Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 367007 defa)

0 Üye ve 70 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sivilcelere ve kepeğe kil kullanın!
« Yanıtla #225 : 02 Ocak 2009, 19:21:14 »

Amin,
---------------------------------

Kil, kadınların güzelleşmesinde önemli bir rol oynuyor. Özellikle de sağlıklı ve canlı bir cilde sahip olmak isteyen kadınların, imdadına koşuyor.

Yapısı itibariyle su çekme özelliğine sahip olan kilin cildin nemini muhafaza etmesini sağladığını belirten uzmanlar, bu maddenin sivilce oluşumunu da önlediğini belirtiyor.

Uzmanlara göre; özellikle beyaz kil, ciltteki ölü hücreleri yok eden bir özellik taşıyor. Kil, saçlara da sağlık kazandırıyor. Saçların canlı bir görüntüye kavuşmasını sağlayan bu madde, kepek oluşumunu da önlüyor.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
C vitamini için değişilmez
« Yanıtla #226 : 05 Ocak 2009, 00:01:21 »
C vitamini için günde bir tutam maydanoz...



Yaprakları A, C ve K vitaminleri, demir, potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin yönünden zengin olan maydanozun bir tutamının günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşıladığı bildirildi.

Amerikan Diyetetik Derneği'nin Denizaşırı Ülkeler Türkiye Temsilcisi Diyetisyen Selahattin Dönmez, Akdeniz ülkesi bitkisi olan maydanozun bir provitamin A kaynağı olduğunu söyledi. Maydanozun bu özelliği ile görme gücü, kılcal damar sistemi, adrenal ve tiroid bezlerinin fonksiyonları üzerinde etkili olduğunu belirten Dönmez, şu bilgileri verdi:

''Maydanozun yapraklarında uçucu yağlar, protein, klorofil ve glikozit, köklerinde ise uçucu yağ, şeker, müsilaj ve glikozit vardır. Yaprakları A, C ve K vitaminleri, demir, potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin yönünden zengin olan maydanozun bir tutamı günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar'' dedi.

Maydanoz suyundaki yüksek klorofil miktarının kandaki alyuvar sayısını arttırarak böbreklerin, karaciğerin, idrar yollarının temizlenmesine yardım ettiğini bildiren Dönmez, ''Sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirilmesinde etkilidir.

İnce bağırsaktaki peristaltik hareketleri arttırır. Mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini önler. Toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar, kanı temizler. Kansızlık, mesane iltihaplanması, kum, romatizma, böbrek taşı, tansiyon ve damar sertliğine karşı etkilidir'' diye konuştu.

Maydanozun yapraklarının idrar söktürücü olarak da kullanıldığını belirten Dönmez, şöyle devam etti:

''Ayrıca, iltihaplı yaraların iyileşmesine yardım eder.Kökleri de aynı özelliklere sahiptir. Maydanoz C, E vitamini, B grubu vitaminlerden folik asit, A vitamininin öncüsü karotenoidlerden çok zengindir.

Bu nedenle karaciğer hastalıklarına, sarılığa, egzamalara, selülite, romatizmaya, gut hastalığına ve idrar yolları taşlarına karşı tavsiye edilir. Maydanoz, demir, potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi minerallerden de zengindir.''

Dönmez, maydanozun taze ve iyi yıkanarak tüketilmesine dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sentetik ayakkabıda kanser tehlikesi
« Yanıtla #227 : 07 Ocak 2009, 13:02:17 »

Sentetik ayakkabıların, ortopedik uyumsuzluk göstermesinin yanı sıra kimyasal zararlarının olduğu belirtilerek bu tip ayakkabı giyenlerin kaser riski taşıdığı ifade edildi.



İzmir Ayakkabıcılar Odası'nın Ege Üniversitesi'nde (EÜ) yaptırdığı analiz, deri görünümlü sentetik ayakkabıların akciğer, karaciğer ve böbrekte tümöre yol açtığını ortaya çıkardı.

Sentetik ayakkabıların, kimyasal zararlarının yanı sıra ortopedik uyumsuzluk gösterdiği belirtildi. Ayakkabıcılar Odası, deri görünümlü sentetik ayakkabıları EÜ Mühendislik Fakültesi Deri Mühendisliği Bölümü'nde giyim hijyeni ve konforu açısından analiz ettirdi.

Bu tür ayakkabıların tüm parçalarının sentetik materyallerden üretildiği ve bazılarında ise PVC kullanıldığı tespit edildi. Ayakkabıların analizini yapan Deri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özcan Sarı'nın hazırladığı raporda şu ifadeler yer aldı: "Bu kimyasalların çoğunun nihai sonucu akciğer, karaciğer ve böbrek gibi hayati organlarda tümör oluşumu ve kanserdir."

İzmir Ayakkabıcılar Odası Başkanı Tahsin Güzel, ayak sağlığının önemine dikkat çekerek, Türkiye'de insanların yüzde 80'inin 10 yıl sonra mantar sorunuyla karşılaşacağını iddia etti. Tahlile giden ayakkabıların tamamının ithal ve imitasyon olduğunu kaydeden Güzel, hammaddesi belli olmayan ayakkabıların ayak yoluyla vücudu çürüttüğünü savundu.

Hava almayan, ayağı terleten bu ayakkabıların Türkiye'de 'deri' diye satıldığını söyleyen Güzel, şöyle konuştu: "Şehir merkezlerinde, hiper ve gross-marketlerde satılıyor. Vatandaş aldatılıyor. Vatandaşın sağlığıyla oynanıyor. 'Deri ayakkabı 30-40 lira' diye yazıyorlar ama tamamı imitasyon."

