Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1062786 defa)

0 Üye ve 141 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâhü Teâlâ Ölümü Çok Hatırlayanı Sever
« Yanıtla #2175 : 27 Kasım 2016, 02:33:57 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَوْتِ وَاعِظًا
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Vâiz (nasihatçi) olarak ölüm yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)



16
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 03 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 16 Safer 1438

Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869) • UNESCO'nun Kuruluşu (1946)


Allâhü Teâlâ Ölümü Çok Hatırlayanı Sever

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“(Geçici dünya) lezzetlerini yıkan-unutturan ölümü çokça hatırlayınız. Zira ölüm, dünya hırsını azaltmaya; âhiret amellerini de çoğaltmaya sebep olur.”

Kul ölümün kendisine yakın olduğunu ve kendi akranlarının ve kardeşlerinin hiç ummadıkları bir anda göçüp gittiklerini düşünmelidir. (F. Kadîr)

Büyük âlimlerden Ebu Hâtim et-Temîmî dedi ki: “İki şey gözümde uyku bırakmadı. Biri ölümü hatırlamak, diğeri de Allâhü Teâlâ’nın huzuruna çıkacağımı hatırlamak.” (F. Kadîr)

Ömer bin Abdülaziz (rah.) “Ölümü çok hatırlayan kimse aza kanaat eder. Sözlerinin de bir amel olduğunu (onlardan da hesaba çekileceğini) bilen kimse dilini boş ve faydasız sözlerden tutar.” buyurmuştur. (Zühd, Ahmed bin Hanbel)

İmam Nevevî hazretleri ölümü hatırladığı zaman günlerce kendisinden istifade edilemez, bir şey sorulduğunda ölümün şiddetinden dolayı ‘bilmiyorum, bilmiyorum’ derdi. (F. Kadîr)

Horasan âlimlerinden Hâmid el-Leffâf (rah.): Ölümü çok hatırlayan kimseye üç şey ikram edilir: Günahlarından hemen tevbe eder, geciktirmez, kanaatkâr olur, ibâdetlerinde gayretli olur. Ölümü unutan kimse de üç şeyle cezalandırılır. Sonra yaparım diyerek tevbesini geciktirir, elindekine râzî olmaz, ibâdetlerinde tembel olur. (Feyzü’l-Kadîr)

Abdullah ibn-i Ömer (r.anhümâ) şöyle dedi: Bir kere Resûlullah (s.a.v.) omuzumu tutup bana “Ey Abdullah! Sen dünyada garip kimse gibi yahut yolcu gibi yaşa.” buyurdu.

Abdullah ibn-i Ömer (r.anhümâ) şöyle derdi: “Ey mümin! Akşama eriştiğinde (amel işlemek, tevbe etmek için) sabahı bekleme; sabaha eriştiğinde de akşamı bekleme. Sıhhatin yerinde iken hastalık zamanını, hayatta da ölümünü düşünerek daha çok amel işle.” (S. Buhârî)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَرَّ رَجُلٌ بِغُصْنِ شَجَرَةٍ عَلَى ظَهْرِ طَرِيقٍ فَقَالَ وَاللهِ لَأُنَحِّيَنَّ هَذَا عَنِ الْمُسْلِمِينَ لَا يُؤْذِيهِمْ فَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir adam yolun ortasında bir ağaç dalına rastladı ve ‘vallâhi bunu Müslümanlara zarar vermesin diye kaldırmalıyım’ dedi. Bundan dolayı cennete girdirildi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



17
Kasım Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 04 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 17 Safer 1438

Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu (1922) • Sultan Vahdeddin Han'ın Yurtdışına Çıkarılması (1922)


Sahâbe-i Kirâm’da Allâh Korkusu

Aşere-i mübeşşereden Abdurrahmân bin Avf radıyallâhü anh hazretlerine oruçlu olduğu bir gün iftâr etmesi için yemek getirdiler. Dedi ki:

Mus‘ab bin Umeyr (r.a.) Uhud gazâsında şehîd düştüğünde -ki o benden hayırlı idi- kefeni küçük bir hırkadan ibâret idi. Öyle ki, onunla başını örtsek ayakları açıkta kalıyor, ayaklarını örtsek başı açıkta kalıyordu.

Hamza (r.a.) şehîd düştüğünde -ki o benden hayırlı idi- yine böyle oldu. Sonra dünya bize gördüğünüz gibi olabildiğince açıldı. Biz yaptığımız hayırlı hizmetlerin mükâfatının peşin olarak dünyâda iken verilmesinden korkuyoruz.”

Sonra ağlamaya başladı, yemeğini de yemedi.

BİR KARIŞI GASBEDENİN BOYNUNA YEDİ KAT YER GEÇİRİLİR

Ervâ binti Üveys adlı bir kadın Medine valisi Mervan bin Hakem’e geldi. Aşere-i mübeşşereden Saîd bin Zeyd radıyallâhü anh hazretlerinden

“O benim hakkımı aldı; toprağımdan bir kısmına zorla el koydu” diye Hire toprağında bir arazisi için davacı oldu. Hz. Saîd:

“Ben Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.), ‘Kim bir karış toprağı zulüm ile sahiplenirse kıyâmet gününde yedi kat yeriyle birlikte boyununa geçirilir’ buyurduğunu işittiğim hâlde nasıl öyle bir şey yapabilirim.” dedi.

