Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063504 defa)

0 Üye ve 181 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Zekâtı Verilmeyen Mal - Yemeklerde Bazı Püf Noktaları - İsimlerimiz
« Yanıtla #885 : 13 Mayıs 2013, 10:37:09 »


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“...Altını ve gümüşü toplayıp da Allah yolunda sarfetmeyenleri (zekâtlarını vermeyenleri), artık onları acıklı bir azâb ile müjdele.”
(Tevbe Sûresi, âyet 34)




13
Mayıs Pazartesi 2013

Hicrî: 3 Receb 1434 - Rûmî: 30 Nisan 1429



Zekâtı Verilmeyen Mal

Zekâtlarını vermeyenlere nasıl bir azab edileceği şu hadîs-i şerîfte bildirilmiştir:

"Kim ki Allâhü Teâlâ kendisine mal verir de, o malın zekâtını vermezse, kıyâmet gününde zekâtı verilmeyen mal, sahibi için çok zehirli erkek bir yılan suretine konulur. Bunun iki gözü üstünde (vahşet alameti olarak) iki nokta vardır. Bu azgın yılan, kıyâmet gününde mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan ağzı ile sahibinin çenesini iki tarafından yakalar ve “Ben senin dünyada çok sevdiğin malınım, ben senin hazinenim.” der.

Sonra Resûlullah (s.a.v.) şu âyeti okudular:

“Allâh’ın fazlından kendilerine bahşettiği şeyde (Allah yolunda harcamak hususunda) cimrilik edenler, zannetmesinler ki bu hareketleri kendileri için hayırdır. Hayır, o, onlar için bir şerdir, yarın kıyâmet günü o kıskandıkları mal boyunlarına dolanacak. Kaldı ki göklerin ve yerin mîrâsı hep Allâh'ındır ve Allah her ne yaparsanız haberdârdır.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 180)  

Yemeklerde Bazı Püf Noktaları

• Çorba ve yemeklerde yağ kızartılmaz. Kızartılmış yağ sağlığa zararlıdır.
• Beyaz çorbalarda un fazla kavrulmaz. Sarı renk vermek için biraz havuç rendelenir.
• Salçalı çorbalarda un ve salça güzel kavrulursa çorbanın rengi ve tadı güzel olur.
• Terbiye esnasında un topaklaşmasın diye yoğurt ve yumurta suyla çırpılır, sonra un ilave edilir.
• Kemik suyu için kemikler kırılıp akşamdan soğuk suda bırakılarak kanı akıtılırsa çorba hem kokmaz, hem berrak olur.
• Kef (kaynayan yemeğin üzerinde biriken köpük)ler mutlaka alınmalıdır  

İsimlerimiz: Erkek: Hüseyin, Kız: Hüsniye




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Ali (k.v.) Ve Hz. Muâviye (r.a.) - Şeyhulislâm Refîk Efendi
« Yanıtla #886 : 14 Mayıs 2013, 16:34:07 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Yâ Bilal, infak et (Allah yolunda harca), korkma, Allah malını azaltmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr)




14
Mayıs Salı 2013

Hicrî: 4 Receb 1434 - Rûmî: 01 Mayıs 1429

Cerbe Deniz Zaferi (1560) • Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Açıldı (1839) • İsrail'in Kuruluşu (1948)


Hz. Ali (k.v.) Ve Hz. Muâviye (r.a.)

İmam Ahmed bin Hanbel rivayet eder: Bir adam Hz. Muaviye'den bir şey sordu. Hz. Muaviye, ona,

“Bunu Hz. Ali’den sor, çünkü o daha bilgilidir.” dedi.

Adam Hz. Muaviye’ye, “Ey mü’minlerin emiri! Senin vereceğin cevap, onun vereceği cevaptan daha sevimlidir.” deyince, Hz. Muaviye,

“Kötü bir şey söyledin. Gerçekten öyle bir kimseyi küçük gördün ki, Resûlullah (s.a.v.), onu ilimle övüp değerlendirdi. Yemin ederim ki, Resûlullah (s.a.v.), ona hitap ederek,

“Senin bana yakınlığın, Harun'un Musa'ya yakınlığı rütbesindedir. Şu kadar ki, benden sonra peygamber yoktur.” buyurdu.

Hz. Ömer, bir mesele olduğu vakit, Hz. Ali’ye sorar, onun söylediği ile amel ederdi.
dedi.


Şeyhulislâm Refîk Efendi

Bosna’nın Çelebipazarı kasabasındandır. 1839’da İstanbul’a gelmişti. Bütün ilimlerde, bilhâssa fıkıh tahsîlinde ciddî bir azim ve gayreti vardı.

1845 senesinde fetvâ emîni, 1858’de Anadolu Kazaskeri oldu.

