Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063714 defa)

0 Üye ve 202 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmanın Şubelerinden: Sıla-i Rahim
« Yanıtla #975 : 11 Ağustos 2013, 02:42:44 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Sıla-i rahmi (yakın akraba ile münasebetlerini) kesenlerin bulunduğu topluluğa Allâh’ın rahmeti inmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî, el-Edebü’l-Müfred)




09
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 2 Şevval 1434 - Rûmî: 27 Temmuz 1429

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)
Bugün Ramazan Bayramının 2. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


İmanın Şubelerinden: Sıla-i Rahim

Rahm, kelimesi, lügatte yakınlık, doğum yoluyla olan soy bağı demektir. Sıla-ı rahim de, akrabaları arayıp sormak, ziyaret etmektir, gurbetteki kimsenin memleketini ziyarete gitmesi gibi. Akraba ile görüşmek, onların muhtaç olanlarına yardım etmek, hasta olanlarına ziyarette bulunmak, kayıp olanlarını araştırmak, kötülükte bulunmuş olanlarını affeylemek, akrabalık haklarını gözetmek kabilindendir.

Sıla-i rahim vefa ve insanlık alâmeti olup en güzel ictimâî bir vazifedir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Rahm, Allâh’ın arşında asılmıştır. Der ki: Kim benim hakkıma riayet ederse Allâhü Teâlâ da onu gözetsin, kim de beni keser atarsa Hak Teâlâ da onunla alakasını kessin.”

“Akrabalık bağını kesen kimse cennete (ilk girenler ile beraber) girmek nimetine nail olamaz.”

“Allâh’a itâat edilen şeylerde sıla-i rahimden daha çabuk sevaplı hiçbir şey yoktur. Allâh’a isyân edilen amellerde de cezâsı isyan ve yalan yere yeminden daha çabuk olan hiçbir amel yoktur.”

“Sadaka ve sıla-i rahim; Allâh bunlarla ömrü ziyâdeleştirir ve kötü ölümü defeder.”

“Sadakanın en faziletlisi düşmanlık da olsa akrabaya verilendir.”

Velhâsıl: İslâmiyet akraba hukukuna riayeti bir vazîfe saymıştır. Onların arasında ihtilâfa, gönül kırgınlığına, dedikoduya sebep olacak şeylere meydan verilmemesini emretmiştir. Bu cümleden olarak bir kimse bir malını babasına, oğluna, kardeşine veya amcasına, dayısına, halasına, teyzesine, veya kendi eşine bağışlasa ve teslim etse artık bu bağışından dönemez, onu geri alamaz. Bağışlayan ile o kendisine bağış yapılan farklı dinlerden olsalar da böyledir. İşte mübârek İslâm dini, akrabalığa bu kadar kıymet ve ehemmiyet vermiştir.

Sıladır mûsıle-i rahmet-i Rab
Kat’-ı rahm etmek olur bu’de sebeb, (Vehbi)

Sıla-i rahim yapmak, Allâh’ın rahmetine eriştirir. Akrabayla bağını kesmek ise rahmetten mahrum bırakır.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bid'atlerden Sakınmak | Gıdalarda Katkı Maddelerine Dikkat
« Yanıtla #976 : 11 Ağustos 2013, 02:47:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim dînimizden olmayan bir şey (bid’at) ihdâs ederse (bir sevab umarak çıkarırsa) bu redd olunmuştur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)




10
Ağustos Cumartesi 2013

Hicrî: 3 Şevval 1434 - Rûmî: 28 Temmuz 1429

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)
Bugün Ramazan Bayramının 3. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


Bid'atlerden Sakınmak

Sâriye bin İrbaz (r.a.) şöyle anlatır: “Resûlüllah (s.a.v.) bize öyle bir vaaz etti ki, kalpler ürperdi ve gözlerden yaşlar aktı. Bunun üzerine biz,

“Ya ResûlAllah! Bu vaaz, vedâ edenin vaazına benziyor, bize vasiyette bulunun” dedik. Resûlüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Size Allâh’tan korkmanızı, siyah bir köle bile olsa emîre kulak verip itaat etmenizi tavsiye ederim. Sizlerden, benden sonra yaşayacak olanlar pek yakında birçok ayrılıklar görecekler. O zaman sünnetimi ve hidâyete erdirilmiş olan râşid halifelerimin yolunu takip ediniz, bütün gücünüzle ona sarılınız. Dinde yeni ortaya çıkan bid’atlerden (sünnete aykırı şeylerden) sakınınız. Çünkü (sünnete uymayan) her yenilik bid’attir, her bid’at dalâlettir.” 


Gıdalarda Katkı Maddelerine Dikkat

Katkı maddeleri; gıdanın besleyici değerini korumak, dayanıklılığını artırmak, lezzetini ve rengini çekici hale getirmek ve gıdanın işlenmesi sırasındaki teknolojik zaruretler ve gıdada mikroorganizmaların çoğalmasına mani olmak gibi sebeplerle kullanılmaktadır.

Katkı maddeleri belli standartlar çerçevesinde E numaralandırılmıştır. Katkı maddelerinin bilinen ve henüz bilinmeyen tesirleri vardır. Hassas bünyelerde kaşıntı, kurdeşen, alerjik nezle, alerjik deri döküntüleri, baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishale sebep olabilmektedir.

