Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063692 defa)

0 Üye ve 194 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslam Tarihi: Hz. İsmail Aleyhisselam
« Yanıtla #915 : 12 Haziran 2013, 10:27:19 »


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kur’ân’da İsmail’i de an. Çünkü o cidden va’dinde sâdık idi ve bir resûl, bir peygamber idi.”
(Meryem sûresi, âyet 54)




12
Haziran Çarşamba 2013

Hicrî: 3 Şaban 1434 - Rûmî: 30 Mayıs 1429

Keban Barajı'nın Temelinin Atılması (1966)


İslam Tarihi: Hz. İsmail Aleyhisselam

Hazret-i İsmail, Hz. İbrahim aleyhisselâmın Hacer adındaki zevcesinden dünyâya gelmiştir. Hazret-i Hacer’i Mısır hükümdarı, İbrahim aleyhisselâmın refikası Hazret-i Sâre'ye bağışlamıştı. Sâre de bunu mübarek kocası Hz. İbrahim’e hediye etmişti. Hz. Hacer, Hz. Sâre’den evvel vefat etmiştir.

Hz. İbrahim aleyhisselâm Hak Teâlâ’nın emriyle Hz. Hacer’i ve oğlu İsmail’i alıp Hicaz’da Kâbe-i Mükerreme’nin bulunduğu mahalle götürdü, orada bıraktı. Bunların ayakları bereketiyle mübarek Zemzem suyu meydana çıktı, artık oralar şenlenmişti. Yemen’den gelen Cürhüm kabileleri de bunlara komşu oldu. O zamana kadar ıssız ve susuz bulunan Mekke-i Mükerreme vadisini bunlar imar ettiler.

Hazret-i İbrahim, bir rüya gördü. Bu, Allâhü Teâlâ’nın bir vahyi idi. Oğlu İsmail’i kurban etmesi emrolunmuştu. Bunun üzerine, henüz on iki yaşında bulunan Hazret-i İsmail’i Rabb’inin emri ile kurban etmek üzere Mekke-i Mükerreme’de Sebîr dağının eteğinde tenhâ bir mevkiye götürdü. Bu sevgili yavru da “Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap, inşâAllah beni sabredenlerden bulursun!” diyordu. Bu, Allah yolunda olan fedakârlığın en yüksek bir numûnesi idi. Fakat, Allâhü Teâlâ lütfetti, baba ile oğlun şu fedakârlığına mükâfat olarak Hazret-i İsmail’e bedel bir koç ihsan buyurdu da bu latif, masum çocuk kurban olmaktan kurtuldu.

İsmail aleyhisselâm büyüyüp Cürhümîlerden bir kız ile evlendi ve on iki çocuğu doğdu. İbrahim aleyhisselâm ara sıra gelir, oğlunu görürdü. Sonra Hz. İsmail’in oğulları ve torunları çoğalıp etrafa hâkim olmuşlardır.

Hazret-i İsmail, İbrahim aleyhisselâmın şeriatiyle amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve Amâlika kavmine peygamber gönderilmişti.

İsmail aleyhisselâm Hazret-i İbrahim’den kırk sene sonra yüz otuz yedi yaşında irtihâl etti. Validesi Hz. Hacer’in (Hicr’deki) kabri civarında medfundur.





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullâh'a '(s.a.v.) Salevât Okumanın Fazileti
« Yanıtla #916 : 13 Haziran 2013, 10:47:31 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Cuma günü ve Cuma gecesi bana salevat okumayı çoğaltınız. Kim böyle yaparsa ben kıyâmet gününde ona şâhit veya şefâatçi olurum.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü'l-Îmân)




13
Haziran Perşembe 2013

Hicrî: 4 Şaban 1434 - Rûmî: 31 Mayıs 1429

Süleymaniye Camii'nin Temelinin Atılması (1550) • Silistre Müdâfaası (1854)


Resûlullâh'a '(s.a.v.) Salevât Okumanın Fazileti

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) salevât okumaktan maksad, Allâh’ın emrine uymak ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) üzerimizdeki hakkını ödemektir.