1860’da Ravza-i Mutahhara kapısına Peygamber Efendimiz’in “Salâtün fî mescidî hâzâ…”: “Benim şu mescidimde kılınan namaz -Mescid-i Harâm müstesnâ- başka yerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir.” hadîs-i şerîfinin yazılmasını teklîf etti. Ulemâ ve Sultân Abdülmecîd Hân bunu çok güzel buldular ve yazdırdılar.

1866'da Meclis-i Ahkâm-ı Adliye azası oldu ve o sene Hacca gitti. Dönüşünde 9 Ağustos 1866'da Şeyhulislâm oldu. 20 Nisan 1871 Muharrem’inde 59 yaşında vefât etti.

Merhûm gâyet afîf, nezîh ve hayır sâhibi bir zât idi. Cevdet Paşa merhûm defni esnâsında “Fıkıh hazinesini buraya defnediyoruz.” demiştir. Mühründe “Ni’me’r-Refîk Muhammed” kazılı idi.

Fetâvâ-yı Feyziye’nin nakillerini muhtevî kıymetli ve matbû bir eseri vardır.  Rahimehullâh



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sabah namazının iki rek’at (sünnet)i, dünyâdan ve dünyâda olan her şeyden daha hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




15
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 5 Receb 1434 - Rûmî: 02 Mayıs 1429

Yunanlıların İzmir'i İşgali (1919)


Sünnet'in Ehemmiyeti

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:
“Sizin aranıza iki şeyi bıraktım ki onlardan sonra dalalete (sapıklığa) düşmezsiniz. O iki şey Allâh’ın kitabı Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnetimdir..”

Şu âyet-i kerîmeler de bu manayı ifade eder. (meâlen):
“Her kim Allâh’ın Rasülüne itaat ederse Allâh’a itaat etmiş olur.” (Nisa sûresi, âyet 80) ve
“Muhakkak ki (Habibim) sana bîat edenler sırf Allah'a bîat ederler.” (Fetih sûresi, âyet 10)  

Regâib Gecesi ve Bu Gecede Yapılacak İbâdetler

Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır.

Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazı kılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda, Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü... ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur:
“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.”

Secdede 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.
Secdeden kalkıp bir defa “Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke ente’l-e’azzü’l-ekrem.” okunur.
Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa “Sübbûhun Kuddûsün Rabbünâ ve Rabbü’l-melâiketi ve’r-Rûh” okunur.

Secdeden sonra duâ edilir. Duâda Allâh’a şu şekilde ilticâ etmelidir:
“Allâhümme bârik lenâ Recebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazân.”

Regâib Gecesi’nden sonraki gündüzde, yani cuma günü öğle ile ikindi arasında 2 rek’atte bir selâm verilerek 4 rek’at teşekkür namazı kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 7 Âyetü’l-Kürsî, 5 İhlâs-ı şerîf, 5 Kul eûzü birabbi’l-felak, 5 Kul eûzü birabbi’n-nâs sûreleri okunur.

Namazdan sonra 25 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîmi’l-kebîri’l-müteâl”, 25 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” diyerek istiğfâr ve sonra da duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Regâib Kandili | Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Eşsiz Şecâati
« Yanıtla #888 : 16 Mayıs 2013, 10:24:47 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (ahlâk, yaratılış, haseb, neseb v.s bütün hususlarda) insanların en güzeli idi, insanların en cömerdi idi, insanların en şecaatlisi idi.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




16
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 6 Receb 1434 - Rûmî: 03 Mayıs 1429

Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han'ın İtalya'da Vefatı (1926)


Regâib Kandili

Receb-i şerîfin ilk cuma gecesi Regâib Kandili'dir. Bu geceye Regâib denilmesi, melekler bu geceye çok rağbet ettikleri içindir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Receb’in ilk cuma gecesinden gâfil olmayınız. Çünkü bu geceye melekler Regâib ismini vermiştir. Bu gecenin üçte biri olduğunda gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir melek kalmaz, hepsi Ka’be'de ve onun etrâfında toplanır.
Cenâb-ı Hak hâllerine muttali' olur ve ‘Ey meleklerim! Dilediğinizi benden isteyiniz.’ buyurur.
Onlar da 'Ey Rabb’imiz! Senden isteğimiz Receb ayında oruç tutanları bağışlamandır.' derler.
Allâhü Teâlâ “Bağışladım” buyurur.

Bu gece, Hz. Âmine’nin Âlemlere Rahmet olan âhir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e hâmile olduğunu anladığı gecedir.

Bu gecenin feyiz ve bereketinden istifâde etmek için uyanık olmalı, bu geceyi ibâdet ve tâatla ihyâ etmelidir.


Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Eşsiz Şecâati

Peygamber-i Âlî-şân Efendimiz fevkalâde şecaatli ve kuvvetli idi. Birçok savaşlarda nice zırh giymiş kahramanlar firara mecbur kaldıkları halde Resûl-i Ekrem Efendimiz sebat ederdi. Bilhassa Uhud ve Huneyn harblerinde gösterdiği metanet ve şecaat her türlü tasavvurların üstündedir.

Bir defa Medîne-i Tâhire’nin hâricinden bir korkunç gürültü işitilmiş, düşman tarafından hücum edildiği sanılmıştı. Herkesten evvel Fahr-i Âlem Hazretleri kılıcını kuşanarak gürültü tarafına koşmuş ve henüz başkaları gitmeye hazırlanırken kendisi gidip dönmüşler “Korkacak bir şey yok!” diye halkı teskin etmişlerdi.

Hz. Ali (k.v.) der ki: “Muharebelerde Resûl-i Ekrem kadar düşmana yaklaşan bir kimse bulunmazdı. Birçok defalar harp kızışıp başımız sıkıntıya gelince Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi vesellem)e sığınırdık.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Ey Habibim Ahmed) De ki: Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allâh da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur ve Rahim’dir.” (Âl-i İmrân sûresi, âyet 31)



17
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 7 Receb 1434 - Rûmî: 04 Mayıs 1429

Kasr-ı Şirin Muahedesi'nin Akdi (1639)


Resûl-i Ekrem'in Fevkalâde Nezâfeti

Peygamber-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.) nezâfete, temizliğe pek çok riâyet ederdi. Onun cismen nezâfetleri fevkalâde olduğu gibi sîreten nezâfetleri de her türlü tasavvurun fevkindeydi. Hattâ “Nezâfete; temizliğe ziyadesiyle riâyet ediniz. Hak Teâlâ İslâm dinini nezâfet üzerine bina kılmıştır, cennete ancak nezâfeti olanlar girecektir.” diye buyurmuştur.

Mübarek vücutlarında yaratılıştan pek güzel bir râyiha (koku) vardı. Maamâfih, bazan güzel koku da kullanırdı.


Nasihat Nasıl Tesirli Olur

Bir zatın emrettiği veya nehyettiği, yasakladığı şey, hakka ve maslahata uygun ise kabul edilmelidir. Velev ki kendisi sözüyle âmil olmasın. Bununla beraber bir emir ve nehyin ruhlara tesir edebilmesi için bu vazifeyi ifaya çalışan zat, şu beş vasfı haiz olmalıdır.

1. Bilgi sahibi bulunmalıdır. Çünkü bilgisiz kimse, bu irşat vazifesini güzelce yapamaz.
2. Söylediği şey ile kendisi de amel etmeli, yapmalıdır.
3. Bütün sözleriyle Allâhü Teâlâ’nın rızasını, müslümanların yükselmelerini gözetmelidir, bunu gaye bilmelidir.
4. Muhatapları hakkında şefkat göstermeli, irşat vazifesini rıfk ile yapmalı; yumuşak davranmalıdır.
5. Sabırlı ve hilim sahibi olmalı; hiddetten, şiddetten kaçınmalıdır.

Şunu da ilâve edelim ki: Avamdan bulunan kimselerin ilim ve irfan sahibi zatlara emir ve nehiyde bulunmaları uygun değildir. Böyle bir hareket, edebe aykırıdır, kendi haklarında bilmeksizin bir zarara sebep olabilir 

Atalar Sözü

• Her ziyan bir öğüttür.
• Çoğu zarar, azı karar.
• Sağlık varlıktan yeğdir.
• Kem söz, (kalp akçe) sahibinindir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #890 : 18 Mayıs 2013, 15:06:32 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İmân yetmiş küsur şûbedir: En üst mertebesi, ‘Lâ ilâhe illAllah’ demek; en alt mertebesi ise insanlara eziyet, verecek şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imândan bir şûbedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)




18
Mayıs Cumartesi 2013

Hicrî: 8 Receb 1434 - Rûmî: 05 Mayıs 1429

Ziya Paşa'nın Vefatı (1880)


İmanın Bazı Şûbeleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: Îman yetmiş küsür şubedir. En aşağı mertebesi yoldan ezâyı gidermek, en üstünü de Lâ ilâhe illallâh demektir.

