Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1062882 defa)

0 Üye ve 171 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّـيِّئَاتِ كَمَا يُذْهِبُ الْمَاءُ الْوَسَخَ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak, suyun kiri temizlediği gibi hasenât (beş vakit namaz) da (küçük) günahları siler.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu’l-Ulûm)



19
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 06 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 18 Muharrem 1438

Günahları Temizleyen ON Şey

"Bir Mümin işlediği günâhtan on şey ile kurtulur:

Tevbe yahut istiğfâr ile,

İşlediği hayırlı ameller ile,

Dünyada başına gelen belâ ve musîbetlerle,

Kabir suâli ve azâbı ile,

Mümin kardeşinin ona duâ ve istiğfâr etmesi yahud amellerinin sevâbından ona hediye etmesiyle.

Kıyâmet günü Arasat’ın korkulu halleri ile,

Rabbinin rahmeti ve Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) şefâati ile."
(İmam Suyûtî, Tulûu’s-Süreyyâ)


İkinci Murad Han'ın Evliyâ'ya İlticâsı

1422 senesinde Selanik civarından Mustafa adında bir adam çıkıp Yıldırım Bayezid’in oğlu ve tahtın varisi olduğu iddiasıyla etrafına hayli adam topladı. 

Sultan İkinci Murad Han, veziri Bayezîd Paşa’yı orduyla üzerine sevketti. Lâkin Osmanlı kuvvetleri mağlûb olup vezir esir düştü ve öldürüldü.

Haber Murad Han’a ulaşınca pek üzüldü. Seyyid Emîr Buhârî hazretlerinin huzûruna vardı, yardımını istedi.

Emîr Buhârî (ks.) anlattı:

Bu iş için teveccüh ettim. İki defa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübârek ayaklarını öperek yardım ihsân etmesini niyâz ettim, sükût buyurdular. Üçüncü defa  teveccüh edip ayaklarını öptüm ve:

“Ey düşkünlerin sığınağı! Ey Resûl-i Rabbilâlemîn, Murad Han’a yardım et” dedim. Bu defa:

“Evet, inşâallâh ilâhî yardım onunladır” buyurdular.

Ertesi sabah Şeyh, Sultan Murad’ı zaferle müjdeledi. Eliyle kılıç kuşattı ve ‘Allâh’ın izniyle yürü, mansûr ve muzaffer olacaksın’ dedi. Sultan şeyhin elini öpüp yola çıktı.

Ulubad nehri kenarına geldiklerinde düşman askerinin daha kalabalık olduğunu gördü. Sultan köprüleri yıktırdı. Bir vakit harp olmadı. Bu sırada Allâh’ın hikmetiyle Mustafa, kesilmeyen bir burun kanamasına tutuldu. Vücudu zayıflayıp aklı bozuldu. Bu sebeple askeri perişan olup dağıldı, bu gâile de böylece halloldu. (Tarih-i Selâtîn-i Âl-i Osman; Karamânî)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Müminlerin Cennette Duâları
« Yanıtla #2146 : 20 Ekim 2016, 11:29:54 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَا يَسْتَحْيِى مِنَ النَّاسِ لَا يَسْتَحْيِى مِنَ اللهِ
(ش)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanlardan hayâ etmeyen Allâhü Teâlâ’dan da hayâ etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Musannef-i İbn-i Ebî Şeybe)



20
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 07 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 19 Muharrem 1438

Müminlerin Cennette Duâları

Elmalılı Hamdi merhum Yunus sûresinin 8, 9 ve 10. âyet-i kerîmelerini şöyle tefsir etmiştir:

Kötü vasıflar ile vasıflanmış bulunan imansızlar yok mu? Muhakkak bunların son yatakları ateştir. Yani o gönül verip mutmain oldukları dünyada kalacak değiller, cehenneme gideceklerdir. Bunlara mukâbil: Îmân edib sâlih amel işleyenleri, onların Rabbi kendilerini imanları sebebi ile dosdoğru muradlarına erdirecek, altlarından ırmaklar akan naîm cennetlerine koyacaktır. Orada bütün duâ ve nidâları “Sübhânekellâhümme” duâsıdır. Allahü Teâlâ’yı hep böyle tesbih ve tenzih edecekler ve orada tahiyyeleri (Allah’tan, melâikeden aldıkları iltifat ve birbirlerine verdikleri sağlık temennileri) yalnız selâmettir. Ve duâ ve zikirlerinin sonu “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn”dir.

Dünyada bu zevk ve lezzetin misâli namazdır. Ve yine dünyada Müslümanlar cennet ehlinin bu zevkine hemhâl olmak için her duâ ve ibâdetlerinin sonunda bir Fâtiha okurlar. Çünkü insanlar dünyada âdet edindikleri yaşayışla ve hâlet-i rûhiyye ile ölecekler ve öldükleri gibi diriltileceklerdir.