Salevât; Allâh’dan rahmet, meleklerden istiğfâr ve mü’minlerden duâ demektir. Salevâtın en kısa olanı “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin” dir ki: “Ey Allâh’ım, Muhammed aleyhisselâmı dünyâda şerefli, namını yüce ve meşhûr, güzel dînini devamlı kıl, âhirette sevablarını sonsuz, kendisini her tâifeye şefaatçi, cennette yüksek ve nurlu vesîle makamına; Makâm-ı Mahmud’a kavuşturmakla onun ve Âlinin şanını yücelt.” demektir.

Hadîs-i Şerîfte şöyle buyuruldu:

• “Başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde üç sınıf insan, arşın gölgesi altında bulunurlar. Onlar; ümmetimi sıkıntıdan kurtaran, sünnetlerimi ihyâ eden ve bana çok salevât getirenlerdir.”
• Kim bana Cuma günü ve Cuma gecesi yüz defa salevât getirirse Allâh onun yüz ihtiyacını giderir. Onların yetmişi âhirete, otuzu da dünyaya aittir. Sonra Allâhü Teâlâ bir melek vazifelendirir de size hediyelerin arz olunduğu gibi o salavatı bana arz eder. Muhakkak ben (salevat okuyanları) hayatımda bildiğim gibi vefâtımdan sonra da bilirim.


Hz. Ebûbekir (r.a.) buyurdu: “Resûlullâh’a salevât okumak, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları mahveder. Resûlullâh’a selâm, köle azad etmekten daha faziletlidir. Resûlullâh’ı sevmek, Allâh yolunda cihad etmekten üstündür.”

İbn-i Abdüsselâm (rahimehullâh) dedi ki “Resûlullâh’a salevat okumamız, Allâh katında asla onun için şefaat istemek değildir. Allâh bize iyilik edene hayırlısı ile karşılık vermemizi ve karşılıktan âciz olduğumuza da hayır dua etmemizi emretti. Allâhü Teâlâ üzerimizde hesapsız hakkı olan Habîbine başka bir şeyle karşılık vermekten aciz olduğumuzu bildiğinden salevat ile karşılık vermemizi emretti.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz'in Âhirete İrtihâlleri
« Yanıtla #917 : 14 Haziran 2013, 10:32:30 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ve Muhammed de ancak bir peygamberdir. Ondan evvel de peygamberler gelip geçmiştir. Eğer o ölse veya öldürülse siz gerisin geriye mi dönüvereceksiniz? Ve her kim gerisin geriye dönerse elbette Allâhü Teâlâ’ya hiçbir zarar vermiş olamaz ve Allâhü Teâlâ şükredenlere mükâfat verecektir.”
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 144)




14
Haziran Cuma 2013

Hicrî: 5 Şaban 1434 - Rûmî: 01 Haziran 1429

Avustralya'nın Keşfi (1643) • Jandarma Teşkilatı'nın Kuruluşu (1846)


Peygamber Efendimiz'in Âhirete İrtihâlleri

Resûl-i Ekrem Hazretleri'nin irtihâlleri ashâb-ı kirama pek büyük tesir etti. Âişe-i Sıddîka validemiz “Eyvah! O bir büyük Peygamberdi ki, dünyâya asla iltifat etmedi, ümmetinin günahlarını düşünerek bir gece olsun rahat uyumadı. Müşriklerin her türlü eziyetlerine katlandı, asla ye'se; ümitsizliğe düşmedi; yoksulları, zayıfları lütuf ve ihsanından mahrum bırakmadı!” diye hazin hazin ağlıyordu.

Diğer Ashâb-ı Kiram ise dilleri tutulmuş kalmışlardı.

Hz. Ömer (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) irtihâline asla ihtimal vermiyordu.

Nihayet, Hz. Sıddîk-ı A'zam (r.a.) gelip hücre-i saadete girdi, Resûl-i Ekrem'in latif cismi üzerindeki örtüyü kaldırdı, o nezih vücûdu öptü. “Yâ Resûlallâh! Senin memâtın da hayâtın gibi güzel!” diye ağladı, Ehl-i beyte tesellî vermeye çalıştı, sonra mescid-i şerîfe gidip minbere çıktı, cemaata hitabetti:

“Ey İnsanlar! Kim ki Hazret-i Muhammed’e ibadet ediyor ise bilsin ki o vefat etti. Her kim ki Allâhü Azîmüşşân’a ibadet ediyor ise bilsin ki Allâhü Teâlâ haydır, lâ-yemûttur; diridir, ölmez!” dedi. Ve hiçbir peygamberin dünyâda ebedî kalmadığını söyledi, dinlerinden döneceklerin Cenâb-ı Hakk’a bir zarar veremeyeceklerini, İslâm’da sebat edenlerin mükâfata ereceklerini beyân ederek ashâb-ı kirâmın hayretlerini giderdi.