İmanın şubelerinden bazıları şunlardır:

Kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak, hacca gitmek, abdeste devam etmek, cünüplükten gusletmek, Cuma günü gusletmek, sabırlı, şükredici olmak, şüpheliden sakınmak, hayâlı olmak,  Allâhü Teâlâ’yı zikretmek, insanlara eziyet etmemek, mazlûma yardım etmek, zulmü terk etmek, hakâret etmemek, gıybeti, nemîmeyi terk etmek, insanların gizli hallerini araştırmamak, izinsiz başkasının evine girmemek, gözünü harama bakmaktan korumak, ibret almak, hayrı gösteren sözleri dinleyip onunla amel etmek, sadakayı malının iyisinden vermek, kötü sözü terk etmek, ırzını (namusunu) muhâfaza etmek, diline sâhip olmak, tevbe etmek, tevekküllü olmak, huşûlu olmak, faydasız şeyleri terk etmek, faydalı şeylerle meşgûl olmak, boş söz söylememek; mukâvelelerini yerine getirmek, sözünü tutmak, iyilik ve takvâda yardımlaşmak, fenâlık ve düşmanlıkta yardımcı olmamak, daimâ doğru olmak, emri altındakilere iyiliği emredip fenâlıktan nehyetmek, insanların arasını düzeltmek, arabozuculuk yapmamak, mütevâzı ve yumuşak huylu olmak, ana babaya iyilik etmek, isyân etmemek ve onlara duâ etmek, merhametli olmak, büyüğe hürmet etmek ve şerefini korumak, küçüğe merhamet etmek, Allâh için sevmek, Allâh için buğzetmek, yalan sözü terk etmek, cemâatle namaza devam etmek, selâmı yaymak, hediyeleşmek, güzel ahlâka sarılmak ve kötü huylarını düzeltmeye çalışmak, sırrı saklamak, evlenmek, âile efradını sevmek, güzel kokuyu sevmek, Ensâr’ı sevmek ve Allâh’ın haramlarını büyük bilmek, mümin kardeşine silah çekmemek, ölüyü techiz ve tekfîn etmek, cenâze namazlarını kılmak, hastayı ziyâret etmek, ezâyı kaldırmak, kendisi için sevdiğini diğer müminler için de sevmek, Allâhü Teâlâ ve Resûlü kendisine her şeyden daha sevgili olmak, küfür olan hallere düşmeyi hoş görmemek.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ana-Baba'ya İyilik Etmek | Beyit
« Yanıtla #891 : 19 Mayıs 2013, 06:12:44 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Ancak kendisine ibadet etmenizi ve ana babaya iyilik yapmanızı Rabb’in kat’î olarak emretti. Senin yanında onlardan biri veya ikisi de ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara öf -bile- deme ve onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.” (İsrâ Sûresi, âyet 23)



19
Mayıs Pazar 2013

Hicrî: 9 Receb 1434 - Rûmî: 06 Mayıs 1429

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1081) • Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı (1919)


Ana-Baba'ya İyilik Etmek

Allâhü Teâlâ, Nisa Sûresi’nin 36. Âyet-i Kerîme’sinde (meâlen):
“Hem Allâh’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, sonra babaya anaya ihsan edin…” buyurmuş, kendisine ibadet ve kulluk vazifesini yaptıktan sonra, ana babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir.

 “Rasûlullah (s.a.v)'e bir adam geldi ve,

“Ey Allâh’ın Rasûlü, kendisine güzelce (iyilik ederek) dost olmama en layık insan kimdir.” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Annendir” buyurdu. Adam “Sonra kim” dedi. “Yine annendir”,

“Sonra kim” “Yine annendir” buyurdu. Tekrar adam “Sonra kim” deyince, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) “Babandır” cevabını verdi.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), üç kere ‘annene’ buyurarak iyiliğin önce anneye yapılması gerektiğini beyan ettikten sonra dördüncüde “Babaya iyilik ediniz.” buyurdular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Rabb’in rızası babanın rızasında; Rabb’in gadabı, babanın gadabındadır.”
• “Bir çocuk babasının hakkını, ancak onu köle olarak bulup sonra da satın alarak azad etmekle ödeyebilir.”

“Üç dua hiç şeksiz kabul olunur; Mazlumun duâsı, müsafirin duâsı ve anne-babanın evladına duâsı.”
buyruldu. 

İbn-i Abbas (r.anhümâ) buyurur ki: “Anne-baban ile beraberken, sert ve haşin olan efendisine karşı; zayıf, hakir ve kabahatli olan köle gibi ol.”

Beyit:

Ana başa tac imiş, her derde ilac imiş,
Bir evlat pîr olsada anaya muhtac imiş.

(Lâ edri)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, o devirde kişi, kazandığı malın helâl mi, haram mı olduğuna hiç aldırış etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




20
Mayıs Pazartesi 2013

Hicrî: 10 Receb 1434 - Rûmî: 07 Mayıs 1429

Sultan Genç Osman'ın Şehid Edilmesi (1622)


İlmihal: Farz Üç Nevidir

Dâimî farz, muvakkat farz, farz-ı kifaye.

Dâimî farz: Amentünün altı maddesini bilmek ve daima inanmak daimî (devamlı) farzdır.

Muvakkat farz: Vakti geldikçe işlediğimiz farz amellerdir. Vakti geldikçe kılınan beş vakit namaz, Ramazan ayı tutulan oruç gibi.

