Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 366997 defa)

0 Üye ve 54 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Renkle tedavi olmaya ne dersiniz
« Yanıtla #195 : 30 Kasım 2008, 11:20:20 »


Evrende varolan her şeyin bir rengi vardır. Denizin mavisi, güneşin türlü sarı ve kızıl tonları insanın görüp algılayabildiği renkler. Bunların herbirinin de canlılar üzerinde etkisi.

Kırmızı-Hayat enerjisi : Kırmızı renk, kan dolaşımı ve kansızlık hastalıkları için faydalıdır. Kırmızı rengin fiziki etkilerini şöyle sıralayabiliriz: Soğuk algınlığı, bronşit, romatizma ağrıları, titreme ve soğuk hissi, kansızlık, denge bozukluğu.

Kırmızı renk, tansiyon hastalarına, sinirli ve histerik hastalıklarda ve şiddetli ateşi olan kişilerde tedavi amacıyla uygulanmaz.

Turuncu-Depresyon için etkili: Turuncu renk yorgunluk, halsizlik, uykusuzluk, korku ve depresyon için etkilidir ve eterik bedenimiz için takviye olur. Bunların dışında astım, bronşit, bağırsaklar ve özellikle kabızlık için çok iyi gelir.anne sütünün çoğalmasına da faydası olur.

Sarı-Baş ağrılarına iyi geliyor: Sarı renk mide bozuklukları, diyabet, kabızlık, böbrek rahatsızlıkları, karaciğer zayıflığı, baş ağrıları ve migrene karşı etkilidir. Bunlarla birlikte sindirim sisteminizi güçlendirir ve güneş sinir ağı çakrasını da dengeler.

Sarı renkden renkten, aşırı kalp atışı ve ruhi anksiyetesi olanlar,ödemli hastalar yararlanamaz.

Yeşil-Psikolojiyi düzeltiyor: Yeşil renk psikolojik problemlerin giderilmesinde çok önemli rol oynar. Uykusuzluklar, aşırı heyecanlar, bel ağrıları, yüksek tansiyon, alkol bağımlılıklarından doğan asabilikler için faydalıdır.Bunların haricinde mide, akciğer, rahim, göğüs ve kalın bağırsak kanserindeki ilerlemeleri durdurur ve bunların ağrılarını sakinleştirir.

Mavi-Şifanın rengi: Mavi renk vücudun savunma sistemini güçlendirir ve tüm hastalıklar için şifa verici özellik taşır. Mavi renk, sinir sistemini sakinleştirir. Bedenin ısısını azaltır ve algılamayı arttırır. Baş ağrılarında, sinirden kaynaklanan öksürüklerde, boğaz ağrılarında, astımda, guatrda, diş ağrılarında, deri rahatsızlıklarında ve uykusuzlukta etkili olur.

Mavi renk ;soğuk algınlıklarında,felçte yasaktır. Mavi rengin uzun kullanımları  yorgunluğa sebep olabilir.

Çivit Mavisi (lacivert)-Anestezi etkisine sahip: Lacivert, aktif bir renktir ve anestezi etkisi vardır. Diş ağrılarında, yüz kaslarındaki ve sinüzitteki ağrılarda, siyatik ve romatizma, kulak ve göz rahatsızlıklarında etkilidir. Bu renk 5 duyuyu harekete geçirme gücüne sahiptir.

Mor veya menekşe-Kalbin rengi: Mor renk, sinir sistemi, halsizlik, psikolojik ve duygusal yorgunluklar için en uygun olan renktir. Kalbi sakinleştirir ve kanı temizler. Bununla birlikte korku ve kaygının azalmasında önemli etkileri vardır. Mor renk katarakt, siyatik ağrıları, menenjit, sinire bağlı baş ağrıları, mesane rahatsızlıkları, epilepsi (sara), saç dökülmesi, kuru öksürükler ve astım için de oldukça etkili bir renktir.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ayvayı Yemek İçin 12 Neden Var
« Yanıtla #196 : 01 Aralık 2008, 02:06:44 »
 
Ayva`yı yemek deyimi argoda her ne kadar olumsuz anlamda kullanılsa da gerçek hayatta oldukça faydalı bir eylem. Doktor İsmail Ağar, ayva yemek için 12 faydalı neden sayıyor.
     
1-Damar sertliğini önler.

2-Karaciğer tembelliğine iyi gelir.

3-Ayva şurubu ishali ve dizanteriyi keser. Mideye ve bağırsaklara kuvvet verir.

4-Tansiyonu düşürür.

5-Safrayı tedavi eder.

6-Bronşite, öksürüğe ve vereme faydalıdır. 7-Çekirdeklerinden yapılan merhem, dudak çatlaklarında, ekzamalarda kullanılır. Çekirdekleri kaynatılıp suyu içilirse göğsü yumuşatır.

8-Ayvanın yaprağını yakıp kül olmadan söndürüp iyice dövüp göze çekilirse çok faydalıdır.

9-Çiçeği baş ağrısını geçirir, kalbe, beyne iyi gelir.

10-Ayva suyu kabızlığı giderir.

11-Çiçeği bal ile pişirilip emzikli anneye verilirse sütü bollaşır.

