Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1062787 defa)

0 Üye ve 143 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Abdülhâlık Gucduvânî Hazretlerinin Nasîhatlerinden
« Yanıtla #840 : 29 Mart 2013, 10:23:44 »


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul, haklı olduğu halde bile faydasız mücâdeleyi terk etmedikçe, kâmil îman etmiş olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




29
Mart Cuma 2013

Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 16 Mart 1429

|


Abdülhâlık Gucduvânî Hazretlerinin Nasîhatlerinden

Oğulcuğum!

Sana bütün hallerde ilim, edeb ve takvâ öğrenmeni tavsiye ederim.

Ehl-i sünnet ve cemâatten ayrılma.

Fıkıh ve hadîs öğren.

Câhil mutasavvıfdan uzak dur.

Namazları dâimâ cemâatle kıl.

Şöhretten sakın, çünkü şöhret âfettir.

Kimseye kefîl olma, insanların vasiyet mesuliyetini üzerine alma.

Sultanlara ve sultan çocuklarına yakın olma.

Az konuş, az ye, az uyu.

Çocuklar ve kadınlarla arkadaşlık yapma.

Bid’atçılar ve kibirli zenginlerle arkadaş olma.

Helalden ye, şüphelilerden sakın.

Çok gülme, çünkü çok gülmek kalbi öldürür. Kahkaha ile gülme.

Herkese şefkatle bak, kimseyi hakir görme.

Dışını süslemekle uğraşma. Çünkü zâhiri süslemek bâtının harap olduğunu bildirir.

Halk ile mücâdele etme.

Kimseden bir şey isteme.

Kimseye hizmet emretme.

Hz. Peygamberin vârisi olan âlimlere malınla, bedeninle ve ruhunla hizmet et, onların fiillerini, yaptıklarını beğenmemezlik etme. Çünkü onların kusurlarını gören ebedî iflâh olmaz.

Dünyaya ve dünya ehline aldanma.

Gözün yaşlı, amelin ihlaslı olsun.

Allâhü Teâlâ’ya yalvararak dua et.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Îtikatta ve Amelde Mezheb
« Yanıtla #841 : 30 Mart 2013, 22:53:33 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Âhirete göre dünya(nın nimet ve zamanı), ancak sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir. O halde (o kişi) parmağında kalan suya baksın.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




30
Mart Cumartesi 2013

Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 17 Mart 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın doğumu (1432)


Îtikatta ve Amelde Mezheb

Mezheb, ictihâd ehliyetine sâhip âlimin edille-i şer'iyye (kitap, sünnet, icmâ ve kıyas)dan çıkardığı mesele ve hükümlerdir.

Erkek ve kadın her müslümanın îtikatta ve amelde mezhebini öğrenip bilmesi vâciptir.

“İtikatta mezhebin hangisidir?” denirse, “Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebidir.” demelidir. Ehl-i sünnet ve cemâat demek, Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbı ve cemâati (radıyallâhü anhüm) demektir. Onların her biri İslâm dininin nûrudur. Onların îtikâtı nasıl ise ben de o îtikad üzereyim, demelidir.

İtikâdı, Ashâb-ı Kirâm'ın îtikâdına uygun olan müslümanlara Ehl-i Sünnet, Fırka-i Nâciye, Ehl-i Hak denir. Buna uymayanlara Ehl-i Bid'at, Fırak-ı Dâlle denir.

Ehl-i sünnetin itikatta imâmı ikidir. Birisi İmâm Ebû Mansûr Mâtürîdî, diğeri İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'dir.

Hanefîler îtikatta İmâm Ebû Mansûr Mâturîdî'yi,

Şâfiîler ise İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'yi imâm edinmişlerdir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebi haktır, doğrudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.” buyurdular. “O hangi fırkadır?” diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurmuştur.

“Amelde mezhebin hangisidir?” denirse, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe mezhebindekiler “Hanefî mezhebi” demelidir. Şafiî, Hanbelî ve Malikî mezhebindekiler de mensûbu bulundukları mezhebi söylerler.

Kur'ân-ı Kerîm’de ve Hadîs-i Şerîflerde farz, haram, helâl gibi hükümlerin bazısı açıktır, herkes anlar. Bazısı gizlidir, onları ancak müctehid olan âlimler anlar. Allâhü Teâlâ ictihâda ehil olan âlimlere çalışıp hükümler çıkarmalarını, Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullâh’ın sözü ve fiilleri ile ve Ashâb-ı Kirâm’ın icmâ'ı ile gizli olanları delillerle ve kıyâs ile meydâna çıkarıp anlatmalarını, bunlarla amel etmelerini ve müctehid olmayanlara öğretmelerini emretmiştir.

Müctehid olmayanlar bu müctehidlerden birine uymak ve onları taklîd etmek ile emrolunmuşlardır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Güzel Ahlâkın Fazileti
« Yanıtla #842 : 31 Mart 2013, 14:54:19 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Allâhü Teâlâ kullarından ancak merhametli olanlara rahmetiyle muâmele eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)




31
Mart Pazar 2013

Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 18 Mart 1429

Eyfel Kulesi'nin inşası (1889) • Varto ve Gevaş'ın kurtuluşu (1918)


Güzel Ahlâkın Fazileti

Allâhü Teâlâ, Peygamberini güzel ahlâkı ile överek:
“Hiç şübhesiz, sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin” (Kalem sûresi, âyet 4) buyurmuştur.