Dünya hayatına mutmain olup da Hakk’a karşı küfür içinde yaşayanlar cehenneme gidecektir. İman ve şükür ehli ise selâm ve selâmetle “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn” diyeceklerdir.

Şimdi o cehenneme gidecek olan kâfirler: Bu hak vaîdleri yalanlayıp kendilerine bir şer olan azâbı, bir hayır ister gibi isteyerek “Allah öyle kâdir de azâbını niye tehir ediyor? Şimdiden hesâbımızı görüverse ya, başımıza taşlar yağdırıverse ya!...” mı diyorlar? Veya dünyada başlarına bir sıkıntı gelince sabredemeyip “Allah canımızı alsa” mı diyorlar?

Allâhü Teâlâ ise (Yunus sûresi, 11. âyette) şöyle buyurmaktadır (meâlen): “Eğer Allah, insanlara şerri, onların hayrı çarçabuk istedikleri gibi alelacele verecek olsa idi ecellerini kendilerine yetiriverir (onları helâk eder)di. Fakat bize kavuşmayı arzu etmeyenleri kendi azgınlıkları içinde bırakırız, körü körüne giderler.”  (Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"...tavsiye ederim."
« Yanıtla #2147 : 20 Ekim 2016, 11:49:16 »









Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâhü Teâlâ'nın En Sevdiği Duâ
« Yanıtla #2148 : 21 Ekim 2016, 11:49:35 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّ الدُّعَاءِ أَسْمَعُ قَالَ جَوْفَ اللَّيْلِ الْآخِرِ وَدُبُرَ الصَّلَوَاتِ الْمَكْتُوبَاتِ
(ت)


“Yâ Resûlallâh (s.a.v)! Hangi duâ icâbet (kabul) olunmaya daha yakındır?” diye soruldu.
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem
“Gecenin son üçte birinde yapılan duâ ile farz namazlardan sonra yapılan duâ.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



21
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 08 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 20 Muharrem 1438

Allâhü Teâlâ'nın En Sevdiği Duâ

Bir Müslüman duâ ederken, önce kendisi, sonra anne babası için, sonra da diğer müminler için duâ etmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Babanın oğluna duâsı, Peygamberin Ümmetine duâsı gibidir.” buyurmuştur.

Hadis âlimi Hureybî (rah.) ‘İmâm-ı Âzâm Ebû Hanîfe Hazretlerinin İslâm’a çok büyük hizmetleri olduğu için Müslümanların, namazları sonunda Ebû Hanîfe’ye duâ etmeleri vâcibdir.’ dedi. (Rahmetullâhi aleyh) (Mirât-i Kâinat)

Bir mü‘minin kardeşi için onun gıyâbında yaptığı duânın en kısa vakitte kabul olunması ümit olunur.

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulmuştur:
“En süratli kabul olunan duâ gâibin gâibe; bir müminin kardeşine arkasından yaptığı duâdır.” buyurulmuştur. Zîrâ bu duâ riyâdan vesâir şüphelerden uzaktır, sırf Allâh için yapılan duâdır. (Şerhu’ş-şir’a)

“Müslüman bir kimse, kardeşine gıyâbında duâ ettiği zaman melekler, ‘Âmin, (Allah) sana da aynısı(nı versin)’ derler.” buyrulmuştur. (Sünen-i Ebû Dâvud)

“Allâhü Teâlâ’nın en sevdiği duâ, kulun şöyle demesidir: Allâhümmerham ümmete Muhammedin rahmeten âmmeten ki tercümesi şudur: Allâhım, Ümmet-i Muhammed'e dünya ve âhirette rahmet et. (Şir’atü’l-İslam)

Mehmed Şemseddin Nûrî Hazretleri Miftâhu’l-Kulûb’da buyurdu ki:
Duâ ettiğiniz vakit, doğudan batıya bütün Ümmet-i Muhammed’e duâ ediniz. Yalnız kendinize duâ etmeyiniz. Bir beldeye yağmur yağdığında, o beldede olan bütün bağlar, bahçeler, tarlalar sulandığı gibi Allah katında makbûl olan bir duâ sebebiyle Cenâb-ı Hak bütün halkı ilâhî ihsânına mazhar eyler.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا مَاتَ الْإِنْسَانُ اِنْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثَةٍ إِلَّا مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsan öldüğü zaman onun ameli(nin sevabı) kesilir (yazılmaz). Ancak üç şey hâriçtir:
Sadâka-i câriye (vakıf gibi faydası devamlı olan hayır), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine duâ eden sâlih evlât.”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim



22
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 09 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 21 Muharrem 1438

Âlimler İki Kısımdır

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Bu ümmetin âlimleri iki sınıftır:

Birisi Allâhü Teâlâ’nın kendisine ilim verip de o ilmi insanlara öğreten, cimrilik yapmayan ve ilmi para ile öğretmeyendir. Bu kimseye denizdeki balıklar, karadaki hayvanlar, havada uçan kuşlar istiğfar ederler. Değerli ve şerefli olarak Allâhü Teâlâ’ya arz olunur ve resullere arkadaş olur.

