararlıdır. Büyüme çağındaki çocuklar kalsiyum, demir, çinko, florür gibi minerallere yetişkinlerden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılamanın en iyi yolu bolca süt ve doğal suları tüketmeleridir. Hamileler ve menopozdaki kadınlar için düzenli maden suyu tüketimini tavsiye edebiliriz. Maden suyunun içerdiği kalsiyum kemik yapısının, florür ise ağız ve diş sağlığının gelişmesi için son derece yararlıdır. İçmenin yanı sıra dışarıdan sürme yoluyla da cildi canlandırmada ve güzelleştirmede etkili olmaktadır. Her gün 2-3 su bardağı maden suyu içilmesi son derece yararlıdır. Maden suları sindirimi kolaylaştırır ama sanıldığının aksine zayıflatmaz.

Dikkat edilmesi gereken rastgele aşırı miktarda maden suyu tüketmemelidir. Çünkü aşırı miktarda mineral tuzları böbreklere zarar verebilir.

 

Maden suyu böbrek taşı yapar mı?

 

Maden suyu böbrek taşı yapmaz. Ama böbreklerinde taş oluşmuş kişilere maden suyu tüketimi tavsiye edilmez. Böbrek taşlarının oluşumunda ana neden, yetersiz miktarda sıvı tüketimidir. Başka bir deyişle, yaşamı boyunca yeterli ve düzenli miktarlarda su ve sıvı içecek tüketmeyen insanlarda böbrek taşı oluşumu hızla meydana gelir. Bu duruma gelmiş ve böbreklerinde taş oluşmuş insanların maden suyu tüketmeleri önerilmez ancak esas olan, düzenli ve yeterli miktarlarda su ve sıvı içecek tüketerek vücudumuzu bu gibi etkenlerden korumaktır.

 

Özellikle kimyasal katkılı, sentetik aromalarla tatlandırılan ve meyveli olarak satılan maden sularının zararları var mıdır?

 

Meyve aromalı maden sularının büyük çoğunluğunda rafine şeker kullanılmaktadır.

Bu nedenle gazlı soğuk meşrubatlar gibi lezzetlidir, içimi hoştur. Ancak zayıflama programlarında ve şeker hastalığı gibi durumlarda rafine şeker tüketiminden kaçınmak gerekir. Ama sade olanları gönül rahatlığıyla tüketebiliriz.

iyilikguzellik

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
8 Yiyeceğin Yarar ve Zararları
« Yanıtla #65 : 06 Ağustos 2008, 01:54:37 »
Yiyip içtiklerinizin sağlığınızı nasıl etkilediğini, ömrünüzü uzatıp uzatmadığını ya da sizi yavaş yavaş ödürüp öldürmediğini merak ediyorsunuz. Yiyeceklerin eksi ve artılarına dair en son blimsel veriler burada..

Kahve (+)

Sabahları bir fincan kahve içiyorsanız kendinizi suçlu hisstemniz için bir neden yok. Gerçekte kahve çok çok sağlıklı bir içecek gibi görünüyor. Yapılan yeni araştırmalara göre kahvenin yararları arasında diabet riskini önleme, kalp krizi, safrakesesi taşı, Parkinson, böbrek taşları ve sirozu önlemesi sıralanıyor. Bununla birlikte siyah kahve özellikle kadınlarda, kemiklerinizin incelmesine neden olabilir. Bunu önlemenin yolu ise kahvenize biraz süt eklemek..

Çikolata (+)

Siyah çikolata yüzde 70 kakao içerir ve sağlıklıdır. Beyaz ya da sütlü çikalatadan daha az şeker içerir ve sağlığınızı koruyan yeşilçaydakine benzer polyphenols ve flavonoid antioxidantlar içerir. Her gün yenilen ufak parça siyah çikalatanın kan pıhtılaşmasını önleyerek kalp krizi riskini azalttığını ya da tansiyonu düzenlediği belirtiliyor. Ayrıca, herkesin de bildiği gibi çikolata iyi hissetmenizi sağlar ve enerji verir. Bununla birlikte çikolata yüksek kalori içerir ve doymuş yağ da içerir. Bu nedenle günde 50 gr'dan fazla yememeye özen gösterin.

Asitli içecekler (-)


Asitli içecekler hakkında çok iyi haberler yok. Diyet ve normal asitli içeceklerin her ikisinde de yüksek oranda fruktoz şurup bulunuyor. Bu pankreasın normalden fazla çalışmasına dolayısıyla insülin seviyesinin yükselmesine ve kilo almaya neden oluyor. Geçen yıl yapılan araştırmalarda yüksek fruktoz şurubu ile tatlandırılan içeceklerin diyabet riskini artırabildiği tespit edildi. Ayrıca, koladaki kafein ve fosforik asitin de sık içildiği takdirde kemiklerin zayıflamasına neden olabiliyor.

Yulaf (+/-)

Yulaf çoğu insan olarak sağlık bir yiyecek olarak bilinir. Ancak kahvaltılarda yemeden önce tekrar düşünmenizi gerektirecek şeyler var. Boston Çocuk Hastanesi'nde (Boston Children’s Hospital) kontrollü olarak yapılan araştırmalarda sadece yulafla beslenen çocukların günün diğer zamanlarında sebzeli omlet ve kahvaltıda meyve yiyenler iştahının ve kalori tüketiminin arttığı gözlendi. çalışmalar yulafın kan şekerini yükseltici etkide bulunduğunu da gösteriyor ve sabahları kahvaltıda protein içeren besinlerin alınması gerektiğini de belirtiyorlar.

