Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063292 defa)

0 Üye ve 182 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâhü Teâlâ'ya Sığınmak (İstiâze)
« Yanıtla #2130 : 06 Ekim 2016, 11:04:05 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْغَضَبَ مِنَ الشَّيْطَانِ وَإِنَّ الشَّيْطَانَ خُلِقَ مِنَ النَّارِ وَإِنَّمَا تُطْفَأُ النَّارُ بِالْمَاءِ فَإِذَا غَضِبَ أَحَدُكُمْ فَلْيَتَوَضَّأْ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür. Öyleyse biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)



05
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 22 Eylül 1432 Hicrî: 04 Muharrem 1438

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)


Allâhü Teâlâ'ya Sığınmak

Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de (Nahl sûresi, 98. âyetinde) buyurdu ki -meâlen-: “Kur’ân-ı Kerîm’i okuyacağın zaman Allâhü Teâlâ’dan seni, hayırdan uzak ve lanet ile kovulmuş olan şeytanın vesveselerinden muhâfaza etmesini iste ve ‘Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm’ de.

İstiâze (eûzü çekmek)deki hikmet; izin istemek ve kapıyı çalmaktır. Zîrâ bir padişahın kapısına gelen kimse huzûruna ancak izni ile girebilir. Böylece Kur’ân-ı Kerîm okumayı isteyen kimse de Rabbi’ne münâcâta başlamayı istemiş olur da evvelâ lisânını temizlemesi îcâb eder. Zîrâ insanın dili faydasız sözler, yalan ve iftirâ gibi günahlarla kirlenmiş bulunur. (Rûhu’l-beyân)

Ca‘fer-i Sâdık (k.s.) hazretleri buyurdu:

“İstiâze, Kur’ân-ı Kerîm’e hürmet için lisânı yalan, gıybet ve iftiradan temizlemektir.”

Rabbi ile kulu arasında bir ahid vardır. Allâhü Teâlâ “Ve ahdime vefâ edin ki ahdinize vefâ edeyim.” (Bakara sûresi, âyet 40) buyurmuştur. Kul istiâze (eûzü okuyarak Allâh’a sığındığında) ve istiğfâr ettiğinde demiş oluyor ki: Ben beşeriyetim icâbı bunca kusurlarımla birlikte kulluk ahdimi yerine getirip “eûzü billâh” ve “estağfirullâh” diyorum. Yâ Rabbi, senin rubûbiyet ahdini keremin ve fazlınla îfâ edeceğin de şüphesizdir. Beni şeytanın şerrinden, gadrinden ve hilesinden muhâfaza buyur”. (Tefsîr-i Kebîr)

Allâhü Teâlâ’nın şeytanın şerrinden ve vesvesesinden kâmil muhâfaza buyurmasının şartı, basîret sâhibi, takvâ ve zikir ehli olmaktır. (Mişkâtü’l-Envâr)

Hasan-ı Basrî (rah.) buyurdular ki:
“Kim hakkıyla ve kalb huzuruyla Allâhü Teâlâ’ya istiâze ederse, Allâhü Teâlâ o kimse ile şeytan arasında üç yüz perde yaratır. Her perdenin arası semâ ile arz arası kadardır."



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Gıybetten Tevbe | Sağlığımız: Kış Mevsimine Girerken Dikkat!
« Yanıtla #2131 : 06 Ekim 2016, 11:13:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا اغْتَابَ أَحَدُكُمْ أَخَاهُ فَلْيَسْتَغْفِرْ لَهُ فَإِنَّهُ كَفَّارَتُهُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Biriniz din kardeşini gıybet ettiği zaman onun için istiğfar etsin. Zîrâ bu onun için keffarettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



06
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 23 Eylül 1432 Hicrî: 05 Muharrem 1438

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)


Gıybetten Tevbe

Bir adam tâbiînden İbn-i Sîrîn’e (r.a.) ‘Ben senin gıybetini ettim. Bana hakkını helal et’ dedi. İbn-i Sîrîn (r.a.) “Ben Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı bir şeyi nasıl helal kabul ederim.” buyurdu.