Ashâb-ı güzîn Sıddîk-ı A'zam Hazretleri'ni ittifakla Resûl-i Ekrem’e halîfe seçtiler. Sonra Peygamber-i Zîşân Efendimizin mübarek teçhiz ve tekfinini ikmâl ederek, hastalığı zamanında yatmış olduğu hücre-i saadetine defnedilmesine karar verdiler. İlk evvel ehl-i beyt, sonra da sâir erkekler, kadınlar, gençler, köleler takım takım gelip teker teker namazını kıldılar. Vakit uzadı, ancak Çarşamba gecesi seher vaktinde mübarek kabrine, ravza-i saadetine tevdî ettiler.

Etsin âfâk-ı ravzanı tezyin,
Salavât-ı güzîn-i kudsiyyîn.
*

*Kudsîlerin salavatları mübarek ravzanın ufuklarını süslesin.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ezân ve Kâmete Dâir Bazı Hükümler
« Yanıtla #918 : 15 Haziran 2013, 14:06:34 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir yerde ezan okunduğu zaman, o gün Allâhü Teâlâ o yeri azabından korur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)




15
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 6 Şaban 1434 - Rûmî: 02 Haziran 1429

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389) • Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)


Ezân ve Kâmete Dâir Bazı Hükümler

• Bir namazın vakti gelmeden ezan okumak câiz değildir. Okunursa iâdesi lâzım gelir. Bunda, namaz vakitlerinin temkîne riâyet edilerek hesaplanmasının ve ezânı vakit girince okumanın ehemmiyeti ortaya çıkar.
• Cuma namazından başka bir farz için birden fazla ezan ve hiçbir farz namaz için birden fazla kâmet caiz değildir. Bir câmide ezan ve kâmetle vakit namazı kılındıktan sonra yalnız veya cemaatle aynı namaz için tekrar ezân ve kâmet okunmaz.
• Vitir, bayram namazları ile terâvih vs. nâfile namazlarda ezan ve kâmet yoktur.
• Ezân ile kâmet, vakit namazları için sünnet olduğu gibi kazâ namazları için de sünnettir.
• Birkaç kaza namazı başka başka yerlerde kazâ edildiği takdirde her biri için ezân ve kâmet lazımdır. Aynı yerde kazâ edildiği takdirde -her biri için hem ezân hem de kâmet daha faziletli ise de- ilk kazâ edilecek namaz için ezân ve kâmet okunup, diğerleri için sadece kâmet okunması kâfidir.
• Kâmet ile namaz arasında yemek, içmek gibi bir şey olursa kâmeti iâde etmek gerekir.
• Müezzinin ezân ve kâmet esnâsında konuşması ve selâm alması mekruhtur.
Ezân okunurken işitenlerin susmaları, hatta Kur'ân okuyan kimsenin de durup ezânı dinlemesi daha faziletlidir.
• Ezân ve kâmeti işiten kimsenin bunları müezzin gibi kendi kendine okuması; ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh’ denirken birincide salevât getirmesi, ikincisinde de “Karrat aynî bike yâ ResûlAllah”* deyip baş parmak tırnaklarını öperek gözlerine sürmesi, ‘Hayye ale's-salâh ve hayye ale'l-felâh’ denirken de ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ demesi müstehabdır.

Sabah ezanında “Essalatü hayrun mine’n-nevm” den sonra “Sadakte ve berirte” demek müstehaptır.

*Manası: Gözüm zatınla nurlandı, yâ Resûllullah.



uzman.

  • Ziyaretçi
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #919 : 16 Haziran 2013, 02:12:47 »
hocam Allah razi olsun

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #920 : 16 Haziran 2013, 02:55:47 »
hocam Allah razi olsun

Cümlemizden...