Pizza (+/-)


Pizza kesinlikle sağlıklı bir yiyecek değil ancak sağlıklı besinlerle hazırlandığı kuşkusuz. Domates sosu likopen bakımından zengindir, kanser riskini azaltır, kolesterolü ve kan basıncını azaltır. Pizzaya sebzelerin eklenmesi yararlarını artırır ancak pepperoni, sucuk, sosis ve diğer doymuş yağ içeren yiyeceklerden uzak durmak gerekir. Peynir bakımından zengin olanları tercih edebilirsiniz. Pizza hakkında en önemli husus bel çevrenizin kilo almasına neden olabilir yani dilim dilim sipariş etmeniz de yarar var.

Yumurta (+)

Yumurtalar hakkında son dönemde sarısının kolesterol kaynağı olması nedeniyle pek olumlu haberler çıkmıyor. Ama yapılan araştırmalarda yumurta yiyen kişilerde kardiyovasküler hastalık riskinin yüksekliğine dair bir veri elde edilemedi. Örnek olarak 150 bin kadın ve erkek üzerinde yapılan 8 yıllık araştırmada yumurta yiyenler ve yemeyenler arasında kalp hastalıkları riski bakımından fark gözlenemedi. Günde bir yumurta yiyen kadınların koroner kalp hastalıkları risklerinin düştüğü vurgulandı. Yumurtalar ayrıca büyük protein kaynağı ve çoğu organik yumurta omega-3 bakımdan zengin.

Balık (+)

Haftada 2 kere balık yemek kalp krizi ve diğer kalp damar hastalıkları riskini azaltabilir. balık omega 3 yağ asidi bakımından zengindir ve diabet, Alzheimer ve romaztizmal hastalıkları önleyebilir. Sağlığınız için en iyi balıklar sardalya, ringa, somon, hamsi ve uskumruyu tercih edebilirsiniz. Kılıçbalığı, ton balığı, kiremit balığı ve köpekbalıkları gibi balıklar daha dikkatli tüketilmeli. Genel olarak konserve ton balığı iyi bir tercihtir, sushi olarak yenilen ton balığından daha az zehir içerir.

Suni tatlandırıcılar (+/-)

Zayıf kalmaya çalışan insanlar için sürpriz haber: İşter doğal ister tatlandırıcı olarak alınan şeker kilo almaya neden oluyor. Purdue Üniversitesi'nin Şubat'ta yayınladığı araştırmaya göre sakarin ile tatlandırılan yiyeceklerin de kilo aldırdığı belirlendi. Bu nedenle diyet yapan çoğu kişi tatlandırıcılı yiyecekler yerine doğal şeker içeren meyveleri yiyebilir. Tatlandırıcıların diabetiklerin şeker bakımından zengin beslenmelerini sağladığı da unutulmamalı tabi.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kısa aralıklarla egzersiz
« Yanıtla #66 : 07 Ağustos 2008, 01:22:58 »
Yağların en fazla yandığı egzersiz türü 30 dakika egzersiz ve 20 dakikalık aralardan oluşan çalışma.

Japon araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, 20’şer dakikalık aralarla yapılan 30’ar dakikalık egzersizlerin, hiç ara vermeden yapılan egzersizlere göre yağların daha fazla yakılmasını sağladığı belirlendi.

Yapılan araştırmalar doğruluyor
Yapılan çalışmada, yaş ortalamaları 25 olan yedi erkek katılımcının egzersiz bisikletinde yaptıkları çalışmalar sırasında ve sonrasında kan testleri yapıldı. Yapılan aktiviteler üç kategoriden oluşuyordu. Birinci egzersiz, bir saat çalışma ve bir saat mola, ikinci egzersiz 30 dakika çalışma ve 20 dakika mola, üçüncü egzersiz ise 30 dakika çalışma ve bir saat ara verilerek yapıldı.

Yağların en fazla yandığı egzersiz türünün, 30 dakika egzersiz ve 20 dakikalık aralardan oluşan çalışma olduğu belirtildi. Yapılan bu egzersizin, ayrıca adrenalin seviyesinin yükselmesini, ve düşük plazma glikozunun bir sonucu olarak ensülin düzeyinin düşmesini sağladığı açıklandı. Araştırmacılar, bu kimyasal olayların yağ yıkımını gerçekleştirdiğini düşünüyorlar.

Ara verin!
Amerikan Spor Tıp Koleji, 45-60 dakikalık orta düzeyde egzersizle yağların yakılabildiğini belirtiyor, ancak yapılan bu çalışmayla egzersizlere belirli aralıklarla devam etmenin en iyi sonucu sağladığı belirlendi.

Tokyo Üniversitesi’nde araştırmacı Kazushige Goto açıklıyor: "Egzersizlerden en fazla yararın uzun süreli çalışmayla elde edileceği inancı oldukça yaygındır, ancak kısa aralarla tekrarlanan egzersizler sırasında ve sonrasında, yağların yakılması artıyor. Elde edilen bu veriler, gelecekte hazırlanacak egzersiz programları için aydınlatıcı olacaktır."

