Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 367008 defa)

0 Üye ve 82 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı tunike

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 307
  • bir tebessüm bile sadakadır
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #270 : 21 Şubat 2009, 11:27:27 »

eet bu kırmızı kiremitten kırmızı biber olayını bikaç yıl önce bi yayında izlemiştim Allaha emanet yaşıyoruz.
öyle itaatkar bir kul ol ki,dışardan görenler deli desinler.çünkü deli olmadan,veli olunmaz!

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Elbiselerinizdeki zehrin farkında mısınız?
« Yanıtla #271 : 21 Şubat 2009, 23:29:16 »
Son yıllarda günlük hayatımızın bir parçası haline gelen "ekolojik" kavramını en fazla tarım ve gıda ürünleri için kullanıyoruz. Bedenimizin ihtiyaçlarını gören, sağlığımızla birebir ilgili gıdaların ekolojik olanını elde etmek için kimimiz pazar pazar dolaşıyor, kimimiz ekmeğini dahi evinde yapıyor
Peki bir anlamda ikinci cildimiz olan kıyafetlerimiz ne kadar sağlıklı ve ekolojik hiç düşündük mü? Sindirim ve solunum yoluyla kıyafetlerin üzerindeki boya artıklarının, kimyasalların cildimizi ve sağlığımızı, özellikle de çocukları olumsuz etkileyebileceği hiç aklımıza geldi mi? Bundan 15-20 yıl öncesine kadar gıda ve tarım ürünlerine dair "ekolojik" kavramı toplumun gündeminde hiç yokken artan ürün çeşitliliği ve bugün gelinen nokta yakın zamanda ekolojik tekstilin de günlük hayatımızın bir parçası haline geleceği konusunda umut verici.

Ekolojik tekstil hammaddeden mamul haline gelinceye kadar tüm aşamalarda çevre gözetilerek üretilmiş ve kullanım sırasında insan sağlığına zarar vermeyen ve kullanım sonrası geri dönüştürülebilen ürün demektir. Kıyafetlerimizin (kazak, pantolon, etek, iç giyim vs..), ev tekstillerinin (halı, çarşaf, perde, döşemelik kumaşlar vs..) günlük hayatımızda iç içe olduğumuz tüm tekstil ürünlerinin ana maddesi elyaftır. En sık tercih edilen ise hava geçirmesi, nem ve ter tutması sebebiyle pamuktur. Pamuk üretim esnasında bir dizi kimyasallara maruz kalır. Zirai tarım ilaçları, beyazlatıcılar, kükürt içeren boyarmaddelerin başlıcalarını oluşturduğu bu kimyasallar kanserojen olabilir, deriye temasla insan sağlığına zarar verir. Ekolojik olarak üretilmeyen pamuğun uzmanlar tarafından tekstilin nikotini olarak değerlendirildiğini düşünürsek konunun önemi daha iyi anlaşılmaktadır.


Tüketici olarak ne yapabiliriz?


Renk ne kadar koyuysa o kadar çok boyarmadde kullanılmış demektir. Kimyasal kokan koyu renkli ürünlerden kaçınılmalı. Alındığında mutlaka yıkanmalıdır.

Islandığında renk veren, boyası akan koyu renkli elbiselerin cilde teması tehlikelidir.

Boyaların yüzde 70'inin kükürt içerdiği ve tezgahları Çin mallarının doldurduğunu düşünürsek çocuk kıyafetlerinde renk ve koku konusunda ne kadar dikkatli olmamız gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.


Organik pamuklu ürünleri tercih ediniz.


Organik olarak üretilen pamuk, zirai tarım ilaçlarına getirilen sınırlama nedeniyle hem çevreye hem de insan sağlığına zarar vermemektedir.

Organik pamuktan üretilen kıyafetlerdeki tek sıkıntı renk alternatifinin çok olmayışıdır. Kıyafet alışverişlerimizde yüzde 75 etkili olduğu saptanan renkler ekolojik ürünlerde çok parlak ve albenili olamamaktadır.

