Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063537 defa)

0 Üye ve 182 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dilenmek | Sağlık: Çocuklarda Diş Temizliği
« Yanıtla #900 : 28 Mayıs 2013, 02:44:12 »


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim kıbleye hürmet ederse Allâhü Teâlâ da ona ikramda bulunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)




28
Mayıs Salı 2013

Hicrî: 18 Receb 1434 - Rûmî: 15 Mayıs 1429

Türklerin Rumeli'ye Geçişi (1348) • Sayıştay'ın Kuruluşu (1862)


Dilenmek

Müslümanlarca dilenme esasen bir kazanç yolu değildir. Az çok kazanmağa gücü yeten her müslüman için istemek, dilenmek haramdır. Şu kadar var ki kazanmaktan tamamen âciz olan bir kimse için dilenmek lâzım gelir. Böyle âciz bir kimse, dilenmeyi bırakıp da açlıktan ölecek olsa günaha girmiş olur. Bir hadîs-i şerîfte:
“Dilenmek, kulun en son kazancıdır.” buyurulmuştur.

Bir fakir, istemekten de âciz bir halde bulunursa onun halini bilen herhangi bir müslüman için ona bizzat kendisi veya başka bir kimse vasıtası ile yemek yedirmesi, onun hayatını kurtarması îcabeder. Bu yapılmazsa bunu bilen müslümanlar günahta ortak olurlar.

Bir kimse yalandan fakir ve muhtaç olduğunu söyleyerek, sâlih, âlim veya şerîf görünerek insanlardan bir şeyler istese, aldığı şeyler kendisine haram olur.

Kapıya gelen dilenci azarlanıp kovulmamalı, bir şey verilmeyecekse “Allah seni de bizi de rızıklandırsın” deyip yumuşaklıkla gönderilmelidir.

Sadaka verilenden duâ, teşekkür ve övgü gibi bir karşılık beklememeli, mükâfâtı Allâh’dan ummalıdır. Bizzat kendi eliyle vermelidir. Sadakayı helâlinden vermelidir.

Zengin olduğu bilinmedikçe yahut eline geçeni günaha harcamadıkça insanlardan ısrarla sadaka isteyen ve eline geçeni israf eden kimseye sadaka vermekte bir beis yoktur. İhtiyâcını gidersin niyetiyle verildiğinden ecir kazanılır.

Sokaklarda Kur’ân okuyarak yahut tesbih ile dilenene vermek mekruhdur. Bu fiilini terk ettirmek için ona vermemelidir.


Sağlık: Çocuklarda Diş Temizliği

Bebeğin dişleri temiz bir tülbent veya gazlı bez ile silinmeli, 1-1.5 yaşından sonra da yumuşak bir diş fırçası kullanılmalıdır. Alışkanlık kazandırmak için çocukların eline 2 yaşından sonra diş fırçası verilebilir.

2.5 yaşından itibaren minicik bir parça diş macunu fırça üstüne konulabilir. Fakat macun katiyen yutulmamalıdır. Çocuklar diş fırçalamayı alışkanlık edip kendi başına yapabilene kadar ebeveyni tarafından takip edilmelidir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kostantıniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o asker ne güzel askerdir!”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)




29
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 19 Receb 1434 - Rûmî: 16 Mayıs 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453) • Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)


Tesbîh ve Tekbîrle Fetholunacak Şehir: İstanbul

Sahîh-i Müslim’de rivâyet edilen hadîs-i şerîfte Resûlullâh Efendimiz, Kostantiniyye'nin fethi hakkında buyurdular:

“Ey Ashâbım, bir tarafı karada, bir tarafı denizde olan şehri bilir misiniz?”. “Evet Yâ Resûlallâh”, dediler.

“O şehre Benî İshâk’dan yetmiş bin nefer gazâ etmedikçe kıyâmet kopmaz. Oraya vardıklarında silah ile harbetmezler, ok da atmazlar. “Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” derler, denizde olan tarafı düşer. Sonra ikinci olarak “Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” derler, diğer tarafı düşer. Sonra üçüncü defa “Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” derler, şehir fetholunup girerler…

Diğer Hadîs-i şerîf'de buyuruldu:

“Muhakkak ben bir şehir bilirim ki onun bir tarafı denizde, bir tarafı karadadır. Müslümanlar onu fethetmek için gelirler. “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh” derler, kara tarafı düşer. “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh” derler, deniz tarafı düşer. Müslümanlar onu tesbîh ve tekbîr ile fethederler.”

"Dünya Sevgisi Bütün Hataların Başıdır"

Ebû Ümâme el-Bâhilî’den (r.a.) rivâyet olundu: “Allâhü Teâlâ Muhammed aleyhisselâmı insan ve cinlere peygamber olarak gönderdiğinde askerleri İblîs'e gelerek:
“Allâhü Teâlâ bir peygamber gönderdi ve ona tâbi olan ümmetleri de çıktı” diye haber verdiler.