Journal of Applied Physiology’nin Haziran sayısında bu çalışmaya yer verilmiştir.

ekolay.net
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Mehmet Öz'den Sihirli Yeşil İçecek
« Yanıtla #67 : 08 Ağustos 2008, 01:03:33 »
Derin nefes alın. Nefesinizi tutun. Tutun ve yavaşça vermeye başlayın. Daha iyi hissediyorsunuz değil mi? Ancak yıllardır bildiğimiz bu nefes alıp verme
methodundan daha iyileri de mevcut. Stresle baş etmek istiyorsanız Dr. Mehmet Öz’ün size çok ilginç bir tavsiyesi var. Şanslı RealAge üyelerinin de katıldığı İstanbul’da bulunan Esma Sultan Yalısı’nda bu yıl altıncı kez düzenlenen “Sağlıklı Yaşamayı Keşfedin! Genç Kalın...” konulu konferansa katılan Dr. Öz’den sizlere en yeni öneriler…

Güne stresli başladığınız bir gün, şişe mantarını ağzınızda hafifçe sıkarak biraz bekletin. Bu egzersizi 2-3 defa tekrarlayın. Çenenizin çalışmasıyla kaslarınız gevşeyecek ve kendinizi daha rahat hissedeceksiniz. Bu hareketle aynı zamanda bunama riskine karşı da önlem alıyorsunuz. Bulmaca çözmek beyninizi ne kadar çalıştırıyorsa, bu tarz fizik hareketleri yaptığınız zaman, beyniniz eklemleri koordine etmek için daha fazla çalışıyor. Hem stres algılamanız azalıyor, hem de bunu çok kısa bir sürede başarmış oluyorsunuz.

Her zaman söylediğimiz gibi, stres başa çıkılmayacak bir sorun değildir. Anksiyete, gerilim, sinir veya depresyon gibi hisler zihin ve vücudunuz arasında bir bağlantı kopukluğuna sebep olabilir. Zihniniz sık sık bu gibi duygulara yanıt vermeye zorlandığında, negatif stimuli barajına ayak uydurabilmek için kendini zorunlu olarak yeniler. Neticede, zihniniz vücudunuza yanlış mesalar gönderebilmektedir. Eğer mantar bulamadıysanız, derin bir nefes alın, sonrasında dudaklarınızı yalayın ve nefesinizi yavaşça dışarıya verip tekrar alın. Bu sayede serin hava konsantre olma gücünüzü artıracak ve sizi daha zinde hissettirecektir.

Sihirli Yeşil Karışım Bugüne kadar verdiği sağlıklı yaşam ve sağlıklı gençleşme önerileriyle birçok yaşamı daha kolay hale getiren Dr. Öz, verdiği sihirli bir içecek tarifi ile sizleri her sabah zinde olmaya çağırıyor. Tarif çok kolay bulunabilen sebzelerden oluşuyor ve yapması ise gerçekten çok basit:

2 küçük tabakta ıspanak (isteğe göre iyice yıkanıp çiğ olarak karışıtırılabilir)

1 tutam kereviz

2 salatalık

Yarım çay kaşığı zencefil

Bir tutam maydanoz.

1 elma (isteğe göre tatlandırmak için 2 adet eklenebilir)

1 tutam ıhlamur.

Yarım veya 1 adet limon

Bu sebzeleri karıştırıp, suyunu çıkardıktan sonra günde isteğe göre 2 veya 3 bardak içilebilir. Ama özellikle sabahları 1 bardak içmeyi unutmayın! Bu yöntem gayet ucuz ve uygulaması kolay. Dr.Öz özellikle annelerin çocukları için bu içecekten hazırlamalarını tavsiye ediyor. Sağlıklı gençleşmeye giden yolda küçük bir adım ile büyük işler başarmış olacaksınız.

realage
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Suyun Azı Fazlası Zararlı!
« Yanıtla #68 : 09 Ağustos 2008, 00:45:56 »
Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yavuz Yeniçerioğlu, özellikle yaz aylarında suyun az tüketiminin yanı sıra fazla tüketiminin de sakıncalı olabileceğini bildirdi. Doç. Dr. Yeniçerioğlu, suyun insan yaşamı için vazgeçilmez bir unsur olduğunu, insanların yemek yemeden haftalarca canlılığını sürdürebildiğini, ancak susuz sadece birkaç gün yaşayabildiğini söyledi.

İnsanların ter, idrar ve solunum yolu ile su kaybettiğini ifade eden Yeniçerioğlu, normal bir bireyin su gereksiniminin, metabolizma hızı, ortam ısısı gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini belirtti.

Normal Su İhtiyacı 1,5-2,5 Litre

Normal koşullarda insanların gereksinim duyduğu su miktarının günde 1,5-2,5 litre arasında değiştiğini açıklayan Yeniçerioğlu, yaz aylarında sıcak ortamlarda, ishal, aşırı terleme ve çeşitli hastalık durumlarında su ihtiyacının artacağına işaret etti.