Diğeri de Allâhü Teâlâ’nın kendisine ilim verdiği kişidir ki öğrendikleri ilmi Allâhü Teâlâ’nın kullarına öğretmekte cimrilik ederler, açgözlülük yapıp o ilmi para ile öğretirler. Bu kimsenin ağzına kıyâmet gününde ateşten gem vurulur.

Bir münâdî şöyle seslenir:

“İşte bunlar Allâhü Teâlâ’nın kendisine ilim verip de kullarına öğretmeyen, cimrilik edenlerdir. Açgözlülük yapıp o ilmi para ile sattılar. O kimse hesap görülüp bitinceye kadar böyle azab olunur.”
(Mecmau’z-Zevâid)

SAĞLIĞIMIZ: Balık Alırken Neye Dikkat Etmeli?

Taze balığın gözleri parlak olur.

Derisi gergin ve parlak; eti sıkı ve esnektir.

Yosun ve deniz kokar.

Solungaçları kırmızı olur. Balık bayatladıkça bu renk solar.

Taze balık suya bırakıldığında dibe çöker, bayat balık suya atılınca dibe batmaz, ortada veya su üzerine yakın bir yerde kalır.

Taze balıklar buz ile soğutulur.

Son yıllarda kültür üretimi (yetiştirme) balıkların çeşidi ve üretimi çok artmıştır. Bunlarında başında çipura, levrek, alabalık gelmektedir. Denizde tabii olarak yetişen balıkları tercih etmelidir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَكَلَ الْبَصَلَ وَالثُّومَ وَالْكُرَّاثَ فَلَا يَقْرَبَنَّ مَسْجِدَنَا فَإِنَّ الْمَلَائِكَةَ تَتَأَذَّى مِمَّا يَتَأَذَّى مِنْهُ بَنُو آدَمَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim soğan,sarımsak ve pırasa yerse (ağzında bunların kokusu olduğu halde) bizim mescidimize yaklaşmasın.
Zîrâ melekler insanların rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar.”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



23
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 10 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 22 Muharrem 1438

Meleklerin Ümmet-i Muhammed'e Yardımır

Hazret-i Âişe radıyallâhü anhâ’dan rivâyet olundu, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kıyâmet günü Allâhü Teâlâ:

Ey meleklerim, bütün ibâdetlerinizi Muhammed aleyhisselâmın ümmetine bağışlayın” buyurur.

Melekler:

Bugün biz de sevâba muhtacız, bunda hikmet nedir? derler.

Allâhü Teâlâ:

“Âdemoğulları bugün sevâba sizden daha çok muhtaçtır” buyurur.
(Envâru’l-Âşıkîn)


Meleklerin Adedini Sadece Allah Bilir

Şeyhülislam Ebussuûd Efendi merhûm, Tefsîrinde der ki:

Âdemoğulları cinlerin onda biri kadardır.

İnsanlar ve cinler karadaki hayvanların onda biridir. Bunların tamamı uçan hayvanların onda biridir. Bunların tamamı denizdeki hayvanların onda biridir. Bunların tamamı yer meleklerinin onda biridir. Bunların tamamı dünyâ semâsındaki meleklerin onda biridir. Bunların tamamı ikinci kat semâdaki meleklerin onda biridir. Yedinci kat semaya kadar böyle gider.

Bundan sonra onların tamamı Kürsî melekleri yanında pek az kalırlar. Bunların tamamı Arş-ı A‘lâ’da vazifeli melekleri yanında okyanustan bir damla gibidir. Bunların tamamı da Arş-ı A‘lâ’yı tavaf eden melekler yanında okyanustan bir damla gibidir.

O meleklerin kimi secdede, kimi rükûda, kimi kıyamda Allâhü Teâlâ’yı tesbîh ve takdis ederler.

Bunlardan sonra İsrafil aleyhisselâmın yardımcıları olan levh melekleri ve Cebrail Aleyhisselam’ın askerleri olan melekleri ve onların ömürlerini ve ibâdetlerini Allah’dan başka kimse bilmez.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَثْبَتُكُمْ عَلَى الصِّرَاطِ أَشَدُّكُمْ حُبًّا لِأَهْلِ بَيْتي وَأَصْحَابِي
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sırat üzerinde (ayağı kaymayıp) en sâbit olanınız, ehl-i beytimi ve ashâbımı en çok seveninizdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



24
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 11 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 23 Muharrem 1438

Şirke Düşmeyen, Kan Dökmeyen Cennete Girer

Ashâb-ı kiramdan Ukbe bin Âmir el-Cühenî (r.a.) namaz kılmak için Mescid-i Aksâ’ya geldi. Orada bulunanlar kalkıp yanına geldiler.