İblîs:
“Onlardan dünyâyı sevenler var mıdır?” diye sorunca avanesi:

“Evet” dediler.

“Eğer onlar dünyâyı seviyorlarsa putlara tapmamaları beni mahzûn etmez. Muhakkak ben onları üç şeyle saptırırım:

Malı, helâl olmayan yollardan kazanmak,
Malı, hakkı olmayan yerlere harcamak,
Malı, hakkı olana da vermemektir
” dedi.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Dua İçin Faziletli Vakitlerden Seher Vakti
« Yanıtla #902 : 30 Mayıs 2013, 03:59:05 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Duâ ibâdetin ta kendisidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)




30
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 20 Receb 1434 - Rûmî: 17 Mayıs 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u Fethi (1453) • Sultan Üçüncü Selim'in Tahttan İndirilmesi, Dördüncü Mustafa'nın Cülûsu (1807)


Dua İçin Faziletli Vakitlerden Seher Vakti

Duâ etmek için, sene içinde arefe günü, aylardan ramazan ayı, günlerden Cuma günü, gecelerde seher vakti gibi mübarek vakitler gözetilir.

Allâhü Teâlâ “(O müttakîler) seher vakitleri hep istiğfar ederlerdi.” (Zâriyat Sûresi, âyet 18) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de;

“Rabb’imiz Tebâreke ve Teâlâ, her gecenin son üçte birinde dünya semâsına tecelli eder ve şöyle buyurur: “Kim bana duâ ederse, duâsını kabul ederim; kim benden bir şey isterse, ona istediğini veririm, kim benden mağfiret talep ederse, onu bağışlarım.” (Ebû Dâvud)

Yâkub aleyhisselâm'ın oğulları kardeşleri Yûsuf aleyhisselâm'a yaptıkları haksızlıktan dolayı utanıp hatalarını itiraf etmişler ve babaları Yâkub aleyhisselâm'a gelip kendileri için istiğfarda bulunmasını istemişlerdi. Yâkub aleyhisselam da “Yakında sizin için Rabbimden mağfiret taleb ederim…” (Yûsuf sûresi, âyet 98) buyurmuştu. Yâkub aleyhisselâm'ın hemen istiğfar etmemesi, duâların kabul vakti olan seher vaktini veya Cuma gecesini bekleyeceği içindir.

Yâkub aleyhisselam seher vakti kalkıp dua etti, evlatları da arkasında âmin diyorlardı. Bu duâ neticesinde Allâhü Teâlâ tarafından “Ben onları bağışladım ve senden sonra onlara peygamberlik verdim.” diye bir vahiy geldi.

Duâ için mübarek haller gözetilir. Ebû Hureyre (r.a.) dedi ki: “Allah yolunda düşman saflarıyla karşılaşıldığı zaman, yağmur yağdığı zaman, farz namazlar için kâmet edilirken semânın kapıları açılır (ve duâlar müstecâb olur). Bu vakitlerde dua etmeyi fırsat biliniz.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddolunmaz.”,
“Oruçlunun duâsı reddolunmaz.”
buyurmuşlardır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Receb Ayında Kılınacak Namaz
« Yanıtla #903 : 31 Mayıs 2013, 01:42:46 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sabah ve akşam yedi defa ‘Hasbiyellâhü lâ ilâhe illâ hû aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbü'l-arşi'l-azîm’ duâsını okursa Allâhü Teâlâ onu sıkıntılarından kurtarır. O kimse bu duâyı, ister ihlaslı okusun isterse âdet kabîlinden okusun.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)




31
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 21 Receb 1434 - Rûmî: 18 Mayıs 1429



Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi,  teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

` İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

` İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

` Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sahîh ve Makbul Îman | Meyve ve Sebzeler Mevsiminde Faydalıdır
« Yanıtla #904 : 01 Haziran 2013, 17:32:29 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey insanlar! Amellerinizi Allah için ihlâs ile yapınız. Zira Allâhü Tebâreke ve Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau'z-Zevâid)




01
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 22 Receb 1434 - Rûmî: 19 Mayıs 1429

Ayasofya'da İlk Cuma Namazının Kılınışı (1453) • Hava Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1911)


Sahîh ve Makbul Îman

İmanın sahih ve makbul olması için üç şart vardır.

Birincisi; iman, hayattan ümidini kestiği halde olmamalıdır. Bir kâfir, sekerat-ı mevt; ölüm sarhoşluğu halinde, (perde kalkıp) azabı gözlerinin önünde tecelli ettiği bir anda iman etse bu imanı makbul olmaz. Mü’min sûresinin, “(O inkârcıların) bizim azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri, kendilerine bir fayda verecek değildir…” meâlindeki 85. âyet-i kerîmesi bunu haber vermektedir. Gaybe iman edenler, hidayete nail olurlar. Azabı görmekle gaybe iman kalmaz.