Sonra araziyi ona bıraktı ve:

“Allah’ım, eğer yalancı ise onun gözlerini kör et, arsadaki kuyuyu da ona kabir yap” diye duâ etti.

Bir sel gelip arazinin hudut alâmetini ortaya çıkardı ve Allah, Ervâ’nın gözlerini kör etti. Ervâ “Bana Saîd bin Zeyd’in bedduâsı isabet etti” derdi. Bir gün duvara tutunarak yürürken arazisindeki kuyuya düşüp öldü. (S. Müslim)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâhü Teâlâ Sabredenlerle Beraberdir
« Yanıtla #2177 : 27 Kasım 2016, 02:51:09 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نِعْمَ سِلَاحُ الْمُؤْمِنِ اَلصَّبْرُ وَالدُّعَاءُ
(فر)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sabır ve duâ, mü’minin ne güzel silahıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)



18
Kasım Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 05 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 18 Safer 1438

Tiryaki Hasan Paşa'nın Kanije Müdafaası ve Zaferi (1601) • Deniz Harp Okulu'nun Açılışı (1776) • Uzunköprü'nün Kurtuluşu (1922)


Allâhü Teâlâ Sabredenlerle Beraberdir

1601 senesinde Avusturyalılar, büyük bir ordu ile Osmanlı Devleti’nin elindeki Kanije kalesini muhâsara ettiler. Avusturyalılar kaledekilere yardım için gelmesi beklenen sadrazamın mağlub olduğu ve serdarın da şehit düştüğü haberini verip teslim olmalarını istediler.

Tiryaki Hasan Paşa askerine şöyle hitâb etti:

“Ey gâziler! Onlar sizi kayırdığından nasihat etmez. Bizim burada sabredip dayanmamız, İslâm uğruna ve hak yolunadır.

Hem kalenin Allâh’ın izniyle zaptedilemeyeceğine birkaç delîlim vardır:

Biri budur ki, merhum sadrâzam İbrahim Paşa bu kaleyi uzun müddet muhâsara edip alamayınca: “Eğer Hak Teâlâ fethini müyesser ederse Medine-i Münevvere’ye vakfolsun” dedikten sonra fetholdu. Biz kusûr etmedikçe Peygamberlerin Efendisine vakfolan, kâfire düşmez.

Biri de budur ki kâfirler kaleyi Rebiülevvel’in on ikinci (Mevlid kandili) gecesi muhâsara ettiler. Resûl-i kibriyâ hazretlerinin âleme rahmet için geldiği gece hürmetine bu kalede mahsur olan ümmeti dahi onun rahmetinden nasiplenecektir.

Biri de şudur ki, her akşam gülbank-i Muhammedi getirip Allah Allah dediğinizde kâfirler kırk iki pare topu birden atar. Allâhü Teâlâ’nın ism-i şerifi hürmetine düşmanlar kaleyi alamayacakları gibi toplarıyla birlikte selâmetle de gidemeyeceklerdir.”

Hasan Paşa’nın dedikleri aynıyla oldu. 73 gün süren muhâsarada Osmanlılar büyük kahramanlıklar gösterdiler. Kuşatmanın 73. gecesi yani 18 Kasım 1601’de, Hasan Paşa düşman kuvvetlerine gece baskın yaptı. Osmanlılara yardım geldiğini sanan Arşidük Ferdinand çok sayıdaki adamı ve muhâfızları ile kaçtı. Haçlı ordusu geride 47 büyük top, 14.000 tüfek, 60.000 çadır, 15.000 kazma kürek, binlerce erzak ve Ferdinand’ın altın tahtını ve otağını bıraktı, Tiryaki Hasan Paşa’ya beylerbeyi ünvanı verildi. (Naima Tarihi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberlerin Mirası İlimdir | Mümindeki Üç Haslet
« Yanıtla #2178 : 27 Kasım 2016, 02:56:02 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ اَلصَّابِرُ فِيهِمْ عَلَى دِينِهِ كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda dinini muhâfaza için sabreden kimse, ateş korunu elinde tutan gibi olacak.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



19
Kasım Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 06 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 19 Safer 1438

Keşan'ın Kurtuluşu (1922) • İstanbul Radyosu'nun Yayına Başlaması (1949) • Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Paris Sözleşmesi (1990)


Peygamberlerin Mirası İlimdir

Ebû Hureyre (r.a.) Medine çarşısına uğradı ve sokağın başında durup,

“Ey insanlar, sizi alıkoyan nedir?” diye seslendi. Oradakiler, 

“O nedir ey Ebû Hureyre” dediler.

“Resûlüllâh’ın (s.a.v.) mirası taksim ediliyor. Sizler ise burada duruyorsunuz. Gidip o mirastan payınızı almak istemez misiniz?”

“Nerede taksim ediliyor?” dediler.

“Mescid-i Nebevîde” dedi.

İnsanlar hemen koşup gittiler. Ebû Hureyre (r.a.) da onları bekledi. Nihâyet dönüp geldiler.

“Ne gördünüz?” dedi. Onlar da,

“Ey Ebû Hureyre, mescide gittik, içeriye girdik, orada herhangi bir şeyin taksim edildiğini görmedik.”

“Peki, mescidde hiç kimse gördünüz mü?”

