Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 366824 defa)

0 Üye ve 37 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Uzmanlardan meyveli yoğurt uyarısı
« Yanıtla #435 : 12 Ağustos 2009, 01:21:02 »

Normale göre daha kısa sürede küfleniyor.

Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Zekai Tarakçı, çeşitli marmelatlar kullanılarak hazırlanan meyveli yoğurtların normale göre daha kısa sürede küflendiğini söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Zekai Tarakçı, depolama süresince stirred yoğurdun bazı özelliklerine farklı meyve katkılarının etkisinin araştırılması konusunda yapılan çalışmalar sonrasında önemli tespitler yaptıklarını kaydetti. Bu çalışmalarda serum ve asitliğin tüm yoğurtlarda depolama süresince arttığının gözlendiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Tarakçı, "Çalışmalarda, kızılcık, kuşburnu, vişne (marmelatları), üzüm (pekmez) ve hurma ilave edilmiş ve sade meyveli yoğurtlar üretildi ve 10 gün süre depolandı. Serum ve asit oluşumunun tüm yoğurtlarda depolama süresince arttığı tespit edildi" dedi.

Analiz sonuçlarına göre depolama boyunca maya ve küf sayısında artış tespit edildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Tarakçı, "Toplam mezofilik bakteri sayısı yoğurt örnekleri arasında farklılık göstermiştir. Yoğurtlarda fiziko-kimyasal, mikrobiyolojik ve duyusal nitelikler 1., 6. ve 10. günlerde belirlendi. Yoğurtlarda yapılan analiz sonuçlarına göre, toplam kuru maddenin yüzde 15 ile 21, yağın yüzde 2.95 ile 3.10, proteinin yüzde 3.61 ile 4.34, külün yüzde 0.82 ile 1.08, toplam asitliğin 1.27 ile 1.62 ve pH derecesinin 3.93 ile 4.29 arasında değiştiği saptandı. Depolama periyodunca maya ve küf sayısında artış gözlendi. Yapılan analiz sonucunda yoğurt örnekleri arasında duyusal yönden önemli bir farklılık görülmemiştir" diye konuştu.

En sağlıklı yöntemin evde kolayca hazırlanabilecek meyveli yoğurtların olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Tarakçı, "Evde meyveli yoğurt hazırlamak ise çok kolay. Bir kase ev yapımı yoğurdun içine istediğiniz meyvenin püresini katabilirsiniz. Tatlandırmak için ise bir tatlı kaşığı bal yeterli. Yalnız 1 yaşın altındaki bebekler için bal kullanılmamalı. Çünkü bebeklerin bağırsakları 12 aylıktan önce tam gelişmediği için, balda bulunan bazı bakteriler zararlı olabilir. Bundan dolayı balın 12 aylıktan küçük bebekler için kullanımı uygun değildir" ifadelerini kaydetti.

İHA
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ne kadar erken yerseniz o kadar iyi
« Yanıtla #436 : 12 Ağustos 2009, 07:33:04 »
Üzüm ve üzüm suyu tüketiminin vücudun savunma sistemini güçlendirdiği, bu mevsimde bol tüketilmesinde fayda olduğu bildirildi.

Prof. Dr. Necat Yılmaz düzenli üzüm suyu tüketen insanların kanında vücudu hastalıklara karşı koruyan gammadelta T hücrelerinin bulunduğunu belirtti. Yılmaz “Aslında çocukluk çağında başlayan kalp damar hastalıkları ancak ileri yaşlarda çıktığı için insanların yanlış bir düşünceyle ileri yaşta aniden kalp hastası olduğunu düşünüyor. Oysa önceki yıllarda edindiği beslenme alışkanlıkları kendisini hasta etmiştir'' dedi.

KALBiN DOSTU

Prof. Yılmaz ''İspanyol araştırmacılar üzümün damarların oksidasyonunu azalttığını saptadı. Kırmızı üzümdeki polifenoller çok faydalı, kronik hastalıkların oluşumu engeller. Kalp damar hastalıklarının oluşumunu engeller” dedi.

timeturk
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Pancar suyu dayanıklılığı artırıyor
« Yanıtla #437 : 12 Ağustos 2009, 11:02:47 »
Pancarın dayanıklılığı artırdığı, pancar suyu içenlerin daha uzun süre spor yapabildiği bildirildi. Pancar suyunun etkisinin düzenli antrenmandan daha fazla olduğu da kaydedildi.