Katkı maddesi bulunan ve günlük hayatta en sık aldığımız gıdalar: Peynirler, margarinler, soslar, ketçaplar, (meyve, sebze, balık gibi) bütün konserveler, ekmekler, kekler, marmelatlar, reçeller, tatlılar, şekerler, her türlü meşrubat ve içecekler de katkı maddeleri bulunmaktadır.

Bu sebeple iki hususa çok dikkat etmeliyiz:

Bebekler için en ideal beslenme anne sütüdür. Asgari altı ay sadece anne sütü olmak şartıyla 2 yaşına kadar emzirilmelidir.

Sıhhatli yaşabilmek için tabii olanlardan, katkı maddesi bulunmayan gıdaları almalı ve katkılı gıdaları mecburiyetle sınırlandırmalıyız.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazret-i Lût Aleyhisselâm | Tarihi Bir Nakliye Vasıtası: Kelek
« Yanıtla #977 : 11 Ağustos 2013, 02:50:53 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kim bir topluluğu severse âhirette Allah onu onlarla beraber haşreder (diriltir).”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)




11
Ağustos Pazar 2013

Hicrî: 4 Şevval 1434 - Rûmî: 29 Temmuz 1429

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)


Hazret-i Lût Aleyhisselâm

Hazret-i İbrâhim’in kardeşi Haran’ın oğlu olan Lût Aleyhisselâm onunla beraber Bâbil’den Şam civarına göçmüştü. Sedom şehri ve çevresindeki insanlara peygamber olarak gönderildi.

Bu memleketin ahalisi dine inanmazlar ve hiçbir kavmin yapmadığı ahlâksızlığı işlerlerdi.

Hz. Lût, onları doğru yola (hak dine) çağırdı, dinlemediler. Çok nasihat etti, kabul etmediler.

Cenâb-ı Hakk da onların başına taş yağdırdı ve zelzele ile şehirlerinin altını üstüne getirdi. Hepsi helâk oldular. Yalnız Lût Aleyhisselâm ailesiyle geceleyin şehirden çıkmış, kurtulmuştu. Ancak Lut aleyhisselâmın hanımı kavminin çirkinliklerine razı olduğundan onlarla beraber helâk oldu. Lut (a.s.)’ın mübarek kabri Kudüs’de Halîlu'r-Rahmân’dadır.


Tarihi Bir Nakliye Vasıtası: Kelek

Kelek, keçi ve koyun tulumları nefesle şişirilip yan yana bağlandıktan sonra, üzerine sırıklardan yaklaşık 75’er cm ara ile sağlı sollu kirişler konularak, onun da üstüne ince çubuklar dizerek yapılan dört köşe saldır. Osmanlı devrinde Fırat ve Dicle nehirlerinde insan ve daha ziyade yük taşımakta kullanılmıştır. Keleğin büyüklüğü nehir suyunun azlığına çokluğuna göre değişmektedir. Suların az olduğu mevsimlerde 150 tulumluk bir kelek ile 2000-2500 kiloya kadar yük taşınabilmiştir. Yolcuların rahat etmeleri için saz ve kamıştan yapılmış yer de mevcuttur.

Kelek sayesinde insanlar, Diyarbakır’dan Bağdat’a kadar uzanan nehir yatağında taşımacılık ağı kurmuşlardır. Evliya Çelebi, bu gemilerden biriyle, Dicle üzerinden, Diyarbakır’dan Bağdat ve Basra’ya kadar, kıyılardaki şehirleri ve köyleri ziyaret ederek, rahat ve zevkli bir yolculuk yaptığını anlatır.

1629-1631 tarihlerinde Diyarbakır’da Kelekçiler Şeyhi Seyyid Behram’dı.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullah'ın Bir Mûcizesi | Azı Yarar Çoğu Zarar: Şeker
« Yanıtla #978 : 12 Ağustos 2013, 03:01:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İnsanlara karşı müsâmahalı (ve kolaylaştırıcı) olun ki Allâhü Teâlâ da size âhirette müsâmaha göstersin.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




12
Ağustos Pazartesi 2013

Hicrî: 5 Şevval 1434 - Rûmî: 30 Temmuz 1429

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)


Resûlullah'ın Bir Mûcizesi

Seyyâh-ı Âlem Evliyâ Çelebi’den:

Mekkeliler Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) kendilerine putları bırakıp Allâh’a, cennete da’vet etmesinden muzdarip oldular, binlerce ihanet ettiler. İntikam almaktan aciz olunca şeytani bir hile kurdular. Bazı hediyelerle beraber bir kutu içinde kaşiyan-ı Acem diye meşhur akrepleri getirdiler.

Resûlullah (s.a.v.) “Bu hediyeniz nedir?” diye sorunca “Yeni çıkmış bir kavun.” dediler. Efendimiz, “Biz bu mahluka Abdullavi diyelim.” buyurdu ve besmele ile kutuyu açtılar. Bütün akrepler Allâhü Teâlâ’nın emri ile Abdullavi kavunu olmuştu. Resûlullah Efendimiz  (s.a.v.) kavunu pek severdi. Besmele ile yediler ve meclisteki ashabına da ikram ettiler.

Kureyş müşriklerinden bu mucizeyi gören yetmiş kişi imana geldiler. Diğerleri ‘bir büyük sihir yaptın’ deyip dalalette kaldılar. Abdullavi kavunu Mısır gibi sıcak memleketlerde yetişir.