Deri ayakkabı 40 TL'den aşağı üretilemez

İzmir Ayakkabıcılar Odası Başkanı Tahsin Güzel, şu bilgileri verdi: "Deri çocuk ayakkabısı 25 liradan aşağı mal edilemez ve bu ayakkabı 40-50'den aşağı da alınamaz. Bayan ve erkek deri ayakkabı 40-45 liradan aşağıya yapılamaz. Vatandaş yılda 10 çift sağlıksız ayakkabı giyeceğine 2 çift sağlıklı ayakkabı giysin."

(Zaman)
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ani soğuklarda yüz felcine dikkat!
« Yanıtla #228 : 10 Ocak 2009, 10:21:40 »

Soğuk havaların iyice kendini hisettirdiği bugünlerde uzmanlar uyarıyor: “Önlem alınmadan dışarı çıkılması yüz felci riskini beraberinde getiriyor.''

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal Balcı, kışın yüz felci vakalarının attığını belirterek, yüz felcinin yüz kaslarını (dudak, yanak, kaş, göz çevresi kasları) etkileyen ve çok hızlı gelişen bir felç durumu olduğunu söyledi. ayrıca “Yüz felcine maruz kalmamak için özellikle rüzgarlı ve soğuk havalarda dışarı çıkarken boyun ve yüz atkıyla sarılmalı” uyarısında bulundu.

Aşırı soğuk ve rüzgarlı havaların yüz felcini tetiklediğini, bu durumda yüzün yarısının kısmen hareketsiz kaldığını ifade eden Balcı, “Hasta alnını kırıştıramaz, gözünü kapatamaz, dişlerini gösteremez, dudaklarını büzemez, ıslık çalamaz. Ağız köşesi kıvrımı düzleşir. Dilin ön kısmında tat duyusu bozulur. Yüz felci tanısı konulduktan sonra seyrin nasıl olacağı da erkenden belirlenmeli” diye konuştu.

İLAÇLA TEDAVİ EDİLEBİLİR

Yüz felci hastalarının çoğunun ilaç tedavisi (kortikosteroidler ve B vitamini) veya fizik tedavi yardımıyla hızla düzeldiğini, küçük bir kısmında cerrahi tedavi gerekecek kadar ağır seyir izlenebildiğini kaydeden Doç. Dr. Balcı, şunları söyledi:

“Hastaya, yüzün mimik kaslarını hareket ettirmesi için sakız çiğnemesi önerilir, yüz kasları üzerine masaj yapması tavsiye edilir. Yüz felcine maruz kalmamak için özellikle rüzgarlı ve soğuk havalarda dışarı çıkarken boyun ve yüz atkıyla sarılmalı. Duş ve baş yıkama sonrası kurumadan dışarı çıkılmamalı. Vantilatör karşısında uzun süre zaman geçirilmemeli. Özellikle bu önlemler sonbahar ve kış mevsiminde sıklığı artan yüz felci gelişiminden kısmen de olsa korunmayı sağlayabilir.”

AA
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Şeker, boğaz ağrısına iyi geliyor
« Yanıtla #229 : 11 Ocak 2009, 13:16:43 »

Bilim adamları sert şekerlerin boğaz ağrısına iyi gelebileceğini belirtiyor.



Fransız Prescrire tıp dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, sert şekerlerin boğaz ağrısına iyi gelebileceği bildirildi.

Larenjit, farenjit, anjin gibi sık sık rastlanan boğazla ilgili hastalıkların birkaç gün içinde kendi kendine geçtiğini ve ilaçlarla tedavi edilmesine gerek olmadığını belirten araştırmacılar, vakaların yüzde 90'ının virüse bağlı boğaz iltihabı olduğunu, bunun da antibiyotikler, kortizonlu veya iltihap önleyici ilaçları kullanmayı gerektirmediğine dikkati çekti.

Araştırmacılar, 1150 kişi üzerinde yapılan dört araştırmanın sonuçlarına göre, pastil, şurup ya da antimikrop, antiseptik içeren ilaçların, şeker, bal ya da sıcak içeceklerle kıyaslandığında elle tutulur yararı bulunmadığını vurguladı.

Araştırmaya katılanlardan rastgele seçilen bir grup, iki ila üç gün boyunca ambroksol içeren pastilden günde en fazla altı tane olmak üzere aldı, diğer grubaysa placebo verildi. Araştırmaların sonunda, placebo pastillerin etkisi iki yetişkin hastadan birinde “iyi” ya da “çok iyi” olarak değerlendirildi. Bununla beraber 12 yaşın üzerindeki gençlerde ambroksol içeren pastil ve placebo pastilin etkisi arasında fark görülmedi.

Araştırmacılar, boğaz ağrısının sadece birkaç gün sürdüğünü, sıcak içeceklerin virüslerin çoğalmasını sınırlandırdığını, şekerlerin ise tükürük bezlerini harekete geçirdiğini belirterek, “Boğazınızın iki tarafı ağrıyorsa sert şekerlerden emin” önerisinde bulundu.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İlaçların alerjik etkilerine dikkat
« Yanıtla #230 : 12 Ocak 2009, 08:35:55 »
Kayseri 12. Bölge Eczacılar Odası Başkanı eczacı Bülent Ünsal, doktor teşhisi ve reçetesi olmadan, eczacıya danışılmadan alınan ilaçların vücutta alerjik etki yapabileceğini, bazı alerjilerin ölüme bile neden olabileceğini vurguladı.

