Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 367014 defa)

0 Üye ve 90 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İyi Bir Egzersiz Nasıl Olmalı?
« Yanıtla #300 : 19 Mart 2009, 12:06:53 »

Yeni bir araştırma, egzersiz amaçlı bir yürüyüş için dakikada 100, yarım saatte 3000 adım atılması gerektiğini gösterdi.
 
American Journal of Preventive Medicine dergisinde yer alan makaleye göre, Amerikan San Diego Devlet Üniversitesi araştırmacıları, yaş ortalaması 32 olan 97 yetişkin deneğin koşu bandındaki yürüyüşleri sırasında vücutlarının oksijen ihtiyacını saptadılar.

Bu araştırma sonucunda, iyi bir egzersiz için yarım saat boyunca dakikada erkeklerin 92 ila 102, kadınların 91 ila 115 adım atmasının gerektiği belirtildi. Uzmanlar, egzersizin haftanın 5 günü yapılması önerisinde bulundu.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sağlık mucizesi enginar
« Yanıtla #301 : 20 Mart 2009, 23:54:31 »
Nar ve fındık gibi birçok besini ünlü yapan Prof. Dr. Mehmet Öz’ün yeni gözdesi enginar.



İşte Prof. Dr. Mehmet Öz’ün tavsiyeleri;

Çay ve kahve yerine ıhlamur içilmeli. *

Sarımsak vücudu koruyan hücreleri destekleyip tansiyonu düşürdüğü için her gün 1 diş tüketilmeli.

* Türkiye'de bol üretilen taze fasülye, özellikle çiğ olarak yenmeli.

* Semizotu içindeki Omega 3 nedeniyle son derece faydalı. Çiğ yenirse, daha da yararlı.

* Et yiyecekseniz, yanında mutlaka çiğ domates de olmalı. Çünkü domatesin içindeki likopen adlı antioksidan, etteki zararlı Omega 6'ları yararlı hale dönüştürüyor.

* Kayısı çok yararlı ancak günde 1 avuçtan fazla yenmemesi gerekiyor.

* Her sabah aç karnına içilen bir bardak ılık suyun ardından bir avuç ceviz tüketmek sağlık için çok faydalı.

* Lahana zayıflamak isteyenler için çok sağlıklı bir sebze.

* Zeytinyağının içinde çok faydalı yağlar mevcut ve bunlar fasülye, domates gibi doğal besinlerle karışınca, vücuda muhteşem bir etkisi oluyor.

* Öz, sofradan asla eksik edilmemesi gereken besinler arasında enginarın önemli yer tuttuğuna dikkat çekiyor. Enginar, karaciğeri koruyor, içinde bol miktarda B vitamini var. Ayrıca vücut enginarı çok kolay hazmediyor.

* Mehmet Öz, her gün muhakkak en az 1 muz yenilmesi gerektiğini söylüyor.

* Başta kırmızı renkli olmak üzere tüm sebze ve meyvelerde vitamin bulunduğunu belirten Mehmet Öz, narın bu meyvelerden ayrılan tarafını ise şöyle açıkladı: "Narda, E vitamininden 20 kat daha güçlü olan polifenol maddesi bol miktarda bulunur. Antioksidan özelliği olan bu madde, aynı zamanda kalp hastalıkları ile cinsel problemleri önler."

* Sabahları aç karnına, bir büyük bardak su için.

* Ayran, içeriğindeki yoğurt bakterilerinin antikanserojen etkisiyle, kanserin başlangıcını önler. Kalsiyum, potasyum içermesi nedeniyle, özellikle kemik ve dişlerin oluşumuna olumlu etki yapar. A, D, B2, B6, B12 vitaminleri ile protein deposu olma özelliğini taşır. Ayranın içine karabiber ekleyin. Karabiber; mide ve pankreasın salgısını artırır. Sindirimi kolaylaştırır. Kan şekerini düşürür. Bağırsaklarda gaz oluşmasını önler. Kan yapımına destek olur. İştah açar. Enerji verir. Sakinleştirir. Dışarıdan masaj yapmak suretiyle, ağrılı kaslara fayda sağlar.