İbn-i Sîrîn (r.a.) ona Allâhü Teâlâ’ya tevbe ve istiğfar ettikten sonra helâllik taleb etmesi gerektiğine işâret etmiştir.

Gıybet ettiği kimse gıybeti duymamışsa ona haber vermemeli, Allâhü Teâlâ’ya tevbe ve istiğfar etmelidir.

Onda olmayan bir şeyi söylemiş, yani İftirâda bulunmuş ise şu üç şeyi yapması gerekir:

1- İftirâ ederken yanında bulunanlara gidip “Ben yanınızda falan kimse hakkında şöyle söylemiştim. Ancak benim o sözlerim doğru değildir.” demeli.

2- İftirâ ettiği kişiye gidip ondan hakkını helal etmesini istemelidir.

3- Allâhü Teâlâ’ya tevbe ve istiğfarda bulunmalıdır. 


İftirâdan daha büyük bir günah yoktur. Diğer günahlar için tevbe kâfi iken iftirada bu üç şart ile tevbe lazımdır. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)



Sağlığımız: Kış Mevsimine Girerken Dikkat!

Kış mevsiminde havaların mutedil olduğu güneşli günlerde yürüyüş yapılarak hem vücudun D vitamini ihtiyacı karşılanmalı hem de hareket edilmelidir.

Mevsim meyve ve sebzelerinden A ve C vitamini bol olan havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler yenilmelidir.

Vücut direncini artıran E vitamini yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz ve baklagillerde bulunur.

Vücudun magnezyum ve çinko ihtiyacı çinko ve selenyum için balık yemelidir.

Yağlı, şekerli gıdalardan ve kızartmalardan uzak durmalı, bol su ve maden suyu içmelidir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... وَلَوْلَا مَا مَسَّهُ مِنْ رِجْسِ الْجَاهِلِيَّةِ مَا مَسَّهُ ذُو عَاهَةٍ إِلَّا بَرِئَ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“…Hacerü’l-Esved’e câhiliye devri insanlarının (mânevî) pislikleri (günahları) bulaşmasaydı, ona dokunup da iyi olmayan dertli kalmazdı.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)



07
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 24 Eylül 1432 Hicrî: 06 Muharrem 1438

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)


Ashâb-ı Bedir : Eyâs Bin Evs

Eyâs bin Evs radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan ve Evs kabîlesinden Abdüleşhel oğullarındandır. Bedir gazâsında bulunmuştur.

İbn-i İshâk’ın beyânına göre Uhud veya Hendek gazâsında şehîd olmuştur. Birinci rivâyet daha kuvvetlidir. (Üsdü’l-Gâbe)


Hacer-i Esved’i İstilam Eden Allah’a Biat Etmiş Olur

Hac ve umre yapanlar, tavâfa başlarken veya tavaf esnasında Hacer-i Es’ad’ın (Hacer-i Esved’in) önüne geldikçe namazda durur gibi tekbir ve tehlil ile mübarek taşa ellerini kaldırıp sürerler. Mümkünse öperler. Değilse ellerini sürüp ellerini öperler. Bu da mümkün değilse karşıdan ellerini kaldırarak selamlarlar. Böyle yapanlar Allâhü Teâlâ’ya bîat etmiş olurlar.

Hacer-i Esved’i gayet huşû ve tazim ile ziyaret etmek lazımdır. Zîrâ Hacer-i Esved, cennetten inmiş ve bütün peygamberler onun üzerine mübarek ellerini koyup öpmüşlerdir. Melekler de onu tazim ve hürmetle selamlamışlardır.