12-Yemekten önce yenilirse kabızlık, sonra yenirse ishal yapar.

sağlıkta bugün
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Ynt: Gözleriniz,"göz altı şişlikleriyle" çirkinleşmesin!
« Yanıtla #197 : 01 Aralık 2008, 20:35:12 »

Göz çevremizdeki deri tabakası cildimizin diğer bölgelerinden daha ince ve hassastır. Yoğun çalışma temposu, kullanılan makyaj malzemeleri veya genetik özellikler, gözaltlarının morarmasına ya da torbalanmasına neden olabilir. Çok daha güzel bir göz çevresi için işte yapmanız gerekenler...

Çok mu Kuruyor?

AvuçlarInIzI çukurlaştırıp birkaç dakika gözlerinizin üzerinde tutun. Derin nefes alıp verin. Bu egzersiz gözlerinizi rahatlatacaktır. Uzun süre bilgisayar karşısında oturmaktan gözleriniz kuruyorsa ve yanma hissi oluşuyorsa, gözlerinizi kırpıştırarak esneyin. Bol bol sıvı içerek de göz kuruluğunuzu önleyebilirsiniz. Eczanelerde satılan suni gözyaşları da sizi rahatlatabilir.

Tahriş mi Oluyorlar?

Yoğun rüzgar ve cereyanda kalmak gözleri tahriş eder. Bu durumda gözlerimizi koruyan gözyaşı torbalarımız kurur ve yaşların normalden daha az salgılanmasına neden olur. Sonuç olarak damarlar genişler ve gözler kanlanır. Soğutulmuş siyah çay poşetleri bu konuda çok işinize yarar. Gözlerinizin üzerinde 5-10 dakika bekletin yeter. Ferahlık hissi veren kozmetiklerden de faydalanabilirsiniz.

Sürekli Mor mu?

Kan dolaşımınız göz çevrenizde normal seviyede değilse, gözlerinizin altında koyu gölgeler oluşur. Genişlemiş ve güçsüzleşmiş damarlarda kan birikir. Nedeni irsi olabileceği gibi yorgunluk ve stresten de kaynaklanabilir. Göz altı morlukları için oldukça etkili kozmetiklerden faydalanabilirsiniz.

Şişlik ve Torbalar

Alkol ve uykusuzluk ertesi sabah şişmiş, torbalanmış gözlerle uyanmanıza neden olabilir. Kafein içeren bazı kozmetikler göz çevrenizdeki kan dolaşımını hızlandırarak yorgunluktan oluşmuş şişlikleri yok ediyor.

Aklınızda Bulunsun

Gözaltı morluklarınızı kapatabilmek için çok koyu renkli kozmetikler kullanmaktan kaçının. Açık renk bazlı kapatıcılar sizi yorgun görünümden kurtarır.

Timeturk
 

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Çayın ne faydaları varmış meğer!
« Yanıtla #198 : 01 Aralık 2008, 21:29:33 »
ABD'li diyetisyen sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çayın yararlarını ortaya çıkardı.

ABD'li diyetisyen Mark Ukra'nın dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çayın yararlarını anlattığı Çay Diyeti kitabına göre kırmızı etin kanser riskini azaltmanın en iyi yolu, pişirmeden önce çayda bekletmek. Alkolden önce içilen çay da akciğerin zarar görmesini engelliyor.

Amerikalı beslenme uzman Mark Ukra'nın yazdığı Çay Diyeti (The Ultimate Tea Diet)) isimli kitap, başta ABD olmak üzere tüm dünyada büyük ilgi gördü. Adı Dr. Çay'a çıkan Çin asıllı Ukra'nın ailesi 200 yıldır çayla uğraşıyor.

Çay ile ilgili bilim dünyasının yaptığı tüm araştırmaları inceleyen bu kitapta toplayan Dr. Çay'a göre, Türk kültüründe büyük yeri olan çayın faydaları saymakla bitmiyor. Bu mucize bitki, sadece kilo vermeye yardımcı olmuyor, etkisi ciltte ve saçlarda da hissediliyor. Neredeyse hiç yan etkisi bulunmuyor. Dünyada en çok tüketilen içecek, doğal olarak su. Suyun hemen ardındansa ikinci sırada çay geliyor.

Kolestrolü düşürüyor

Çay tıpkı kahve gibi uyandırma ve canlandırma etkilerine sahip. Ancak kahve kadar yüksek miktarda kafein içeren diğer birçok içeceğin neden olduğu hiçbir yan etkiyi içermiyor. Çay içmek kilo vermeye de yardımcı oluyor. Çayda doğal olarak bulunan birçok madde, sadece kilo vermeye yardımcı olmakla kalmaz, tatlı krizlerini yatıştırır, iştahı bastırır, kolesterol seviyesini düşürür ve metabolizmayı hızlandırarak daha fazla enerji yakılmasını sağlıyor.

Şeker ve kalp hastalığı ile felç riskini azaltan çaydan en üst düzeyde yararlanmanın yolu ise, ne zaman ve ne miktarda içilmesinde yatıyor.

Kanser riskini azaltıyor

Kırmızı et kızartıldığında ya da ızgara yapıldığında ortaya genleri değişime uğratan kanserojen maddeler ortaya çıkar. Bilim adamları, “mutagen” ismi verilen bu maddelerin meme ve kolon kanserine neden olduğunu kanıtladı. 2002'de yürütülen bir araştırmaya göre kırmızı eti pişirmeden önce hem yeşil hem de siyah çayda marine etmek, yani bir süre bekletmek “mutagen”lerin ortaya çıkmasının önleyebiliyor. Et, çayda ne kadar çok bekletilirse bu maddenin oluşma riski de o kadar azalıyor.