Vücudun normal sıvı dengesinin sağlanabilmesi için kayıp kadar sıvı alınması zorunlu olduğunu ve böbreklerin vücut sıvı ve elektrolit dengesini sağlamasının hayati öneme sahip olduğunu dile getiren Yeniçerioğlu, ''Fizyolojik oranlarda gereken su miktarının alınamaması durumlarında, vücutta sıvı açığı gelişecektir. Biz buna tıpta 'dehidratasyon' diyoruz. Dehidratasyona bağlı olarak kan basıncında düşme, kalp atımlarında artış gibi tablolarla karşılaşabiliriz. Bu tablonun ilerlemesi ile beraber, hipertansiyon, şok ve böbrek yetmezliği gibi süreçler gelişebilir'' dedi.

Aşırı Su Tüketimi De Tehlikeli


Son yıllarda cilt güzelliği, diyet, toksitlerin atılması ve kanın temizlenmesi gibi gerekçelerle insanların günlük 4-5 litre sıvı tüketilmeye teşvik edildiğini ifade eden Yeniçerioğlu, ''Böbreklerin belirli bir oranda su atma kapasitesi vardır. Böbreklerin su atma kapasitesinin üzerinde su alındığında, atılamayan su, kanda birikerek, kandaki elektrolitlerin, kan hücrelerinde değişikliklere neden olarak, kan sodyum düzeyinde düşmeye neden olur. Biz bunu da tıpta 'hiponatremi' olarak tanımlıyoruz. Kan sodyum düzeyindeki düşmeye bağlı gelişen beyin ödemi, bulantı, kusma, halsizlik, bilinç değişiklikleri, kasılma nöbetleri, koma ve hatta ölüme neden olabilir'' diye konuştu.

Böbrek Hastaları Aşı Su Tüketiminden Kaçınmalı

Yeniçerioğlu, özellikle böbrek yetmezliği çeken hastalarının hem kamuoyunun, hem de doktorların yönlendirmeleri ile ''Üremiz düşsün, kanımız temizlensin'' diyerek 3 litre, 5 litre su içtiklerini, bunun sonucunda da zehirlenme olaylarının yaşandığına dikkati çekerek, böbrek yetmezliği çeken hastaların aşırı su içiminden kaçınmalarını istedi.

Aşırı su tüketiminin sonuçları

Amerika'da yapılan ve en çok suyu içenin ödülü kazandığı bir yarışmada, yarışmacılardan birinin hiponatremi sonucu hayatını kaybettiğini aktaran Yeniçerioğlu, yine ABD'de bakıcısı tarafından su içmekle cezalandırılan 3 yaşındaki bir çocuğun da hiponatremi nedeniyle öldüğünü kaydetti.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Verilen Kiloyu Almamak İçin Ne Yapmalısınız?
« Yanıtla #69 : 10 Ağustos 2008, 01:09:41 »
Kilo vermek ve verilen kiloyu geri almamak için düzenli egzersizin yararı bir kez daha teyit edildi.

ABD'deki Pittsburgh Üniversitesinde yapılan araştırma, yüzde 10 oranında kilo kaybının, haftanın beş günü, günde en az 55'er dakikalık ergersizle korunabileceğini gösterdi.

Kilonuzu nasıl korursunuz?


Sonuçları Archives of Internal Medicine dergisinde yayımlanan araştırma kapsamında, aşırı kilolu 200 kadının durumu dört yıl süreyle incelendi. Günde 1200 ila 1500 kalori almaları istenen kadınlara farklı egzersiz programları uygulandı. Tüm kadınlar, altı ay sonra yüzde 10 oranında kilo kaybetti, ancak çoğu bu kilo kaybını korumayı başaramadı.

Araştırmacılar, yüzde 10'luk kilo kaybını korumaya devam eden kadınların haftada ortalama 275 dakika ergersiz yaptıklarını belirledi. Metropolitan Üniversitesinde görevli Profesör Paul Gately, günde 30 dakika ergersiz yapmanın sağlık için faydalı olduğunu, kilo kaybetmek
isteniyorsa daha fazlasına ihtiyaç duyulduğunu ve verilen kilonun korunması için bundan da fazlasının yapılması gerektiğini söyledi.

village
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Spor Türü Seçimi
« Yanıtla #70 : 11 Ağustos 2008, 00:41:08 »
Yürüyüş

Organizmanın temel fizik aktivitesidir, her kişiye, her zaman, her yerde önerilir. Hiç bir sakıncası yoktur. Yürüyüş alt üyelere de (bacaklar) kan dolaşımını artırır ve kalp kasını kuvvetlendirir. Kemik ve kaslar için çok az yaralanma riski oluşturur. Alt üyeler ve bacakların venöz dolaşımını uyarır ve akciğerlerin verimini iyileştirir.

Hızlı yürüyüş aerobik egzersiz için en kolay ve mükemmel bir davranıştır. Hızlı adımlarla yürüyüş, aynı mesafede, en az joging ve koşu kadar kalori yakar.

Çocuklar, yeni yetişenler ve gençler için yürüyüş yeterli bir fizik aktivite değildir. Aksine yaşlı bireyler için ideal bir spor türüdür, zira organizmanın tüm elemanları ile birlikte yumuşak-tatlı bir biçimde hareket gelişimi sağlar. Yürüyüş, eklemleri zorlamayan jimnastik hareketleriyle birleştirilmelidir.

