Gönderen Konu: Faydalı Bilgiler  (Okunma sayısı 366971 defa)

0 Üye ve 20 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Ne yemeli? Ne zaman yemeli? Nasıl yemeli?
« Yanıtla #120 : 16 Eylül 2008, 23:53:08 »

Besinlerdeki uyum sindirimi kolaylaştırıyor! Neyi, ne zaman, nasıl yemeniz gerektiğini biliyormusunuz? İşte size sağlıklı yemek yemenin ipuçları..

Razaman ayının güzel iftar sofralarında ve diğer yemek öğünlerinde bazen düşünmeden, aşırı yemek yiyerek, besinleri karıştırarak mideyi ve sindirim sistemimizi yorabiliyoruz!

İşte besinlerimizi hazırlarken ve tüketirken dikkat etmemiz gereken noktalar...

Günlük besin elden geldiğince sade bir biçimde hazırlanmış olmalı. Aynı öğünde çok çeşitli yemek yemek insanı aşırı yemeye sürükler ve mideyi yorar. Aşırı besin aşırı kilo demektir.

İlk yenen çiğ bir şey olmalı. Çünkü önce çiğ besin yenirse, öteki besine midede daha az yer kalır. Ayrıca yenen ilk besin çiğ olursa, piston işini görerek bağırsakların çalışmasını da sağlar. 

Acı baharattan kaçınmalı, bunların yerine tatlı olanlar (tarçın, karanfil, kimyon, küçük hindistancevizi, vb.) tercih etmeli. Soslara ve yemeğe konan başka tat ve çeşni vericilere gelince, bunların da zarar vermeyenlerini kullanmalı. Doğa bize nice güzel kokulu, çeşnili bitkiler, otlar vermiştir. Bunlar yemeklere çeşni verdikleri gibi, sağlığımıza da yararlıdır.

Alınan besin mümkün olduğu kadar rafine edilmiş olmalı. Yüksek kaliteli bir besin midede ekşir ve bağırsaklarda çürürse, kanda bir zehirlenme meydana gelir. Bu nedenle yenen besinin niteliği daha düşük olsa bile, iyi sindirilmesi şarttır. Doğa bize gerekli, sindirim olanaklarını vermiştir; yeter ki biz de bedenimize fiziksel durumumuza, yaşımıza uygun olan besini verebilelim.

Sindirim bozuklukları genellikle kötü alışkanlıkların sonucudur. Belirtileri: Midede ağırlık, ekşime, aşırı asidite, yanma, bulantı, uyuklama, baş ağrısı, kusma, v.b. kötü sindirilmiş besin mideden geçtikten sonra bağırsaklarda şu belirtiler başlar: Gazlar (sancılı veya sancısız), şişkinlik, kabızlık veya ishal. Bir belirtiyi yok etmek için her şeyden önce onun nedenlerini ortadan kaldırmak gerekir.

Sindirim bozukluklarının başlıca nedenleri

Çabuk yemek
Sindirim-özellikle de unlu maddelerin sindirimi- ağızda lokmanın çiğnenmesiyle başlar. İyi çiğnenmeyen bir besin sindirim organlarında ekşir. Yavaş yavaş yemeyen er geç doktora görünmek zorundadır.
Eğer insanın yemek yiyecek kadar vakti yoka, vakti olduğu kadar yemek yemelidir. Yediğimiz en iyi besin bile sindirebildiğimiz kadar bize yararlıdır. Sağlığını korumak isteyenler kutsal bir görevi yerine getirircesine her lokmayı ağır ağır çiğnemelidir.

Yemekte su içmek 
Yemek sırasında içilen sıvılar (su, meyve suyu v.b.) mideyi şişirir ve yorar. Sıvılar midenin özsuyunu sulandırarak etkisini zayıflatır. Öte yandan, yemek sırasında içilen serin ya da soğuk bir sıvı sindirimi durdurur. Çünkü midenin sindirimi gerçekleştirebilmesi için belli bir sıvıya gereksinimi vardır.

Çok yemek
Kötü sindirimin başlıca nedenlerinden biridir. İnsan sofradan daha bir şeyler yiyebilirim duygusuyla kalkmalıdır. Çok yemekten kaçınmanın en kısa yolu sofrada az çeşit bulundurmaktır. Ancak bu az çeşitten aşırı yemek de elbette aynı kötü sonucu verir.

Birbirine yakın öğünler
Gerek mide, gerekse bağırsaklar görevlerini yerine getirmek için belli bir zamana gereksinim duyarlar. Normal bir sindirim için (aşırı derecede yenmemişse) 4 -5 saat, bazı mideler içinse 5 – 6 saatlik bir zaman gerekir. Haftada bir gün olsun sindirim organları dinlenmeli. Haftada bir gün meyve kürü yapmak ya da hiçbir şey yememek (akşam yemeğinden sonra ertesi akşam yemeğine kadar), haftada bir veya iki gün oruç tutmak genç kalmanın sırlarından biridir.

Yemekler arasında yemek
Mideyi yorar ve sinir rezervlerini tüketir. İkindi kahvaltısı yetişkinler için gereksizdir.

Gece geç yemek
Yemek yedikten sonra hemen yatmak doğru değildir. Uyku sindirimi geciktirir. Bu nedenle ertesi sabah insan bedeninde yorgunluk duyarak kalkar. Gece yemekleri hafif olmalı. Ancak gündüz gerektiği gibi besin alamayanlar için koşullar değişiktir.

Yorgun ve sinirliyken
Yemek yenirse sinir sistemi sindirime yardımcı olamaz. Onun için bu durumdayken yememek daha doğru olur. Yorgunluk geçtikten, sinirlerin gerginliği giderildikten sonra yemeli. Aşırı yorgunluk mide kaslarının besini gerektiği çalkalamasını engeller.

