Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 366994 defa)

0 Üye ve 46 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Bilinçsiz Antibiyotik Organları Bozuyor
« Yanıtla #165 : 28 Ekim 2008, 02:07:00 »

Yanlış kullanılan antibiyotikler, organ bozukluklarına yol açıyor...
 
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Sayek, yanlış kullanılan antibiyotiklerin, organ bozukluklarına yol açıp, böbrek, karaciğer, mide ve bağırsak sistemine zarar verebileceğini bildirdi.

Prof. Dr. Sayek, Niğde Tabip Odası tarafından Grand Otel'de düzenlenen "Bilinçsiz Antibiyotik Kullanımının Zararları" konulu konferansta, antibiyotiklerin, yanlış kullanılan ilaçlar arasında ilk sıralarda yer aldığını söyledi.

Gereksiz antibiyotik kullanımı nedeniyle bakterilerin direnç kazandığını belirten Prof. Dr. Sayek, bu durumda tedavilerin yetersiz kaldığına işaret etti.

Prof. Dr. Sayek, antibiyotiğin bilimsel kanıtlar düzeyinde kullanılmasının, hem etkinlik açısından hem de yarattığı sonuçlar açısından önemli olduğunu vurgulayarak, "Bu nedenle doktor kontrolünde kullanılmalıdır ve kesinlikle ateşi düşürmek amacıyla kullanılmamalıdır." uyarısı yaptı.

aktif haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Günlük Rutine Uymak, Doğanın Ritmine Uymaktır
« Yanıtla #166 : 31 Ekim 2008, 11:45:21 »
Doğanın çok akıllı bir şekilde bize akıttığı enerjinin hangi saatlerde yoğun olduğunu bilirsek, günlük rutinimiz daha sağlıklı işler.

Önerilen günlük rutin

Düzenli uyumak. İdeal olarak saat 23:00’ te yatmak. Uykunuz yoksa, “ uyuyamayacağım “ diye endişelenmeden, gözleri kapayıp dinlenmek.

Sabah: Erken kalkmak, bir bardak ılık su içmek. Mesane ve bağırsak boşaltımı. Diş fırçalamak, dili temzilemek. Başa, vücuda, ayak tabanlarına yağ masajı. Duş, banyo, meditasyon. Mevsime uygun rahat giyim, hafif kahvaltı, iş veya aktivite.

Öğle: Öğlen yemeği ( esas öğün, beden tipine ve mevsime uygun ) . Yemekten sonra oturarak hafif dinlenme. İş, aktivite.

Gece: Akşam yemeği tercihen hafif olmalı. 10-15 dakika yüryüş, mutluluk veren faaliyetler, erken yatmak.

Bazı püf noktaları: Günde bir iki kez temiz havayı derin derin ciğerlere çekmek, yemek aralarını en az üç saat tutmak. Aç değilsek, yememek. Akşam yemeğini erken yemek. Her gün tercihen aynı saatlerde yemek yemek. Yemeği güzel bir ortamda ve oturarak yemek. Vata’ lar için egzersiz, hafif ( yürüyüş ), Pitta’ lar için orta. Kapha’ lar için daha ağır sporlar.

Genelde terlemeye başlayınca durmak, aşırı terlemeden kaçınmak ve hafif terlemeye spora devam etmek, önemli kurallardır.

Ender Saraç
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Aromaterapi yağları
« Yanıtla #167 : 01 Kasım 2008, 21:01:30 »
Aromaterapide özyağlar kullanılır. Bu öz yağlar günlük yaşamda genellikle kullanılan diğer vücut yağlarının aksine, cilt tarafından çok kolay emilen, çok güçlü etkileri olan ve dikkatle kullanılması gereken yağlardır.

Aromaterapide kullanılan yağlar temel yağlar ve uçucu yağlardır. Uçucu yağ özleri, elde edildikleri bitkilerin yapısına göre insan vücudunda iyileştirici etki yaratır. Yorucu geçen bir dönemden sonra aromaterapi hem zihinsel hem de bedensel uyaranları tetikleyerek gevşeme ve rahatlatma sağlar. Ancak aromaterapi doğru kişiler tarafından uygulandığında başarılı sonuçlar verir.

Bu yağların en iyi şekilde kullanımları için serin ve kuru bir yerde çocukların erişemeyeceği bir noktada saklanması gerekmektedir.
 