Usame b. Şüreyk (r.a.) Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.):
“İnsanlara verilen şeylerin en hayırlısı hangisidir?” diye sorduğumuzda,
Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
“Güzel ahlâktır.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ebu Hüreyre’ye (r.a.):
“Ey Ebû Hüreyre, güzel ahlâklı olmaya gayret et.” buyurdu.
Ebû Hüreyre:
“Güzel ahlâk nedir, ya ResûlAllah?” diye sordu.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
'Sana gelmeyene gider, kötülük edeni bağışlar, vermeyene verirsin, işte güzel ahlâk budur.’ buyurdular.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular:
“İnsanların Cennet’e girmelerine en çok yardımcı olan; takva, Allah korkusu ve güzel ahlâktır.
“Ahlâkî güzellikleri tamamlamak için gönderildim”
“Mizana konacak amellerden en ağır geleni, güzel huydur.”
“Allâhü Teâlâ ahlâk ve hilkatini güzelleştirdiği kimseyi, Cehennem’de yakmaz.”
“Allâhü Teâlâ, iyiliğini murad ettiği kimseye, unuttuğunu hatırlatacak ve hatırında olanı yapmağa yardım edecek iyi ve salih bir dost nasib eder.”
“Allah için birbirini seven iki din kardeşi buluştukları zaman, biri diğerini yıkayan iki el gibidirler. Ne zaman iki mü'min bir araya gelirse, Allâhü Teâlâ birini diğerinden faydalandırır.”
“Kim bir kardeşi ile Allah rızası için kardeşlik yaparsa Allâhü Teâlâ, onu, Cennet’te, hiç bir ameli ile ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Beş Vaktin Sünnetlerinin Fazileti
« Yanıtla #843 : 01 Nisan 2013, 10:40:28 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"(Mü’minler) yanları yataklarından uzaklaşır (gece kalkar ve nafile namaz kılarlar) korku ve ümid içinde Rab’lerine duâ ederler ve (onlar) kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayra harcarlar."
(Secde Sûresi, âyet 16)




1
Nisan Pazartesi 2013

Hicrî: 20 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 19 Mart 1429

Van / Erciş ve Gürpınar'ın Kurtuluşu (1918) • Varşova Paktı'nın Feshedilmesi (1991)


Beş Vaktin Sünnetlerinin Fazileti

Beş vakit namazın farz olan rek’atlarından başka sünnet olan rek’atleri de vardır.

Sabah namazının farzından önce iki rek’at kılmak sünnet-i müekkededir. Peygamberimiz Hazretleri “Bu iki rek’at bana dünya ve dünyada olan her şeyden daha sevimlidir.” diye buyurmuşlardır. Sünnetlerin en kuvvetlisidir. Sabah namazının farzı bir özürden dolayı vaktinde eda olunamayıp kazaya kaldığı gün öğleye kadar farzıyla birlikte sünneti de kaza olunur. Öğleden sonraya kalırsa yalnız farzı kaza olunur.

Öğle namazının farzından evvel bir selâm ile kılınan dört rek’at sünnet-i müekkededir. Öğle namazının farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir. Dört rek’at kılınması müstehabdır. Bu dörder rek’ata devam edeni Hak Teâlâ’nın cehennemden koruyacağı sahîh hadîs-i şerîflerle müjdelenmiştir.

İkindinin farzından evvel dört rek’at müstehabdır. Buna devâm edenin hakkında “Bu dört rek’at cehennemden perde olur.” diye Mebsût kitâbında rivâyet olunmuştur. Farzından sonra kılınmaz.

Akşamın farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir. Farzdan sonra kimseyle konuşmadan ilk rek’atte Kâfirûn ve ikincide İhlas sûrelerini okuyarak kılanın günahları mağfiret olunur, bağışlanır diye rivayet olunmuştur.

Yatsının farzından evvel dört rek’at müstehabdır. Farzından sonra iki rek’at sünnet-i müekkededir. Dört rek’at olarak kılınması müstehabdır. Hadîs-i şerîfde, “Dört rek’at kılan Kadir gecesinde kılmış gibi olur.” buyurulmuştur.

Bu sünnetler ile farzların aralarında yemek içmek ve alış veriş gibi namaz harici bir amel işlemek kılınan sünnetin sevabını eksiltir.

Bir kimse bu sünnetlerin hak olduğuna inandığı halde özürsüz terk etse ve yalnız farzları kılmayı alışkanlık haline getirse günahkâr olur ve şefâate nail olamaz. Zîra Peygamberimiz “Sünnetimi terk eden kimse şefâatime nail olamaz.” buyurdular.  