İlaçların vücutta yaptığı alerjik etkinin vücudun bağışıklık sistemiyle ilgili olduğunu ifade eden Ünsal, özellikle “penisilin” alerjisinin yaygın görüldüğünü kaydetti. Ünsal, penisilin iğnesinin alerjiye neden olduğunu, bu durumda hastanın boğazının şiştiğini, kapandığını ve nefes alamayıp öldüğünü söyledi.

İlaç alındığında vücutta kızarıklık, şişme, el ve ayaklarda karıncalanma, mide bulantısı ve kusma gibi belirtiler görüldüğünde hemen hekime başvurulması gerektiğini belirten Ünsal, şöyle konuştu:
“Bu etkilerin ileri aşaması ise anjionörotik ödemdir ki bu durumda boğaz tıkanır ve nefes alamaz, ölüm meydana gelir. Penisilin iğnesi vurulması sonucunda 5 dakika gibi kısa bir sürede pek çok ölüm meydana gelmiştir. Daha önce eczanelerde yapılan bu enjeksiyonlardan sonra ölüm olayları da olmuştur. Böyle bir alerjik reaksiyon gösteren hastaya sağlık ocaklarında bile müdahale edilemez, tam teşekküllü hastanelerde müdahale edilmesi gerekir.”

Penisilinin gelişmiş türevleri olduğunu kaydeden Ünsal, etken maddesi “parasetamol” olan ve ağrı tedavisinde çok sık kullanılan ilaçların da insanlarda alerjik etki yapabileceğini söyledi.

Grip ve soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan pek çok ilacın alerjiye neden olduğunu belirten Ünsal, şunları söyledi:

“Bu tip ilaçlar kalp hastalarında kalp krizine sebep olur. İlaç neticede bir zehir. Vücutta bu zehirlere karşı reaksiyon oluşuyor. Alerji vücudun ilaca karşı gösterdiği dirençtir. İlaç prospektüslerinde ilacın yan etkileri yazıyor ancak bu etkiler her hastada çıkacak diye bir şey yok. Bağışıklık sistemi zayıf olan insanlarda bu etkiler görülür. Ayrıca bağışıklık sistemi dönem dönem değişiklik gösterir. Bağışıklık sisteminin güçlü olduğu dönemde aldığınız bir ilaç nedeniyle alerji olmazsınız veya yan etki göremezsiniz ancak bağışıklık sisteminiz zayıfladığı zaman aynı ilacı alırsanız alerjik reaksiyon veya yan etki görülebilir.”

Bülent Ünsal, ilaçların etkileşiminin çok önemli olduğunu belirterek, alkol, çay, yoğurt veya başka yiyecek ve içeceklerle alınması durumunda da istenmeyen etkiler ortaya çıkabileceğini bildirdi.

İlaçların mutlaka tavsiye edilen dozda ve yöntemle alınması gerektiğini söyleyen Ünsal, “Hekimler çoğu zaman ilaçları bilinçli vermiyor. Bazen iki ilaç birbiriyle sinerji yapar ve tedavi daha etkili olur. Bazen de iki ilaç birbirine ters etki yapar, etkilerini azaltır veya alerjiye neden olur” diye konuştu.

İlaçların eczacıya danışılarak, kontrollü alınması gerektiğini ifade eden Ünsal, “Evde kalmış veya başkalarının tavsiye ettiği bir ilacın alınmaması gerekir. İlaçlar çok bilinçli kullanılmalı. Eczacılar da kendilerini geliştirmeli, gelişmeleri takip etmeli” dedi.

ntvmsnbc.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6991
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Zehirlenmeye karşı alınacak önlemler listesi
« Yanıtla #231 : 12 Ocak 2009, 14:06:41 »
TMMOB Makine Mühendisleri Odası (MMO) Adana Şubesi, kış aylarında kombi, şofben ve sobadan sızan karbonmonoksit zehirlenmelerine karşı vatandaşların dikkat etmesi gereken konulara ilişkin önlemler listesi hazırladı.
MMO Adana Şube Başkanı Hüseyin Atıcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bilgisizlik ve ihmal nedeniyle Türkiye genelinde her yıl çok sayıda kişinin ısıtma cihazlarından sızan karbonmonoksit zehirlenmelerine maruz kaldığını ve ölümle sonuçlanan üzücü olayların yaşandığını söyledi.

Vatandaşların daha çok kış aylarında ısınmak ve banyo için kullandıkları cihazların montajı, bakımı ve temizliği konusunda hassas davranması gerektiğini belirten Atıcı, böylece istenmeyen olayların önlenebileceğini ifade etti.

Atıcı, yeni yılın ilk gününde Ankara'da 7 öğrencinin kombiden sızan atık gazdan zehirlenerek ölmesinin tüm Türkiye genelinde büyük üzüntüye neden olduğunu belirterek, ''Her yıl Türkiye genelinde özellikle kış aylarında kombi, şofben ve kömür kullanılan sobalardan kaynaklanan çok sayıda ölümlü olaylar meydana geliyor'' dedi.

Bilinçsiz kullanım, hatalı montaj, bakım onarım ve baca temizliğinin önemine dikkati çeken Atıcı, MMO Adana Şubesi olarak vatandaşları uyarıcı nitelikte broşür hazırladıklarını bildirdi.

