Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 366812 defa)

0 Üye ve 35 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Nette arama bunamayı önlüyor
« Yanıtla #465 : 21 Ekim 2009, 00:43:07 »


Yaşlı insanların internette arama yapmak bunamayı geriye döndürebilir..

Dünyanın en saygın üniversitelerinden Los Angeles’taki UCLA tarafından yapılan bir araştırmada, yaşlı insanların internette arama yapmasının, bunamayı durdurduğunu hatta geriye döndürebileceği öne sürüldü.

Uzmanlara göre, internette arama yaparken, beyin daha fazla çalışıyor ve aktiviteler hızlanıyor. Nasıl bulmaca veya sudoku çözmek, beyne egzersiz oluyorsa, bilgisayar başında bir kelimeyi aramak da aynı etkiyi yapıyor.

Araştırmada 55-78 yaş arasında, 24 gönüllünün beyni MRI cihazlarıyla takip edildi.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İçer içmez işe yarıyor!
« Yanıtla #466 : 28 Ekim 2009, 00:33:10 »


Avustralyalı araştırmacılar, süt ürünleriyle beslenmenin aşırı kilolu insanların kilo vermesine yardımcı olduğunu belirtti.Curtin Teknoloji Üniversitesi'nde yapılan deneye katılan 40 gönüllü 12 hafta boyunca yağı alınarak kalorisi azaltılmış peynir, yoğurt ve süt ile beslendi. Günde 3 yerine 5 öğün süt ürünü tüketenlerin hızla kilo verdiği görüldü. Bu kişilerin tansiyonları normale inerken, göbek yağları da eridi.

Araştırmacılar, yağı alınmış süt ürünü tüketenlerin kan basıncının daha düşük olduğunu, bu kişilerde şeker ve kalp hastalıkları riskinin de azaldığını açıkladı. Süt ürünleri, vücudun metabolizmasını hızlandırırken, yüksek oranda protein içeriyor. Protein de çabuk doyma hissi veriyor.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
Bunları Biliyor musunuz?
« Yanıtla #467 : 30 Ekim 2009, 17:53:27 »
         
Kozmik Bilim'den Sağlık Uyarıları!
1600 sene evvel Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) ümmeti için tavsiye ettiği uyarıları dikkate almak, sağlıklı bir hayatın vazgeçilmezleridir...


- Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini…

- Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını…

- Yemek yerken yemeğin başında su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindirilmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine katkıda bulunduğunu ve midede doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu…

- Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu..

- Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına neden olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğini…

 - Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini..

- Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğünü önlediğini ve savunma mekanizmasını güçlendirdiğini…

 - Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona neden olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (ör: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (ör: teheccüd namazı) vazodilatasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini…
 
- Bütün bunların, 1600 sene evvel Peygamberimiz'in (sav) yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu biliyormuydunuz?
« Son Düzenleme: 30 Ekim 2009, 19:54:29 Gönderen: enfa »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Uzun Süren Öksürüklere Dikkat!
« Yanıtla #468 : 03 Kasım 2009, 00:04:43 »

Dr. Ramazan Canural, çocuklarda görülen uzun süreli öksürüklerin önemsenmesi gerektiğini, altında ciddi hastalıklar olabileceğini söyledi.
 
Denizli Devlet Hastanesi Başhekimi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ramazan Canural, çocuklarda görülen uzun süreli öksürüklerin önemsenmesi gerektiğini, altında ciddi hastalıklar olabileceğini söyledi.

Çocuklarda görülen öksürüğün hastanelere en çok başvuru sebeplerinden biri olduğunu vurgulayan Başhekim Canural, özelikle uzun sürenlerin aileleri korkuttuğunu belirtti.

Uzm. Dr. Canural, "Öksürük, havanın akciğerlerden spazmı andıran bir şekilde çıkmasıdır. Öksürük sayesinde boğaz ve solunum yolları temizlenir. Üst solunum yollarının tahrişi sonucu oluşabileceği gibi alt solunum yollarıyla da ilgili olabilir." dedi.

