Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1062559 defa)

0 Üye ve 85 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ölüye Hediye / Münacât
« Yanıtla #615 : 16 Ağustos 2012, 10:48:05 »


"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirlerdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri istiğfârdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)



16
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 28 Ramazan 1433 - Rûmî: 03 Ağustos 1428

Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)


Ölüye Hediye

Resûlullah (s.a.v) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular:

“Mü’min kabirde suda boğulmak üzere olan ve bulduğu her şeye tutunmaya çalışan kimse gibidir. Babasından, oğlundan, kardeşinden, arkadaşından hâsılı herkesten bir duâ bekler. Dünya ehli için hediye ne ise ölüler için duâ da böyledir. Bir melek ölünün yanına, üzerinde nurdan bir mendil bulunan nurdan bir tabakla girer ve “Bu kardeşinin hediyesidir.” der. Dirilerin hediyelerle mesut olmaları gibi o da bu hediye ile sevinir.”

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu:

Ölünün kabirde en zor gecesi ilk gecedir. Ölülerinize sadakayla merhamette bulunun.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Bir Mü’min Âyetü'l-Kürsî okuyup sevabını ölülere bağışladığında Allâhü Teâlâ, doğudan batıya her kabre kırk nur indirir ve yattıkları yerleri genişletir.”

Diğer bir hadîs-i şerîfte:

“Kim kabristana girer ve Yâsin sûresini okursa Allâhü Teâlâ o kabristanda bulunan ölülerin azabını hafifletir ve okuyan kişiye de orada bulunan ölüler sayısınca sevap yazar.” buyrulmuştur.

Münacât

İlâhî her nefes ilhâmın üzre olsun a'mâlim
Rızân üzre geçe dâim cihân içre meh ü sâlim
Habîbin gittiği yoldan çıkarma bir kadem taşra
Ânın şer'-i şerîfi üzre olsun cümle ef'âlim.

(Sultan Birinci Ahmed Han)

(Yâ Rabbi! İşlerim devamlı senin ilhâmın üzerine olsun. Bu cihanda aylarım ve yıllarım dâimâ senin rızan üzerine geçsin.)
(Habîbin Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in gittiği yoldan beni bir adım kadar bile olsa dışarıya çıkarma. Ve bütün işlerim de onun dîni üzerine olsun.)





Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadın üzerinde hakkı en büyük olan kimdir?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kocasıdır” buyurdular. “Erkeğin üzerinde hakkı en çok olan kimdir?” diye sordu. “Annesidir” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)




17
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 29 Ramazan 1433 - Rûmî: 04 Ağustos 1428

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)


Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) Annesi Âmine’nin Kabrini Ziyâreti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hudeybiye sulhunun yapıldığı seferde, Mekke’ye giderken annesi Âmine Validemiz'in vefât ettiği Ebvâ Köyü’ne uğradılar. Annesinin kabrini ziyâret için Allâhü Teâlâ’dan izin verilince ziyâret ettiler, kabrin üzerini eliyle düzeltip, ağladılar. Yanındakiler de ağladılar. Niçin ağladığı sorulunca;
“Rahmet duygusu beni rikkate getirdi de ağladım!” buyurdular.

Şevval Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salevât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Şevval Ayı İctimâ‘i, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1433 yılı Şevval ayı ictima‘ı bugün (17 Ağustos Cuma) Türkiye saati ile 18.55’de idi.

Ru’yet ise yarın (18 Ağustos Cumartesi) Türkiye yaz saati ile: 06.50’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun güney batı kesimi, Yeni Zellanda, Antarktikanın doğu sahilleri, Hint okyanusunun orta ve güney kesiminde

Solomon Adaları, Mc.Donald Adaları, St. Poul, Papua Yeni Gine, Tasmanya, Avustralya Büyük okyanusun orta ve güney kesimleri ve Avustralya.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasının orta ve kuzeyinden kesinlikle görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 19 Ağustos Pazar günü de Şevval ayının 1’i olmaktadır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bayram Namazı Nasıl Kılınır? / Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
« Yanıtla #617 : 18 Ağustos 2012, 04:40:27 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve Arefe günleri boy abdesti alırdı.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



18
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 30 Ramazan 1433 - Rûmî: 05 Ağustos 1428



Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

Bayram namazı kılmaya kalben niyet edilir. “İftitâh tekbiri”nden sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat ise gizlice “Allâhü ekber” diyerek eller kaldırılır ve yanlara salınır; ikinci tekbir alınır ve eller yanlara bırakılır; üçüncü tekbir alınıp eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve zamm-ı sûre okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm, önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ziyaret Etmek
« Yanıtla #618 : 19 Ağustos 2012, 09:10:56 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’min, mü’min birisiyle karşılaşıp ona selâm vererek elini tutup musafaha ettiği zaman her ikisinin de günahları ağaç yapraklarının döküldüğü gibi dökülür.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)



19
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 1 Şevval 1433 - Rûmî: 06 Ağustos 1428

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)


Ziyaret Etmek

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Bir kimse din kardeşini Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için ziyaret ederse gökten bir nidacı “Sen onu hoşnut ettin, cennet de seni hoşnut edecektir.” diye nida eder.
• “Bir müslüman diğer bir müslüman kardeşini ziyaret ettiğinde yetmiş bin melek onu uğurlarlar ve şöyle duâ ederler: “Allâh'ım! Senin rızan için kardeşini ziyaret ettiği gibi onu rızana nâil eyle.”
• “Bir müslüman diğer bir müslüman kardeşini ziyaret maksadıyla evinden çıkarsa boğazına kadar rahmete nail olur. Hasta bir kardeşinin yanında oturursa rahmet onu kaplar ve bu rahmet hastayı da içine alır. Hasta, Allâhü Teâlâ’nın arşının, onu ziyaret eden kişi de onun kudsiyetinin gölgesindedir.”
• “Kim sabahleyin bir müslüman kardeşini ziyaret ederse yetmiş bin melek akşam oluncaya kadar onun için duâ eder. Ziyareti akşam vakti yaparsa yetmiş bin melek onun için sabaha kadar dua eder.”
• “Kim mü’min kardeşini ziyaret ederse rahmet denizine dalar. Kim de hasta bir mü’min kardeşini ziyaret ederse dönünceye kadar cennet bahçeleri içindedir.”
• “Hastalarınızı ziyaret ediniz ve onlardan duâ isteyiniz. Çünkü hastanın duâsı makbuldür ve günahları bağışlanmıştır.”
“Bir hastanın yanına girdiğinde ondan duâ iste. Çünkü hastanın duâsı meleklerin duâsı gibidir.
Zeyd bin Erkam (r.a) şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.v) gözümdeki bir ağrıdan dolayı beni ziyaret etmişti.”
“Kim güzelce abdest alarak bir müslüman kardeşini ziyaret ederse cehennemden yetmiş sene uzaklaşır.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Meclislerinizi bana salevat okuyarak süsleyiniz. Zira sizin bana salevatınız kıyâmet günü sizin için nûrdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)




20
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 2 Şevval 1433 - Rûmî: 07 Ağustos 1428

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)


Resûlullah (s.a.v) Sevgisi

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Hz. Sevban’ı (r.a.) köle iken satın almış ve sonra azat etmiştir. Sevban (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’den yüz yirmi yedi hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Hz. Sevban (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’i pek sever, onu görmemeye dayanamazdı.
Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun pek zayıflayıp renginin solduğunu görünce “Neyin var ey Sevban?” diye sordu. Sevban (r.a.) şu cevabı verdi: “Yâ ResûlAllah, hiçbir ağrım ve sancım yoktur, sıhhatim gayet yerindedir. Şu anda âhiret hayatını hatırladım. Ben sizi dünyada bir gün görmeden dayanamıyorum, ya âhirette ayrı kalırsak ve sizi görmekten mahrum olursam halim nice olur? Cennete girsem bile kullar arasında olacağım, sen ise, peygamberlerle birlikte yüksek makamlarda olacaksın! Orada seni bir daha göremeyeceğim. İşte bu beni üzüyor ve günden güne eritiyor.

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ şu âyet-i kerîmeyi indirdi:

“Ve her kim Allâhü Teâlâ’ya ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allâh’ın kendilerine in'am buyurmuş (nimet vermiş) olduğu peygamberler ve sıddıklar ve şehîdler ve salih zatlar ile beraberdirler. Onlar ise ne güzel arkadaştır.” (Nisa Sûresi, âyet 69)


Tavuğun Temizlenmesinde Mühim Husus

Bir müslüman tarafından besmele ile boğazlanan, fakat kolay yolmak için bağırsakları çıkarılmadan kaynar suya atılan tavuk asla temiz ve helâl olmaz.
Tüyleri kolay yolmak için tavuğu sıcak suya atmadan önce içini temizlemek ve tavuk üzerinde kan ve sâir pislik var ise onu temizlemek lazımdır.