Ülkemizde tüketiciler tarafından en fazla bilinen ekolojik tekstil etiketi bir Alman standardı olan "Öko Tex"tir. Bu standart satın alınan ürünün zehirli kimyasallar içermediği veya bu kimyasalların belirlenen sınırları aşmadığının bir sigortası hükmündedir.

(Zaman)


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Şekeri nasıl azaltabilirsiniz?
« Yanıtla #272 : 22 Şubat 2009, 10:24:18 »

Jonny Bowden'e göre vücudun aldığı şekeri azaltmanın en iyi on yolu şöyle sıralanıyor:



Besinlerinize şeker eklemeyin. Bu aldığınız şeker miktarını derhal düşürebilmek için en basit ve temel yoldur. En önemli hedefleriniz mısır gevreği, kahve ve çaya şeker eklememek olsun.

“Sağlıklı şeker” aldatmacalarına kanmayın. Kahverengi şeker, turbinado şeker, ham şeker... Vücudunuz düşünüldüğünde hepsi hemen hemen aynı şeydir.

İşlenmiş karbonhidrat alımınızı azaltmak ya da bitirmek için gerçekten uğraş verin. Bir çok işlenmiş karbonhidrat --ekmek, simit, makarnalar ve abur cuburlar-- yediğiniz anda saf glikoz kadar hızlı bir şekilde şekere dönüşen un ve diğer malzemelerle doludur. Bu şeker trigliserid olarak depolanır, bu ise yağ demenin kulağa daha hoş gelen halidir.

“Yağ içermeyen” abur cuburlara dikkat edin. En büyük mitlerden biri de yağ içermeyen yiyeceklerin size kilo aldırmayacağıdır. Yağ içermeyen kalori içermeyen demek değildir ve pekçok yağsız abur cubur şekerle yüklenmiştir.

Renk için alışverişe çıkın. Alışveriş torbanız ne kadar renkliyse o kadar iyidir. Taze sebze ve meyveler aldığınızı gösterir.

Bir yiyecek dedektifine dönüşün. Bu ipucu harika bir yazar ve beslenme uzmanı olan Anne Louise Gittleman'dan. Aynı zamanda şunu ekliyor; "Şekeri azaltmak için önce nerede olduğunu öğrenmelisiniz. Yiyeceklerin paket üstü bilgilerini okumaya başlayın."

Yapay tatlandırıcılardan uzak durun. Ne yazık ki yapay tatlandırıcılar şeker ve karbonhidrata olan isteği artırır. Gittleman'a göre, aynı zamanda vücutta depolanan ve kan şekeri metobolizmasını düzenlemek için gerekli olan kromu da azaltırlar.

Hesaplamayı yapın. Paketin üzerinde 'toplam şeker' diyen bölüme bakın ve gram miktarını dörde bölün. İşte bu alacağınız şeker miktarının çay kaşığı cinsinden hesabını verir. Sadece bu egzersiz bile sizi korkutmaya yetecektir.

Meyveyi sınırlayın (Dikkat ederseniz “bırakın” demiyorum) Meyve şeker ihtiva eder ama aynı zamanda lif ve iyi besinler de sağlar. Sadece miktarı abartmayın. Kilo kaybı için günde en fazla iki porsiyon idealdir.

Meyve suyunu bırakın. Meyve suları saf şekerdir ve taze meyvede lif veya yararlı diğer mineralleri içermez.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kışın Yenen Yazlık Sebzeler Sağlık Mı?
« Yanıtla #273 : 23 Şubat 2009, 09:28:27 »
Yazlık sebzelerin kışın tüketilmesinde sağlık riski ne kadar yüksek?
 
Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Gezgin, ilaç ve hormon denetimlerinin artması nedeniyle domates, salatalık, biber, patlıcan gibi yazlık sebzelerin kışın tüketilmesinde sağlık riskinin giderek azaldığını söyledi.



Gezgin, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin tarımsal faaliyetlerini AB kriterlerine uydurmak için başlatılan girişimlerin hayata geçirilmesinde önemli mesafe alındığını belirtti.