Beyni de koruyor

Çayın bir diğer faydası ise alkolün karaciğere verdiği zararı en aza indirmesi. Öncelikle şunu söylemede yarar var. Uzmanlar, sağlıklı bir beslenme planında alkolü tavsiye etmiyor. Ancak yine de alkol almak istiyorsanız, alkolden önce ve sonra çay içmek iyi bir tercih olabilir. Çünkü araştırmalar, çaydaki antioksidanların alkolün karaciğer ve beyinde neden olduğu hasara karşı koruma sağladığını gösteriyor. Yeşil çay alkole karşı korumada daha güçlü bir etkiye sahip.

Günde 8 bardağı aşmayın

Bunun için ilk adım, her gün içmekten hoşlandığınız ve kesinlikle bıkmadığınız bir çay türü bulmak olmalı. Gün boyunca çay içmek, metabolizmanın durmadan çalışmasını sağlar. Uzmanlar ortalama bir insanın günde en az 2 ile 2.5 litre arasında (yaklaşık sekiz ya da 10 su bardağı) sıvı tüketmesini tavsiye ediyor. Bu tüketimin sadece sudan oluşması gibi bir şart yok. Uzmanlar, günde en az sekiz fincan çay içilmesini (bir fincan yaklaşık 230 ml olarak kabul ediliyor) tavsiye ediyor.

Spordan önce bir fincan çay

Egzersiz sırasında hücrelerin çalışma hızı yükselir, vücut ısınır. Hücrelerde hasara neden olabilen, serbest radikal üretimi artar. Bu olumsuz etkiden korunmanın yolu spordan önce bir fincan çay içmek olabilir. Uzmanlar, yeşil çayın fiziksel dayanılıklığı yüzde 24 oranında yükselttiğini ortaya koydu.

Antioksidan bakımından zengin olan çay, kasların yağ asitlerini harekete geçirmesine yardımcı olur. Düzenli egzersizle birlikte çay içmek, daha çok yağın yakılmasını sağlar. Spor öncesinde çay, yakılan kalori miktarını yüzde 24 ile 47 arasında artırabilir.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Cidiniz için yeşil mucize
« Yanıtla #199 : 03 Aralık 2008, 20:18:48 »
Bakterileri öldürüyor, ölü deri tabakasını temizliyor, cildi canlandırıyor… Bunun adı mucize!

Kış aylarının ekşi meyvesi kivi cilt bakımında oldukça etkili. Kivi içinde bulunana vitaminler sayesinde cilt üzerindeki ölü deriyi temizliyor,cildi canlandırıyor.

Vitaminler besler

C vitamini bakımından en zengin meyvelerden biri kividir. C Vitamini ise kolajenin en iyi besinlerinden biridir. Ayrıca kivi, bir miktar B vitamini ve zengin minerallerle doludur. Örneğin kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi. Tümü de cildimize yararlıdır.

Maskenizi kendiniz hazırlayın…

Dilimlenmiş kivi halkaları

Fazla olgunlaşmamış bir kivinin kabuklarını bir zar gibi soyun, sonra keskin bir bıçakla, mümkün olduğu kadar ince dilimlere ayırın. Ardından rahatça uzanıp, hatta bir de müzik eşliğinde bu halkaları yüzünüze yerleştirin. Cilt tipinize bağlı olarak 5-15 dakika kadar bu şekilde dinlenin.

Kivi suyu ile kompres

Kiviyi önce presle veya blender ile sıvı hale getirin. Sonra steril bir sargı bezini hazırladığınız kivi suyuna batırarak, yüzünüze kompres yapın. Bu işlemi 10 dakika kadar sürdürebilirsiniz.

Kivi suyu + kil

Kivi suyuna bir miktar kil ilave edip, temiz ve küçük bir tahta kaşıkla krem kıvamına getirin. Bu karışımı maske şeklinde yüzünüze sürün. Sırt üstü uzanıp veya koltuğa yaslanıp 10 dakika dinlenin. Bu maske özellikle yağlı ve sivilceli ciltler için çok yararlıdır.

Her cilt özeldir

Herkesin cildinin kendine has özellikleri vardır. Örneğin vitamin ve mineralleri emebilme kapasitesi aynı değildir. Kalın ve yağlı ciltlerde emilim daha zordur ve ölü tabakalar daha fazladır. Bu nedenle daha güçlü ürünlere ihtiyaç duyarlar. Kişinin yaşı da önemlidir. Zamanla cildin emme gücü azalır. Dolayısıyla ya daha güçlü ürünler seçmek ya da kullanma sıklığını artırmak gerekir.

Kalın ve yağlı cilt

Cildiniz kalın ve yağlı ise, kivi maskeleri sizin için idealdir. Cildinizdeki gözenekleri sıkıştırır ve yağlanmayı dengeler. Mümkünse olgunlaşmamış kivi kullanmaya çalışın. Haftada iki kere 15 dakikalık maske uygulayabilirsiniz. Eğer sivilceleriniz varsa, killi maskeyi tercih edin.

Yağlı ve ince ciltler

Bu tip ciltler kadınlara özgüdür. Erkeklerin cildi genelde daha yağlı ve kalındır. Ne yazık ki ince ciltler kolayca sarkabilir. Kivi maskesi bu tip cilt için çok uygundur. Bol miktarda C vitamini sayesinde kolajen sentezi artar ve cilt gerilir. Haftada 2 kez 5'er dakikalık maskeler sizin için yeterlidir.