Öksürüğün basit bir soğuk algınlığıyla kendini gösterebileceği gibi bronşit, zatürre, astım, reflü, post nazal akıntı gibi hastalıkların da belirtisi olabileceğini kaydeden Canural, "İki haftaya kadar sürüyorsa akut öksürük, 2-4 hafta arası uzamış akut öksürük, 4 haftadan uzunsa kronik öksürük olarak tanımlanır. Basit soğuk algınlığına bağlı öksürükler birkaç günde kesilir ancak kronikleşenler haftalarca devam eder.

Bronşit, zatürre, astım, reflü, post nazal akıntı gibi hastalıklara işaret ederler. Çocuklarda öksürük bir aydan fazla sürüyorsa, mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır." şeklinde konuştu.

Canural, öksürüğü kendi başına hastalık olmasından çok, birçok hastalığın belirtisi olması itibarıyla önemsemek gerektiğini dikkat çekerek şunları söyledi: "Sadece akciğer değil, farklı organların hastalıklarında da öksürükle karşılaşılabilir. Bunlar söz konusu organların basit iltihaplarından kötü huylu hastalıklara, astım ve kalp yetmezliği gibi kronik hastalıklardan gastroözofageal reflüye, sigara dumanına maruz kalmaktan ilaç kullanımına kadar değişen geniş bir yelpaze oluşturur."

aktif haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kışlık Ayakkabı Alırken Dikkat
« Yanıtla #469 : 05 Kasım 2009, 15:44:38 »

Aman dikkat... Ayak rahatsızlıklarının çoğu sağlıksız ayakkabılardan kaynaklanıyor.
 
Denizli Devlet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Bahri Kasal, ayak rahatsızlıklarının sağlıksız ayakkabılardan kaynaklandığını belirterek, kışlık ayakkabı seçiminde dikkatli olmak gerektiğini söyledi.

Dr. Kasal, sağlık şartlarına uygun üretilmeyen ayakkabıların terleme ve kokunun yanı sıra ayak, topuk, baldır ve bel ağrısı, çabuk yorulma gibi bozukluklara yol açtığını ifade etti. Kasal, ayrıca basma bozukluğu, bilek burkulması, tırnak batması, mantar, nasır, deri çatlakları, damar hastalığı ve ayakta şekil bozukluğu gibi birçok rahatsızlığı beraberinde getirdiğini vurguladı.

Ayakkabı seçerken ekonomiklik, dayanıklılık ve şıklık kadar ayak yapısına uygunluğun da göz önünde bulundurulmasının önemli olduğuna değinen Dr. Bahri Kasal, "Ayakkabı seçerken gösterişten çok sağlığa önem verilmesi gerekir.

Çünkü gündelik yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarındandır.'' dedi. Dr. Kasal şunları da söyledi: ''Vücut ağırlığını taşıyan ve kilolarca basınca maruz kalan ayaklarımızı, sakatlanma ve incinmeye karşı ayakkabılar korur.

Oysa bazı ayakkabılar, korumak bir yana kendisi sakatlıklara sebep oluyor. Çoğunlukla kapalı ve sert malzemeden yapılan kışlık ayakkabılar, yazlıklara göre daha önemlidir."

Hangi özelliklere bakılmalı?

Yüksek topuklu, dar ve sivri burunlu bayan ayakkabılarında parmaklar uca doğru toplanarak doğal duruşları etkilenir. Başparmak bozukluğu, ayak önü ağrıları, tırnak batmaları, nasırlar ve kalıcı şekil bozukluklarına yol açıyor. Ayaklarda oluşacak dengesizliklerse dizleri ve bütün omurga sistemini etkiler.

Anatomik yapıya uymayan, bol ya da sıkı ayakkabı sakıncalıdır. Bu sebeple ayağa tam uyan numara alınmalı, sonradan genişleyeceği düşünülmemeli.

Parmakla ayakkabının ucu arasında yarım santim boşluk kalmalı. Bağcıklı ayakkabılar tercih edilmeli. Ortopedik ayakkabılar, taşıyıcı noktaları desteklediği için vücudun rahat taşınmasını sağlayarak omuriliğin duruşunu destekler, yürüyüşü rahatlatır ve yorulmayı geciktirir.