Bu aktiviteden yeterince yarar sağlayabilmek için, uygun ayakkabılar ile günde en az bir saat yürümek gerekir.

Şayet kalp hastası iseniz, özellikle göğüs ağrısı çekiyorsanız ya da miyokard infarktüslü olsanız dahi, yürüyüşün bir zararı yoktur. Aksine, koroner arterlerin kan dolaşımını kolaylaştırarak ve kuvvetlendirerek kalp üzerinde mükemmel bir etkisi vardır.

Koşu

Çağın gözde sporlarından biridir. Tipik dayanıklılık sporudur. Dayanıklılık koşusu dereceli olarak antrenmanlar ile iyileştirilen çok önemli özellikler ister. Yaralanmalardan sakınmak için bilinçli bir antrenman planı uygulamak koşulu ile kasların ve kalp-solunum sisteminin kapasitesini dereceli olarak güçlendiren komple bir fizik aktivitedir.

Şayet 40 yaş üzeri iseniz, sporcu geçmişiniz olsa bile bir hekim kontrolünden geçmeli ve düzenli antrenman programı uygulamalısınız.

Yüzme


Hamile bayanlar, kas-iskelet sorunları olanlar ve astmalı bireyler hariç, yüzme, yürüyüş ve koşudan sonra herkese her yaşa uygun, yararlı, en küçük bir travma riski olmayan, temel sporlardan biridir. Çocuk yaştan itibaren uygulanabilir, bu gün bebekler için bile özel yüzme havuzları vardır.

Diğer sporlar gibi yüzme, kalp atım sayısını maksimale artırmaz, vücut suya bırakıldığı zaman kalp atım sayısı otomatik olarak yavaşça azalır. Yüzmede maksimal kalp atım sayısının % 75'i kullanılır, kalp atım hızı dakikada yaklaşık 12 vurum azalır.

Koşu gibi, yüzmeye de dereceli olarak başlamak gerekir. Başlangıçta en fazla 500 m yüzülür, istirahat edilir. Azar azar mesafe artırılır. Herhangi bir yüzme stilinde uzman olmaktan kaçınmak gerekir, farklı kas guruplarını çalıştıran tüm stiller uygulanmalıdır.

Bisiklet

Bisiklet, özellikle dayanıklılığı geliştirir, her yaşta uygulanabilir, özellikle yetişkinler tarafından daha çok tercih edilmektedir. Bu spor istemli bir kuvvete ve büyük bir direnç kapasitesine gerek duyar.

Bisiklet, ayakları vücut ağırlığından kurtaran, nispi yer çekimi olmayan bir koşulda cereyan eder. Bacaklar, koşudakinden çok daha az ya da yok denecek bir travma, şok, burkulma ya da tendinit riski ile ve daha esnek çalışır. Bu yaralanmalar performansın iyileşmesinde engel oluştururlar.

Koşu gibi, bisiklet sporunun çok az sakıncası vardır ve bu spor kalp-solunum kapasitesinin gelişmesi için önerilir.

Ergobisklet (ev bisikleti) bir kaç özel avantajlara sahiptir; bacak, uyluk ve kalça kasları için önemlidir. Kat edilen kilometreyi ve hızı belirten kompütür ile donatılmıştır. Değişik modelleri vardır, en uygun olanı bu bilgilerin yanında aynı anda nabız sayısını gösterenleridir. Diğer sporları yapma olanağınız yoksa ev bisikleti çok iyi bir çözümdür, aynı anda başka aktiviteleri de takip etme olanağı vardır; televizyona bakma, müzik dinleme...

Kayak

Kayak, günümüzün gözde sporlarından biridir, mevsimlik olması onun dezavantajıdır. Alp disiplini ve kayak mukavemet dayanıklılık sporlarıdır, özellikle kayak mukavemet uzun mesafeleri tamamlamak için çok iyi bir direnç gerektirir. Her iki disiplininin, organizmanın oksijen kullanımına yararları sonsuzdur.

Kayakta görülen kazalar sayısızdır fakat son yıllarda ekipmanın gelişimi ile bu kazalar şekil değiştirdiler. Bir zamanlar kayak ayak bileği burkulmalarından ve tibia kırıklarından sorumlu idi. Bu günlerde, çok ağır cerrahi operasyon girişimi ve uzun süre rehabilitasyon gerektiren, diz seviyesinde burkulmalara ve dolayısıyla iç bağların yırtılmasına neden olabilmektedir.Ayakkabıların sağlam ve bacağın yarısına kadar yükselmesi ayak ve ayak bileğini korumaktadır.Aksine, yukarısı; diz birinci derecede tehlikeye açıktır. Sonuç olarak kayağa başlanılan ilk günlerde çok dikkatli olmak gerekir.

Tüm dayanıklılık sporlarında olduğu gibi, piste çıkmadan önce iyi bir ısınma yapmak gerekir. Şayet tüm yıl boyu düzenli bir sportif antrenman takip ederseniz (koşu, yüzme, kültür fizik...), daha az yada yaralanmayan bireyler arasında olabilirsiniz.