Uykusuzluk
Sindirim bozukluğuna yol açabilir, sinir sisteminin stoklarını tüketerek sindirimin dengesini bozar.

Asabiyet
Sinir sisteminin herhangi bir nedenle uyarılması sindirimi durdurur. Kavgalar, tatsız tartışmalar, aşırı heyecan, hırs, nefret, kin gibi olumsuz duygular sindirim organları üzerinde kötü etki yapar.

Ateşliyken yemek yemek
Ateşin yükselmesine neden olur. Çünkü yüksek ateş sindirim özsuyunu kurutur. Böyle bir durumda çabuk şifa bulmak için perhiz yapmalı. Doğada hiçbir hayvan yoktur ki, hastayken yemek yesin.

Her türlü kuvvetli baharat
Hardal, sirke, karabiber, v.b. sindirim özsuyunu tahriş ederek midenin kimyasal bileşimini bozar ve sindirim bozukluğuna yol açabilir; özellikle mide zayıfsa!

Ham meyveler
Aşırı asit olduklarından kaçınılmalı.

Bozulmaya yüz tutmuş besinler
Mikropların üremesine ve sindirim bozukluğuna yol açar.

Isıtılmış yemekler
Piştikten sonra soğuyan yemeğin yağı donar. Bakteriler bu donmuş yağda kalır. Yemek tekrar ısıtılınca içindeki bakteriler hızla ürer. Böyle yemekleri yer yemez zararını görmeyiz ama zamanla karaciğerimiz, böbreklerimiz, safra kesemiz ve bağırsaklarımız bundan olumsuz etkilenir.

Kızartmalar
Yağın cinsi ne olursa olsun, kızartmaların sindirimi genellikle ağırdır. Çünkü yüksek ısıda yağ ayrışır ve bu ayrışma karaciğere zarar verir.

Aşırı miktarda şeker
Sindirim bozukluğuna yol açar. Şeker çabuk ekşiyen bir maddedir ve sindirimle ilgili tüm organları olumsuz etkiler.

Besinlerdeki uyumsuzluk
Sindirim zorluğuna neden olabilir.

Çay, kahve, sütlü kakao ve benzerleri
Sinirleri etkileyerek sindirim sisteminin dengeli çalışmasını bozar.

Aynı öğünde birçok çeşit yemek yemek   
Sindirimi yokuşa sürer. Bir öğünde, salata dahil, üç çeşidi geçmemeli!

Çiklet ve benzerleri
Dr. Kollog bunların tükürüğün olumlu etkisini yansızlaştırarak midedeki asidin çoğalmasına neden olduğunu ileri sürer. Ayrıca bunların bileşiminde insan sağlığına zararlı kimyasal maddeler de vardır.

Kaynak: Bitkisel Protein ile Dengeli Beslenme/ Müheyya İzer



Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Ramazan'da maden suyu iyi gelir!
« Yanıtla #121 : 17 Eylül 2008, 00:21:54 »

 
Maden suyunun faydaları saymakla bitmez. Günlük yaşantımızın dışıında özellikle Ramazan ayında maden suyunun önemi bir kez daha ön plana çıktı. Ramazan ayında su tüketimi artıyor fakat, bunun yanında uzmanlar maden suyunun da tüketilmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Uzmanlar, terleme ile vücuttan atılan su ve mineral kaybına karşı maden suyunun vazgeçilmez olduğunu söylüyor. Terleme ile özellikle bikarbonat, sülfat, klorit, kalsiyum, magnezyum, florit, demir ve sodyum minerallerinin vücuttan atıldığından, bunun geri kazanımını maden suyunun sağlıyor.

Maden suyu vücudun ihtiyaç duyduğu mineralleri doğal olarak içermekte. Bir yetişkinin günlük su ihtiyacının 2,5 litre olduğu herkesçe bilinmekte.

Ancak bu miktarın 1 litresinin maden suyu olarak alınması tavsiye ediliyor. Ve özellikle Ramazan ayında maden suyunun önemi bir kat daha artmakta. Zira maden suyu oruç tutanların sindirim sistemini dengelemede önemli bir faktör. Maden suyu terleme ile vücuttan atılan su ve mineral kaybını desteklemekle kalmıyor, uzun süre aç kalan midenin, yoğun yemek yenen bir iftardan sonra rahatlamasına yardımcı oluyor.

Maden suyunu cildinize uygulayın!

Maden suyu sadece mideye iyi gelmiyor! İçimi ile elde edilen faydaların yanında maden suyu, dışarıdan cilde sürüldüğünde cildi canlandırıcı ve gençleştirici etki yapıyor.

Maden suyunun kalp sağlığından güçlü kemik yapısı oluşumuna kadar vücut fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde yerine getirilmesinde de sayısız yararlı var.
 
 

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Migrenliler Kalp Hastalıklarına Daha Yatkın
« Yanıtla #122 : 19 Eylül 2008, 22:08:58 »

Neurology adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmaya göre migrenlilerin bacak damarlarında daha fazla kan pıhtılaşmasına sahip oldukları anlaşıldı.

Avusturya’nın İnssbruck Tıp Üniversitesi’nden Dr. Stefan Kiechl ve meslektaşları, İtalya’da 55 yaş üzeri 574 hastayı incelediler. Bunlardan migren hastalığına sahip 111’inin yüzde 19’unun bacak damarlarında pıhtılaşma belirlendi. Migrensiz grupta ise bu oran yüzde 8’de kaldı.

