Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063702 defa)

0 Üye ve 202 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kur'ân-ı Kerîm Hatmi
« Yanıtla #945 : 22 Temmuz 2013, 01:47:30 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâhü Teâlâ’nın kitabından bir âyet dinlerse onun için kat kat sevab yazılır. Kim de onu okursa kıyâmet günü onun için nûr olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




10
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 2 Ramazan 1434 - Rûmî: 27 Haziran 1429

İstanbul Zelzelesi (1894)


Kur'ân-ı Kerîm Hatmi

Allâhü Teâlâ tarafından Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) bir mucize olarak indirilen Kur’ân-ı Kerîm’i başından sonuna kadar okumaya hatim denir. Kur'ân-ı Kerîm’i hatmetmek sünnettir.

Cebrâil (a.s.) her yıl Ramazan ayında, her gece gelir, Ramazan ayının sonuna kadar Kur’ân-ı Kerîm’i Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) mukabele eder; yani Cebrail (a.s.) okur, Peygamberimiz dinler; Peygamberimiz okur, Cebrail (a.s.) dinlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyadan âhirete irtihal buyurdukları sene, bu mukabele iki kere yapılmıştı. 

İmâm-ı Âzam (rh.) “Bir kimse senede iki defa Kur'ân-ı Kerîm’i hatmederse hakkını vermiş olur.” buyurdular.

Kur’ân-ı Kerîm’i hatmederken, Vedduhâ Sûresi’nin sonunda “Allâhü Ekber, Lâ ilâhe illâllâhü vallâhü ekber” diyerek tekbîr getirmeye başlamak ve sonuna kadar her sûrenin sonunda da tekbîri tekrarlamak sünnettir.

İhlâs Sûresi üç kere tekrarlandıktan sonra Felâk ve Nas Sûreleri okunur.

Hatimden sonra hemen diğer hatme başlamak da sünnettir. Übey bin Ka’b (r.a.) “Peygamberimiz Kul eûzü bi Rabbinnâs sûresini okuyunca, Fâtiha’dan başlar ve Bakara Sûresi’nin ‘Ve ülâike hümü’l-müflihûn’ âyetine kadar ilk beş âyetini okuduktan sonra hatim duâsını yapardı.” buyurmuştur.

Bir kimse “Yâ Resûlallâh! Hangi amel Allâh’a daha sevimlidir?” diye sormuştu. Peygamberimiz “Konup göçenin ameli!” buyurdu. “Konup göçen ne demektir?” diye sordu. Peygamberimiz “Kur'ân’ı Kerîm-i hatmedip bitirdikten sonra tekrar başlayandır.” buyurdu.

Hatimden sonra duâ etmek de sünnettir. Peygamber Efendimiz “Kur'ân'ı hatmeden kimsenin duâsı kabul olunur.” buyurmuştur.

Enes b. Mâlik (r.a.) Kur’ân'ı hatmettiği zaman ailesini (ve dostlarını) toplar, ziyâfet verir ve duâ ederdi.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Oruç
« Yanıtla #946 : 22 Temmuz 2013, 01:48:15 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim oruçlu olduğunu unutarak bir şey yer veya içerse orucunu tamamlasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)




11
Temmuz Perşembe 2013

Hicrî: 3 Ramazan 1434 - Rûmî: 28 Haziran 1429

Mısır'ın İngiltere Tarafından İşgali (1882)


Oruç

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

• “Hadîs-i Kudsî’de Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: ‘Âdemoğlunun işlediği her hayır ve ibâdet kendisi içindir, yalnız oruç hariç. Çünkü o, sırf benim içindir ve onun mükâfatını da ancak ben veririm.”
• Oruç (dünyada günahlara, âhirette de cehenneme karşı) bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu günde fena söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Şayed kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyen olursa “Ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin. Allâh’a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, Allâh katında misk kokusundan daha hoştur.

Oruç sadece yemek, içmek ve orucu bozan şeyleri terk etmekten ibâret değildir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.);

“Nice oruçlular vardır ki ona orucundan kalan sadece açlığı ve susuzluğudur.” buyurmuşlardır.

Muhakkak her âzânın oruçta bir hissesi vardır. Bütün âzâları, Allâh’ın hoş görmediği amellerden sakındırmak lâzımdır.

Gözün orucu, onu harama bakmaktan korumaktır. “(Harama) bakmak İblis’in zehirli oklarından bir oktur. Kim gözünü harama bakmaktan meneder, tutarsa Allâh onun kalbine lezzetini hissedeceği îman verir.” buyurulmuştur.