Kaynak: Dr. Hilmi KARATOSUN
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Kahraman

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 116
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #71 : 11 Ağustos 2008, 09:04:07 »
.....tuğra, enfa, isra, paylaşımlarınız gercekten okuyanlar ve uygulamaya çalışanlar için çok önemli nimetler....sadece konulara yazılara bakanlara ise yazık... nasiplenmek ve bilmek lazım.. Allah razı olsun...gerekli bilgileri ve rabbimin verdiği nimetleri de paylaşmak bir ibadettir.
..Ey Rabbimiz! Bazı yüzlerin ağarıp,bazı yüzlerin kararacağı günde; bizi yüzleri ak,gönülleri pak olan,sevgili resülünün bayrağı altında toplanan mesut insanlar zümresine kat.O'nun(sav) yanında cennete girmeyi,mübarek Cemalini görmeyi,Senin dostlarınla komşu olmayı ve en büyük makam olan rızana ulaşmayı nasip eyle. Amin.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bu besinlerle 3 günde yenilenin!
« Yanıtla #72 : 11 Ağustos 2008, 21:22:52 »
Teşekkür ederiz Kahraman kardeş,
**********************

Bazı besinlerin yağ yakımı ve toksin atılımı sağlayarak zayıflamanıza yardımcı olduğunu biliyor muydunuz?

Bu program sayesinde 3 günde kendinizi yenilenmiş ve tazelenmiş hissedeceksiniz. Uzun zamandır uğraşıyor fakat kilo veremiyorsunuz... Bunun altında yatan neden doğru besinleri seçememeniz olabilir. Aşağıdaki listede yer alan besinler vücuda faydalı vitamin ve mineraller içermelerinin yanı sıra yağ yakımını hızlandırma özellikleriyle de biliniyorlar. Detoks programına geçmeden önce bu besinlerin hangileri olduğuna bir göz atın ve sadece program sırasında değil program sonrasında da bunları sofranızdan eksik etmeyin.

Yağ yakma uzmanları

Suyosunu:

Düşük kalorili suyosunu için adeta ilaç tanımlamasını yapmak kesinlikle yanlış değil: içindeki vitamin ve minerallerle tiroid bezlerinin çalışmasını düzene sokuyor, metabolizmayı hızlandırıyor ve tüketilen besinler kolay yakılmasına yardımcı oluyor.

Ananas:

Ananastaki bazı enzimler, balık ve kırmızı etteki proteinin daha kolay parçalanmasına yardımcı oluyor. Böylece protein, hücreler içinde daha kolay emilebiliyor, vücut bu proteinlerden daha fazla yarar sağlıyor. Ananas aynı zamanda vücudun enerjisini artırarak daha fazla yağ yakılmasını da sağlıyor.

Elma:

Elmanın sağlımıza pek çok faydası olduğunu artık herkes biliyor. Bu faydaların arasında özellikle bir tanesi kilo vermenize yardımcı olabilir. Hangisi mi? Tabii ki iştah kapatması. Elmadaki pektin sizi uzun süre tok tutar ve gereksiz atıştırmaları önler. Üstelik bir tanesi ile doymazsanız bir ikincisini yemekte hiç sakınca yok!

Enginar:

Enginarda bulunan 'cynarin' isimli madde vücuttaki toksinlerin atımını kolaylaştırıyor. Karaciğerin dostu olarak bilinen bu sebze bol magnezyum içeriyor ve yağ yakımını hızlandırıyor. Ayrıca bağırsakların çalışmasını da düzene sokuyor.

Fasulye:

Yağ oranı düşük ve protein açısından zengin fasulyenin her türü, zayıflamak isteyenlerin listesinde mutlaka bulunmalı. Tok tuttuğu için atıştırmayı da önleyen fasulye, Kolesterolü düzenliyor, metabolizmayı hızlandırıyor, yağ yakımın kolaylaştırıyor. Tüm bu özelliklerin, nohut ve mercimekte de bulunduğunu hatırlatalım'

Kırmızı acı biber:

Bibere acı tadın veren 'capsaicin' maddesi metabolizmayı hızlandırıyor, vücut ısısını artırıyor. Vücut yükselen ısıyı düşürmek için ekstra enerjiye ihtiyaç duyuyor ve böylece yağ yakımı kolaylaşıyor. Zerdeçal da, vücutta kırmızıbibere benzer etkiye sahip.

Yabanmersini:

C vitamini bombası yabanmersini aynı zamanda çok güçlü bir antioksidan. Ona koyu rengini veren madde serbest radikalleri yok ederek, toksinlerin dışarıya atılmasını kolaylaştırıyor. Yabanmersini yağ hücrelerinin çözülmesine de yardımcı oluyor.

Rezene:

Çok güçlü bir aromaya sahip bu bitkinin içindeki uçucu yağlar metabolizmayı hızlandırıyor, enzim oluşumunu artırıyor ve bu enzimler yağların vücutta depolanmasını önlüyor.

Tavuk eti:

Derisinden ayrılan beyaz tavuk eti protein açısından zengin, yağ açısından ise son derece fakirdir. Tavuğun yanı sıra piliç, deve kuşu ve hindi eti de aynı özelliğe sahip. Ayrıca bu gıdalar zengin birer protein kaynağı olarak cildin yağ dokusunu güçlendirirler.