Dr. Kiechl, bu bulgudan yola çıkarak, migrenlilerin felce ve diğer kalp damar hastalıklarına daha eğilimli olduklarının söylenebileceğini belirterek, “bu kişilerde, daha şiddetli damar tıkanıklığına rastlanacağı da söylenebilir” dedi.

Araştırmaya katılan, ABD’nin Case Western Reserve Üniversitesi Tıp Okulundan Dr. Rose Dotson da, “migren ve ayaklardaki pıhtılaşma bağlantısını keşfederek, daha önce farkına varmadığımız çok ilginç bir bulgu elde etmiş olduk” dedi. Bu bulgunun, hastaya yaklaşımın değişmesine yol açabileceğini belirten Dr. Dotson, “özellikle erken yaşlarda migrene sahip olan genç bayan hastalar, ileride yüksek felç ihtimali bulunan hastalar olarak ele alınabilirler” diye konuştu.

realage
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Çay Ve Sağlık- Su
« Yanıtla #123 : 21 Eylül 2008, 13:13:16 »
Yapılan  araştırmalar 'Çay vücutta su kaybına neden olur.' düşüncesini çürüttü.Çay sadece vücudun suyunu tekrar geri kazanmasını sağlamıyor, aynı zamanda kalp krizi riskine ve bazı kanser türlerine karşı da koruma sağlıyor.

Uzmanlar çayda 'flavone' isimli P vitamini içeren bir maddenin bulunduğunu bu maddenin de sağlığa çok iyi geldiğini belirttiler.

Sağlık kaynağı...

Hücrelerin zarar görmesini engelleyen birtakım antioksidanların birkaç tür bitki dışında sadece çayda bulunduğuna da dikkat çeken uzmanlar, günde üç veya dört fincan çayın kalp krizi riskini de azalttığını belirtiyorlar.

Bazı araştırmalar çayın kansere karşı da etkili olduğunu ortaya koyuyor. Diğer taraftan diş plaklarının oluşmasını engellemesi ve kemiklerin güçlendirmesine yardımcı olması da diğer yararları arasında yer alıyor...

'Çay içmek su içmekten daha yararlı.' diyor ve ekliyor: ' Çayın vücuttaki su miktarını azalttığı düşüncesi tamamen geçmişten gelen yanlış bir inanış. Kafein üzerine bugüne kadar yapılan çalışmalar kafeinin vücutta su tutması konusunda hep olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmıştı.

Ama içebileceğiniz en sert çay veya kahve bile vücudunuzun büyük oranda sıvı kazanmasını sağlar.
Çayın sadece anemi riski taşıyan kişilerde etkisi tam olarak bilinmiyor. Besinlerdeki demirin emilimini azalttığı için anemi hastaları için belki sorun yaratabilir. BU nedenle doktorlar anemi hastalarına gün içindeki öğünlerin ardından çay içmelerini pek önermiyor.

Uzmanlar sağlıklı bir insanın günde 1.5 veya 2 litre civarında sıvı almasını öneriyor. Tabi ki bu miktarın bir kısmının çay olması koşuluyla...
 
keşfet.kendini
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Korkunç! Çocukların Zararlı İlaçları
« Yanıtla #124 : 22 Eylül 2008, 00:37:19 »
Çocuğu olanın evinde mutlaka bulunan ve çok yaygın olarak kullanılar ilaçların zararlı olduğu tespit edildi.Southampton Üniversitesi araştırmayı yaptı.İşte o ilaçlar.

İngiliz uzmanlar, çoğu çocuk ilacının sağlığa zararlı olduğunu ortaya çıkardı. Southampton Üniversitesi bilim adamları, “Özellikle tartrazine, panecau, güneş sarısı, karmozin, kuinolin sarısı, allura kırmızısı gibi renklendiriciler, çocuklarda hiperaktiviteye yol açıyor, ilerleyen yaşlarda kontrolsüz davranışlara sebep olabiliyor” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE SATIŞTA

Aralarında Türkiye’de de satılan ve neredeyse çocuklu her evde bulunan Calpol, Sudafed, Benylin ve Tixylis gibi ilaçlar bu maddeleri içeriyor. Habere imza atan Daily Mail gazetesi bu ilaçların yasaklanması için kampanya başlatırken Gıda Komisyonu üyesi Ian Tokelove “Piyasada o kadar çok zararlı ilaç var ki, ailelerin hangi ilacın zararsız olduğunu kestirmesi çok zor. Üretici firmalar etik bir davranış göstererek bu maddeleri kullanmayı kesmeli” dedi.

Kaynak: Akşam
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7484
Yediğiniz en zararlı 10 gıda için önlem alın
« Yanıtla #125 : 22 Eylül 2008, 04:13:10 »
Yaşamın temposu yükseldikçe hayatımızı kolaylaştıracak, zamandan ekonomi sağlayacak pek çok imkan yaşamımıza girdi. Bir anlamda insanların yaşam tarzlarına paralel olarak alternatifleri çoğaldı, çeşitlilik arttı, zenginleşti.

Teknoloji telefonu, arabayı, interneti, televizyonu, patates kızartmasını, konserveyi, salamlı sandviçi, hazır çorbaları, mikrodalgayı getirdi. Beraberinde kiloyu, kolesterolü, kanseri, yepyeni hastalıkları da hayatımıza soktu.

Yıllar içinde insanın yemekle olan ilişkisi hızla, sağlık için beslenmeden manevi haz ile çabucak karın doyurmaya dönüşmesiyle beslenme -sağlık ilişkisi iki kardeş olmaktan çıktı. Ancak bu duruma direnç gösteren. Ne yediğinin farkında olarak beslenen, ne yaptığının farkındalığıyla yaşayan insanlar yok değil. Zira bu insanları ciltlerinden, vücutlarından, renklerinden ve duruşlarından tanıyabilirsiniz.