Dilin orucu onu faydasız sözden menetmek, tutmak, sadece faydalı yerde kullanmaktır.

Kulağın orucu onu gıybet gibi Allâh’ın haram kıldıklarını dinlemekten tutmaktır. Zira dinleyen, günahda söyleyene ortaktır. Elin orucu haramı tutmamak, ayağın orucu harama gitmemektir. Hâsılı bütün bedeni dînin hoş görmediği şeylerden uzak tutmak lâzımdır.

Oruçtan maksad nefsin şehvetini kırmaktır. Böyle olunca oruçlunun iftarda ve sahurda aşırı yemesi, diğer zamanlarda iki defada yediğini bir defada yemesi doğru olmaz. Oruçlu gündüz işinin ağırlığına göre işine ve ibâdetine yetecek, kuvvet verecek kadar yemelidir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Gece Namazının Fazîleti
« Yanıtla #947 : 22 Temmuz 2013, 01:49:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kulun gecenin son üçte birinde kıldığı iki rek’ât (da olsa) namaz, bütün varlığı ile dünyadan ve dünyadakilerden hayırlıdır. Eğer ümmetime ağır geleceğinden korkmasaydım, bu iki rek’ât namazı onlara vacib kılardım.”
(Hadîs-i Şerîf; İbn-i Mübârek, ez-Zühd ve'r-Rekâik)




12
Temmuz Cuma 2013

Hicrî: 4 Ramazan 1434 - Rûmî: 29 Haziran 1429

Eğriboz Adası'nın Fethi (1470) • Varto Zelzelesi (1966)


Gece Namazının Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz gece namazıdır.”

“Kişi gece uyanıp hanımını da uyandırsa ve iki rek’at namaz kılsalar; Allâh'ı çok zikreden erkeklerden ve çok zikreden hanımlardan yazılırlar.”

“Kim gece namazını kılar ve namazında ihlâslı olursa Allâhü Teâlâ ona dokuz şey ikrâm eder ki beşi dünyâda, dördü âhirettedir:

Dünyâ âfetlerinden muhâfaza eder ve “… Onların yüzlerindeki sima secdelerinin eseridir...” meâlindeki (Fetih Sûresi, âyet 29) âyet-i celîlesinin sırrını o kimsede zuhûr ettirir, onu sâlih kullarının kalblerine sevdirir, onu bütün insanlara sevdirir, lisânını hikmetle konuşturur, kıyâmet günü kabrinden yüzü ak ve nûrlu çıkarır, ona hesâbı kolaylaştırır, sırât üzerinden şimşek gibi geçirir, kitâbını sağından verir.”

“Sizden biriniz (gece) uyuyunca şeytan onun boynuna üç düğüm düğümler. Her düğüm (yerine) “Senin için uzun bir gece vardır, rahat uyu” diye(rek eliyle) vurur.

O kimse uyanıp Allâh’ı zikrederse, bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz da kılarsa, şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Artık o teheccüd sahibi düğümü çözülmüş, gönlü hoş ve neşeli bir halde sabaha girer. Fakat zikretmez ve abdest alıp namaz kılmazsa gönlü kirli ve uyuşuk bir halde sabaha girer.”

“Gece ibâdetine devâm ediniz. Zira o sizden önceki sâlih kişilerin âdetidir ve Rabbinize yaklaşmağa, günahların silinmesine, günah işlemekten uzak kalmağa sebeptir.” buyuruldu.

Gece namazı, günâhlara keffârettir ve sâlihlerin âdetidir. Dilden ve diğer bütün bedenden fenâlığı çıkarır.

Gece namazının en fazîletlisi vakti, uyuduktan sonra kalkarak gecenin son üçte birinde kılınandır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Oruç Hakkında Bazı Meseleler
« Yanıtla #948 : 22 Temmuz 2013, 01:49:45 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Size bereket ayı olan Ramazan ayı geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine iftihâr eder...”
(Hadîs-i Şerîf, et-Tergîb ve’t-Terhîb)




13
Temmuz Cumartesi 2013

Hicrî: 5 Ramazan 1434 - Rûmî: 30 Haziran 1429

Hz. Aişe'nin (r.anha) Vefatı (678) • Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Tebriz'i Fethi (1534)


Oruç Hakkında Bazı Meseleler

Yolculuk veya hastalık özrü ile Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmamış olan kimse, bunları kazaya müsait bir vakit bulmadan vefat etse üzerine kaza etmesi ve fidye vermesi lâzım gelmez. Şu kadar var ki fidye verilmesini vasiyet etmişse malının üçte birinden verilmesi icap eder.