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Dostunu ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü buğz(düşmanlık)et, günün birinde dostun olabilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




2
Nisan Salı 2013

Hicrî: 21 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 20 Mart 1429

Ahmed Vefik Paşa'nın Vefatı (1891) • Van ve Muradiye'nin Kurtuluşu (1918)


Hızır Aleyhisselâmın Tavsiyeleri

Hz. Musa ve Hızır aleyhimesselâm buluşup bir müddet beraber oldular. Ayrılacakları vakit, Hızır (a.s.) ona "Eğer sabretse idin her biri diğerinden daha hayret veren nice şeyler görürdün", dedi.

Mûsâ aleyhisselâm ağladı. Sonra Hızır aleyhisselâma, bana tavsiyede bulun, dedi.

O da:
• “Yaptığın bütün işlerinde kaygın âhiretin için olsun.
Faydasız şeylerle meşgul olma.
• Emniyet halinde korkulu hallerin gelebileceğini unutma, korku halinde de kurtulacağından ümitsizliğe düşme.
• Daima yaptığın işlerin sonunu düşün.
• Gücün yettikçe ihsanı terk etme,
Sakın inatçı olma,
• İşin olmayan yere gitme,
• Gülünmeyecek şeye gülme,
• Hata edeni hatasından pişman olduktan sonra ayıplama.
• Daima kendi hatalarını gör.
İlmi anlatmak için değil amel etmek için öğren.


Hz. Musa “Sen nasihati kâmil yaptın, Allah senin üstündeki nimetini kâmil kılsın, ömrün onun taatinde geçsin, seni düşmanlarından korusun.” diye dua etti ve ona bazı tavsiyelerde bulundu.


Her Sebze Mevsiminde Leziz, Ucuz Ve Faydalıdır

Bamya: Haziran-Eylül.
Marul, Semizotu, barbunya, bezelye, bakla: Nisan-Temmuz.
Yeşil biber, dolmalık biber, domates, patlıcan: Haziran-Kasım.
Taze fasulye, yeşil kabak, salatalık: Mayıs-Ekim.
Kırmızı biber: Ağustos-Ekim.
Beyaz lahana, kırmızı lahana, kereviz: Kasım-Şubat.
Brokoli, turp: Ocak-Mart.
Havuç: Eylül-Mart.
Ispanak, karnabahar, pırasa: Kasım-Mart.
Mantar: Eylül-Ekim.
Patates, dereotu, maydanoz, kuru soğan, sarımsak: Her mevsimde.

Sebzeler her mevsimde yetiştirilebilmektedir. Ancak sıhhatimiz için her sebze mevsiminde bol yenilmelidir. Mevsiminde alarak dondurucuda veya kurutarak veya konserve yaparak muhafaza edilen sebzeler diğer mevsimlerde yenilebilir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namazda Huşû Nasıl Olur
« Yanıtla #845 : 03 Nisan 2013, 10:44:57 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"Her kim ki, kıldığı namazı kendisini fahşâdan (bütün çirkinliklerden) ve münker(dinde, örf ve âdette hoş görülmeyen şeyler)den alıkoymazsa o namaz, ancak onu Allâh’tan uzaklaştırır."
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)




3
Nisan Çarşamba 2013

Hicrî: 22 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 21 Mart 1429

Özalp ve Saray'ın Kurtuluşu (1918)


Namazda Huşû Nasıl Olur

Sa’d b. Muaz (r.a.): Ben namazda iken -ta ayrılıncaya kadar- nefsimin dünya işlerini hatırıma getirdiği bir namaz asla kılmadım.

İbn-i Sîrin (rh.) namaza duracağı zaman, Allâhü Teâlâ’dan korkusundan yüzünün rengi solardı.

Âmir bin Abdi Kays: “Omuzlarımın arasına hançerlerin batırılması, namazda iken dünya işlerini düşünmekten bana daha sevimlidir.”

Mücâhid (rh.): İbn-i Zübeyr (r.a.) namaza durduğu zaman, Allâhü Teâlâ’dan korkusundan sanki bir direk gibi dururdu.

Vehb bin Verd (rh.) namazı sanki cehennemi görüyormuş gibi kılardı.

Utbetü’l-gulâm (rh.) kış mevsiminde namaza durduğu zaman vücudundan terler boşanırdı. Sebebini sordular, “Allâhü Teâlâ’dan hayâ ettiğimden dolayı” dedi.

Müslim bin Yesâr (rh.) namaza durduğu zaman, Allâhü Teâlâ’dan korkusundan ve namazla meşgul olduğundan dolayı ne bir ses duyardı ne de başka bir şey...

Müslim bin Yesâr’ın (rh.) mahallesinde bir yangın çıktı. O evinde namaz kılıyordu. Basralılar korkup kaçtılar. Nihayet yangını söndürdüler. Müslim (rh.) ancak namazdan sonra yangının farkına varabildi.
Yine bir gün mescidde namaz kılıyordu. Yanına bir direk düştü. Orada bulunanlar korktular. Ama Müslim (rh.)  bunun farkına bile varmadı.