Britanya'daki Exeter Üniversitesinden bir grup bilim adamı, pancardaki nitratın, oksijen emiliminde azalma sağlayarak sporu daha az yorucu hale getirdiğini belirlediler.

Journal of Applied Physiology dergisinde yayımlanan araştırma 19-38 yaş arasındaki erkekler üzerinde yapıldı ve bunlara 6 gün boyunca günde 500 mililitre organik pancar suyu verildi. Daha sonra da çeşitli spor faaliyetlerini kapsayan testler yapıldı.

Başka bir dönemde ise bu kişilere plasebo olarak yine 6 gün frenk üzümü şurubu verildi ve aynı spor testleri yapıldı.

Araştırma grubu pancar suyu içtikten sonra, ortalama 11,25 dakika bisiklet kullanabildi. Bunun plasebo verildikten sonrakine göre 92 saniye daha fazla olduğu saptandı. Pancar suyu içtikten sonra tansiyonun da daha düşük kaldığı görüldü.

Araştırmacılar nitratın dayanıklılığı artırma mekanizmasını henüz tam olarak çözemeseler de, bunun, nitratın vücutta nitrik okside dönüşmesi sonucu egzersiz sırasında yakılan oksijeni azaltmasından kaynaklandığını düşünüyor.

Britanya'daki bir atlete de danışmanlık yapan araştırmacı Prof. Andy Jones, "Pancar suyunun oksijen emilimindeki etkisi bizi şaşkınlığa uğrattı çünkü bu etki, antrenman dahil başka bir yolla sağlanamaz" dedi.

Jones, "Gerek amatör gerekse profesyonel atletlerin bu araştırmadan çıkan sonuçla ilgileneceklerini umuyorum" diye konuştu.

aa
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kafeinsiz çörekotu kahvesi
« Yanıtla #438 : 16 Ağustos 2009, 01:40:14 »
Çörekotu ve nohuttan yapılan kafeinsiz bir kahve olan çörekotu kahvesinin her derde deva olduğu bildirildi.

Faydaları saymakla bitmeyen çörekotu ve leblebinin öğütülmesiyle yapılan çöretotu kahvesinin en büyük özelliği ise kafeinsiz olması. Özellikle Antalya bölgesinde yetişen çörekotlarının toplanarak sadece nohut tozuyla karıştırılmasıyla elde edilen çörekotu kahvesi tıpkı Türk kahvesi gibi pişirilerek içiliyor.

Gaziantep'te bilinmeyen çörekotunu Gazianteplilere tanıtmak ve tattırmak için özel olarak çörekotu kahvesi getirdiğini ve sattığını belirten Turistik Çarşı Esnaflarından Edessa Doğal yaşam ürünleri sahibi Mehmet Çevik, "Antalya bölgesinde yetişen çörekotları toplanarak, sadece nohut tozu ile karıştırılarak çörekotu kahvesi elde ediliyor. Çörekotu kahvesi her türlü derde deva olmasının yanı sıra vücut savunma sistemini korur ve güçlendirir. Uykusuzluk yapmaz. Mideyi rahatlatır. Cilt dökülmelerine iyi gelir

karaciğere iyi gelir, zayıflamaya yardımcı olur, Sindirim sisteminin iyi işlemesine yardımcı olur. Faydaları saymakla bitmeyen çörekotu kahvesini Gazianteplilere tanıtmak için getirttim ve alan müşterilerim son derece memnun kaldı" diye konuştu.

Çevik, özellikle mide rahatsızlığına iyi gelen çörek otu kahvesinin oldukça lezzetli, kafeinsiz ve sağlıklı bir kahve olduğunu ifade ederek tüm Gazianteplilerin tatması gereken bir lezzet olduğunu söyledi.