Dâimî farz ve muvakkat farz farz-ı ayındır.

Farz-ı Kifâye: Müslümanlardan bazısının yapması ile diğerlerinden sakıt olur; selâm almak ve selâm vermek gibi.


İmanı Hayatın Sonuna Kadar Muhafaza Şarttır

İmanın ahiret azabından kurtarması ve ebedi saadete ulaştırması için son nefese kadar devam etmesi lazımdır. Çünkü itibar sonadır.

İmanını hayatının sonuna kadar muhafaza edemeyen kimseye, daha önceki imanı asla fayda vermez.

Bir kimse senelerce sahih bir imana sahip olduğu halde hayatının sonunda ölümü görmeden önce bir sebeple imandan çıksa ebedî azaba müstehak olur, daha önceki imanı, yaptığı ibadet ve taatı kendisine bir fayda vermez.

Bunun aksine, bütün günleri küfür ve günah ile geçmiş bir kimse hayatının sonunda iman etse ve îman üzere vefat etse ebedî saadete kavuşur, daha önce işlediği küfür ve günah kendisine zarar vermez.

İmanı yok edecek birçok sebep bulunduğundan imanı muhafaza etmek çok müşkildir.

Her müslüman daima imanını muhafaza için gayret etmeli, kendisini bu ebedî saadetten mahrum bırakacak hareket ve sözlerden son derece uzak durmalıdır.

Şayet kendisinden imana aykırı bir hal sudur edecek olursa derhal tecdidi iman ile; yeniden iman tevbe ve istiğfarda bulunmalı, her zaman korku ile ümit arasında bulunmalıdır.  

İsimlerimiz: Erkek: İsa, Kız: Merve



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #893 : 21 Mayıs 2013, 11:03:13 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ölüm gelmeden önce ölüme hazırlan.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)




21
Mayıs Salı 2013

Hicrî: 11 Receb 1434 - Rûmî: 08 Mayıs 1429

Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)


Receb Ayında Kılınacak Namaz

Receb’in 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sâdece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır.

Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek’at namaz Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.

Kılınışı: Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi,  teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerîf hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerîfin için” Allâhü Ekber.

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerîf okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

` İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup duâ edilir.

` İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.

` Üçüncü on gün içinde, yâni Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İtikadda ve Amelde Mezhebler | Beyit
« Yanıtla #894 : 22 Mayıs 2013, 11:20:05 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“… Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.”
'O hangi fırkadır, yâ Resûlallâh?' diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
“Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurdu.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




22
Mayıs Çarşamba 2013

Hicrî: 12 Receb 1434 - Rûmî: 09 Mayıs 1429

Büyük İstanbul Zelzelesi (1766) • Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)


İtikadda ve Amelde Mezhebler

Sahih ve makbul inançların neler olduklarını İmam Ebû Mansur Mâtüridî ve İmam Ebu'l-Hasen Eş’arî Hazretleri Kur’ân-ı Kerim’den ve hadîs-i şerîflerden derleyip bu ümmete anlatmışlardır:

Bu iki büyük islâm âlimi, Müslümanların itikat (inanç) meselelerinde imamlarıdır. Esasta birdirler. Aralarında sadece bazı teferruatta ihtilaf vardır. Bu iki imamın yolu itikatta, inançta Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat mezhebidir. Yâni Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ve mübarek sahabîlerinin yoludur. Bunların dışında kalan Mutezile, Cebriye, Kaderiye, Bâtıniyye, Karmatiyye, Şia ve diğer fırkaların inançlarında hatalar, bozukluklar, bid’atler vardır.

Her Müslüman, inanç meselelerinde ya İmam Mâturidî’yi veya İmam Eş'arî’yi takip ve taklit etmelidir. “Benim mezhebe ihtiyacım yok, ben Kur’ân ile Sünnet’e bakarım...” diye konuşanlar büyük hata işlemektedirler. Bin seneden beri nice büyük âlimler, mürşidler, sâlihler, arifler bu iki imamdan birine tâbi olmuşlardır. Bu mevzuda bin küsur yıllık bir icmâ-ı ümmet vardır. Bu mezheplerden ayrılan bilgisizler sapıtmış ve sapıttırmışlar, Ehl-i Sünnet’in dışına çıkmışlardır.

Peygamberimiz ve sahabîler devrinden sonra İslâm dünyasında “Mutlak müçtehitler” yetişmiş, bu büyük zatlar Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadîslerini mükemmel bir şekilde inceleyerek, dinimizin bütün amel meselelerini büyük bir vukufla açıklamışlar, hükümleştirmişlerdir. Bu mutlak müçtehitlerin mezheplerinden dört zatın mezhebi, İslâm dünyasında ‘amelde mezheb’ olarak kabul edilmiş ve yayılmıştır. Bu mezhepler: Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî’dir.