“Evet gördük. Orada bir topluluk namaz kılıyorlardı. Bazıları Kur’ân’ı Kerîm okuyorlardı, bazıları da helal ve haramlar hakkında müzakere ediyorlar; fıkıh öğreniyorlardı.” Ebû Hureyre (r.a.):

“Yazıklar olsun. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellemin mirası işte budur (Yani din ilmidir).” dedi. (Taberanî, el-Mucemü’l-Kebîr)

MÜMİNDEKİ ÜÇ HASLET

Yahya bin Muaz’dan (rah.):

“Allah katında muhsinlerden olabilmen için müminlerin şu üç hasleti sende bulunmalı:

Onlara faydan olmuyorsa zararın da olmasın.

Onları sevindirmiyorsan üzülmesine de sebep olma.

Onları medh edemiyorsan zem de etme, kötüleme.” (Tenbîhü’l-Gâfilîn)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberler Onun İlminden Bir Noktadır
« Yanıtla #2179 : 27 Kasım 2016, 03:03:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ: لَيْسَ الْعَاقِلُ الَّذِي يَعْرِفُ الْخَيْرَ وَالشَّرَّ اِنَّمَا الْعَاقِلُ الَّذِي إِذَا رَأَى الْخَيْرَ اِتَّبَعَهُ وَإِذَا رَأَى الشَّرَّ اِجْتَنَبَهُ
(حل)


Süfyân bin Uyeyne (r.a.) buyurdu:
“Akıllı, hayır ve şerri (sadece) bilen kimse değildir.
Gerçek akıllı, hayrı gördüğü zaman ona tabi olan, şerri gördüğü zaman ondan kaçınan kimsedir.”

(Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ)



20
Kasım Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 07 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 20 Safer 1438

Kiğı ve İpsala'nın Kurtuluşu (1922) • Lozan Konferansı'nın Başlaması (1922)


Peygamberler Onun İlminden Bir Noktadır

Vehb bin Münebbih hazretleri buyurdu “Bin doksan bir kitab okudum ve hepsinde şöyle yazıldığını gördüm: Bütün mahlûkâtın akılları Muhammed aleyhisselâm hazretlerinin aklına nazaran çölde bir kum zerresi gibidir. Hak Teâlâ aklı bin kısma ayırdı, dokuz yüz doksan dokuzunu Muhammed Mustafâ Aleyhisselâm’a ihsân etti, kalan birini de diğer kullarından dilediğine verdi.”

İmâm Bûsırî hz.leri meşhûr Kasîde-i Bürde’sinde diyor ki: Fahr-i Kâinât Efendimiz yaradılışında huy ve güzel hasletlerinde diğer peygamberlerden üstündür. Onlar Fahr-i Kâinât’ın ilim ve kerem mertebesine yaklaşamadılar.

O peygamberlerin hepsi Resûlullâh’ın irfân denizinden bir avuç su veya kerem yağmurundan bir yudum isterler.

O peygamberler Resûlullâh’ın huzûrunda kendi mertebelerine göre dururlar, ilimleri de Peygamberimiz’in ilmi yanında bir nokta, hikmeti yanında bir hareke kadardır.

İyi bil ki Resûl-i Ekrem Efendimiz, -Hıristiyanların peygamberleri için söyledikleri -haddi aşan- şeyler hariç- her türlü medih ve senâya lâyıktır.


MUTFAĞIMIZ: KARNABAHAR SALATASI

Malzemeler:

1 orta boy karnabahar

1 limon

Tuz, kırmızıbiber

Yarım su bardağı ceviz içi

1 kalın dilim bayat ekmek

Yarım çay bardağı zeytinyağı ve su

4 diş sarımsak

Hazırlanışı: Karnabahar yıkanır, sonra tuz ve limon suyu katılmış suda büyük parça halinde ve çiçek kısmı üste gelecek şekilde hafif pişirilir. Küçük parçalara ayrılıp geniş bir tabağa yerleştirilir.

Ceviz içi, sarımsak ve ekmek blender ile inceltilir. Zeytinyağı, limon, sirke, tuz, kırmızıbiber ve su katılıp karıştırılır. Karnabaharın üzerine dökülüp servis yapılır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Münafıkların Dırar Mescidi
« Yanıtla #2180 : 27 Kasım 2016, 03:07:58 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ شَرَّ النَّاسِ ذُو الْوَجْهَيْنِ الَّذِي يَأْتِي هَؤُلَاءِ بِوَجْهٍ وَهَؤُلَاءِ بِوَجْهٍ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanların en şerlisi ikiyüzlü olan (münâfık) kimselerdir ki, (iki sınıf halk arasında) onlara bir yüzle gelirler, bunlara da başka bir yüzle gelirler.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



21
Kasım Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 08 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 21 Safer 1438

Mardin'in Kurtuluşu (1920) • İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Açılışı (1944)


Münafıkların Dırar Mescidi

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Tebûk gazâsına çıkmadan önce bir takım münâfıklar, mü’minlere zarar vermek, aralarına tefrika düşürmek, küfrü takviye etmek ve Allah’a ve Resûlüne karşı harbedenlere yataklık yapmak için bir hileye karar verip bir mescid yaptılar. İşte buna Mescid-i Dırâr denilir.

Sonra Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna gelip maksatlarını gizlemek için şöyle yalvardılar:

- Lutfedip mescide gelseniz de orası sizinle şereflense. Bu mescid ihtiyaç sahiplerinin sıkıntısını gidermek, gariplere bir konak olmak üzere yapıldı. Teşrifinizle mübârek olacaktır.