İnce ve kuru cilt

En hassas cilt tipidir. Şevkat ve bakıma ihtiyacı çoktur. Kivinin özellikle kabuk kısmındaki C vitamini bu tip ciltlerin yenilenmesine yardımcı olur. Haftada iki kez uygulayabilirsiniz. Cildin tahriş olmaması için maskeyi 5 dakikadan fazla tutmayın.

Normal cilt

Kivi maskesi bu tip ciltleri daha da berraklaştırır ve rengini açar. Maske için önereceğim sıklık ve süre, haftada 2 kez, 10 dakikadır.


Kelebek
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Safran: 1 ayda 8 kilo zayıflamak için
« Yanıtla #200 : 04 Aralık 2008, 20:06:08 »


Tamamen doğal ürünlerler ortaya çıkan Safran çay ile 1 ayda tam 8 kilo zayıflayabilirsiniz...

Artık çok para vermeden kilolarınızdan doğal yöntemlerle kurtulabilirsiniz. Safran Bitkisel Zayıflama Çayı ile hem sağlığınızı koruyun hem de kolaylıkla zayıflayın.

Safran bitkisel ürünleri tamamen doğal yöntemlerle yapılmaktadır.Hem ucuz hem de sağlık zayıflamak artık çok kolay Safran Bitkisel Ürünlerle sağlığınızı koruyun

Peki Safran bitkisel ürünler nasıl zayıflatıyor? İşte size açıklamalı bilgi:

19 çeşit bitki karışımından elde ettiğimiz toz ( aroma ) halindeki ürünümüzün kullanımı çok kolay içimi çok hoştur. ürünlerimiz 2 aylık kullanımlar halindedir.

2 aylık kullanımda 15 - 16 kg` a kadar zayıflama gözlemlenmektedir. ürünümüz bagırsaklardaki yağ emilimini asgariye indirerek vücutta kalori açığı oluşturarak mevcut yağlarınızı yakmanıza yardımcı olmaktadır, böyle olduğu için vermiş olduğunuz kilolar hem bölgesel hemde kalıcı olmaktadır.

Bir takım bitkisel ürünler bağırsakları hızlı çalıştırarak yada idrar söktürerek üriner sistemde dolaşımda olan suyun atımını sağlayarak 1 haftada vücuttan 5- 6 kg ` a kadar su attırarak kişiye zayıflamış hissi vermektedir , ama bu şekilde kilo kaybı hem sağlıksız hemde çok kısa bir sürede bu atılan suyu vücut toplayacağı için verdim zannedilen kilolar 1 haftada geri alınmaktadır. safran zayıflama çayıyla vücuttaki fazla kilolarınız buna müsait ise 2 aylık kullanımda sağlıklı bir şekilde 15-16 kğ ` a kadar zayıflamanız mümkün.

SAFRANBITKISELURUNLER
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2485
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #201 : 05 Aralık 2008, 10:32:26 »
Sağlık İçin Birkaç Öneri

* Güne 1 bardak su içerek başlayıp, o gün 2-2,5 litre su tüketmeye çalışın!

* Mevsiminde sebze ve meyveyi en az birkaç defa tüketin!

* Çocuğa sütü, büyüğe yoğurdu eksik etmeyin!

* Hasta olmadan, şifalı bitkilerle direncinizi kuvvetlendirin!

* Evde; nane, ıhlamur, adaçayı, kekik, kuşburnu, fesleğen, zencefil, çörekotu, günnük, yeşil çay, soğan                               ve sarımsağı her zaman bulundurun!

* Soğan, tere, maydanoz, nane, dereotu, roka, fesleğen gibi yeşillikleri fazla tüketin!

* Salatanızı mümkün olduğu kadar çok çeşitten yapın!

* Hazır çorbalar yerine kendi çorbanızı tercih edin!

* Domates salçası, reçel, yoğurt, turşu, ekmek gibi yiyeceklerin evde yapılanını tercih edin!

* Katkı maddeleri ile yapılan gıdaları, mevsim dışı sebze ve meyveleri fazla tüketmeyin!

* Günlük 3-5 adet badem, fındık veya ceviz yiyin!

* Haftada en az iki defa bakliyat ve balık yemeye çalışın!

* Sıcak yemek için toprak, çelik veya cam kapları tercih edin!

* Kışın portakal, limon, greyfurt, mandalina ve kuşburnu tüketimini artırın!

* Kışın güne pekmez içerek başlayın!

* Zihinle çalışıyorsanız biraz kuru üzüm yiyin!

* Kepekli ekmeği tercih edin!

* Sabahları 20 dakika derin nefes alıp vermeye çalışın!

* Sabahları oda veya iş yerinizi en az 5 dakika havalandırın!

* Günlük 30 dakika tempolu yürüyün!

* Sigara ve alkolden uzak durun!

* Gece ortamının karanlık olması, yorgunlukta öğleyin kısa bir uyku iyi gelir!

* Fırsat buldukça toprağa çıplak ayakla basın!

* Vücudunuzu üşütmemeye çalışın!

* Kahvaltı masanızda balı her daim bulundurun!

* Yağ tercihinizi zeytinyağından yana kullanın!