Bütün Müslümanlar amelde, bu dört mezhepte birleşmişlerdir.

Beyit:

Kime kim Ka’be nasib olsa Hüdâ rahmet eder,
Her kişi hanesine sevdiğin dâvet eder. (Nahîfî)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ölü ve Diri, Başkasının Amelinden Faydalanır
« Yanıtla #895 : 23 Mayıs 2013, 10:25:03 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere iken yardım isteyen biri gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden veya arkadaşından kendisine gelecek duâyı bekler. Duâlar kendine ulaşınca, dünyâ ve içindekilerin kendisinin olmasından daha çok sevinir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




23
Mayıs Perşembe 2013

Hicrî: 13 Receb 1434 - Rûmî: 10 Mayıs 1429

Dandanakan Zaferi (1040)


Ölü ve Diri, Başkasının Amelinden Faydalanır

Müslüman, başkasının bağışladığı amellerden, hayırlardan faydalanır. Bu sünnet ve icma ile sabittir. Sadece kendi yaptıklarının kendisine faydası olur diyen kimse icmâ'a ve sünnete muhalefet etmiş olur. Bu ise batıldır.

Çünkü;
• İnsan, başkasının yaptığı duanın faydasını görür. İşte bu, başkasının yaptığı amelin faydası demektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mahşerde hesabın kolay olması, cennete girmeleri ve cehennemden kurtulmaları için Müslümanlara şefaat edecektir.
• Peygamberler ve sâlih müminler şefaat ederler.
• Melekler yeryüzündekilere dua ve istiğfar ederler.
• Allâhü Teâlâ, dilerse hiç hayır işlemeyen bir mümini, sırf rahmetiyle cehennemden azad eder.
• Mü’minlerin çocukları, babalarının işlediği amellerle cennete girerler.
• Ölünün, verilen sadakalardan fayda gördüğü Hadîs-i şerîf ile sabittir, bunda icma vardır.
• Ölmüş bir kimse adına, velisi hac yapsa ölüden farz hac düşer.
• Herhangi bir borçlu kişinin borcunu başka bir kimse öderse o kimse borcundan kurtulur.
• Birine borçlu olan veya haksızlık eden kimse, malın sahibi alacağını ve hakkını helâl etmekle mes’ûliyetten kurtulur.
• Sâlih komşu, hayatta iken de komşularına faydalı olduğu gibi ölünce de kabir komşularına faydalı olur.
• Bir kişi zikir meclisine başka bir maksatla gelse -zikir halkasına oturmasa bile- rahmete kavuşur, zikirden istifade eder.
•  Ölü için kılınan cenaze namazı ve yapılan dua ölüye fayda verir.

Bütün bunlar başkasının amelleri ile fayda elde etmektir. Bunun sayılamayacak kadar misalleri vardır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslam Tarihi: Hz. Ka'bü'l-Ahbâr (r.a.) | Yarıgölgeli Ay Tutulması
« Yanıtla #896 : 24 Mayıs 2013, 10:32:04 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanlardan utanmayan Allâhü Teâlâ’dan da hayâ etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü'l-evsat)




24
Mayıs Cuma 2013

Hicrî: 14 Receb 1434 - Rûmî: 11 Mayıs 1429

Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu (1040) • Kırım Türkleri'nin Moskova'yı Fethi (1571)


İslam Tarihi: Hz. Ka'bü'l-Ahbâr (r.a.)

Tâbi’înin büyüklerinden olup Resûlullâh Efendimiz zamanına yetişmiş, lâkin Hz. Ebû Bekir yahut Hz. Ömer zamanında Müslüman olmuştur. Medîne’ye gelmiş, sonra Şam tarafına giderek Hımıs’da hicrî 32’de Hz. Osmân zamanında vefât etmişdir. İsmi Ka’b bin Mâti’dir.

Abbâs (r.a.) Hazretleri ona:
“Sen Resûlullâh zamanına ve Hz. Ebûbekir zamanına yetişmene rağmen niçin geç Müslüman oldun?” deyince şöyle cevap vermiştir:

“Pederim bana Tevrât’tan bazı şeyler çıkarıp yazarak, sen bunlara çalış, dedi ve diğer kitaplarını mühürleyip kaldırdı. Bana da mührü bozmamam üzere babalık hakkı ile söz verdirdi. Ben İslâm dinini duyduğumda, ‘Acabâ pederim benden bazı ilimleri gizlemiş midir?’ deyip o kitapları açtım. Gördüm ki orada Resûlullâh aleyhisselâm ve onun ümmetinin vasıfları aynen yazmaktadır. Hemen gelip Müslüman oldum.” demiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’den mürsel olarak, ve Hz. Ömer, Suheyb ve Âişe (r.anhüm)’den hadîs rivâyet etmiştir.