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Asit erozyonuna karşı pipet kullanın
« Yanıtla #168 : 02 Kasım 2008, 23:57:08 »
Asit erozyonuna karşı savaşta en etkili çözümlerden birinin de pipet kullanmak olduğunu biliyor muydunuz?

21. yüzyılın en önemli ağız sağlığı sorunu olarak tanımlanan asit erozyonu asitli yiyecek ve içeceklerin dişle teması sonucu diş minesinin yüzeyinin geçici olarak yumuşaması ile ortaya çıkıyor. Zamanla, bu asidik yumuşama önemli bir aşınmaya ve dolayısıyla da diş minesinin kalınlığının azalmasına yol açabiliyor. Bu da dişin dokusu, şekli ve görünümünde değişime ve sonuç olarak da diş hassasiyetinin artmasına neden oluyor.

Asitli yiyecek ve içeceklerin yol açtığı asit erozyonu, diş çürüğü ile beraber yüzyılın en önemli diş sağlığı sorunu. Şekerli veya şekersiz tüm asitli içecekler, taze sıkılmış veya hazır meyve suları, bazı meyveler, gazlı içecekler ciddi bir şekilde dişlerde erozyona yol açıyor. İçeceklerin şekersiz veya light olması dişlerde meydana gelen erozyonu, sert doku kaybını önlemiyor. Çünkü içeceğin içerdiği asit önemli. Bu tür içecekleri içerken pipet kullanmak en etkili yöntemlerden biri...

Çözüm için birkaç tavsiye:
*Pipeti doğrudan ağzınıza koyun, dişlerinize değdirmeyin.
*Yeme ve içme alışkanlıklarınızı dikkatle gözden geçirin. Asitli yiyecek ve içecekler, dişlerinizle temas süresini kısa tutmak için ağzınızdan çabuk geçmelidir.
*Meşrubatları hızlı için, uzun sürede küçük yudumlar alarak içmekten sakının.
*Gazlı içecekleri köpüklerini yok etmek için ağzınızda tutmayın ya da ağzınızda çalkalamayın.

Birçok kişinin asit erozyonu hakkında bilgi sahibi olmadığı ya da insanların dişlerine ne olduğunu farketmedikleri ve çoğu zaman da ilerleyen safhalara gelinmeden bir diş hekimine başvurmadıkları göz önüne alınarak uzmanlar, diş hekimlerine muayene için gidenlerin asit erozyonu hakkında bilgi almalarını ve asit erozyonu kontrolünün genel ağız sağlığı kontrolünün bir parçası olmasını öneriyor.


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Soğuk Algınlığına Sihirli Çözüm
« Yanıtla #169 : 03 Kasım 2008, 08:57:49 »
Sıcak suda biraz bal ve limon soğuk algınlığına birebir.

Havaların serinlemeye başladığı bugünlerde çevrenizde mutlaka soğuk algınlığı olan ya da öksüren birçok kişi vardır. Bu hastalıkların ilacı olmadığını belirten uzmanlar tedavinin ucuz ve pratik bir yolunu açıkladı: Sıcak suya biraz bal ve limon ekleyerek çocuğunuza içirin.

Aileler sık sık soğuk algınlığı geçiren ve öksüren çocukları için kullandıkları ilaçların etkili ve güvenli olup olmadığı konusunda her zaman endişe duyarlar. Kemik Hastalıkları Tıp Okulu'nda Pediatri Başkanı Jacqueline Kaari,

"Soğuk algınlığına antibiyotiklerle öldürülemeyen bir virüs neden oluyor. Öksürüğü ve soğuk algınlığını gideren şuruplar da dahil hiçbir şey belirtilerini tedavi edemez, yalnızca hastalığın daha çabuk geçmesini sağlar" dedi.

Kaari, çocuklara sıcak suyun içinde biraz limon ve bal içirilerek öksürüğün daha etkili biçimde iyileştirilebileceğini söylüyor.

Ayrıca, iyi bir beslenme ve bol sıvı alımıyla çocukların daha çabuk toparlanacağını belirten Kaari, havayı nemlendirmek için soğuk buhar makinesi kullanmanın ya da yaşı uygunsa boğaz ağrısı için pastil vermenin iyileşmeyi kolaylaştıracağını ifade etti.


aktifhaber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kış Güneşine Aldanmayın
« Yanıtla #170 : 05 Kasım 2008, 10:09:06 »
Havaların birdenbire soğumasıyla birlikte kış hastalıkları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. VKV Amerikan Hastanesi Dahiliye ve Göğüs Hastalıkları Bölümü Uzmanları kışı yatakta geçirmemek için uyarılarda bulunuyor.