Rabi' bin Haysem (rh.) bir gün nafile namaz kılıyordu. Yirmi bin dirhem değerindeki atı da önünde bağlı idi. O esnada hırsız gelip atını alıp götürdü. Haberi duyan insanlar ertesi gün gelip taziyede bulundular. Rabi' ‘Ben atımı alıp götüreni gördüm. Fakat ben o esnada atımdan daha sevgili olan bir şeyle meşgul idim’ dedi. Bir müddet geçtikten sonra atın gelip onun önünde durduğunu gördüler.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sevabı Kesilmeyen Hayırlı Ameller
« Yanıtla #846 : 04 Nisan 2013, 11:46:52 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

"(İşlerin âkıbetini, fayda ve zararlarını düşünüp) tedbir almak gibi akıl yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




4
Nisan Perşembe 2013

Hicrî: 23 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 22 Mart 1429

Dumlupınar Denizaltısı'nın Batışı (1953)


Sevabı Kesilmeyen Hayırlı Ameller

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“İnsan vefat edince amel, ibâdet, hayır ve hasenatının sevabı kesilir. Yalnız üç şeyin sevabı devâm eder:

Sadaka-i câriye”, yani: insanların ihtiyacını gören bütün hayratı; yaptırdığı mescid, mekteb, çeşme, köprü, kuyu, diktiği ağaç gibi,
İnsanların istifâde edeceği eserleri veya ilim neşri ile meşgul olan talebesi,
• Kendini hayır ile yâd edecek yahut ettirecek iyi çocuğu.

İşte bunların devamı ile sevabı devam eder.

“Öldükten sonra mü’minlere ulaşan ecir ve sevab: İlim neşri ve faydalı fen ve sanatı, sâlih evladı, miras bıraktığı Mushaf-ı şerîfi, yaptırmış olduğu mescid ve ibâdetgâh, yollarda yaptırmış olduğu müsâfirhaneler, akıttığı sular, hayatında iken vermiş olduğu sadakalarıdır.”

Bir kimsenin dikmiş olduğu ağacın meyvesinden gerek insan gerek diğer mahlukattan hangisi yerse muhakkak o ağaç onu dikmiş olan kimse için sadaka hesabına geçmiş olur.”

“Ektiklerinizden ve ağaçlarınızın meyvesinden, kurt, kuş, arı ihtiyaçlarını görseler her birinin yenilip alınmasından sevap kazanırsınız.”

“Kıyâmet kopsa, yani kıyametin büyük alâmetleri çıkmış olsa  o zaman elinizde bir hurma fidanı bulunsa onu dikmeye bir mâni yoksa derhal dikiniz.”

Deccâl'in çıktığını işittiğiniz vakit bile elinizde bir hurma fidanı bulunsa onu derhal dikiniz. Zira insanlar Deccâl’den sonra da yeryüzünde yaşayacaklardır.”


Deccâl devrinde yaşayan halk dünyanın en musîbetli bir devrinde yaşayacaktır. Yani öyle belalı ve musibetli bir günde bile ümitsizliğe düşmeyip dünyanın ömrünü uzatacak hizmetlerden vazgeçmeyin, demektir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Mesele | Dünyanın Zahmeti Bitmez
« Yanıtla #847 : 05 Nisan 2013, 10:30:21 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Bilal, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gelip ‘Falan kadın vefat etti ve rahata kavuştu’ deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gadablandı ve “Ancak Allâhü Teâlâ’nın bağışladığı kimse rahata kavuşmuştur.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf; Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat)



5
Nisan Cuma 2013

Hicrî: 24 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 23 Mart 1429

Fatih Sultan Mehmed Han'ın Donanmasının İstanbul Surlarına Girmesi (1453) • Gazi Osman Paşa'nın Vefatı (1900)


Bir Mesele

Bir kimse farz namaza yalnız başlamış iken yanında bir cemaat farza başlasa; ilk rek’atin secdesine varmadıysa hemen bir tarafına selâm verip namazdan çıkar ve imama uyar.
Eğer ilk rek’atin secdesini yaptıysa dört rek’atlik bir farz ise iki rek’atı kılıp teşehhüdden sonra selâm verip imama uyar.
Üçüncü rek’atin secdesini yaptıysa namazını tamamlar.


Dünyanın Zahmeti Bitmez

Allâhü Teâlâ dünyayı bir imtihan yurdu olarak yarattı. Ondan az almayı rahmet, ona çok dalmayı da zahmet kıldı.

İmâm Gazâli Hazretleri buyurdular:
İhtiyaçtan fazla yığılan dünyalık mal ve mülk şeytanın tükenmez hazinesidir. Zira bir günlük nafakası olan kimsenin kalbi rahattır. Bu kimsenin eline yüz dinar (altın lira) geçmiş olsa, hemen kalbine bu parayı sarfedeceği on türlü arzu düşer ki bunların her birinin gerçekleştirilmesi için yine yüzer dinar gerektirir. Bulduğu para bu arzuları için yetmez de yine başkaca dokuz yüz dinara muhtaç olur. Halbuki bu kimse paralar eline geçmeden önce böyle ihtiyaçlar hissetmiyordu. Eline geçen parayla zengin olduğunu zannetti, lâkin başka ihtiyaçlar görmek için yine dokuz yüz dinara muhtaç hale geldi. Bu kimse elindekiyle her ne alsa onun da görülmesi gereken başka ihtiyaçları çıkar. Sonu gelmez ihtiyaç içinde yuvarlanır gider.