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mûte Muharebesi
« Yanıtla #921 : 16 Haziran 2013, 17:12:55 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak yemeğin bereketine vesile olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)




16
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 7 Şaban 1434 - Rûmî: 03 Haziran 1429

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)


Mûte Muharebesi

Mûte Harbi, Peygamber Efendimiz’in hicretinin sekizinci senesinde vukû bulmuştur. Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz Busra valisine Haris bin Umeyr (r.a.) ile bir nâme-i saadetlerini göndermişti. Hâris, Şam diyarında Mûte denilen mahalle varınca, elçi olduğu bilindiği halde Rum kayserinin kumandanlarından Şurahbil tarafından şehid edildi. Bunun üzerine Şurahbil üzerine üçbin kişilik bir İslâm ordusu gönderildi. Vâdi’l-Kurâ’da düşman ile savaş yapıldı, ilk karşılaşmada düşman bozuldu, İslâm ordusu Maan’a vardı. Kayserin yüzbin neferden ziyâde bir ordu çıkardığı işitildi; fakat, İslâm ordusu geri dönmeyip Mûte’ye kadar yürüdü, bu mevkîde şiddetli bir harbe tutuştu.

Mûte savaşında İslâm sancağını tutan Zeyd bin Hârise, sonra Cafer bin Ebî Tâlib, daha sonra Abdullah bin Revâha Hazretleri şehid düştüler. Nihayet, orada bulunan Seyfullah (Allâh’ın kılıcı) Hâlid bin Velid İslâm askerini başına topladı, o gün muvaffakiyetle harp etti. Ertesi gün, ordunun iki koluna mevkilerini değiştirtti ve yine arslanca harbe başladı. Müslümanlara imdat gelmiş zanneden düşmanın gözü yıldı ve en nihayet düşman ordusu bozulup geri çekildi. Hazret-i Hâlid de bunu fırsat bilip İslâm ordusu ile Medîne-i Münevvere’ye döndü.

Müslümanların Romalılar ile yaptıkları ilk harp Mûte muharebesidir. Bu savaşta üç bin müslüman yüz bin Rum’a galip gelmişti ki, Ashâb-ı Kirâm’ın en yüksek manevî bir kuvvete mâlik bulunmuş olduklarını isbât eder.

Bu harp Mûte’de cereyan ederken Resûl-i Ekrem Efendimiz harp sahasında neler olduğunu görüp biliyor, İslâm sancaktarlarının şehid düştüklerini mübarek gözlerinden yaşlar akarak Ashâb-ı Kirâmı’na haber veriyordu. Hazret-i Cafer’e kesilen iki koluna bedel taraf-ı ilâhîden iki kanat verildiğini de beyân buyurdu. Bu cihetle bu muhterem şehide Câfer-i Tayyâr denilmiştir.

Allâhü Teâlâ bütün ashâb-ı kiramdan razı olsun, âmin!



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sünnet Dinde Delildir | İsimlerimiz
« Yanıtla #922 : 17 Haziran 2013, 10:17:53 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ümmetimin fesâda uğradığı (sünnet-i şerîfin terk edildiği) zaman sünnetime sarılıp onunla amel eden kimseye yüz şehid sevâbı vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, ez-Zühd)




17
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 8 Şaban 1434 - Rûmî: 04 Haziran 1429

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)


Sünnet Dinde Delildir

İmran İbn-i Husayn (r.a.) şefaatten bahsediyordu. Dinleyenler içinden bir adam:

“Ya Ebâ Nüceyd, sizler bize, Kur’ân-ı Kerîm’de aslını bulamadığımız şeylerden bahsediyorsunuz.” deyince İmran gadablandı ve

“Kur’ân-ı Kerîm’i hiç okudun mu?” dedi.

“Evet okudum” deyince,

“Peki, Kur’ân-ı Kerîm’de yatsı namazının dört, akşam namazının üç, sabah namazının iki, öğlen namazı ve ikindi namazının dört rek’at olduğunu bulabiliyor musun?”, diye sordu.

“Hayır” deyince,

“Bunları nerden aldınız? Siz onları bizden, biz de Rasûlüllah (s.a.v.)’den almadık mı?

Peki, Kur’ân-ı Kerîm’de kırk koyunda bir koyun (zekât), şu kadar deve için şu kadar (zekât), şu kadar dirhem için şu kadar zekât verileceğini bulabiliyor musun?”
Adam yine “Hayır” deyince yine “Bunları nerden aldınız? Siz bizden, biz de Rasûlüllah’tan almadık mı?” diye benzer soruları sorarak, her defasında kendisi aynı cevabı verdiler.