Atalar Sözü:

• Kişi bilmediğini ayağının altına yığsa başı göğe değer.
• İnsan kabahati daima kendinde aramalı.
• Kişi ettiğini bulur, kimi tez, kimi geç.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimizin (s.a.v) Şefaati
« Yanıtla #620 : 21 Ağustos 2012, 14:20:02 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kıyâmet günü şefaatim Allâh’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allâh’ın resûlü olduğuma şehadet eden kimse içindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)



21
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 3 Şevval 1433 - Rûmî: 08 Ağustos 1428

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)


Peygamberimizin (s.a.v) Şefâati

Resûlullah’ın (s.a.v) şefâatleri dünyada ve âhirette devamlıdır ve hâlen şefaat etmektedir.
Resûlullah’ın (s.a.v) kıyâmet günü birçok şefâati vardır.
Birincisi büyük şefâattir ki Âraf ehline, mahşer halkınadır.
İkincisi, cehenneme girmeyi hak eden günahkar mü’minleredir, şefâati ile cehenneme girmezler.
Üçüncüsü, cehenneme giren günahkar mü’minleredir. Şefâati ile oradan çıkarır.
Dördüncüsü, cennete hesapsız girenler hakkındaki şefâatidir.
Beşincisi, cennettekilerin derecelerinin yükselmesini sağlayan şefâattir.
Altıncısı, Medine’de ölenlerin nâil olacağı şefâattir.
Yedincisi, amcası Ebû Tâlib’in azabının hafiflemesi için şefâattir.
Sekizincisi, kendisine salât ve selâm getirenlere şefâatidir.
Dokuzuncusu, sevabı ve günahı denk olanların ve Âraf ehlinin cennete girmeleri için şefâattir.
Onuncusu, ümmetinin diğer ümmetlerden önce cennete girmesi için şefâattir.
On birincisi, ümmetinden büyük günah sahibi olanlara şefâatidir.

Kıyâmet günü âsi mü’minlerden bazıları cehenneme girerler. Cehennem ehli onları ayıplayarak şöyle derler: “Siz Allâhü Teâlâ’ya kulluk ediyor ve ona hiçbir şeyi ortak koşmuyordunuz. Buna rağmen cehenneme girdiniz ve çıkmayacaksınız.”
Bunun üzerine Allâhü Teâlâ bir avuç su ile bir melek gönderir. Suyu bu insanların içinde bulunduğu ateşe serper. Cehennemlikler onlara gıpta ederler. Daha sonra cehennemden çıkıp cennete girerler.”
Allâh’ım! Bizi Hz. Muhammed (s.a.v)'in şefâatiyle hiç azaba uğramadan geniş rahmetinle cennete koy. Sen Erhamu’r-Râhimînsin.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kelime-i Tevhid'in Bazı Esrarı / Atalar Sözü
« Yanıtla #621 : 22 Ağustos 2012, 02:22:39 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“En fazîletli zikir ‘Lâ ilâhe illallâh’, en fazîletli duâ da ‘Elhamdülillâh’dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



22
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 4 Şevval 1433 - Rûmî: 09 Ağustos 1428

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)


Kelime-i Tevhid'in Bazı Esrarı

Lâ ilâhe illallâh’ın bazı sırları: Bütün harfleri ağız içinden; dudaklar hareket etmeden okunabilir. Bunda onu (Kelime-i Tevhîd’in manasını Allâh’dan başka ilah olmadığını) ikrarın içten yani kalpten olması gerektiğine işaret vardır.
Onda hiç noktalı harf yoktur. Bu da Allâhü Teâlâ’dan başka bütün ilahlardan alakayı kesmeye işaret eder.
Kelime-i Tevhid senenin on iki ayı gibi on iki harften meydana gelir. Bir gün yirmi dört saattir. Kelime-i Tevhid de “Muhammedün Rasûlullah” kısmıyla beraber yirmi dört harften meydana gelir. Her bir harfi günün her bir saatinde işlenen günahlara keffaret olur.
Kelime-i Tevhid ‘Muhammedün Rasûlullah’ ile beraber yedi kelimedir. Cehennemin kapıları da yedi tanedir. Her bir kelime cehennem kapılarından birini kapatır.