* Kahvaltın tam, öğlen orta, akşamın hafif yemek olsun!

* Tuz ve şekeri ölçülü kullanın!

* Margarini fazla kullanmamak; cilde, kalbe, ve damara verdiğiniz en büyük ödüldür!

* Günde bir elma, bir havuç vücutta harikalar oluşturur!

(Alıntı)
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Beden ritminizi bu saatlerle öğrenin
« Yanıtla #202 : 05 Aralık 2008, 22:18:49 »
Biyolojik saat, insan bedeninde olan birçok olayın ritmini belirliyor. Sizde bu saate bakın ve beden ritminizi öğrenin.

Günlük beden ritmi, gece ve gündüzle paralellik gösterse de kişisel farklar, ortamın sıcaklığı, egzersiz, stres gibi unsurlar bunu etkileyebilir.

İşte insan bedeninin biyolojik saati;

24.00 Gece yarısı. Uykunun ilk evresi başlıyor.

01.00 Beden kendini uykuya programlıyor. Dikkat azaldığından bu saatte çalışanların hata yapma olasılığı, iş ve trafik kazaları artıyor.

02.00 Derin uyku. Melatonin en yüksek düzeyde. Beden soğuğa karşı aşırı duyarlı oluyor. Görme duyusu ve refleksler zayıflıyor. Gece yapılan trafik kazalarının çoğu bu saatte oluyor.

03.00 Melatonin salgılanması azalıyor. Kişide kararsızlık ve melankolik hissetme artıyor. İntihar vakaları bu saatte çok görülüyor.

04.30 Beden sıcaklığının en düşük olduğu saat.

05.00.Stres hormonları artmaya başlıyor ve kaybolan enerji geri geliyor.

06.00 Kortizon salgılanması artıyor, beden uyanmaya başlıyor. Metabolizma hareketlenerek günün işleri için enerji ve proteinleri hazırlamaya başlıyor.

06.45 Kan basıncında ani yükselme.

07.00 Beden tüm gücünü daha toplayamadığından spor yapmak önerilmiyor. Sabah erken saatlerde yapılan yorucu sporlar kalbe gereksiz yere yüklenilmesine yol açıyor. Sindirim sistemi çalışmaya başlıyor. Güne iyi hazırlanmak için güzel bir kahvaltı şart.

07.45 Melatonin salgılanması duruyor.

08.00 Nikotinin sağlığa en çok zarar verdiği saat. Sabah içilen sigara damarları her zamankinden çok daraltıyor

08.30 Bağırsak hareketleri başlıyor.

09.00 Bedenin kuvveti artmaya başlıyor.

10.00 Yüksek alarm durumu. Enerjimiz yüksek, verimlik üst düzeyde, beyin üretken ve dinamik.

11.00 Beden artık forma girdi. Beynimiz nızlı çalışıyor, özellikle hesap işleri zorlanmadan yapılıyor.

12.00 Öğle zamanı. Artık karnımız acıkıyor, dikkatimiz azalıyor, midedeki asit miktarı artıyor.

13.00 Beden formdan düşmeye başlıyor, verimlilik azalıyor. Sindirim başladığı için dolaşımdaki kanın büyük bölümü bağırsakların çevresinde.

13.30 Kan basıncı düşüyor, kendimizi bitkin hissediyoruz.

14.30 Çevre koşullarına en yüksek uyum.

15.00 Enerjimiz geri geliyor. Belleğimiz tam formunda. Sabahkinden az olmakla birlikte ikinci verimliliğe yaklaşıyoruz.

15.30 En hızlı tepki dönemi, reflekslerimiz hızlı.

16.00 Kalp-damar sisteminin verimliliği çok yüksek, kas gücü dorukta.

17.00 Organların etkinliği üst düzeyde. Kuvvetimiz artıyor. Spor için en iyi saat.

18.30 Kan basıncı en yüksek seviyeye ulaşıyor.

19.00 Beden sıcaklığının en yüksek olduğu saat.

21.00 Melatonin salgılanması başlıyor.

22.30 Bağırsak hareketleri yavaşlıyor.

23.00 Dinlenme saati. Bedende stres hormonu salgılaması duruyor. Sakinleşip gevşiyoruz. Kan basıncı ve beden sıcaklığı düşüyor.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Fatura yarı yarıya
« Yanıtla #203 : 10 Aralık 2008, 03:16:23 »
TÜRKİYE’de herkesin şikayet ettiği yüksek elektrik faturalarının alınacak basit önlemlerle yarı yarıya indirilebileceği belirtildi.

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Gaziantep Şube Başkanı Prof. Dr. Arif Nacaroğlu, buzdolabının kapaklarının pudrayla temizlenmesi, TV, VCD ve DVD’nin kapama düğmelerinden kapatılması, ütünün iş bitiminden 5 dakika önce fişten çekilmesi, 20 wattlık floresan kullanılması halinde faturalarda yüzde 35 ile yüzde 50 arasında düşüş gerçekleşebileceğini belirtti. Prof. Dr. Nacaroğlu, basit önlemlerle elektrik faturalarının yarı yarıya düşmesiyle Türkiye genelinde yıllık 2.5 milyar dolarlık elektrik tasarrufu sağlanabileceğini vurguladı.