“Niçin geldiniz?” diye sordu.

“Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetinde bulunduğunuzdan size selam vermek ve sizinle beraber olmak için geldik” dediler.

“Gelin, namaz kılın.” dedi. Onlar da Ukbe (r.a.) ile beraber namaz kıldılar. Selam verince şöyle buyurdu:

“Ben Resûlullah’ın (s.a.v.)  şöyle buyurduğunu işittim: ‘Allâhü Teâlâ’ya hiçbir şeyi şirk koşmadan ve haram bir kan dökmeden (haksız yere birini öldürmeden) Allâhü Teâlâ’ya kavuşan kimse muhakkak cennet kapılarından hangisinden dilerse oradan cennete girer.” (Müsned-i Ahmed)


Ashâb-ı Bedir:………..……EYÂS BİN BÜKEYR (R.A.)

Eyâs bin Bükeyr radıyallâhü anh hazretleri, Muhâcirlerden ve Adiyy oğullarındandır. Bedir, Uhud, Hendek ve diğer gazâlarda hazır bulunmuştur. 

Hazret-i Eyâs, ilk Müslümanlardan ve ilk muhâcirlerdendir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) Dâru’l-Erkâm’da iken Müslüman olmuştu.

Bedir gazâsına üç kardeşi: Hâlid, Âkıl ve Âmir hazretleriyle birlikte katılmıştır. Bedir gazâsında dört kardeş birlikte onlardan başka iştirak eden yoktur. Kardeşlerinden Âkıl Bedir’de, Hâlid Recî‘ vakasında, Âmir Yemâme harbinde şehîd olmuşlardır. Dört kardeş hep birlikte hicret etmişler ve Ensâr’dan Rifâa bin Abdülmünzir’in evinde müsâfir olmuşlardı.

Hazret-i Eyâs Mısır’ın fethinde de bulunmuştur. Hicretin 34’ncü senesinde vefât etmiştir. Radıyallâhü anhüm.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah'a Yaklaştıran Bazı Nâfile Namazlar
« Yanıtla #2152 : 25 Ekim 2016, 11:09:04 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا زَالَ جَبْرَائِيلُ يُوصِينِى بِقِيَامِ اللَّيْلِ حَتَّى ظَنَنْتُ اَنَّ خِيَارَ اُمَّتِى لَايَنَامُونَ اِلَّا قَلِيلًا
(حنيفة)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cebrâil (a.s.) gece namazı hakkında bana o kadar tavsiyede bulundu ki, ümmetimin en hayırlılarının (gece) çok az uyuyanlar olduğunu anladım.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)



25
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 12 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 24 Muharrem 1438

Allah'a Yaklaştıran Bazı Nâfile Namazlar

Tahiyyetü’l-Mescid: Mescide giren kimsenin oturmadan önce -kerâhet vakti değilse- kıldığı iki rekat namazdır.

Abdest ve gusülden sonra kılınan namaz: İki rekattir.

Duhâ (Kuşluk) namazı: Güneş doğup bir mızrak yükselince (işrâk vaktinde) kerâhet vaktine kadar kılınan namazdır. En azı 2, ortası 6, en çoğu 12 rekattir.

Gece ve Teheccüd namazı: Yatsıdan sonra uyumadan veya biraz uyuduktan sonra kılınan namaza gece namazı denir. Eğer bir miktar uyuduktan sonra kılınırsa teheccüd adını alır. En azı iki rekattır. Çok faziletlidir.

Regâib, Miraç, Berât ve Kadir gecesi namazları: Bu gecelerde kılınan namazlardır.

Yolculuk namazı: Sefere çıkmadan önce yahut dönünce kılınan iki rekat namazdır.

Tesbîh namazı: Her rekatinde “Sübhânellâhi velhamdülillâhi…” tesbîhi 75 defa okunan dört rekatlik namazdır. Sevabı pek çoktur. Hiç olmazsa haftada, ayda veya yılda bir defa, bu da olmazsa ömürde bir defa kılmalıdır.

Tevbe namazı: Günahından tevbe edene iki rekat kılmak mendubdur.

Hâcet namazı: Dünyâ ve âhirete dair ihtiyâcı olanın yatsıdan sonra kıldığı iki, dört veya on iki rekat namazdır.

İstihâre namazı: Hakkında bir şeyin hayırlı olup olmadığına dair manevi bir işâret isteyen kimsenin yatacağı zaman kıldığı iki rekat namazdır.

İstiskâ namazı: Yağmurlar kesildiği zaman Müslümanlar yağmur duâsına çıkarlar. Kerîm olan Rablerinden yağmur yağdırmasını niyaz ederler. Tek başına yahut cemâatle iki rekat namaz kılarak duâ ederler.