Bir adam elinde yedi çakıl taşıyla Arafat’ta durur ve “Ey taşlar! Benim Kelime-i Şehâdet getirdiğime şahit olun!” der. O gece rüyasında kıyâmetin koptuğunu görür. Günahları sevaplarından fazla gelir ve ateşe atılması emredilir. O arada çakıl taşları onun için duvar örerek Cehennem kapısını kapatırlar. Bütün zebaniler bir araya gelerek uğraşırlar, fakat taşı kaldıramazlar. Bunun üzerine zebaniler adamı da alarak arşın altına giderler ve taşlar da adamın peşinden giderek ona şefaat edince adamın cennete konulması emredilir.
Taşlar adamdan önce cennetin kapısına varırlar ve her biri “Ey Allâh’ın kulu! Benim yanımdan gir.” diye neredeyse yalvarır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde ‘Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm’ sözünü söyleyip -denizköpüğü kadar olsa- günahları bağışlanmayan kimse yoktur.”

Atalar Sözü:
• İnsanın izzeti de elindedir, zilleti de.
• Kişinin ayıbını bir avuç toprak örter.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazreti Ebûbekr'in (r.a) Bir Hutbesi
« Yanıtla #622 : 23 Ağustos 2012, 02:33:53 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ölülerinizin iyiliklerini söyleyiniz, kötülüklerini söylemeyiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)




23
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 5 Şevval 1433 - Rûmî: 10 Ağustos 1428

Hz. Ebu Bekir RadıyAllahü Anh'ın İrtihali (634) • Çaldıran Zaferi (1514) • Ebussuud Efendi'nin Vefatı (1574) • Sakarya Meydan Muharebesi (1921)


Hazreti Ebûbekr'in (r.a) Bir Hutbesi

Hz. Ebûbekr-i Sıddık (r.a.), Allâh’a hamd ile senâ ettikten sonra şöyle hitâb etti:
Size Allâh’dan korkup bizleri hidâyet buyurduğu dînin hükümlerine sımsıkı yapışmayı tavsiye ederim.
Bilin ki ihlâs kelimesinden; Kelime-i Tevhid’den sonra dînin en mühim emri, Allah’ın sizi fenâlıklardan menedip iyiliği emretmek üzere başınıza geçirdiği kimseyi dinleyip itaat etmektir. Kim o zâta itâat ederse üzerindeki hakkını yerine getirmiş olur ve kurtulur.
Sakın hevâ ve heveslerinize uymayın. Kurtuluş, hevâ ve hevese uymamak, ihtiras ve öfkesine sahip olmaktadır.
Kibirden de sakının. Topraktan yaratılan ve yine toprağa dönecek olan, sonra kurtların yiyeceği bugün sağ iken yarın ölen bir kimse ne ile kibirlenir? Öyle ise, gün gün, saat saat ömrünüzün muhasebesini yaparak hayırlı ameller işleyin.
Mazlûmun bedduasından sakının, kendinizi ölüme hazırlayın. Sabır şiarınız olsun, zira amelin sırrı sabırdır.
Allâhü Teâlâ’nın sizi azâbından men ettiği şeylerden sakının, Allâh’ın size neticesinde rahmetini vaat ettiği şeylere de koşun.
Sizden öncekilerin ne ile helâk olduğunu ve kurtulanların da ne ile kurtulduklarını anlamaya çalışınız.
Allâhü Teâlâ’nın kitabında beyan ettiği helâle ve harama, sevdiği ve sevmediği şeylere gayet dikkat ediniz. Bu hususta elimden geleni sizden esirgemem.
Yardım yalnız Allâh’dan istenir ve bütün ibâdet ve taate kuvvet ve kudret Allâh’dandır.
Biliniz ki, siz ihlasla; sırf Allah rızâsı için amel ettikçe, Rabbinize itaat etmiş, nasibinizi korumuş ve büyük kazanç elde etmiş olursunuz.
Nâfile ibâdetlerinizi de küçük görmeyin, bunlar da karşılıksız kalmaz. Muhtaç olduğunuz günde onlarla mükâfatlandırılırsınız.
Allâh’ın emrine uyup itaat etmekten başka hiçbir şey onun azabına mâni olmaz.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İki Cihan Sultan’ı (s.a.v.) önde yaya yürürken ...
« Yanıtla #623 : 24 Ağustos 2012, 09:01:11 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ile gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



24
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 6 Şevval 1433 - Rûmî: 11 Ağustos 1428

Vezüv Yanardağı'nın Pompei ve Herkülaneum Şehirlerini Yok Etmesi (79) • Mercidabık Zaferi (1516)


İki Cihan Sultan’ı (s.a.v.) önde yaya yürürken ...