* Şeftali, kalp rahatsızlıklarını ve kanseri önler. Bol miktarda C vitamini, potasyum, A vitamini ve folik asit içerir. Sindirim sistemini çalıştırıp, hazmı kolaylaştırıyor. Böbreklerin ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlıyor. Cinsel isteği artırıyor. Şeftalinin, sabahları aç karnına yenilmesi öneriliyor.

* Haftada bir akşam balık yiyin. Balık, kalp hastalığını ve felci önlüyor. Kemikleri koruyor. Astım tehlikesini azaltıyor. Prostat kanserini önlüyor. Kırışıkları gideriyor. Mutluluk veriyor.

* Günde 32 mg flavonoid alın. Kanın temizlenmesine yardımcı olan bu madde; çay, üzüm, kızılcık, soğan, domates ve portakalda bulunur.

* Her gün 250 gr. domates suyu ya da sosu tüketin.

* Avokado, çikolata ve çilekten vazgeçmeyin.

* Bunamaya karşı her gün zerdeçal tüketin.

* Folik asit, B6 ve B12 vitaminlerinin önemli olduğunu unutmayın. Kuşkonmaz, brüksel lahanası, börülce ve ayçiçeği folik asit açısından zengindir. B6 en çok tavuk, muz ve domates püresinde; B12 ise somon, ton balığı, köfte ve kepekli ürünlerde bulunur.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Erken de geç de zararlı
« Yanıtla #302 : 21 Mart 2009, 09:54:10 »
Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Kılınç, bebeklerde tamamlayıcı besinlere erken başlanmasının hastalık riskini arttırdığını, geç başlanmasının ise bebeğin gelişimini yavaşlattığını söyledi.

Kılınç yaptığı açıklamada, tamamlayıcı beslenmenin bebeklere 6 ila 18-24 ay arasında yalnızca anne sütüne ev yemeklerinin eklendiği bir dönem olduğunu belirtti.

Tamamlayıcı besinlere erken başlanmasının da, geç başlanmasının da, bebeğin gelişimi ve sağlığı açısından çeşitli olumsuzluklar doğurabileceğini dile getiren Kılınç, şöyle konuştu:

''Tamamlayıcı besinlere erken başlanması durumunda anne sütü alımı azaldığı ve sıvı gıdaların kalorisi düşük olduğu için bebeğin kilo alımı yavaşlayabilir. Bu dönemde antikor geçişi azaldığı için hastalanma riski artar. İlk 6 ayda bağırsak geçirgenliği fazla olduğu için besin alerjileri daha sık görülür. Bebek sık ishal olur.

Bu besinlere geç başlanması durumunda ise sadece anne sütü bebeğin gereksinimini karşılamaz hale gelir. Bu durum bebeğin kilo alımı ve büyümesini yavaşlatır ya da durdurur. Besin eksikliklerine bağlı olumsuzluklar ortaya çıkabilir. Bebeğin çiğnemeyi öğrenmesi zorlanabilir.''

Kılınç, anne sütü alan bebeklere 6. ayda, yapay mama ile beslenen bebeklerde ise 4. ayda ek besinlere başlanması gerektiğini vurguladı.

AA
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Krizde salatalık ve havuç
« Yanıtla #303 : 22 Mart 2009, 09:26:51 »
Kriz döneminde güzellik ve bakım malzemelerine fazla para harcamanıza gerek yok.

Evde yapacağınız tonik ve kremlerle de güzelliğinizi koruyabilirsiniz. Salatalık, havuç, zeytinyağı ve bal genç kalmanız için yeterli olacaktır..

Son yıllarda hızla gelişen kozmetik sektörü, güzel olmak ve genç kalmak isteyenlerin imdadına yetişirken büyük maliyetleri de beraberinde getiriyor. Kriz öncesi kozmetiklere adeta servet harcanıyordu ancak bu tür masraflar, kriz ile birlikte lüks hale geldi. Ama genç ve güzel kalma duygusundan vazgeçmek çok mümkün görünmüyor. Peki, o zaman ne yapmalı? Memorial Tıp Merkezi Dermatoloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Zerrin Baysal, kriz günlerinde cebinize zarar vermeden güzelleşmenin yollarını anlattı...