Münâfıkların niyeti, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) bildirildi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

- Biz şimdi gazaya gidiyoruz. Gazadan dönüşte mescide gidelim, deyip münâfıkları başından savdı.

Gazadan dönünce verdiği söz kendisine hatırlatıldı.

Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.), Allâh tarafından o mescidin küfrü kuvvetlendirmek ve tefrika çıkarmak için binâ olunduğu bildirildi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) münâfıkların hilelerini yüzlerine vurdu. Kötü niyetlerinden birkaçını söyledi. Münâfıklar âdetleri olduğu üzere:

- Allah korusun, Allah korusun, deyip inkâr ettiler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

- Şüphesiz hepiniz yalancısınız, dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hemen Mâlik bin Dahşem ile Ma‘n bin Adiyy radıyallâhü teâlâ anhümâ hazretlerini gönderdi ve Mescid-i Dırâr’ın yıkılmasını emir buyurdular. Onlar da gidip yıktılar.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İhlâs Sûresinin Faziletleri | “Ekmeğe Hürmet Ediniz” | C Vitamini
« Yanıtla #2181 : 27 Kasım 2016, 03:13:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدَهُ أَفْضَلَ مِنْ أَدَبٍ حَسَنٍ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hiçbir (ana ve) baba, evlâdına güzel ahlâktan daha değerli bir şey bağışlamamış, vermemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)



22
Kasım Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 09 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 22 Safer 1438

Âşık Paşa'nın Vefatı (1333) • Sultan Birinci Ahmed Han'ın Vefatı ve Birinci Mustafa Han'ın Tahta Cülûsu (1617)


İhlâs Sûresinin Faziletleri

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Kim Kul hüvallâhü ehad sûresini yüz defa okursa, üzerinde şu dört şeyden biri bulunmadıkça elli senelik günahı afvolunur:

Kan (yani adam öldürmek),

İnsanların malını zulmen almak

Zinâ etmek

Şarap (içki) içmek. (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)

• “Kim sabah namazından sonra kimseyle konuşmadan Kul hüvallâhü ehad’ı sonuna kadar yüz defa okursa o gün o kimseye o günkü amelinin sevabı gibi sevap yazılır.” (Selefî) 


“EKMEĞE HÜRMET EDİNİZ”

Hz. Âişe (r.anhâ) anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün eve geldi, yere düşmüş bir ekmek parçası gördü. Hemen onu aldı, temizleyip yedi. Sonra buyurdular ki:

“Ey Âişe! Hürmet îcâb eden bu ekmeğe hürmet ediniz. Zîrâ o ni’met (yaptıkları hürmetsizlikten dolayı) bir topluluktan uzaklaşırsa bir daha aslâ oraya geri gelmez.” (S. İbn-i Mâce)


SAĞLIĞIMIZ: C Vitamini Hakkında

Sebze yemeklerini pişirirken C vitamini kaybını azaltmak için, düdüklü tencerede büyük parçalar halinde az pişirmeli, haşlanınca sularını dökmemeli, fazla bekletmeden yenilmelidir.

Salataları mümkün olduğunca yemeğe yakın hazırlamak C vitamini kayıplarını azaltacaktır.

C vitamini gıdalardaki demirin vücûda alınmasına yardımcı olur.

Grib ve soğuk algınlığını önler, vücut mukavemetini artırır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Geceleri İbâdetle İhyâ Etmek
« Yanıtla #2182 : 27 Kasım 2016, 03:17:24 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلشِّتَاءُ رَبِيعُ الْمُؤْمِنِ قَصُرَ نَهَارُهُ فَصَامَ وَطَالَ لَيْلُهُ فَقَامَ
(هب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kış mü’minin baharıdır.
Gündüzleri kısa olur da oruç tutar, geceleri uzun olur da, (teheccüd ve zikirle) ihyâ eder.”

(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)



23
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 10 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 23 Safer 1438

Midilli Adasının Fethi (1462) • Enez ve Havsa'nın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de İlk Kalp Nakli Ameliyatı (1968)


Geceleri İbâdetle İhyâ Etmek

İmam-ı Gazâlî Hazretleri buyurdular:

Ey oğul, gece teheccüd namazını ihmâl etme. Seherlerde istiğfârı aslâ terketme. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Üç ses vardır ki Allâhü Teâlâ onları sever: Horoz sesi, Kur’ân-ı Kerîm okuyanın sesi ve seher vakitlerinde istiğfâr edenin sesi” buyurmuşlardır.

Horoz, melekleri görünce öter. Bu sırada yapılan duâ makbuldür. Kur’ân-ı Kerîm okumak ise Cenâb-ı Hak’la konuşmak demektir. Fazileti âşikârdır. Seher vakitleri ise kalbin dünya meşguliyetlerinden en boş olduğu, şeytan vesveselerinin az olduğu vakittir.

Allâhü Teâlâ gecenin son üçte birinde buyurur ki:

“Bana duâ eden yok mu istediğini vereyim, istiğfâr eden yok mu onu bağışlayayım, tevbe eden yok mu tevbesini kabûl edeyim.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Gecenin ortasında kılınan iki rekat günahlara keffârettir.”