ŞEKERLE iLiŞKiNiZi GÖZDEN GEÇiRiN

Vücudun yakıtı olarak kabul edilse de şekerin yaptığı tahribat bedeni zamanından önce yıpratır. Şeker pek çok işlemden geçtikten sonra kimyasal maddelerle ağartılarak rafine edilir. Şekerin neden olduğu tahribatlar ise oldukça fazla. Şeker bağışıklık sistemini zayıflatabiliyor, mineral dengesini bozabiliyor. Karaciğer, migren, asabiyet, uykusuzluk, çarpıntı, yorgunluk yaratıp meme, yumurtalık, prostat kanserine yol açabilmekte.

Şeker kalsiyum ve bakır emilimini engeller. Şeker serotonin seviyesini yükseltir bu nedenle kan damarlarını daraltabilir. Krom ve bakır eksikliğine yol açar. Hormonal dengesizliğe neden olabildiği gibi kronik hastalıkların iyileşmesini engeller. Kemiklerin kirecini kemirir B1 vitaminini yok eder...

NE YEDiĞiNiZiN FARKINDA MISINIZ?

Bu soruların cevabını yazın.

Cevapları aşağıdakilerle karşılaştırın

Haftada ne kadar kırmızı et tüketiyorsunuz?

Her gün ne kadar tatlı ve hamur işi tüketiyorsunuz?

Haftada kaç gün fast-food ve kızartma yiyiyorsunuz?

Günde ne kadar yürüyorsunuz?

Hayvansal yağları sık tüketiyormusunuz?

Öğünleri geçiştirecek pratik yemeklere haftada kaç gün yer veriyorsunuz?

Televizyon karşısında atıştırıyor musunuz?

Cevapları aşağıdakilerle karşılaştırın

EN KÖTÜ 10 GIDA

Şeker

Çikolata

Hamur işleri

İşlenmiş etler (Şarküteri ürünler)

Cips çerez atıştırmalıklar

Hayvansal yağlar

Konsantre şekerli içecekler

Kızartma ve fast food ürünler

Hazır çorbalar

Dr. İsmail Ağar
ismailagar.com

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Koklayınca baş ağrısını geçiren bitki
« Yanıtla #126 : 22 Eylül 2008, 21:43:03 »

Romatizmayı da geçiren bitkinin diğer faydaları...

Yalnızca 'mutfaktaki baharat' olarak görülemeyecek kadar geniş yelpazedeki hastalıklarda kullanılan çörek otu, egzama ve sedefte kullanılan en eski besin takviyelerinden biri.

Almanya'da ve Mısır'da ilaç olarak kullanımı çok yaygın. Vücuda dinçlik ve kuvvet veren, bağışıklık sistemindeki düzensizlikten kaynaklanan alerji ve romatizmayı geçiren çörek otunun en büyük özelliği koklayınca baş ağrısını gidermesi.

Hazmı kolaylaştırıp, mide ve bağırsak gazlarını gideren bu şifalı bitkinin tütsüsü nezleye de bire bir... Suyu sivilcelere sürülürse iyi geliyor.

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Önemli Hatırlatma
« Yanıtla #127 : 23 Eylül 2008, 15:53:46 »
Pek çok şifa verilmiş olan aspirinin farklı bir kullanım şekli;

Bol limonlu ve bol şekerli bir bardak limonataya aspirin atılır ve her yudumda karıştırılarak içilir (Aspirin tortusu bardağın dibine çöktüğü iiçin sürekli karışıtırılır) bu terkip grip hastalığının bir numaralı ilacı olup mide hasaasiyeti olanlara bu şekilde içildiğinde aspirin dokunmuyor.

Ayrıca limonun enerji verici ve toparlayıcı özelliği ile  birleşmiş oluyor...

NOT; Denenmiştir...
〰〰〰〰🐠

Mahi

  • Ziyaretçi
Ynt: Faydalı Bilgiler
« Yanıtla #128 : 23 Eylül 2008, 16:34:21 »
 Bu şekilde içildiğinde soğuk algınlığına iyi geldiğinin Ebu'l Faruk (k.s.) Hazretlerinin tavsiyesi olduğunu duymuştuk.Teşekkürler hatırlatma için Tuğra.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Stresi artıran ve bastıran besinler
« Yanıtla #129 : 24 Eylül 2008, 01:10:17 »
Besinlerin ruh sağlığı üzerinde önemli etkileri bulunuyor. Bazı gıdalar rahatlamaya yardımcı olurken bazıları stresi artırabiliyor. Bu durum, metabolizmanın alışık olduğu düzenin dışına çıktığı ramazan ayında daha fazla önem kazanıyor.

 Ramazanda öğün sıklığının azalması, uzun açlığın ardından yüksek kalori alımı ve hareketsizlik sonucu kas kitlesi azalıyor, enerji yakımına bağlı olarak da vücudun çalışma hızı düşüyor. Yeme alışkanlıklarındaki bu değişikliğin hem metabolizmayı hem de ruh sağlığını etkilediğini söyleyen Diyetisyen Berrin Yiğit, İngiltere’de yapılan ve gıdaların ruhsal yapı üzerindeki etkilerini inceleyen bir araştırmaya dikkat çekiyor. Yiğit, besinlerin, ‘Stres Artıran’ ve ‘Destekleyici’ olarak iki grupta toplandığını söylüyor.