Çörekotu kahvesinin Tıpkı Türk kahvesi gibi şeker ve su ilave edilerek hazırlandığını kaydeden Çevik, "Çörekotu kahvesine isteğe bağlı olarak bir miktar rendelenmiş hindistancevizi de eklenebilir. Ya da 'muskat', yani küçük hindistancevizinin kabuğu rendelenerek katılabilir" dedi.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Proteinler Hangi Besinlerde Bulunur?
« Yanıtla #439 : 17 Ağustos 2009, 02:19:13 »

Tüm canlılar biyomolekül adıyla anılan birtakım organik maddelerden oluşmaktadır. Bunlardan biri olan protein vü­cudumuzun yaklaşık %12’sini oluşturmaktadır. Proteinlerin ana görevi yeni doku yapma, do­kuları onarma, günlük aşınmaları önlemedir. Proteinler yaşamamız için gereklidir, açlığımızı giderir.

Vücutta sayılamayacak kadar çok gö­revleri vardır. Bunladan bazıları ise enerji sağ­lanmasında yardımcı hormon ve enzimleri yap­mak; besinlerin sindirilmesi, vücudun asit-alkali dengesinin sağlanması; kanın pıhtılaşmasına yardım; mikrop ve hastalıklarla savaşmak için vücuda antikor getirmek olarak sıralanabilir.

Proteinler et, tavuk, balık, sakatat, süt, peynir, yer fistığı, yoğurt, yumurta, soya fasulyesi, ku­ru fasulye, findik, fıstık, badem, buğday unu, ceviz, tahıl, lahana ve patateste bulunur. Yu­murta ve süt en iyi protein kaynaklandır. Tahıl­larda da buğday özünde protein fazladır.

genelsağlıkbilgisi
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Zeytin
« Yanıtla #440 : 18 Ağustos 2009, 00:32:35 »
Siyah zeytin

—Siyah zeytini tatlandırmak için zeytinyağı ve limon suyu karışımından yararlanmayı herkes bilir.

—Zeytinlerinize daha değişik bir lezzet vermek istiyorsanız, bunları zeytinyağıyla örtün ve biraz kekikle, iki, üç diş sarmısak ilave edin. Sekiz gün bekletin ve yenip azalan zeytinlerin yerlerine yenilerini koyun.

—Zeytinleriniz tamamen bitince bu zeytinyağı, sarmısak ve kekik karışımından salata sosu olarak yararlanabilirsiniz. Salatanıza enfes bir koku ve çok değişik bir lezzet verecektir.

Yeşil zeytin

Cam kavanoza koyarak saklayın. Kendi orijinal suyu, bütün zeytinleri örtmek için yeterli değilse, üzerine tuzlu su ilave edin. Susuz kalan yeşil zeytin kısa zamanda kuruyacaktır. Serin bir yerde ve ağzı daima kapalı olarak saklayın.

tedavisinedir.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Budak

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 267
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #441 : 18 Ağustos 2009, 01:07:34 »
--------------------------------------------------------------------------------

Siyah zeytin

—Siyah zeytini tatlandırmak için zeytinyağı ve limon suyu karışımından yararlanmayı herkes bilir.

—Zeytinlerinize daha değişik bir lezzet vermek istiyorsanız, bunları zeytinyağıyla örtün ve biraz kekikle, iki, üç diş sarmısak ilave edin. Sekiz gün bekletin ve yenip azalan zeytinlerin yerlerine yenilerini koyun.


Sarımsağı ezip suyunumu katacaz yoksa sarımsak ezmesinimi?

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #442 : 18 Ağustos 2009, 01:11:09 »
Bildiğim kadarıyla ezmeden kullanılıyor..
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Budak

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 267
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #443 : 18 Ağustos 2009, 01:17:40 »
Teşekkürler.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bakliyat tüketimi neden azalıyor?
« Yanıtla #444 : 18 Ağustos 2009, 13:33:05 »
İthal ürünlerin etkisiyle kuru fasulye, nohut ve mercimek tüketimi azalıyor. Reis Gıda’nın AC Nielsen’e yaptırdığı, ‘Pirinç ve Bakliyat Marka Bilinirlik Tüketici Omnibus’unda sektöre ilişkin çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı



Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Ağız tadımız değişiyor. Türk damak tadı kayboluyor. Bakliyat tüketimi azalıyor. Hükümet, fındık gibi bazı tarım ürünlerindeki aşırı üretimini kısarak bakliyat üretimini desteklemeli” dedi.