Azı Yarar Çoğu Zarar: Şeker

• Vücudun ihtiyacından fazla şeker alınması kan şekerini çok çabuk artırır ve pankreas aşırı insülin salgılar. Buna “metabolik sendrom” denir. İnsülin, şekeri ayarladıktan sonra fazlasını yağ olarak depolar.
Kan şekerindeki ani düşüş acıkma hissi verir, yemek ihtiyacı hâsıl olur.
• Fazla şeker diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine sebep olur.
• Kan ile vücudun her tarafına taşınan şeker göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanır. Buralar dolduktan sonra, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılır. Neticede muafiyet (bağışıklık) zayıflar, vücut soğuğa, sıcağa veya mikroplara karşı dayanıksız olur.

Sıhhati korumak insanın her şeyden önce gelen vazifesidir.

Nitekim Kanuni Sultan Süleyman ne güzel demiş:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmanın Şubelerinden: Vera
« Yanıtla #979 : 20 Ağustos 2013, 10:38:22 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Bir kul, -bakmak istese bakabilecek iken- (yabancı; mahremi olmayan) bir kadının güzelliğine bakmaktan gözünü çevirirse, Allâhü Teâlâ o kimsenin kalbine zevkini bulacağı ibâdet verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Ebû Nuaym, Hilyetü’l Evliyâ)




13
Ağustos Salı 2013

Hicrî: 6 Şevval 1434 - Rûmî: 31 Temmuz 1429

Ortaokullara din dersleri konulması (1956)


İmanın Şubelerinden: Vera

Vera: Takva, günahtan uzak durmak, Allah korkusu, güzel amellere devam etmek, dünyânın geçici metaı peşinde koşmayı terk etmektir.

Veraın üç mertebesi vardır:

1 - Haram olan şeyleri terk etmek. Haramı işleyen fâsık ve fâcir olur.

2 - Şüpheli şeylerden sakınmak. Yani ummadığı başka bir taraftan harama düşmemek için dînen almasına ruhsat olduğunu bildiği şeyi kalbiyle de helâl olduğuna kanaat getirdikten sonra almaktır. Bu sâlihlerin veraıdır.

3 - Nefsini şehvetlerinin birçoğundan tutmak. Bu müttakîlerin veraıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Muhakkak helâller apaçık deliller ile beyân olunmuştur, haramlar da delilleri ile bellidir. Bu helâl ve haram arasında şüpheli bazı şeyler vardır ki insanların çoğu onların hükmünü bilmez. Kim şüphelilerden sakınırsa dînini ve ırzını dînde kötü bir hâle düşmekten korumuş olur. Kim de şüphelilere düşerse harama yaklaşmış olur. Bunun misali, sultana ait ve başkalarına yasak olan bir arazi etrafında koyunlarını güden bir çoban gibidir ki koyunları oraya girebilir. İyi bilin ki her sultanın mîrisi, (başkasının girmesi yasak olan arazisi) vardır. Allâh’ın da himâye edip girilmesini, hatta yaklaşılmasını bile yasakladığı şey haramlardır.”
• “Sana şüphe veren şeyi terk et, hiç şüphesiz helâl olanı al.”
• “Dînde en hayırlı amel vera (şüphelilerden sakınmak)dır.”

Tâbiînden Muhammed bin Vâsi (rh.) yemekte az bir tuz yettiği gibi az bir vera ile duâ etmek de duânın kabûlüne sebeptir.” demişlerdir.

Veraın en güzel misallerinden biri şudur:

Beytülmal koyunları Kûfelilerin koyunları ile karışmıştı. İmâm-ı A’zam hazretleri harama düşmemek için koyunun yedi sene yaşadığını öğrendi ve yedi sene koyun eti yemedi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hastalık, Kıtlık Ve Zulmün Sebepleri
« Yanıtla #980 : 20 Ağustos 2013, 10:41:01 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Alışverişlerinde hile yapanların vay hallerine. O kimseler ki kendilerine ölçtükleri vakit -insanlar aleyhine- dolgun ölçerler. İnsanlar için ölçtükleri veya tarttıkları vakit eksiltirler."
(Mutaffifîn Sûresi, âyet 1-3)




14
Ağustos Çarşamba 2013

Hicrî: 7 Şevval 1434 - Rûmî: 01 Ağustos 1429

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)


Hastalık, Kıtlık Ve Zulmün Sebepleri

Abdullah İbn-i Ömer (r.anhumâ) anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mescidinde on kişi vardı: Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, İbn-i Mesûd, Muâz b. Cebel, Huzeyfe, Abdurrahman b. Avf, Ebû Saîd radıyallâhu anhüm hazretleri ve ben de onuncu kişiydim. Ensardan bir genç geldi ve Resûlullâh’a (s.a.v.) selam verip oturdu. Sonra da

“Yâ Resûlallâh! Mü’minlerin hangisi en faziletlidir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

“Ahlâkı en güzel olandır,” buyurdular. “En akıllısı, en zekisi kimdir?” diye sordu. “Ölümü en çok hatırlayan ve ölüm gelmeden önce ona en güzel şekilde hazırlık yapandır. İşte en akıllı bunlardır.” buyurdular. Bu cevaptan sonra genç sustu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bize döndü ve “Ey muhâcir topluluğu! Başınıza şu beş şey geldiği zaman artık hiçbir şeyde hayır kalmamıştır. Bu beş şeyin sizin başınıza gelmesinden Allâhü Teâlâ’ya sığınırım.

1- Zina açığa çıkar ve açıkça işlenirse, muhakkak vebâ hastalığı artar ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmeyen hastalıklar çıkar.

2- Ölçü ve tartıda eksiklik yaparlarsa muhakkak kıtlık, geçim sıkıntısı ve idarecinin zulmüne uğrarlar.