Yavuz Sultan Selim Han, Mercidabık’ta (Ağustos 1516) Memlüklü ordusunu bozguna uğrattıktan sonra Mısır’ı Osmanlı Devletine bağlamak üzere hareket edip 2 Ocak’ta Kurban Bayramı’nın birinci günü Gazze’ye vardı. 9 Ocak’a kadar orada kalındı.
Mısır yolunda Sînâ çölünden başka bir engel kalmamıştı. Yavuz Sultan Selim Han’dan evvel ordusuyla Sînâ Çölü’nü Îran Şâhı Kâmbiz ile Makedonya Kralı İskender geçmişti. Çölde, gündüz sıcaklık 40-50 dereceye kadar çıkar, geceleri ise sıfır derecedir. Çölü geçmek üzere hazırlıklar yapıldı, bütün tedbirler alındı. Ordu 9 Ocak 1517 Cuma günü Gazze’den hareket etti.
Hz. Allâh’ın (c.c.) bir lütfu olarak senelerden beri yağmur yüzü görmeyen bu çöle yağmur yağmaya başlamış, hattâ bazı yerlere kar yağmış, Tih Sahrâsı’nın dayanılmaz sıcaklığı yok olmuş, ordu bahar serinliği içinde yoluna devam ediyordu. Bir ara Yavuz Sultan Selim Han atından indi ve yaya olarak yürümeye başladı. Devlet erkânı ve süvârî birlikleri de atlarından inerek yaya yürümeye başladılar.
Nedimi Hasan Can, Sultan Selim Han’a:
“Hayırdır inşâallâh Sultan’ım! Bütün ordu, devletlü Pâdişâhımız acep niçin yaya yürür diye merak eder.” diye sorunca, büyük Sultan:
“İki Cihan Sultan’ı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) önümüzde yaya yürürken, biz nasıl at üzerinde olabiliriz?” diye cevap verdi. Bir müddet yürüdükten sonra Sultan tekrar atına bindi. Çöl hiçbir zâyiât vermeden geçilmiş, Nil Nehri’ne yaklaşılmıştı.
Gazze’den ayrıldıktan 13 gün sonra Sâlihiye’ye gelindi. Sâlihiye, Nil Nehri kıyısında meskûn bir yerdi. Çekilen zahmetler unutulmuş, Nil vâdîsinin serinliği vucutlara zindelik vermeye başlamıştı. Yapılan muharebeler neticesinde Yavuz Sultan Selim Han 14 Şubat 1517 günü muhteşem bir merasimle Kahire’ye girip ülkenin hakimi olduğunu ilan etmiş ve Mısır Osmanlı hakimiyetine girmiş oldu.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Amellerde İhlâs Nedir? / Uykuya Dâir
« Yanıtla #624 : 25 Ağustos 2012, 02:19:57 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İnsanların sende görmelerini istemediğin şeyi yalnız başına kaldığın zaman da yapma.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzu'l-Ummâl)



25
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 7 Şevval 1433 - Rûmî: 12 Ağustos 1428

Yavuz Sultan Selim Han'ın Halep'i Fethi (1516)


Amellerde İhlâs Nedir?

Zünnûn-ı Mısrî (rh.) şöyle demiştir:
“Kişinin övülme ve yerilme halinde ruh halinin değişmemesi, ihlâs alametlerindendir.”

Ebû Süleyman Dârânî (rh.);
“Allâhü Teâlâ’nın rızasını kazanmak maksadıyla bir adım atan kişiye ne mutlu!” demiştir.

Fudayl b. Iyad (rh.) “İnsanlardan dolayı ameli terk etmek riya, onların hatırı için amel etmek şirktir. İhlâs ise, Allâhü Teâlâ’nın seni bu iki hastalıktan korumasıdır.


Uykuya Dâir

Bebekler günün yarısından fazlasında uyurlar. Yaşlılarda ise bu müddet 5-6 saate kadar iner. Ortalama 20 dakika içerisinde uykuya dalınır. Yaklaşık 45 dakika sonra derin uyku başlar.

Uyku bozukluğu; yorgunluğa, bel ve sırt ağrılarına, kişinin iş performansında düşüklüğe ve psikolojik sıkıntılara sebep olur. Uzun süren uykusuzluk ise bazı azaların çalışmasında bozulmalara ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabilir.

Aşırı uyku da bir uyku bozukluğudur.

Rahat ve faydalı bir uyku için çok aç veya tok yatmamak, uykudan önce çay, kahve ve sinirleri uyaran şeylerden kaçınmak gerekir.

Uykudan önce ağır fizikî veya zihnî faaliyetlerden kaçınılmalıdır.

Yatarken kitap okumak uykuya dalmayı kolaylaştırabilir.

Oda sıcaklığının ve nemin mümkün olduğu kadar sabit tutulması uykunun faydasını arttırır.