13 ilde 16-64 yaş grubunda 1214 kişiyle yapılan araştırma sonuçları şöyle:
“Kadınların; yüzde 47’si kuru fasulye,

yüzde 45.1’i bulgur,

yüzde 45.9’u nohut,

yüzde 46’sı kırmızı mercimek,

yüzde 55’i yeşil mercimek,

yüzde 60.3’ü barbunya,

yüzde 80.3’ü börülce pişirmeyi bilmiyor.


Fast food türü hazır gıda ürünlerine yönelen gençler, geleneksel bakliyat yemeklerinden uzaklaşıyor.”
Pirinç pilavı ile bakliyattan yapılan çorbalar en çok bilinen yemeklerin başında geliyor.

gidaclub     
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı mardin

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 406
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #445 : 18 Ağustos 2009, 16:37:13 »
anneler kızlarınıza yemek pişirmeyi ögretirlerse iyi olur.yazık şu erkeklere bakliyat yemesinlermi?
ibadetin eftali devamlı olanıdır.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Böğürtlenin kıymeti bilinmiyor
« Yanıtla #446 : 21 Ağustos 2009, 17:50:37 »
Sağlık açısından çeşitli faydaları olduğu kanıtlanan böğürtlen, Manisa'nın Saruhanlı ilçesinde üretilmeye başlandı. Ancak Türkiye'de böğürtlene pek rağbet yok ve sağlık açısından faydaları bilinmiyor.  


 
Saruhanlı Devlet Hastanesi'nde görevli Diyetisyen Emel Koçoğlu, böğürtlenin doğal bir şifa kaynağı olduğunu, hastalıklara karşı koruyucu özelliğinin bulunduğunu söyledi.

Koçoğlu, ''Böğürtlen idrar söktürür. Ayaklardaki şişlikleri indirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Gözlerdeki zafiyeti giderir. Mesane taşlarının düşmesine yardımcı olur. Ağız, dil, diş eti ve bademcik hastalıklarını giderir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Haricen kullanıldığı takdirde ağrıları dindirir, yanıkları iyileştirir. Kökü kaynatılıp, suyu içilecek olursa kandaki şeker miktarını düşürür" dedi.

İlçenin Mütevelli Beldesi'nde 100 dekarlık arazinin 80 dekarında ilk böğürtlen üretimini gerçekleştiren Saffet Cider ise 3 yıl önce merak üzerine böğürtlen üretimine başladığını kaydederek, ''Böğürtlen Avrupa ülkelerinde, özellikle Hollanda'da aşırı derecede tüketiliyor. Ben de merak üzerine 3 yıl önce böğürtlen üretimine başladım. 80 dekar arazide ürün yetiştirdim. Ancak her yıl pazarlama sorunu yaşıyoruz'' dedi.

Ürüne devletten hiçbir destek gelmediğini kaydeden Cider, kendi imkanlarıyla pastanelere,  reçel fabrikalarına kilogramı 1,5 liradan pazarlamaya çalıştıklarını vurguladı.

Şifa kaynağı olan böğürtlenin Saruhanlı ilçesinde ve köylerinde alternatif ürün olarak giderek yaygınlaştığını belirten Saruhanlı Ziraat Odası Başkanı Aydoğan Okur, devletten destek beklediklerini belirtti.
 
Haber53
« Son Düzenleme: 27 Ağustos 2009, 13:29:29 Gönderen: moderatör »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
'İnek sütünden peynir yemeyin'
« Yanıtla #447 : 24 Ağustos 2009, 12:22:13 »

Ünlü Diyet Uzmanı Ender Saraç, "Türk toplumunun inek peynirine alerjisi var" dedi.

Bağcılar Belediyesi Ramazan Çadırında konferans veren Diyet Uzmanı Dr. Ender Saraç, önemli tavsiyelerde bulundu.

Türk toplumunun yüzde 70'nin inek sütünden yapılan peynire karşı alerjisinin olduğunu söyleyen Saraç, az yağlı keçi peynirinin tüketilmesi gerektiğini söyledi. "Ramazan'da Sağlıklı Yaşam" konulu konferansında Saraç, tutulan oruçla bir yıl boyunca yorulan bedenin dinlendirildiğini söyledi.