3- Mallarının zekâtlarını vermezlerse muhakkak gökten bir damla yağmurdan bile mahrum bırakılırlar. Hayvanlar da olmasa hiç yağmur göremezler.

4- Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlü’ne verdikleri sözlerinden dönerlerse Allâhü Teâlâ onlara, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder de sahip oldukları servetlerin, mülklerin bir kısmını alırlar.

5- İdarecileri, Allâhü Teâlâ’nın kitabıyla hüküm vermez ve Allâhü Teâlâ’nın hükümleri karşısında onları serbest bırakır (işlerine geldiği gibi amel ederler)se Allâhü Teâlâ aralarında harb, fitne ve ihtilaflar çıkarır.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin Huneyn Harbi | Sekiz Şey Sekiz Şeyin Süsüdür
« Yanıtla #981 : 20 Ağustos 2013, 10:50:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Allâhü Teâlâ bir kuluna hayır dilediği zaman ona insanların ihtiyaçlarını görmeyi nasîb eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)




15
Ağustos Perşembe 2013

Hicrî: 8 Şevval 1434 - Rûmî: 02 Ağustos 1429

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)


Peygamberimizin Huneyn Harbi

Mekke-i Mükerreme'nin fethi üzerine birçok kabileler, Müslüman oldular. Ancak en büyük kabilelerden olan Benî Hevâzin ile Benî Sakîf kabileleri harbe kalkıştılar. Tâif ile Mekke-i Mükerreme arasında Huneyn denilen mahalde toplandılar. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) henüz Mekke-i Mükerreme’de idi. Şevvâl’in yedinci günü on bin askerden müteşekkil bir ordu ile Huneyn’e doğru yürüdü.

Müslümanlardan bazıları “Bu ordu hiçbir zaman azlıktan dolayı mağlup olmaz!” demişti. Bu yanlış idi. Çünkü yardım ancak Allâhü Teâlâ'dandır. Askerin çokluğu ise zahirî sebeplerdendir. İnsan bu sebepleri hazırlamalı, fakat muvaffakiyeti Hak Teâlâ’dan beklemelidir. İşte kendilerine bir uyanma dersi olmak üzere Müslümanlar bu harpte önce bozuldular. Fakat sonra Hakk'ın lütfuyla yine galip oldular. Şöyle ki:

Büyük kahraman Hâlid bin Velid Hazretleri, yanındaki erler ile beraber ihtiyatsızca yürürken pusuda bulunan düşmanın hücumuna uğrayarak bozuldu. Bunların arkasındaki Mekkeli İslâm erleri de bozulup dağıldı. Nihayet, bozgunluk bütün İslâm ordusuna sirayet etti. Harp meydanında yalnız Peygamber-i Âlî-şân Efendimizle Ashâb-ı güzînden birkaç zât kalmıştı. Resûl-i Ekrem’in gösterdiği metanet ve şecaat fevkalâde idi.

“Ey Allâh'ın dinine ve Resûlü'ne yardım edenler!. Nereye gidiyorsunuz?. Geliniz, ben Allâh'ın kulu ve Resûlüyüm!” diye nida ediyordu. Nihayet, Ashâb-ı kiram uykudan uyanırcasına uyandılar, tekrar toplanmaya başladılar, düşmana şiddetli bir hücum ederek şanlı bir zafer kazandılar. 


Sekiz Şey Sekiz Şeyin Süsüdür

Hz. Ebûbekîr (ra) buyurdular.

İffetli olmak, fakirliğin süsüdür;

Şükür, nimetin süsüdür;

Sabır, belânın süsüdür;

Yumuşak huyluluk, ilmin süsüdür;

Tezellül ve tevâzu talebenin süsüdür;

Allah korkusu ile çok ağlamak, korkunun süsüdür;

Minnet etmemek, (başa kakmamak) ihsânın süsüdür;

Huşû da namazın süsüdür.” 



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
En Kıymetli Üç Şey | Yavuz Sultan Selim'in Kadem-i Şerifi İadesi
« Yanıtla #982 : 20 Ağustos 2013, 10:58:57 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Cenâb-ı Hakk’a, kulların en sevimlisi, takvâ ehli olup da kendisini gizleyenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)




16
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 9 Şevval 1434 - Rûmî: 03 Ağustos 1429

Kars'ın Selçuklular Tarafından Fethi (1064) • Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)


En Kıymetli Üç Şey

Hadis-i Şerif’te şöyle buyrulmuştur: “Sizin üzerinize öyle bir zaman gelecek ki o günde şu üç şeyden daha kıymetli hiçbir şey olmayacak. Bunlar: Helâl para, kendisiyle ünsiyet kurulabilen kardeş, kendisiyle amel olunan sünnet.” 


Yavuz Sultan Selim'in Kadem-i Şerifi İadesi

Abdülganî Nablûsî’nin (rh.), Şam, Mısır ve Hicaz seyâhatini anlattığı el-Hakîkatü ve’l-Mecâz kitâbının Mısır seyahati kısmında diyor ki:

“Sultan Kayıtbay camiine gittik. Camide Sultan Kayıtbay’ın  türbesi de vardır. Türlü hayır eserleri ile mamur bir yerdi. Sultanın büyük kubbeli türbesini ziyaret ettik.