Çiftçilere, bitkilerde kullandıkları ilaçları, ziraat mühendisleri tarafından yazılacak reçeteyle alma zorunluluğunun getirilmesinin, sağlıklı bitki yetiştiriciliği için önemli bir adım olduğunu dile getiren Gezgin, böylece belli standardın altında ilaç kullanımının önlenmeye başlandığını vurguladı.

İhracata yönelik sebze ve meyve üretiminin teşvik edilmesi nedeniyle, ürünlerin üretimden tüketim aşamasına kadar sıkı şekilde denetlenmeye başladığını ifade eden Gezgin, şöyle konuştu:

"İlaç ve hormon denetimlerinin artması nedeniyle domates, salatalık, biber, patlıcan gibi yazlık sebzelerin kışın tüketilmesinde sağlık riski giderek azalıyor. Artık, güvenilir yerlerde satılan, nerede ve kim tarafından üretildiği belli olan yazlık sebzeleri güvenle tüketebiliriz. Çünkü yeni yeni, bazı firmalar ürünle ilgili üretim bilgilerini ambalajların üzerine yazmaktadır.

Eskiden kışın aldığımız domateslerin çoğunda çekirdek bulunmazdı. Bu kış yediğimiz domateslerin büyük bölümünde artık çekirdek var. Bu durum artık çiftçilerimizin bilinçli tarım yaptığını, hormon ve ilaç kullanımını kurallara uygun şekilde yaptığını gösteriyor. Bu kış yediğimiz çekirdekli domatesler, artık insana zarar verecek şekilde hormon kullanılmadığını gösteren basit ama önemli bir göstergedir."

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Afgan Doktorun Müthiş İcadı!
« Yanıtla #274 : 24 Şubat 2009, 10:03:03 »
Afgan ulusal ordusunda görev yapan bir doktor, diz ve dirseklerdeki kemik kırılmalarını çabucak tedavi eden bir aygıt geliştirdi.
 
'Afgan aygıtı' adı verilen bu metal cihaz sayesinde, hastalar henüz tedavi aşamasında bile hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyor. Hatta diz kırıkları olan Afganlar, daha tam iyileşmeden futbol oynayabiliyor.

Afgan doktor Mohammad Wardak, yıllardır şiddet olaylarının sürdüğü ülkesinin başkenti Kabil'deki askeri hastanede çalışıyor. Afgan Silahlı Kuvvetleri Sağlık Bilimi Akademisi'nde görevli olan doktor Wardak, uzun yılların verdiği tecrübeyle diz ve dirsek gibi hareketli noktalardaki kırıkları hızla düzeltebilen ve hastaların normal hayatlarını sürdürmesini sağlayan bir aygıt geliştirdi.

NATO Channel'a konuşan Wardak, 2001'de Taliban rejimi devrilmeden önce kırık kemikleri tedavi edecek yeterli ekipmana sahip olmadıklarını ve bu fikrin ilk o dönemde aklına geldiğini söyledi. Wardak, "Biz de etrafta bulabildiğimiz metal parçalardan bir mini-düzeltici yapmaya karar verdik. Parçaları bir araya getirdiğimizde diz kapağı kırıklarını tedavi eden basit bir aygıt yaptık" dedi.

AYGITI OTO TAMİRHANESİNDE YAPIYORLAR

Aygıtın çok etkili olması üzerine hastanedeki ortopedi cerrahlarının cihazı hastalara uyguladığını, hastaların da son derece memnun olduğunu belirten Mohammad Wardak, ülkesinde sağlık ekipmanı yapacak bir şirket olmaması nedeniyle üretim için başka yollar aradığını aktardı.

Wardak, "Hükümetten bizim için basit bir oto tamirhanesi istedik. Etrafta bolca bulabildiğimiz düşük kalitedeki çelik ile bu cihazın dizaynını geliştirdik. Hastalar üzerinde denedik, çok güzel çalıştı" diye konuştu.

'Afgan aygıtı' diz kapağının kırık iki parçasını, geleneksel tedavi metoduna göre çok daha fazla bir güçle bir araya getiriyor. Cihaz, kemiğe daha çok sıkma gücü veriyor. Cihazı kullanan hastalar bilinen metodlara göre daha hızlı tedavi oluyor.