Hacer’i Esved’i gayet edeple ve sessizce öpmelidir. 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:

“Kıyâmet gününde Allahü Teâlâ Hacer-i Esved’i Ebû Kubeys Dağı kadar büyük yaratır. İki gözü olup görür, dili olup konuşur. Kendini istilam edenler hakkında:

“Ya Rabbi! Filan kişi dünyada beni tazim ve istilam etti, onu bana bağışla” diye şefâat eder. Ne kadar istilam etmiş mümin var ise onlara şefâat eder.

O, cennetten indiği zaman beyaz idi ki, nuru doğuya ve batıya ulaşırdı. İnsanoğlunun günahı onu kararttı, yüzlerini sürmekten böyle kararıp adı Hacer-i Esved oldu.”


Hacer-i Esved’i ziyaret eden “Günah böyle bir taşa tesir edip onu karartıyorsa, işlediğim günahlarım da benim kalbimi daha çok karartır” diye düşünüp günah işlemekten kaçınmalıdır. (İhyâü’l-Hac)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hatm-i Enbiyâ'nın Târifi
« Yanıtla #2133 : 11 Ekim 2016, 11:05:47 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَكْمَلِ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا وَأَلْطَفُهُمْ بِأَهْلِهِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ahlâkı en güzel olan ve ailesine (çoluk çocuğuna) en lütufkâr olanlar, iman bakımından müminlerin en kâmil olanlarındandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



08
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 25 Eylül 1432 Hicrî: 07 Muharrem 1438

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)


Hatm-i Enbiyâ'nın Târifi

1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf okuduktan sonra: “Eûzü billâhis-semî’ıl-alîmi mineş-şeytânir-racîm, Rabbi eûzü bike min hemezâtiş-şeyâtîn ve eûzu bike rabbi en yahdurûn” okunur.

Sonra da şu âyet-i celîle okunur ve buna göre hareket edilir: “Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Yâ eyyühellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekullâhe lealleküm tüflihûn. Sadekallâhül-azîm.”

Bundan sonra şu sıra takip edilir:

“Bismillâhir-rahmânir-rahîm. İnnallâhe ve melâiketehû yüsallûne alen-nebiy, yâ eyyühellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ. Sadekallâhül-azîm.”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir lenâ ve terhamnâ lenekûnenne minel-hâsirîn”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Rabbi ennî messeniyed-durru ve ente erhamür-râhimîn”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn”

100 defa Salevât-ı şerîfe, 100 defa Salevât-ı şerîfe, 500 defa,

“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm.”

100 defa Salevât-ı şerîfe, okunur ve duâ yapılır.

Hatm-i Enbiyâ’da 4 duâ 500’er defa okunmaktadır. Bu duâların birincisi Hz. Âdem’in (a.s.), ikincisi Hz. Eyyûb’ün (a.s.), üçüncüsü Hz. Yûnus’un (a.s.), dördüncüsü ise bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) duâsıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ نَامَ عَلَى وُضُوءٍ غَفَرَ اللهُ لَهُ وَمَنْ نَظَرَ فِي وَجْهِ أَخِيهِ غَفَرَ اللهُ لَهُ وَمَنِ ابْتَدَأَ بِأَمْرٍ وَقَالَ: بِسْمِ اللهِ غَفَرَ اللهُ لَهُ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Abdestli olarak uyuyan kimseyi Allâhü Teâlâ bağışlar.
Din kardeşinin yüzüne şefkatle bakan kimseyi Allâhü Teâlâ bağışlar.
(Meşrû ve mübâh) bir işe “Bismillâh” diyerek başlayan kimseyi de Allâhü Teâlâ bağışlar.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



09
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 26 Eylül 1432 Hicrî: 08 Muharrem 1438

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)


Muharrem Ayının 9. ve 10. Gecelerinin İhyâsı

Muharrem ayının 9. ve 10. geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9. ve 10. geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.

Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ’ya devâm etmelidir. Bilhassa 9. günü akşamı, (yâni 10. gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü, önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir. Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur. (Nîmet-i İslâm)


Âşûrâ Günü Olmuş Ve Olacak Bâzı Mühim Hâdiseler

Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir.

Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri’nin beyânına göre Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:

1. Yerlerin ve göklerin yaratılması,

2. Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın tevbesinin kabul edilmesi,

3. Hz. Musâ Aleyhisselâm’ın Firavn’ın şerrinden kurtulması ve Firavn’ın helâk olması,

4. Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması,

5. Hz. Eyyûb Aleyhisselâm’ın hastalıktan şifâ bulması,

6. Hz. Yûnus Aleyhisselâm’ın balığın karnından kurtulması,

7. Hz. Süleyman Aleyhisselâm’a saltanat verilmesi,

8. Hz. Nûh Aleyhisselâm’ın gemisinin Cûdî dağı üzerinde durması,

9. Hz. Hüseyin Efendimiz’in (r.a.) şehîd edilmesi ve

10. Kıyâmetin âşûrâ günü kopacağı da hadîs-i şerîfle bildirilmiştir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âşûrâ Günü Neler Yapılır? | Mutfağımız: Aşure
« Yanıtla #2135 : 11 Ekim 2016, 11:37:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صُومُوا يَوْمَ عَاشُورَاءَ وَخَالِفُوا الْيَهُودَ صُومُوا يَوْمًا قَبْلَهُ أَوْ يَوْمًا بَعْدَهُ
(خزيمة)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Âşûrâ gününde oruç tutunuz, (Ancak) bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla beraber tutarak Yahûdilere muhâlefet ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Huzeyme)



10
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 27 Eylül 1432 Hicrî: 09 Muharrem 1438

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)


Âşûrâ Günü Neler Yapılır?

• O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.

• En az on Müslümana birer selâm veya bir Müslümana on defa selâm verilir.

• Fakir fukarâ sevindirilir.

• O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.

10 defa şu duâ okunur: “Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ılmi ve mebleğa’r-rızâ ve zinete’l-arş.”

• Âşûrâ gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra da şu salevât-ı şerîfe 100 defa okunur: “Allâhümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ vemâ beynehüm mine’n-nebiyyîne ve’l-mürselîn. Salevâtü’llâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.”

• Öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı Şerîf okunur. Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salevât-ı şerîfe, 70 defa da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyil-azîm” denilir. Sonra da ümmet-i Muhammed’in hidâyeti ve halâsı, kurtuluşu için duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Mutfağımız: Aşure

Malzemeler: 1 kg buğday, 2 kg şeker, yarım kg nohut, yarım kg kuru fasulye, yarım kg kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma. 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, biraz tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü

Yapılışı: Buğday akşamdan pişirilir. Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır, suları süzülür. Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır, aşurenin kıvamına göre su ilâve edilir.

Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılır ve bal rengine gelinceye kadar pişirildikten sonra aşure bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir. Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik aşure çıkar.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âşûrâ Gününün Fazileti
« Yanıtla #2136 : 11 Ekim 2016, 11:44:04 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ وَسَّعَ عَلَى عِيَالِهِ فِى يَوْمِ عَاشُورَاءَ وَسَّعَ اللهُ عَلَيْهِ فِى سَنَتِهِ كُلِّهَا
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



11
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 28 Eylül 1432 Hicrî: 10 Muharrem 1438

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)

Bugün ÂŞÛRÂ günü


Âşûrâ Gününün Fazileti

Âşûrâ yani Muharrem ayının onuncu gününde itâat ve ibâdet edenlere Allâhü Teâlâ çok büyük sevablar ihsan eder.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Her kim Âşûrâ günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allâhü Teâlâ senenin tamamında ona rızık genişliği verir.” buyurmuştur.

Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) (v. 161) “Biz bunu elli sene tatbik ettik, rızık genişliğinden başka bir şey görmedik.” demiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda Yahûdilerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını gördü ve “Bu ne orucudur?” diye sordu.