Kendisinden de Ashâb’dan İbn-i Ömer, Ebû Hüreyre, İbn-i Abbâs, İbn-i Zübeyr, Muâviye (r.anhüm), Tâbiînden ise Ebû Râfi’, Mâlik, İbn-i Ebî Âmir ve Saîd bin Müseyyeb; Tebe-i Tâbiîn’den ise Atâ, Abdullâh bin Damra, Abdullâh bin Rebâh ve diğerleri (r.anhüm) hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir.  

Yarıgölgeli Ay Tutulması

Yarın (25 Mayıs Cumartesi) “Yarıgölgeli ay tutulması” meydana gelecektir.

Amerika kıtası, Güney Afrika cumhuriyeti ve Afrika kıtasının batı kesimi, atlas okyanusunun tamamındaki adalar, Avrupa kıtasından gözlenecektir. Bu tutulma Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan ise görülemeyecektir. Tutulmanın büyüklüğü: 0.9335’dir.

Ay’ın gölgeye girişi: 25 Mayıs 2013 06.53 (Türkiye Yaz Saati)

Tutulmanın ortası: 25 Mayıs 2013       07.11

Ay’ın gölgeden çıkışı: 25 Mayıs 2013  07.26  



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Kulum Bana Ancak Nafilelerle Yaklaşır"
« Yanıtla #897 : 26 Mayıs 2013, 01:58:55 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kulum, farzları edâ etmekle benim azabımdan kurtulur. Kulum bana (benim rahmetime) ancak nâfilelerle yaklaşır.”
(Hadîs-i Kudsî, İhyâu-Ulûmiddîn)




25
Mayıs Cumartesi 2013

Hicrî: 15 Receb 1434 - Rûmî: 12 Mayıs 1429

Ampülün İcadı (1878) • Ahmed Cevdet Paşa'nın Vefatı (1895)


"Kulum Bana Ancak Nafilelerle Yaklaşır"

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu ki:

Teheccüd namazı da bu yolun zarûriyyâtındandır. Bir zaruret olmadıkça terk etmemeye gayret etmek lazımdır...

Gecenin sonunda uyanabilmek (o vakti ihya etmek) için, yatsı namazını kılıp faydasız şeylerle meşgul olmadan gecenin evvelinde hemen uyumak lazımdır.

Bu vakitte, istiğfar ve tevbe etmek, iltica ve tazarruda bulunmak, isyan ve günahlarını hatırlamak, noksanlarını, ayıplarını hatırlamak, âhiret azâbından ve ebedî azâbdan korkmak ganîmet bilinmelidir. Allâhü Teâlâ’dan af ve mağfiret istemeli ve yüz defa “Estağfirullâhe’l-azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyu’l-kayyûm ve etûbu ileyhi sübhânehû” kelimelerini kalben teveccüh ederek diliyle söylemelidir.

Bu istiğfarı ikindi namazını kıldıktan sonra da -abdestli veya abdestsiz- yüz defa aynı şekilde hiç ihmal etmeden söylemelidir. Hadîs-i şerîfte  “Amel defterinde çok istiğfâr bulunan kimseye müjdeler olsun!” buyrulmuştur.

Eğer kuşluk namazını kılmak mümkün olursa, bu çok büyük bir nimettir. İki rek’at bile olsa, devamlı olarak bunu kılmaya gayret etmelidir. Kuşluk namazı, teheccüd namazı gibi en fazla on iki rek’attir. Vaktin ve hâlin îcâbına göre kılınanı da ganîmettir.

Her farz namazdan sonra Âyetü’l-kürsî’yi okumağa gayret etmelidir. Hadîs-i şerîfte “Kim her farz namazdan sonra Âyetü'l-kürsî'yi okursa, cennete girmesine yalnız ölüm mâni olur.” buyrulmuştur.

Yine beş vakit farzdan sonra otuz üç kere ‘Sübhânellâh’, otuz üç kere ‘Elhamdülillâh’ ve otuz üç kere de ‘Allâhü Ekber’ deyip aded yüze tamam olması için de bir kere ‘Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve alâ küll-i şey’in kadîr’ denilmelidir.

Yine her gün ve gece yüz defa “Sübhânallâhi ve bi-hamdihî” demeye devam etmelidir. Zira bunda çok büyük sevab vardır.” (Mektubât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3/17) 




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullâh'ın Ciğerpâresi: Hazret-i Fâtıma | İsimlerimiz
« Yanıtla #898 : 26 Mayıs 2013, 02:15:35 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“(Kızım) Fâtıma, iffet ve namusunu muhafaza etmiştir. Allâhü Teâlâ iffet ve namusunu muhafaza etmesi sebebiyle kendisini ve zürriyetini cennete koyar.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr)




26
Mayıs Pazar 2013

Hicrî: 16 Receb 1434 - Rûmî: 13 Mayıs 1429

Sultan İkinci Bayezid Han'ın Vefatı (1512)


Resûlullâh'ın Ciğerpâresi: Hazret-i Fâtıma

Peygamber Efendimiz’in  (s.a.v.) kızlarının en küçüğü ve en sevgilileri olup annesi Hz. Hadîce (r.anhâ) validemizdir.