Tâbiîn’den Süfyân-ı Sevrî (r.a.) der ki: “Allâhü Teâlâ seher vakitlerinde esen bir rüzgar yarattı. Bu vakitteki zikirleri ve istiğfârları Hak Teâlâ’ya götürür. Gecenin evvelinde Arş-ı A‘lâ’nın meleklerinden biri seslenir: Âbidler kalksın. Âbidler kalkıp Allâhü Teâlâ’nın dilediği kadar namaz kılarlar. Sonra gecenin ortasında bir daha seslenir: Kânitîn (Rabb’inin tâatinden aslâ ayrılmayanlar) kalksınlar. Onlar da kalkar ve seher vaktine kadar namaz kılarlar. Seher vakti olunca melek yine seslenir: İstiğfâr edenler kalksınlar. Onlar da kalkıp istiğfâr ederler. Fecir doğduğunda yine seslenir: Gâfiller kalksın. Onlar da kabirlerinden dirilen ölüler gibi yataklarından kalkarlar.

Seher vakti gecenin en faziletli zamanıdır.

Hadîs-i şerîfte: “Geceleyin bir koyun sağacak müddet de olsa namaz kıl” buyurulmuştur. Yani hiç değilse iki yahut dört rekât kıl demektir.

Hazret-i Lokman oğluna dedi ki: Ey oğul, horoz senden akıllı olmasın, o seherlerde öterek Allâh’ı zikrederken sen sakın uyuma. (Hâdimî, Eyyühelveled şerhi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Hususiyetleri
« Yanıtla #2183 : 27 Kasım 2016, 03:22:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَنَا قَائِدُ الْمُرْسَلِينَ وَلَا فَخْرَ وَأَنَا خَاتَمُ النَّبِيِّينَ وَلَا فَخْرَ وَأَنَا أَوَّلُ شَافِعٍ مُشَفَّعٍ وَلَا فَخْرَ
(مي)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ben (kıyamet günü) Peygamberlerin önünde olurum, iftihar (övünmek) için söylemiyorum.
Ve ben nebilerin sonuncusuyum, iftihar için söylemiyorum ve ben ilk şefâat edici ve şefâati ilk kabul edilecek olanım, iftihar için söylemiyorum.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)



24
Kasım Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 11 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 24 Safer 1438

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Hususiyetleri

Doğduğu zaman sünnet olmuş, göbeği kesilmiş olarak, tertemiz ve vücudunda hiçbir kir, leke olmadan doğmuştur. Doğduğu an şehâdet parmağını kaldırıp secdeye varmıştır.

Beşiğini melekler sallardı.

Güneşin sıcağında bulutlar onu gölgelerdi.

Aç yatıp tok kalkardı. Allâhü Teâlâ ona cennetten yedirip içirirdi.

Önünden gözü ile nasıl görürse arkasından da öyle görürdü, gündüz aydınlığında nasıl görüyorsa gece karanlığında da öyle görürdü.

Mübârek tükürüğü tuzlu suyu tatlandırırdı.

Kayanın üzerinde yürürken mübârek ayaklarının izi çıkardı.

Gözleri uyur, fakat kalbi uyumazdı.

Asla esnemezdi. Asla ihtilam olmamıştır.

Teri misk kokusundan daha güzel kokardı.

Uzun boylu birisiyle yürüdüğü zaman boyu ondan uzun görünürdü.

Güneşe ve aya karşı yürüse de gölgesi yere düşmezdi.

Elbisesinin üzerine asla sinek konmazdı. Sivrisinek onun kanını içmezdi.

Peygamber olarak gönderildiğinde kâhinlerin kökü kesildi.

Mirac gecesinde eğerli ve yularlı Burak getirildi. Diğer peygamberler eğersiz ve yularsız Burak’a binerlerdi.

Nereye gitse melekler de kendileriyle beraber giderler ve arkasından yürürler, harplerde onunla beraber harp ederlerdi.

Ümmetinin ona salât ve selam okuması ayeti kerime ile emredilmiştir. Diğer ümmetlerin peygamberlerine salât okumalarının emredildiğine dair bir haber gelmemiştir. (Mevâhib-i Ledünniye)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmandan Sonra En Büyük İbâdet: Namaz
« Yanıtla #2184 : 27 Kasım 2016, 03:27:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَقِيمُوا وَلَنْ تُحْصُوا وَاعْلَمُوا أَنَّ خَيْرَ أَعْمَالِكُمْ اَلصَّلَاةُ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Dosdoğru olunuz.
Siz, (doğruluktan alacağınız ecri) asla sayamazsınız.
Biliniz ki sizin amellerinizin en hayırlısı namazdır.
Ancak mümin olanlar devamlı abdestli bulunur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mace)



25
Kasım Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 12 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 25 Safer 1438

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Vefatı (1072) • Edirne'nin Kurtuluşu (1922)


İmandan Sonra En Büyük İbâdet: Namaz

Her akıllı, bâliğ (ergen) olan kimse, ehl-i sünnet itikâdı üzere îmânın şartlarını bilip îmân ettikten sonra beş vakit namazı Peygamberimizden (s.a.v.) bildirildiği üzere kılmalıdır. Beş vakit namazı, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) hicretten evvel Mekke-i Mükerreme’de isrâ ve mi’râc ettikleri gecenin ertesi Ashâbına tebliğ buyurdular.

Namaz Kur’ân-ı Kerîm’de nice yerde “Salât” kelimesi ile emredilmiştir. Beş vakit edâ ettiğimiz namazın malum rükünler ve hususî fiilleri; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) beyânları ve bizzât işlemeleri ile bilinmiştir.