Kabrin baş tarafında altun kaplı gümüşten kubbe içinde bir taş üzerinde Resûlullâh Efendimiz’in kadem-i şerîfleri (mübarek ayak izi) vardı. Kubbe etrafındaki yazılar da altın suyundan güzel bir hat ile yazılmış idi. Kubbenin kapısını açtılar; Kadem-i Şerîf’i teberrüken ziyaret edip öptük. Kuzey duvarı tarafında Sultan Kayıtbay’ın zevcesinin kabri olup onun da baş tarafında Hz. İbrahim’in kadem-i şerîfi vardı. Burada bize Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selîm’in gönderdiği bazı hatt-ı şerîfler gösterildi ve şöyle anlattılar:

Sultan Selîm Mısır’a girdiğinde bu kadem-i Resûlü teberrük için ziyâret etmiş. Sonra bu kadem-i şerîfin hayır ve bereketinden daha çok faydalanmak için İstanbul’a naklettirmiş. Lâkin bir gece rüyasında Sultan Kayıtbay’ı görmüş. Kayıtbay, Kadem-i Şerîf’i makamına iâde etmesini söylemiş ve:

‘Ben o kadem-i şerîfi Resûlullâh’ın izniyle Medine-i Münevvere’den almıştım,’ demiş. Sultan Selîm rüyasından uyanınca kadem-i şerîfin iâdesi için dört kıta i’lâm yazdırmış ve i’lâmlar buraya asılmış. Bugün bu i’lâmlar burada mevcuttur, biz gördük.

Kadem-i Şerîf’in İstanbul’a naklinde pek çok deve telef olmuş iken, geri getirirken sadece bir deve ile getirilmiştir. 



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Çocuğa Ezan Ve Kamet Okumak | İslam Tarihinden: Evtas Hâdisesi
« Yanıtla #983 : 20 Ağustos 2013, 11:04:22 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Bir kişi Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip “Yâ Resûlallâh! Bana bir şeyler öğret fakat kısa olsun” deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Namaza başladığın zaman en son namazınmış gibi kıl. Özür dileyeceğin söz söyleme. İnsanların elindekine tamah etme.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




17
Ağustos Cumartesi 2013

Hicrî: 10 Şevval 1434 - Rûmî: 04 Ağustos 1429

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)


Çocuğa Ezan Ve Kamet Okumak

Ana babanın çocukları üzerindeki vazifelerinden biri de, çocuk dünyaya geldiği zaman, sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okumaktır.

Çocuğun kulağına ezan ve kameti babası veya başka biri de okuyabilir.

“Hz. Fatıma’dan (r.anhâ) Hz. Hasan dünyaya geldiği zaman, Resûlullah (s.a.v) Hz. Hasan’ın kulağına ezan okudu.”

Çocuğun kulağına ezan ve kamet okunmasının bir başka hikmeti de şudur: Çocuk dünyaya geldiği zaman ilk duyduğu şey Allâhü Teâlâ’nın tevhidi (birliği) olmasıdır. Nitekim ruhunu teslim ettiği zaman da kelime-i tevhid (Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah) telkin edilir.

Çocuğun sağ kulağına İhlas sûresini okumak da müstehaptır.

“Resûlullah (s.a.v.) bir çocuk dünyaya geldiği zaman kulağına İhlâs suresini okudu.”

İmam-ı Gazâli (rh.) şöyle demiştir: Çocuğun dili dönmeye başladığında ona “Lâ ilâhe illAllah” kelime-i tevhidi telkin edilir. Böylece ilk konuşması kelime-i tevhid olmuş olur.


İslam Tarihinden: Evtas Hâdisesi

Huneyn harbi neticesinde esir düşen Benî Hevâzin kabîlesi İslâmiyet'i kabul ettiği için azat edilmişti. Düşman firarilerinden bazıları ise Evtas denilen vadide toplanmışlardı. Gönderilen bir İslâm müfrezesi tarafından esir edildiler. İçlerinde Benî Sa'd kabilesinden Hâris'in kızı Şeymâ da vardı. Şeymâ Fahr-i Âlem'in süt kızkardeşiydi. Resûl-i Ekrem Efendimiz onun esir düştüğünü haber alınca müteessir oldu, mübarek gözlerinden yaşlar aktı. Kendisine birçok lütuf ve ihsanda bulunduktan sonra kabîlesine gönderdi.

Savaşta firar eden Benî Sakîf kabîlesi de gidip Taif’e kapanmışlardı. İslâm ordusu tarafından Tâif şehri on sekiz gün kadar muhasara edildi. Fakat, o sırada fetih müyesser olmadı, muhasara kaldırıldı, bir sene sonra Tâif ahâlisi gelip İslâm ile şereflendiler.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Eyyûb Aleyhisselâm | Gıda Zehirlenmesine Dikkat
« Yanıtla #984 : 20 Ağustos 2013, 11:07:06 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız olarak verilir."
(Zümer Sûresi, âyet 10)




18
Ağustos Pazar 2013

Hicrî: 11 Şevval 1434 - Rûmî: 05 Ağustos 1429



Eyyûb Aleyhisselâm

Hazret-i Eyyûb, İshak aleyhisselâmın Iys adındaki oğlunun neslinden, Hazret-i Yûsuf ile aynı asırda yaşamış büyük bir peygamberdir. Birçok evladı ve Şam civarında çok malı vardı. Hak Teâlâ tarafından bir imtihan olmak üzere Eyûb aleyhisselam bütün malları elinden çıktı, çocukları öldü, kendisi de ağırca bir hastalığa tutuldu. Refikası hizmetine bakıyordu.