Yolculuk veya hastalık sebebiyle Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmamış olan kimse, bunu tamamen veya kısmen kaza edebilecek bir müddet bulmuş olduğu halde kaza etmeden vefat edecek olsa -eğer malı var ise- kazası icap eden her gün için bir fidye verilmesini vasiyet etmesi lâzım gelir. Bu fidye, malının üçte birinden fakirlere verilir.

Fidye, fakir bir kimsenin sabahlı ve akşamlı bir günlük yiyeceğidir ki, bir sadaka-i fıtra (fitreye) denktir.

Ramazan-ı Şerîf orucunu makbul bir özrü olmadığı halde tutmayan kimse üzerine de -malı var ise- ölünce fidye verilmesini vasiyet etmesi icab eder. İsterse kaza edecek vakit bulamamış olsun. Vasiyet bulunmadığı takdirde fidyeyi vârislerinin vermeleri lâzım gelmez. İsterlerse kendi mallarından bir teberru olarak verebilirler. Vârisler veya başkaları ölü namına orucu kaza edemezler. Bu gibi bedenî ibadetlerde vekâlet yoktur. Şu kadar var ki, kendileri için tuttukları oruçların sevabını ölüye bağışlayabilirler.

İmam Şâfiî’ye göre böyle bir kimsenin terikesi (öldükten sonra bıraktığı şeyleri)nin tamamından -vasiyet etmiş olsun olmasın- kazaya kalmış oruçlarının fidyesi verilir. Böyle bir kimse namına velisi oruç tutabilir.

Tutulmayan oruçlardan dolayı fidye verilmesi, Ramazan-ı Şerîf orucuyla bunun kazasına ve nezir oruçlarına mahsustur. Yemin ve katil keffaretleri için lâzım gelen oruçları tutmaktan âciz kalan kimsenin daha hayatta iken fidye vermesi caiz değildir. Fakat bunun için vasiyet etmesi caizdir.

Çocuklar için oruç, namaz gibidir. Binaenaleyh on yaşında bulunan bir çocuğa oruç tutması emrolunur. Maamafih tutmazsa kazası lâzım gelmez. Çocuğun oruca gücü yetmelidir. Oruçtan zarar görecek bir çocuğa “Oruç tut” diye emredilmez.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Oruçlara Ait Niyetler
« Yanıtla #949 : 22 Temmuz 2013, 01:50:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir; ancak oruç hâriç. Zira o benim içindir ve mükâfâtını ancak ben veririm.”
(Hadîs-i Kudsî, Sahîh-i Buhârî)




14
Temmuz Pazar 2013

Hicrî: 6 Ramazan 1434 - Rûmî: 01 Temmuz 1429

İkinci Viyana Kuşatması (1683) • Fransız İhtilâli (1789)


Oruçlara Ait Niyetler

Herhangi bir oruca kalben niyet kâfidir. Oruç için sahura kalkılması da bir niyet demektir.

Edâ edilen Ramazan-ı Şerif ve muayyen nezir ve nafile oruçlar için niyetin vakti, güneşin batmasından, yani gecenin başlamasından istiva (kaba kuşluk) zamanına kadar devam eder. Bu müddet içinde niyet edilebilir. Fakat güneş batmadan evvel veya tam istiva zamanında ve ondan sonra akşama kadar hiçbir oruca niyet edilemez. Bu hususta mukim ile müsafir(yolcu), sıhhatli ile hasta arasında fark yoktur.

Maamafih istiva zamanına kadar böyle niyet edilebilmesi, ikinci fecirden itibaren yiyip içmek gibi oruca mâni bir şey bulunmadığı takdirdedir. Böyle bir şey bilerek veya hata ile olursa artık niyet caiz olmaz.

(Şafiîlere göre ise (Ramazan ayında) farz oruca sabah namazı vaktine kadar niyet etmiş olmalıdır. Nafile oruç için ise güneş batmadan evvele kadar niyet edilebilir. Yeter ki sabahtan beri orucu bozan bir şey bulunmamış olsun. Çünkü nafile için takdir edilmiş bir zaman yoktur.)

