Bu basligi attim emire iteat nekadar onemlidir mecaz anlmi ve manevi yonden anlatir saniz ins selametle
İtaatın farz oluşuna delil bu hususta varid olmuş ayetler ve hadis-i şeriflerdir. Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de."[1]
Buhari, Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinlediğini rivayet etmektedir: "Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah'a isyan etmiş olur. Benim tayin ettiğim emire itaat eden bana da itaat etmiş olur, tayin ettiğim emire isyan eden bana da isyan etmiş olur.” [2] Bir başka rivayette ise: "... kim emire itaat ederse bana da itaat etmiş olur..." denilmektedir.
Enes b. Mâlik'den gelen rivayette şöyle denilmektedir: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Başınıza başı kuru üzüm tanesini andıran Habeşli bir köle yönetici olarak tayin edilse dahi, dinleyip itaat ediniz.” [3] Amr b. el- As'dan: Nebi (s.a.v) şöyle dedi: "Her kim bir imama biat eder, ona eliyle musafaha eder ve kalbinin meyvesini ona verirse (kalbinden ona beyatta bulunursa) gücü yettiğince ona itaat etsin. Bir başkası gelip te onunla (yönetim hususunda) çekişecek olursa o diğerinin boynunu vurunuz.” [4]
İşte bunlar itaatın vücubu hususunda açık delillerdir. Çünkü yüce Allah emir sahiplerine, emire ve imama itaatı emretmiştir. İtaat emri ile birlikte yer alan karineler itaat emrinin kesin olduğunu ifade etmektedir. Bu karineler; Peygamber (s.a.v)'in emire isyanı kendisine ve Allah'a isyan gibi değerlendirmesi, yönetici Habeşli bir köle olsa dahi itaati emrederek bu hususta işi sıkı tutmuş olmasıdır. İşte bütün bunlar itaat isteğinin kesin bir istek olduğunun delilleridir. O halde yöneticiye itaat farz olmaktadır.
İtaat, belli bir yönetici ve belli işlerle kayıtlı olmaksızın mutlak olarak gelmiştir. O halde Müslümanlardan olan herhangi bir yöneticiye itaat vaciptir. İsterse bu yönetici zalim ve fasık olsa, batıl yollardan insanların mallarını yese dahi ona itaat farzdır. Çünkü deliller kayıtlı olmayıp mutlaktır. Bu nedenle bu deliller mutlaklığı üzere kalmaya devam ederler.
Bununla birlikte facir ve zalim bir kimse olsa dahi yöneticiye itaatın vücubunu ortaya koyan hadis-i şerifler de vardır. Buhari Abdullah'dan şunu rivayet eder: Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Benden sonra başkalarının size tercih edildiği, hoşlanmadığınız birtakım işler göreceksiniz.” Orada bulunanlar: “Bize ne emredersin ey Allah'ın Rasulü?” deyine Allah'ın Rasulü: “Onların hakkını onlara veriniz. Kendi hakkınızı da Allah'tan isteyiniz.” [5] Ebu Reca İbni Abbas'tan şu hadisi rivayet eder: Allah'ın Rasulü (s.a.v) şöyle dedi: "Kim emirinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin. Zira kim cemaattan bir karış kadar bile olsa ayrılırsa cahiliyye ölümü ile ölmüş olur.” [6]
Bu hadis-i şerifler her ne yaparsa yapsın yöneticiye itaatın vucubu hususunda açıktır. Peygamber (s.a.v) dikkati çekecek şekilde itaat hususunu oldukça sıkı tutmuştur. Nafi'den onun da Abdullah b. Ömer'den rivayetine göre Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Ben, Rasulullah (s.a.v)'ı şöyle buyururken dinledim: "Her kim emire itaattan el çekecek olursa kıyamet gününde elinde hiçbir delili bulunmaksızın Allah'ın huzuruna çıkacaktır. Her kim de boynunda bir biat bulunmaksızın ölürse cahiliye ölümü ile ölür.” [7]
Hakim'in kaydettiği şekliyle İbni Ömer'in rivayet ettiği hadis-i şerife göre Peygamber (u)şöyle buyurmuştur: "Her kim cemaatin dışına çıkacak olur ise, tekrar cemaata dönünceye kadar İslâm ilmiğini boynundan çıkarmış olur. Her kim başında cemaat imamı bulunmaksızın ölür ise şüphesiz onun ölümü cahiliye ölümüdür.” [8]
Bu hadislerden anlaşıldığı üzere, idarece ne yaparsa yapsın ona karşı isyan etmek, itaattan dışarı çıkmak ve onunla savaşmak helal değildir. Abdullah b. Ömer'den: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Her kim bize karşı silah taşırsa o bizden değildir.” [9] Her ne olursa olsun velayet (yönetim yetkisi) hususunda onunla anlaşmazlığa, çekişmeye düşmek helal değildir. Ancak hakkında nass gelen hüküm bundan müstesnadır ki, o da apaçık küfrün ortaya çıkmasıdır.