Atıcı, kombi alırken tüm firmalardan ayrıntılı bilgi edinilmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

''Alınacak cihazların TSE ISO standartlarına sahip olup olmadığı, CE işareti bulunmasına dikkat edilmeli, satış sonrası hizmetler incelenmeli. Cihazların garanti şartları mutlaka sorulmalı, yanma ve kayıt tasarruf sistemleri kıyaslanmalı, cihazlar çalışır vaziyette mutlaka görülmeli. Montaj öncesi firma yetkili bayilerine ücretsiz keşifle inceletilmeli, cihazın tipi belirlenmeli ve mutlaka yetkili firmaya montaj yaptırılmalı. Kullanma aşamasında da mutlaka gaz kaçağı uyarısı yapan cihazlar takılmalı, bakım ve onarımı konusu aksatılmamalı, cihaz ve baca arasındaki bağlantı da sık sık kontrol edilmeli.''

-ÇÜRÜK SARIMSAK KOKUSU-

Atıcı, doğalgazın kokusuz bir gaz olduğunu, herhangi bir kaçacağı fark edebilmek için gazın içerisine çürük sarımsak kokusu veren bir madde katıldığını söyledi.

Atıcı kokunun fark edilmesi halinde hemen bütün cihazların pilot alevlerinin söndürülmesi ve vanaları kapatılması gerektiğini belirterek, ''Pencereler açılmalı. Sayaç girişindeki kapatma veya ana vana kapatılmalı, gaz kokusu duyulan odalarda elektrik düğmeleri kullanılmamalı, sigara içmek veya başka amaçla kibrit veya çakmak yakılmamalı, elektik zili düğmesine dokunulmamalı. Kendi evinden başka evde gaz kokusu olup olmadığı da mutlaka kontrol edilmeli ve ilgili yerlere ihbarda bulunulmalı'' dedi.

-ŞOFBEN KULLANIMI-

Atıcı, konutlarda kullanılan şofbenin de mutlaka bacaya bağlanması gerektiğini söyledi.

Baca bağlantısı yapılmayan cihazların kesinlikle kullanılmaması uyarısında bulunan Atıcı, ''Şofben zehirlenmeleri genellikle gaz kaçaklarından değil, yeterli havalandırma yapılmayan yerlerde, oksijen oranının düşmesi sonucunda veya karbonmonoksit oranının yükselmesiyle gerçekleşir. Bunun için kullanılan ortamlara sürekli temiz hava girmesi sağlanmalı'' dedi.

Şofbenin mümkün olduğu ölçüde banyo dışına kurulması, yetkili servislere montajının yapılması gerektiğini anlatan Atıcı, şöyle konuştu:

''Baca standartlara uygun olmalı, mümkünse tek kolonlu bacaya birden fazla giriş yapılmamalı, bağlantısı da dik eğimli olmalı. Baca ve duvar arasında tam bir sızdırmazlık imkanı olması, cihazların atık gazlarını bacaya iten borular, cihazın davlumbaz üzerinden en az 40 santimetre dik olarak yükselmeli. Aynı zamanda atık gaz çıkış borusu da baca kesintisini daraltmayacak şekilde olmalı. Aynı zamanda atık gaz çıkış boruları merdiven sahanlığı, bina girişleri, havalandırma boşlukları, çatı arası, yatak odası, banyo ve tuvaletlerden getirilmemeli, şofbenin montaj yapılacağı yer de mekan olarak yeterli büyüklükte olmalı. Gaz kaçağı hissedildiğinde yine vana ve tüp dedantörü mutlaka en kısa sürede kapatılmalı, servis yetkilisine haber verilmeli.''

-KÖMÜRLÜ SOBALAR-

Atıcı, kömür sobasının da üstten tutuşturulmasının son derece sakıncalı olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

''Tutuşması güç olan yakıtlar kesinlikle sönmekte olan sobaya konulmamalı. Yakıt iyi olsa bile yavaş yavaş ilave edilmeli. Yatmadan önce de kesinlikle sobaya kömür atılmamalı, soba yanıyorsa odada yatılmamalı. Lodoslu havalarda kesinlikle soba yakılmamalı. Sobaların ve bacaların bakımı ve temizliği de ihmal edilmemeli.''


AA

« Son Düzenleme: 12 Ocak 2009, 23:24:37 Gönderen: fatihan »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sağlıklı bir uyku için altın kurallar
« Yanıtla #232 : 13 Ocak 2009, 01:17:41 »
Teşekkürler,Fatihan ve Kahraman,daha çok onlıne görmek isteriz Kahraman  :)

-------------------------------------------

Beynin vücudun dinlenme ve tamir işiyle meşgul olduğu vakit olan uyku saatleri hayati önem taşıyor. Peki sağlıklı bir uyku için neler yapılmalı? Sabah uykusu neden vücuda zararlı?

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ünal Şahin, gece 5 saat ve daha az uyuyanların damarlarında kireçlenme riskinin arttığını, bunun da beraberinde kalp hastalıkları riskini getirdiğini söyledi.

Doç. Dr. Ünal Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uykunun vücudun kendi kendini tamir ve tedavi ettiği son derece önemli bir süreç olduğunu belirtti. Uykunun beynin dinlenme vakti sanıldığını, bunun da yanlış bir düşünce olduğunu ifade eden Şahin, ''Tersine uyku, beynin vücudun dinlenme ve tamir işiyle meşgul olduğu vakittir'' dedi.