İmam Şa’rânî Hazretleri şöyle buyurdular:
Muhakkak Allâh’ın evliyâsı şöyledir: Eğer dünyadaki bütün insanlar onlardan birinin evladı olsa, yahut dünyanın bütün malı onlardan birinin olsa, sonra Allâhü Teâlâ bütün hepsini bir defada alıverse asla hâli değişmez.
Belki daha çok sevinirler ve şöyle derler:
“Biz bu acıyı tattık amma Allâh’ın takdirine razı gelerek kazandığımız sevabın sevinci evlâdımızın ölümünden veya malın gitmesinden daha sevimli geldi.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullah'ın (s.a.v.) Hükümdarları İslâm'a Daveti
« Yanıtla #848 : 06 Nisan 2013, 13:05:36 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Peygamberin vazifesi ancak tebliğ etmekten ibarettir...”
(Mâide Sûresi, âyet 99)




6
Nisan Cumartesi 2013

Hicrî: 25 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 24 Mart 1429

Bursa'nın Fethi (1326)


Resûlullah'ın (s.a.v.) Hükümdarları İslâm'a Daveti

Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz bütün milletlere peygamber gönderilmiş olduğundan İslâm dinine davet için hicretin yedinci senesi Muharrem ayında birer mektup yazdırıp mühürledikten sonra birer elçi ile etraftaki hükümdarlara göndermiştir.

Bu mübarek mektuplar, Necâşî denilen Habeş hükümdarı Ashame’ye, Mısır hükümdarı Mukavkıs'a, Doğu Roma imparatoru Hirakl'e, Hirakl'in Şam valisi bulunan Hâris'e, Yemâme hükümdarı Hristiyan Ali oğlu Hevze’ye, İran hükümdarı Husrev Perviz'e ve sâireye yazılmıştı.

Necâşî mektubu alır almaz öpüp yüzüne gözüne sürmüştü. Habeşistan'a hicret etmiş bulunan Hazret-i Câfer'in huzurunda İslâmiyet'i kabul etmişti.

Mısır hükümdarı da Hazret-i Peygamberin elçisine hürmette bulunmuş, Resûl-i Ekrem Efendimiz'e Düldül adındaki meşhur katırı ile bazı hediyeler göndermişti.

Rûm hükümdarı da birçok hediyeler göndermiş, fakat kavminden korktuğu ve saltanatına düşkün olduğu için müslüman olmamıştır.

Haris ise Resûl-i Ekrem'in mübarek mektubunu yere atmış olduğundan Hazret-i Peygamber’in duasıyla az sonra kahrolup cehenneme gitmiştir.

Yemâme hükümdarı da “Hazret-i Muhammed beni kendisine veliaht ederse müslüman olurum yoksa kendisiyle harp ederim.diye edepsizlikte bulunduğundan çok geçmeden helak olmuştur.

İran hükümdarı ise mektubu alır almaz parçalamış olduğundan Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “Yâ Rabbi, o benim mektubumu parçaladı, sen de onun mülkünü parçala!” diye duâ buyurmuştu. Hakikaten, az bir zaman sonra İran devleti parçalandı, büsbütün sönüp İran ülkesi müslümanların eline geçti.

Bunlar, Hazret-i Peygamber’e ve onun mukaddes dinine ihanet edenlerin dünyadaki cezalarıdır. Âhiretteki cezaları daha büyük olacaktır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Sizin en hayırlılarınız, hanımları hakkında ahlâkça en güzel olanınızdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)




7
Nisan Pazar 2013

Hicrî: 26 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 25 Mart 1429

Sultan Birinci Abdülhamid Han'ın Vefatı ve Üçüncü Selim Han'ın Tahta Geçmesi (1789) • Fas'ın İstiklâli (1956)


İmanın Şubelerinden: Hanımlarla İyi Geçinmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Kadınlarınıza hayırla emrediniz. Zira onlar din ve dünya işlerinde sizin yardımcılarınızdır.” buyurdular.
Kişinin zevcesine ikramı da imanın bir şubesidir.
“Mü’minlerin imanca en kâmili ahlâkı en güzel olanı ve ehline, ailesine en lütufkâr bulunanıdır.” buyurmuşlardır.

Kadınlar ile geçinmek erkekler ile geçinmekten daha güçtür. Zira onlar daha zayıf ve daha nahîftirler.
Erkeğin zevcesinden gelecek ezaya tahammül etmesi, Resûlullâh Efendimiz’e uyarak öfkelendiğinde halîm davranması güzel ahlâktandır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) kadının iffet ve nezâhetini şüphe ve fitnelerden nasıl muhâfaza edileceğine irşâd ederek buyurmuşlardır ki:
“Sizden bir adam bir kapalı yerde mahremi olmayan bir kadınla, baş başa yalnız bulunmasın.”