Elektriğin dağıtım ve kullanımının kolay ancak pahalı olduğunu, Türkiye’de üretilen enerjinin yüzde 43’ünün konutlarda tüketildiğini bildiren Prof. Dr. Nacaroğlu, çok basit bazı önlemlerle bu enerjinin dörtte birinin tasarruf edilebileceğini ve bunun ülke ekonomisine yılda 1 milyar 100 milyon dolar katkı sağlayacağını, sanayi ve ulaşım sektöründeki tasarruflarla bu miktarın 2.5 milyar dolara ulaşacağını kaydetti.

BUZDOLABINI PUDRALA, FATURAN UCUZLASIN

Günün 24 saati kullanılan buzdolabında da basit önlemler ile tasarruf sağlanabileceğini belirten Prof. Dr. Nacaroğlu, şu önerilerde bulundu:

"Buzdolabının kapı içi manyetik bantları ayda bir kez sabunlu su ile temizlenmeli ve pudralanmalıdır. Yemekler, sıvılar kapaklı olarak dolaba konulmalıdır. Aksi taktirde buzlanma ve nem artar. Bu da dolap kompresörünün daha fazla çalışmasına ve daha fazla elektrik tüketmesine neden olur. Buzluktaki buz kalınlığı 5-6 milimetreyi aşmadan eritilmelidir.

Buzdolabına sıcak yiyecek ve içecek konulmamalıdır. Buzdolabının kapısı açık unutulmamalıdır. Bu basit önlemler ile buzdolabının faturaya yansıyan bölümünde yüzde 50’ye varan düşüş sağlanabilir.

Televizyon, VCD ve DVD’ler de kullanılmadıkları zaman kapatılmaları da önemlidir. Bu cihazlar çalışmadıkları zaman mutlaka cihaz üzerindeki açma-kapama düğmesinden kapatılmalıdır. Uzaktan kumanda ile kapatılan cihazlar elektrik tüketmeye devam eder. Harcanan bu enerji aletin normal kullanım enerjisinin yüzde 5’i kadardır.

Bu basit önlem ayda 3 YTL civarında bir katkı sağlar." Ütünün de elektrik israfında önemli yer tuttuğuna değinen Prof. Dr. Nacaroğlu, “Ütüleme işini bitirmeden 5 dakika önce ütüyü prizden çekin ve işinizi ütünün içinde kalan ısıyla bitirin. Bu basit önlemle bir ampülün bir saat daha fazla aydınlatılması sağlanabilir'' dedi.

Prof. Dr. Nacaroğlu, aydınlatmada floresan kullanılmasıyla tasarruf sağlanabileceğini, 75 wattlık akkorlu flamanlı lambanın yerine 20 watt'lık bir kompakt floresan lamba kullanmanın aydınlatmada yüzde 75 tasarruf sağlayacağını sözlerine ekledi.

k.kulübü
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
El ve ayaklarınız çok mu üşüyor?
« Yanıtla #204 : 11 Aralık 2008, 11:26:05 »

Dahiliye uzmanı Kenan Tetik, kış aylarında el ve ayaklarında aşırı üşüme ve zor ısınma şikayetinin kansızlık belirtisi olabileceğini söyledi.

Tetik, kırmızı kan hücreleri içinde bulunan ve oksijen taşımakla görevli hemoglobin molekülünün azalmasının kansızlık olarak nitelendirildiğini belirterek, bu moleküllerin çoğalması için demire ihtiyaç olduğunu kaydetti. Dengeli ve yetersiz beslenmenin kansızlığa yol açabileceğini dile getiren Tetik, "Aşırı üşümesi olanların mutlaka bir hekime giderek kanlarını kontrol ettirmeleri gerekir." dedi.

Vücutta farkında olunmayan iç kanamaların da kansızlığa sebep olabileceğini ifade eden Tetik, rasgele ilaç kullanmak yerine kansızlığın sebebinin araştırılarak doğru tedavi uygulanmasının çok önemli olduğunu dile getirdi.

Tetik, "Kansızlık beslenmeden kaynaklanıyorsa demir destekli bir beslenme önerisi ile sorun aşılabilir. Kansızlığın arkasında karaciğer, böbrek ve kanser gibi ciddi rahatsızlıklar da olabilir. Doğru teşhis ve tedavi için mutlaka uzman bir doktora başvurulmalıdır" diye konuştu.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Parmaktaki yüzük, yüzde egzama yapıyor
« Yanıtla #205 : 13 Aralık 2008, 02:21:01 »

Dermatoloji Uzmanı Dr. Şerafettin Saraçoğlu, sıcak ve soğuk değişiminin ani olarak yaşandığı kış döneminde cildin yıprandığını söyledi ve ekledi:

Kış aylarının gelmesiyle birlikte cilt sorunları da artıyor. Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi'nden Dermatoloji Uzmanı Dr. Şerafettin Saraçoğlu, sıcak ve soğuk değişiminin ani olarak yaşandığı kış döneminde cildin yıprandığını söyledi ve ekledi:

Egzama hızlı yayılır!

"Cildin yüzeyinde bulunan ve bir yağ karışımı olan sebumun azalması, önce ellerde kuruluğa neden olur. Yüzük takma geleneği nedeniyle, kadınlarda yüzük altında egzamalar çok sık görülür. Müdahale edilmeyen bu rahatsızlıklar, tüm ele yayılabilir."