Küsûf ve Husûf namazı: Güneş ve ay tutulduğunda kılınan en az iki rekat namazdır. (Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi BİLMEN)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah'ın Huzurunda, Zühd ve Verâ Ehli Olacaktır
« Yanıtla #2153 : 26 Ekim 2016, 11:00:11 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَلَا إِنَّ رَبَّكُمْ وَاحِدٌ وَإِنَّ أَبَاكُمْ وَاحِدٌ أَلَا لَا فَضْلَ لِعَرَبِيٍّ عَلَى أَعْجَمِيٍّ وَلَا لِعَجَمِيٍّ عَلَى عَرَبِيٍّ وَلَا لِأَحْمَرَ عَلَى أَسْوَدَ وَلَا أَسْوَدَ عَلَى أَحْمَرَ إِلَّا بِالتَّقْوَى
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ey insanlar! Dikkat edin. Muhakkak Rabbiniz birdir, babanız birdir.
Dikkat edin, Arab’ın Acem’e, Acem’in Arab’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur.
Üstünlük ancak takvâ (Allah korkusu) iledir.”

(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)



26
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 13 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 25 Muharrem 1438

Allah'ın Huzurunda, Zühd ve Verâ Ehli Olacaktır

İmam-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât’ında buyuruyor:

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
‘Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Ey kulum, sana farz kıldıklarımı edâ et ki insanların en âbidi (en çok ibâdet edeni) olasın. Yasak kıldıklarımdan da sakın ki insanların en verâlısı (harama düşme korkusundan şüphelilerden sakınanı) olasın. Sana rızık olarak verdiklerime de kanâat et, râzî ol ki insanların en zengini olasın.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ebû Hureyre’ye (r.a.)
“Haram ve şüphelilerden sakın ki insanların en âbidi (en çok ibâdet edeni) olasın.” buyurdular.

Hasan-ı Basrî (rah.) buyurdular:
“Zerre kadar verâ, bin zerre ağırlığındaki nâfile sadaka, oruç ve namazdan daha hayırlıdır.”

Ebû Hureyre (r.a.) buyurdular:
“Yarın (cennette) zühd ve verâ ehli Allâhü Teâlâ’nın huzurunda oturacaklardır.”

Allâhü Teâlâ Mûsâ aleyhisselama şöyle vahyetti:
“Bana (rızâma) yaklaşanlar verâ ile yaklaştıkları gibi (başka bir şeyle) yaklaşamazlar.”…

Kıymetli evlâdım, bütün günahlardan tevbe etmeye, bütün haram ve şüpheli şeylerden uzak durmaya muvaffak olursan bu senin için büyük bir nimet ve yüce bir devlettir.

Bazı günahlardan tevbeye ve bazı haram ve şüphelilerden sakınmaya muvaffak olursan bu da bir nimet ve ganimettir. Umulur ki bir kısmına muvaffak olmanın bereketi ve nurları diğerlerine sirâyet eder de bütün günah ve haramlardan tevbeye ve sakınmaya muvaffak olunur. Çünkü tamamı elde edilemeyen, yapılamayan bir şey tamamen de terk edilmez…..
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbâni, 2/ m. 66)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâme Siyelkûtî Hazretleri
« Yanıtla #2154 : 27 Ekim 2016, 11:37:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ دَعَا إِلَى هُدًى كَانَ لَهُ مِنْ الْأَجْرِ مِثْلُ أُجُورِ مَنْ تَبِعَهُ لَا يَنْقُصُ ذَلِكَ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْئًا
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İnsanları hidâyete (inkârdan îmâna, isyandan itâate ve gafletten uyanmaya) davet eden kimseye, kendisine uyanların sevâbı kadar sevap verilir.
Bu onların sevâbından da bir şey eksiltmez…”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



27
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 14 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 26 Muharrem 1438

Allâme Siyelkûtî Hazretleri

Allâme Siyelkûtî (v. H. 1067/ M. 1657), tefsîr, kelâm, fıkıh ve hadis ilimlerinde eserleri olan Hindistanlı meşhûr bir âlimdir. Bir gün yanına gelen birisi ona dedi ki:

Hâcegân-ı Nakşibendiyye’den İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri, kendisine bağlanan mürîdlerine kalbleriyle “Allâh Allâh” diye zikretmelerini emrediyor. Hatta, böyle zikre devam ile nihâyet kalplerinin zikrini kulaklarıyla dahi işiteceklerini söylüyor.

Siyelkûtî (rh.) bunu inkâr etti ve “kalp ancak bir et parçasıdır, nasıl zikreder ve bu zikri kulağıyla nasıl işitir?” dedi. Sonra İmâm-ı Rabbânî hazretlerine bu müşkilin izâhını istediği bir mektup yazdı, üzerini de mühürledi, talebelerinden biriyle gönderdi.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri mektubu getiren kişiyi uzaktan görünce o sırada yanında bulunan oğlu Muhammed Ma‘sûm hazretlerine:

“Ey oğul, şu uzakta gördüğün adam bize Siyelkûtî’den mühürlü bir mektup getiriyor. Kapıya çık, onu karşıla ve mektubun cevabını yaz, Siyelkûtî’ye gönder” buyurdu. 