Hz. Âişe vâlidemiz şöyle buyurdular:
“Vallâhi Resûlullâh aleyhisselâmın eli -mahremi olmayan- hiçbir kadının eline aslâ değmemiştir.”

Nükte: At Sahibinin Zekası

Adamın atı çalınmıştı. Çalınan atını görünce davacı oldu ve hırsızla hâkimin huzuruna çıkartıldılar.
Atın sahibi, isbat edebilmek için hayvanın bir gözünün kör olduğunu söyledi ve atın başına bir mendil örtüp hangi gözünün kör olduğunun hırsızdan teşhisini istedi.
Hırsız, hayvan kendisinin olmadığından gelişi güzel “Sağ gözü lekelidir...” deyince sahibi;
"Bu hayvanın iki gözü de sağlamdır ve at benimdir" deyince atın davacıya ait olduğu anlaşıldı.

Beyit:

Kendi kendine ettiğin âdem
Bir yere gelse îdemez âlem. Adlî (Sultan İkinci Bayezîd)

İnsanın kendi kendisine ettiğini dünya bir araya gelse edememez.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler - Gökyüzü Neden Mavi?
« Yanıtla #850 : 08 Nisan 2013, 10:34:09 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Abdestsiz namaz kabul olmaz, haram maldan da sadaka kabul olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




8
Nisan Pazartesi 2013

Hicrî: 27 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 26 Mart 1429

Koca Ragıp Paşa'nın Vefatı (1763) • Nusretiye Câmii'nin Açılması (1826) • Şer'iye Mahkemelerinin Lağvedilmesi (1924)


Namaz Kılmak Mekruh Olan Vakitler

• Güneşin doğmasından 40-50 dakika sonrasına kadar.

• Güneş tam tepede iken yani öğle namazından evvelki 15-20 dakika

• Güneş batarken, akşam namazından evvelki 40-50 dakika farz ve vâcib olan namazlar kılınmaz. Ancak o günün ikindi namazı kılınmamış ise güneş batarken kılınması sahîhdir.

Bu üç vaktin dışında hazırlanan cenazenin namazı da bu üç vakitde sahîh olmaz.

Bu üç vaktin haricinde okunan secde âyetinin secdesi de bu üç vakitde edâ edilmez.

Bu üç vakitde ve bundan başka:

• Sabah namazının vaktinde,
• İkindinin farzından sonra güneş batıncaya kadar ve güneş battıktan sonra akşamın farzını kılmazdan önce nafile kılmak kerâhet-i tahrîmiyye ile mekrûhdur.

Bu vakitlerde nafile namaza başlamış olsa mekrûh olmakla birlikte edası caizdir. Ancak kerahetten kurtulmak için namazı kesip kerahetin olmadığı vakitte kaza etmelidir.

Bu vakitlerde Kur’ân-ı Kerîm okunabilir, zikir yapılabilir.  


Gökyüzü Neden Mavi?

Gökyüzünün niçin mavi olduğunu ilk defa Müslüman âlim El-Kindî (M.796-866) açıklamıştır.

El-Kindî, “Risâle fi’l-İlleti'l-Levni’l-Lâzeverdî” adlı eserinde, gökyüzünün tabiî olarak kendiliğinden mavi olamayacağını, engin sular ve denizlerin mavi oluşunun sebebini ve gökyüzünün maviliğinin sebebini, su ve havadaki zerrecikler vasıtasıyla ışık kırılmaları ve akisleri ile izah etmektedir. Bu da, bugünkü ilmî görüşün aynısıdır.

Bugün gökyüzünün mavi renkte görünmesinin sebebi şöyle açıklanmaktadır:


Mavi renk kısa dalga boylu olduğundan atmosferdeki gazlarla daha çok çarpışarak gökyüzüne dağılmakta ve gökyüzünün mavi görünmesine sebep olmaktadır.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullah (s.a.v.)'ın Şefkati | Cemâate Sonradan Yetişen Ne Yapar
« Yanıtla #851 : 09 Nisan 2013, 10:35:04 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(Ey ümmetim) Size iki şey bıraktım. Bu iki şeye sarıldığınız müddetçe asla dalâlete düşmez, doğru yoldan ayrılmazsınız: Allâhü Teâlâ’nın kitâbı ve peygamberinin sünneti.
(Hadîs-i Şerîf, İmâm Mâlik, Muvatta)




9
Nisan Salı 2013

Hicrî: 28 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 27 Mart 1429

Mimar Sinan'ın Vefatı (1588) • Mora Zaferi (1770)


Resûlullah (s.a.v.)'ın Şefkati

Fudâle bin Amr  (r.a.) dedi ki:
Mekke’nin fethi yılında Müslüman olmadan evvel Resûlullah’ı (s.a.v) öldürmek istemiştim.
O, Beytullah’ı tavaf ediyordu. Ona yaklaşınca:
“Fudâle misin?” dedi.
“Evet” dedim.
“Nefsin sana ne vesvese veriyor?” diye sordu.
“Hiçbir şey.” dedim.