“Bu gün büyük bir gündür. Bugün Allah Azze ve Celle’nin İsrâiloğullarını Firavundan kurtardığı gündür. Mûsâ (a.s.) (Allâh’ın bu lütfuna şükür için) oruç tutmuştur. (Biz de tutarız)” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Mûsâ(nın sünnetini ihyâ)ya sizden daha lâyıkız.” buyurdu ve o gün oruç tuttu, Ashâbına da tutmalarını emreyledi. Böylece âşûrâ orucu vacib oldu. Ancak Ramazan orucu farz kılındıktan sonra âşûrâ günü oruç tutmak müstehab olmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) son zamanlarında Yahudi ve Hıristiyanlara muhâlefet etmeyi emrettiklerinde Ashâbı:

“Yâ Resûlallâh! Yahudi ve Hıristiyanlar Âşûrâ gününe hürmet ediyorlar.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“Öyle ise gelecek sene -inşâallâhü Teâlâ- dokuzuncu günü(yle beraber) tutarız.” buyurdular. Ancak gelecek sene Muharrem ayı geldiğinde Resûlullâh (s.a.v.) âhirete irtihal buyurmuşlardı.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cennet Nimetleri
« Yanıtla #2137 : 13 Ekim 2016, 10:56:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَامَ مِنْ كُلِّ شَهْرٍ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ فَذَلِكَ صِيَامُ الدَّهْرِ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim her (kamerî) aydan üç gün (bilhassa on üç, on dört ve on beşinci günleri) oruç tutarsa, senenin tamamında oruç tutmuş gibi sevap kazanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



12
Ekim Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 29 Eylül 1432 Hicrî: 11 Muharrem 1438

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)


Cennet Nimetleri

Cennet ehlinin erkekleri cennete sakalsız ve kılsız, Yûsuf aleyhisselâm güzelliğinde, Âdem aleyhisselâm boyunda, Îsâ aleyhisselâm yaşında; yani 33 yaşında olarak girerler. Cennete girdiklerinde şöyle derler (meâli): “Hamd o Allah’a ki bize va‘dini doğru çıkardı ve bizi arza (cennete) vâris kıldı, cennetten istediğimiz yerde makam tutuyoruz’ dedikleri vakit... Bak artık o amel edenlerin ecri ne güzeldir” (Zümer suresi, âyet 74)

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) “Cennete giren kimse nimetlere gark olur, fakirlik ve sıkıntı çekmez. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz.” buyurdular. (Sahîh-i Müslim)

Cennet ehlinden bir adamın yanına bir melek elinde altın işlemeli rengârenk elbiselerle gelir. Onların her birinin üzerinde Allâhü Teâlâ’nın isimlerinden bir isim yazılıdır. Melek:

“Ey Allâh’ın velî kulu! Şu elbiselere bak, beğendiğini al, beğenmezsen onlar beğendiğin şekle gireceklerdir” der.

Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v.) soruldu: Cennette gündüz mü gece mi olur?

Buyurdular ki: Cennette ebediyen zulmet olmaz. Ancak nur içinde nur vardır. Orada gece gündüz Arş-ı A‘lâ’nın nuru vardır. Muhakkak gök nasıl arzın çatısı ise Arş-ı A‘lâ da cennet-i a‘lânın çatısıdır. Arş-ı A‘lâ devamlı nurlar saçar.

Arş-ı A‘lâ yeşil, kırmızı, sarı ve beyaz nurlardan yaratılmıştır. Dünyadaki ve âhiretteki bütün renkler onun renginden gelmiştir. Hak Teâlâ güneşe Arş-ı A‘lâ’nın nurundan hardal (zerre) mikdarı nur koymuştur da onunla dünyayı aydınlatır.

Cennet-i a‘lâda gece olduğunun alameti köşklerin kapılarının kapanması, örtü ve perdelerin çekilmesi ve kuşların Allâhü Teâlâ’yı tesbîhe başlamasıdır.