Bu durumun yüzük altında kalan sabun, deterjan ve krem ile birlikte gelişebildiğini belirten Dr. Şerafettin Saraçoğlu, şöyle devam etti: "Egzama hızla yayılan bir cilt rahatsızlığıdır. Bu yüzden elinizi yıkarken veya deterjan gibi maddelerle temasta olduğunuzda, yüzüğünüzü çıkardıktan sonra ellerinizi yıkayıp kurulamalısınız. Egzama başladığında ise bir cilt uzmanına gitmelisiniz."

SABAH
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Zehirlenene Yoğurt Yedirmeyin
« Yanıtla #206 : 14 Aralık 2008, 21:11:58 »
Acil vakalarda doğru olduğunu sandığınız bir çok müdahale yöntemi yanlış olabilir.
 
Acil vakalarda yanıkların üzerine macun sürme, sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenenlere yoğurt yedirme ve yılan sokmasında kanı emerek dışarı atma gibi yöntemlerin yanlış olduğu bildirildi.

Halk arasında bilinen tedavi yöntemlerinin yanlışlığına dikkat çeken Bursa özel Bahar Hasztanesi Acil Servis Doktoru Nur Şentürk, halk arasında uygulanan acil müdahale yöntemlerinin hiçbir anlamının olmadığı ve ciddi olumsuzluklara neden olabileceğini söyledi.

Dr. Nur Şentürk, yaralanma ya da tıbbi acil vakalarda hastanın sağlığının, yakınında bulunanların çabuk karar vermesine ve yapılacak uygun ilk yardıma bağlı olduğunu kaydetti. Bu nedenle, acil durumlarda hastaya yapılacak ilk müdahalenin büyük önem taşıdığını ifade eden Şentürk, "Acil müdahale, bilinçli şekilde hatasız olarak yapılmalıdır.

Hastanın hayatta kalması ya da onda kalıcı bir iz bırakmaması için yapılacak ilk müdahale çok önemlidir. Bilimde ulaşılan son noktada, daha önce sıkça uyguladığımız acil müdahale yöntemlerinin hiçbir anlamının olmadığı ve ciddi olumsuzluklara neden olabileceği ortaya çıktı. Örneğin bıçaklama, yüksekten düşme gibi durumlarda önceleri hasta doğrudan ameliyata alınarak, vücudun içinde biriken kan alınıyordu. Ameliyat da hasta için estetik kaygılara neden oluyordu. Ancak bu çok gereksiz bir müdahaledir.

Çünkü vücut, kendi savunma mekanizmasıyla bu kanı zaman içinde dışarı atabiliyor. Aynı şekilde herhangi bir yangında yanıkların oluştuğu yere diş macunu sürülüyordu. Ancak bu da çok yanlış uygulamadır. Çünkü yanan bölgenin enfeksiyon riski yoktur. Sürülen diş macunu, enfeksiyon riskini artıracağı gibi oksijenle temasını keserek yaranın kapanmasını engelleyebilir" dedi.

Acil hastalara yapılan yanlış müdahalelerden birinin de soba gazından zehirlenenlere yoğurt verilmesi olduğunu anlatan Nur Şentürk, verilen yoğurdun kusmaya neden olarak, atıkların akciğere kaçmasına neden olduğunu, bunun yerine hastanın açık havaya çıkarılarak oksijen almasının sağlanması gerektiğini dile getirdi.

Dr. Şentürk, deterjan ve benzeri maddelerin yutulması sonucu yaşanan zehirlenmelerde de hastaya azar azar su verilmesi gerektiğini belirterek, "İlk müdahaleyi yapan kişinin ağzında birtakım enfeksiyona zemin hazırlayan yarası olabilir ya da ağzı temiz olmayabilir. Bu nedenle, zararlı hayvanın zehrinin karıştığı kanı emerken, enfeksiyon kapan yara bölgesinin kapanmasını güçleşebilir. Bu gibi durumlarda, yılanın soktuğu bölge sıkıştırılarak zehrin dışarı akması sağlanabilir. Daha sonra da hastanede zehre karşı kullanılan ilaçlarla gereken müdahale yapılır" diye konuştu.

(CİHAN)
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ekrana Bakma Sendromuna Dikkat!
« Yanıtla #207 : 15 Aralık 2008, 23:20:00 »
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Evren, bilgisayar başında çalışanlarda gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma, kızarıklık, bulanık görme ve baş ağrısı gibi şikayetler ortaya çıkabildiğini belirterek, ''Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur'' uyarısında bulundu.

Evren, uzun süreli bilgisayar kullanımından kaynaklanan, ''Ekrana Bakma Sendromu'' olarak adlandırılan sorunların, göz sağlığını tehdit ettiğini vurguladı. Evren, ''Kitap okurken gözler aşağıya doğru baktığı için, yakına bakmak ve gözün uyum sağlaması daha kolaydır. Gözleri yormaz. Oysa, bilgisayar ekranı karşısında yazıları, gözlerimiz düz karşıya bakarken okuruz. Bu, gözleri zorlayan bir durumdur.

Ayrıca, bilgisayar ekranına düz baktığımız için göz kapaklarımız daha aralıktır. Bu durum, gözyaşının daha çok buharlaşmasına ve gözün kurumasına neden olur. Ayrıca, bilgisayar başında yoğun çalışırken göz kırpma sayımız yarı yarıya düşer. Bu durum da gözlerde kuruluğa neden olur'' diye konuştu.