Muhammed Ma‘sûm hazretleri evin önüne çıktı. Siyelkûtî’nin mektubunu aldı, mühürünü bozmadan ve hiç açmadan zarfın üzerine şöyle yazdı:

“Ey Siyelkûtî, bir et parçası olan dile, türlü kelâmı konuşmak ve Allâh’ın ismini zikretmek kudretini veren Cenâb-ı Hak, kalbe dahi bu kudreti vermeye kâdirdir”

Cevap Siyelkûtî’ye ulaşıp mührün bozulmadığını ve mektubun açılmadığını görünce hemen İmâm Rabbânî hazretlerinin huzûruna koştu ve ona bağlandı. Hatta evliyadan oldu.

Allâme Siyelkûtî, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin müceddid-i elf-i sânî yani hicrî ikinci bin yılının müceddidi olduğunu anlayan ve ilk defa bunu bildiren büyük İslâm âlimidir. (Tefcîrü’l-galak fi-tefsîr-i sûretü’l-Felak)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İbrâhîm Aleyhisselâm'ın Evladları
« Yanıtla #2155 : 28 Ekim 2016, 11:15:05 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ: كَانَ آخِرَ قَوْلِ إِبْرَاهِيمَ حِينَ أُلْقِيَ فِي النَّارِ حَسْبِيَ اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“İbrahim aleyhisselâm ateşe atıldığı zaman en son sözü ‘Hasbiyallâhü ve ni’me’lvekîl’ olmuştu.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



28
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 15 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 27 Muharrem 1438

İbrâhîm Aleyhisselâm'ın Evladları

İbrâhîm Aleyhisselâm’ın hanımı Sâre’nin hiç çocuğu olmamıştı. Hz. Sâre bundan dolayı Hâcer adındaki câriyesini kocasına bağışladı. Ondan İsmâil Aleyhisselâm doğdu.

Bu sefer Sâre çok üzülüp kederlendi. Cenâb-ı Hak ona inâyet etti, ihtiyarlık çağında, Hz. İshâk Aleyhisselâm’ı dünyaya getirdi.

Sâre vâlidemiz, Hâcer ile oğlu İsmâil’i kıskanınca İbrâhim Aleyhisselâm’a “Bu diyârdan ırak olsunlar!” diye ayak diredi. İbrâhim Aleyhisselâm çâresiz kaldı. Bunun üzerine Hâcer ile İsmâil’i aldı; Mekke’ye götürüp orada bıraktı. Cürhüm kabîleleri o vakit Mekke civârındaydılar. Hz. İsmâil (a.s.) onlarla yakınlık kurdu ve onlardan kız aldı. On iki çocuğu oldu.

Ondan sonra Cenâb-ı Hakk’ın emriyle Hz. İbrâhim (a.s.), Mekke’ye gitti ve Hz. İsmâil (a.s.) ile birlikte Ka’be-i Şerîfe’yi yeniden bina ettiler.

İsmâil Aleyhisselâm, Yemen ve Amâlika kabîlelerine peygamber gönderildi. O vakit Amâlika kabîleleri Arap yarımadasının Şam tarafında otururlardı.

Sonra Hz. İsmâil’in oğulları ve torunları çoğaldı ve etrafa yayıldı. Nereye vardılarsa gâlip oldular ve îmân etmedikleri için Amâlika’yı o topraklardan sürüp çıkardılar.

Hz. İbrâhim (a.s.) vefât edince yerine İshâk Aleyhisselâm geçti. Onun iki oğlu oldu. Bunların biri Ays, diğeri Ya’kûb idi.

Ays, amcası İsmâil Aleyhisselâm’ın kızı ile evlendi ve ondan çok çocuğu oldu. Onlar da çoğaldılar ve Dimaşk (Şam) tarafına sahip oldular.

Hz. Ya’kûb (a.s.) babası Hz. İshâk Aleyhisselâm’ın vefâtından sonra peygamber oldu. Atasının yurdu olan Ken’an ilinde kaldı. Onun da o diyârda çocuk ve torunları çoğaldı.