Saraç, orucun sadece bedene tutturulmaması gerektiğini ruha da oruç tutturulması gerektiğini söyledi. "Ramazan bir diyet, bir zayıflama mevsimi değildir" diyen Saraç, "Türk toplumu küçük Amerika gibi oldu. Şiştikçe şişiyoruz. Göbekler artıyor… Şimdi günler uzadı. Mutlaka sahura kalkılmalı. Sahura kalkılmadığı zaman kan şekeri düşer." dedi.

Sahurda beyaz ekmek yerine siyah ekmek tüketilmesi tavsiyesinde bulunan Saraç, "Sahurda özellikle peynir tüketilmeli. Ancak Türk toplumunun yüzde 70'inde inek peynirine karşı alerji var. Onun için inek peyniri yerine keçi peyniri tüketilmeli. Çünkü süt ürünleri kemik erimesine karşı iyidir." diye konuştu..

AĞIZ KOKUSUNU TARÇIN GİDERİR

Tarçın'ın insan vücudu için büyük yararları olduğuna dikkat çeken Saraç, tarçının ağız kokusunu önlediğini, bayanlarda genital akıntıya karşı önemli yararları olduğunu kaydetti. İftarın hurma ile açılmasının büyük faydalarının olduğunun altını çizen Dr. Saraç, "Hurma bize verilen bir hediye" dedi.

İftarın açılmasının ardından tahıl içerikli çorbaların içilmesinin büyük faydasının olduğunu söyleyen Saraç, daha sonra kısa bir ara verildikten sonra ana yemeğe geçilmesi gerektiğini söyledi.

Dinlenen vücuda ani yüklenilmemesi gerektiğini belirten Saraç, ana yemekte ise az yağlı hayvansal veya bitkisel vitaminlerin tüketilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Saraç, sağlıklı bir yaşam için yağlı yiyeceklerden özellikle uzak durulması uyarısında bulundu.

"TATLIYI HEMEN YEMEYİN"

İftar yemeğinin ardından hemen tatlının tüketilmemesi gerektiğini anlatan Saraç, tatlının yemekten bir buçuk saat sonra tüketilmesi gerektiğini söyledi. Saraç, kızartma türü tatlılardan özellikle kaçınılması gerektiğini söyledi. Kızartma türü tatlıların hiç bir faydasının olmadığını anlatan Saraç, az yağlı sütlü tatlıların tüketilmesi gerektiğini vurguladı.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İşte dünyanın en iyi besinleri
« Yanıtla #448 : 25 Ağustos 2009, 13:57:26 »

Sağlıklı bir yaşamın anahtarı doğru beslenme... Ünlü ekonomi dergisi Forbes yararlı besinleri 5 başlıkta topladı. İşte dünyanın en iyi besinleri listesi...



İhtiyacımız kadar düzenli yenen faydalı besinler, sağlıklı ve zinde yaşamın da kapılarını açıyor.

İşte dünyanın en iyi besinleri listesinden örnekler...

Ünlü ekonomi dergisi Forbes yararlı besinleri 5 başlıkta topladı. İlk grup; dut, çilek ve böğürtlenden oluşuyor.

Diğerleri ise baklagiller, taze süt ve süt ürünleri, ot yiyen hayvanların etleri ile ceviz ve fındığın yer aldığı kabuklu meyveler grubu.

Dut içerdiği kalsiyum, demir, B1 ve C vitami ile özel bir meyve...İdrar söktürücü, ateş düşürücü ve kanseri önleyici özelliği ile dikkat çekiyor.

Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr.Sevil Özkan, "7 gram dutu 250 gr suda kaynatıp içersek ateş düşürücü özelliği var.../Çok enerjik bir meyve iştah arttırıyor, enerji veriyor" diyor.

Çilek de dut ise bağırsak çalıştırıcı, bağırsak solucanlarına karşı etkili...

C vitamini, potansiyum, kalsiyum açısından zengin olan çileğin tansiyon düşürücü etkisi de var.

Dr.Sevil Özkan, "Hastalarıma şunu öneriyorum; taze çilek suyuyla dişlerini fırçalarlarsa diş taşlarından arındıklarını görecekler, kolestrol düşürücü özelliği var" diye konuştu.