İkincisi; iman eden kimse, zarûriyyât-ı diniyyeden (dine ait olduğu kat’î olarak bilinen) bir şeyi inkâr veya tekzib etmemeli; yalanlamamalıdır.

Bir kimse Allâhü Teâlâ’yı ve bütün peygamberleri tasdik ettiği halde yalnız peygamberimizin peygamberliğini inkar etse veya farz olduğu kat’i olarak bilinen bir dini hükmü inkâr etse veya isteyerek puta tapmak, zünnar bağlamak gibi bir inkar alâmeti görülse derhal kâfir olur. Çünkü iman (bir bütün olup) tecezziyi (bölünmeyi) kabul etmediği için, zarûriyyât-ı diniyyeden birini inkâr (dinin) tamamını inkâr demektir.

Üçüncüsü; ahkâm-ı diniyyenin tamamını kabul edip hiç birininin ifasında inat ve kibir etmemelidir. Bir kimse namaz, oruç gibi dini emirleri çirkin görse, Allâhü Teâlâ’nın emrine muhalefet niyetiyle bir hükmü terk etse veya yasaklanmasına karşı inat ederek bir haramı işlese artık o iman şerefinden mahrum kalmıştır.

Meyve Ve Sebzeler Mevsiminde Faydalıdır

Yaz aylarında Mayıs’tan itibaren bilhassa kısa ömürlü olan çilek, dut ve kiraz gibi mevsim meyvelerini ve bakla, semizotu gibi sebzeleri zamanında yemelidir.

Her meyve ve sebzenin insan vücuduna bazı faydaları bulunmaktadır.

Mesela semizotu, insan vücudu için lüzumlu olan omega-3 ihtiva eder.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır
« Yanıtla #905 : 03 Haziran 2013, 12:33:23 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ya âlim ol veya talebe ol veya dinleyen ol veya bunları seven ol. Beşincisi olma yoksa helâk olursun.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sâğîr)




02
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 23 Receb 1434 - Rûmî: 20 Mayıs 1429

Kozan'ın Kurtuluşu (1920)


İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır

Ehl-i sünnet mezhebini ve îtikâdını ehlinden öğrenip inandıktan sonra, kötü huy ve ahlâklardan sakınacak, güzel ahlâk ile ahlâklanacak kadar ilim sâhibi olmak, erkek, kadın bütün müslümanlara lazımdır.

Her müslüman, çoluk çocuğuna ve eşine ilmihâlini öğretip, onları dine uymayan şeylerden korumalıdır. Emri altında bulunanlara da ilmihâllerini öğretip, onları korumalıdır. Önce ehl-i sünnet îtikâdını, inancını, sonra amel bilgilerini, sonra ahlâk ilmini, daha sonra da alışveriş vb. muâmelât bilgilerini öğretmelidir. Bu bilgilere “İlmihâl” denir. Bunları bilmek herkese farz-ı ayındır.

Çocukları daha küçükken sünnet ettirmeli, ehl-i sünnet îtikâdını; inancını ve Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretmelidir. Çocuğa üzerine farz olan amellerin farzlarını ve vâciblerini yerine getirecek ve haramlardan sakınacak kadar ilim öğretmek farzdır. Meselâ abdest, namaz, oruç, -zengin ise- zekât ve hac bilgilerinin öğretilmesi farzdır. Bundan sonra geçimini temin edeceği bir iş, bir sanat öğretmelidir.

Bir sanatla uğraşıyorsa, mesleğinde harâma düşmeyecek kadar ilim öğrenmesi farzdır. Alışveriş bilgilerini öğrenmek gibi. Çünkü bir kimse, bu bilgileri öğrenmeden alışveriş ve ticâret yaparsa, şüphesiz harâma düşme tehlikesi vardır.

Eğer bir şey farz veya harâm ise onun ilmini öğrenmek farzdır.

Eğer vâcib veya kerâhet-i tahrîmiye ile mekruh ise onun ilmini öğrenmek vâcibdir.

Eğer sünnet veya kerâhet-i tenzîhiye ile mekrûh ise onun ilmini öğrenmek sünnettir.

Müstehab ise onun ilmi de müstehabdır. Mübâh ise ilmini öğrenmek de mübâh olur.

İlmi ile amel eden âlimlerin meclisinde bulunmalıdır.

Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu ki: “Bir saat ilim meclisinde bulunup, dînimde lâzım olanları öğrenmem, bana Kadir Gecesi’ni ihyâ etmekten daha sevimlidir.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mekkeliler Resûlullâh’dan (s.a.v.) kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Resûlullâh da (s.a.v.) onlara ayın ikiye bölünüşünü gösterdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)




03
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 24 Receb 1434 - Rûmî: 21 Mayıs 1429

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Her Yerde Türkçe Kullanılması Hakkında Fermanı (1277)


Ayın İkiye Ayrılması Mucizesi

Peygamberimiz, Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) ayı iki parçaya ayırması mucizesi Peygamberliğinin sekizinci senesinde oldu. Müşriklerden birtakımı mehtaplı bir gecede Resûl-i Ekrem Efendimiz’den ayın ikiye ayrılıp sonra birleşmesini istediler. Böyle bir mucize göstermedikçe iman edemeyeceklerini söylediler.