Salatalık:

Hemen hemen hiç kalori içermeyen salatalık, potasyum, kalsiyum ve demir açısından çok zengin. Selülitlere karşı kullanabileceğiniz bu gizli silah, vücudun su ihtiyacını karşılamaya da yardımcı.

Zencefil:

Zencefil de, içerdiği yağlarla, tıpkı kırmızı acı biber gibi kalori yakımını hızlandırır. Aynı zamanda midenin yeterli derecede enzim salgılamasına yardım ederek sindirimi kolaylaştırır.

Kahve:

Yapılan tüm araştırmalar kahvede bulunan maddelerin yağ yakımını hızlandırdığı yönünde. Bunun yanı sıra vücudun ısısını yükselterek kan basıncını da yükseltiyor. Böylece kan dolaşımı hızlanıyor ve zararlı maddeler dışarıya daha kolay atılıyor.

Kivi:

Yüksek miktarda C vitamini içeren kivi ' bir tanesi günlük ihtiyacı karşılıyor- vücutta depolanan yağların yakılmasına büyük ölçüde yardımcı oluyor.

Kıvırcık salata:

Ülkemizde sofraların vazgeçilmez besinlerinden birisi olan kıvırcık salata, kas yapımına yardımcı olan potasyum açısından çok zengin. Vücudun kaslı olması ise hızlı bir metabolizmayla aynı anlama geliyor. Kıvırcık salatanın bol miktarda C vitamini içerdiğini, bunun dış yapraklarda daha fazla miktardayken iç kısımda kalan yapraklarda oldukça azaldığını da belirtelim.

Kuzu eti:

Kuzu etinde kalori yakma özelliği bulunan 'karnitin' maddesi bolca bulunuyor. Bu madde özellikle karaciğerin çalışması ve temizlenmesine yardım ediyor.

Balık ve deniz mahsulleri:

Balık ve deniz mahsulleri sağlıklı bir vücut için en önemli gıdaların başında geliyor Çünkü bunlar kalp ve damarlar için son derece faydalı olan omega-3 gibi doymuş yağ asitleri açısından çok zengin. Süt ve süt ürünleri: Süt ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, sindirimi kolaylaştıran enzimleri harekete geçiriyor. Yine bu besinlerde bulunan B2 vitamini, vücudun enerji ihtiyacını artırırken karnitin, yağın depolarından alınıp kas dokularına taşınmasını ve orada enerjiye dönüşmesini sağlıyor. Soya sütü ise bu özelliklerin yanı sıra düşük kolesterol içermesiyle de tercih ediliyor.

Papaya:
 
İçerdiği protein ve yağ yakımını hızlandıran enzimler sayesinde sindirimi de kolaylaştırıyor. Yağ, protein ve karbonhidratı birbirinden ayırarak bunların vücut için en iyi şekilde kullanılmasına yardımcı oluyor. Metabolizmayı harekete geçirdiği için vücuttaki yağ oranının azalmasını hızlandırıyor.

Kırmızı dolmalık biber:

Gerçek bir C vitamini deposu olan kırmızı dolmalık biber, yağ yakımını kolaylaştırıyor, mide asitlerininin dengeliyor ve sindirimi düzenliyor. Tüm bunlar vücudun zararlı maddelerden daha kolay bir şekilde arınmasını sağlıyor.

Kereviz:

Sindirimi kolaylaştıran kereviz, bu özelliğiyle, formunu korumak isteyenler mutlaka bol miktarda tüketmesi gereken besinlerin arasında yer alıyor.
Kuşkonmaz:

Bu lezzetli sebzenin 100 gramında sadece 18 kalori bulunuyor. İçerdiği zengin mineraller vücutta drenaj etkisi yaparak kanı temizliyor.

Çay:

Çayın hemen hemen tüm çeşitleri yağ yaktırıcı özelliğe sahip. Örneğin yeşil çay, içindeki bioflavonoidler yardımıyla metabolizmayı harekete geçiriyor ve düzenliyor. Mate çayı ve Çinli Pu-erh çayı da benzer özelliklere sahip.

Domates:

Potasyum açısından zengin domates sindirimi de çok kolaylaştırıyor. İçindeki mineral ve vitaminler tüketeni tok ve zinde tutuyorr. İçindeki likopen ise çok etkili bir antioksidan ve hücreleri koruyor.

Limon, portakal, greyfurt:

Gerçek birer C vitamini deposu olan bu meyveler içerdikleri flavonoidler sayesinde hem iyi birer yağ savaşçısı hem de bağ doksunu güçlendirdikleri için cildin dostu. Midesini düşünenler portakal yerine greyfurtu tercih edebilir'.

sağlık merkezi
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İdeal kilo yerine 'gerçekçi' kilo
« Yanıtla #73 : 12 Ağustos 2008, 11:42:51 »
Birçok diyet programı insanlara tablolara göre ideal kilo hedefi verir. Ancak bu tablolar çoğu zaman 'ideal' olmaktan çok uzakta kalabiliyor.