Vitamin deposu olan böğürtlen de vazgeçilmez besinler arasında. Dr.Özkan bu meyveyle ilgili olarak da şu bilgileri veriyor: "Karaciğer, kalın bağırsak ve deri kanserine karşı koruyucu özelliği saptanmış bitki, tansiyon düşürücü özelliği var, özellikle hafıza güçlendirici özelliğinden kullanımını öneriyorum."

Baklagillerin önemi

Kilo almak isteyenlerin ilk tercihi de nohut olmalı... Göğüs kanserine karşı koruyucu özelliği olan nohut, menopoz şikayetlerine de iyi geliyor.

Sofralarda yer alması gereken bitkilerden biri de mercimek. Çinko deposu olan mercimek, özellikle şeker, kalp ve kabızlık rahatsızlığı olanlara öneriliyor.

Doğru beslenme için kurufasulye de unutulmamalı. Kuru fasulye; bedensel, zihinsel güç veriyor, kabukları kan şekerini dengeliyor, romatizmada siyatikte ağrıyı azaltıyor.

Süt ve süt ürünlerini ihmal etmeyin

Büyümeyi sağlayan, diş çürümelerini önleyen, kolestrolü düşüren, prostat ve rahim kanserine iyi gelen süt ve süt ürünleri de mutlaka masada yer almalı.

Ve vitamin deposu, hafıza güçlendirici, cilt lekelerini azaltıcı ceviz ile enerjik ve zindelik veren, kolon, prostat ve göğüs kanserine koruyuculuğu saptanmış fındıktan da vazgeçilmemeli.

Tüm bu besinleri tüketirken unutulmaması gereken nokta ise yeteri kadar yemek...

Kaynak: TRT
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kemik erimesine karşı pekmez yiyin
« Yanıtla #449 : 26 Ağustos 2009, 11:07:50 »
Osteoporozun dünyada yaygın görülen bir iskelet sistemi hastalığı Osteoporoz Hasta Derneği Başkanı Prof. Dr. Ülkü Akarırmak, kalsiyum açısından çok zengin olan pekmezin, osteoporoz (kemik erimesi) riskini azaltmakta yararlı bir gıda olduğunu söyledi.

Akarırmak, yaptığı açıklamada, "kemik erimesi" ya da "kemik zayıflaması" olarak da bilinen osteoporozun, kemik miktarındaki azalma ve kemik kalitesindeki bozulma nedeniyle kemiklerin zayıflaması ve kırılmaya çok yatkın bir hale gelmesiyle oluşan bir hastalık olduğunu belirtti.



Osteoporozun dünyada en yaygın görülen bir iskelet sistemi hastalığı olduğuna, bu hastalığa bağlı kemik kırıklarının giderek önemli bir halk sağlığı soruna haline geldiğine dikkati çeken Akarırmak, "kemiklerin gelişmesinde ve korunmasında beslenmenin çok önemli rolü var. Uygun beslenilerek osteoporozdan korunulabilir" dedi.

Kalsiyum bakımından zengin beslenmenin osteoporozdan korunma açısından çok önemli olduğunu ifade eden Akarırmak, şöyle konuştu:
"Kalsiyum bakımından zengin beslenme yanında elbette dikkat edilmesi gereken başka faktörler de var. Yetersiz D vitamini alımı, proteinin ve sodyumunfazla miktarda alınması, yetersiz çinko, florid alınması, B, C ve K vitamini yetersizliği, aşırı alkol ve kahve tüketimi bu faktörlere örnek verilebilir.

Bunlar içinde kalsiyum bakımından zengin beslenme çok önemli. Kalsiyum ihtiyacı yaşam süreci içinde değişkenlik gösterir. İskeletin hızla büyümekte olduğu çocukluk ve ergenlik döneminde, gebelik ve emzirme sırasında vücudun kalsiyum ihtiyacı daha fazla. Menopoz sonrası dönemdeki kadınların ve yaşlı erkeklerin daha fazla kalsiyuma ihtiyaçları var. Eğer yeterli kalsiyum alınmazsa vücudumuz bu ihtiyacını en büyük kalsiyum deposu olan kemiklerden karşılar. Bu da osteoporoza neden olur."