Resûl-i Ekrem Hazretleri de Hak Teâlâ’ya duâ buyurdu. Allâhü Azîmüşşân’ın kudretiyle ay iki parçaya ayrıldı. Bir parçası Hira -şimdiki adı Nur- dağının bir tarafında, diğer parçası da öbür tarafında göründü; sonra birleşip evvelki hâlini aldı. Bu mucizeyi o gece bazı yolcular da görmüşlerdi. Mekke-i Mükerreme’ye gelince hikâye ettiler. Yazık ki müşrikler ‘bu sihir’ dediler, yine iman etmediler.


Cennet Ehlinin En Aşağısı

Mûsâ (a.s.), ‘Ey Rabbim, Cennet ehlinin en aşağı derecesinde olanlarının yeri nasıldır?’ dedi.

Allâhü Teâlâ buyurdu:
Bütün Cennet ehli Cennete girince bir kişi gelip:
“Yâ Rabbi! Bütün halk yerlerine girmişler ve mertebelerini bulmuşlar”, der.

Allâhü Teâlâ:
“Bütün dünyânın hükümdarlığı kadar sana mülk versem razı mısın?” buyurur.

‘Razıyım, Allâh’ım’ der. Hak Teâlâ:
“Madem razısın, dünyanın on misli kadar mülk senin olsun.” buyurur.

Mûsâ (a.s.):
“Ey Rabbim! Öyle ise onların en üstünlerinin makâmları nasıldır.” dedi:

Hak Teâlâ Hazretleri:
“Ben onlara gözler görmedik, kulaklar işitmedik ve gönüllerden geçmedik şeyler veririm.” buyurdu.

Atalar Sözü

• Biri yer biri bakar, kıyâmet ondan kopar.
• Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar.
• Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ, kulunu benim sünnetime sarılıp amel etmesi sebebiyle cennete girdirir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kâdî Iyaz, Şifâ-i Şerîf)




04
Haziran Salı 2013

Hicrî: 25 Receb 1434 - Rûmî: 22 Mayıs 1429

Sultan Abdülaziz Han'ın Şehîd Edilmesi (1876) • Cihan Pehlivanı Koca Yusuf'un Vefatı (1899)


Sünnete Sarılmak

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Her kim sünnetimi (amel etmeyerek) zâyi’ ederse, o kimse üzerine şefaatim haram olur."
• “Her kim (ittiba’ ve amel etmekle) sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Beni ihya eden kimse, muhakkak beni sevendir. Beni seven de kıyâmet gününde Cennet’te benimle olacaktır.”


Şu halde hastalıkta, sağlıkta; korku ve emniyyette; vatanda veya seferde, hâsılı her halde Rasûlüllah’a (s.a.v.) tabi olmak şarttır, lazımdır. Onun yolundan ayrılmağa hiçbir şekilde yol yoktur.


Mi'râc Gecesi'nde ve Gündüzünde Yapılacak İbâdet

Receb-i Şerîf’in 27’nci gecesi (yarın akşam) Mi‘râc Gecesi’dir. Yatsı namazından sonra 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. Beher rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namaza niyet şöyledir: “Yâ Rabbi, rızâ-yi şerîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrârını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili Habîbin Resûl-i Zîşân Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber

Namazdan sonra:
4 Fâtiha-i Şerîfe,
100 defa, “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”,
100 İstiğfâr-ı şerîf,
100 Salevât-ı şerîfe okunup duâ edilir.

Bu namaz her rek’atte yüz ihlas okuyarak on rek’at kılınır veya on ihlas okuyarak 100 rek’at kılınırsa; -bunu yerine getiren mü’min bu namazın feyz ve bereketiyle- huzûr-i ilâhiye namaz borçlusu olarak çıkmaz.

Hadîs-i şerîfte, Mi’râc (Receb-i Şerîf’in 27.) gecesinin gününde oruç tutana altmış ay oruç sevâbı yazılacağı va’dedilmiştir. O gün öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 5 Âyetü’l-Kürsî, 5 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 5 İhlâs-ı Şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İsrâ ve Mi'râc Mûcizesi
« Yanıtla #908 : 05 Haziran 2013, 03:26:50 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kulunu bir gece Mescid-i Harâm'dan o çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya -ona âyetlerimizden gösterelim diye- yürüten o Sübhân’ı (bütün noksan sıfatlardan) tenzîh ederim...”
(İsrâ Sûresi, âyet 1)