Namaz, bütün farz amellerin aslı, dînin direği ve bütün ibâdetleri içine alan bir farzdır. Şöyle ki;

- Namazda tahâret ve setr-i avret şart olduğundan insâniyet ve mele-i a‘lâya (mukarreb meleklere) yakınlık vardır.

- Namazda örtünmek için giyilen elbiseye malı harcamak îcâb ettiğinden mâlî ibâdet olan zekât vardır.

- Ka’beye dönmek îcâb ettiğinden hac vardır.

- İbâdetten başka hiçbir fiil işlenmediğinden, i’tikâf vardır.

- Niyet şart olduğundan ihlâs vardır.

- İftitâh tekbiri; (Allâhü Ekber) ile yemek, içmek gibi mübahlar terk edildiğinden oruç vardır.

- Âdâbı üzere kıyam rükû ve secde etmek ve dâimâ huşûlu olmak itibariyle bütün bedenî ibâdetler vardır.

- Şeytanın vesveselerini uzaklaştırmaya çalışmak itibarıyla cihâd vardır.

- Cenâb-ı Hakk’a münâcât itibârıyla ibadetlerin gâyesi olan ma’rifet vardır.

- Bedenî ibadetlerin en üstünü olan Kur’ân-ı Kerîm okumak vardır.

- Îmânın aslı olan kelime-i şehadetin okunması vardır.

Her rükünden bir diğerine intikal ederken alınan tekbir ile Allâhü Teâlâ’nın hakkının yapılan ibâdetle ödenemeyeceği itirâf edilmiş olur. Bunda meleklere ve onların “mâ-abednâke hakka ibâdetike” (Sana hakkı ile ibâdet edemedik) sözlerine benzerlik vardır. (Ş. Dürri Yekta)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âlimin Âbid Üzerine Fazîleti | Kuru Meyveler
« Yanıtla #2185 : 27 Kasım 2016, 03:30:36 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَمْنَعَنَّ رَجُلًا مَهَابَةُ النَّاسِ أَنْ يَقُومَ بِحَقٍّ إِذَا عَلِمَهُ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kişiyi, insanlardan korkusu hak bildiği şeyi yapmaktan (ve söylemekten) alıkoymasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



26
Kasım Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 13 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 26 Safer 1438

"Eser-i Hayr" İsimli Osmanlı Yapımı Buharlı Gemi Denize İndirildi (1837) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü, Lakap ve Ünvanların Kaldırılması (1934)


Âlimin Âbid Üzerine Fazîleti

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) âlim ile âbidi sordular. Buyurdular ki:

“Âlimin âbid (ilim öğrenmeden ibâdet eden) üzerine fazilet ve üstünlüğü benim sizin en aşağı mertebede olanınıza karşı faziletim gibidir.” buyurdular. Sonra “...Allâh’tan hakkı ile ancak âlimler korkar...” mealindeki (Fâtır Sûresi’nin, 28.) ayetini okuyup şöyle buyurdular:

“Hayrı öğretenlere muhakkak Allâhü Teâlâ rahmet, melekleri, yer ve gök ehli, hatta denizdeki balıklar istiğfar ederler.” (Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr)

SAĞLIĞIMIZ: KURU MEYVELER

Meyvelerin mevsiminde kurutulması çok eski bir âdetimizdir. Yaz aylarında mevsim meyveleri kurutularak saklanır ve kışın yenilir. Kuru meyveler sağlıklı gıdalar olup kan şekerini ayarlar, tokluk hissini sağlar, tatlı ihtiyacını karşılar.

Kuru meyvelerde fruktoz (tabîi şeker) vardır. Potasyum, magnezyum ve çinko mineralleri cihetinden zengindir. Antioksidan bulunduğundan hücre hasarını önler, kansere karşı koruyucudur. Muâfiyet (bağışıklık) sistemini güçlendirir, sinirleri korur. Demir mineralleri bulunduğundan kansızlığa ve yorgunluğa iyi gelir, enerji verir, kabızlığı önler ve hazma yardımcı olur.

Ancak kuru meyveleri yerken şunlara dikkat edilmelidir:

Kalorileri taze meyveye göre daha fazladır. Fazla yenilmemeli ortalama bir avuç miktarını geçmemelidir. Fazla yenilmesi kandaki şekeri yükselterek ve şişmanlığa sebep olabilir. Bilhassa diyet yapanlar daha dikkatli olmalı ve sınırlı miktarda yemelidirler.

Yemekte yenilirse hazımsızlık ve midede ekşimelere sebep olabilir.

En çok tercih edilen bazı kuru meyveler: Kayısı, incir, erik, hurma, üzüm, elma, dut ve yaban mersini (mavi yemiş)dir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ashâb-ı Bedir: Beşîr Bin Sa‘d (r.a.)
« Yanıtla #2186 : 27 Kasım 2016, 03:34:01 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْمُجَاهِدُ مَنْ جَاهَدَ نَفْسَهُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hakîki mücâhid, nefsine karşı cihad edendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



27
Kasım Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 14 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 27 Safer 1438

Selimiye Camii'nin Açılışı (1575)


Ashâb-ı Bedir: Beşîr Bin Sa‘d (r.a.)

Beşîr bin Sa‘d bin Sa‘lebe radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan, Hazrec kabilesinden ve Hârisoğullarındandır.