* Pahalı ürün, iyi ürün değildir

Çok fazla para ödemeden sahip olacağınız uygun ürünlerle; hem cilt bakımınızı doğru şekilde yapabilir, hem de kesenizi fazla yormazsınız. Örneğin yüzümüzün günlük temizliği için; cildimizi uygun bir sabunla yüze yapışan kirlerden ve tüm gün karşılaştığımız sigara, egzoz dumanı gibi zararlı maddelerin etkilerinden arındırmak gerekir. Kuru ciltler için krem ya da gliserin ya da zeytinyağı içerikli bir sabun tercih edilebilir. Yağlı ciltler için ise kükürtlü ya da meyve esansı içeren bir sabun uygundur. Bu ürünler hem cildimizi temizler hem de parlak bir görünüm sağlarlar.

* Aşırı makyaj yapmayın; temizleme ürünlerinden ve makyaj malzemelerinden tasarruf edin

Aşırı makyaj ciltte yapay durur ve temizlenmesi de oldukça zordur. Bunun yerine, gün içinde gidilecek yere göre hafif bir makyaj tercih edilmelidir. Doğal ve sade makyajın hem tazelenmesi, hem de çıkarılması daha kolaydır. Böylelikle hem makyaj malzemelerinize çok fazla para harcamazsınız, hem de makyajınızı çıkaracağınız ürünleri daha uzun süre kullanma imkânına kavuşursunuz. Aşırı makyaj yapanların; öncelikle yüzlerini bir temizleme sütü ile silip, sonrasında yıkaması daha iyi bir temizleme sağlar. Bu tarz bir temizleme sütü çok pahalıya alınmak zorunda değildir. Badem sütü, temizlemek için ucuz ve zararsız bir üründür. Yani çeşit çeşit makyaj çıkarıcılara ihtiyaç yoktur. Çok kuru cilde sahip olanların, yüzlerini vazelin ya da gliserin ile temizlemesi ve sonrasında yine sabun ile yıkaması uygun olur.

* Salatalık rendesiyle tonik yapabilirsiniz

Cildi sıkılaştırmak için tercih edilen toniklerin, gözenekleri açık kişilerce kullanılması gerekir. Cildi sağlıklı olan genç ciltlerde toniğe gerek yoktur. Mutlaka kullanmak isteniyorsa, gül suyu ile hazırlanmış uygun fiyatlı tonikler kullanılabilinir. Salatalık suyu ya da meyve suyu tonikleri ara sıra uygulanabilir. Bunlar, yüz cildinde parlaklık sağlar. Bir adet salatalık rendesini tülden geçirdikten sonra içine bir-iki damla limon damlatılır. Hazırlanmış bu solüsyon yüz yıkandıktan sonra bir pamuk yardımıyla yüze sürülür. Beş-on dakika sonra durulanıp, yıkanır. Limon suyundaki asidik madde ve C vitamini deride parlaklık sağlar. Hafif kızarıklık oluşumu pek önemsenmemelidir.

* Badem yağı ve balla gençleşin

Nemlendirici olarak kullanılacak ürünler kişiden kişiye değişir Ama bu ürünlerin çok pahalısından seçmek zorunda değilsiniz. Yağlı ciltliler daha çok su bazlı, kuru ciltliler ise yağ bazlı nemlendiricileri günlük kullanmalı, bu yeterli. Deriyi genç tutmak, kırışıklıkları azaltmak, gelişmiş lekeleri yok etmek için kullanılacak bir nemlendirici elde etmek kolaydır. Fakat bu tarz hazırlama kremler, stabilizasyonu sağlanmadığı için kolayca bozulabilir. Bunu göz önünde bulundurarak; A, E ve C vitaminleri içeren kapsüller, salatalık rendesi, badem yağı, bal gibi anti-aging maddelerinin bir kremle karıştırılıp sürülmesi yararlı olacaktır.