Eyyûb aleyhisselâm bütün belâlara sabretti. Nihayet, Allâhü Teâlâ kendisine şifâ verdi ve yeniden birçok mallar, çocuklar ihsan buyurdu.

Hz. Eyyûb doksan üç yaşında vefat etti. Allâhü Teâlâ kendisinden sonra Bişr adındaki oğluna da Şam’da peygamberlik verdi. Bu zâta Zülkifl (aleyhisselâm) denilmiştir.

Eyyûb aleyhisselâmın hastalığı, halkın kendisinden nefretine sebep olacak derecede değildi. Bazı tarihçilerin bu husustaki sözleri doğru değildir. Peygamberler aleyhimüsselam insanların kendilerinden nefretine sebeb olacak arızalardan korunmuşlardır.


Gıda Zehirlenmesine Dikkat

Gıda zehirlenmelerinin sebepleri arasında kimyevî maddeler, metaller, tarım ilaçları, deterjanlar, plastikler, parazitler ve bakteri, küf gibi mikroorganizmalar sayılabilir.

Gıdaları saklamaya uygun olmayan kaplarda bulundurmak zehirlenmeye sebep olur. Asitli gıdaların bakır veya içinde kurşun bulunan kaplarda saklanması veya kalaysız bakır kaplarda bekletilmesi ağır metal zehirlenmelerine sebep olur. Kalaysız bakır, boyalı plastik ve alüminyum kaplarda yiyecekler bekletilmemelidir.

Ziraat (tarım) ürünlerinde verimi arttırmak için kullanılan ilaçlar da zehirlenmeye sebep olabilir.

Temizliğe riâyet etmeden hazırlanan ve pişirilen yiyeceklerde üreyen bakteriler de gıda zehirlenmelerine sebep olur. 



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kulların Fiilleri
« Yanıtla #985 : 20 Ağustos 2013, 11:09:32 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“İki ahlâk vardır ki Allâhü Teâlâ onları(n sahibini) sever, ikisi de vardır ki Allâhü Teâlâ onlara buğzeder. Allâhü Teâlâ’nın sevdiği iki ahlâk cömertlik ve müsâmahakârlıktır. Buğzettikleri ise kötü ahlâk ve cimriliktir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)




19
Ağustos Pazartesi 2013

Hicrî: 12 Şevval 1434 - Rûmî: 06 Ağustos 1429

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)


Kulların Fiilleri

Bütün hâdiseler ve bilhassa insanlarin fiil ve hareketlerinin tamamı, Allâhü Teâlâ’nın kazâ ve kaderiyle, yaratması ve takdîriyle vücûda gelmektedir. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak Allâhü Teâlâ her fâili ve fiilini yaratıcıdır.” buyurmuştur.

Fiiller ef’âl-i ihtiyâriyye ve ef’âl-i ıztırâriyye yahut tabîiyye nâmıyla iki kısma ayrılır.

Ef’âl-i ihtiyâriyye: oturmak, kalkmak, yemek, içmek gibi kasd ve şuûrla meydana gelen fiillerdir.

Ef’âl-i ıztırâriyye de: Uyumak, uyanmak, hazmetmek, gibi kasıdsız ve şuûrsuz meydana gelen fiillerdir.

Bu iki kısım fiillerin tamamı, diğer hâdiseler gibi Hak Teâlâ Hazretlerinin kazâ ve kaderiyle, irâde ve yaratmasıyla vücûd bulmaktadır.

İnsanlar ef’âl-i ihtiyâriyyeleriyle işlediklerine göre sevap ve azaba müstehak olurlar. Hak Teâlâ Hazretleri bu ihtiyârî fiilleri insanların irâde ve tercihlerine uygun irâde edip yaratır. Âdet-i ilâhiyye li-hikmetin böyle cârîdir. Binâenaleyh herkesin bu kısım fiillerinde kendi ihtiyâr ve irâdesi asıl olduğundan bu bâbda cebr ve ikrâh (zorlama) mevcûd değildir.

İşte Cenâb-ı Allâh kullarının ef’âl-i ihtiyâriyyesini dâimâ onların kendi tercih ve isteklerine uygun olarak yarattığı; meselâ: Hayrı tercih edenler hakkında hayrı, şerri tercih edenler hakkında da şerri yarattığı için bu fiiller kullara nispet olunur ve herkesin fiillerinde kendi irâdesi asıl olmuş olur.

Binaenaleyh küfür ve ma’siyeti tercîh edenler kendi irâde ve kudretlerini sûistimâl etmiş, kötüye kullanmış, irâde ve kudret-i ilâhiyyenin o şekilde tecellîsine, meydana gelmesine sebebiyet vermiş olacaklarından bilâhare ma’rûz kalacakları zarardan dolayı Allâh’ın takdîrine bahane bulmaya hakları olamaz.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Beş, şey ibadettir: Az yemek, mescitlerde oturmak, Ka’beye bakmak, Mushafı Şerîf’e(Kur’ân-ı Kerîm’e) bakmak ve âlimin yüzüne bakmak.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)




20
Ağustos Salı 2013

Hicrî: 13 Şevval 1434 - Rûmî: 07 Ağustos 1429

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)


En Temiz Kazanç

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“En temiz kazanç şu vasıftaki tüccârların kazancıdır. O tüccârlar ki:

• Konuştukları zaman yalan söylemezler,
• Emânet verilince hıyânet etmezler,
• Vaad ettikleri zaman dönmezler,
• Satın alırken (malı) kötülemezler,
• Satarken ısrar etmezler,
• Borçlarını geciktirmezler,
• Alacaklılarına da zorluk çıkarmazlar.”