Hz. Fâtıma, nûrânî yüzlü olup mübarek yüzü ay gibi parladığından kendisine “Zehrâ”  denilmiştir.

Hz. Âişe (r.anhâ), “Ben karanlık gecede Hz. Fâtımanın yüzünün aydınlığı ile iğneye iplik geçirirdim.” demişlerdir.

Bir rivâyete göre hayız ve nifas görmediği için kendisine Zehrâ lakabı verilmiştir. Bir vakit namazını bile geçirmemiştir.

Lakaplarından biri de Betül’dür. Kesilmek manâsında olan bu kelime, onun dünyadan kesilip daima hakka yöneldiğine işarettir.

Hazret-i Fâtıma’ya, torunu ve Hazret-i Hüseyin'in kızı Fâtıma’dan ayırmak için Fâtımatü’l-Kübrâ da denilir.

Hazret-i Ali (k.v.) ile hicretin ikinci senesinde Zilhicce ayında evlendiler.

Hz. Ali’den beş çocuğu oldu. Bunlardan üçü erkek, ikisi kızdır.

Kızları Ümmü Gülsüm ve Zeyneb’tir.

Erkek olanlar ise Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Muhsin’dir. Muhsin henüz çocuk yaşta vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) nesli Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra Hz. Fâtıma'nın güldüğü görülmemiştir.

Hz. Ümmü Seleme anlattı: Hz. Fâtıma ölüm hastalığına tutulduğu bir gün gusledip yeni elbiselerini giyindi, sağ elini yanağı altına koyup kıbleye dönerek sağ yanı üzerine yattı. Sonra Hakk'ın rahmetine kavuştular. Radıyallâhu Teâlâ anhâ.

İsimlerimiz: Erkek: Ali, Kız: Fâtıma



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullâh (s.a.v.) hayırda, bereketli yağmurlara sebeb olan rahmet rüzgârlarından daha cömert idi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)




27
Mayıs Pazartesi 2013

Hicrî: 17 Receb 1434 - Rûmî: 14 Mayıs 1429

Hafta Tatilinin Cuma'dan Pazar'a Alınması (1935)


Resûl-i Ekrem'in Mübarek Ahlâkı

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ahlâkı tamamen Kur’ân-ı Kerîm’e uygun idi; yani Kur’ân-ı Mübîn’in gösterdiği güzel huyların mükemmel bir mecmuasından ibaret bulunuyordu. Onun kadar güzel ahlâka sahip bir zât görülmemiştir. Bunun içindir ki, hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen;
“Şüphe yok ki sen pek büyük ahlâk üzere yaratılmış bulunuyorsun.” (Kalem Sûresi, âyet 4) buyurulmuştur.

Bir hadîs-i şerîfte de; “Ben mekârim-i ahlâkı, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurulmuştur.


Kıble Saati Ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati; kıblenin güneş ile tespit edildiği saattir. Yani, güneşin, bulunduğumuz yerin kıble zâviyesine (açısına) veya belli bir zâviye (açı) farkına denk geldiği vakittir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri, Afrika Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile Avustralya’nın Perth şehrinde; şehrin o günkü kıble saati vaktinde, güneşe doğru dönen kimse, kıbleye dönmüş olur.

Kıble saati, namaz vakitleri gibi günlük olarak değişir.

Kıble saatleri sadece adı geçen şehir için geçerlidir.

Herhangi bir yerin kıblesi pratik olarak şöyle tespit edilir: O günün takviminde, bulunduğu şehrin namaz vakitleri cetvelinin son sütünundaki “Kıble Saati” (Kıble S) vaktinde güneşin bulunduğu yöne dönen, kıbleye dönmüş olur. Ev içerisinde ise mesela, güneşe göre pencerenin dik çerçevesinin yere düşen gölgesi kıble istikametini gösterir. Bu istikamet işaretlenir ve böylece en pratik ve en doğru bir şekilde kıble yönü tespit edilmiş olur.

Dünya kıble günleri aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir. Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18'de ve 16 Temmuz saat 12.27'de güneş tam Kâ'be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ'be-i Muazzama'ya yani KIBLE'ye dönmüş olur.

Bu sebeple, 28 Mayıs ve 16 Temmuz târihleri, Dünya Kıble Günü olarak kararlaştırılmıştır.