Topuklu ayakkabılar mümkün olduğunca geniş tabanlı olmalı, topuk yüksekliği de 3-3,5 santimetreyi geçmemelidir.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bitki çayları yok satıyor
« Yanıtla #470 : 12 Kasım 2009, 13:03:36 »

Domuz gribinden korkan vatandaşlar aktarlara hücum ediyor..



Domuz gribi salgınının ardından bitki satışlarında büyük oranda artış yaşandığını ifade eden 17 yıllık aktar Haşim Aşkan, Doğu Anadolu Bölgesi'nde birçok kente bitki ve baharat çeşitlerini sattıklarını söyledi.

Domuz gribi salgınının ardından 2 ayda satışlarının yüzde 500 arttığını belirten Aşkan, ''Geçen yıl 100 kilogram sattığım bir bitkiden bu yıl 2 ayda 1 tona yakın sattık. Kuş gribi olduğu dönemde de satışlarımız artmıştı ama bu kadar olmamıştı'' dedi.

Vatandaşların televizyonlardan öğrendiği bitkileri istemek için aktarlara geldiğini ifade eden Aşkan, şöyle konuştu:

''Birçok çeşit bitki isteyen var. Kaynatılıp içilen ve demlenen bitkiler var. Bunlar insan sağlığına iyi de geliyor. Grip ve soğuk algınlığı gibi hastalıkların atlatılmasında büyük yarar sağlıyor. Zaten önceden içilirse bu tür hastalıklara yakalanma riski de azalıyor. Vücut direncini ve bağışıklık sistemini güçlendiren bitkiler var. Bu bitkileri ucuz fiyata her yerde bulabilirsiniz.''

-''ÇAY GİBİ TÜKETİLİYOR''-

Kaynatılıp içilen bitkilerin bölgede çay gibi tüketildiğini belirten Aşkan, ''Bir demliğe 2 parça tarçın, bir parça zencefil, havlıcan, bir tutam ıhlamur, bir tutam kuş burnu, iki dilim ayva ve karanfil katılıp 5-10 dakika kaynatılıp tüketildiğinde vücut direnci artıyor, bağışıklık sistemi güçleniyor'' diye konuştu.

Bitki satın alan ve mutfağında sürekli çeşitli bitkilerden bulundurduğunu belirten Nuray Hayatbaşı ise günlük hayatta sürekli bitki çayı tükettiğini ifade ederek, ''Her şeyin şifası bitkilerdir. Zaten bu konuda doktorlar ve halk sağlığı uzmanları önce bitkilere yönlenilmesi konusunda uyarıda bulunuyor. Bu yüzden illaki bitki diyorum, iyi de geliyor'' dedi.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Tek Tip Beslenme Depresyonu Tetikliyor
« Yanıtla #471 : 15 Kasım 2009, 13:24:10 »
İngiltere'de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre işlenmiş ve yağlı gıdalardan oluşan tek tip beslenme alışkanlığı depresyonu tetiklemekte.

Oysa sağlıklı beslenenlerde depresyon riski söz konusu değil diyor araştırmacılar. College London Üniversitesi bilim insanları araştırma çerçevesinde 3500 Londralı memurun verilerine incelemişler.

Memurların bir kısmı daha çok tatlı, yağlı süt ürünleri, kızarmış ve işlenmiş et ürünleriyle beslenirken diğer grup bol miktarda sebze, meyve ve balık tüketiyordu. Sonuçlara göre hazır yiyecekler tüketenlerde depresyon riski yüzde 58 daha yüksek. Araştırmaya katılan memurlar, beslenme alışkanlıkları ve psikolojik durumlarıyla ilgili ayrıntılı bir anket formu doldurmuşlar.

Cumhuriyet / Bilim Teknik
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yoğurt mayalarken dikkat!
« Yanıtla #472 : 20 Kasım 2009, 01:14:40 »

Yoğurt mayalamak için plastik malzeme kullanılmamalı. Nedenini Prof. Dr. İsmail Gümrükçüoğlu anlatıyor.



Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Gümrükçüoğlu, sağlık açısından  lastik kaplarda yoğurt mayalanmaması önerisinde bulundu.