Ya’kûb Aleyhisselâm’ın lakabı İsrâîl idi. Onun için oğullarına ve torunlarına Benî İsrâil (İsrâil oğulları) denir. (Kısas-ı Enbiya)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (1)
« Yanıtla #2156 : 28 Ekim 2016, 11:21:56 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنَ النَّاسِ مَفَاتِيحَ لِلْخَيْرِ مَغَالِيقَ لِلشَّرِّ وَإِنَّ مِنَ النَّاسِ مَفَاتِيحَ لِلشَّرِّ مَغَالِيقَ لِلْخَيْرِ فَطُوبَى لِمَنْ جَعَلَ اللهُ مَفَاتِيحَ الْخَيْرِ عَلَى يَدَيْهِ وَوَيْلٌ لِمَنْ جَعَلَ اللهُ مَفَاتِيحَ الشَّرِّ عَلَى يَدَيْهِ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak insanlardan bazıları, hayrın anahtarları ve şerrin kilitleridir.
İnsanlardan bazıları da şerrin anahtarları, hayrın kilitleridir.
Allâhü Teâlâ’nın hayrın anahtarlarını elinde kıldığı kimseye müjdeler olsun.
Allâhü Teâlâ’nın şerrin anahtarlarını elinde kıldığı kimseye de yazıklar olsun.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



29
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 16 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 28 Muharrem 1438

Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (1)

Hâtem-i Esam (rah.), Şakîk-i Belhî’nin (rahmetullahi aleyhimâ) talebesiydi. Şakîk (rah.), bir gün Hâtem’e (rah.) şöyle sordu: “Otuz senedir benimle berabersin, ne öğrendin?” Hâtem (rah.) şöyle cevab verdi: “İlimden sekiz şey öğrendim ki, bunlar bana ömrüm boyunca kâfidir.” Şakik (rah.): “Bunlar nedir?” dedi. Hâtem (rah.):

• İnsanlara baktım, hepsinin bir sevdiği var. Bu sevgililerden bazıları ölüm döşeğine kadar arkadaşlık ediyor, bazıları da kabrin başına kadar gidiyordu. Sonunda hepsi orada onu yalnız bırakıp dönüyor, hiç kimse onunla beraber ölüp mezara girmiyordu. Kendi kendime düşünüp dedim ki: Kişinin en hakiki dostu, mezara girdiğinde onunla mezara girip arkadaşlık edendir. Bu da ancak sâlih ameldir. Ben de kabrimde beni aydınlatacak ve yalnız bırakmayacak sâlih amelleri dost ve sevgili edindim.

• İnsanların nefis ve hevâlarının istekleri peşinde koştuklarını gördüm. Allâhü Teâlâ’nın, “Fakat kim ki, Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini hevâdan nehyetmiş ise artık onun varacağı yer cennettir.” (Nâziât Sûresi, 40-41), meâlindeki âyetini düşündüm. Kur’ân-ı Kerim’in hak ve sâdık olduğuna yakînen inandım ve Allâhü Teâlâ’ya itâat edip boyun eğsin diye nefsimin isteklerini dizginlemeye çalıştım.

• İnsanların dünya malının ardından koşup onları muhâfaza etmeye çalıştıklarını gördüm. Allâhü Teâlâ’nın, “Sizin yanınızdaki tükenir, Allah’ın yanındaki ise bâkîdir, ebedîdir...” (Nahl Sûresi, âyet 96) meâlindeki âyetini düşündüm. Ben de, dünya için elde ettiklerimi, Allah’ın yanında bana azık olsun diye Allah rızâsı için fakir-fukara arasında taksim ettim.

• Gördüm ki, insanlar rızık ve geçimini kazanırken şerefini alçaltacak, nefsini zelil edecek, şüpheli ve harama düşürecek şekilde kazanmaya gayret ediyorlar. Allâhü Teâlâ’nın “Ve yer yüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkı Allah’a ait olmasın...” meâlindeki (Hûd Sûresi’nin, 6.) âyetini düşündüm ve rızkıma Allahü Teâlâ kefil olduğunu anladım. Ben de Allah’tan başkasına olan arzularımı bırakıp ona ibâdetle meşgul oldum.
(Eyyühe’l-Veled)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (2)
« Yanıtla #2158 : 31 Ekim 2016, 15:01:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا نَظَرَ أَحَدُكُمْ إِلَى مَنْ فُضِّلَ عَلَيْهِ فِي الْمَالِ وَالْخَلْقِ فَلْيَنْظُرْ إِلَى مَنْ هُوَ أَسْفَلَ مِنْهُ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sizden biriniz mal ve yaratılış (ve dünya zînetleri) husûsunda kendisinden üstün olan kimseleri gördüğü zaman (üzülmesin),
hemen hâli kendinden aşağıda olanlara baksın.”

(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



30
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 17 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 29 Muharrem 1438

Hz. Hâtem-i Esam'dan Hikmetler (2)

• Bazı kişiler, ululuk ve yüceliğin, aşîret, kabile ve akraba çokluğunda olduğunu zannedip bunlarla övünürler. Bazıları da şeref ve izzetin, mal ve evlat çokluğunda olduğunu zannedip bununla övünürler. Bazı kimseler de şeref ve izzeti, başkalarının mallarını mülklerini zorla almakta, zulmetmek ve kan dökmekte bulurlar. Bir kısmı da şeref ve izzetin mal ve mülkü lüzumsuz yere saçıp savurmakta, israf etmekte olacağına inanırlar.