HASTALAR KISA SÜREDE ARABA SÜRÜP, FUTBOL OYNAYABİLİYOR

Aygıt sayesinde hastalar bir kaç gün içerisinde normal hayatlarına dönebiliyor. Eğer diz ya da dirseğinde kırık bulunan kişi bir şöförse, kısa sürede otomobiline dönebiliyor. Eğer futbolcuysa, bir ay geçmeden dizindeki aygıt ile top oynayabiliyor.

Doktor Wardak, 'Afgan aygıtı'nı şu ana kadar 150 kişide denediğini, hepsinde de "mükemmel" sonuçlar aldığını aktardı. Alman, Hintli ve Amerikalı şirketlerin ilgi duyduğu aygıt, yakında uluslararası arenada da kullanılmaya başlanacak.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Hapları çiğneyerek içmek zehirleyebiliyor
« Yanıtla #275 : 24 Şubat 2009, 23:36:45 »
Çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle yutularak alınması gereken bazı hapların çiğnenerek kullanılmasının, içindeki etken maddenin vücuda hızlı yayılması nedeniyle farklı yan etkilere, hatta zehirlenmelere dahi neden olabildiği bildirildi.Konya Eczacılar Odası Başkanı Harun Kızılay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eczanelerde satılan ilaçların içeriğine göre her birinin farklı kullanım şekilleri olduğunu söyledi.

Bazı ilaçların üzerinin koruyucu bir madde ile kaplı olduğunu, bazılarının koruyucusu olmadığı için çabuk eriyebildiğini bildiren Kızılay, ''İlaçların her birinin farklı kullanım şekli var. Bazı ilaçlar dil altı olarak, bazıları çiğnenerek, bazılarının da parçalanmadan yutulması gerekiyor. Bazıları da suda eritilerek içilmeli. Ancak birçok hasta buna dikkat etmiyor'' dedi.

-PARÇALANMAMASI GEREKEN HAP ÇİĞNENEREK ALINMAMALI-

Konya Eczacılar Odası Başkanı Kızılay, parçalanmaması gereken hapların çiğnenerek alınmasının hastaya fayda yerine zarar verebileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Bu gibi durumlarda hapın içindeki etken madde, hızlı şekilde vücuda yayılarak bazı yan etkilere, hatta zehirlenmelere neden olabiliyor. Tablet halinde olan yani üzeri koruyucu ile kaplı olan ilaçlar kesinlikle kırılmamalı, çiğnenmemeli. Bu nedenle ilaç kullanımı noktasında vatandaşların bilinçli olması gerekiyor. Örneğin yutulduğunda sadece bağırsakta çözülebilen ilaçlar var. Bunlar çiğnenerek içilince, ince bağırsağa ulaşmadan etken madde yayılıyor, dolayısıyla boşa içilmiş oluyor.''

İlaçların, kullanım formuna göre alınması gerektiğini ifade eden Kızılay, bu konuda da doktorlardan veya ilacın alındığı eczanelerdeki görevlilerden yardım istenmesi gerektiğini bildirdi.

-''HER HAP MUTLAKA BİR BARDAK SU İLE İÇİLMELİ''

Harun Kızılay, vatandaşlar arasındaki diğer bir yanlış uygulamanın da hapların su içmeden alınması olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Birçok vatandaş, hapı susuz içerek, bunu bir övünme konusu yapıyor. Hapı susuz içmek çok yanlış bir hareket. Çünkü bu şekilde susuz içilen haplar mide içine veya yemek borusuna yapışabiliyor. Bu da yine farklı yan etkilere neden oluyor veya hap ulaşması gereken yere zamanında ulaşamadığı için hiçbir fayda sağlamıyor. Bu nedenle her türlü hap mutlaka 1 bardak dolusu su ile içilmeli.''

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2485
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #276 : 25 Şubat 2009, 12:00:26 »
Çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle yutularak alınması gereken bazı hapların çiğnenerek kullanılmasının, içindeki etken maddenin vücuda hızlı yayılması nedeniyle farklı yan etkilere, hatta zehirlenmelere dahi neden olabildiği bildirildi.