Kalsiyum deposu pekmez

Prof. Dr Akarırmak, pekmezin yanı sıra süt, yoğurt, peynir, dondurma gibi yağ oranı düşük süt ürünlerinin, brokoli, pazı ve ıspanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzelerin, baklagillerin, fındığın, deniz ürünleri ile badem, portakal suyu, tahıllar ve tam ekmeğin zengin kalsiyum kaynakları olduğunu kaydetti.

Bu ürünler arasında yer alan pekmezin "kalsiyum deposu" olarak da adlandırılabileceğini ifade eden Akarırmak, "dünyada giderek daha önemli bir halk sağlığı problemine dönüşen osteoporoza bağlı kemik kırılmalarının önüne geçilmesi için pekmez tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılmasında fayda var" diye konuştu.

Akarırmak, Türkiye'de yoğun olarak üretimi yapılan üzüm, incir ve dutun ezilerek ve kaynatılarak hazırlanan bir gıda olan pekmezin zengin bir kalsiyum kaynağı olması yanında ucuz sayılabilecek bir ürün olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz özellikle kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanların beslenmesinde pekmezin hala var olduğunu biliyoruz. Ama pekmez nerede yaşarsa yaşasın ve hangi yaş grubundan olursa olsun herkesin tüketmesi gereken sağlıklı bir ürün. Ebeveynler pekmezle değişik tatlar hazırlayarak çocuklarına pekmezi sevdirebilirler, kendileri de kalsiyum gereksinimlerini pekmezle karşılayabilirler. Örneğin pekmez yoğurda katılarak keyifle tüketilebilir.

Peynirin üzerine konularak tüketilebilir. Pekmez şerbet yapılarak da alınabilir. Ayrıca geleneksel tahin pekmez olarak, şeker yerine konmak üzere pasta gibi ürünler için de pekmez düşünülebilir. Ancak kilo sorunu ve şeker hastası olanları kalori ve şeker alımı yönünden de uyarmak gereklidir. Şüphesiz pekmez tek kalsiyum kaynağı değil ama pekmezin çok önemli bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü, 100 gram pekmezde 400 miligram kalsiyum var, bu oldukça yüksek bir miktar. Kalsiyum bakımından zengin olduğu bilinen yağsız sütün bir bardağında 245, 100 gram yoğurtta 350 miligram kalsiyum var."

"Kadınlar daha dikkatli olmalı"

Akarırmak, insanların günlük kalsiyum gereksiniminin yaş grubuna cinsiyete göre farklılık gösterdiğini belirtti.
Günlük alınması gereken kalsiyum miktarının 1-3 yaş grubundakiler için 500 miligram olduğunu kaydeden Akarırmak, bu miktarın 4-8 yaş grubundakiler için 800, 9-18 yaş grubundakiler için 1.300, 19-50 yaş grubundakiler için bin, 50 ve üstü yaş grubundakiler için ise bin 200 miligram olduğunu bildirdi.

Akarırmak, gebe ya da emziren kadınların günlük alması gereken kalsiyum miktarının ise bin 200 - bin 500 miligram olduğunu bildirdi.

Akarırmak, osteoporozdan korunmak için yeterli kalsiyum alınmasının yanı sıra şu önerilerde bulundu:

"Düzenli hekime gidilmeli, çünkü hastalığın erken teşhisi çok önemli. Kişi kemik yoğunluğunu hekimin uygun göreceği sıklıkta ölçtürmeli. Kalsiyum yanında yeterince magnezyum ve C vitamini alınmasına dikkat edilmeli. Tuz alımı azaltılmalı, lifli besinler tercih edilmeli. Tedavide önemli başarılar elde ediliyor olsa bile asıl hedef osteoporozdan korunmak olmalı.

Kadınlar osteoporoz konusunda erkeklere oranla daha dikkatli olmalılar. Çünkü, kadınlarda kemik yapısının zayıflaması daha hızlı. Kadınlarda, özellikle menopozdan sonra görülen hızlı kemik kaybı, kemik yapısının zayıflamasına ve osteoporozun ortaya çıkmasına neden olabilir.

Osteoporoz kadınlarda erkeklerden daha sıktır, çünkü, kadınlar erkeklere göre daha az kemik kütlesine sahiptir."

CNNTÜRK
〰〰〰〰🐠