Ramazan-ı şerîf, muayyen nezir ve nafile oruc için her hangi bir niyet kâfidir. Meselâ: “Yarınki günün orucunu tutmaya veya, yarın oruç tutmaya, yahut yarınki gün nafile oruç tutmaya” diye niyet yapılabilir. Maamafih bunlar için geceleyin niyet yapılması ve bu oruçların tayin edilmesi, meselâ: “Yarınki Ramazan-ı Şerîf orucunu tutmaya niyet ettim.” denilmesi efdaldir.

Ramazan-ı şerîfin her günü için ayrıca bir niyet lâzımdır. İftar duâsında da niyet bulunmaktadır. İftarda, “Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü” duâsını okuyan niyet etmiş olur. Bu duânın tercümesi: “Yâ ilâhi, ancak senin rızan için oruç tuttum, sana iman ettim, ancak sana tevekkül ettim, senin rızanla orucumu açtım, yarının orucuna da niyet ettim.”

Bütün kaza, keffaret ve mutlak nezir oruçları için niyyetin geceleyin veya ikinci fecrin tam ilk cüz'ünde (sabah namazı vaktinin başlangıcında) yapılması şarttır. Ve bunları niyyette tayin etmek (belirtmek) de lâzımdır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İlmihal:Namazın Şartlarından: İstikbâl-i Kıble
« Yanıtla #950 : 22 Temmuz 2013, 01:50:58 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Oruç, cehennemden (ve bütün fenâlıklara karşı) bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu vakit cahillik edip kötü söz söylemesin. Şâyet birisi kendisiyle itişir veya kendisine çirkin kelimeler kullanırsa (ona); ben oruçluyum, desin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)




15
Temmuz Pazartesi 2013

Hicrî: 7 Ramazan 1434 - Rûmî: 02 Temmuz 1429

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)


İlmihal:Namazın Şartlarından: İstikbâl-i Kıble

Namazlarda Kâbe-i Muazzama’ya dönmek de bir şarttır. Fakat Kâbe-i Muazzama’yı göremiyen kimselerin tam kabeye yönelerek namaz kılmaları farz değildir. Kâbe cihetine dönmeleri farzdır. Bu kifayet eder.
Mescidlerin, camilerin mihrabları Kâbe cihetini göstermektedir.

Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth Şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.

Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.

Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir: O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneş gören pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir.

Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Güneşin tam Kâbe’nin üzerine geldiği, 28 Mayıs ve 16 Temmuz günleri, Dünya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Sünnetine Uymak
« Yanıtla #951 : 22 Temmuz 2013, 01:51:29 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halifelerin sünnetlerine sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)




16
Temmuz Salı 2013

Hicrî: 8 Ramazan 1434 - Rûmî: 03 Temmuz 1429

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Sünnetine Uymak

Allâhü Teâlâ “(Habîbim Ahmed) de ki, ‘Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün. Allah Gafûr (çok bağışlayan)’dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 31) buyurmuştur.

Bundan anlaşılıyor ki Allâhü Teâlâ’yı sevmek ve rızâsına kavuşmak ancak Resûlullâh Efendimiz'e uymak ve emirlerine itaat etmekle olur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ey benim Ashâbım ve ümmetim! Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halîfelerin sünnetlerine yapışınız. Benden ve ashabımdan sonra ibadettir diye icad olunan şeylerden sakınınız. Sonradan ihdâs olunan şeyler bid'attır. Ve her bid'at dalâlettir, sapıklıktır. Ve her dalâlet (e sapan) cehennemdedir.”

“Kim benim sünnetime sarılır, (amel ederse) kıyâmet gününde Kur’ân ile beraber gelir.
Kim de Kur’ân-ı Kerîm ve sünnetimle amel etmezse, dünyada ve âhirette helâk ve hüsrandadır.
Ümmetim Allâhü Teâlâ tarafından benim kelâmımı ve emrimi alıp amel etmek ve sünnetime tâbi olmakla emrolundular. Ve kim de benim sünnetime razı olursa Kur’ân-ı Kerîm’e razı olmuştur.”

“Kim bana tâbi olup uyarsa o bendendir, kim de sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”

“Allâhü Teâlâ, kulunu benim sünnetime sarılıp amel etmesi sebebiyle cennete girdirir.”

“Ümmetimin fesâda uğradığı zaman sünnetim ile amel eden kimseye yüz şehit sevâbı vardır.”