Apranax adlı ağrı kesicinin, ağızda kısa bir süre bekletilmesinin bile beyin kanamasına sebep olabileceğini duymuştum. O günden beri evde o ilacı bulundurmuyorum, diğerlerinin de ağıza alınınca hemen yutulmasına dikkat ediyorum. Şimdi öğrendim ki, suyla içilmesi de önemliymiş...

Teşekkürler enfa...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Tesniye

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 393
  • Nişan aldık yıldızları..
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #277 : 26 Şubat 2009, 00:33:07 »
Arkadaşım bana;

Kozmik bilim ve bilinçte yaşam enerjisi kitabını al dedi. Aldım. İnş istifade ederim.
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma.
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben..
<< Lüzumsuz Konular Atlası >>

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #278 : 26 Şubat 2009, 00:41:20 »
İbrahim Saraçoğlu'nun,

Bitkisel Sağlık Rehberi,kitabıda güzel.Arkadaşların ''al'' demeyip,alıp getirmesi gerekir,bence  ;)
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2485
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #279 : 26 Şubat 2009, 15:40:09 »
Ahmet Maranki güzel, devamını bekliyoruz Tuğra... &))
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #280 : 27 Şubat 2009, 04:43:39 »
İbrahim Adnan Saraçoğlu dere otu ile tiroid hastalarının tedavi edilebileceğini söyledi.Dereotu kürü ile tiroid sorunu olan hastalar nasıl tedavi olacak ?işte cevapları…

Triod hormonlarının çok çalışması kadar az çalışmasıda sağlık açısından ciddi problemdir. Bitkilerle hastalıkların tedavisi üzerine çalışmalar yapan Dr İbrahim Saraçoğlu Troid hastaları için mucize bir çözüm bulduğunu ve hatta heyecandan günlerce uymadığını söylüyor.Tiroidin hızlı ya da az çalışması durumunda dereotu çok etkilidir.

3 ay boyunca bir yemek kaşığı dereotu sabah, öğle ve akşam öğünlerinden 15 dakika önce tüketilecek. Bu konuda 5 ay sonra ilaçlarını bırakan hastaların oranı yüzde 90’dır.

Dereotunun bir diğer yararı ise zayıflamaya yardımcı olması. Sofraya oturmadan 15 dakika önce bir yemek kaşığı dereotu yerseniz sofradan daha erken kalkarsınız. 10 dakika sonra tokluk hissi artacaktır. Daha az yemek yersiniz. Diyet yapanların özellikle yemesi gerekir. Açlık duygusuna fren yaptıran dereotudur. Hatta yemek arasında da yiyebilirsiniz. İştahınızın yavaş yavaş kalktığını görürsünüz. Göreceksiniz ki iştahınız daha erken kapanacak ve doygunluk duygunuz daha erken gelecektir.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İşte En İyi Yöntem
« Yanıtla #281 : 27 Şubat 2009, 10:19:20 »
Kalp-damar sistemi için faydalı, az kalorili gıdalar tüketme ve spor yapmanın en iyi zayıflama yöntemi olduğu bildirildi.
 
Protein, yağ ya da şeker miktarı ne olursa olsun, kalp-damar sistemi için faydalı, az kalorili gıdalar tüketme ve spor yapmanın en iyi zayıflama yöntemi olduğu bildirildi.
ABD Sağlık Enstitüleri tarafından yapılan araştırmada, son yıllarda moda haline gelen farklı diyet türleri karşı karşıya getirildi.

Yüzde 38'i erkek, yüzde 62'si kadın, 30 ila 70 yaşında, fazla kilolu ya da obez 811 gönüllünün katıldığı, iki yıl süren araştırmada, son dönemde çok tutulan, un, şeker, patates gibi karbonhidratlı besinleri yasaklayan, protein ve yağa izin veren tartışmalı Atkins ya da et ve et ürünlerini yasaklayan, sebze-meyve ağırlıklı Ornish gibi diyetler test edildi.