Allâhü Teâlâ’nın, “...Allah katında en itibarlınız, en takvâlınız (Allâh’dan korkanınız)dır...” meâlindeki (Hucurât S., 13.) âyetini düşündüm ve takvâyı seçtim. Kur’ân-ı Kerim’in hak ve sâdık olduğuna, onların zan ve iddiâlarının boş olduğuna inandım.

• İnsanların birbirlerini çekiştirdiklerini, birbirleri hakkında dedikodu ve gıybet yaptıklarını gördüm. Bütün bunların mal, mevki ve ilimde hasetten olduğunu anladım. Allâhü Teâlâ’nın, “...Onların dünya hayatındaki maişetlerini aralarında biz taksim ettik…” meâlindeki (Zuhruf S., 32.) âyetini düşündüm. Rızıkların ezelde Allahü Teâlâ tarafından dağıtıldığını anladım ve hiçbir kimseye haset etmedim, Allah’ın verdiğine kanâat edip, râzı oldum.

• İnsanların bazı garaz ve sebeplerden dolayı birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm. Allahü Teâlâ’nın, “Haberiniz olsun ki şeytan size düşmandır. Siz de onu düşman tutun…” meâlindeki (Fâtır S., 6.) âyetini düşündüm. Böylece şeytandan başkasına düşmanlığın câiz olmadığını öğrendim.

• Herkesin bir yaratılmışa güvendiğini; kiminin mala-mülke, altına, gümüşe; kiminin meslek ve sanatına; kiminin de kendisi gibi bir insan olan bir yaratılmışa bel bağladığını gördüm. Allahü Teâlâ’nın, “...Her kim Allah’a tevekkül ederse, artık o, ona kâfidir. Şüphe yok ki Allâh emrini yerine getirendir. Muhakkak Allah her şey için bir miktar tayin buyurmuştur.” meâlindeki (Talâk S., 3.) âyetini düşündüm ve “Hasbünallâhü ve ni‘me’l-vekîl” (O, bana yeter ve O, ne güzel vekildir!) diyerek Allah’a tevekkül ettim."


Hâtem-i Esam (rah.) sözlerini bitirince Şakîk-i Belhî (rah.): “Ey Hâtem! Allah seni muvaffak etsin.” dedi. (Eyyühe’l-Veled)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا نَقَصَتْ صَدَقَةٌ مِنْ مَالٍ وَمَا زَادَ اللهُ رَجُلًا بِعَفْوٍ إِلَّا عِزًّا وَمَا تَوَاضَعَ أَحَدٌ للهِ إِلَّا رَفَعَهُ اللهُ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Sadaka maldan bir şey eksiltmez.
Affetmekle ancak kişinin şerefi artar ve bir kimse Allah için mütevâzı (alçak gönüllü) olursa muhakkak Allâhü Teâlâ onu yükseltir.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



31
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 18 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 30 Muharrem 1438

İmâm-ı A‘zam Hazretlerinin Yüksek Zekâsı

Bir kimse İmâm-ı A‘zam hazretlerine gelip:
“Ben, hanımım benimle konuşuncaya kadar onunla konuşmayacağıma yemîn ettim. Sonra o da ben önce konuşmadıkça benimle konuşmayacağına yemîn etti. Ne yapalım” diye sordu.

İmâm-ı A‘zam hazretleri:
“Beis yok, hemen onunla konuşabilirsin. Yemininizi bozmuş olmazsınız” dedi.

Süfyân-ı Sevrî hazretleri bu cevabı haber alınca İmâmın huzuruna geldi ve:
“Şu cevâbı nereden çıkardınız” diye sordu.

İmâm-ı A‘zam hazretleri buyurdu ki:
“Madem ki kocanın yemininden sonra karısı -yemîn cümlesiyle de olsa- kocasıyla konuşmuştur, böylelikle kocanın yemini yerini bulmuş olur. Bundan sonra kocası da konuşunca hanımının da yemini sâkıt olacağından bir şey lâzım gelmez”.

Süfyân-ı Sevrî hazretleri, cevâbı beğenmiş, Hazret-i İmam’ın yüksek zekâsına hayran olmuştur. (Hayrâtü’l-Hisân)


Safer Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1438 yılı Safer ayı ictimâ‘ı 30 Ekim Pazar günü Türkiye saati ile 19:38’dir.

Ru’yet, ise 31 Ekim Pazartesi Türkiye saati ile 10:12’dedir.

Hilâl’in görüleceği yerler: Afrika kıtası, Hint Okyanus’unun orta ve kuzey kısımları, Endonezya, Malezya, Filipinler, Hindistan, Pakistan, Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadası.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 01 Kasım Salı günü de Safer ayının 1. günüdür.