ŞEKERİ AZALTIN MEYVEYİ ARTIRIN
“Metabolizmanın alışık olduğu düzenin dışına çıktığı ramazanda, daha fazla stres yaratmadan doğru beslenebilirsiniz. Mutfağınızda ve besin seçimlerinde küçük değişimler yaparak hız kazanmak elinizde” diyen Yiğit, İngiltere’de 200 kişi üzerinde ve anket yöntemiyle yapılan çalışmanın sonuçlarını şöyle özetliyor:
“Katılımcılar ‘Stres Artıran Besinler’ olarak nitelendirdikleri besinleri diyetlerinden tamamen çıkardıkları veya azalttıkları takdirde daha dengeli moda girdiklerini belirtmişler ve şekere yüzde 80, kafeine yüzde 79, alkole yüzde 55 ve çikolataya yüzde 53 oranında veda etmişlerdir. Öte yandan “Destekleyici Besinler” olarak nitelendirilen grupta yer alan su yüzde 80, sebzeler yüzde 78, meyveler yüzde 72 ve balık yüzde 52 oranında artırılmış. Bu şekilde beslenmenin ruh sağlığı ve stres yönetimi konusunda olumlu etkileri gözlenmiş.”

SAVAŞ VEYA KAÇ TEPKİSİ
Stres anında metabolizmada gelişen tepkinin, ‘Savaş veya kaç tepkisi’ olduğunu belirten Yiğit, şöyle devam ediyor:
“Bu tepki sonucunda yaklaşık 1400’den fazla kimyasal reaksiyon gelişiyor ve bu çeşitli mineral ve vitamin seviyelerinde azalmalara neden olabiliyor. Stresle mücadele için salınan hormonlar karbonhidrata eğilimi artırarak kilo artışlarına neden olabiliyor. Ayrıca sinir sistemini desteklemek adına bazı durumlarda B vitaminleri de yardımcı olabiliyor.”

STRESİ AZALTAN 10 BESİN
“Stres yönetimi ve ruh sağlığı açısından önemli faydaları olan ve her ısırıkta bedeninize sağlık verecek gıdaları mutfaklarınzdan ve sofralarınızdan eksik etmemelisiniz” diyen Yiğit”in özellile tavsiye ettiği besinler ise şunlar...

1. Pancar
En ideali konserve deil, taze ve çiğ tüketmektir. Çünkü ısı pancarın antioksidan kapasitesini düşürür. Salatanıza 1 tam pancarı irice rendeleyip limon ve zeytinyağından oluşan sosla tüketmelisiniz.
2. Lahana
Çok düşük kalorili ama zengin besleyicilikte olan lahana kansere karşı en üstün koruyuculukta olan sülfürlü bileşiklerden zengindir, vücudun serbest radikallere karşı savaş mekanizmasını güçlendirebilmektedir. Kara, beyaz ve mor lahanayı ayırt etmeyin ve beslenmenizde maksimum yer vermeye çalışın.
3. Avakado
Yağlı olduğu için tercih edilmez, Türk mutfağında da fazla yeri yoktur ancak salatalara, mezelere, çorbalara eşsiz besleyicilik ve lezzet katar.
4. Pazı
İçeriğinde muhteşem bir lutein, zeaksantin hazinesi saklamaktadır. Bu iki önemli antioksidan retinayı koruyan göz sağlığı için yararlı karetonidlerdendir. Pazı ile aynı familyadan koyu yeşil yapraklı diğer sebzeleri de göz ardı etmemelisiniz.
5. Tarçın
Kan şekeri dengesini koruyarak hem iştah mekanizmasını destekler hem de kalp sağlığı için faydalıdır. Çay, kahve, tatlılar ve bazı sebze yemeklerine serpebileceğiniz tarçın özellikle süt, mısır gevrekleri ve sütlü tatlılarla harika uyumdadır. Özellikle karanfille birleştirdiğiniz takdirde çok daha etkili olacaktır.
6. Semizotu
University of Texas at San Antonio araştırmacılarına göre semizotu omega 3 yağ asitlerinden en zengin sebzedir. Diğer sebze ve meyvelere kıyasla, semizotu kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatan melatoninden 10-20 kat daha zengindir.
7. Nar
Harika antioksidan kaynağı, kalbe giden kan akışının belirgin oranda azaldığı da belirlenmiştir.
8. Yeşil çay
Ramazanda gün boyu özlenen çay ve kahve iftar sonrası oldukça fazla tüketilir. Oysa ki yavaşlayan metabolizmaya destek olmak adına yeşil çay içmeye özen gösterilmelidir.
9. Kuru erik
Neoklorojenik ve klorojenik asitlerden zengin olan kuru erik hücrelere ciddi yapısal zararlar verebilen serbest radikallerin bozulmasına yardımcı olabilmektedir.
10. Kabak çekirdeği
Magnezyum ihtiyacını karşılamaya yardımcı en iyi besinlerdendir. Fransız araştırmacılara göre kanlarında maksimumda magnezyum olan bireylerin olmayanlara göre erken ölüm riskleri yüzde 40 daha azdır. Ancak kabak çekideği faydalı olduğu kadar kalorilidir de bu nedenle ayıklanmış kabak çekirdeğinden günde en fazla 1 yemek kaşığı tüketmelisiniz.

« Son Düzenleme: 24 Eylül 2008, 01:12:00 Gönderen: enfa »

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Elma Sirkesi İle Bakım
« Yanıtla #130 : 25 Eylül 2008, 22:49:17 »
Cilt bakımı, saç bakımı, sivilce, ciltteki lekeler, şişmanlık, varis tedavisi. Bütün bunlar için ihtiyacınız olan şey yalnızca elma sirkesi.. Özellikle elma sirkesi sağlıkla parlayan saçlar, lekesiz bir cilt ve ince, fiziğe kavuşmanız için önemli..