Beynin elektriksel yapısı üzerinde yapılan araştırmaların, zihnin uyku sırasında, en az uyanık olduğu dönemdeki kadar çalıştığını gösterdiğine işaret eden Şahin, beynin gece ve gündüz görevlerinin farklı olduğunu dile getirdi.

Doç. Dr. Şahin, 35-47 yaş arasındaki 500 kişinin uyku süresi ve damar sağlığı üzerinde yapılan bir araştırmaya dikkati çekerek, geceleri 5 saatten az uyuyan deneklerin yüzde 27'sinde damar kireçlenmesi tespit edildiğini ifade etti.

Damar kireçlenmesinin beraberinde kalp hastalığı riski getirdiğine işaret eden Şahin, ''Yetişkin bir kişinin günde en az 7 saat uyuması gerekir. Uyku süresini 7 saatten 5 saat ve daha aza indirenlerin kalp ve damar sorunları nedeniyle hayatlarını kaybetme riski, 7 saat uyuyanlara göre iki kat artıyor'' diye konuştu.

-İKİNCİ UYKUNUN ZARARI-

Ünal Şahin, sabah uyandıktan sonra yeniden uykuya dalmanın ise vücutta gece boyu yapılan tamiratı tahrip edeceğini kaydetti.

Güneşin ilk ışıklarını alan vücutta melatonin hormonu salgılandığını anlatan Şahin, bu hormonun vücudun biyolojik saatini koruduğunu ve ritmini ayarladığını dile getirdi.

Şahin, ''Biyolojik saatimiz kendi kurallarına göre çalışır. Sabah uyandıktan sonra tekrar uyuma isteği, alışkanlıktan ve tembellikten kaynaklanır. Bu alışkanlığı yenen kişi en fazla 10 gün içinde kendini çok daha dinç hissedecektir'' dedi.

-ÖĞLE UYKUSU ÖNERİSİ-

Ünal Şahin, öğlen 11.00 ile 13.30 saatleri arasında uyumanın kişilerin performansını artıracağını vurguladı.

Özellikle siyasetçiler gibi aşırı yoğun ve stresli iş temposu içinde çalışanlara öğlen uykusunun çok yararlı olacağını ifade eden Şahin, eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın öğle saatlerinde düzenli olarak uyuduğunu kaydetti.

Uzak Doğu'daki bazı şirketlerde de işçiler için öğle uykusu arası verildiğini belirten Şahin, bu şekilde iş veriminin artırıldığını bildirdi.

-SAĞLIKLI BİR UYKU İÇİN-

Ünal Şahin, sağlıklı bir uyku için, ''Sadece kendinizi uykulu hissettiğinizde yatağa gidin'' önerisinde bulundu.

Yatmadan önce ılık bir duş almanın rahatlatıcı etkisine dikkati çeken Şahin, uyku için ışık, ısı ve ses bakımından uygun ortamın hazırlanması gerektiğini vurguladı.

Şahin, uykudan hemen önce yemek ve çerez yenmemesi, ilaç alınmamasını önererek, şöyle konuştu:

''Uyku öncesi kahve, çay kullanmayın. Gün ortası veya öğleden sonra düzenli olarak egzersiz yapın. Fakat yoğun egzersiz yapmaktan kaçının. Zihinsel veya fiziksel rahatlama yöntemlerini kullanın. Yatmadan önce ağır yemek ve sıvı tüketiminden kaçının. Yatağı sadece uyku için kullanın. Televizyon izlemek gibi aktiviteleri yatakta yapmayın. Kendinize düzenli bir uyanma şeması oluşturun.''

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Kahraman

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 116
Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #233 : 13 Ocak 2009, 10:35:57 »

 a30)) t3))  Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor. Sizi gizliyor. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor...

Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine kullanılabiliyor!

Hiçbir kâğıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz!

Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insanin ölmesine
neden oluyor! (bunu anlamadım ya neyse)

Uyurken, TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız!

Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar, sıçrama nedeniyle havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!

Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.

Üzerinde barkodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.

Boeing 747'nin kanatları uçakla uçmayı ilk başaran Wright
Kardeşlerin uçtuğu mesafeden daha uzundur.

Amerikan Havayolları 1987 yılında first-class da sunulan salatalardan bir
adet zeytin eksiltmek suretiyle 40.000 USD kâr etmiştir.

Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!

Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!

Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.

Marlboro şirketinin ilk sahibi akciğer kanserinden öldü!

Barbie'nin tam adi Barbara Millicent Roberts'dir.

Michael Jordan bir yılda Malezya'daki Nike fabrikasında çalışan tüm
isçilerin toplam gelirinden daha fazla gelir kazanmaktadır.

Marilyn Monroe’nin altı adet ayak parmağı vardı!

Walt Disney'in kendisi fareden korkardı!

İnci sirkeye konulursa erir!

İnekler merdiven çıkabilir, ama inemezler!

Ördeklerin vak vak sesi yankı yapmaz, nedenini de kimse bilmez!





..Ey Rabbimiz! Bazı yüzlerin ağarıp,bazı yüzlerin kararacağı günde; bizi yüzleri ak,gönülleri pak olan,sevgili resülünün bayrağı altında toplanan mesut insanlar zümresine kat.O'nun(sav) yanında cennete girmeyi,mübarek Cemalini görmeyi,Senin dostlarınla komşu olmayı ve en büyük makam olan rızana ulaşmayı nasip eyle. Amin.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sık banyo cildi kurutuyor mu?
« Yanıtla #234 : 13 Ocak 2009, 21:20:22 »
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Rana Anadolu, banyo yapmanın ciltteki nem miktarının azalmasında önemli bir etken olduğunu belirtti.

Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rana Anadolu, banyo yapmanın ciltteki nem miktarının azalmasında önemli bir etken olduğunu belirterek, ''Sık banyo yapmak, sıvı sabun ve duş jelleri gibi kuvvetli deterjan özelliğine sahip temizleyiciler kullanmak, sıcak suyla yıkanmak, ciltteki kuruluğu daha da artırıyor'' dedi.

Deri kuruluğunun, özellikle kara ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde yaşayanlarda görüldüğünü ve kış aylarında kalorifer, soba gibi ısıtıcı sistemlerin devreye girmesiyle birlikte ortamdaki nem miktarının önemli ölçüde azaldığını söyledi.

Kuru havanın, deride yeterli olmayan nem miktarının daha da azalmasına neden olduğunu, dile getiren Anadolu, ''Deri kuruluğu, ciltte gerginlik, kaşıntı ve hafif pullanmaya yol açıyor'' diye konuştu.

Anadolu, deri kuruluğunun özellikle yüz olmak üzere kol ve bacaklarda yoğun olarak görüldüğünü bildirerek,bu sorunun günlük alışkanlıkların değiştirilmesi halinde önlenebilineceğini kaydetti.

-''SENTETİK TEMİZLEYİCİLER KULLANILMALI''-

Banyo yapmanın ciltteki nem miktarının azalmasında önemli bir etken olduğuna dikkati çeken Anadolu, ''Sık banyo yapmak, sıvı sabun ve duş jelleri gibi kuvvetli deterjan özelliğine sahip temizleyiciler kullanmak, sıcak suyla yıkanmak, ciltteki kuruluğu daha da artırıyor'' dedi.

Anadolu, vücut temizliği için kullanılacak ürünlerin, cilt yapısına zarar vermeyen özellikte olmasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek, ''Sentetik temizleyici anlamında olan 'Simbet' ürünleri kullanılmalı. Bu ürünler, ph ve asit açısından deriye zarar vermeyecek şekildedir. Temizleyicinin üstünde 'simbet' olup olmadığı yazar. Simbetler çok güçlü deterjan özelliğine sahip değiller. Bu yüzden, bunların kullanılmasını öneriyoruz'' şeklinde konuştu.

AÜ Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rana Anadolu, insan derisinin son derece hassas olduğunu ve salgı bezlerinin ürettiği yağ ile terden oluşan bir örtü sisteminden oluştuğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

''Bu örtünün çamaşır veya bulaşık yıkarcasına güçlü bir deterjanla tamamen sökülüp atılması deriyi hırpalıyor. Normal sabunların ph'ları cilt yapısına uygun değil. Bunlar, hem derinin florasını bozuyorlar ve hem de bazı bakteri ve mantarların çoğalması için uygun ortam hazırlıyorlar. Normal sıvı sabunla yıkanan saç derisinde bazı çökeltiler kalıyor. Bu da hem derinin pullanmasına ve saçın matlaşmasına yol açabiliyor.

Ürünlerin çok köpürmesi temizleyicinin ne kadar kaliteli değil kuvvetli olduğunun bir göstergesidir. Bu ürünler de deri yüzeyindeki bütün lipitleri, koruyucu tabakayı hatta derinin kendine özgü hücresel konfolentlerini eritmektedir.''

Deri kuruluğunun ilerlemesi halinde kaşıntının şiddetinin artacağını, ciltte şişme, tahriş ve çatlama gibi olumsuzlukların görülebileceğini dile getiren Anadolu, ''Tedavi edilmediğinde ciltte kırışıklara yol açar, derinin geçirgenliği artar. Dış ortamdaki tahriş edici ve alerjik olma özelliğindeki maddeler deriye daha kolay girerler'' uyarısında bulundu.

-''BANYO ZAMANLARI KISA TUTULMALI''-

Anadolu, deri kuruluğunu önlemek için banyo yapılacak suyun ılık olmasına ve vücudun defalarca sabunlanmamasına özen gösterilmesi gerektiğini belirterek, şu önerilerde bulundu:

''-Suyun sıcaklığı vücut sıcaklığına yakın olmalı. Çünkü, tek başına sıcak su bile deriyi kurutan bir faktördür. Derinin ıslanıp kuruması dahi su kaybına neden olmaktadır.

-Yıkanma süreleri, özellikle kış aylarında kısa tutulmalı.

-Temizlik sırasında gerek el yıkama, gerek vücut, banyo ve saç temizliğinde sentetik ürünler kullanılmalı.

-Banyo sonrasında nemlendiriciler kullanılmalı. Nemlendiriciler, derinin özelliğine göre seçilmelidir. Bunun için pahalı ürünlere de gerek yok. Her yerde rahatlıkla bulunabilen ve çok ucuz olan 'vazalin'' kullanılabilir.

-Radyatörlerin kenarlarına su rezervuarları takılabilir, sobanın-kaloriferin üzerine bir kap içine su konulabilir ya da ıslak havlu asılabilir.

-Dış ortama çıkarken, cildi koruyabilen atkı, şapka, bere gibi giysiler kullanılmalı.

-Cildin doğrudan rüzgar almamasına dikkat edilmeli.