Plastiğin bileşiğindeki kimyasal maddelerin insan sağlığına zarar verdiğini, bu maddelerin gıdalara geçmemesi gerektiğini bildiren Gümrükçüoğlu, özellikle yüksek ısıda plastiğin çözündüğünü, halk arasında buna ''erime'' dendiğini ifade etti. Plastik kaplarda mayalanan yoğurdun sağlıklı olmadığının altını çizen Prof. Dr. Gümrükçüoğlu, şu uyarılarda bulundu:

RENKLİ POŞETLER DAHA ZARARLI

''Yoğurt mayalıyoruz, kaynatıp sütü içine döküyoruz. İçine döktüğümüz süt 100 santigrat derecededir, kaynayan su demektir. 100 santigratta plastik malzemenin bir kısmı çözünür, sütün içine geçer. Yoğurdun içindeki asit ise daha fazla plastik malzemenin üretildiği maddeleri de eriterek, çözüyor ve bu da yoğurdun içine geçiyor. Yoğurtta bu daha kolay çözülür. O bakımdan kesinlikle yoğurt mayalamak için plastik malzeme kullanılmamalı.''

Renkli poşetlerin de sağlık açısından zararlı olduğunu belirten Prof. Dr. Gümrükçüoğlu, özellikle siyah poşetlere yiyecek konulmaması uyarısında bulundu. Gümrükçüğlu, plastiğin kalitesiz oluşunun kötü kokusundan ve ıslak bir mendille silindiğinde mendile boya vermesinden anlaşılabildiğini de vurguladı.

İyibilgi
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Dikkat! Mantarlar zehirli olabilir
« Yanıtla #473 : 21 Kasım 2009, 20:02:51 »

Uzmanlar uyarıyor; bol yağışın ardından sık görülmeye başlayan mantarlar zehirli olabilir...

Bol yağışın ardından doğada sık görülmeye başlayan mantarlardan toplamak için dağ taş demeden seferber olan vatandaşlar, zehirlenmelere karşı ise uzmanlar tarafından uyarıldı.



Uzmanlar sonbahar döneminde Kasım ayının yağışlı geçmesi nedeniyle birçok alanda mantarların kendiliğinden gelişmeye başladığına dikkat çekerken, zehirlenmelere karşı uyarıda bulundular. Uzmanlar, “Doğada yetişen mantarlar zehirli olmadıklarından emin olmadıkça sofralara konuk edilmemeli.

Çünkü mantarların zehirli olup olmadığını ayırt edebilmek bazen insanlar için çok güç olabiliyor. Zehirli olmadığına inanılan mantarlar bile böyle bir risk oluşturuyor. O yüzden mümkünse üzücü durumlarla karşılaşmamak için vatandaşlarımıza kültür mantarlarını tercih etmelerini istiyoruz” şeklinde görüş belirtti.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Lifin gücüne inanın!
« Yanıtla #474 : 24 Kasım 2009, 06:50:13 »
Dünyada gıda liflerinin yararları araştırıldıkça, liflere olan güven artmakta ve beslenmede alışkanlık haline getirilmektedir.

Siz de lifin gücüne inanın!

Lifler koruyucudur.
Lifleri günlük beslenmeniz içinde ne kadar tüketirseniz,
sindirim sorunlarına, kalp rahatsızlıklarına, kolesterole ve
yüksek kan basıncına karşı o derece koruma sağlarsınız.
Tok tutar.
Yüksek lif içeren besinler, normal besinlerden daha fazla çiğnenir.
Bu kesinlikle iyi birşeydir. Aynı zamanda sindirimi daha uzun sürdüğü için kendinizi tok hisseder ve açlık duymaya hemen başlamazsınız.

Lif vücudun ihtiyacıdır.
Amerikan Gıda ve Beslenme Kurumu’nun araştırmasına göre; çok popüler ve sağlıklı olarak nitelendirilen besinleri alsanız bile, yine de gıda lifine ihtiyaç var. Tahıllar, meyveler ve yeşil sebzelerin bazıları lif içerirler fakat oran olarak bir porsiyonda içerdikleri gıda lifi sadece 1-3 gr. arasındadır.

Lifin gücünü Eti Lifalif'ten alın.

Uzmanlar günde 25-30 gr. lif tüketimini önermektedirler.