Yatak odası sessiz, karanlık olması ve her gece belirli saatte yatıp kalkmak uykunun faydasını artırır.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Selçuk, Kız: Şeymâ


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hendek Muharebesinde Hazreti Ali (K.V)
« Yanıtla #625 : 26 Ağustos 2012, 03:03:03 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Ben ilmin şehriyim, Ali de o şehrin kapısıdır. Kim ilim isterse o kapıya gelsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)




26
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 8 Şevval 1433 - Rûmî: 13 Ağustos 1428

Hz. Ali KerremAllahü Veche'nin Dünyayı Teşrifi (598) • Malazgird Zaferi (1071) • Yunan Ordusuna Karşı Büyük Taarruz (1922)


Hendek Muharebesinde Hazreti Ali (K.V)

Hendek Muharebesinde düşmanın meşhur cengâverlerinden Amr bin Abdivedd ve birkaç arkadaşı atlarını zorlayıp hendeğin bir dar mahallinden Müslümanların tarafına atladılar. Amr bin Abdivedd arkadaşlarından ayrılıp atını ileri sürdü ve karşısına çıkacak birini istedi. Arablar onu bir bölük süvârîye denk tutarlardı. Onunla döğüşmek arslan ile pençeleşmek gibi olup fevkalâde cesâret ve cüret ister idi.

Hz. Ali’den başka ona karşı varmağa kimse cesaret edemedi. Resûlullah’ın arslanı Hz. Ali ‘Ben çıkarım, ya ResûlAllah’ dediğinde Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Sen otur yâ Ali, gelen Amr’dır.” buyurdu.

Amr tekrar ehl-i İslâm’a meydan okudu ve “İçinizde meydan muharebesine çıkacak kimse yok mudur? Hani sizin ölülerinize vaat ettiğiniz cennet nerede? dedi.

Hz. Ali (r.a.) ‘Ben çıkarım, ya ResûlAllah’ dediğinde Resûl-i Ekrem “Sen otur yâ Ali, gelen Amr’dır.” buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.) “Amr da olsa çıkarım, yâ ResûlAllah” diyerek yerinden kalktı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) kendi zırhını ona giydirdi, Zülfikâr isimli kılıcını onun beline kuşattı ve ona duâ etti.

Hz. Ali (r.a.) meydana çıkıp Amr’a doğru vardı. İki ordu halkı bunları seyre durdu. Hz. Ali (r.a.) önce Amr'ı hak dine davet etti. Amr kahkaha ile gülerek “Sen kimsin hele, söyle bakayım?” dedi.

O da, ‘Ali bin Ebû Tâlib’ diye cevab verdi. Amr “Meydana çıkacak yaşlı başlı biri yok mu? Ben senin babanla arkadaş idim. Şimdi senin kanını dökmek bana güç gelir.” dedi.

Hz. Ali “Ben, senin kanını dökmek isterim. Fakat sen de atından inip benim gibi yaya olmalısın.” dedi. Bu söz Amr’ı çok öfkelendirdi ve hemen atından indi, Hz. Ali’nin üzerine hücûm etti. O da kalkanını karşı tuttu. Amr öyle hiddet ve şiddet ile kılıç vurdu ki Hz. Ali’nin kalkanını iki parça etti ve alnını da biraz yaraladı.

Sıra Hz. Ali’ye gelince Zülfikâr ile bir vuruşta Amr’ı katletti ve ‘Allâhu Ekber’ dedi. Artık her taraftan tekbir sedaları Arş-ı A’lâya doğru yükseliyordu. Allâhu Ekber, Allâhu Ekber...



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nafile Orucun Kazası / Osmanlılarda Temizlik
« Yanıtla #626 : 27 Ağustos 2012, 10:49:26 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak İslâm temizdir. Öyleyse siz de (maddeten ve manen) temizlenin. Zira cennete ancak temizler girer.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)




27
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 9 Şevval 1433 - Rûmî: 14 Ağustos 1428

Haydarpaşa - Şam - Medine Demiryolunun Açılışı (1908) • Sincanlı ve Afyon'un Kurtuluşu (1922)


Nafile Orucun Kazası

Oruçlunun gerek kendi isteği ile olsun ve gerek olmasın bozulan her hangi bir nafile orucun kazası lâzım gelir. Nafile oruç tutmaya başlayan bir kadın, âdet görecek olsa - en sahih olan kavle göre - bu orucu kaza etmesi icap eder. Çünkü bir ibadeti yarıda bırakmamak, başlanmış bir taati iptal etmemek bir vecibedir.

Şafiîlere göre böyle bir oruçlu muhayyerdir; dilerse bunu kaza eder, dilerse etmez.