İkinci Akabe beyatinde, Bedir, Uhud ve sonraki bütün gazâlarda Peygamberimiz’in yanında bulunmuştur.

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk halîfe seçildiğinde ona Ensâr’dan ilk olarak bey‘at eden zâttır.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Şa‘bân ayında Fedek’e ve sonra Şevvâl ayında da Vadi’l-kurâ’ya gönderdiği seriyyelerin kumandanı idi. Peygamberimiz (s.a.v.) onu Ashâb’dan 30 kişilik bir birliğe kumandan tayin edip Fedek’deki Benî Mürre üzerine gönderdi. Fedek, Medine’ye altı mil mesafededir. Beşîr (r.a.), o kavmin koyunlarını aldı. Bunu haber alan Mürre kabîlesinden pek çok adam atlanıp Beşîr’in peşine düştüler ve bir yerde yakaladılar. Gece oluncaya kadar karşılıklı ok atıldı. Beşîr ve arkadaşlarının okları tükendi. Sabah düşmanın hücûmunda maiyetindeki Ashâb’ın çoğu şehîd oldu. Beşîr de çok şiddetli harb etti, ağır yaralandı, şehitler arasına düştü. Düşmanlar öldü diye bırakıp koyunlarını alıp döndüler. Beşîr (r.a.) gece sürünerek Fedek’de bir Yahudi yanına saklandı. Yürüyecek kadar kuvvetleninceye kadar orada dinlendi, sonra Medîne’ye döndü. (Delâilü’n-Nübüvve, Beyhakî)

Hicretin 12. senesinde Hâlid bin Velîd (r.a.) kumandasında İranlılar’a ve müşrik Araplara karşı yapılan Aynüttemr muhârebesinde şehîd olmuştur.

Beşîr bin Sa‘d (r.a.), bir gün bir oğlu ile Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzuruna geldi.

“Yâ Resûlallâh, ben şu oğluma iki köle vermek istiyorum. Sizin de buna şâhit olmanızı istirhâm ediyorum” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Bundan başka oğlun var mı?” diye sordu, “Evet” dedi.

“Onların hepsine buna verdiğin gibi verdin mi?” diye sordu, “Hayır” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Öyle ise buna şahitlik etmem” buyurdular. (Üsdü’l-Gâbe)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ümmet-i Muhammed’in Bazı İmtiyazları
« Yanıtla #2187 : 27 Kasım 2016, 03:37:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنِّي لَأَعْرِفُ أُمَّتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ بَيْنِ الْأُمَمِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ وَكَيْفَ تَعْرِفُ أُمَّتَكَ قَالَ أَعْرِفُهُمْ يُؤْتَوْنَ كُتُبَهُمْ بِأَيْمَانِهِمْ وَأَعْرِفُهُمْ بِسِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ وَأَعْرِفُهُمْ بِنُورِهِمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ben ümmetimi kıyamet gününde diğer ümmetlerin arasından tanırım.” buyurdular.
‘Yâ Resûlallâh ümmetini nasıl tanırsın?’ dediler.
Buyurdu ki: “Kitaplarının sağlarından verilmesinden tanırım. Secde serinden yüzlerindeki nurdan tanırım, önlerinde koşan nurlarından tanırım.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



28
Kasım Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 15 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 28 Safer 1438

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)


Ümmet-i Muhammed’in Bazı İmtiyazları

Ümmet-i Muhammed’e, diğer ümmetlerde sadece peygamberlere verilen bazı hasletler verilmiştir. Bu vasıflardan biri abdesttir. Zira abdest bu ümmete mahsustur. Önceki ümmetlerde sadece peygamberler abdest alırdı.

“Allâhü Teâlâ, Zebûr’da Hz. Dâvûd’a şöyle vahyetti: “Yâ Dâvûd! Senden sonra ismi Ahmed olan bir peygamber gelir. Onun ümmeti, ümmet-i merhûmedir. Peygamberlerime verdiklerim gibi onlara da nâfileler verdim. Onlara nebî ve resûllerime farz kıldıklarımı farz kıldım. Hatta onlar kıyâmet gününde nebîlerin nûru gibi nurlu gelirler. Zira ben önceki peygamberlerime farz kıldığım gibi onlara her namazdan önce benim rızâm için abdest almalarını farz kıldım. Onlara önceki peygamberlere emrettiğim gibi cenâbetten gusletmeyi emrettim... Onlara önceki resûllere emrettiğim gibi cihâdı emrettim.” (Beyhakî Delâ’ilü’n-Nübüvve)

Firyâbî tefsîrinde Hz. Ka‘b’dan şöyle nakledildi:

“Bu ümmete sadece peygamberlere verilmiş olan üç şey verildi. Peygamberlere (a.s.):

“Teblîğ et, sana zorluk yoktur. Sen kavmin üzerine şâhidsin. Duâ et, icâbet edeyim” denilirdi. Bu ümmete de şöyle buyuruldu: “O üzerinize dînde hiçbir güçlük kılmadı (Hac s., â. 78). “İşte böyle sizi doğru bir caddeye çıkarıp ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki siz bütün insanlar üzerine adalet nümûnesi, hak şâhidleri olasınız.” (Bakara s., â. 143). “Duâ edin, yalvarın ki bana, size karşılık vereyim.” (Ğâfir suresi, âyet 40)