“Benim sünnetimi ihyâ (amel) eden, beni sevmiştir. Beni seven, cennette benimle beraberdir.”



İsimlerimiz: Erkek: Ramazân, Kız: Reyhan



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Günahları Affettiren Ameller
« Yanıtla #952 : 22 Temmuz 2013, 01:52:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâhü Teâlâ’nın kelâmı (Kur’ân) dan bir harf okursa ona her harfine bir hasene (ecir, mükâfat) vardır. Her hasene için de on misli (sevap) vardır. Ama şunu bilin ki ben size ‘elif lâm mîm’ bir harftir, demiyorum. Ve lâkin elif bir harftir, lam bir harftir, mim bir harftir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




17
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 9 Ramazan 1434 - Rûmî: 04 Temmuz 1429

Abdülkadir Geylani'nin (k.s.) Vefatı (1166)


Günahları Affettiren Ameller

Hz. Osman (r.a.) güzelce abdest aldı, sonra şöyle buyurdu:

“Resûlullâh (s.a.v.)’dan işittim, bir kimse böylece abdest alsa, sonra mescide gelse, iki rek’at namaz kılıp sonra otursa geçen günahları mağfiret olunur.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her kim Ramazân-ı şerîfde inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak oruç tutarsa geçmiş günahları mağfiret olunur.”

“Her kim Ramazân-ı şerîfde inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak namaza kalkarsa geçmiş günahları mağfiret olunur.”

Ubâde bin Sâmit (r.a.):

“Yâ Resûlallâh, bize kadir gecesinden haber veriniz.” deyince şöyle buyurdular:

“O Ramazân-ı şerîfdedir. Siz son onunda ve tek gecelerde arayınız: yirmi bir, yirmi üç, yirmi beş, yirmi yedi ve yirmi dokuzuncu gecelerde. Her kim inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak o (Kadir) gece(sin)de namaza kalkarsa geçmiş ve gelecek günahları mağfiret olunur.

“Her kim inanarak ve sevabını Allâh’dan umarak iki rek’at duha namazı kılarsa, Allâh ona iki yüz hasene yazar, iki yüz günahını siler, iki yüz derece yükseltir, -kul hakkı hariç- geçmiş gelecek bütün günahlarını affeder.”

“Sırf Allâh rızâsı için hacca gelen kimsenin geçmiş, gelecek günahları mağfiret olunur ve kime duâ etse şefaati kabûl olunur.”

Sağlığımız İçin Tabîi; Naturel Gıdalar

Sanayi bölgelerinden uzak havası, suyu ve toprağı insan sağlığına zarar veren şeylerden korunan ve sürekli kontrol edilen arazilerde sûnî gübre, ilaç vb. kullanılmadan üretilen mahsuller tercih edilmelidir.

Kimyevî gübre ve ilaç kullanılan tarla mahsullerini mümkün olduğu kadar almamalıdır. 



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
En Cömert Kim?
« Yanıtla #953 : 22 Temmuz 2013, 01:52:56 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allah güzeldir (her türlü noksanlıklardan münezzehtir) ve ancak temiz ve helâl olanı kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




18
Temmuz Perşembe 2013

Hicrî: 10 Ramazan 1434 - Rûmî: 05 Temmuz 1429

Misak-ı Millî'nin TBMM'de Kabulü (1920)


En Cömert Kim?

Resûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki;
“Size en cömert olanı haber vereyim mi?”

Ashâb-ı kirâm:
“Evet, Yâ ResûlAllah” dediler.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:
"Cömerdlerin en cömerdi Allâhü Teâlâ’dır.
Ben ise Âdemoğlunun en cömerdiyim.
Benden sonra insanların en cömerdi ise, öğrendiği ilmi yayan kimsedir.
İşte bu kimse kıyâmet günü tek başına bir ümmet olarak ba’s olunur (diriltilir).
Bir başka cömert de Allah yolunda şehid oluncaya kadar nefsini cömertçe harcayan kimsedir."