Münker işleyecek olsalar dahi yöneticilere karşı savaşmak açık bir şekilde yasaklanmıştır. Ümmü Seleme'den: Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Sizin başınıza öyle kimseler emir olacak ki, bazı davranışlarını güzel bulup memnun kalacaksınız. Bazı davranışlarını da çirkin bulacaksınız. Onların iyi davranışlarını bilen kimse (onların münkerinden) uzak olur. Her kim (münkerlerine) karşı çıkarsa kurtuluşa erer. Razı olup tabi olan ise.” Orada bulunanların: Onlarla savaşmayalım mı? diye sormaları üzerine Allah'ın Rasulü: “Namazı kıldıkları sürece hayır.” buyurdu.” [10]
Müslim'in rivayet ettiği Avf b. Malik yoluyla gelen hadiste de şöyle denilmektedir: "...Ey Allah'ın Rasulü! Kılıçla bunlara karşı çarpışmayalım mı?" denilince, Peygamber (s.a.v): “Aranızda namazı kıldıkları sürece hayır.”” diye cevap verdi...” [11] Übade b. es-Samit yoluyla gelen biata dair hadis-i şerifte de şu ifadeler yer almaktadır: "... ve yönetim hususunda yöneticiler ile çekişmemek üzere (biat ettik) Ancak yöneticilerin açık küfür içerisinde bulunduklarına dair Allah'tan elimizde kesin bir apaçık bir küfür görmemiz müstesna.” [12]
İşte bütün bunlar, yöneticiye karşı çıkmanın, onunla çarpışmanın ve yönetim hususunda onunla çekişmenin nehyedildiğine dair açık nasslardır. Diğer taraftan ne kadar zalim ne kadar münker işleyen kimse olsa dahi ona itaatın vücubuna delil olan hadis-i şerifler de vardır. İşte bütün bunlar, yöneticiye mutlak olarak itaati teşvik etmektedir. İyiliği emredip münkerden alıkoyup münkeri el ile ortadan kaldırmayı emreden eden hadis şerifler varid olmuş ise de bu hadisler bunları tahsis etmekte ve bundan yöneticiyi istisna etmektedir. Bundan dolayı Müslümanların yöneticiye (Halife’ye) itaatı istisna edilen şey dışında herhangi bir kayıt söz konusu olmaksızın mutlak bir itaattır.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Nisa: 59
[2] Buhari, 6604; Müslim, 3418; İbni Mace, 4122; Ahmed b. Hanbel, 7335, 10226
[3] Buhari, 652, 6609; İbni Mace, 2851; Ahmed b. Hanbel, 11683
[4] Müslim, 3431; Nesei, 4120; İbni Mace, 3146; Ahmed b. Hanbel, 6214
[5] Buhari, 6529
[6] Buhari, 6531; Müslim, 3438
[7] Müslim, 3441
[8] Hakim
[9] Buhari, 6366, 6543, 6544; Müslim, 143, 145, 146; Tirmizi, 1379; Nesei, 40331; İbni Mace, 2565, 2566; Ahmed b. Hanbel, 4237, 4420, 5990, 9027
[10] Müslim, 3445
[11] Müslim, 3445
[12] Müslim