Kepeği önler, arındırır

Saç bakımı ve saçınızdaki kepekler için saçlarınızı yıkadıktan sonra son durulama suyuna yani 1 litre suya 1 çay bardağı elma sirkesi koyun ve saçlarınızı bu su ile durulayın. Bu işlemi bir süre her saçınızı yıkadığınızda uygulayın. Saçlarınız kepekten arınacak ve parlaklaşacaktır.

Sivilce gidericidir

1 çay bardağı elma sirkesine yarım çay bardağı su ekleyin ve bir parça pamuğu bu karışıma batırıp sivilce üzerine bir süre kompres yapın. Faydası olduğunu göreceksiniz.

Cilt lekeleri için yararlıdır

Bir kaba yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi koyup kaynatın. Daha sonra bu su ile yüzünüze buhar banyosu yapın. Ayrıca yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi ile yüzünüzü 3-4 günde bir silebilirsiniz. Cilt lekeleri için oldukça faydalı.

Formunuzu korumaya yardım eder

Bir bardak suyun içine 1-2 tatlı kaşığı elma sirkesi koyun. İçine 1 tatlı kaşığı bal ekleyip sabahları düzenli olarak aç karnına için. Fazla kilolarınıza faydası olduğunu göreceksiniz.

Varisleri giderir ve rahatlatır

Yumuşak bir havluyu elma sirkesinin içine batırıp sıkın ve havluyu bacaklarınızın varısli olan bölgesine sarın. Bacaklarınızı yüksek bir yere kaldırarak yaklaşık 45 dakika kadar dinlendirin. Bu işlemi mümkünse sabah akşam tekrarlayın.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Susuzluk Yaşlanmayı Hızlandırıyor
« Yanıtla #131 : 27 Eylül 2008, 01:38:44 »

İnsan yaşlandıkça vücut su kaybetmeye başlar. Aslında bu da yaşlanmanın nedenidir.
Sağlıklı böbrekler için su şart…

Hayatımızın en büyük ihtiyaçlarından olan su, böbreklerimiz için de önemlidir. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Gülçin Kantarcı, “Vücuda yeterli miktarda sıvı girmediği zaman böbrek fonksiyonları olumsuz etkilenir” diyor.

Dr. Kantarcı, böbrekler açısından suyun önemini şöyle anlatıyor: İnsan yaşlandıkça vücut su kaybetmeye başlar. Aslında bu da yaşlanmanın nedenidir. Ani gelişen vücuttaki su kayıplarında dolaşan kan miktarının yeterli olabilmesi için vücut önce yavaş yavaş sıvı atışına engel olur. Böbreklerden idrar çıkışı durur.

İdrar miktarı vücut tansiyonunun düşmesine engel olmak için idrarı tutar ki vücutta kan dolaşabilsin. Özellikle yaz dönemlerinde çocuklarda çok sık karşılaşılan ishal vakalarında yeterli sıvı alınmadığı zaman idrar çıkışı durur ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. Aynı şekilde yaşlılarda da yaz dönemlerinde rastlanan ishalden dolayı böbrek yetmezliğiyle sık karşılaşıyoruz.

Özellikle bunama sorunu olan yaşlılar su içmeyi unuttukları için böbrek yetmezliği sorunu ortaya çıkabiliyor. Hatta bazen yeterli su almayan yaşlılarda kandaki tuz miktarının aşırı artmasına bağlı birtakım beyinsel rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Vücut suyunun yüzde 1’ ini kaybettiğimizde susuzluk hissi olur; yüzde 10’ ununu kaybettiğimizde ise bilinç kaybı olabilir; hatta kişi hayatını kaybedebilir. Bu nedenle ısının 28 derecenin üzerine çıktığı havalarda, dışarıda uzun süre sıcak ortamda kalan kişilerde ve özellikle çocuk ve yaşlılarda sıvı miktarını artırmak lazım. “

Terleten giysilere dikkat!

Böbrekte sorun yaşanmaması için günde en az bir litre su içilmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Kantarcı, bazı durumlarda bu miktarın daha da artacağını söylüyor:

“Sıcak yaz aylarında su gereksinimi 2,5 litreye kadar çıkıyor. Erişkin bir insan günde en az bir litre su tüketmeli, kişinin durumuna göre bu miktar üç litreye kadar çıkabiliyor. Böbrek yetmezliği olanlarda bu miktarı birazcık daha yüksek tutuyoruz. Özellikle spor yapanlarda bu ihtiyaç daha da artar. Spor sırasında daha çok sıvı kaybı olduğu için spordan sonra mutlaka sıvı tüketimi arttırılmalıdır.

Özellikle bilinçsiz olarak yapılan ağır sporlar sonrası ya da sırasında yeterli miktarda su alınmazsa böbrek yetmezliğine rastlanıyor. Bunun dışında spor yaparken kilo vermek için aşırı terleten giysi giyenlerde de şiddetli sıvı kaybı yerine konmazsa böbrek yetmezliği ile karşılaşabiliyoruz.”

Tuz kullanımını kısıtlayalım, sadece proteinli diyetler kaçınalım.

Böbrek yetmezliği ve yüksek tansiyon durumlarında önce kandaki tuz miktarına baktıklarını belirten Dr. Kantarcı, “Bu hastalarda önce kandaki tuz miktarı düşükse tuzlu sıvı veriyoruz veya kanındaki su miktarı çok düşükse sıvı veriyoruz. Yani vücutta ne eksilmişse onu yerine koymaya çalışıyoruz” diyor.