Sadakanın Kabul Olmasının Şartları

1- Sadaka helâl olan ve şüpheli olmayan maldan verilmelidir. Çünkü Allâhü Teâlâ temizdir, temiz olmayanı kabul etmez. Hadîs-i Şerîf’de: “Kim haram malı toplayıp da ondan sadaka verirse hiç ecir alamadığı gibi vebâli de üzerine olur.” buyurulmuşdur.
2- Malının en iyisinden olmalıdır.
3- Kişi sıhhatte olup yaşamak ümidini beslerken ve fakirlikten korkmadığı vakitte olmalı,
4- En muhtaç ve lâyık olana vermeli,
5- Söylememeli,
6- Başa kakmamalı, eza etmemeli,
7- Maksadı sırf Allah rızası olmalı,
8- Verdiği çok olsa da onu az ve ehemmiyetsiz görmeli,
9- En sevdiği malından olmalı,
10- Sadakayı sâdık bir niyet ve gönül hoşluğu ile vermelidir. Verdiği ne kadar çok ve büyük olsa da onu az görmelidir. Zira dünyânın tamamı azdır ve hakîrdir.
11- Fakire verirken -evine götürüvermek gibi- onu en ziyade memnun edecek şekilde vermelidir.


İsimlerimiz: Erkek: İdris, Kız: İclâl



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tevbe'nin Kabulü
« Yanıtla #954 : 22 Temmuz 2013, 01:53:26 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ramazan-ı şerîf ayında nafakayı (çoluk çocuğunuz için yapılan harcamaları) çoğaltınız. Çünkü bu aydaki nafaka, Allah yolunda harcanan nafaka gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)




19
Temmuz Cuma 2013

Hicrî: 11 Ramazan 1434 - Rûmî: 06 Temmuz 1429

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)


Tevbe'nin Kabulü

Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
“Bir kimse günah işlese, günâhını itiraf edip Cenâb-ı Hakk’a:
İlâhî! Beni bağışla! dese Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:
Ey meleklerim! Ben size nefis vermediğim için ibâdet ettikten sonra günâh işleyerek bana karşı âsî olmadınız. Sizin bana itâat etmenizde şaşılacak bir şey yoktur.
Amma insanları topraktan yarattım. Onlara nefis gibi bir düşman verdim. Sağ yanlarında dünyâ mihneti, sol yanlarında çocuklarının ve eşlerinin düşüncesi vardır.
Şeytan da onları azdırmak ve Cehenneme koymak için gayret sarf eder. Âdemoğulları benden ihsan, iyilik ve rahmet isterler. Hal budur ki, onlar bunca günah işlediler. Benim rahmetim onların günahından çoktur.
Ey benim meleklerim! Siz şâhit olun! Ben o kimseyi bağışladım. Çünkü onu ben yarattım ve onun benden başka Rabb’i yoktur.
Ben merhamet edenlerin en merhametlisiyim.



Mutfağımız: Hoşaf

Hoşaflar hangi meyve ile yapılmış olursa olsun çok faydalıdır. Yaz aylarında artan su ihtiyacı hoşaf gibi içecekler ile karşılanırsa aynı zamanda bol vitamin ve mineral de alınmış olur.
Hoşaflar çok kere yemekte veya yemekten sonra içilir. Yemek esnasında çiğnemeyi kolaylaştırır, yemek sonrasında da hazımsızlığa iyi gelir.
Hoşafda bol miktarda posa bulunduğu için şişkinlik gibi sıkıntılara da iyi gelir, bağırsakların çalışmasını düzenler.
En çok hoşafı yapılan meyveler üzüm, armut, ayva, elma, kayısı, şeftali, vişne ve kirazdır.
Şeker ile ayrıca tatlandırılmadığı zaman tabiî şeker; meyve şekeri almamızı da sağlar.

İsimlerimiz: Erkek: Mesud, Kız: Mesude



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bazı Günahlara Geçim Sıkıntısı Keffaret Olur
« Yanıtla #955 : 25 Temmuz 2013, 14:31:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Resûlullâh (s.a.v.) “Muhakkak öyle günahlar vardır ki, onları ne namaz, ne oruç, ne hac, ne de umre temizler.” buyurdu. ‘Onları ne temizler, yâ Resûlallâh?’ dediler. “Maîşet (geçim) yolunda çekilen sıkıntılar.” buyurdu. (Hadîs-i Şerîf, Taberani, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



20
Temmuz Cumartesi 2013

Hicrî: 12 Ramazan 1434 - Rûmî: 07 Temmuz 1429

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)


Bazı Günahlara Geçim Sıkıntısı Keffaret Olur



Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular:
“Dikkat edin, hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz(sürü)den mes'ulsünüz.”

Hem kendisine ve hem de başkasına faydalı olmakla meşgul olan kimse, yalnız kendisini düzeltmekle uğraşandan daha hayırlıdır. Başkasının eziyetine katlanan, huzur içinde yaşayıp kimse için sıkıntı çekmeyen gibi değildir.
Aile ve çocukları uğrunda zahmet çeken, Allah rızası uğrunda mücahede eden gibidir.