* Havuç, kuru kayısı, fındık, ceviz ve nar; en etkili anti-aging ürünleridir

Güzel bir deriye sahip olmak, sadece kullanılan kozmetiklerle mümkün değildir. Beslenme alışkanlıklarımız da çok önemlidir. Özellikle taze meyve ve sebze tüketmek, bol su içmek, kurutulmuş meyve tüketmek, içten sağlayacağımız desteklerdir. Bu tarzda beslenmek, hem güzelliğe katkıda bulunur hem de daha ekonomik bir beslenme sağlar. Havuç, kuru kayısı, fındık, ceviz, nar gibi gıdalar bilinen en etkili anti-aging besinleridir.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Birçok hastalığın düşmanı
« Yanıtla #304 : 24 Mart 2009, 19:55:57 »

Antioksidan madde ve C vitamini içerikleri birçok meyve türüne göre çok daha yüksek değerlerde seyrediyor.

Yapılan araştırmalarda Kızılcıktaki C vitamini ve antioksidanın kansere yakalanma riskini azalttığı kanıtlandı.

Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Kadir Uğurtan Yılmaz, Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsü tarafından yürütülen ''Kızılcık Genetik Kaynaklarının Toplanması ve Korunması Projesi'' ile Türkiye'deki yaklaşık 60 kızılcık türünün koruma altında bulundurulduğunu söyledi.

Enstitüde koruma altında bulundurulan kızılcık türlerinden 16'sı üzerinde, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Ercişli ve Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Kafkas'la birlikte yürüttükleri araştırma kapsamında kızılcık meyvelerinin biyokimyasal içeriklerine bakıldığını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

''Araştırma sonunda kızılcıkların antioksidan madde ve C vitamini içeriklerinin birçok meyve türüne göre çok daha yüksek değerlerde olduğu belirlendi. Çalışma ile bir insanın günlük C vitamini ihtiyacının yarısının 100 gram kızılcık tüketilerek karşılanabileceği de tespit edildi.''

C vitamini ve antioksidan maddelerin insan sağlığı açısından önemine dikkati çeken Yılmaz, şu bilgiyi verdi:

''Bu maddelerin kızılcıklarda çok yüksek miktarlarda olduğunun tespit edilmesi sonucu, kızılcıkların kansere yakalanma riskini azalttığı ve kızılcığın kansere ve daha bir çok hastalığa karşı bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ortaya koydu. ''

İnternet haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sadece efsaneymiş!
« Yanıtla #305 : 26 Mart 2009, 20:26:51 »

Bayanlar arasında sık olarak uygulanan zayıflama yöntemlerinden bir tanesi daha yanlış çıktı.



Beslenme uzmanlarına göre maalesef hiçbir besinin ya da içeceğin zayıflatmaya direkt olarak bir etkisi bulunmamaktadır.

Sabah içilen limonlu ılık su; içeriğindeki limonun C Vitamini içeriği dolayısıyla güne daha zinde başlamanıza yardımcı olabilir.

Sıcak su ile soğuk su arasındaki terk fark ise mideyi terk etme hızıdır.

Soğuk su mideyi 20 dakika içerisinde terk ederken, sıcak su mideyi 80 dakikada terk eder.

Bu nedenle çok fazla yemek tüketen kişiler mide hacmini dolu tutmasını sağlayabilmek için ılıktan sıcağa yakın olacak şekilde su tercih edilebilir

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #306 : 26 Mart 2009, 20:45:53 »
Artık hangisi safsata hangisi gerçek anlayamaz olduk.

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Yıldırımdan nasıl korunuruz?
« Yanıtla #307 : 27 Mart 2009, 00:00:32 »
Sağanak yağışlı ve gök gürültülü havada dışarıdaysanız yıldırımdan korunmak için nereye saklanmanız gerekiyor? BBC Focus dergisinde yer alan habere göre, yıldırım düşmeden önce, fırtına bulutu içindeki yük havayı iyonize edecek güce ulaştığında şimşek oluşuyor.