Kış hastalıkları denilince akla ilk olarak bu mevsimde “iklimsel”, “sosyal” ve “fiziksel” değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan veya sıklığı artan hastalıklar gelmektedir.


Bu hastalıkların çoğunluğu “enfeksiyon”, yani “mikrobik” hastalıklar olup;

*Kış aylarında havanın soğuması
*Hava kirliliğinin artması
*Toplu ve sıkışık ortamlarda yaşanılması ve
*Özellikle çocukların maruz kaldığı soğuk algınlığının sürekli bulaşması sonucunda hastalıkların oranı artmaktadır.

Vücuda etki eden değişiklikler sonucu enfeksiyon ve alerjik reaksiyonlara eğilim artmakta; metabolizma kötü yönde etkilenip, mikroplar kolayca vücuda girmektedir.

Vücut direncini kıran bu değişiklikler şöyle sıralanabilir:

Sıcak havalara göre fiziksel stresin daha fazla görülmesi
Soğuğa bağlı olarak cildin kuruması
Burun ve ağız içini döşeyen mukoza dokularının kuruması
Koruyucu mekanizmaların iyi çalışamaması
Beslenmede daha ağır ve sağlıksız besinlere yönelim
Hareketsizliğin artması

Sebepleri ve belirtileri itibari ile birbirine benzemekle birlikte; farklı özelliklere sahip olan kış hastalıklarının her birinin tedavisi farklı olup, önlem alınmadığı takdirde bu hastalıklardan bazıları ölümcül olabilmektedir.

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #171 : 05 Kasım 2008, 10:13:09 »
SOĞUK ALGILIĞI:
Soğuk algınlığı kesinlikle üzerinde çok özenle durulmayacak bir hastalık değildir. Çok ciddiye alınması gerekir.Soğuk algınlığı, farklı virüslerin neden olduğu; burun ve boğazda yerleşen hafif bir enfeksiyondur. Genellikle 1 haftayı bulan hastalığın süresi; çocuklarda, yaşlılarda ve başka rahatsızlığı olan kişilerde uzayabilir.

Doktorlara başvuru nedenleri arasında ilk sırada yer alan soğuk algınlığı; erişkinlerde en sık eylül-mayıs ayları arasında ve yılda 2 ilâ 4 kez görülebilmektedir. Küçük çocuklarda görülme oranı ise yılda 6 ilâ 8 arasında olabilmektedir. Bulaşıcı olan hastalık, virüsü içeren damlacıkların teması yoluyla yayılmaktadır.

Hastalığın belirtileri

*Burun akıntısı
*Hapşırık
*Tat ve koku alma duyularında azalma
*Boğazda gıcık hissi
*Öksürük
*Bebeklerde ve çocuklarda sıklıkla ateş

Hastalığın tedavisi

Yakınmalara yönelik olarak planlanan hastalığın virüslere yok edici ilaç tedavisi yoktur. Antibiyotikler, soğuk algınlığına eklenen bakteriyel enfeksiyonların varlığında kullanılmaktadır.

Ağrı kesici ve ateş düşürücü

Ağrı yakınmasını kontrol etmekle birlikte; mide rahatsızlığını önleme ile astım ya da ülser hastalarını etkilememesi açısından tercih edilmektedir.

Dekonjenstan ve antihistaminkler

Öksürük, burun akıntısı ve tıkanıklığın giderilmesi amacıyla kullanılmaktadır.

Hastalıktan korunma

Özellikle hastalığın ilk birkaç günü, soğuk algınlığı olan kişilerden uzak durulmalıdır.
Soğuk algınlığı olan kişi ile teması sonrasında eller yıkanmalıdır.

Hasta olan kişi eğer çocuk ise oyun sonrası, çocuğun oyuncakları da yıkanmalıdır.

Fark edilmeden alınmış olabilecek virüslerin bulaştırılmaması için parmaklar, burun ve gözlerden uzak tutulmalıdır.

Banyoda sağlıklı kişiler için ikinci bir havlu bulundurulmalıdır.