05
Haziran Çarşamba 2013

Hicrî: 26 Receb 1434 - Rûmî: 23 Mayıs 1429

Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın Vefatı (1086)


İsrâ ve Mi'râc Mûcizesi

Peygamberimiz (s.a.v), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldükten sonra sahradan semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Nice melekler gördü. Cennet ve Cehennemi müşâhede etti, gördü. Sidre-i Müntehâ’yı geçti, Allâhü Teâlâ’nın melekûtundan birçok acâyibât gösterildi. Beş vakit namaz emriyle aynı gece geri döndü. Sabahleyin mescide çıkıp Kureyş’e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. Îman etmiş olanlardan bâzıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hz. Ebû Bekir’e (r.a.) koştular: “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. “Onu, buna karşı da mı tasdik ediyorsun?” dediler. O da “Ben onu bundan daha ötesinde -yani peygamberliğini- tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi.

Kureyşlilerden Mescid-i Aksâ’yı bilenler Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) onunla alâkalı suâller sordular, târifini istediler. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ’yı Resûlullâh’a gösterdi, ona bakıp târif ediyordu. Müşrikler, “Târifinde doğru söyledi.” dediler.

Sonra da “Haydi bakalım, bizim kervanı haber ver. O, bizce daha mühimdir. Onlardan bir şeye rast geldin mi?” dediler. “Evet, filanların kervanına rast geldim, Revha’da idi. Bir deve yitirmişler, arıyorlardı. Yüklerinde bir su kırbası vardı. Susadım, onu alıp su içtim ve yine eskisi gibi yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, kırbada suyu bulmuşlar mı?” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.

Sonra sayılarını, yüklerini, şekillerini sordular. Bu defa da Resûlullâh’a (s.a.v.) kervan gösteriliverdi ve sorduklarının hepsini haber verdi: “İçlerinde falan ve filân, önde karamtık beyaz bir deve üzerinde dikilmiş iki büyük çuval olduğu halde filân gün güneşin doğuşuyla beraber gelirler.” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.

O gün hızla bir tepeye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi “Güneş doğdu.” diye haykırdı, diğer birisi de “İşte kervan geliyor, önünde karamtık beyaz deve ve içlerinde falan ve filân da var, tıpkı dediği gibi.” dedi.

Böyle iken yine îmân etmediler de “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Otuz İki Farzı Bilmek Farz-ı Ayındır
« Yanıtla #909 : 06 Haziran 2013, 03:25:01 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız vakit yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız ve başlarınıza meshedip ayaklarınızı da her iki topuğa kadar yıkayınız. Eğer cünüp iseniz guslediniz; tamamen yıkanınız…”
(Mâide Sûresi, âyet 6)




06
Haziran Perşembe 2013

Hicrî: 27 Receb 1434 - Rûmî: 24 Mayıs 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Kırım'ı Fethi (1475)


Otuz İki Farzı Bilmek Farz-ı Ayındır

Zarûriyyât-ı dîniyyenin en büyük rüknü; dinde bilinmesi mecburî olan şeylerin en büyüğü imanın farzlarıdır.

Bütün erkek ve kadın Müslümanların otuz iki farzı öğrenip çoluk çocuğuna öğretmeleri de farzdır.

Kur’ân’ı Kerîm okumayı öğreten hocaların talebelerine, önce otuz iki farzı öğretmeleri lazımdır.

Otuz iki farz:

İmânın Şartları: Altı           Abdestin Farzları: Dört

İslâmın Şartları: Beş          Teyemmümün Farzları: İki

Guslün Farzları: Üç            Namazın Farzları: On iki

Yekûn: Otuz iki

İmânın şartları: 1- Allâh’ın varlığına ve birliğine 2-Meleklerine 3- Kitaplarına 4- Peygamberlerine 5- Âhiret gününe 6- Kadere, hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’nın takdiri ile olduğuna inanmak.

İslâm’ın şartları: 1-Kelime-i şehâdet getirmek 2-Namaz kılmak, 3-Zekât vermek 4-Oruç tutmak 5-Haccetmek.

Guslün Farzları: 1- Ağza su vermek 2- Burna su vermek 3- Bütün bedenini yıkamak.

Abdestin Farzları: 1- Yüzünü yıkamak 2- Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak 3- Başının dörtte birini meshetmek 4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.

Teyemmümün Farzları: 1- Niyet etmek 2- Ellerini toprağa vurup yüzünü meshetmek, tekrar toprağa vurup kollarını meshetmek.

Namazın Farzları:
Namazın dışında olanlar: 1- Hadesten tahâret (Abdesti yoksa abdest almak, cünüp ise gusletmek) 2- Necâsetten tahâret (Vücudunu, elbisesini ve namaz kıldığı yeri necasetten temizlemek) 3- Setr-i avret, (Namaz kılarken vücudunda örtmesi icap eden yerleri örtmek) 4- İstikbâl-i Kıble (Kâ’be’ye dönmek) 5- Vakit (Namazı vaktinde kılmak) 6- Niyet (Hangi namazı kılacağına niyet etmek).