Yağmur bulutlarının alt yüzeylerindeki büyük negatif yük içindeki elektronları iterek orayı da pozitif yüklü hale getiriyor ve bu yük saniyede bin kilometre hızla bulutlardan toprağa iniyor, yani kısadevre yapıyor.

Açık bir alanda kendi başlarına duran uzun, sivri nesnelere yıldırım düşme riski daha fazladır. Ancak bu kesin değil, çünkü bazen uzun bir ağacın yanındaki düz zemine de yıldırım düşebiliyor. Sağanak yağmurda dışarıda kalanlar için en güvenli yer, bir araba ya da diğer kapalı metal yapılardır. Bu olmadığı takdirde ise bir çukur, hendek ya da düzenli yükseklikteki çalılık hiçbir şey olmamasından iyidir. Su-kara, kaya-toprak, ağaç-tarla gibi farklı zeminlerden uzak durun. Aynı zamanda metal direklerden ve diğer insanlardan en az 5 metre uzaklıkta olun. Çünkü yıldırım bir nesneden diğerine sıçrayabilir.



Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Kırmızı ette ölümcül tehlike
« Yanıtla #308 : 27 Mart 2009, 20:28:33 »


Kırmızı et yemeyi sevenler için kötü haber. Her öğün kırmızı et tüketenlerin ömürlerinin daha kısa olduğu ortaya çıktı.

Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre, sık sık kırmızı et tüketenlerin ölümcül hastalıklara yakalanma riskinin yüzde 50 daha fazla olduğu belirtildi.

Enstitü araştırmayı 545 bin kişi üzerinde gerçekleştirdi. Yaşları 50 ile 71 arasında değişen 545 bin kişi 10 yıl boyunca takibe alındı. Sonuç ise korkunç: Erkek deneklerin yüzde 11, kadınların ise yüzde 16'sı daha az et yemiş olsaydı, daha uzun yaşayacaktı. Araştırmada sigara içme ve aşırı kilo dikkatte alınmadı.

KANSER VE KALPTEN ÖLÜM RİSKİ ÇOK BÜYÜK
Haftada en fazla 150 gram kırmızı et tüketenler ile günde 250 gram kırmızı et yiyenler arasında yapılan araştırmada ürkütücü sonuçlar ortaya çıktı. Günde 250 gram kırmızı et tüketen erkeklerde kanserden ölme riski yüzde 22, kalp krizinden hayatını kaybetme riski ise yüzde 27 daha yüksek. Bu durum kadınlarda ise kanserden ölme riskini yüzde 20, kalp krizinden hayatını kaybetme riskini ise yüzde 50 oranında arttırıyor.

(Hürriyet)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Bitkisel ilaçlar sindirim sistemi hastalıklarına iyi geliyor
« Yanıtla #309 : 27 Mart 2009, 21:09:22 »


Yeni bir araştırmaya göre, geleneksel ilaç tedavisiyle iyileştirilemeyen sindirim sistemi bozukluğu hastalığının tedavisinde bitkisel ilaçlar yardımcı oluyor.

Neurogastroenterology ve Motility dergisinde yer alan araştırma için, araştırmacılar Japonlara özgü bitkisel ilaçların verilerini gözden geçirdi ve fonksiyonel hazımsızlık, kabızlık ve cerrahi bir girişimden sonra meydana gelen bağırsak tıkanması gibi bozukluklarının yol açtığı belirtilerin azalmasında etkili olduğunu buldular.

Keio Üniversitesi Tıp Okulu'ndan Doç. Dr. Hidekazu Suzuki, Japon bitkisel ilaçların binlerce yıldır Doğu Asya'da kullanıldığını belirterek, "Bitkisel ilaçların fonksiyonel sindirim sistemi bozukluğu bulunan hastaların iyileşmesinde rolü olduğunu bulduk" dedi.