Tebessüm etti ve benim için Allah’a istiğfar etti, elini göğsüme koydu. Resûlullah’a düşmanlık kalbimden çıktı ve Resûlullah Allâh’ın yarattıklarının en sevgilisi oluncaya kadar elini göğsümden kaldırmadı.


Cemâate Sonradan Yetişen Ne Yapar

İftitah tekbirinde imama yetişemeyen kimse:
İmam kıyamda iken yetişirse; sesli okumuyorsa tekbir alıp sübhânekeyi okuması sünnettir. Sesli okuyorsa sübhânekeyi okumayıp imamı dinler.

İmama rükû'da yetişirse (tekbir alıp) sübhânekeyi okuduğunda rükûda yetişeceğine aklı keserse sübhânekeyi okur. Rükûda erişeceğini aklı kesmezse sübhânekeyi terk edip rükûya gider.

İmama birinci yahut ikinci ka’dede (oturuşta) erişirse sübhânekeyi okumadan iftitah tekbiri alıp oturur.

Rükûya erişemeyen kimse o rek’ate ulaşmış olmaz.

Bir kimse kaç rek’ati kaçırdıysa imam selâm verdikten sonra kalkıp kaza eder. İmam selâm vermeden kaza etmeye kalkmak tahrîmen mekruhtur.

Bir veya iki rek’ate erişemediği takdirce -o rek’atleri kaza ederken- fatiha ve zamm-ı sûre okur. Eğer iki rek’atına erişemediği akşam namazıysa bir rek’at kılar. Oturup teşehhüdden sonra kalkıp bir rek’at daha kıldıktan sonra selâm ile bitirir.

İmama dördüncü rek’ata yetişmiş ise fatiha ve zamm-ı sûre ile bir rek’at kılıp oturur, ettehıyyâtüyü okuyup kalkar yine fatiha ve zamm-ı sûre ile bir rek’at daha kıldıkdan sonra son rek’atde yalnız fatihayı okuyup namazı tamamlar.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #852 : 10 Nisan 2013, 10:53:11 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Bir kimse sıkıntıda olan bir şahsa kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ da o kimseye dünyâda da, âhirette de kolaylık ihsân buyurur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)




10
Nisan Çarşamba 2013

Hicrî: 29 Cemâziyelevvel 1434 - Rûmî: 28 Mart 1429

Şâir Nâbi'nin Vefâtı (1712) • Emniyet Teşkilatı'nın Kuruluşu (1845)


Zekât Kimlere Verilir, Kimlere Verilmez

Bir Müslüman zekâtını;
Kendi babası yahut baba ve ana taraflarından büyük babaları,
Anası yahut ana ve baba taraflarından büyük anaları,
Kendinin evlâdı ve evlâdının evlâdına veremez.

Diğer akrabasına vermek caizdir. Belki akrabasında muhtaç kimse varsa onlara vermek daha iyidir.
Akrabasından önce kardeşleri, sonra onların evlâtları, sonra amca ve halaları, sonra dayı ve teyzeleri, sonra diğer akrabası, sonra komşuları, sonra mahallesi ve sonra beldesi fakirlerine vermesi daha faziletlidir.

Karı kocadan birisi zengin diğeri fakir olursa zengin olan fakir olana zekâtlarını vermeleri caiz değildir.

Bir kimse bir fakirden alacağını ona zekât olarak vermek isterse şöyle yapmalıdır:
Fakire malının zekâtından o kadar miktar verip o fakir aldıktan sonra borcu için geri verir. Yoksa, böyle etmeyip, senin şu kadar borcunu zekâtım için sana verdim deyip o borçlu fakir de “Kabul ettim” demekle malının zekâtını ödemiş olmaz.


Cemâziyelâhir Ayı İctima'ı, Ru'yet Ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1434 yılı Cemâziyelâhir ayı ictimâ‘ı bugün (10 Nisan Çarşamba) Türkiye saati ile 12.36’dadır.

Ru’yet ise yarın  (11 Nisan Perşembe) günü Türkiye saati ile: 03.47’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Kuzey Amerika Kıtasının tamamı, büyük okyanusun orta ve kuzey kesimi, Endonezya Malezya, Japonya, Avustralya’nın kuzey eyaletleri, Japonya, Çin ve Hindistan ile Asya ve Avrupa kıtaları.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâlin görüldüğü günü takip eden (11 Nisan Perşembe) günü de Cemâziyelâhir ayının 1’i olmaktadır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Özür dilemek zorunda kalacağın bir şey yapmaktan sakın.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)




11
Nisan Perşembe 2013

Hicrî: 1 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 29 Mart 1429

Osmanlı Meclis-i Mebûsânı'nın Dağılması (1920) • Şanlıurfa'nın Kurtuluşu (1920) • GAP Şanlıurfa Tüneli Açıldı (1995)


Özür Dileyeceğin Sözü Söyleme

Sahâbeden Hz. Sa’d bin Ubâde (r.a.) oğluna “Daha sonra özür dileyeceğin sözü ve işi terk et. Muhakkak insan yaptığı hayırlı işten dolayı özür dilemez.” demiştir.