Namazın içinde olanlar: 1- İftitah tekbîri (Namaza Allâhü ekber ile girmek) 2- Kıyâm (ayakta durmak) 3- Kırâat (Kur’ân okumak) 4- Rükû 5- Secde 6- Kâde-i ahîre. (Son oturuş.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Her Amelin Mükâfatı Kat Kat Verilir | Mutfağımız: Bakla Kavurması
« Yanıtla #910 : 07 Haziran 2013, 02:59:57 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Satarken, alırken, alacağını isterken kolaylık gösteren kimseye Allâhü Teâlâ rahmet etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




07
Haziran Cuma 2013

Hicrî: 28 Receb 1434 - Rûmî: 25 Mayıs 1429

Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşması (1830)


Her Amelin Mükâfatı Kat Kat Verilir

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Kim bir Müslüman’ın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.
• Kim borcundan dolayı zorda kalan birisine kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ ona hem dünyada hem de âhirette kolaylık gösterir.
• Kim bir müslümanın bir ayıbını örterse Allâhü Teâlâ da onun hem dünyada hem de âhirette ayıbını örter
• Kul, mü’min kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allâhü Teâlâ da o kulun yardımındadır.
• Kim ilim öğrenmek için bir yola çıkarsa, bundan dolayı Allâhü Teâlâ o kimse için cennete giden yolu kolaylaştırır.
• Allâhü Teâlâ’nın kitabı Kur’ân-ı Kerîm’i okumak, birbirine öğretmek, birbirinin hatalarını düzeltmek ve manasını öğrenmek için bir mescitte toplanan bir topluluğa sükûnet veren bir rahmet iner; onları rahmet kaplar, melekler onları kuşatır. Allâhü Teâlâ da katında bulunanlara (peygamber ve meleklere) onları zikreder; onlarla iftihar eder.
(Sâlih) ameli olmayan kimseyi, nesebi; soyu ileri geçiremez, (yüksek mertebelere kavuşturamaz).”



Mutfağımız: Bakla Kavurması (5-6 kişilik)

Malzemeler: Yarım kilo bakla, ikişer adet soğan ve domates, yarım bağ tereotu, 250 gr. yoğurt, 3 diş sarımsak ve tuz.

Yapılışı: Baklalar ayıklanıp bol suda yıkanır. Küçük kuşbaşı şeklinde doğrandıktan sonra tencerede kaynamış olan suya atılarak 3 dakika bekletilip çıkartılır, suyu sıkılır. Soğan ve domates kabuğu soyulup kuşbaşı doğranır.

Soğan yağda kavrulur, üzerine baklalar konduktan sonra  biraz daha kavrulur. Üzerine domates, sarımsak, dereotu, tuz ilave edilerek pişirilir. Yoğurtla birlikte servis yapılır. Afiyet olsun.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullah Efendimiz'in Son Hutbeleri
« Yanıtla #911 : 08 Haziran 2013, 03:19:32 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Hz. Âişe (r.anhâ) buyurdular: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefat etmezden önce bana arkasını dayamış bir vaziyette iken kendisine kulak verdim: “Allâh’ım beni bağışla, bana merhamet et ve beni refîk-ı a'lâya eriştir!” diye duâ ettiğini işittim.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




08
Haziran Cumartesi 2013

Hicrî: 29 Receb 1434 - Rûmî: 26 Mayıs 1429

Peygamberimiz (SAV)'in İrtihali (632)


Resûlullah Efendimiz'in Son Hutbeleri

Hâtemü'l-Enbiyâ aleyhisselam Efendimiz Vedâ Haccından sonra Hicret-i seniyyelerinin onbirinci senesi Safer ayının son günlerinde, şiddetli bir baş ağrısıyla hummaya tutuldu. Hastalığı ağırca idi. Buna rağmen Mescid-i Saâdet’e varıp minbere çıktı, bir hutbe okudu:

“Ey insanlar! Her kimin sırtına vurmuş isem işte sırtım, o da kalksın bana vursun ve her kimin bende alacağı varsa işte malım, gelsin alsın!”
dedi ve kendisinden sonra Cezîretü'l-Arap'tan müşriklerin çıkarılmasını emretti,

Etraftan gelecek elçilere ikram edilmesini tavsiyede bulunduktan, sonra:

“Allâhü Teâlâ bir kulunu dünyâ ile kendine kavuşmak arasında muhayyer kıldı, o kul da ona kavuşmayı tercih etti!” diyerek bununla âhiret âlemine irtihâl edeceğine işaret buyurdu.