Japonlara özgü olan bitkisel ilaçlar fonksiyonel hazımsızlığa, çocuklarda kabızlığa, ameliyat sonrası meydana gelen bağırsak tıkanmalarına iyi gelirken aynı zamanda anti-kanser ilaçlarının yol açtığı ishalin sıklığını ve şiddetini de azaltıyor.


Zaman
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Bitkisel ürünleri kullanırken 'ottur, zararı yoktur' demeyin
« Yanıtla #310 : 28 Mart 2009, 05:45:53 »



Bitkisel ürünlerden oluşan zayıflama ilaçları, aktarlarda satılan karışımlar, zayıflama çayları son günlerde çok popüler. Yıllardır kullanılan birçok bitkisel kaynaklı ürünün yararlı olduğu biliniyor. Bununla beraber bazı bitkisel ürünlerin ciddi yan etkileri olabiliyor.

Bitkisel ürünler, ilaçlardan daha güvenli değil. Hepsinin olmasa bile bitkisel ürünlerin birçoğunun zararlı etkilerinden bahsedilebilir. Ticaretini yapanlar kullanıcılara bu bitkisel ürünlerin çoğunun natürel oldukları söyler. İlaçlardan farklı olarak bitkisel ürünler kullanılmadan önce test edilmezler ve dolayısıyla güvenli oldukları söylenemek çok zordur. Bu ürünlerden bazıları toksik maddeler ve polen içerir ki; bu durum bazı kişilerde hastalıklara neden olur. Bazılarının içersinde üzerindeki etikette belirtilmeyen steroid ve östrojen gibi maddeler bulunabilir. Bir kısmının içerisinde ise arsenik, civa, kurşun ve pestisid gibi zehirli maddeler vardır.

Bitkisel ürün kullanırken dikkat!

Bitkisel ürünün üzerinde doğal olduğunu belirten etiket bulunması güvenli olduğunu göstermez. Örneğin kava ve eşek kulağı bitkisi ciddi karaciğer hastalığına neden olabiliyor.

Bitkisel ürünler doğru kullanılmadığında veya çok miktarda alındığında ciddi problemlere neden olabilir.

Hamile kadınlar veya emziren anneler özellikle dikkat etmeli.

Bazı bitkisel ürünler ilaç gibi etki gösterdiğinden, kullanılan diğer ilaçlarla etkileşim gösterebilir.

Birçok bitkisel kaynaklı ürünlerin içerisindeki aktif madde bilinmiyor. Bu ürünlerin içerisinde yüzlerce madde veya bileşik var.

Araştırmalarda bitkisel ürünlerin etiketleri üzerindeki bileşiklerin haricinde daha pek çok madde tespit edilmiş.

Bazı bitkisel ürünlerin içerisinde metaller, etiketsiz ürünler, mikroorganizmalar ve diğer maddeler bulunuyor.

Bitkisel ürünleri kullanan ve cerrahi müdahale geçirecek olan kişiler bu durumu mutlaka doktoruna belirtmelidir.

Bitkisel ürünler böbrek ve diyaliz hastalarında zararlı olabiliyor.

Bitkisel ürünler sizi hasta edebilir

Tedavi veya destek amacıyla kullanılmakta olan yüzlerce bitkisel ürün mevcut. Bunlar içerisinde en çok bilinenler; sinameki, bitkisel çaylar, papatya türleri, yosun hapları, kondriotin sülfat, ekinezya, efedra, garlik, ginkgo biloba, ginseng, kava, glukozamin, melatonin ve fitoöstrojenlerdir. Sinameki, vücuttaki suyun atılmasını hızlandırıcı etkiler içerir. Zayıflama ve form çayları, bağırsaklardaki 'mikrovillus' adı verilen tüycüklerin kısalmasına ve düzleşmesine, dolayısıyla kabızlığa yol açar. Sinameki kullanıldığında besin öğelerinin emilimlerinde sıkıntılar yaşanabilir. Mesela potasyum emilimi azalınca kalp kaslarına olumsuz yönde etki eder. Sonuç, kalp hastalığına kadar gidebilir.