Resûl-i Ekrem'in Pek Yüksek Akıl Ve Zekâsı

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübarek akıl ve zekâsı her türlü tasavvurların üstündedir. Onun pek yüksek aklı, zekâsı yanında en büyük dâhîlerin, akılları, dehâları pek sönük kalır, onun muazzam hayâtı buna pek güzel şahittir. Arabistan’ın peygamberimizden evvelki haliyle sonraki hâlini düşünmek yeter.

Rabbimizin o büyük, o son peygamberi kadar insanları, ruhî hallerini anlamış, âlemin siyâsetini güzelce idare etmiş, insanların irşada, ıslâha muvaffak olmuş, bu hususlarda icap eden esasları hazırlamış bir akıl ve hikmet sahibi gösterilemez.


MUTFAĞIMIZ: Kazandibi (5-6 kişilik)

Malzemeler: 1 kg süt. 3 çay bardağı şeker. 2 çorba kaşığı un. 1 çay bardağı nişasta (mısır). 1 Kaşık gülsuyu

Karamel yapılışı: Baklava tepsisi veya tava tereyağı ile yağlanır, şeker konur, ateşte pembeleştirdikten sonra soğumaya bırakılır.

Muhallebinin yapılışı: Bir tencerede süt kaynatılır. İçerisine şeker, gülsuyu ilave edilir biraz kaynatılır ve ayrı bir kapta soğuk su ile eritilen un ve nişasta çırpma teli ile karıştırarak ilave edilir. Kıvama gelinceye kadar karıştırılarak kaynatılır. Soğumuş olan karamelin üzerine dökülür ve spatula ile yayılıp soğumaya bırakılır.

Soğuyan kazandibi dilimlenip altı üstüne gelecek şekilde tabaklara konulur.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmanın Şubelerinden: Sabır
« Yanıtla #987 : 21 Ağustos 2013, 10:36:24 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

“Kişinin yediği en temiz (en helâl) şey (alın teri, el emeği ile elde ettiği) kazancıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)




21
Ağustos Çarşamba 2013

Hicrî: 14 Şevval 1434 - Rûmî: 08 Ağustos 1429

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)


İmanın Şubelerinden: Sabır

Sabır, acıya katlanmak, onu geçirmek için sebat ve mukavemet etmektir ki her ferahın, her muvaffakıyetin anahtarıdır. Darlığın, sıkıntının geçmesi için Allâh’ın yardımını kazandıracak sebeplerin birincisidir.

Günahlara sabır, nefsin günah olan arzularına, isteklerine mukavemet etmektir. Musîbetlere sabır, başa gelen belâ ve kederlere tahammül etmektir.

Sabırsız kimseler her zaman darlık içindedir. Genişlik zamanında eldeki nimetin de kadrini bilmezler, gözleri daima başkasındadır. Az bir yokluk görünce tahammül edemez, hemen mahvolurlar. Halbuki dünyada değişmiyen hiçbir şey yoktur. Öyle ise bir darlığa düşen, kalbini Allâh’a bağlayarak bunun da biiznillâh geçeceğine iman eder ve Allâh’ın yardımını, ihsân edeceği ferah gününü samimiyetle ve iman içinde beklerse neticede kurtuluşa erer.

Sabra alışarak nefsi güzelleştirmenin en iyi çaresi oruçtur. Hadîs-i şerîfde: “Oruç sabrın yarısıdır” buyurulmuştur. Oruç insanı sabra alıştırır, tiryakilikleri; zararlı alışkanlıkları tedavi eder.

Hz. Ali (r.a.): “Sabrın imandaki ehemmiyeti cesetteki baş gibidir. Sabır gittiğinde iman da gider.” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) İbn-i Abbâs’a şöyle buyurdular:
“…Muhakkak kalem, olacakları yazmakla kurumuştur. Eğer mahlukatın hepsi birden Allâh’ın sana takdîr etmediği bir menfaati sana kazandırmak isteseler ona asla güç yetiremezler. Allâh’ın takdîr etmediği bir fenalığı sana ulaştırmak isteseler buna da asla güç yetiremezler.
Dâimâ yakîn (hakiki iman) içinde Allâh’a şükrederek amel işle. İyi bil ki hoşuna gitmeyen şeylere sabretmekle çok hayırlara nâil olursun. Muhakkak muvaffakiyet sabır iledir.
Muhakkak her sıkıntının bir kurtuluşu da vardır. Muhakkak her güçlüğün bir kolaylığı vardır.



Beyt:

Sabırdır ukde-güşâ-yi her kâr
Erişir sabr ile subha şeb-i târ. (Nâbî)

Dâimâ müşkilleri çözen sabırdır. Karanlık gecelerde sabaha erdiren sabırdır.






Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberlerden (A.S.) Sonra En Faziletli Zat: Hz. Ebû Bekir (r.a.)
« Yanıtla #988 : 22 Ağustos 2013, 10:21:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

Ebû’d-Derdâ (r.a.) anlatıyor: ‘Hz. Ebû Bekir’in önünden yürürken Peygamber Efendimiz (s.a.v.) beni gördü ve şöyle buyurdular: “Senden daha hayırlı olan bir kişinin önünden yürüme. Zira Ebû Bekir güneşin üzerine doğup battığı herkesten daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau'z-Zevâid)




22
Ağustos Perşembe 2013

Hicrî: 15 Şevval 1434 - Rûmî: 09 Ağustos 1429

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)


Peygamberlerden (A.S.) Sonra En Faziletli Zat: Hz. Ebû Bekir (r.a.)