Dört farklı diyeti, gönüllülere uygulayan araştırmacılar, 6 ayın sonunda ve daha sonra 2 yılın sonunda, tüm katılımcıların benzer şekilde zayıfladığını gördü. 6 ayın sonunda ortalama 5,9 kilo veren katılımcıların bel çevresinin 6 ayda 2,54 santimetre, 2 yılın sonunda da 7,62 santimetre inceldiği belirlendi.

Yemek yeme tutkusu, tokluk ve açlık hissi ile diyetten memnuniyet derecesinin de tüm katılımcılarda benzer olduğunu gözlemleyen araştırmacılar, bu sonuçların kalp-damar sistemine yararlı, az kalorili bir diyet yapıldığında zayıflanabildiğini, tek bir yaklaşımın olmadığını gösterdiğini vurguladı.

Araştırmacılardan Dr. Elizabeth Nabel, sonuçların kilo vermesi gereken kişilere diyet seçme konusunda esneklik sunduğuna dikkati çekti.

Günlük ihtiyaçlarına göre günde 1200 ila 2400 kalori tüketen katılımcılara haftada bir kez en az 90 dakika hızlı yürüyüş gibi orta yoğunlukta hareketler de yaptırıldı. Araştırma "New England Journal of Medicine" dergisinde yayımlandı.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Saç Sağlığı Ve Beslenme
« Yanıtla #282 : 28 Şubat 2009, 10:21:25 »
Dr. Tarkan Kalaycıoğlu, ''Dengeli ve yavaş kilo vermeyi sağlayan diyetler tercih edilmeli, aksi taktirde saç dökülmeleri görülebilir'' dedi.

Trabzon'da faaliyet gösteren Flormed 'Saç Ekimi ve Güzellik Merkezi'nden Dr. Tarkan Kalaycıoğlu, saçın bakımında beslenmenin önemine işaret ederek, "Dengeli ve yavaş kilo vermeyi sağlayan diyetler tercih edilmeli, aksi taktirde saç dökülmeleri görülebilir" dedi.

Saçın temel yapısının proteinlerden oluştuğunu ve bu nedenle saç sağlığında beslenmenin çok önemli olduğunu kaydeden Dr. Kalaycıoğlu "Saçın temel yapısı proteinlerden oluştuğundan günlük ihtiyacımız olan protein miktarının bir kısmı hayvansal kaynaklardan bir kısmı da bitkisel kaynaklardan olmak üzere alınması saç sağlığı açısından da önemlidir. Bitkisel proteinlerden en önemlisi olan soya proteini saç uzamasını artırdığı ve saçı güçlendirdiği kanıtlanmıştır.

Bu anlamda bitkisel protein olarak soya fasulyesi önerilebilir. Mercimek ve bezelye ve hatta buğday yada çavdar unundan yapılan ekmek de diğer bitkisel protein kaynaklarıdır. Bunun dışında dana yada kuzu eti, balık, tavuk eti, yumurta süt ve süt ürünleri önerilebilecek hayvansal protein kaynaklarıdır. Günlük diyetimizde bu gıdalardan bir kısmı sebze bir kısmı hayvansal olarak alınması gerekmektedir. Hayvansal kaynaklardan balık eti protein dışında zengin mineral ve vitamin içeriği dolayısıyla özellikle önerebileceğimiz hayvansal protein kaynağıdır” diye konuştu.

Saç için önem arzeden vitaminlerden biyotinin baklagiller, et ürünleri, süt ve ürünleri, yumurta, balık ve patateste bulunduğunu kaydeden Kalaycıoğlu “Saç için önemli diğer bir besin silika olup patates kabuğu, yeşil ve kırmızı biber ile salatalıkta bolca mevcuttur. Bilindiği üzere demir kanda oksijen taşıyan protein olan hemoglobinin yapısında mevcut olup eksikliği anemiye, anemide saç dökülmesine sebeb olabilmektedir. En zengin demir kaynağı kırmızı ettir. Bunun dışında koyu sebzelerde, meyvelerde, karaciğer ve sakatatlarda da bol demir vardır.

Beslenme konusunda unutulmaması gereken bir husus da çok düşük kalorili sıkı diyetlerin saç kaybına neden olabileceğidir. Bu yüzden bu tür diyetler yerine dengeli ve yavaş kilo vermemizi sağlayan diyetleri tercih etmeli ve diyetin yanında mutlaka spor da yapmalıyız" şeklinde konuştu.