Melekler, cennet ehline Allâhü Teâlâ’nın selâmı ve ellerinde hediyelerle gelirler. Cennetlikleri, beraber cennete girdikleri ve Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı için sevdikleri din kardeşleri, evlâd ve akrabaları ziyârete gelir. (Düreru’l-Hisân fi’l-ba‘s ve’l-cinân, İmam Suyûtî)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İmâm Zeynelâbidîn(Kuddise Sirruhû)
« Yanıtla #2138 : 13 Ekim 2016, 11:02:47 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِيَّاكُمْ وَالْكَذِبَ فَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Yalandan sakınınız. Muhakkak yalan günaha götürür. Günah da cehenneme götürür.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)



13
Ekim Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 30 Eylül 1432 Hicrî: 12 Muharrem 1438

Ankara'nın Başkent Olması (1923)


İmâm Zeynelâbidîn (Kuddise Sirruhû)

Hazret-i Ali bin Ebî Tâlib’in oğlu Hazret-i Hüseyin’in oğlu İmâm Zeynelâbidîn Ali hazretleri, hicretin 33. senesinde Medîne’de doğdu. Annesi Nuşirevan’ın neslinden Acem padişahının kızı idi. Hicrî 95’de (13 Ekim 713) Muharrem’in 18’inde vefât etti. (Şevâhidü’n-Nübüvve)

İmâm Zeynelâbidîn (kuddise sirruh) yolculukta bile gece namazını aslâ terk etmezdi. Abdest alırken rengi sararır, namaza duracağında onu bir titreme kaplardı. Sebebi sorulunca;

“Kimin huzûrunda duracağımı biliyor musunuz?” buyururdu.

Bir gün evinde yangın çıkar. Hazret-i İmâm secdededir. İnsanlar:

“Ey Resûlullah’ın torunu! Yangın var, yangın!” diye seslenirler. Lâkin başını secdeden aslâ kaldırmadı. Yangın söndürülür. Secdeden kalktığında kendisine bu hal sorulunca şöyle buyururlar:

“Başka bir yangın bana bu yangını hissettirmedi.”

Abdest için kendisine hizmet edilmesini istemez, suyunu kendi dökerdi. Akşam yatmadan evvel su hazırlar, gece kalkınca önce misvak kullanır sonra abdest alır, namaz kılar, sonra zikir ile meşgul olurdu. Buyurdular ki:

“Kibirlenip övünen kimseye hayret ediyorum. O evvela bir nutfe olduğunu, yarın da çürümüş bir et parçası olacağını hiç düşünmez.

Yarattıklarını görüp de Allâhü Teâlâ hakkında şüpheye düşen kimseye hayret ederim.

Mahlûkâtın ilk yaratılışını gördüğü halde âhirette tekrar diriltilmeye inanmayana hayret ederim.

Fânî olan dünya yurdunu i‘mâr edip de bâkî ve ebedî olan âhiret yurdunu harap edene hayret ederim.” (İmam Yâfiî, Ravzu’r-Reyâhîn)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları
« Yanıtla #2139 : 18 Ekim 2016, 11:12:55 »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nizâmülmülk
« Yanıtla #2140 : 18 Ekim 2016, 11:38:21 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَثُرَ كَلَامُهُ كَثُرَ سَقَطُهُ وَمَنْ كَثُرَ سَقَطُهُ كَثُرَ كِذْبُهُ وَمَنْ كَثُرَ كِذْبُهُ كَثُرَتْ ذُنُوبُهُ وَمَنْ كَثُرَتْ ذُنُوبُهُ كَانَتِ النَّارُ أَوْلَى بِهِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Çok konuşanın hatası çok olur. Hatası çok olanın yalanı çok olur. Yalanı çok olanın günahı da çok olur. Günahı çok olan kimseye de cehennem (cennetten)daha lâyıktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



14
Ekim Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 01 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 13 Muharrem 1438

Nizâmülmülk

Asıl adı Kıvâmüddîn Hasan bin Ali olan Nizâmülmülk, Büyük Selçuklu devleti sultanı Alparslan’ın vezirlerindendir. Vefâtından sonra oğlu Melikşâh’ın da veziri olmuştur. Melikşâh, bütün devlet işlerini Nizâmülmülk’e havâle edip ona Atabeğ unvânını vermişti.