Sinüslerinizin kurumaması için yaşanılan ortamın nemine dikkat edilmelidir.

Soğuk algınlığından korunmaya yönelik henüz bir aşı geliştirilmemiştir. Yapılan çalışmalar, pek çok soğuk algınlığı tipi için tek bir aşı geliştirmeye yöneliktir.

Eğer soğuk algınlığı var ise;

Öksürme veya hapşırma sırasında ağız-burun mendil ile kapatılmalı ve ardından mendil çöpe atılarak, eller yıkanmalıdır.
Astım veya kronik akciğer hastalığı gibi hastalığa duyarlı kişilerden uzak durulmalıdır.
Hastalığın komplikasyonları

En sık görülen komplikasyonlar; sinüs enfeksiyonları ile devam eden öksürüktür. Eğer soğuk algınlığı yakınmalarında; çok şiddetli yüksek ateş, kulak ağrısı, şiddetlenen öksürük ile kronik akciğer hastalığında alevlenme gibi etkiler görülüyorsa, mutlaka doktora danışılmalıdır.

realage
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Boğaz ağrısı şekerle geçebiliyor
« Yanıtla #172 : 07 Kasım 2008, 21:09:50 »
Fransız "Prescrire" tıp dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, sert şekerleri emerken tükürük bezleri harekete geçiyor, dolayısıyla yutkunma artıyor, şekerlerin yanındaysa sıcak içecekler içmek boğaz ağrısını gidermekte yeterli bir yöntem.
       
Larenjit, farenjit, anjin gibi sık sık rastlanan boğazla ilgili hastalıkların birkaç gün içinde kendi kendine geçtiğini ve ilaçlarla tedavi edilmesine gerek olmadığını belirten araştırmacılar, vakaların yüzde 90'ının virüse bağlı boğaz iltihabı olduğunu, bunun da antibiyotikler, kortizonlu veya iltihap önleyici ilaçları kullanmayı gerektirmediğine dikkati çekti.

1150 kişi üzerinde yapılan 4 araştırmanın sonuçlarına göre bilim adamları, pastiller, şuruplar ya da antimikrop, antiseptik içeren ilaçların, şeker, bal ya da sıcak içeceklerle kıyaslandığında elle tutulur yararı bulunmadığını vurguladı.

Araştırmaya katılanlardan rastgele seçilen bir grup, 2-3 gün boyunca ambroksol içeren pastilden günde en fazla 6 tane olmak üzere aldı, diğer grubaysa placebo (sahte ilaç) verildi. Araştırmaların sonunda, placebo pastillerin etkisi 2 yetişkin hastadan birinde "iyi" ya da "çok iyi" olarak değerlendirildi. Bununla beraber 12 yaşın üzerindeki gençlerde ambroksol içeren pastil ve placebo pastilin etkisi arasında fark görülmedi.

Araştırmacılar, boğaz ağrısının sadece birkaç gün sürdüğünü, sıcak içeceklerin virüslerin çoğalmasını sınırlandırdığını şekerlerinse tükürük bezlerini harekete geçirdiğini belirterek önerilerde bulundu:

"Boğazınızın iki tarafı ağrıyorsa sert şekerlerden emin. Normalde belirtiler 4-5 güne kadar geçecektir. Bu süre zarfında doktorunuza telefonla durumunuz hakkında bilgi verebilirsiniz. Vakaların yüzde 10'unda iltihap bakteri kökenlidir ve antibiyotikle tedavi edilmesi gerekir. Eğer belirtileriniz aynı şekilde 5 günden uzun sürüyorsa ya da kulak ağrısı gibi yeni bir gelişme söz konusuysa doktora gidin."

Hürriyet

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Ağız kokusu
« Yanıtla #173 : 16 Kasım 2008, 00:12:25 »
Yediğimiz gıdalar solunumumuzu etkiler; özellikle soğan, sarmısak gibi yiyecekler kan dolaşımımıza geçerler. Oradan da akciğerlere transfer edilip nefesimizle dışarı atılır.
Diş fırçalama, diş ipi kullanımı, ağız gargaraları ve sakız çiğneme, kokuyu sadece geçici olarak maskeler. Düzenli ağız bakımı olmazsa, gıda artıkları dişler arasında, dilin ve dişetlerinin üstünde birikerek ağızda kalır; belli bir süre sonra kokuya sebep olur. Protezlerin de iyi temizlenememesi fena kokuya sebep olabilir. Diş eti ve çevre kemik dokusu sağlığı bozukluğunun da en önemli habercisi, fena ağız kokusudur.
 Diğer sebep ise mide-bağırsak yahut üst solunum yolu rahatsızlıklarıdır. Bunlara ilâveten özellikle çocuklarda bağırsak parazitlerine bağlı daha çok sabahleyin gözüken ağız kokusu meydana gelebilir. Bâzı sistemik hastalıklarda da (diyabet gibi) fena koku görülmektedir.