Haber Ajans
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kırıklar Artık Daha Hızlı İyileşecek
« Yanıtla #283 : 02 Mart 2009, 09:18:50 »
Avustralyalı araştırmacılar, sentetik biyomateryallerin kemik greflerinin ve kemik hastalıklarının tedavi edilmesinde yardımcı olduğunu ortaya çıkardı.
 
Biyomateryalin kemik iyileşmesinin birinci aşamasını başlattığını söyleyen Queensland Teknoloji Üniversitesi'nden Dr. Cameron Lutton, "Biyomateryal kan ile birbirini etkiliyor ve erken kemik iyileşme olayını taklit ediyor" dedi.

Kemik grefi (yaması) ya da sentetik materyaller iyileşme sürecinde yardımcı olarak kullanılıyor, ancak bunların bir sınırı var. Avustralyalı araştırmacılar tarafından üretilen biyomateryaller ise vücudun doğal pıhtılaşma sürecini ve kemik gelişimini teşvik ediyor.

Araştırmacı Dr. Ben Goss, biyomateryallerde proteinleri çeken ve sonra püskürten polimerler olduğunu söyledi. Goss, "Biz doğru dengeyi elde ederek yeni kemik oluşturmak için doğru proteinleri çekeceğiz ve püskürteceğiz" dedi. Eğer denemeler başarılı olursa çok yakında önemli kemik defektine sahip insanlar üzerinde de testler yapılacak.

Araştırmacılara göre, kemik hastalığı dünyada bir milyondan fazla insanı etkiliyor. Amerika'da doğal olarak iyileşmeyen kırıkları doldurmak için yılda yarım milyon kemik grefi gerçekleştiriliyor.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Baharla gelen hastalıklara dikkat!
« Yanıtla #284 : 04 Mart 2009, 19:09:45 »
Mart ayı ile birlikte bahar resmen yüzünü gösterdi. Ancak baharın tipik özelliği olan havaların bir ısınıp bir soğuması hasta olma riskini artırıyor.Sakarya Vatan Hastanesi Dahiliye uzmanı Dr. Hüsnü Yeşilot, mevsim geçişlerinde yaşanan ısı değişikliğinin vücudun savunma mekanizmasını zayıflattığını, bunun da soğuk algınlığı, grip ve nezle vakalarına sebep olduğunu belirtti.

Mevsim geçişlerinde hasta olmamak için dengeli beslenmenin çok önemli olduğunu ifade eden Yeşilot, şu uyarılarda bulundu: "Özellikle vücudun direncini artıran C vitamini içeren gıdaların tüketilmesini öneriyoruz. Portakal başta olmak üzere taze meyve ve sebzelerin bolca tüketilmesini tavsiye ediyoruz. Hareketlilikte bedenin savunma gücünü artırır. Ağır olmayan kültür fizik hareketleri ve yürümekte faydalı olur. Ayrıca kalabalık ve havasız ortamlardan mümkün olduğunca kaçınmak gerekir."

Bahar da nasıl giyinmeli?

Baharda ısının aynı gün içinde değişiklik gösterdiğini, en çok üşütme sebebiyle soğuk algınlığı, grip, nezle gibi vakaların arttığını vurgulayan Yeşilot, "Bahar geldi diye hemen ince giysiler giymemeliyiz. Çok soğuk günlerde olduğu gibi tabii ki kat kat giyinmekte doğru olmaz. Kişi üşümeyecek ve terlemeyecek şekilde giyinmeli, havanın aniden soğumasına karşı tedbirli olmalı. Bahar genelde yağışlı geçen günlerdir. Hasta olmamak için ıslanmaktan mümkün olduğunca korunmak gerekir. Eğer ıslanıldıysa ıslak giysilerin en kısa sürede kuru giysilerle değiştirilmelidir. Çünkü ıslak giysiler vücut ısısını hızla düşürür ve hasta eder." bilgisini verdi.
 
CİHAN

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!