Yosun haplarının yan etkileri

Bu tip hapların içerisinde "sibutramin" adlı iştah azaltıcı bir madde yer alır. Gerçekte insanlar yosunla değil sentetik bir madde ile zayıflıyor; bu madde kontrolsüz kullanılırsa ölüme bile yol açabilir. Papatyalar da kimi zaman ciddi zehirlenmelere neden olabilir. Çok çeşitli papatya türlerinden bazıları böcek öldürücü, bir başkası migren, diğeri ise soğuk algınlığı tedavisi amacıyla kullanılıyor.

Yaşlılar ve hastalar dikkat etmeli

Kullanılmakta olan bu bitkisel ürünler bazı hastalık durumlarında güvenli değildir. Bu ürünler özellikle yaşlı kişilerde tehlikeli olabilmektedir. Dolayısıyla bitkisel kaynaklı ürünleri aşağıdaki sağlık problemi olanlar kullanırken çok dikkatli olmalı.

Kanama problemi olanlar

Kanserli hastalar

Şeker hastaları

Prostat rahatsızlığı

Sara (epilepsi)

Göz tansiyonu (glokom)

Kalp hastalığı

Hipertansiyonu olanlar

Psikiyatrik vakalar

Parkinson hastaları

Karaciğer sorunları

Felçliler

Tiroid hastaları

Bağışıklık sistemi yetmezliği


YAZI: PROF. DR. YAVUZ BAYKAL
Cumartesi
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Para harcamak ilaç gibi
« Yanıtla #311 : 29 Mart 2009, 10:57:28 »

Bilim adamlarının son yaptığı araştırmaya göre, para harcamak beyinde uyuşturucularla aynı etkiye sahip. İkisi de beynin kişinin ödüllendirilme merkezlerini harekete geçiriyor...

Daily Telegraph'ın haberine göre, daha yüksek maaşı olan insanlar daha fazla para harcama eğiliminde oluyor.

Bu davranış ise ekonomistlerce 'para illüzyonu' olarak adlandırılıyor.

Şimdiye kadar ekonomistlerin bu teorisini doğrulayacak fizyolojik deliller çok az sayıdaydı.

Bonn Üniversitesi profesörü Armin Folk'un 18 gönüllüyle yürüttüğü araştırma, maaşları farklı olan iki grubun alışveriş kararlarını ele alıyor.

Maaşı 50 sentin üstünde ve altında olanlar olmak üzere ikiye ayrılan gruptan maaşları yüksek olanların alışveriş tercihlerinin de yüksek fiyatlı ürünler olduğu gözlendi. Böylece satın alma güçleri farklı gibi görünmesine rağmen iki grubun üyelerinin de aynı güçlere sahip olduğu ortaya çıktı.

Araştırma aynı zamanda deneklerin alışveriş yaparken beyinlerinde oluşan aktiviteleri de inceledi ve satın alma güçleri aynı olmasına rağmen maaşı yüksek deneklerin alışverişten daha çok keyif aldığı ortaya çıktı.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Yan etkisi bulunmayan tek içecek
« Yanıtla #312 : 30 Mart 2009, 03:48:44 »
Hipertansiyon, fazla kilolar ve depresyon gibi olumsuz gelişmelerin bir numaralı ilacı..

Su dünyada en kolay bulunabilinen ve hiçbir yan etkisi olmayan tek içecek. Hipertansiyon, fazla kilolar ve depresyon gibi birçok rahatsızlığın temelinde yatan neden, vücutta yeterli su olmamasıdır. Sağlıklı bir yaşam için su için...

Su, insanoğlu için vazgeçilmez bir içecek. Hayatta olmazsa olmazlardan biri olan suyu, yemek yaparken, bulaşık- çamaşır yıkarken, banyo yaparken, tuvalet kullanırken, temizlik yaparken ve daha saymadığımız pek çok şeyde kullanıyoruz. Medical School of London Üniversitesi’nden Dr. Fereydoon Batmanghelidj, ‘Vücudunuz Sizden Su İstiyor’ adlı kitabında suyun faydalarını ve suya neden ihtiyaç duyduğumuzu anlattı.