Ağız içi kokusunun sebepleri:
1- Kokulu yiyecekler,
2- Diş çürüğü,
3- Diş eti-kemik dokusu hastalıkları,
4- Sürekli ağız kuruluğu,
5- Sigara kullanma,
6- Ağzın kötü bakımı.

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kızılcık şerbeti uyku sorununa birebir
« Yanıtla #174 : 17 Kasım 2008, 02:25:19 »
Uyku sorunu olan kişilerin gece yatmadan önce bir bardak kızılcık şerbetini içmesi halinde bu sorundan kurtulacağı belirtildi.

Ordu İl Tarım Müdürlüğü'nün aylık yayın organı 'Tarım Gazetesi'nde yayınlanan bir makalede, kızılcık meyvesinin yaprağı, ağacının kökü, gövdesi ve kabuğuyla adeta bir şifa kaynağı olduğu belirtildi. Karadeniz'de ve İstanbul'un Karadeniz sahillerinde bol miktarda yetişen kızılcık meyvesinin yaşam kalitesini yükselttiği belirtilen makalede, uyku problemi yaşayanlara 'kızılcık şerbeti' tavsiye edildi.
 
Hava karardıktan sonra beyinde salgılanan melatonin adlı hormonun yaşam ritmini arttırdığına dikkat çekilen makalede, bu hormon eksikliğini yaşayan kişilerin melatonin ilaç takviyesi yapabileceği kaydedildi. Makalede, "Melatonin ilaçlarının bir çoğu kızılcıktan yapılır. Uyku sorunları olan kişiler gece yatmadan önce bir bardak kızılcık suyu içmelidir. Kızılcık kanın pıhtılaşmasını arttırır.

Çiğden hazırlanan veya kaynatarak yapılmış kızılcık şerbeti kan pıhtılaşmasını düzenler. Kızılcık kabuğu ateş düşürücü ve güçlü bir ishal kesicidir. Özellikle idrar yolu enfeksiyonu geçiren bayanların bu sorununa yardımcı olur. Kızılcık şerbeti veya kompostosu idrardaki asit miktarını arttırır ve böbrek taşlarının tedavisinde kullanılır.Bu arada idrardaki ağır kokuları da giderir" denildi.

İha
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sindirim sisteminin ilacı kayısı tatlısı
« Yanıtla #175 : 17 Kasım 2008, 22:07:17 »
Malatya'nın dünyaca meşhur kayısısından yapılan tatlısı, bayram için hazırlanıyor.

İmal ettiği zerden kayısı tatlısını satan Serhan Gökbulut, naturel gün kurusu kayısıdan yapılan tatlının rağbet gördüğünü ve çok yararlı olduğunu belirtti. Bayramlarda misafirlere ikram edilen ve önümüzdeki Kurban Bayramı için de hazırlıkları yapılan zerden kayısı tatlısı, özellikle il dışına giden Malatyalıların götürdükleri hediyelerin başında geliyor.

Günümüzde fast food yiyecekleri tüketenlerin sindirim problemi yaşadığını kaydeden Gökbulut, "Sindirim problemi yaşayanlara deva için kayısı tatlısı öneriliyor. Neden? Çünkü, kayısı tatlısı ve içindeki ceviz antioksidan görevi yapıp, bağırsak, böbrek ve mide rahatsızlığı olanları rahatlatıyor" dedi. Serhan Gökbulut, kayısı tatlısı yapılışını şöyle anlattı:

"Gün kurusu kayısıyı önce suda haşlıyorsunuz. Suyunu alıp yumuşayan kayısıyı biraz soğumaya bırakıyorsunuz. Sonra içine ceviz konuluyor. Özellikle Malatya'nın Hekimhan ilçesinin meşhur cevizi kullanılmalıdır. Çünkü, omega yağı bakımından yoğun ve lezzetli olan Hekimhan yöresi cevizi özellikle kullanılmalıdır. Daha sonra zerden kayısı tatlısı fırında bir süre pişirildikten sonra soğumaya bırakılır. Tepsiye dizdikten sonra, tüketiciye sunulur."