• “Kişinin aile efradına infak ettiği, harcadığı sadakadır. Kişi ailesinin ağzına koyduğu lokmadan muhakkak sevab alır.”
• “Namazını güzel kılan, malı az, çoluk çocuğu kalabalık ve Müslümanları çekiştirmeyen kimse -şehadet parmağı ile orta büyük parmağını göstererek-, Cennette benimle şöylece beraberdir.” 
• Allâhü Teâlâ çoluk çocuğu kalabalık olan iffet sahibi fakirleri sever.”
• Kişinin günahları çoğaldığı vakit (günahlarına keffaret olmak için) Allâhü Teâlâ onu geçim sıkıntısı ile imtihan eder.”
• “Günahlardan öyle günahlar vardır ki, onları ancak maişet uğrunda çekilen zahmetler mahveder.” 
• “Üç kızı olup, ihtiyaçtan kurtarıncaya kadar onlara iyi bakan, yedirip giydiren kimse -affedilmeyecek bir günah işlemiş olan müstesna- elbette Cenneti kazanır.”


Abdullah İbn-i Mübârek (k.s.):

“Allah yolunda savaştan makbul amel bilir misiniz?” diye sordu.

“Bilmeyiz” denilince şöyle buyurdular:

“Âilesi kalabalık olan fakir bir kimsenin gece uyanıp üstü açılmış olan çocuklarını örtmesi bizim düşmanla harbetmemizden daha makbuldür.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Fıkıh: Öşür
« Yanıtla #956 : 25 Temmuz 2013, 14:34:55 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvî ediniz, belâları da duâ ile karşılayınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)




21
Temmuz Pazar 2013

Hicrî: 13 Ramazan 1434 - Rûmî: 08 Temmuz 1429

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)


Fıkıh: Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit olup farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenâsını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd’dir.” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arazî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatı onda bir nisbetinde; dalyanlar ile, dolablar ile hayvanlar ile, satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleriyle sair masraflar bundan tenzil edilmez, düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından, yılda bir defa zekât vermek lâzımken; arâzide yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır.

Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir.

Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden; yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, (o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan) da öşür vermek lâzımdır.

Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsa İmâm-ı A’zam Hazretleri: “Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurdular.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Îtikâf | Sağlığa Dair Tavsiyeler
« Yanıtla #957 : 25 Temmuz 2013, 14:37:58 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan’ın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah’tan sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) itikâf ettiler.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



22
Temmuz Pazartesi 2013

Hicrî: 14 Ramazan 1434 - Rûmî: 09 Temmuz 1429

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)


Îtikâf

Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir.

Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır.

Adanan îtikâf, vâciptir.

Ramazân-ı Şerîf'in son on gününde yapılan bir îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir.

Başka zamanda ibâdet ve tâat maksadıyla bir mescitte bir müddet yapılan îtikâf da müstehabdır.

Îtikâfın şartları: Îtikâfa girecek kimse; müslüman ve akıllı olmalı, cünüplükten, hayız ve nifastan temiz bulunmalı, îtikâfa niyet etmiş olmalıdır.

Îtikâf, bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde yapılmalıdır. Vâcip olan bir îtikâfta oruçlu bulunmalıdır.

Kadınlar için kendi evlerinde mescit olarak kullandıkları yerler, birer mescit hükmündedir.

Îtikâflının mescitten özrü olmadan çıkması veya hanımı ile münâsebette bulunması îtikâfını bozar.

Îtikâflının dînî, beşerî veya zarûrî bir ihtiyaçtan dolayı mescitten dışarı çıkması îtikâfı bozmaz: Cuma namazını kılmak için en yakın bir câmiye gitmesi gibi.


Sağlığa Dair Tavsiyeler

Et ve et mâmullerini güvenilir yerden satın almalıyız.

Yumurtayı pişirmeden önce mutlaka yıkamalıyız.

Çiğ et, yumurta ve kümes hayvanlarının etlerine dokunduktan sonra ellerimizi sabunlu su ile yıkamalıyız.

Kıyma ile yapılan yemeklerin iyice piştiğinden emin olmalıyız.

Sebze ve meyveleri bol su ile iyice yıkamalıyız.

İçme suyunu güvenilir kaynaklardan satın almalıyız.