Artık bu düşünceyi bırakın. Bilimsel verilerin büyük kısmı, önemli bir konuda fikir birliğine sahip ki o da şu; 'En iddiasız miktarda kilo kaybı bile sağlık açısından büyük yarar sağlayabilir.' Yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, uyku bozuklukları ve birçok tıbbi sorun, en iddiasız kilo kaybı ile bile düzelme göstermiştir.

Hemen herkes, kendini daha iyi hissettiği ve sağlık risklerini azalttığı zaman sağlıklı bir kiloya ulaşabilir. İdeal kilo nasıl hesaplanmalı? Benimle tanışan pek çok kişi yaklaşık 10 - 15 dakikalık sohbet sonrası boy uzunluğunu söyleyip ideal kilosunu hesaplamamı rica ediyor. Keşke ideal kiloyu hesaplamak tek bir cümle ve 1 - 2 dakika ile mümkün olsa, ama öyle değil. Gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir konu.Ben ideal kilo yerine 'gerçekçi kilo'

Kavramını kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü yıllar geçse de boy uzunluğunuz değişmiyor. Ama yaşla birlikte kas kütlesi kaybı, metabolik hızda azalma ve bazı sağlık problemleri, boy - kilo tablolarını çok anlamsız kılıyor. İdeal kiloyu hesaplarken dikkatle değerlendirilmesi gereken önemli kriterler var. Tüm bunları sorgulamadan, sadece boy uzunluğuna bakıp ideal kilo belirlemek doğru olmaz.

Yaş ve boy uzunluğu:

Gerçekçi kiloyu belirlemede başlangıç noktasıdır, ama yeterli değildir. Aşağıdaki tüm kriterlerin detaylı incelenmesi, fikir birliğine
varılması önemlidir. Vücut kas, yağ ve su miktarı: Vücut yağ analizi yapılarak vücuttaki yağ ve yağsız doku miktarı ölçülmelidir. Boy uzunluğu aynı olsa da kişilerin kemik yapısı daha geniş veya kas kütlesi daha fazla olabilir. Bu durumda aynı boyda olmalarına rağmen kişilerin farklı kiloları hedeflemeleri gerekecektir.

Son beş yıldaki en düşük ve en yüksek vücut
ağırlığı:


35 yaşında birinin 30 yaşındaki kilosunu hedeflemesi doğru değildir mutlaka içinde bulunulan yaş ve son beş yıl birlikte değerlendirilmelidir. Çünkü sadece kilo odaklı olup çok sıkı rejimler yapmak bazı yaşlar için bağışıklık sistemini zayıflatıp başka hastalıklara davetiye çıkaracağından tehlikeli olabilir. Genetik yapı ve aile öyküsü: Özellikle gençlerde aile öyküsü, doğum ağırlığından itibaren genetik kilo yapısı iyi değerlendirilerek kilo hedefi belirlenmelidir.

Bel çevresi:

İdeal kiloyu belirlemede önemli bir kriterdir ve kesinlikle takip edilmelidir. Boyunuza göre kilonuz normal bile olsa bu bölgede yağlanma varsa metabolik obez olarak değerlendirme yapılıp tedbir alınmalıdır.

Sağlık durumu:

Tiroid veya insülin metabolizmasında problem olan veya antidepresan ilaç kullanan bir birey için de kilo hedefi diğer bireylere göre farklılık gösterir. Daha önce yapılan diyetler: Daha önce uzun süre çok düşük kalorili diyet yapanların metabolizmaları, geriye dönüşü mümkün olmayan yaralar alabiliyor. Bu durumda 5 kilo fazlası bile olsa kişi bunu vermekte aylarca uğraşabiliyor. Bu nedenle gerçekçi kiloyu belirlemeden önce karşıdaki kişiyi çok iyi dinlemek ve değerlendirmek gerekiyor.

Aktivite düzeyi:

Çok düşük bir kilo ve yağ oranını hedefleyen kişilerin mutlaka bunun bedelini egzersizle ödemesi gerekiyor. Aksi takdirde hedeflenen kilo gerçekçi olmuyor. Ömür boyuyapılabilecek uygun egzersiz tipi, süresi ve sıklığını ayarlama konusunda kesinlikle dürüst olunmalı.

sağlık merkezi
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Bıldırcın yumurtası protein ve şifa deposu
« Yanıtla #74 : 13 Ağustos 2008, 15:00:16 »
Protein açısından zengin olan bıldırcın yumurtasının, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, özellikle çocuklar için faydalı olduğu belirtiliyor.

Uzmanlar, hayvansal proteinlerin, verdikleri yüksek enerjinin yanı sıra çocuklardaki beden gelişiminin sağlıklı olarak gerçekleşmesine yardımcı olduğunu kaydediyor. Bıldırcın yumurtası, içeriğindeki besleyici maddelerin yoğunluğu nedeniyle yaygın olarak tüketilen tavuk yumurtasından farklı. Diğer yumurtalardan daha fazla proteinlerin yapı taşı olan aminoasit içeren bıldırcın yumurtası, özellikle çocukların bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi ise enerjisini daha çok fiziksel büyümeye harcayan çocuklarda, hastalığa neden olan mikropların etkisini azaltıyor. Grip, bronşit gibi üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların, bıldırcın yumurtası yedikten sonra hastalıklardan çok daha kısa sürede kurtulduğu biliniyor.

Aile-Sağlık