Emevî Halîfesi Ömer bin Abdülazîz, Meymûn bin Mihrân'a bir tavsiyesinde şöyle dedi:

"Benden şu sözleri al ve sakla:
Bir iyiliği emretmek için yahut münkerden nehyetmek için de olsa sultanla arkadaşlık etme,
Kur’ân okutmak için de olsa bir kadınla baş başa kalma,
Sıla-i rahmi terk edenle dost olma, zira senden de alâkasını keser.
Ertesi gün özür dileyeceğin sözü söyleme."


Zünnûn-i Mısrî (k.s.) şöyle buyurdular:

"Üç şey kemâl; olgunluk alâmetlerindendir:

1. Konuşmadan önce sözünü tartmak
2. Daha sonra özür dilemek gereken şeyi söylememek.
3. Sefîhe (hafif akıllıya) cevap vermemek."



Mü'min, Münâfık ve Kâfirin Misali

Abdullâh bin Mesûd Hazretleri buyurdular ki:

Mü’min, münâfık ve kâfirin misâli şu üç kişinin hâline benzer ki onlar bir vadiye gelmişlerdir. Vadiyi sel basacaktır ve karşıya geçmeleri gerekmektedir.

Onlardan birisi hemen yol alarak geçer.

Sonra diğeri yola girer, vadinin yarısına geldiğinde arkada kalan arkadaşı ona “Nereye gidiyorsun, helâk olacaksın orada, hemen buraya, başladığın yere geri dön.” der.

Geçmiş olan ise ona, “Haydi, kurtuluş buradadır, buraya gel.” der. O, bir ardına, bir ileriye bakar ve bu sırada gelen selde boğularak helâk olur.

İşte onlardan vadiyi geçmiş ve kurtulmuş olan, mü'mindir.

Ortada bir ileri bir geri giden münâfıktır ki, onun hakkında “İmân ile küfür arasında mütereddit bir haldedir ne mü’minlere, ne kâfirlere, ikisi arasında bocalar dururlar...” buyrulmuştur. (Nisâ sûresi, âyet 143)

Geride kalan da kâfirdir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak insanlardan bazıları, hayrın anahtarları ve şerrin kilitleridir. İnsanlardan bazıları da şerrin anahtarları, hayrın kilitleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)




12
Nisan Cuma 2013

Hicrî: 2 Cemâziyelâhir 1434 - Rûmî: 30 Mart 1429

Hakkari'nin Kurtuluşu (1918) • İlk Uzay Mekiği Colombia'nın Fırlatılışı (1981)


Resûlullah’ın Nihayetsiz Mûcizelerinden: HZ. SÜHEYL BİN AMR (R.A.)

İslam tarihinin en büyük fethini hazırlayan Hudeybiye sulhnâmesini Kureyş namına imzalayan Süheyl bin Amr, Kureyş’in en belîğ ve hikmetli konuşan hatiplerindendir. Mekke’nin fethi sırasında Müslüman olmuş ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tarafından kendisine Huneyn ganimet malından büyük bir hisse verilmiştir.

Müslüman olmadan önce Mekke’de Resûl-i Ekrem (s.a.v.) aleyhinde konuşur, propaganda yapardı. Bedir muharebesinde de Kureyş müşrikleri ile katılmış ve esir düşmüştü. Hz. Ömer bu fırsattan istifade ederek Resûl-i Ekrem'e (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! Müsaade ediniz de aleyhinizde söylediği sözlerin cezası olarak Süheyl’in iki ön dişlerini sökeyim; aleyhinizde bir daha konuşamasın.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
“Yâ Ömer! Süheyl'i bırak!  Belki o bir gün gelir, bir hutbe irad eder de senin takdir ve şükranını kazanır,” buyurdu. Ve hakikaten Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) bu sözleri, âhirete irtihalinden sonra Arapların irtidadı; dinden dönmesi sırasında tahakkuk etti. Bu sırada Kureyş’in iman ve iradesi de Mekke’de sarsılmaya başlamıştı. Böyle dağdağalı bir zamanda imanına tam bağlı kalan Süheyl (r.a.) mühim bir halk karşısında beliğ bir hutbesinde hulâsaten şöyle dedi: “Ey Kureyşliler! Sakın siz iman edenlerin sonu, irtidat edenlerin de önü olmayınız! VAllahi bu İslam dini, güneşle ay gibi beşeriyeti nurlandırarak devam edip gidecektir.”

Mekke'nin fethi sırasında Müslüman olan Kureyşliler içinde Hz. Süheyl (r.a.) derecesinde metanet gösteren hiçbir kimse bulunmamıştır.

Aynı zamanda Hz. Süheyl (r.a.) Hazret-i Kur’ân’ın mukaddes huzurunda çok ince kalbli idi. Kur’ân-ı Kerîm’in okunması tesiriyle rengi sararır ve ağlardı.

Hz. Ömer'in hilafeti zamanında bütün akrabasıyla Şam’ın fethine iştirak etmiş, yakınlarının hemen hepsi de şehit olmuşlardır. Kendisi de Yermuk harbinde şehit düşmüş veya taûndan vefat etmiştir. Radıyallâhu anhüm.