İmam-ı Suyûtî Hz. şöyle buyurur: “İster kavlî, isterse fiilî olsun, Hadîs-i Şerîf’in bir huccet (dînî hükümlerin kendisinden çıkarılacağı bir delil) olduğunu inkâr eden, İslâm dairesinden çıkar, Yahudî ve Hıristiyanlarla veya kâfirlerden Allâhü Teâlâ’nın dilediği bir toplulukla beraber haşrolunur.”  

İşlerin Kur’ân-ı Kerîm’e arz edilmesi emredildiği gibi, Rasûlüllah (s.a.v.)’in Sünnetine de arz edilmesi Nisa Sûresi’nin 59. Âyet-i Kerîmesi’nde emredilmiştir: “Sonra bir şeyde nizâa düştünüz mü Allâh’a ve âhiret gününe gerçekten inanır mü’minlerseniz hemen onu Allâh’a ve Rasûlü’ne arz ediniz.”


İsimlerimiz: Erkek: İlyas, Kız: Hilal



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûl-i Ekrem'in Şefkat ve Merhameti | İsimlerimiz
« Yanıtla #923 : 18 Haziran 2013, 10:50:01 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Büyüklerimize hürmet göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




18
Haziran Salı 2013

Hicrî: 9 Şaban 1434 - Rûmî: 05 Haziran 1429

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)


Resûl-i Ekrem'in Şefkat ve Merhameti

Peygamber Efendimiz ümmeti hakkında son derece şefkatli, merhametli idi. Ümmeti hakkında daima kolaylık cihetini tercih buyururdu. Namazda iken bir çocuğun ağladığını işitse ona merhametinden namazını uzatmadan kılar, çocuğun sesini durdurmak isterdi. Hele İslam’dan kaçınanların hallerine pek acır, hidayetlerine duâ ederdi.

O büyük Peygamber, yalnız insanlara değil, hayvanlara, ağaçlara, ekinlere de merhametli idi. Mûte muharebesine gidecek olan İslâm ordusuna hitaben şu mealde öğütler vermişti: “Allâhü Teâlâ'nın adına sığınarak onun ve sizin düşmanlarınızla harp ediniz. Fakat, gideceğiniz yerlerde dünyâdan el etek çekmiş rahipler göreceksiniz, onlara asla dokunmayınız. Kadınlar ile çocuklara şefkatle muamele ediniz, hurma ağaçlarını kesmeyiniz, evleri yıkmayınız!”

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hicretinin onuncu senesinde muhterem oğlu Hz. İbrahim henüz onaltı aylık bir masum olduğu halde vefat etmiş, Fâtımâtü’z-Zehrâ’dan başka evlâdı kalmamıştı. Bir gül-gonca gibi açılmadan solan o masumun hâline acıyarak ağlamış, mübarek gözlerinden inci gibi yaşlar serpilmişti. Orada bulunan İbn Avf “Yâ ResûlAllah! Sen de mi ağlıyorsun?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

“Gözümüz ağlar, kalbimiz mahzun olur; fakat, bizden rızâ-yı ilâhîye muhalif bir söz çıkmaz.” diyerek ruhundaki ulvî hassasiyetini göstermiştir.

Hâsılı, o Peygamber-i Zîşân’ın mukaddes vücûdu bütün kâinat için mücessem bir ilâhî rahmettir. Bunun içindir ki hakkında “Ve inneke le alâ hulükın azîm” (Kalem Sûresi, 4.) âyet-i kerîmesi nazil olmuştur ki meâl-i şerifi şudur: “Muhakkak sen pek büyük bir ahlâk üzere yaratılmış bulunuyorsun.”

İsimlerimiz: Erkek: Mahmud, Kız: Mürüvvet



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmanın Şubelerinden: Hayâ | Beyit
« Yanıtla #924 : 19 Haziran 2013, 10:18:57 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hayâ güzeldir. Lâkin kadınlarda daha güzeldir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




19
Haziran Çarşamba 2013

Hicrî: 10 Şaban 1434 - Rûmî: 06 Haziran 1429

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)


İmanın Şubelerinden: Hayâ

Hayâ, edeb, mahcûbiyet, utanmak, ar ve namus, insanın çirkin şeylerden sıkılması ve bunları terk etmesidir. Hayâ, insanlarda fıtrîdir, yaratılıştandır. Hayalı insanın kalbi, hoş olmayan bir şey meydana geldiğinde ızdırap duyar, eseri yüzünde görünür.