Osmanlılarda Temizlik

Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul'da dört yıl kalan bir İspanyol'un kitabından bazı notlar:

Galata ve İstanbul'da cami ve hamam çoktur, birkaç bini bulur. İki tarafın da hamamları çok gösterişlidir. Dışarıdan saraylara benzerler. Yarım portakal şeklinde, kurşun kaplı kubbeleri vardır. Hamamın içi de yeşim, mermer ve somaki kaplıdır. …

Erkek ve kadın hamamları ayrıdır.
Hamamlarda sadece Türkler değil Yahudi, Hıristiyan ve Yakın Doğu’nun bütün insanları yıkanırlar. Ben de hamama gidip yıkanarak hem dinçleşir hem de temizlenirdim. Aynısını biz de yapsak çok iyi ederiz. Türkler haklı olarak temizliğimizi tenkit ediyorlar. İspanya'da hiç bir erkek ve kadın ömründe iki defadan fazla yıkanmamıştır.

Dünyada, çeşmesi İstanbul’dan, Galata’dan daha çok olan şehir yoktur.
Onun için her hamamın çeşmesi var. Hayırsever Türkler çeşmelerden çok uzak olan sokaklara mahzenler (su deposu) yaptırıp kendi hesaplarına doldurturlar. Tahta tıkacı tıkamayıp suyu boşuna akıtmak günah sayılır.

Doğudan batıya hiç bir şehir eski adı Bizans olan İstanbul kadar elverişli yere kurulmamıştır. Lüzumlu şeyleri dünyanın neresinde olursa olsun kolaylıkla getirebilirler.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Din Nedir? / Mısra
« Yanıtla #627 : 28 Ağustos 2012, 10:47:03 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Şüphesiz Allah katında (râzı olunan ve saâdete ulaştıracak olan hak) din, İslâm’dır.” (Al-i İmrân Sûresi, âyet 19)



28
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 10 Şevval 1433 - Rûmî: 15 Ağustos 1428

Solhan'ın Kurtuluşu (1918)


Din Nedir?

Din; Allah tarafından konulmuş bir kanun olup akıl sahiplerini kendi rızaları ile bizzat hayır olan şeylere sevkeder. Bu kanunu peygamberler Allâh’tan vahiy yoluyla almış ve insanlara tebliğ etmişlerdir.

Şu halde dînin sahibi Allâhü Zülcelâl’dir. İnsanlar din koyamazlar. Koysalar bile ona hakîkî mânada din denilemez.

Hiçbir peygamber getirdiği dini kendi îcad etmiş değildir. Peygamberler yalnız Allâh’ın gönderdiği hükümleri insanlara ulaştırmaya memur olmuşlardır.

Din insanlara hidâyet yollarını gösterir. Ama kimseyi dine gireceksin diye zorlamaz. “Din hususunda zorlama yoktur.” meâlindeki Bakara Sûresi, 256. âyet-i kerîmesinin mânası da budur.

Dini kabul hususunda insanlar, tamamıyla serbesttirler. Onu kendi arzuları ile kabul ederler.

Fakat bir defa dini kabûl eden kimse artık onun icablarını yerine getirmekle mükelleftir. Bu icabları yerine getirmeyenler Allâh’a verdikleri söze hıyanet etmiş olurlar. Dînen ceza görmeleri bundandır.

Bazıları bu cezayı gizlemek için “Dinde zorlama yoktur.” derlerse de bu söz mugalâta (boş laf)tır.

Dini kabul (iman) eden her kul artık ondan mes’uldür.

Hakikatta cezayı hak edenlere ceza vermek hiç bir zaman zorlama sayılmamıştır, sayılamaz da. Bir devletin teb'ası olan kimse o devlete vergi vermek, askerlik yapmak gibi birtakım hükümlerle mükelleftir. Bunları yerine getirmediği takdirde kanunen o kimseye ceza verilmez mi? Bu cezaya zorlama mı denir?

İşte dine girenin hükmü de böyledir.

Mısra:

Ne bilsün tok olanlar âç hâlin.
Şeyhî (Kütahyalı Hekim Yusuf Sinan)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah İçin Sevmek
« Yanıtla #628 : 29 Ağustos 2012, 10:34:04 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir, Allah için men ederse imanı kemâle ermiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)




29
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 11 Şevval 1433 - Rûmî: 16 Ağustos 1428

Belgrad'ın Fethi (1521) • Mohaç Zaferi (1526)


Allah İçin Sevmek

Resûlullah (s.a.v) buyurdular:
“Amellerin en faziletlisi Allâhü Teâlâ için sevmek ve Allâhü Teâlâ için buğzetmek; sevmemektir.”

Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyrulmuştur:
“Birbirlerini benim rızam için sevenler, başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde, arşımın gölgesinde olacaklardır.”

Resûlullah (s.a.v), şöyle buyurmuştur:

“Birbirlerini Allâhü Teâlâ için sevenler cennette kırmızı yakuttan bir köşkte oturacaklardır. Bu köşkün direği üzerinde yetmiş bin odası vardır. Oradan cennetlikleri seyrederler. Onların güzelliği, güneşin dünyadakileri aydınlatması gibi cennet ehlini aydınlatacaktır. Cennet ehli Allâhü Teâlâ için birbirlerini sevenlere “Bize bakın” diyecekler ve onlar baktıklarında güzellikleri cennet ehlini aydınlatacaktır. Elbiseleri sündüstendir. Alınlarında ‘Bunlar, Allâhü Teâlâ için birbirini sevenlerdir.’ yazılıdır.”

Resûlullah Efendimiz (s.a.v):

“Cennette, üzerinde etrafını yıldızlar gibi aydınlatan açık kapılı zebercetten odaların bulunduğu sütunlar vardır.” buyurdular.

“Yâ ResûlAllah! İçinde kimler oturur?" diye sordular. Resûlullah (s.a.v) “Allâhü Teâlâ için birbirlerini sevenler ve Allâhü Teâlâ için bir araya gelenler.” buyurdular.

“Kıyâmet günü ümmetimden bir cemaat için arşın etrafına kürsüler konulur. Yüzleri ayın on dördü gibi parlar. Kıyâmetin dehşetinden insanlar ürker, onlar ürkmezler. İnsanlar o gün korku içindedir, onlar ise rahattırlar. Onlar Allâhü Teâlâ’nın, kendilerine hiç korku bulunmayan ve hiç üzülmeyecek olan dostlarıdır.

Ashâb-ı Kirâm bunların kim olduğunu sordular.

Resûlullah (s.a.v) “Allâhü Teâlâ için birbirlerini sevenlerdir.” buyurdular.

İSİMLERİMİZ: Erkek: Danyal, Kız: Gülsüm


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Çocuğu Ölen Ana Baba / Beyit
« Yanıtla #629 : 30 Ağustos 2012, 15:37:13 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kul, sabırdan daha geniş bir rızık ile rızıklandırılmamıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)




30
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 12 Şevval 1433 - Rûmî: 17 Ağustos 1428

Kütahya, Dumlupınar, Çivril ve Demirci'nin Kurtuluşu (1922)


Çocuğu Ölen Ana Baba

Resûlullah (s.a.v) buyurdular:
“Ümmetimden kimin iki çocuğu küçük yaşta ölürse Allâhü Teâlâ onlar sebebiyle onu cennete koyar."
Hz. Âişe (r.anhâ) bir çocuğu öleni sormuş, Resûlullah (s.a.v) de “Bir çocuğu kendisinden önce ölen de girer, yâ Âişe” buyurmuştur.

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Bir kulun çocuğu öldüğünde Allâhü Teâlâ meleklere ‘Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız?’ buyurur.
Melekler ‘Evet, ya Rabbi’ cevabını verirler.
Allâhü Teâlâ ‘Peki, kulum buna nasıl mukabele etti?’ diye sorar.
Melekler, ‘Sana hamd etti. (‘İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn’ dedi.)’ derler. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ ‘O halde, kulum için cennette Hamd Evi adlı bir ev inşa edin.’ emrini verir.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kıyâmet günü Müslüman çocuklarına kabirlerden çıkmaları nida edilir. Çocuklar kabirlerinden çıkarlar. Sonra onlara cennete girmeleri söylenir.
Çocuklar “Rabbimiz, anne babalarımız bizimle birlikte olmayacaklar mı?” derler.
Onlara ikinci kez cennete girmeleri söylenir. Fakat onlar aynı suali tekrar ederler.
Üçüncü seslenmede de aynı hal tekrarlanır.
Dördüncüsünde onlara şöyle denir: “Ana babalarınız da sizinle beraber cennete girsin.”
Bunu duyan her çocuk ana babasına koşar ve onları da cennete götürürler. O gün onlar ana babalarını, sizin evdeki çocuklarınızı tanımanızdan daha iyi tanıyacaklardır.


Beyit:

Her nefeste eyledik yüz bin günâh
Bir günâha etmedik hiçbir gün âh. (Süleyman Çelebi)