-Kuşkusuz, tüketilen sıvı miktarı yüksek tutulmalı. Gün içerisinde en az 3 litre sıvı tüketilmeli.'

AA
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Fazla kahve halüsinasyon göstertiyor
« Yanıtla #235 : 15 Ocak 2009, 00:52:43 »

Bilim adamları günde 7 bardaktan fazla kahve içen insanlarda halüsinasyon görme riskinin arttığını bildirdi.



İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre, Durham Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, fazla kahve içen sağlıklı genç erkek ve kadınların hayaller görmeye başlayabileceğini ve aslında varolmayan sesler duyabileceklerini belirttiler.

Araştırma, bir bardakta ortalama 45 miligram kafein alan 219 üniversite öğrencisi üzerinde yapıldı. Amerikalı kahve devi Starbucks'ın bir bardak ürününde ortalama 190 miligram kafein bulunuyor.

Gün içerisinde sürekli kahve içen öğrencilerin hayali ses ve görüntüler nedeniyle sıkıntı yaşadıkları ortaya çıktı. 7 bardaktan fazla kahve tüketen öğrencilerde halüsinasyon görme ihtimalinin, daha az içenlere göre 3 kat fazla olduğu tespit edildi.

Uzmanlar, hayalet gördüklerini iddia eden insanların, günlük yaşamlarında aşırı kahve tükettiklerine dikkat çekiyor.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Öksürük şekli, hastalığı ele veriyor
« Yanıtla #236 : 16 Ocak 2009, 20:56:19 »
Öksürük şekli kişinin hangi hastalığa yakalandığını ele veriyor.

Dahiliye uzmanı Dr.Serdar Altın, öksürüğün basit bir soğuk algınlığının habercisi olabileceği gibi astım, boğmaca ve krupta gibi hastalıklarında belirtisi olabileceğini kaydetti. Öksürüğün boğazı ve solunum yollarını temizleyen bir refleks olduğunu ifade eden Altın, "Basit soğuk algınlığına bağlı öksrükler bir kaç gün içinde kesilir. Ancak uzun sürek öksürük bronşit, zatürre, astım ve krupta gibi hastalıklarda görülülür. Eğer öksürüğünüz ara arada olsa 1 aydan fazla sürüyorsa ihmal edilmemeli mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır" dedi.

Öksürük şekillerinin kişinin hangi hastalığa yakalandığını ele verdiğini dile getiren Altın "Hastalığa bağlı olarak çeşitlii öksürük şekilleri vardır. Ancak en sık görülen öksürük şekilleri havlama tarzı, iç çeker gibi ve göğüste ötme şeklinde görülen öksürüklerdir. Bu öksürük tarzları ciddi hastalıkların belirtisi sayılır. Havlama tarzı şeklindeki öksürük krupta, iç çeker gibi öksürük boğmaca, göğüste ötmeyle birlikte görülen öksürük ise astımın habercisi olarak kabul edilir." şeklinde konuştu.

Çocuklarda öksürüğün ihmal edilmemesi gerektiğini kaydeden Altın şu uyarılarda bulundu: "Çocuklarda sık görülen ve bir nefes borusu iltihabı olan kruptaya dikkat edilmemeli. Çoğunlakla virüslerin neden olduğu soğuk algınlığının ses kutusu ve nefes borusan indiği taktirde yetişkinlerde ses kısıklığı, gıcık ve öksürüğe yol açıyor. Çocuklarda ise nefes borularının daha dar olması nedeniyle ödem, iltihap ve daralmaya sebep oluyor. Bu sebeple çocukların bir an önce tedavilerinin yapılması ve ihmal edilmemesi çok önemlidir." (CİHAN)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Bitki çaylarının fazlası zarar
« Yanıtla #237 : 16 Ocak 2009, 21:12:54 »



Kış aylarında yoğun olarak tüketilen bitki çayları günde 3 fincandan fazla içilmemeli.

İçinde bulunduğumuz kış aylarında yoğun şekilde tüketilen bitki çaylarının tıpkı ilaç gibi düşünülmesi, günde 3 fincandan fazla içilmemesi öneriliyor.

Selçuk Üniversitesi Çumra Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Gümüşçü, soğuk algınlığı ve grip gibi rahatsızlıkların arttığı bugünlerde, iyileşmek ya da hastalanmamak için bitki çayları tüketiminin arttığını belirtti.

Bazı rahatsızlıklara iyi gelen bitkilerin ortak özelliğinin vücut direncini artırması ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi olduğunu vurgulayan Gümüşçü, son dönemde en fazla talep gören şifalı bitkilerin melisa, ada çayı ve kekik olduğunu ifade etti.

Ana vatanı Amerika olan ekinezya adlı bitkinin de son dönemde yoğun ilgi gören şifalı bitkiler arasında yer aldığını anlatan Gümüşçü, ''Bu bitkilerin çayları tek başlarına tüketilebileceği gibi, bir kaç bitki karıştırılarak da içilebilir. Karışımlar daha faydalıdır, çünkü her bitkinin içinde farklı özelliklerde maddeler bulunduğu için, bu maddeler karışımlı çaylarla bir defada alınabilir'' dedi.

Gümüşçü, insanların dengeli beslenmesi için nasıl belli oranda protein, karbonhidrat, yağ ve vitamin almasına ihtiyaç varsa, her şifalı bitkinin de ihtiva ettiği farklı maddelerle ayrı ayrı vücuda yarar sağladığını ifade etti.