Hayâ imandandır. Hayâ, Allah korkusuyla günah işlemekten utanıp sıkılmaktır.

Hayâ, dünyâ ve âhiretin bütün hayırlarını toplayıcıdır. Îmânın şirazesidir. Zira hayâ sâhibi kimsenin işlediği ve işlemeyi terk ettiği şeyler dîne uygundur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Hayâ, ancak hayır getirir.” ve “Hayâ dînin tamâmıdır.” buyurmuştur.
• “Allâhü Teâlâ’dan hakkı ile hayâ etmek:
Başını Allâh’dan başkasına secde etmekten ve başındaki ağız, göz ve kulağı haramlardan koruman, Karnını ve karnındakileri, ırzını, namusunu haram işlemekten koruman ve ölümü hatırlamandır. Kim ahîreti istiyorsa dünyanın aldatıcı zînetini terk eder. Kim bunları yaparsa Allâhü Teâlâ’dan hakkı ile haya etmiş olur.
“Muhakkak bu ümmetten ilk kaldırılacak şey hayâ ve emânete riayettir. Sizler Allâh’dan bu iki şeyi isteyiniz."
“Hayâ îmandandır, îman ise cennettedir.
Kötü ve çirkin söz cefâdır, cefâ ise cehennemdedir.”


Süleyman Dârânî (rh.) şöyle demiştir:
Kul, Rabb’inden hayâ ederse, Allâhü Teâlâ onun ayıplarını örtüp insanlardan gizler, hatâlarını affeder, kıyâmet günü hesâbını kolay eyler.

Beyit:

Küçükler gerçi suç etmek hatâdır.
Ulular afv-i cürm etmek atâdır.
(Behiştî)

(Küçüklerin suç işlemesi gerçi hatadır, büyüklerin suçu affetmesi ise ihsandır.)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Giyinme Adabı | Sultanın Peygamber Sevgisi
« Yanıtla #925 : 20 Haziran 2013, 10:33:20 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmakdan) sakınsınlar ve ırzlarını muhâfaza etsinler. Bu kendileri için daha temizdir. Allah ne yaparlarsa haberdardır...”
(Nûr Sûresi, âyet 30)




20
Haziran Perşembe 2013

Hicrî: 11 Şaban 1434 - Rûmî: 07 Haziran 1429

Dünya Mülteciler Günü (2001)


Giyinme Adabı

Avret yerini örtecek, soğuk ve sıcaktan koruyacak kadar giyinmek farzdır.

Allâh’ın nimetine şükür için iyi elbise giymek müstehaptır. Gurur ve kibre sebep olmayacak, fakirleri gücendirmeyecek şekilde bayramlarda, Cuma günlerinde ve toplantılarda kıymetli ve güzel elbiseler giymek mübahtır.

Kibirlenmemek şartıyla güzel ve kıymetli elbise giymekte beis yoktur. İmam-ı Â’zam Efendimiz kıymetli elbise giyerdi. Kibirlenmek ve insanlara övünmek için güzel elbise giymek mekruhtur.

Giyim kuşamda uygun olan, akran ve emsali gibi giyinmekdir. Çok kıymetli veya çok eski elbise giymek uygun olmaz.

Fasık ve facirlerin giydiği elbiseleri giymek mekruh olur.

Mecûsî, putperest vs. kâfirlere mahsus elbiseleri giymek, erkeklerin ipek elbise giymesi, erkeklerin kadın elbisesi ve kadınların erkek elbisesi giymesi câiz değildir.

Vücut hatlarını belli edecek kadar dar ve teni gösterecek kadar şeffaf elbise giymek de caiz değildir.


Sultanın Peygamber Sevgisi

Sultân Abdülmecîd Hân zamanında Mescid-i Nebevî ve Ravza-i Mutahhara’ya on sene süren etraflı bir tamirat yapıldı. Bu vesîle ile İstanbul’dan gayet kıymetli levhalar, avizeler, kitaplar ve eşsiz güzellikte bazı hediyeler, nefis dokumalar gönderilmiş idi.