Resûl-i Ekrem Efendimizin hastalığı ağırlaşınca Ensâr-ı kiram “Acaba hâlimiz ne olacak?” diye endişe içinde kalmışlardı. Bunu haber alan Nebiyy-i Zîşân Efendimiz, Hazret-i Ali ile amcası Hazret-i Abbas’ın oğlu Fadl’ın kollarına dayanarak tekrar Mescid-i Şerîf’e çıktı, müessir bir hutbe okudu. Buyurdular ki:

“Ey İnsanlar! Benim vefât edeceğimi düşünüp telâş etmekte imişsiniz. Hiçbir peygamber ümmeti arasında ebedî kalmadı ki, ben de sizin aranızda ebedî kalayım?

Ey Ensâr! Size nasîhatım şudur ki, muhâcirlere hürmet ve riâyet ediniz.

Ey Muhacirler! Size de vasiyetim şudur ki, Ensâr’a güzel muamele ediniz.

Ey insanlar! Günah, nîmetin zevâline, elden çıkmasına sebep olur. Eğer insanlar Allâh’ın emirlerine itaat ederse onların âmirleri de öyle olur ve eğer halk âsî olursa onların âmirleri de öyle olur.”




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak ki ümmetimin en şerlisi (edepsizi), Ashabıma dil uzatmaya cüret ve cesaret edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




09
Haziran Pazar 2013

Hicrî: 30 Receb 1434 - Rûmî: 27 Mayıs 1429

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)


Hz. İshak Aleyhisselâm

Hz. İshak, İbrahim aleyhisselâmın ikinci oğludur. Hz. Sâre'nin çocuğu olmuyordu. Hz. İsmail doğduğu zaman Sâre mahzun olmuştu. Hak Teâlâ Hazretleri lutfetti, Hz. Sâre’nin ihtiyarlığı zamanında Hz. İshak dünyaya geldi. Allâhü Teâlâ İshak aleyhisselâmı Hz. İbrahim (a.s.) hayatta iken Şam ahâlisine peygamber gönderdi. Neslinden birçok peygamberler gelmiştir. (Bİİ. Siyer Kısmı)

Hz. İshak (a.s.), yüz altmış yaşında iken vefat etmiştir. Hz. İbrahim’in yattığı mağarada medfundur. Validesi Sâre de yüz yirmi yedi yaşında iken Şam’da vefat etmiştir. 

Şa'bân-ı Şerîf

Yarın idrâk edeceğimiz Şa’bân ayı, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in ayıdır. Bu itibarla bu ayda salevât-ı şerîfeye devam etmek lâzımdır. Yine mümkün oldukça istiğfar ve İhlâs-ı Şerîf okumalı, teheccüd ve tesbîh namazları kılmalı ve hatm-i enbiyâ yapmalıdır.

Şa’bân ayı, şerefli, ulvî, berâta erdirici, ilâhî ihsâna kavuşturucu, müminlere rahmet, kâfirlere gazap olan ve ilâhî nûra nâil eden bir aydır. Bu ayın birinci gecesinde, yani bu akşam, her rek’atte bir Fâtiha, üç Âyetü’l-Kürsî ile bir tesbih namazı kılınır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Şa'bân Ayı İctimâ'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Şâban ayı ictima‘ı dün (08 Haziran Cumartesi) Türkiye saati ile 18.57’de idi.

Ru’yet bugün (09 Haziran Pazar) Türkiye saati ile 11.01’dedir. Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun orta ve güney kısmı, Avustralya’nın güney doğu eyaletleri hariç tamamı, Papua adaları, Brunei adaları, Endonezya, Singapur, Malezya, Madagaskar, Afrika kıtasının tamamı.

Hilal; Türkiye’nin kuzey kısmı hariç tamamında, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir.

Almanya ve Avusturya’dan görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden 10 Haziran Pazartesi günü de Şâban ayının 1’i olmaktadır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Şa'bân Ayının Fazîleti
« Yanıtla #913 : 10 Haziran 2013, 02:09:38 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim bana bir defa salevat getirirse Allâhü Teâlâ da ona on rahmet indirir, on günahını siler ve on derece yükseltir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)




10
Haziran Pazartesi 2013

Hicrî: 1 Şaban 1434 - Rûmî: 28 Mayıs 1429

Hz. Ebubekir'in (RA)Halife Seçilmesi (632) • Sultanahmed Camii'nin İbadete Açılması (1617)


Şa'bân Ayının Fazîleti

Hz. Âişe (r.anha) validemiz buyurdular ki: “...Ben Resûlullah’ın Ramazan ayından başka hiçbir ayın tamamında oruç tuttuğunu ve başka hiçbir ayda Şa’bân ayında tuttuğu oruçtan daha çok oruç tuttuğunu görmedim.”

Resûlullah (s.a.v.) Hz. Âişe’ye (r.anhâ) “Şa’bân ayındaki oruç bana en sevimli olandır.” buyurduktan sonra, “Yâ Âişe! O öyle bir aydır ki, sene içinde rûhu kabz olunacakların (öleceklerin) isimleri ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, ben oruçlu iken verilmesini isterim.”