Nizâmülmülk, âlim, dindâr, cömert, âdil ve yumuşak huylu, suçluları çok bağışlayan, az konuşan bir kimse idi. Meclisi âlim ve sâlih insanlarla dolup taşardı.

İslam şehirlerinde medreseler yaptırarak ilmin yayılmasına hizmet etmiştir. Bağdad, Nisabur, Tus, Isfahan Nizâmiye medreselerini binâ etmiştir.

Tasavvuf ehline çok hürmet ve ihsanda bulunurdu. Sebebini sordular, dedi ki: Eskiden bir beyin hizmetinde iken bir derviş bana “Sana fayda verecek olana hizmet et. Yarın köpeklerin parçalayacağı kimseye hizmet etme” dedi. Ben onun bu sözünü anlayamadım. Hizmetinde olduğum beyin iri, vahşi köpekleri vardı. Bir gece yalnız başına dışarı çıktığında köpekleri onu tanıyamayıp parçaladı. Dervişin sözünün manasını ve keşif ehlinden olduğunu anladım. Bundan sonra dervişlere hizmet etmeye başladım, himmetlerinin bana erişeceğini ümîd ediyorum.

Sünnet üzere okunan ezânı işittiğinde meşgûl olduğu işten el çekerdi. Hadîs derslerine iştirâk eder ve “Ben böyle yüce ilimlerin ehli olmadığımı bilirim. Amma kendimi Resûlullâh’ın hadîslerini taşıyanlar kervanına katmak istiyorum” derdi.

M. 1092 / H. 485 senesi Ramazân-ı şerifinde iftâr ettikten sonra atla yola çıktı. Nihâvend yakınlarında bir köye ulaştıklarında “Burası Hazret-i Ömer zamanında Ashâb-ı Kirâmdan çoklarının şehîd düştükleri yerdir. Onlardan olanlara müjdeler olsun” dedi. Bu sırada derviş kılıklı sapık bir Bâtınî elinde bir kase ile yanına yanaştı ve ikrâm etmek istediğini söyledi. Nizâmülmülk elini uzattığında kalbinden hançerleyerek şehîd etti. (Rahmetullâhi aleyh) (el-Vâfî bi’l-vefeyât)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mestler Üzerine Mesh Etmek Ehl-İ Sünnetin Alametindendir
« Yanıtla #2141 : 18 Ekim 2016, 11:42:33 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْمُؤْمِنُونَ كَرَجُلٍ وَاحِدٍ إِنِ اشْتَكَى رَأْسُهُ اِشْتَكَى كُلُّهُ وَإِنِ اشْتَكَى عَيْنُهُ اِشْتَكَى كُلُّهُ
(حم)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Müminler tek bir vücut gibidir. Başı ağrıdığında bütün vücudu hasta olur. Gözü ağrıdığında bütün vücudu hasta olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



15
Ekim Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 02 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 14 Muharrem 1438

Mestler Üzerine Mesh Etmek Ehl-İ Sünnetin Alametindendir

Mest: Abdestte ayakların yıkanacak kısmını örten deriden bir giyecektir.

Mestler üzerine meshetmek, Peygamber Efendimiz’in sünnetlerindendir ve Ehl-i Sünnet’in alâmetlerindendir. Amma mest üzerine meshetmenin hak olduğuna inanarak mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamak meşakkatini tercih eden sevap kazanır.

Ayaklarını yıkayıp mestlerini giyen kimse mukîm ise, abdesti bozulduğu vakitten ertesi gün o vakte kadar mesh eder.