İHA

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Sağlık için havalandırın
« Yanıtla #176 : 18 Kasım 2008, 00:55:39 »
Beynin ağırlık olarak vücudun yüzde 2’sine sahip olduğu halde vücuda giren oksijenin yüzde 20’sini, şekerin ise büyük bölümünü tek başına tükettir. Oksijen oranının büyük şehirlerde ortalama yüzde 20’lerde gezindiğini belirten uzmanlar, beyni korumak için ilk yapmanız gerekenin bol oksijenli hayata önem vermek olduğunun altını çiziyor ve ekliyorlar: Çevre kirliliği hafıza zayıflamasının ilk sorumlularından. Temiz hava beyin sağlığı için birinci şarttır.
Kapalı bir odada bir süre kalınca, başınız ağrımaya başlar. Dersten her çıkışımızda öğretmenimiz, pencereleri açmamızı, sınıfı havalandırmamızı niye isterdi sanıyorsunuz...

Nefes alırken akciğerlerimize hava dolar. Aldığımız bu havanın oksijeni, kanımızın temizlenmesini sağlar. Nefes verirken kanımızdaki kirli gazları, özellikle karbondioksit gazını dışarı atarız.

Oksijeni bol olan hava temiz havadır. Sağlıklı olabilmek için her fırsatta, açık havada gezmeliyiz. Temiz hava, vücudumuza canlılık verir. Kapalı yerde uzun süre oturduğumuzda başımız ağrır, vücudumuzda bir halsizlik hissederiz.

ODAMIZIN HAVASININ TEMİZLİĞİ
Oturduğumuz odanın, çalıştığımız ortamın, ders yaptığımız sınıfın havası çabuk kirlenir. Nefes alıp verdikçe, bu kapalı yerlerin havası bozulur, oksijeni azalır. Odamızda yanan soba, ocak ve benzeri ısınma araçları da içerdeki havanın bozulmasına sebep olur.

Sık sık havalandırmadığımız yerlerin kirli havası temizlenmez. Sağlıklı yaşamak istiyorsak, oturduğumuz yerleri sık sık havalandırmalıyız. Kapı ve pencereleri açmak, içeriye oksijenli havanın dolmasını ve içerdeki karbondioksitli havanın da dışarı atılmasını sağlar. Kirli hava hafiftir. Kapı ve pencere açılınca hemen üstten dışarı çıkar. Ağır olan temiz hava ise alttan içeriye dolar.

Yatak odasına canlı çiçek koymayın
Ayrıca yatak odalarında geceleri çiçek ve benzeri saksı bitkilerini de bulundurmamak gerekir. Bitkiler geceleri oksijen alır, karbondioksit çıkarır. Bu durum havadaki oksijeni azaltır, zararlı bir gaz olan karbondioksiti çoğaltır. Oksijenin azalıp karbondioksit gazının artması havanın kirlenmesi demektir.


Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2485
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #177 : 18 Kasım 2008, 10:31:19 »
•    TARTIŞILMAYAN GIDA: SÜT
       İneklerin günde 30 litreye kadar verebildikleri sütün, ihtiyacımız olan her türlü maddeyi içinde taşıdığını biliyor muydunuz?
       Sütün bir özelliği de, bütün hastalıklara karşı en faydalı ve koruyucu bir besin olmasıdır.Sağlığın korunması için alınması gerekli çok sayıda gıdanın hemen tamamı sütte mevcuttur.
       Ayrıca, iskeletin iyi teşekkülü için de sütün içindeki maddelere ihtiyacımız vardır.
       Süt, eksiksiz ve mükemmel bir gıdadır. Sağlıklı bir insanın 100’den fazla besin maddesine ihtiyacı vardır ve bu maddeler de ancak çeşitli yiyeceklerle temin edilebilir. Çalışan bir insana, günde 70-80 gram protein, 50-70 gram yağ, 300-400 gram karbonhidrat ve yeterli miktarda su, diğer muhtelif vitaminler ve madeni maddeler gereklidir. Bu maddeleri kısmen etle, ekmekle, şekerle, suyla, ayrıca çeşitli meyve ve sebzelerle ancak alabilmekteyiz. Fakat süt, bu besin maddelerini vücudumuzun ihtiyaçlarına en uygun bir oranda bünyesinde toplayan bir gıda olarak dikkatimizi çeker. Hiçbir şey yemeden, yalnız yeterli miktarda süt ile uzun süre sağlıklı olarak yaşayabiliriz.
       Sütün bileşiminin ve insan bünyesinin bilinmediği 14 asır öncesinden, bugüne ulaşan bir hadis-i şerif, bizleri hayrete düşürmektedir: “Bir kimseye süt içirildiğinde, şöyle desin: Allah’ım, onu mübarek kıl ve ziyadesini ver.” Çünkü sütün yerini tutacak hiçbir yiyecek veya içecek yoktur.
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2485
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #178 : 18 Kasım 2008, 10:32:58 »
ÇÖREK OTU
Çörek otunun hastalıklara şifa oluşu hakkında Hz. Âişe şöyle demiştir: “Hz. Peygamber buyurdu ki: ‘Şu kara tane (çörek otu) sâmdan başka her hastalığa şifadır.’ Dedi. Ben de sâm nedir, diye sorunca Resûl-i Ekrem ‘Ölümdür’ diye cevap verdi.”
Çörek otunda bütün hastalıklara deva olma özelliği vardır. Çünkü bunu en iyi, Allah ve Resûlü bilir. Resûl-i Ekrem’in bu haberi “Kim sabahları ‘acve’ denilen hurmadan yedi tane yerse, o gün zehir ve sihir ona zarar vermez;” “Sineğin iki kanadının birinde zehir, diğerinde panzehir vardır.” Hadislerindeki haberleri gibidir. Bunun başka örnekleri de vardır. Bu haberler, Hz. Peygamber’in (s.a.v) mucizelerindendir.
Çörek otu, “alaca” denen hastalığa ve sıtmaya karşı şifalıdır. Midenin şişkinliğini giderir, nefes tıkanıklığını önler, devamlı kullanılırsa bevli, hayzı ve sütü artırır. Sirkeyle karıştırılıp içilirse kurtları döker. Nezleye karşı da şifalıdır. Ekmeğe karıştırılıp yenilirse nefes darlığı, felç, baş ağrısı gibi hastalıklara karşı faydalıdır.
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı ay-yüzlüm

  • yazar
  • ****
  • İleti: 641
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #179 : 18 Kasım 2008, 15:29:25 »
ÇÖREK OTU
Çörek otunun hastalıklara şifa oluşu hakkında Hz. Âişe şöyle demiştir: “Hz. Peygamber buyurdu ki: ‘Şu kara tane (çörek otu) sâmdan başka her hastalığa şifadır.’ Dedi. Ben de sâm nedir, diye sorunca Resûl-i Ekrem ‘Ölümdür’ diye cevap verdi.”
Çörek otunda bütün hastalıklara deva olma özelliği vardır. Çünkü bunu en iyi, Allah ve Resûlü bilir. Resûl-i Ekrem’in bu haberi “Kim sabahları ‘acve’ denilen hurmadan yedi tane yerse, o gün zehir ve sihir ona zarar vermez;” “Sineğin iki kanadının birinde zehir, diğerinde panzehir vardır.” Hadislerindeki haberleri gibidir. Bunun başka örnekleri de vardır. Bu haberler, Hz. Peygamber’in (s.a.v) mucizelerindendir.
Çörek otu, “alaca” denen hastalığa ve sıtmaya karşı şifalıdır. Midenin şişkinliğini giderir, nefes tıkanıklığını önler, devamlı kullanılırsa bevli, hayzı ve sütü artırır. Sirkeyle karıştırılıp içilirse kurtları döker. Nezleye karşı da şifalıdır. Ekmeğe karıştırılıp yenilirse nefes darlığı, felç, baş ağrısı gibi hastalıklara karşı faydalıdır.


elinize sağlık herbiri ayrı güzel bilgiler tatbik etmekte yarar var
Yürü dünya yürü bu yol dergaha gider.
Bu yol gama,kedere,acıya,aha gider.
Çıkablirsen eyer bu yokuşu zirveye,
Hüzünlenme o zaman sonu felaha gider.