« Yanıtla #921 : 16 Haziran 2013, 17:12:55 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"
“Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak yemeğin bereketine vesile olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)
16
Haziran Pazar 2013
Hicrî: 7 Şaban 1434 - Rûmî: 03 Haziran 1429
Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)Mûte Muharebesi Mûte Harbi, Peygamber Efendimiz’in hicretinin sekizinci senesinde vukû bulmuştur. Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz Busra valisine Haris bin Umeyr (r.a.) ile bir nâme-i saadetlerini göndermişti. Hâris, Şam diyarında Mûte denilen mahalle varınca, elçi olduğu bilindiği halde Rum kayserinin kumandanlarından Şurahbil tarafından şehid edildi. Bunun üzerine Şurahbil üzerine üçbin kişilik bir İslâm ordusu gönderildi. Vâdi’l-Kurâ’da düşman ile savaş yapıldı, ilk karşılaşmada düşman bozuldu, İslâm ordusu Maan’a vardı. Kayserin yüzbin neferden ziyâde bir ordu çıkardığı işitildi; fakat, İslâm ordusu geri dönmeyip Mûte’ye kadar yürüdü, bu mevkîde şiddetli bir harbe tutuştu.
Mûte savaşında İslâm sancağını tutan Zeyd bin Hârise, sonra Cafer bin Ebî Tâlib, daha sonra Abdullah bin Revâha Hazretleri şehid düştüler. Nihayet, orada bulunan Seyfullah (Allâh’ın kılıcı) Hâlid bin Velid İslâm askerini başına topladı, o gün muvaffakiyetle harp etti. Ertesi gün, ordunun iki koluna mevkilerini değiştirtti ve yine arslanca harbe başladı. Müslümanlara imdat gelmiş zanneden düşmanın gözü yıldı ve en nihayet düşman ordusu bozulup geri çekildi. Hazret-i Hâlid de bunu fırsat bilip İslâm ordusu ile Medîne-i Münevvere’ye döndü.
Müslümanların Romalılar ile yaptıkları ilk harp Mûte muharebesidir. Bu savaşta üç bin müslüman yüz bin Rum’a galip gelmişti ki, Ashâb-ı Kirâm’ın en yüksek manevî bir kuvvete mâlik bulunmuş olduklarını isbât eder.
Bu harp Mûte’de cereyan ederken Resûl-i Ekrem Efendimiz harp sahasında neler olduğunu görüp biliyor, İslâm sancaktarlarının şehid düştüklerini mübarek gözlerinden yaşlar akarak Ashâb-ı Kirâmı’na haber veriyordu. Hazret-i Cafer’e kesilen iki koluna bedel taraf-ı ilâhîden iki kanat verildiğini de beyân buyurdu. Bu cihetle bu muhterem şehide Câfer-i Tayyâr denilmiştir.
Allâhü Teâlâ bütün ashâb-ı kiramdan razı olsun, âmin!
« Son Düzenleme: 16 Haziran 2013, 17:18:12 Gönderen: Mücteba »