Sultân Abdülmecîd Hân’ın bu eşyâ arasından bir levhaya gözü tesâdüf etti ki levhada “Şâh-ı şâhân-ı cihân Abdülmecîd” yazılı idi ki “Dünya sultanlar sultanıı Abdülmecid” demektir.

Sultân “Ben kimim ki Nebîler Sultânı’nın tahtgâhında böyle bir vasıfla yâd olunayım” deyip derhal yerine irticâlen o vezin ve kâfiyede söylemiş olduğu “Çâker-i Fahr-i Rusûl Abdülmecîd” mısraının yazılmasını emretti ki “Bütün peygamberlerin iftihâr ettiği Resûlullâh’ın kölesi” demek olur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Salavât-ı Şerîfenin Fazîleti
« Yanıtla #926 : 21 Haziran 2013, 11:00:22 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sabah on defa, akşam on defa bana salevat okursa şefâatime nâil olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




21
Haziran Cuma 2013

Hicrî: 12 Şaban 1434 - Rûmî: 08 Haziran 1429

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)


Salavât-ı Şerîfenin Fazîleti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Bana salât getirene kıyâmet günü şefaatçi olurum.”
• “Allâhü Teâlâ meleklerinden birini vazîfelendirdi. O melek kıyâmete kadar benim kabrimin üzerinde durur. Ümmetimden biri bana salât okusa, “Ey Ahmed, filân oğlu filân, sana salât getirdi” der. Allâhü Teâlâ bana bir salevât okuyana, on rahmet eder. Daha çok okursa, Allâhü Teâlâ da daha çok rahmet verir.”
• “Allâhü Teâlâ’nın yeryüzünde dolaşan ve ümmetimden bana selâm ulaştıran melekleri vardır.”
• “Siz bana isimleriniz ve simâlarınız ile arz olunursunuz. O halde bana çok salavât getiriniz.”
• “Bana bir salât okuyana, Allâhü Teâlâ on sevâb yazar, on günâhını siler ve on derece yükseltir ve on köle âzâd etmiş gibi olur.”

Ebû Talha (r.a.) der ki, Resûlullah’ın huzuruna girdim. Mübarek yüzünde neşe eseri vardı.

“Yâ ResûlAllah, sizi hiçbir zaman bu kadar sevinçli görmemiştim” dedim.

“Nasıl olmayayım ki, Cebrail aleyhisselâm şimdi yanımdan ayrıldı. Buyurdu ki, Yâ Muhammed, ümmetinden sana bir salevât getirene, Allâhü Teâlâ on sevâb yazar, on günâhını siler, on derece yükseltir ve bir melek ona, senin için söylediği gibi söyler.
“Ey Cebrail, kimdir bu melek.” dedim.
Allâhü Teâlâ sana bir melek vazifelendirdi, yaratıldığından kıyâmette kabirden kalkıncaya kadar, ümmetinden sana her kim salevât okursa ona, “Sana da Allah rahmet eylesin.” der.
Allâh’ın rahmetinin nihayeti yoktur. Hangi meleğe uğrasa, Hz. Muhammed’e salevât ettiği gibi, siz de ona salât edin der ve Allâhü Teâlâ, onun dediği gibi, ona cevâb verir. Kıyâmette de salavâtlarınız bana arz olunurlar.”

• “Kıyâmette insanların bana en yakını, bana çok salavât okuyanlarıdır.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Berât Gecesi'nde İbâdet
« Yanıtla #927 : 22 Haziran 2013, 15:15:48 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şabân ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesini ibâdetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




22
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 13 Şaban 1434 - Rûmî: 09 Haziran 1429

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)


Berât Gecesi'nde İbâdet

Yarın akşam Şa’bân-ı şerîfin 15’inci gecesi yâni Berât Gecesi’dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır. Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen “Hayır namazı” vardır. 100 rek’atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur.

Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip, süedâ defterine kaydeyle.”


Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilerek 100 rek’ate tamamlanır.