Beslenmenin de böbrek yetmezliğinde çok önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Gülçin Kantarcı, konuyla ilgili şunları söylüyor: "Bazı gıdalarda tuz miktarı çok fazladır. Örneğin dereotunda sodyum miktarı çok yüksektir. Sebzelerin bir kısmında oldukça yüksek tuz vardır, bunlara bir de salça ve tuz eklendiğinde çok yüksek miktarda tuz alınmış olur. Ayrıca zayıflamak isteyen kişilerin yaptığı protein ağırlıklı diyetler de böbrek fonksiyonlarına zarar veriyor. O nedenle bir hekime danışmadan protein ağırlıklı diyet yapılmaması gerekir."

Böbrek yetmezliği olanların dikkat etmesi gerekenler

1 Protein alımı kısıtlanmalı.
2 Özellikle yüksek tansiyon ve kalp yetmezliğinin de böbrek yetmezliğine eşlik ettiği durumlarda tuz içeriği yüksek gıdalardan uzak durulmalı (sodalı içecekler, dereotu gibi sebzeler )
3 Turşu, salça ve salamura gıdalar yenmemeli.
4 Kişide potasyum yüksekse patates, kayısı ve muzdan uzak durulmalı

village
« Son Düzenleme: 27 Eylül 2008, 01:42:39 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Stres faktörlerinizi belirleyin
« Yanıtla #132 : 28 Eylül 2008, 01:10:10 »
Boş bir sayfaya nelerin sizde (olumlu ya da olumsuz) strese yol açtığını madde madde yazınız. En az 5 madde belirleyin.

Her birinin arasında boşluk bırakın.

Her faktöre sizde ne oranda stres oluşturduğunu belirtecek 1 ila 10 arasında bir puan verin. (en çok stres oluşturana 10)

Her faktörün olumlu mu (düğün, terfi, yeni bir iş, yeni doğan bebek vb) olumsuz mu (kabalık, trafiğin yoğun olduğu saatlerde araba kullanmak) olduğunu belirtin.

Her faktörün karşısına sizde oluşturduğu duyguyu yazınız. (sinirlenme, dehşete kapılma, mutluluk, korku, vb)

Bu faktörlerin hayatınızın hangi yönüne etki ettiğini belirleyin (aile yaşantısı, sosyal, iş/meslek)

Her olumsuz faktörün karşısına:

Problemi çözmek sizin elinizde; durumu düzeltmeye gücünüz yetiyorsa “VAR”

Durumu değiştirmeye gücünüz yetmiyorsa; yani kontrol sizin elinizde değilse “YOK” ifadesini yazınız.
Olumsuz stresle baş etmek için öneriler

Karşısında YOK yazan stres faktörlerini, elinizden bir şey gelmediğine göre kafanızdan silip atınız. Bunlar üzerinde enerji sarf etmek ve kafanızı yormak hiçbir işe yaramayacaktır. Örneğin trafikte sürücü koltuğundasınız ve trafik akmıyor.

Zaten bir yoğunluk varken diğer sürücülerin yaptığı uyanıklıklar ve aptallıklar sizi mahvediyor. Bu da sizi strese sokuyor ve eve dönene kadar tüm keyfinizi kaçırıyorsa bu konuda bir şeyler yapmanız gerekiyor demektir. Trafiğin akışını değiştirmek sizin elinizde mi? Tıpkı dünyanın dönüş hızını değiştiremediğiniz gibi trafiğin de kendi doğasının bu olduğunu kabul etmeniz gerekecektir.

Karşısında VAR yazan olumsuz faktörler için ne yapacağınızı belirleyin ve bir eylem planı çıkarın.

mynet
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Burun Tıkanıklığı Başka Sağlık Sorunlarının Habercisi
« Yanıtla #133 : 01 Ekim 2008, 13:12:41 »
Burun tıkanıklığının uzun süreli olması halinde, başka sağlık sorunlarının da mutlaka bunu izlediği belirtildi.

Uzman Op. Dr. Süreyya Şeneldir, burun tıkanıklığının, hastanın hayat kalitesini bozmakla kalmadığını, zamanında müdahale edilmediği taktirde sağlığını da bozduğunu söyledi. Şeneldir, burun tıkanıklığı olan hastaların şikayetlerini, ``Hasta devamlı ağız solunumu yapmak zorunda kalır. Sık tekrarlayan boğaz enfeksiyonları olur ve müzminleşmiş farenjit gelişir. Horlama ve uyku bozuklukları, sabahları ağız kuruluğu yaşar. Ses kalitesi bozulur ve burundan konuşur. Akciğer ve kalp problemleri varsa bunlar ağırlaşır.Burun tıkanıklığı olan hastalarda, psikolojik sorunlar gelişmesine yatkınlık mevcuttur. Hasta çocuk ise geceleri altını ıslatma problemi ile karşılaşılabilir`` şeklinde açıkladı.

Burun tıkanıklığının pek çok farklı nedeni olduğunu belirten Uzman Op. Dr. Süreyya Şeneldir, bu nedenleri şöyle sıraladı:

``Nedenlerden biri, burun kemiğinde kayma, yani deviasyon olmasıdır. Burnumuzun ortasında bulunan, burnu sağ ve sol olmak üzere ikiye ayıran kıkırdak bölmeye septum denir. Bu, tıpkı bir çadırın direği gibi burnun direğidir. Söz konusu kıkırdak yapıdaki eğiklikler, burun deliklerindeki hava deliklerini daraltarak nefes almayı engelleyebilir. Burun tıkanıklığının bir diğer nedeni, alt burun etlerinin büyümesidir. Alt burun etleri her insanda var olan, soluduğumuz havayı ısıtan, nemlendiren ve temizleyen burun içi dokulardır. Bu dokular bazen çeşitli sebeplerle aşırı büyüyebilir ve burun kanallarını daraltabilir.Diğer bir nedeni, burun çatısında daralma, yani valv daralması olarak tanımlamaktayız.