Tırnaklarımızı kısa ve temiz tutmalı. Ellerde yara, kesik vb. varsa su geçirmeyen bandajla kapatılmalı. Elleri sık sık, sabun ve bol su ile yıkamalıyız.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tükenmeyen Nehir: İlim | Kadir Gecesi'ni Aramak
« Yanıtla #958 : 25 Temmuz 2013, 14:40:11 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan’ın son on gününde itikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam ettirdi. Resûlullah’tan sonra zevceleri (mü’minlerin anneleri) itikâf ettiler.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



23
Temmuz Salı 2013

Hicrî: 15 Ramazan 1434 - Rûmî: 10 Temmuz 1429

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)


Tükenmeyen Nehir: İlim

Silsile-i Sâdât’ın ikinci altın halkası Selmân-ı Fârisî (r.a.)Hazretleri , Benî Abs kabîlesinden bir kişiyle yolculuk yapıyordu. Dicle kenarına vardıklarında arkadaşı Dicle’den bir yudum su içmişti.

Selmân-ı Fârisî Hazretleri; “Dön, bir daha iç.” dedi. Arkadaşı “Suya kandım!” cevabını verdi. Selmân-ı Fârisî Hazretleri; “Peki, içtiğin bu suyun nehirden bir şey eksilttiğini düşünüyor musun?” diye sordu. Arkadaşı,

“Hayır, içtiğim bir yudum su, bu nehirden bir şey eksiltmez” dedi. Selmân-ı Fârisî Hazretleri,

“İşte ilim de böyledir; nehir gibidir, tükenmez. Öyleyse, sana fayda verecek ilmi öğren.” buyurdular.


Kadir Gecesi'ni Aramak

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri, Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerîf’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir:

 Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.

 Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece.

 Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.

 Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.

 Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.

 Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.

 Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.

İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu usûle göre müşerref olmuşlardır.

Birçok evliya bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.

Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.

Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allâh’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minler afv-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Netîce olarak Ramazân-ı Şerîf hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazân-ı Şerîf’in ikinci yarısında iki adet cumartesi gününden 17, 19 gibi tek sayılı gece Kadir Gecesi’dir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Misvâk Sünnettir
« Yanıtla #959 : 25 Temmuz 2013, 14:43:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Tebârake ve Teâlâ Ramazân(-ı şerîf ayının) orucunu üzerinize farz kıldı. Ben de size kıyâmını (terâvîh namazını) sünnet kıldım.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)




24
Temmuz Çarşamba 2013

Hicrî: 16 Ramazan 1434 - Rûmî: 11 Temmuz 1429

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)


Misvâk Sünnettir

Misvâk kullanmak Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetidir. Dişler sarardığında, ağzın kokusu değiştiğinde, yemekden önce, yatarken, uykudan kalkınca, abdest alırken, insanların arasına çıkmak istediğinde, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîf okumak için, Allâh’ı zikretmek için, Kâbe’ye girmek ve tavâf etmek için misvâk kullanmak müstehabdır.

Arabistan’da yetişen Erak ağacının dalından bir karış uzunluğunda kesilen parça, misvâk olarak kullanılır. Erak bulunmadığı zaman erak gibi elyaflı diğer ağaç dallarından da misvak olur. Sağ elin baş ve serçe parmakları misvakın altında, diğerleri üzerinde olduğu halde üç kere sağ, üç kere de sol taraftaki dişler üzerine sürülür.

Misvâkın üç yüz küsür faydasının en aşağısı insanlardan ezâyı gidermek, en üstünü ise şehîd olarak ölmektir.

Misvak ile kılınan iki rek’at namazın sevabı misvaksız yetmiş beş rek’at kılınan namazın sevabından çok olur.

Misvâk kullanmanın faydalarından bazıları şunlardır:

• Allâhü Teâlâ ondan razı olur,
• Sünnet ile amel etmiş olur,
• Sekerât-ı mevtinde (ölüm anında) şehadet kelimesini getirmeğe ve rûhunun kolay çıkmasına sebep olur.
• Dişlerin etini pekiştirir,
• Balgamı giderir,
• Ağız ağrısını giderir,
• Ağız kokusunu giderir,
• Şeytan kederlenir,
• Gözleri nurlanır,
• Ağzı pâk olur,
• Hâfızayı kuvvetlendirir
• Lisânı fasîh (düzgün ve açık) olur,
• Amellerine daha fazla sevap verilir.