Hz. Ömer (r.a.) buyurdu ki:
“İnsanlar içinde Allâhü Teâlâ’yı en iyi bilen ve ondan en çok korkan Ebû Bekir’dir.”
“Ebû Bekir bizim efendimiz, en hayırlımız ve Resûlullâh (s.a.v.) tarafından en çok sevilenimizdir.”

Hz. Ömer (r.a.) bir gün minbere çıkıp şöyle buyurdu: Dikkat ediniz! Bu ümmetin peygamberinden sonra en faziletli olanı Ebû Bekir’dir. Kim bundan başka bir şey söylerse o iftiracıdır. Ona, iftira edene verilen ceza vardır.

Hz. Ali (r.a.) buyurdu ki: Resûlullâh’tan (s.a.v.) sonra insanların en faziletlisi Ebû Bekir ve Ömer’dir. Bir mü’minin kalbinde benim sevgimle Ebû Bekir ve Ömer’e düşmanlık birleşmez.

Rebi’ b. Enes (r.a.) buyurdu ki: Peygamberlerin Ashâbına baktık da Ebû Bekir es-Sıddîk gibi bir ashab göremedik.

Ebû Husayn (r.a.) buyurdu ki: Hz. Âdem’in (a.s.) neslinden, nebi ve resûllerden sonra Hz. Ebû Bekir’den daha faziletli bir kişi dünyaya gelmedi.

Tâbiînden Şa’bî (rh.) buyurdu ki: Allâhü Teâlâ Ebû Bekir’e (r.a.), başka hiç kimseye vermediği dört hususiyeti ihsan etmiştir:
Onu sıddîk diye isimlendirdi. Başka hiç kimseyi sıddîk diye isimlendirmedi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mağarada arkadaşı oldu; hicrette yoldaşı oldu; Resûlullâh (s.a.v.) ona namaz kıldırmasını emretti, Müslümanlar da şahit oldular.

İbnü’l-Müseyyeb (rh.) buyurdu ki: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanında Ebû Bekir vezir yerindeydi. Bütün işlerinde onunla istişare ederdi. İslâmda ikinci idi, mağarada yanındaki ikinci kişiydi; Bedir günü çadırında ikinciydi, kabirde ikinciydi; Resûlullâh (s.a.v.) hiç kimseyi ona takdim etmedi; ondan öne geçirmedi.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Semih, Kız: Semîha



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sıddîk-ı Ekber (r.a.) Buyurdular Ki | Beyit
« Yanıtla #989 : 23 Ağustos 2013, 11:12:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"İnsanların en hayırlısı, Kur’ân-ı Kerîm’i en çok ve en güzel okuyan, en takvalı olan, insanlara ma’rufu en çok emredip münkerden en çok nehyeden ve sıla-i rahimde en çok bulunan kimsedir."
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)




23
Ağustos Cuma 2013

Hicrî: 16 Şevval 1434 - Rûmî: 10 Ağustos 1429

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)


Sıddîk-ı Ekber (r.a.) Buyurdular Ki

Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’e (r.anhüm) ‘Resûlullâh’tan (s.a.v.)  sonra insanların en hayırlısı olan zat!’ diye hitap edince Hz. Ebû Bekir (r.a.) “Sen böyle diyorsun ama ben Resûlullâh’ın (s.a.v.) ‘Güneş Ömer’den daha hayırlı birinin üzerine doğmadı.’ buyurduğunu işittim.”

Hz. Ebû Bekir (r.a.) buyurdular: (Karada ve denizde fesat zuhura geldi) meâlindeki Rum sûresinin 41. âyetinde geçen karadan maksad lisan, denizden maksad ise kalbtir. Lisan bozulduğu zaman insanlar ağlar, kalb bozulduğu zaman da melekler ağlar.

“Zulmetler beştir, kandilleri de beştir:

Dünya sevgisi zulmettir, kandili takvadır;

Günah zulmettir, kandili tevbedir;

Kabir zulmettir, kandili ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlüllah’ demektir;

Âhiret zulmettir, kandili sâlih ameldir;

Sırat zulmettir, kandili yakîn(kâmil iman)dır.”


“İblis önünde, nefis sağında, hevâ ve heves solunda, dünya arkanda, âzâların etrafında, Cebbâr olan Allâhü Teâlâ’nın kudreti de -mekândan münezzeh olarak- üzerindedir. İblis aleyhilla’ne seni dinini terk etmeye çağırır, nefis isyana çağırır, heva şehvete çağırır, dünya kendini âhiret üzerine tercih etmeye çağırır, âzâlar günah işlemeye çağırır, Cebbâr olan Allâhü Teâlâ da cennete ve mağfirete çağırır. Muhakkak âyet-i kerîmede ‘Allâhü Teâlâ cennete ve mağfirete çağırıyor.’ buyrulmuştur.

Kim iblise uyarsa dini gider, kim nefse uyarsa ruhu gider, kim hevasına uyarsa aklı gider, kim dünyaya uyarsa âhireti gider, kim azalara uyarsa cenneti kaybeder, kim de Allâhü Teâlâ’ya uyarsa günahları gider, bağışlanır.”

Beyit:
Etıbbânın budur pend ü kelâmı,
Sakın ifrât ile yîme taâmı. (Firdevsî-i Rûhî)

Doktorların tavsiyesi budur ki; Sakın yemeği çok yemeyiniz.