Bilgisayar ekranından ışık yansıması ve çözünürlüğün de göz sağlığı üzerinde önemli etkileri olduğuna dikkati çeken Evren, ekrandan yansıyan ışığın gözü yorduğunu bildirdi.Evren, ''Ekrana Bakma Sendromu''nun sağlıklı bireylerde bile problem olduğu düşünüldüğünde; kuru göz sorunu olan, göz yaşı miktarını azaltan ve vücuttan su atmaya yönelik diüretik grubu tansiyon ilacı, alerji için antihistaminik, doğum kontrol hapı ya da kontakt lens kullananlarda bu sorunun daha belirgin ve hızlı ortaya çıkacağı uyarısını dile getirdi.

Çocuklar ve yetişkinlere öneriler..

Çocuklar için öneriler

-Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmaları gerekir.
-Bilgisayar kullanım süreleri günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırılmalıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara vermeleri, oturdukları yerden kalkarak hareket etmeleri sağlanmalıdır.
-Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır.
-Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır.
-Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır.

Erişkinlere öneriler

-Teşhis edilmemiş bir kırma kusuru açısından göz muayenesinden geçmeleri yararlı olur.
-''20-20'' kuralına uymak yararlıdır. Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur.

-Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır.
-Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisayar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır.
-Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullanmaktır.

-Çalışma ortamı fazla aydınlatılmamalıdır. Aşırı aydınlatma yapan masa lambalarından kaçınmak gerekir.
-Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yenileme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin üzerine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur.

-Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforunu artırır.
-45 yaş üzerinde ve yakın gözlüğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan 'Bilgisayar Gözlüğü' kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azaltır, okuma kolaylığı sağlar.

-Tüm bu önlemlere rağmen gözlerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı damlaları kullanılabilir.
-Sorunlar erken dönemde fark edilir ve gerekli basit önlemler alınırsa, kalıcı hale dönüşmesi önlenir.

Ankara (AA)
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Zencefil Çayı Gribin Düşmanı
« Yanıtla #208 : 16 Aralık 2008, 20:41:27 »
Kış aylarının yaygın hastalığı gripten korunmak için zencefil çayı için. Tabii bu çayın başka faydaları da var..
 
Grip salgını vatandaşları yataklara düşürürken, aktarlar vatandaşlara zencefil çayı içmelerini tavsiye ediyor. 7 çeşit şifalı bitkinin yer aldığı zencefil çayının metabolizmayı hastalıklara karşı dirençli hale getirdiği belirtiliyor.

Kış ayları beraberinde hastalıkları da getiriyor. Bu hastalıkların en yaygın olanı ise grip. Her yıl grip aşıları ile korunulmaya çalışılan hastalığa aktarların önerisi ise doğal yolla mücadele. Grip hastalığının yüz yıllardır bitkilerle atlatıldığına dikkat çeken aktarlar, bitkilerden oluşan çayların her zaman bu hastalıkla mücadelede en tesirli yol olduğunun altını çiziyorlar.

Polen ve 7 bitki ile desteklenerek elde edilen zencefil çayı ise adeta grip hastalığının baş düşmanı. İmmün (bağışıklık) sistemine ciddi destek sağladığı belirtilen zencefil çayının içerisinde ise zencefil, zerdeçal, karanfil, kişniş, havlican, tarçın, salep ve polen bulunuyor.

Aktarlar bir fincana konulan bir çay kaşığı zencefil çayının sıcak suyla karıştırılarak günde 3 kez içilmesi halinde 5 gün içerisinde grip hastalığından eser kalmayacağını ve kış boyunca da bir daha gribe yakalanılmayacağını belirtiyor.

Şifalı bitki kitaplarında da tavsiye edilen zencefil çayı ayrıca nezle, astım ve bronşitin etkilerinin azaltılmasında da etkili.

aktifhaber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Esnemek Beyni Çalıştırıyor
« Yanıtla #209 : 18 Aralık 2008, 12:59:45 »
Esnemek, beyni serinletiyor ve daha randımanlı çalışmasını sağlıyor..
 
Esnemenin birincil amacının beyin sıcaklığını kontrol altına almak olduğunu açıklayan araştırmacılar, ortaya çıkan bulguların uykudan önce ve sonra niçin esnediğimiz, niçin belirli hastalıkların esnemeye yol açtığı, burundan nefes aldığımızda ve alnımız serinleyince esnemenin niçin durduğu gibi esneme hakkındaki çeşitli sırları çözdüğünü belirtiyorlar.

Binghamton Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nde araştırmacı Andrew Gallup, "Beyin bilgisayarlar gibidir. Serinlediği zaman daha iyi çalışır. Esnemek de beyni serinletiyor ve dolayısıyla daha randımanlı çalışmasına yol açıyor. Başka bir deyişle esneme bilgisayarlardaki fanın işlevini görüyor." dedi.

Gallup ve meslektaşları Michael Miller ve Profesör Anne Clark, papağanlarda esnemeyi analiz ettiler. Avustralya'da yaşayan bu papağanlar nispeten daha büyük beyine sahipler. Yeni bulgular aynı zamanda yorgun insanların niçin sık sık esnediğini de açıklıyor.

Yorgunluk ve uykusuzluğun esnemeyi harekete geçirerek beyin sıcaklığını artırdığı görüldü. Esnemenin beynin uyku halinden uyanıklık dönemine geçerken bu geçici hallerini kolaylaştırdığı görüldü.

Aktif haber
〰〰〰〰🐠