Bu, doğuştan olan bir sorundur ve burun, mandalla sıkılmış gibi görünür. Geniz eti büyümesi, çocukluk çağı burun tıkanıklıklarının en önemli sebebidir. Çocuğun büyümesini, gelişmesini olumsuz yönde etkileyebilir. Bazen işitme problemlerine de yol açabilir. Yaygın burun içi polipleri de burun tıkanıklığının nedenlerindendir. Bünyenin yaptığı bir rahatsızlık olan polipler, üzüm tanesi gibi şeffaf ve içi su ile dolu et parçacıklarıdır. Bu sebepler tek tek veya birliktelik göstererek burun tıkanıklığına sebep olur``.

Burun tıkanıklıklarını gidermek için yapılan tedavilerin ilkini burun kemiğinin düzeltilmesi, yani deviasyon ameliyatı olarak açıklayan Uzman Op. Dr. Süreyya Şeneldir, ``Bu, yaklaşık yarım saatlik bir ameliyattır. Zor bir ameliyat değildir. Hastanede gecelemeyi gerektirmez. Ertesi gün rutin günlük hayata dönülebilir`` dedi.

Alt burun etlerinin küçültülmesinin ise bir diğer yöntem olduğunu ifade eden Uzman Op. Dr. Şeneldir, burun etlerinin vücut için faydalı olduklarından tamamen alınmamaları, sadece işlevselliklerini yitirmeyecekleri boyuta getirilmeleri gerektiğini vurguladı. Son zamanlarda bu işlemin gelişen teknoloji yardımıyla daha kolay bir şekilde yapıldığını açıklayan Uzman Op. Dr. Şeneldir, ``Burun etlerinin içerisine ses dalgaları vererek küçültme işlemini gerçekleştiriyoruz. Bu işlemi muayenehane şartlarında bile ağrısız, tamponsuz ve kansız yapıyoruz`` dedi.

Burun çatısının açılması, yani valv cerrahisi yönteminin ise estetik burun cerrahisi ile mümkün olduğunu açıklayan Uzman Op. Dr. Süreyya Şeneldir, bir başka yöntem olan burun içi poliplerinin tedavisinde hem ilaçlar kullanıldığını hem de endoskopik ameliyatlar yapıldığını, geniz etinin alınmasının ise genel anestezi ile hastane şartlarında yapılan kısa bir ameliyat olduğunu belirtti.

iha
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Siyah Çay Damar Sağlığını Koruyor
« Yanıtla #134 : 02 Ekim 2008, 00:44:17 »

Yazın harareti gideren, kışın insanın içini ısıtan ve genellikle Türk insanının tercihi olan siyah çayın kalp hastalarında damar sağlığını koruduğu bilimsel olarak saptandı. Amerikan Kalp Derneği'nin "Circulation Journal" adlı yayın organında yer alan araştırmaya göre; daha önce kalp sağlığında olumlu etkisi belirlenen siyah çayda, siyah üzüm, greyfurt Suyu ve soğandaki flavonoid Maddesinin yüksek oranda bulunduğu kaydedildi.

Flavonoidin, kötü kolesterolün (LDL) yol açtığı oksidasyon durumunu ve damar cidarlarının kalınlaşmasını önlediğini ifade eden uzmanlar, bu etkinin ancak çok miktarda flavonoid özü alınmasıyla kendini gösterdiğine dikkat çekti. Yapılan araştırmada, flavonoid maddesinin damarların iç zarında olumlu etkisi gözlendi.

Damar içi zarı endOtel, tüm kan damarlarının içinde oluşuyor ve kan dolaşımını kontrol ediyor. Bu şekilde vücudun Dakika dakika değişen Oksijen ve kan dolaşım oranı kontrol edilirken, kan damarları egzersiz anında olduğu gibi gerektiğinde genişliyor ve dinlenmeye geçildiğinde normale dönüyor. Damar içi zarının Sağlıklı olması, kan damarı cidarlarında meydana gelen iltihaplanma ve kan pıhtılaşmasını önlüyor. Damar içi zarının sağlıklı olması sayesinde, kalp krizi ve inme riski azalıyor.

Boston Üniversitesi Tıp Merkezi'nde yapılan araştırmada, deneklerin bir kısmına bir süre boyunca belirli miktarda çay, bir kısmına ise Su içirildi. Araştırma sonucunda, siyah çay içen kalp hastalarında damar içi zarı sağlığının düzelme gösterdiği gözlendi.

Ancak siyah çay tüketenlerde yüksek tansiyon olasılığına dikkat çeken uzmanlar, buna çayın içinde bulunan kafeinin neden olduğunu belirtti.

Siyah çay diş çürüklerine ve diğer ağız hastalıklarına yol açan bakterilere karşı da etkili oluyor. ABD'deki Illinois Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, siyah çayın içinde bulunan bileşimlerin ağızda diş çürüklerini ve Asit oluşturan bakterileri önlediğini ve bu bakterilerin üremesini durdurduğunu ortaya koydu.

Siyah çayın etkisiyle, ağızdaki bakterilerin kümelenerek dişlere yapışması önleniyor ve dişlerde oluşan yabancı madde birikimi azalıyor. Daha önce de İsveçli araştırmacılar, siyah çayla ağız çalkalayanların, dişlerin üzerinde oluşan yabancı madde birikimini azalttıklarını belirlemişti

(iha)
〰〰〰〰🐠