Lif deposu Eti Lifalif Meyveli Müsli’nin 100 gramı 7.97 g. lif içermektedir. Kahvaltılarda, ara öğünlerde ve hatta akşamları düzenli olarak Eti Lifalif tüketerek lif ihtiyacınızı karşılamaya yardımcı olabilirsiniz.

Lifin sağlığınızı koruyan, hayatınızı rahatlatan tüm iyilikleri Eti Lifalif’in içinde... Yulaf Ezmesi, Meyveli Müsli ve Portakallı-Çikolatalı çeşitleriyle Eti Lifalif, lifin sağlığını hayatınıza kazandırır.

Kaynakça: Realage Uzmanları
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2398
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #475 : 24 Kasım 2009, 11:35:45 »
teşekkürler.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
"Çamaşırları yüksek ısıda yıkayın"
« Yanıtla #476 : 26 Kasım 2009, 01:37:43 »
Çamaşırların birçok hastalığa neden olabilen antibiyotiğe dirençli bakterilerden temizlenmesi için, sadece deterjan ya da değişik temizleme maddelerinin kullanılmasının yeterli olmadığı, aynı zamanda çamaşırların yüksek ısıda yıkanması gerektiği bildirildi.



İsveç'te yayımlanan Svenska Dagbladet gazetesinin haberine göre, İsveç Uppsala Üniversitesi Hastanesinden Mikrobiyolog Aosa Melhus'un da katıldığı araştırmanın sonuçları, çeşitli nedenlerle kıyafet, havlu, çarşaf gibi çamaşırları dirençli bakterilerden temizlemek için sabunun yeterli olmadığını gösterdi.

Dr. Melhus, beyazlığın çamaşırın temiz olduğu anlamına gelmediğini, laboratuvar ortamında yaptıkları deneylerde birçok bakterinin 42 derecede bile haftalarca canlı kaldığını gözlemlediklerini belirtti.

İdeal çamaşır yıkama sıcaklığının en az 60 derece olduğunu kaydeden Melhus, çamaşırların yıkandıktan sonra 10 dakika da kurutma makinesinde yüksek ısıda kurutulmasını tavsiye etti.

veteknoloji.com
« Son Düzenleme: 20 Ocak 2010, 01:42:34 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kramp deyip geçmeyin!
« Yanıtla #477 : 26 Kasım 2009, 14:02:40 »

Vücudumuzun çeşitli yerlerinde oluşan krampların sebepleri neler merak ediyor musunuz?

İşte kramplar ve nedenleri:

Mide krampları:

Aşırı stres, heyecan ve üzüntüyle ortaya çıkar. Kronik bir hastalığın habercisi olmayan bu kramplar, ilaçlarla önlenir.

Adele krampları:

İstemsiz ve güçlü kas kasılmalarıyla ortaya çıkar. Bu tür kramplara aşırı yorgunluk, kan dolaşımı bozuklukları, şeker hastalığı ve böbrek rahatsızlıkları sebep olabilir.

Gece krampları:

Yatmadan önce yapılan yoğun egzersizler, gece kramplarına yol açar. Gecenizi kabusa çeviren bu ağrıları önlemek için yatmadan bol su içmeli ve egzersizden uzak durmalısınız

sabah
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Gribe karşı kaju
« Yanıtla #478 : 30 Kasım 2009, 21:57:01 »

Kaju fıstık içerdiği çinko sayesinde gribe karşı vücut direncini artırıyor.



Kajuyla ilgili araştırma yapan uzmanlar kajunun bağışıklık sistemini güçlendirip, büyüme ve gelişmeyi olumlu etkilediğini saptadı.

Kajunun diğer yararları ise şöyle: İçerdiği minerallerden magnezyum kemik ve sinir dokusunu besler, kasların çalışmasını ve kalp atışlarını düzenliyor. Kansızlığın önemli rahatsızlıklara yol açtığı hamile ve çocuklarda D vitamini içeriği ile eksikliği giderip, kemikleri ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Özellikle gebelikte takviyesi gereken demir mineralini içeriyor. Yine içerdiği selenyum ile vücudu çeşitli hastalıklardan koruyup, şeker hastalığının gelişimini engelleyip kansere karşı direnci artırıyor

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
"Tuz"un yarayanı hangisi
« Yanıtla #479 : 04 Aralık 2009, 00:42:12 »
Tuzsuz bir yemeğin tadı da olmaz.Ancak hangi tuzu kullancağınız sağlığınız açısından son derece önemli.