Ebû Nu‘aym ve Beyhakî naklettiler:

“Muhakkak her peygamber için kıyâmet gününde iki nûr vardır. O peygambere tâbi olan her ümmeti için de bir nur vardır. Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselâmın yüzünde ve başındaki her bir kılında nûr olur. Ona tâbi olanların da aydınlığında yürüdükleri peygamberlerin nuru gibi iki nurları vardır.” (İ. Suyûtî, İtmâmü’n-Ni‘met)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kötülüğe İyilikle Mukabele | Saferu'l-Hayr
« Yanıtla #2188 : 29 Kasım 2016, 12:29:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَإِنَّمَا يَرْحَمُ اللهُ مِنْ عِبَادِهِ الرُّحَمَاءَ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ kullarından ancak merhametli olanlara rahmetiyle muâmele eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



29
Kasım Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 16 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 29 Safer 1438

Kanuni Sultan Süleyman Han'ın Bağdad'ı Fethi (1534) • Şapka Kanunu'nun Yürürlüğe Girmesi (1925)


Kötülüğe İyilikle Mukabele

Allâhü Teâlâ Ra’d suresinin 22. âyet-i kerîmesinde (meâlen):

“…Ve kötülüğü iyilikle def’ ederler..” buyurmaktadır. Yani: O takvâ sâhibi mü’minler, insanlık icâbı bir kusur yapmış olunca arkasından bir iyilik, bir güzel amel yaparak Cenâb-ı Hak’tan af taleb ederler. Ve birine hiddetlenince hemen mülâyim bir vaziyet alırlar. Bir kimseden bir kötü söz işitince kendileri güzel bir söz ile karşılıkta bulunurlar. Bir zulüm görseler onu affa çalışırlar. Yakınları onları ziyâret etmedikleri hâlde onlar yakınlarını ziyarette bulunurlar.

Şûrâ Sûresi 40. âyetinde de (meâlen): “Kötülüğün cezası misliyle kötülük” ise de devâmında “Fakat her kim affeder ve ıslah ederse, işte onun sevabını vermek Allah’a âit olur.” buyrulmuştur. Yine Bakara Sûresi’nin 178. âyetinde mütecavize misli ile mukabeleye (haksızlığa aynı şekilde karşılığa) izin verilmesi, mutlak bir azimet değil ruhsattır. Ve kötülüğe kötülükle mukâbele için değil, zulüm ve tecâvüzü kesmek veya durdurmak için bir iyilik mahiyyetindedir. Yoksa zarara zarar ile, kötülüğe kötülük ile mukâbele câiz değildir.

Nitekim, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.): “Ya ResûlAllah! Kötülükten hayır gelir mi?” diye sual olunmuş. Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm:

“Hayır ancak hayırdan gelir, hayır ancak hayırdan gelir, hayır ancak hayırdan gelir.” buyurmuşlar.

Lisanımızda da şöyle bir darb-ı mesel vardır:

“İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kemliğe (kötülüğe) iyilik er kişinin kârıdır.” (Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri)


SAFERU’L-HAYR

Bu hayırlı ayın son çarşamba gecesi veya günü, semâvî ve arzî âfetlerden muhâfaza olunmak için iki rek‘at namaz kılınır.

Her rek‘atte 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra da, en az 11 istiğfâr ve 11 Salât-ı Münciye okunup duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz Buyurdular | Rebîulevvel Ayı
« Yanıtla #2189 : 30 Kasım 2016, 18:01:36 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَغُرَّنَّ صَلَاةُ امْرِئٍ وَلَا صِيَامُهُ مَنْ شَاءَ صَامَ وَمَنْ شَاءَ صَلَّى وَلَكِنْ لَا دِينَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ
(عب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kişinin namazı ve orucu sakın sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Lâkin emânet(e riâyet)i olmayanın dîni kâmil değildir.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i Abdurrezzak)



30
Kasım Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 17 Teşrin-i Sânî 1432 Hicrî: 30 Safer 1438

Türbe ve Tekkelerin Kapatılması (1925)


Peygamber Efendimiz Buyurdular

İmâm Ca‘fer-i Sâdık hazretleri buyurdular ki:

“Babam dedemden rivâyet etti: Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

‘Kime Allâhü Teâlâ bir nimet ihsân ederse Allâhü Teâlâ’ya hamd etsin.

Kimin rızkında bir gecikme olursa Allâhü Teâlâ’ya istiğfâr etsin.

Kimin başına kendisini üzen bir hal gelirse “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” desin.”
(İmam Yâfiî, Ravzu’r-reyâhîn)


REBÎULEVVEL AYI

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dünyâyı şereflendirdikleri aydır.

Bu ayın 12’sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır.

Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


REBÎULEVVEL AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1438 yılı Rebîulevvel ayı ictimâ‘ı 29 Kasım Salı günü Türkiye saati ile 14:18’dedir.

Ru’yet, ise 30 Kasım Çarşamba Türkiye saati ile 04:06’dadır.

Hilâl’in görüleceği yerler: Büyük Okyanus’un orta kısımları, Çin’in doğusu, Japonya, Güney Kore, Papua Yeni Gine, Endonezya, Malezya, Filipinler, Hawaii, Solomon, Marshall, Kiribati, Cook Adaları

Hilâl Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 01 Aralık Perşembe günü de Rebîulevvel ayının 1. günüdür.