Şifalı bitkilerin çay gibi kaynatılmadan, sıcak suyun içine salınıp bir kaç dakika bekletildikten sonra içilmesinin en doğru yol olduğunu dile getiren Gümüşçü, şu bilgileri verdi:

''İçinde bulunduğumuz kış aylarında yoğun şekilde tüketilen bitki çayları tıpkı ilaç gibi düşünülmelidir. Nasıl ki 'bir an önce iyileşeyim' diye düşünüp, günde belli ölçekte kullanılması gereken ilaçlardan fazla fazla içemiyorsak, bitki çaylarında da aynı prensibe uymamız gerekir. Melisa, ada çayı ve kekik gibi ürünlerden günde en fazla 3 fincan içilmelidir. Bu oran hemen hemen tüm şifalı bitkiler için aynıdır. Gereğinden fazla miktarda alınan bitki çayları, kişinin bazı kan değerlerinde yükselmelere neden olarak rahatlıklara yol açabilir.''

Limon, zencefil ve tarçının da soğuk algınlığı ve grip gibi rahatsızlıklara iyi gelen bitkiler arasında yer aldığını ifade eden Gümüşçü, ''Vatandaşlarımız bu bitkileri, tanıdıkları ve güvendikleri aktarlardan almalıdırlar. Çünkü işinin ehli olan aktarlar, hem yüksek kalitedeki ürünleri satar hem de bitki karışımlarını olması gerektiği gibi tavsiye ederler'' diye konuştu.

Gümüşçü, belli ölçülerin aşılmadığı ve uygun biçimde kullanıldığı takdirde şifalı bitkilerin vücut direncini artırmada ve hastalıkları önlemde büyük yarar sağladığını sözlerine ekledi.


guncel.net
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Karanfil Ağacı
« Yanıtla #238 : 17 Ocak 2009, 08:23:42 »


Mersingiller familyasındandır.Yağmurlu sıcak ayların hakim olduğu bir iklimde yetiştiğinden sürekli yeşildir. Karanfil ağacının boyu 10-20m uzunluğundadır. Yaprakları eliptik veya geniş mızrak şeklinde, kenarları düz, derimsi, karşılıklı olarak dizilmiş olup 2-3cm uzunluğunda bir sapa sahiptir. Çiçekleri sap ucunda demet şeklinde 10-15 adeti bir arada, beyazımsı pembe veya beyazımsı sarı renktedirler.

Yetiştirildiği Yerler: Anayurdu Endonezya olup günümüzde ise daha çok Afrika kıtasının doğusundaki Zengibar ile Hint Okyanusundaki diğer adalarda yetiştirilmektedir.Türkiye’de ancak seralarda veya evlerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.

Toplanması-Kurutulması: Karanfil çiçeklerini açmadan önce tomurcuk halinde iken toplanır, güneşli, havalı yerde kurutularak kaldırılır. Kurutulmuş karanfil goncasına kısaca Karanfil denir.

Karanfil'in Faydaları

Çok kuvvetli bir mikrop kırıcıdır
Mide ve bağırsakta gaz oluşumunu engeller
Mideyi çalıştırır ve iştah açar
Sindirimi kolaylaştırır
Sinirleri kuvvetlendirir
Zihni rahatlatır ve unutkanlığı engeller
İshale iyi gelir
Sinirsel baş ağrısına iyi gelir
İdrar söktürür
Ağız kokularını yok eder.
Diş çürümelerini önleyip diş ağrılarına iyi gelir.

Kullanım Şekli: Karanfil tomurcuklarından bir tutam (7-8 tane) alınıp 1 bardak kaynar suya atılır. 10 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyon ılık olarak içilir.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Karabiber
« Yanıtla #239 : 18 Ocak 2009, 11:54:29 »


Hindistan'ın umman körfezine bakan Batı kıyılarındaki ormanlarda kendiliğinden yetişen tırmanıcı, çok yıllık bir bitki olan karabiberin baharat olarak kullandığımız kısmı, üzümsü meyvelerinin kurutulmuşudur. Küçücük topçuklar halindeki meyveleri toplanır, kurutulur, sonra da çekilerek toz haline getirilir. Çok eski zamanlardan beri Güneydoğu Asya'da özel olarak yetiştirilmektedir.

Özellikle pankreası etkileyerek yağlı ve nişastalı besinlerin sindirimini sağladıktan başka, bu maddelerin vücuttaki miktarını da ayarlar. Şeker hastalığının ilerlemesini durdurur Ağızdaki tükürük miktarını ayarlayarak nişastalı besinlerin ilk sindirimini sağlar. İştah açar, yenilen yiyeceklerden zevk alınmasına yardım eder.

Ete, balığa, sucuk, sosis gibi yiyeceklere karıştırılırsa onların bozulmasını engeller. İshali dindirir, mide ve bağırsaktaki gazları söktürür, yemeklerin bağırsaklarda kokuşmasını önler. Kansızlığı gideren, sinirleri güçlendiren, bol idrar söktürür.

Karabiber çok ince toz haline getirilerek yemeklere serpilir. Bir günde alınan karabiber miktarı 2-3 gram kadar olmalıdır. Çok alınırsa sindirim sistemini tahriş eder; özellikle iri parçalar ülsere neden olabilir. Damar sertliği, tansiyonu, egzaması, üremisi, romatizması ve sindirim sistemi hastalıkları olanlar yememelidirler. Çok yiyenler de, geçici de olsa dilde tutukluk yapabilir.

mynet

〰〰〰〰🐠