Tuz, hepimizin yakından tanıdığı beyaz, akıcı ve yemeklerimizin olmazsa olmaz tadı. Çoğumuz bir sağlık sorunuyla karşılaşıp doktor tarafından tuz miktarını azaltmamız söylenmediği takdirde oturup varlığı hakkında düşünmeyiz bile.

Şöyle düşünelim. Ağladığımızda gözyaşlarımız tuzludur. Bir yerimiz kesildiğinde kanımızın tadına bakarsak tuzludur. Vücudumuzdaki sıvılar tıpkı bir okyanus gibidir. Tuz hayat kaynağımızdır; ancak vücudumuz tuz üretemediği için bir dış kaynaktan temin etmemiz gerekir. Bu kaynaklar genellikle ya et ya da klasik sofra tuzudur.

Asıl sorun ise vücudumuzun bu işlemden geçirilmiş tuz ile ne yapacağını bilmemesidir. Yıllarca süren tüketimin ardından kalbimiz, böbreklerimiz, kaslarımız ve kemiklerimiz dahil vücudumuzun bir çok bölümü tuz kullanımımızla bağlı olarak sorunlar yaşayabilir. İşlemden geçirilmiş tuz vücudumuzun dengesini bozabilir.

Sofra Tuzu mu Deniz Tuzu mu?

Sofra tuzu, doğada kaya halinde bulunan, kimyasal işlemlerden geçirilerek iyot eklenen bir maddedir. Yeraltı tuz yataklarından çıkarılan tuzdan, bu işlemlerden geçtikten sonra elimizde kalan ise sadece ölmüş minerallerdir.

Deniz tuzu ve sofra tuzu temelde aynı besin değerlerini içerir: sodyum ve klorür. Ancak deniz tuzu genellikle daha sağlıklı ve doğal olduğu gerekçesiyle tercih edilir. İki tuz arasındaki asıl fark ise kimyasal yapısında değil; tadında, dokusunda ve geçirildiği işlemdedir.

%100 doğal deniz tuzu mineral açısından zenginliğini korur. Doğal, organik deniz tuzu hala 2000 yıl önce Fransız tuz işçileri tarafından çıkarıldığı yöntemle elde edilir. Taranarak toplanır ve kuruması için güneşte bırakılır. Tüm besin değerleri bozulmadan korunur. Sodyum, klorür, kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer 90 mineral ilk andaki şekliyle doğal deniz tuzunun içinde bulunur. Bu mineraller bünyelerinde nem barındırırlar ve gri renklidirler. Bu nedenle eğer marketten aldığınız tuz beyaz ve akıcıysa, işlemden geçirilmiştir ve kullanılmamalıdır.

Doğal Deniz Tuzunun Yararları

Doğal deniz tuzu tüketildiğinde, ağza alınır alınmaz tükürükle etkileşime geçer ve sindirilmeye başlar. Ağızda ne kadar fazla mineral olursa sindirim o kadar uzun sürer. Doğal deniz tuzu tansiyonu düşürücü ve vücutta su kaybını önleyici etkisiyle bilinir. Karaciğer, böbrekler ve böbreküstü bezlerinin daha etkili çalışmasına yardımcı olur. Bağışıklık sistemini destekler. Doğal deniz tuzu okyanusun tüm minerallerini içerir.

Vücut sağlığı için doğal deniz tuzu kullanmak çok önemlidir. Günlük tuz miktarının(1500-2300mg sodyum) çok daha fazlasını tüketen bir toplum olarak ileriki yaşlarda sağlık sorunlarıyla karşılaşmamak için dikkatli olmamız gerekir.

Deniz tuzu, renkli şişelere koyduğunuz softa tuzu gibi kolay dökülmeyebilir; ancak içerdiği nem ve mineraller açısından vücudunuza çok daha fazla yararı dokunacağı kesin.

Gazeteport
〰〰〰〰🐠