Namazdan sonra; Allâhü Teâlâ’nın “Hû” ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11’dir. Resûlullah Efendimiz’in isimlerinden “Tâhâ”nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için,

Aşağıdaki 11 şey 14 adet okunur. Bunlar;

1. İstiğfâr: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,

4. Âyetü’l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi’nin son 2 âyeti olan “Lekad câeküm...” (Besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere “Yâsin, Yâsin...” dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî “mübîn” vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

10. “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”: 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Berâet Gecesinin Faziletleri
« Yanıtla #928 : 24 Haziran 2013, 11:46:41 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şabanın on beşinci gecesi güneş batınca Allâhü Teâlâ muhakkak fecir (sabah namazının vakti) oluncaya kadar: 'Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim, benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım, belâya uğramış (ve benden âfiyet isteyen) yok mu, ona âfiyet vereyim. Fecir doğuncaya kadar şöyle olan yok mu? Böyle olan yok mu?' buyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




23
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 14 Şaban 1434 - Rûmî: 10 Haziran 1429

 Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)

Bu akşam mübarek Berâet Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.


Berâet Gecesinin Faziletleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Her kim bu gece yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.”
• “Kim şu beş geceyi ihya ederse o kimseye cennet vacib olur: (Arefeden önceki) Terviye gecesi, arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Şaban’ın on beşinci gecesi.”

Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

• Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sair işleri- bu gecede ayırt edilir, yazılır.
• Bu gecede ibadet etmek çok faziletlidir.
• Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte “Şa’bân ayının yarısı olduğu gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semasına iner…” buyuruldu.
• Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.
• Resûlullah Efendimize (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti verilmiştir.

Peygamber Efendimiz Şa’bân’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.

On dördüncü gecesi kalan ümmeti için şefaat istedi. Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi kalan ümmeti için şefaat izni istedi. Allâhü Teâlâ -devenin sahibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etme izni verdi.

• Bu gecede zemzem suyunun açık bir şekilde artması Allâhü Teâlâ'nın bir sünneti, âdet-i ilâhîsidir. Burada ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işaret vardır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kur'ân-ı Kerîm'i Öğrenip, Okumak ve Okutmak
« Yanıtla #929 : 24 Haziran 2013, 11:51:58 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup hatmettiği zaman, altmış bin melek ona istiğfar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




24
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 15 Şaban 1434 - Rûmî: 11 Haziran 1429

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)


Kur'ân-ı Kerîm'i Öğrenip, Okumak ve Okutmak

Her müslümanın namazı câiz olacak kadar Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini ezberlemesi farz-ı ayındır.

Fâtiha sûresiyle diğer bir sûreyi ezberlemek vâcibtir ki bununla farz da yerine getirilmiş olur.

Kur’ân-ı Kerîm’in diğer kısımlarını ezberlemek de müslümanlar için bir farz-ı kifâyedir.

Kur’ân-ı Kerîm’i namaz dışında Mushaf-ı Şerîf’ten bakarak okumak, ezbere okumaktan daha faziletlidir.

Kur’ân-ı Kerîm’i namaz haricinde de kıbleye dönerek ve temiz elbiseler giyinmiş bulunarak abdestli okumak müstehabtır.

Kur’ân Kerîm’i okumaya eûzü besmele ile başlamak müstehabdır.

Kur’ân-ı Kerîm’i ayda bir kere hatmetmek, yani Fatiha’dan Nâs sûresine kadar tamamını okumak evlâdır. Senede bir, kırk günde bir, haftada bir hatmedilmesi evladır diyenler de vardır.

Kur’ân-ı Kerîm’i üç günden az bir müddette hatmetmek müstehab değildir. Çünkü böyle az bir müddette okuyan, Kur’ân-ı Kerîm’in yüksek manalarını düşünemez, tecvidine de riâyet edemez.

Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek farzdır. Başka işler ile uğraşan kimselerin yanlarında Kur'ân âyetlerinin alenen (duyulacak surette sesli) okunması uygun değildir. Bu halde Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemeyenler değil, okuyanlar günaha girmiş olurlar.

Kur’ân-ı Kerîm’i okumak nâfile ibadetten, sesli okumak gizli okumaktan ve dinlemek, okumaktan daha faziletlidir.

Bir kimse yürürken veya bir iş görürken Kur’ân-ı Kerîm’i okuyabilir.

Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup öğrenmiş olan kimse sonradan Mushaf-ı Şerîf’ten okuyamayacak derecede unutacak olsa günahkâr olur.

Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gibi başkasına öğretmek de pek büyük bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Sizin en hayırlınız, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip başkalarına öğreteninizdir.” buyurdular.