DNA HASARINI ÖNLÜYOR

Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir.

Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.

DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur,

Bağışıklık sisteminin merkezi olan kemik iliğini güçlendirir.

Bütün besinlerin, vitamin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aşamalarında görev yapar.

Su, besinlerdeki gerekli öğelerin emilimini artırır. Bütün öğelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.

Akciğerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır.

Hücreye ulaşan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan atılmaları için akciğerlere taşır.

Vücuttan zehirli atıkları toplar ve atılmaları için karaciğer ya da böbreklere taşır.

Artrit ve sırt ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur.

Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler.

Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur.

Yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur.

Kanı sulandırır pıhtılaşmayı önler.

YAŞLANMA KARŞITI

Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir.

Bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur.

Yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.

Gözlere canlılık ve parlaklık verir.

Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi oluşumu riskini azaltır.

Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir.

Time Turk
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2398
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #313 : 30 Mart 2009, 10:24:54 »
teşekkürler.............

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Temizlik sevdanız sizi hasta edebilir
« Yanıtla #314 : 31 Mart 2009, 17:36:16 »
Temizlik yaparken kullanılan ürünler sağlığı bozuyor. Özellikle çamaşır suyu ve tuz ruhu gibi ürünler solunum yolu problemlerine neden oluyor.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meftun Ünsal, temizlik için kullanılan, özellikle çamaşır suyu ve hidroklorik asit karışımını içeren çamaşır suyu ve tuz ruhu gibi ürünlerden çıkan buharı soluyanlarda, solunum yolu problemlerinin sık görüldüğünü bildirdi.

Prof. Dr. Ünsal, kadınlarda bu tür temizlik ürünlerinin kullanıma bağlı solunum yolları problemleriyle sıkça karşılaştıklarını söyledi.

Sülfik asit, klor, amonyak gibi buharlaşan maddelerin ve çeşitli ev temizleyicilerinde bulanan bazı maddelerin solunum yollarını etkilediğini ve solunum yollarında ciddi hasara yol açabileceğini bildiren Prof. Dr. Ünsal, şikayetlerin hemen ya da bu maddelere maruz kalmadan 24 saat sonra oluşabileceğini belirtti.

Reaktif havayolu disfonksiyonu sendromunda astıma benzer hastalık tablosu oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Ünsal, öksürük, nefes daralması, hışıltılı solunumun, belirtiler arasında yer aldığını kaydetti.

Özellikle çamaşır suyu ve hidroklorik asitli ürünlerin temizlikte kullanılmamasını, kullanılacaksa maske takılmasını öneren Prof. Dr. Ünsal, şu bilgileri verdi:
''Temizlik için kullanılan, özellikle çamaşır suyu ve hidroklorik asitli ürünlerden çıkan buharı soluyanlarda astıma benzer bir hastalık tablosu oluşturan reaktif havayolu disfonksiyonu sendromu oluşma riski yüksektir. Bu kimyasallar temizlik için yüksek dozda yüzeye döküldüğünde çıkan buharı soluyan kişide, öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi şikayetler çok fazla olabilir.''

Bu gibi durumlarda kişinin acil servise kaldırılması gerekebileceğini belirten Prof. Dr. Ünsal, şöyle dedi:
''Uygun tedaviyle bu durum düzelebilir. Akciğer ve hava yollarında oluşan hasar ise tedavi edilmediğinde, söz konusu kimyasalların tedbir alınmadan kullanımına devam edilmesiyle nefes darlığı şikayetinin kişide yerleşmesine yol açabilir. Eğer daha önceden kronik bronşit ve astım gibi bir hastalığı varsa şikayetlerinin daha da çok artmasına neden olabilir.''

Prof. Dr. Ünsal, temizlikle ilgili kimyasalların kullanımına dikkat edilmesi, kimyasallardan çıkan buharın solunmaması ve bu maddelerle temizlik yapılan ortamın havalandırılması gibi gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi.

(aa)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim