Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 367015 defa)

0 Üye ve 90 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kas gelişimi için yumurta
« Yanıtla #285 : 05 Mart 2009, 09:48:36 »


Yumurtada bulunan yüksek kalitedeki proteinin kas gelişimine önemli katkıda bulunuyor.

Illinois Üniversitesi araştırmacıları, 25'ten fazla protein araştırmasını gözden geçirdiklerinde, yumurtadaki proteinin düzenli ve sürdürebilir enerji sağlamasının yanı sıra düzeyi düştüğünde verim veya enerji azalmasına yol açan kan şekeri veya ensülin seviyesinde dalgalanma yaratmadığını belirledi.

Yumurtadaki proteinin ayrıca her yaştaki insanda kas kütlesinin korunması, gelişimi ve çalışmasını doğrudan etkilediğini gören araştırmacılar, yüksek kalitedeki bu proteinin insan vücudunun gereksinim duyduğu kas kütlesini inşa ve korumak için tüm temel amino asitleri sağladığını ortaya çıkardı.

Araştırmanın başında yer alan Donald K. Layman, bir yumurtanın günlük tavsiye edilen yüksek kalite proteinin yüzde 13'ünü sağladığını belirtti. Araştırma, Nutrition Today dergisinde yayımlandı.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kralların hastalığı halka indi!
« Yanıtla #286 : 06 Mart 2009, 09:51:05 »

Obezite yayıldıkça "kralların hastalığı" olarak bilinen gut hastalığı vakalarında artış görülmeye başlandı.

İstatistikler, geçmişte kraliyet mensupları ve zenginlerin aşırı tüketimiyle özdeşleştirilen hastalığın, alışılmadık biçimde kadınlar ve gençler arasında arttığını gösteriyor.

İngiltere'de 2007-2008 arasında ciddi gut atakları için yazılan reçetelerde yüzde 17 artış olduğu belirtildi.

İngiltere Gut Derneğinden doktor Kelsey Jordan, gut hastalarının yaşının giderek düştüğünü belirterek, tipik olarak hastalığın 50'li yaşlardaki insanlarda görüldüğünü, ancak şimdi hastalığa 30'larındaki insanlarda da rastlandığını söyledi. Jordan, bu duruma 10 ya da 20 yıl önce rastlanmadığını hatırlattı.

Viktorya döneminde, gut hastalığından mustarip olanlar, çok alkol alan ve yemek yiyen, boş oturan zenginler olarak karikatüristlerin hicivlerine konu oluyordu.

ERKEKLERDE KADINLARA ORANLA 3 KAT FAZLA

Erkeklerin kanında ürik asit seviyesi daha yüksek olduğu için hastalık erkeklerde kadınlara göre üç kat daha fazla görülüyor.

Dr. Jordan, bunun erkeklerle bağlantılandırılan bir hastalık olmasına rağmen hastalığa artık kadınların da daha fazla yakalandığını, bunun yaşam ve beslenme biçimlerindeki değişiklikten kaynaklandığını söyledi.

Gut bazı eklemlerde ağrı, duyarlılık, kızarıklık, şişlik ve ısı artışıyla ani olarak gelişen, şiddetli ataklarla seyreden bir hastalık. Ataklar genellikle her seferinde bir eklemi etkiliyor ve bu eklem çoğunlukla ayak başparmak eklemi oluyor. Diz, dirsek ve el bileği gibi diğer eklemler de etkilenebiliyor.

Ürik asit birikmesi yüzünden olan ataklar, genellikle 3 ila 10 gün sürüyor.

Ürik asit fazlalılığı, ürik asidin yapımının fazlalığından, böbreklerden atımının az olmasından ya da vücutta ürik asit haline dönüşen pürinlerin bazı yiyeceklerle fazla miktarda alınmasından kaynaklanıyor. Kırmızı et, deniz ürünleri ve bakliyat pürin açısından zengin ürünler.

Tıme Turk
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Günde Bu Üç Egzersizi Yapın
« Yanıtla #287 : 08 Mart 2009, 10:42:03 »
Çalışma hayatı bizi bilgisayarlara hapsediyor ama günde 3 egzersizle, metobolizmayı düzene sokmak mümkün. İşte mutlu ve sağlıklı olmak için o 3 egzersiz.
 
Çalışan, çalışmayan herkesin mutlaka egzersiz yapmaya ihtiyacı var. Stresin ve hareketsizliğin neden olduğu hastalıklardan günde 3 kez egzersiz yaparak korunabilirsiniz. Özellikle yürümeyi, esneme hareketlerini düzenli yapmayı alışkanlık haline getirirseniz mutlu ve sağlıklı bir güne başlayabilirsiniz.

Mutlu ve sağlıklı olmak için günde 3 kez egzersiz yapın

Düzenli egzersiz yapmak, insana mutluluk hissi veren endorfin hormonunun salgılanmasını sağlıyor, bu hormon da stresin yol açtığı yıpratıcı etkileri azaltıyor. Şehir yaşamının sebep olduğu stresten ve hareketsizlik ile gelen hastalıklardan günde 3 kez egzersiz yaparak korunabilirsiniz.

Sabahları birkaç dakikanızı ayırarak güne güzel bir başlangıç yapın

Sabah kalktığınızda gece boyu süren açlıktan sonra kanda dolaşan serbest yağ asitleri en yüksek seviyede olur. Bu nedenle sabah aç karnına yapılan yürüyüş, koşu, bisiklet ya da yüzme egzersizleriyle yağ daha fazla yakılır. Sabah egzersiziyle güne daha pozitif başlayıp iştahınızı da kontrol edebilirsiniz. Ağır egzersizler yerine uzun süreli ve düzenli egzersiz programlarını tercih etmeniz gerekir. Bu egzersizler aslında vücudun esnetilmesi ve gerilmesi amacına dayanır. Dayanıklılığı artırır ve gün içinde fazlasıyla çalışacak olan kasların ısınmasını sağlar. Sürekli egzersiz, ağrı hissinde azalmayı sağlar. Kilo kontrolüne ve formda bir vücuda sahip olmanıza yardımcıdır.

'Streching' ya da 'germe-esnetme' diye adlandırabileceğimiz egzersizlere öncelikle bizi ayakta tutan bacak ve uyluklarımızdan başlayabiliriz. Oturarak dizlerimizi kırmadan ve yine ayakta dizlerimizi kırmadan belden bükülerek ayak uçlarımıza dokunma şeklindeki esneme hareketi, bacak-uyluk arkası ile belin esnemesi ve kasların ısınması için idealdir. Her hareketi 8 ya da 12 defa yaptıktan sonra 2 dakika dinlenin. 3 kez bu periyodu tekrarlayın. Hareketleri yavaş yavaş yapmak esnemenin verimli olmasını ve adele boynun maksimuma ulaşmasını sağlar. Aynı hareketi bacaklarınızı olabildiğince açarak da yapabilirsiniz.

Diğer bir hareket; bir elinizi ayakta duvara dayayıp diğer elinizle bükülmüş olan dizinizin geriden olabildiğince çekin. Bu hareket uyluk ön taraf kaslarınızın esnemesini sağlar.

Bel bölgesi için önceden yaptığınız bükülme ve doğrulma hareketine ek olarak ayakta olabildiğince sağa ve sola kollar açık iken yapılan dönme hareteki esnemeyi sağlar. Böylece belin yan adeleleri kuvvetlenmiş olur.

Kol ve omuzlarınızı kuvvetlendirmek için; avuç içleriniz birbirine bakar pozisyonundayken parmaklarınızı kilitleyin ve içinizden ona kadar sayarak mümkün olduğunca çekip bırakın. Yine elleriniz arkada bel bölgesinde birleştirerek hareket ettirin, böylece kol ve önkol adeleleri esner, ısıtır. Her iki elinize alacağınız 1,5 litrelik dolu pet su şişeleri ile kollarınızı yana ve öne doğru aynı sayıda kaldırıp uygun aralar verilerek dinlendirin.

Ofiste geçen zamanlarınızı da değerlendirin

Ofis ortamında uzun süre aynı pozisyonda kaldığınız için hareketleriniz yavaşlar ve bir süre sonra boyun, bel ve sırt ağrıları ortaya çıkar. Bu nedenle esneme odaklı hareketler sizi rahatlatır. Aşağıdaki el bileği, omuz, boyun ve sırt hareketlerini bir saat arayla 15 sn ile 1 dk. süresince devam ettirirseniz vücudunuz esneklik kazanır.

Omuzlar ve sırt

Ellerinizi başınızın arkasında birleştirerek dik bir şekilde oturun.

Pozisyonunuzu koruyacak şekilde dirseklerinizi yapabildiğiniz kadar arkaya doğru yavaşça çekin.

Üst gövde

Sandalyenin ucuna doğru oturup sandalyenin arkasını sıkıca tutun.

Kollarınızı kırmayın.

Belinizi dik tutup, omuzlarınızı, sırtınızı ve göğsünüzü esnetmek için gövdenizi ileriye doğru çekin.

Bacaklar

Oturun. Ayaklarınızı esnetirken sandalyenin oturma yerini sıkıca tutun ve bacağınızı havaya kaldırın.

Bacağınızı yavaşça önce dışarıya doğru, daha sonra geri, orta ve aşağıya doğru hareket ettirin. Bu bacağınızın uyluk kısmını kuvvetlendirir.

Temel amaç kısa süreler ile 'esnemek' ve her işi bir hareket bahanesi olarak görmektir. Bu size günde ekstradan 400-450 kcal/gün yakmanızı sağlar. Günlük ihtiyacınızın 2000-2500 kcal olduğu düşünüldüğünde yediğiniz büyük bir dilim pastanın yakılması demektir.

Akşamları egzersiz yapmak için

Akşamları aslında ideal olan esneme hereketleri ile birlikte kuvvetlendirme hareketlerinin yapılmasıdır. Yürüme imkanı olanlar için haftada 3 ya da 4 defa 30-45 dakika tempolu yürüyüş kalp-damar hastalığı risklerini azaltır, metabolizmayı canlandırır. Bunun dışında akşam saatleri daha çok yüklenmeli (hem ağırlık hem de koşu-yürüme anlamındaki) sporlar için daha uygundur. Her türlü aktivite için -tempolu yürüyüş ve esneme hariç- yeme içmenin 2 saat öncesinden bitmiş olması gerekmektedir. Aktiviteler dinlenme içermeli, kan şekeri dalgalanması yapacak kadar ağrı olmamalıdır. İdeali 'tempolu yürüyüştür'. Tempodan kasıt bunu gösteren bir kol saati ve doğru ayakkabı ile yapılmasıdır. Ama temel kriter nefes nefese kalmamaktır.

* Memorial Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kimyasallardan korunmanın 5 yolu
« Yanıtla #288 : 09 Mart 2009, 18:44:22 »

Evlerimizdeki tehlikeli kimyasallardan nasıl korunacağınızı biliyor musunuz ?

Amerika’daki Çevre Çalışma Grubu’nun yaptığı araştırmaya göre duş perdesinden kullandığımız kozmetiklere, su şişesinden yediklerimize her gün yüzlerce kimyasalla karşılaşıyoruz. İşte araştırmacıların "tehlikeli" dediği kimyasallardan korunmanın basit yolları...

Farkında olmadan evlerimizde ne tür kimyasal tehlikelerle iç içe olduğumuzu biliyor musunuz? Kadınlar kullandığı güzellik ürünleriyle ortalama 168 farklı kimyasalla karşılaşıyor. Sadece güzellik ürünleri değil kimyasalların kaynağı. Hiç aklınıza gelmeyen bir noktada kimyasallarla buluşmanız gerçekleşebiliyor.

Mesela duş perdesine ne dersiniz? Yeni bir duş perdesi astığınızda ayda ortalama 108 kimyasal soluyorsunuz. Doğurganlık azalıyor Belki tüm bunlar tek tek sizin sağlığınızı etkileyecek güçte değil. Ama bilimadamları son zamanlarda bu konuda da şüpheci. Hayvanlar üzerinde yapılan son araştırmalarda günlük hayatta kullanılan bu kimyasalların doğurganlığı azalttığı, sinir sistemi bozuklukları gibi çeşitli hastalıklara neden olduğu ortaya çıktı. Tüm bunlardan yola çıkarak sağlığınızı (ve çevreyi) korumak için 6 ipucu veriyor araştırmacılar:

1- Antibakteriyal sabunlar yerine normal sabunları tercih edin

Michigan Toplum Sağlığı Okulu’nda asistan profesör olarak çalışan Allison Aiello, antibakteriyal sabunların vücutta antibiyotiklere karşı bir direnç yaratabileceğini söylüyor.

2- Çamaşır suyu içeren ürünlerinden uzak durun

Araştırmalar çamaşır suyu içeren ürünlerin insan sağlığına zararlı olduğunu ortaya koyuyor.

3- Yapışmaz tavaları kullanmayın

Yapışmaz tavalarda kullanılan kimyasal yüksek ısıda çözünüyor, bu da yiyecekler aracılığıyla bedenimize giriyor. Eğer muhakka yapışmaz tava kullanacaksanız en azından düşük ısıda kullanın.

4- Tarım ilacına karşı dikkatli olun

Şeftali, elma gibi yüksek dozda tarım ilacı kullanılan meyve sebze yerine organik ürünleri tercih etmeniz öneriliyor. Özellikle ince kabuğu olan meyvelerde tarım ilacı kalıntısını temizlemek güç oluyor.

5- Duş perdesi alırken PVC içermeyenleri tercih edin

Satıcıya 'PVC içermeyen perde istiyorum' dediğinizde size boş boş bakmasını ya da ima dolu sözler söylemesine rağmen siz siz olun, PVC’li ürünlerden uzak durun.

6- Mikrodalgada mısır patlatmayın

Mikrodalga fırınlar için satılan patlamış mısırlarda kullanılan kimyasalları solumak insan sağlığına zarar veriyor. Siz en iyisi eski usulden vazgeçmeyin. Tencerenin içine biraz yağ, biraz da mısır....

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı elooo

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 4
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #289 : 09 Mart 2009, 20:12:36 »
Allah razi olsun güzel bilgiler var...

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kök Hücre Eczanelerde Satılacak
« Yanıtla #290 : 10 Mart 2009, 09:21:02 »
Amin .

-----------------------------------------

Bu bilim kurgu filminde değil gerçek hayatta olacak. Üstelik de öyle çok uzak bir gelecekte de değil. Birkaç yıl içinde...

Devam eden deneysel çalışmalar sonucu, gelecek 5 yıl içinde kök hücrenin eczanelerde ilaç olarak satılabileceği bildirildi.

Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Zafer Gülbaş,kök hücre araştırmalarının bütün dünyada sürdürüldüğünü, kalp hastalıkları ve bağırsak iltihabı hastalıkları alanında sonuçların bir yıl içinde öğrenileceğini tahmin ettiklerini belirtti.

Kök hücre alanındaki gelişmelerin heyecan verici olduğunu ifade eden Gülbaş, araştırmalar ve deneysel çalışmaların olumlu çıkması halinde kök hücrelerin ilaç haline geleceğini ve o zaman herkesin kök hücre tedavisinden yararlanacağını kaydetti.

Gelecek 5 yıl içinde bu konuda dünyada yapılan araştırmaların sonuçlarının öğrenilebileceğini anlatan Gülbaş, şu bilgeleri verdi:

''Kök hücre araştırmaları bütün dünyada çok büyük oranda yapılmaktadır. Bu çalışmalar faz 1, faz 2 ve faz 3 olarak 3 ayrı aşamadan geçmektedir. Özellikle ABD bu konuda çok büyük bir yatırım yapmıştır. Şu anda ABD'de kalp hastalıkları ve bağırsak iltihabı hastalıkları ile ilgili çalışmalar faz 3 aşamasına gelmiştir.

Bu çalışmaların sonucu alındığı zaman, artık hücre tedavisi bir ilaç haline gelmiş olacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki 5 yıl içinde net olarak bu çalışmaların neticesini öğreneceğiz. Kalp hastalıkları ve bağırsak iltihabı hastalıkları alanında da sonuçları önümüzdeki bir yıl içinde öğreneceğiz. Neticede hücre tedavisi çalışmaları ilaç aşamasına gelmiştir. Eczaneler, önümüzdeki 5 yıl içinde derin dondurucularda kök hücreyi ilaç olarak satacak.''

Bu gelişmeler çok heyecan verici olmasına karşın, tedavilerin etkinliğinin neticesinin beklenmesi gerektiğini vurgulayan Gülbaş, yoğun çalışmaların hemen bir hastalığın tedavisi anlamında değerlendirilemeyeceğini belirtti.

Deneme tedavisi şeklinde olan bu tedavi yöntemlerinin neticesinin bekleneceğini, araştırmalar ve deneysel çalışmalar olumlu çıktığı takdirde de herkesin bu tedavilerden yararlanır hale geleceğini bildiren Gülbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ülkemizde Sağlık Bakanlığı bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Bize de gerekli desteğini veriyor. Önümüzdeki 5 yıl içinde sağlık alanında Türkiye'de kök hücre ile birlikte bir çok şey değişecek. Biz hematologlar 30 yıldır bu kök hücre ile uğraşıyoruz. Bu tedavinin 20 yıldır aktif olarak içindeyiz. Dolayısıyla büyük bir tecrübeye sahibiyiz. Kök hücrenin hematolojik hastalıklardaki başarısını biliyoruz

İnternet Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bembeyaz dişler için püf noktaları!
« Yanıtla #291 : 12 Mart 2009, 08:59:32 »

'Dişlerim hem sağlıklı olsun, hem beyaz olsun' diyorsanız bunun için birkaç püf noktası var.

Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı, ilerleyen yaşla beraber çoğu insanın dişlerini kaybedeceği korkusu yaşadığına dikkat çekti. Kazandı, alınacak bir kaç basit önlemle bunu önlemenin mümkün olduğunu söyledi.

Diş Hekimi Kazandı, "İlerleyen yaşla beraber insanların çoğu dişlerini kaybedeceklerini düşünürler ama bu şekilde olmak zorunda değil. Bunun için basit birkaç öneriye uymanız gerekiyor." dedi.

Kazandı, sağlıklı dişler için alınması gereken önlemleri; düzenli diş fırçalama, kişinin kendi ağızını kendinin kontrol etmesi, diş hekimine gitme, sigaradan uzak durma ve yemekten sonra bir bardak su veya süt içme olmak üzere 5 başlık altında topladı.

Günde 2 defa diş fırçalamak ve bir defa diş ipi kullanımının sağlıklı bir ağzın anahtarı olduğunun altını çizen Kazandı, çocuk yaşta kazanılacak bu alışkanlıkla bireylerin ilerleyen yaşlarda sıkıntı yaşamayacaklarını ifade etti. Kazandı, diş fırçasının çok sert olmaması, fırçayla dişleri aşındıracak kadar baskı uygulanmaması gerektiğini kaydetti. Birçok bireyin dişlerinin beyazlaması için diş fırçasını bastırarak kullandığını belirten Kazandı, bunun son derece yanlış olduğunu, beyazlatmanın aksine dişlerde aşınmalara neden olduğunu vurguladı.

DİŞ MACUNUNU ISLATMAYIN

Diş macununun bilinenin aksine suyla ıslatılmaması gerektiğini belirten Kazandı, ıslanan diş macununun etken maddesini kaybettiğini söyledi.

Daha sonra dairesel hareketlerle yaklaşık 2 dakika dişlerin fırçalanması gerektiğini anlatan Kazandı, "Dişlerin iç yüzeyleri, özellikle ön bölgeler dar olduğundan fırça dik olarak sokularak fırçalanmalı. Bakteri plağı ve yiyecek artıklarının yoğun olduğu dişlerin arka yüzleri, arka dişler ve dil de temizlenmeli. Genellikle sadece ön dişlerin ön yüzeyleri fırçalandığından çürükler daha çok arka bölgelerde oluşmakta, diş taşları ise çok az fırçalanan alt ön bölgede olmakta." diye konuşu.

Kişinin kendi ağızını düzenli olarak kontrol etmesinin önemine vurgu yapan Kazandı, "Diş kırılması, dişetlerinde oluşan şişmeler, renkleşmeler ya da ağzınızda oluşan ve iyileşmeyen yaralar dikkatli bir şekilde kontrol ettiğinizde sizin gözlemleyip doktorunuza bildirebileceğiniz birçok durum arasındadır. Özellile sigara içenler ağız kanserine yakalanma açısında daha büyük risk taşıdıkları için aksatmadan bu kontrolleri yapmalı." dedi.

Sigara kullanımının vücuttaki diğer organlar kadar dişlere de zarar verdiğini belirten Kazandı "Sigara ağız içi kanser riskini önemli oranda arttırır, dişeti hastalıklarının oluşmasına yol açar, dişlerinizde renkleşmeye neden olur ve nefesimizin kötü kokmasına neden olur" diye konuştu.

Yemek yedikten sonra diş için yapılacak en iyi şeyin su veya süt içmek olduğunu anlatan Kazandı, "Yemekten sonra içilen bir bardak su, yemek parçalarını ağızdan uzaklaştırır ve ağızdaki asidik ortamı nötrler. Ayrıca süt içmek dişte kalsiyum oluşumuna neden olur." ifadesini kullandı.
Kazandı, aytı yada bir dişhekimine gidilmesini de önemine vurgu yaptı.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bu 6 yiyecek sakinleştirir!
« Yanıtla #292 : 13 Mart 2009, 08:33:35 »

Bazı besinler ile sakinleşmemiz gerçekten mümkün!



Kiraz, çilek ve böğürtlen gibi meyveler rahatlatır

İçeriğindeki karbonhidrat yavaşça şekere dönüşürken sizi mutlu edecek ve aynı zamanda vücudunuz bir şeker bombardımanına tutulmamış olacaktır.

C vitamini açısından güçlü olan meyveler sayesinde vücudunuzdaki kortizol hormonu azalacak ve daha az stresli hissedeceksiniz.

Siyah çikolata mutlu eder

Yüzde 70 kakao içeren siyah çikolatadan vazgeçmeyin! İçeriğindeki güçlü antioksidanlardan olan flavanoid sayesinde rahatlayacak ve kendinizi daha mutlu hissedeceksiniz.

Kuşkonmazı da listeye eklemekte fayda var

Kuşkonmazın stresinizi azaltabileceği aklınıza gelmiş miydi?

İçeriğinde doğal olarak bulunan folik asit sayesinde kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz. Bir kap yoğurdun içine karıştırarak yiyebilirsiniz.

Meksika yemeği olan Guakamole yapmaya ne dersiniz?..

B vitamini deposu olan avokadaların sizde oluşturacağı etki çok iyi olacaktır. Tarif: 2 avokadayı soyun. Çekirdeklerini çıkartarak 4'e bölün. Yoğurt, maydonoz, limon suyu, sivri biber, soğan ve sarımsağı bir kaba avokadolar ile birlikte koyun.

Hepsini iyice ezilene kadar karıştırın. Bunun için mutfak robotunuzu kullanabilirsiniz. Sonrasında 2 domatesi küp küp kesin, ve hazırladığınız karışımın içine ekleyin. Buzdolabında yaklaşık 1 saat beklettikten sonra çıkarın ve işte muhteşem bir stres düşürücü lezzetiniz hazır!

Chai Çayı ilginç bir deneyim olabilir!

Chai Çayı sizin için ilginç bir alternatif olabilir.

Yumuşak içimiyle sizi rahatlatacak kafeinsiz bir Chai çayı bütün gününüzün iyi geçmesini sağlayabilir!

Kendinize bir mola verin

Önemli bir konuşma veya yapacağınız iş öncesinde yaklaşık 1000mg C vitamini almanız, ruh halinizi çok daha iyi bir hale sokacak.

Kan basıncını düşüren ve kortizol hormonlarını azaltan C vitamini sayesinde hem damak lezzetiniz artacak, hem de stresiniz aşağıya çekilecek.

RealAge
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yarım litre süt = 5 kilo et
« Yanıtla #293 : 14 Mart 2009, 08:20:56 »
Sütün yarım litresinde diğer gıda maddelerine göre fazlasıyla kalsiyum bulunuyor.



Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tayar, "yaşam mucizesi" diye nitelendirilebilecek kadar büyük besin değerine sahip olan sütün insan yaşamındaki yerinin, insanlık tarihi kadar eski olduğunu söyledi.

MÖ 26'ncı yüzyıla ait Babil kabartmalarında sütle ilgili temaların işlendiğini ifade eden Tayar, sütün içerdiği bol kalsiyum ve vitaminlerle birçok hastalığı önlediğini belirterek, "dünyanın en yararlı içeceği süt, insanların doğumlarından itibaren ilk aldıkları besindir. Süt, bebeklerin narin vücutlarını sağlamlaştırır, güçlendirir" dedi.

Tayar, sütün binlerce yıldır olduğu gibi yine insan vücudunun en fazla ihtiyaç duyduğu içeceklerden biri olmayı sürdürdüğünü dile getirerek, şöyle konuştu:

"Vücudun yapı taşı olarak kabul edilen proteinlerin beslenmede önemli bir yeri vardır. Süt proteininin biyolojik değeri bitkisel proteinlere göre daha yüksek olduğundan, vücut diğer proteinlere oranla süt proteininden daha iyi yararlanmaktadır. Sütün içindeki protein, büyüme ve gelişmeyi sağlar, saç ve tırnakların oluşumunda büyük rol oynar ve kasların kasılmasına yardımcı olur."

Süt şekeri olan "laktoz"un vücudun kalsiyum ve fosfordan daha iyi yararlanmasını sağladığını anlatan Tayar, şunları söyledi:

"Bu nedenle süt kemik ve diş oluşumunda, bebeklerin beslenmesinde önemli rol oynar. Ayrıca süt yağındaki fosfolipitler, beyin ve sinir hücrelerinin hayati önem taşıyan kısımlarını oluşturur. Vücut için gerekli olan doymamış yağ asitlerini bünyesinde bulundurmasından dolayı süt yağının beslenmede önemli fonksiyonları bulunmaktadır. İnsanların iyi bir şekilde beslenmesi için bütün minerallere ihtiyaçları vardır. Sütte bulunan başlıca mineraller fosfor ve kalsiyumdur. Sütün yarım litresinde, 5 kilogram et, 2.6 kilogram ekmek, 6.3 kilogram patates, 8.5 kilogram elma, 1.6 kilogram marul ya da 1.7 kilogram havuçtaki kadar kalsiyum bulunuyor

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Gribe karşı iki besin
« Yanıtla #294 : 15 Mart 2009, 08:43:49 »
Sarmısak ve zencefil birçok hastalığa deva oluyor.

Mısır'da, 7 bin yıl önce piramitlerin yapımında çalışanlara sağlıklarını korumak için verildiği bilinen sarmsak, özellikle nezle, grip, boğaz ağrısı ve burun iltihabına iyi geliyor. Zencefil ise kansere karşı koruyucu etkisinin bulunduğu belirtiliyor.



Uludağ Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mihriban Korukluoğlu, son yıllarda antimikrobiyal özellikler taşıyan baharat ve tıbbi bitkilerin üretimlerinin arttığını söyledi.

Türkiye'de halen tedavi amaçlı kullanılan 1500'ün üzerinde bitki olduğunu ifade eden Korukluoğlu, şu bilgileri verdi:

''Sarmısağın antimikrobiyal özelliği eskiden bu yana bilinmektedir. 7 bin yıl önce Mısır piramitlerinin yapımında çalışanların sağlıklarını korumaları için her gün sarımsak verildiği bilinmektedir. Orta çağda salgın hastalıklardan korunma amacıyla kullanılan sarmısağın, ezilerek 2. Dünya Savaşı'nda Rus askerlerinin yaralarına konması bu ürünün tarihi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Antimikrobiyal, antiviral ve antiparazit etkisi bulunan sarmısağın, nezle, grip, boğaz ağrısı ve burun iltihabına iyi geldiği bilinmektedir.''

Özellikle kekiğin halk arasında çoklukla etli yemeklerde lezzet verici olarak kullanıldığını belirten Mihriban Korukluoğlu, bu ürünün gıda bozucu mikroorganizmalara karşı da güçlü bir katkı maddesi olduğunu söyledi.

Adaçayı ve karanfilin özellikle boğaz ağrısına neden olan virüsler ile enfeksiyonların ve ağız içindeki zararlı mikroorganizmaların gelişmesinin engellenmesinde yararlanılan çok önemli iki baharat olduğunu anlatan Korukluoğlu, şunları kaydetti:

''Zencefilin ise antibakteriyel, antioksidatif, antiviral ve antitümör etkisi bulunuyor. Antitümör etkisi kansere karşı koruyuculuğunu gösteriyor. Antiviral ise virüs kaynaklı hastalıklara karşı iyi geldiğini ortaya koyuyor. Ancak baharat ve tıbbi bitkilerin etki mekanizmaları birbirinden farklıdır. Özellikle herhangi bir ilaçla olası olumsuz etkileşimin olmaması için dikkatli ve kontrollü kullanılması gerektiği unutulmamalıdır.''

Haber3
〰〰〰〰🐠

osmanli

  • Ziyaretçi
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #295 : 15 Mart 2009, 19:20:04 »
Tesekkürler   verdiginiz bilgiler icin ama yenge evde huzur vermesse bu verdiginiz tavsiyeler isede yaramaz. :hihi

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Göz, Bütün Rahatsızlıkları Ele Veriyor
« Yanıtla #296 : 16 Mart 2009, 21:19:19 »
Tıp, ne kadar ilerlerse ilerlesin hâlâ bazı hastalıkların tedavisinde yetersiz kalıyor.
 
Ameliyatlar ve kimyasal ilaçların yerini bioenerji, manuel terapi ve bitkisel ilaçlar alıyor.

Bel ve boyun fıtıkları, sırt ağrıları, eklem romatizmaları, şeker ve diyabet hastalıkları gibi pek çok rahatsızlık, herhangi bir müdahaleye ve kimyasal ilaca gerek kalmadan tedavi ediliyor. Dağıstanlı Bioenerji Uzmanı Ayşet Şarifova, manuel terapi ve bitkisel tedavi alanlarında hastalara hizmet veriyor.

Kısa sürede pek çok kişiyi sağlığına kavuşturan Şarifova'ya, başta bel ve boyun fıtığı olanlar ile şeker ve diyabet hastaları geliyor. Şarifova, "Türkler henüz doğal tedavinin önemini bilmiyor. Ameliyat olduğunda veya kimyasal ilaç kullandığında rahatsızlığının geçeceğini düşünüyor. Halbuki bunlar en son çare olmalı." diyor. Teşhisi, bioenerji yöntemiyle hastanın gözlerine bakarak koyan Şarifova, Moskova Üniversitesi'nde aldıkları eğitimde hocalarının kendilerine, "Bir insanın bütün organları gözlerine yansır" dediğini iletiyor.

Türkiye'deki kırık-çıkıkçıların ve bel çekenlerin çokluğuna dikkat çeken Şarifova, bu işin eğitimini almayanların hastaları sakat bırakabileceğini belirtiyor. Bel çektirenlerin beş dakikada düzeldiklerini; fakat bunun kalıcı bir çözüm olmadığını söyleyen Şarifova, bel ve boyun fıtıkları için 16 günlük bir tedavi yöntemi uyguluyor. Bu süreçte bioenerji, manuel terapi ve bitkisel ilaçlardan yararlanılıyor. Böylece kalıcı bir sağlık elde ediliyor.

En küçük bir rahatsızlıkta hap içenlerin aslında çok büyük bir yanlış yaptıklarını söyleyen Şarifova, "İnsanlar şifa bulayım derken kendilerine zarar veriyor. Kimyasal ilaçlar bir yerin ağrısını dindirirken diğer bir organa zarar veriyor. En sağlıklısı bitkisel tedavi." diyor.

Kolesterol tedavisi

1 adet soğan (kabuğuyla)
1 adet yemek kaşığı çam

Soğan doğranıp çamla karıştırılır. Bir bardak kaynar suya atılır ve demlenir. Sabah, öğle ve akşam yarım bardak ölçeğinde ılık halde içilir. Akşam içildikten sonra ayaklar sıcak suyun içine konur ve 15 dakika beklenir. Ayrıca bir limon kesilerek sağ ve sol şakağa konur. Kolesterol başta olmak üzere birçok rahatsızlığa iyi gelir.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Şişmanlık artık tarihe karışıyor!
« Yanıtla #297 : 17 Mart 2009, 09:29:46 »
Bilim adamları buldukları yeni bir enzim sayesinde şişmanlığın önüne geçiyor.

Bağırsaklarda bulunan bir enzim sayesinde artık obezite, diabet hastalığı ve kalp hastalıkları sorun olmaktan çıkacak. ABD'nin Kaliforniya Üniversitesi bilim adamları insan ve fare bağırsakları üzerinde yaptıkları araştırmada MGAT2 adlı bir enzime rastladı. Bilim adamlarının buldukları enzim, vücuttaki yağların enerjiye dönüşerek atılmasına ya da depolanmasına karar veriyor.

Enzim bulunduktan sonra bilim adamları bir hap üretti. Hap doğrudan bu enzim üzerinde etkili olduğu için artık, insanlar şişmanlama korkusu yaşamadan istedikleri yiyecekleri tüketebilecek. Fare üzerinde yapılan deneyde, bağırsakdaki enzim üzerinde etkili olan hapı olan fareler dört hafta içinde daha çok kalori yakmaya başladı.

Obezite özellikle ABD ve İngiltere gibi batılı ülkelerde en büyük problemlerden biri haline geldi. Bilim adamları obezite ile savaş için, bilimsel çalışmalara hız verdi ve bu çalışmalar için daha çok para ayrılmaya başlandı. Ancak bazı uzmanlar uyarıda bulunmadan edemiyor. Bu tür hapların piyasada verilmesi uzun yıllar alabilir. Bu zaman içinde insanlar spor yapmalı ve daha az yemeli.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Fıstık alerjisine karşı biraz fıstık
« Yanıtla #298 : 18 Mart 2009, 08:44:03 »

Kademeli olarak artan dozda yer fıstığı tüketimi, çocuklarda yer fıstığı alerjisini ortadan kaldırabiliyor.