Ümmü Seleme (r.anhâ) vâlidemiz: “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şa’bân ayındaki kadar oruç tutmamıştır.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb, Allâhü Teâlâ’nın ayı; Şa’bân benim ayım; Ramazan, ümmetimin ayıdır. Şa’bân günahlara keffâret (mağfiretine sebep) olan aydır, Ramazan ise günahları temizleyen aydır.”

Bu ay, hayır kapılarının açılacağı, bereketin indirileceği, hataların terk edileceği, günahların bağışlanacağı ve yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah’a (s.a.v.) çokça salavâtın getirileceği bir aydır.

Böyle olunca, müminlerin bu ayda gafletten uyanmaları, geçmişte işledikleri günahlardan dolayı tevbe edip temizlenerek Ramazan ayına hazırlanmaları gerekir. Bu ayda Allâh’a yalvarıp yakarmalı, ayın sahibi olan Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) vesîle kılarak Allâh’a yaklaşmaya çalışmalıdır.

Bunları sonra yaparım diyerek tehir etmemeli, geciktirmemelidir. Zirâ dünya üç günden ibârettir. Biri, dündür, geçmiştir; ibret alınacak gündür. Diğeri bugündür, amel etme günüdür; ganimettir. Diğeri de, yarındır ki, emeldir; tehlikelidir. Ona çıkıp çıkamayacağını bilemezsin. Aylar da böyledir. Receb geçmiştir, tekrar dönmez. Ramazan gelecektir, fakat ona kavuşup kavuşamayacağını bilemezsin. Şa’bân ise iki ay arasında bir vâsıtadır. O ayda ibâdetle meşgul olmayı ganimet bilmek îcâb eder.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Allâh'ım, Beni Refîk-i A'lâya Kavuştur" | Mevlid-i Şeriften
« Yanıtla #914 : 11 Haziran 2013, 12:56:29 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, ırzlarını muhâfaza etsinler, -zâhir olanı (yâni örtünün dış tarafı ile eli ve yüzünden) başka- ziynetlerini açmasınlar ve başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar…
(Nûr Sûresi, âyet 31)




11
Haziran Salı 2013

Hicrî: 2 Şaban 1434 - Rûmî: 29 Mayıs 1429

Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi (1534) • Hilal-i Ahmer (Kızılay)'in Kuruluşu (1868)


"Allâh'ım, Beni Refîk-i A'lâya Kavuştur"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hasta olmakla beraber her ezan okundukça Mescid-i Şerîf'e çıkıyor, ashâb-ı kirâmına imam olup namaz kıldırıyordu. Fakat irtihâllerine üç gün kala hastalığı arttı, artık mescide çıkamaz oldu. “Ebû Bekir'e söyleyiniz, imamet etsin!” diye buyurdu.

Rebîü'l-Evvel'in on ikinci Pazartesi günü idi. Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk ashâb-ı kirama sabah namazını kıldırıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.)  kendisinde bir kuvvet gördü. Mescid-i Saâdet’e çıktı, ashabının saf saf olup ibâdet ettiklerini görünce pek sevindi ve Hz. Sıddîk’a uyup namaz kıldı.

Ashâb-ı kiram Peygamber Efendimiz’in iyileşmiş olduğunu sanarak pek sevinmişlerdi. Halbuki, Fahr-i Âlem (s.a.v.) namazdan sonra hücre-i saadetine döndü. Artık Rabb’inin manevî huzuruna kavuşacağı zaman geldi. O güllerden latif olan mübarek sîmâsı bazan kızarıyor, bazan sararıyordu. Alnından jaleler gibi ter katreleri serpiliyordu. Nihayet zeval vakti idi ki, birer hidâyet yıldızı gibi parlayan o güzel gözlerini semâya dikti: (Dünyadaki son kelimesi) Allâhümme'r-refîka'l-a'lâ “Allâh’ım! Beni refîk-i a’lâya kavuştur!” diye duâ etti, artık mukaddes ruhu a’lâ-yı ılliyyîne gitmişti. -Sallallâhü Teâlâ aleyhi vesellem-

Mevlid-i Şeriften

                Yâ İlâhî saklagıl îmânımız,

                Virelüm imân ile tâ cânımız.

Biz günâhkâr âsî mücrim kulları,

Yarlığayup kıl günâhlardan berî.

                Kabrimiz îmân ile pür-nûr kıl,

                Mûnisin gılmân ile hem hûr kıl.

Hem dahi mîzânımız eyle sakîl,

Cennete girmeğe lütfun kıl delîl.

                Mustafâ’ya hem-civâr et yâ Kerîm!

                Cennetü’l-Firdevs içinde yâ Rahîm!

Afv idüp isyânımız kıl rahmeti,

Ol Habîbin yüzi suyu hürmeti.     (Süleyman Çelebi)