ABD'nin Duke Üniversitesi ve Arkansas Çocuk Hastanesi'nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, ilk kez, alerjisi olan çocukların fıstığa bağışıklık kazanabileceğini gösterdi.



Birçok bağışıklık testinin çocukların kısa sürede fıstığa tahammül gösterebildiğini ortaya koyduğu araştırmanın sonunda şimdiye dek içinde fıstık olan hiçbir şey yiyemeyen 5 çocuk sorun yaşamadan fıstık ezmesi tüketebildi.

Bilim adamlarından Wesley Burks, araştırma başladığında katılımcıların 6. fıstığa dayanamadığını, 6 ay sonra ise bu kişilerin, 13-15 fıstıktan sonra tepki verdiklerini belirtti.

Amerikan Alerji, Astım ve Bağışıklık Akademisinde sunulan araştırmaya katılan 33 çocuktan 9'una 2,5 yılı aşkın süre her gün yiyeceğin içine katılmış fıstık tozu verildi. Fıstığın binde birinden başlayan doz birkaç ay sonra günde 15 fıstığa artırıldı. 9 çocuktan 5'i, 2,5 yıldan önce fıstığa bağışıklık kazanabildikleri için tedaviyi kesti.

Burks, 5 çocuğun alerjiden kurtulduğunu, bu sonuçların ebeveynlere ve çocuklara, bazı gıda alerjilerine son verecek kesin ve etkili bir tedavinin yakında sunulabileceği umudunu verdiğini ifade etti.

Bilim adamı Burks, araştırmacıların uyguladıkları bu tedavi yöntemini ebeveynlerin tek başlarına uygulamaktan kaçınması gerektiğini vurgulayarak, araştırmanın katı tıbbi kontroller altında yapıldığına dikkati çekti.

Arkansas Çocuk Hastanesi'nden bilim adamlarının yaptığı araştırma da benzer sonuçlar verdi. Bilim adamları alerjisi olan çocukları 2 gruba ayırdı.

İlk gruptakilere belli dozda fıstık içeren bir tedavi uygulandı. Çocuklar alerji belirtisi göstermeden 15 fıstığa kadar tüketebildi. Placebo alan diğer gruptakiler ise hemen alerji belirtileri gösterdi. Ancak araştırma devam ediyor.

İstatistikler gelişmiş ülkelerde her yüz kişiden birinde fıstık alerjisi olduğunu gösteriyor. Buna göre yaklaşık 4 milyon Amerikalının başı fıstıkla dertte. ABD'de her yıl gıda alerjilerinden yaklaşık 150 kişi ölüyor. Bu 150 kadar kişiden yarısına yakınının ölümünden fıstık sorumlu tutuluyor.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Nemlendirici, cildiniz için en önemli silahtır
« Yanıtla #299 : 18 Mart 2009, 12:31:14 »
Nemlendirici, cildiniz için en önemli silahtır

Yaşlanmaya karşı en büyük silahın nemlendiriciler olduğunu unutmamak gerekiyor. Bugüne dek, hiçbir kırışık kremi, fiyatı ne olursa olsun günlük stresin neden olduğu yaşlanma sürecini tersine çevirmeyi başaramadı. Ama bazı küçük notlarla bu süreci yavaşlatabilirsiniz

Kırışıklar her zaman ilerleyen yaşla birlikte ortaya çıkmıyor. Kırışıkları önlemek için dikkat edebileceğiniz şeyler de var. Doğru beslenme, güneşten korunma, sigara içmemek ve bolca su içmek yapabilecekleriniz arasında.

Bununla birlikte cilt için çok önemli olan antioksidanları almaya da özen göstermelisiniz. Bu antioksidanlar arasında, yabanmersini, armut, böğürtlen, ahududu, çilek, elma, kiraz, erik, enginar, brokoli, kırmızı lahana, kuşkonmaz, pancar, renkli biber ve ıspanak gibi sebze meyveler bulunuyor.

Başınızı yastığa gömmek cilt için iyi değildir. Eğer genellikle yüzünüzde yastık izleri ile uyanıyorsanız kırışıklık oluşumu konusunda yanlış yoldasınız demektir.

Eğer kitabınızı gözünüzün hizasında arkanıza bir yastık koyarak okumuyorsanız yatakta okumayın. Midenizin üzerinize koyarak kitap okuduğunuzda çenenizin sarkmasına davetiye çıkarırsınız.

Mimiklerinize dikkat edin! Tabii ki gülmekten söz etmiyoruz ama kaşlarınızı her çattığınızda bir kırışıklık daha eklediğinizi unutmayın yüzünüze. Bu yüzden her şeyde olduğu gibi sinir ve stres cildinize de zararlı.
« Son Düzenleme: 18 Mart 2009, 12:45:09 Gönderen: Tuğra »