Mukîm: Vatanında veya vatanına yakın olan yerde kalan veya vatanından sefer müddeti (yani 90 km.) uzak bir mahalde on beş gün veya daha fazla kalmaya niyet eden kimsedir.

Müsâfir olan kimse her hangi bir yerde on beş gün kalmaya niyet etmedikçe abdestinin bozulduğu vakitten itibaren üç gün üç gece mesh eder.

Müsafir: İkâmet ettiği yerden sefer müddeti (90 km.) veya daha uzak bir yere gitmek üzere ayrılan kimsedir.

Sünnet üzere mesh şöyledir:

Elleri ıslatıp ayaklarının parmakları tarafından başlayarak çeker. -Parmakları az açık olarak- mestlerinin üzerinde parmaklarının ıslaklığı görünecek surette ellerinin ayasını dokundurmadan mestlerin boğazına doğru bir kere mesh eder.

Mestlerin birinde, bir yerde veya başka başka yerlerde üç parmak görünecek kadar sökük olsa mesh etmek câiz olmaz.

Eğer ayaklarını yıkadığı abdest bozulmadan giydiği çizmeler pâk ise mest üzerine giyilen çizme üzerine de mesh etmek câiz olur. (Dürr-i Yektâ)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَطْيَبِ مَا أَكَلَ الرَّجُلُ مِنْ كَسْبِهِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kişinin yediği en temiz (en helâl) şey (alın teri, el emeği ile elde ettiği) kazancıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)



16
Ekim Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 03 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 15 Muharrem 1438

Rızkı Helâlden Aramak Farzdır

Müslümanların helâl rızık temin etmek için çalışıp gayret etmeleri pek mühim bir vazifedir. Bir hadîs-i şerîfte: “Her Müslüman üzerine helâli aramak vâciptir.” buyurulmuştur. Çünkü bir Müslüman, mükellef olduğu bazı vecîbeleri ancak kazanç sayesinde yapabilir. Bu vecibelerin yapılması kuvvete ve sıhhate bağlıdır. Kuvvet ve sıhhat ise gıdâya vesâir ihtiyaçlara bağlıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “İbâdet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibadetlerdir.” buyurmuşlardır.

Helâl yoldan kazanıp helâlinden yemek mühimdir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “…Haram lokma yiyen kimsenin kırk gün namazı kabul olunmaz” buyurdular.

Bir şeyin helâl veya haram olması, ya Kur’ân-ı Mübîn’in âyetleri ile veya Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadisleriyle veya müçtehidlerin icmâı ile sabit olur. Helâl mi, haram mı olduğu bir delil ile açıkça sabit olmayan şeyler de şüpheli olup terketmek lazımdır.

Haram olan şeyleri yapmak ise günahtır, dünyada da ahirette de azâba sebeptir. Haram olan şeylerin zararları çoktur. Şüpheli olan şeylerde insanın harama düşme tehlikesi vardır. Binâenaleyh ihtiyatlı olan ve hakkı ile takvâ sahibi bulunan bir insan, şüpheli şeylerden uzak durur.


Osmanlı’da Hîlekârlara Verilen Cezalar

Osmanlı Devleti’nde gıda maddeleri satışına ve imâlatına gösterilen ehemmiyeti verilen cezalardan anlamak mümkündür.

Meselâ:
Gıda maddelerini stoklayıp İstanbul’a az gelmesine sebep olanlara kale hapsi cezası verilmiştir. (1781)
Nizamnameye uymayarak taşradan gelen meyve ve sâireyi pahalı satan dört manav Limni adasına sürülmüştür. (1791)
Bozuk ekmek çıkaran üç fırıncı Limni’ye, bir fırıncı Seddülbahir kalelerine ve bir okka yirmi dirhem eti yirmi paraya (yani fahiş fiyatla) satan kasap Seddülbahir’e sürgün edilmiştir. (1794)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cennete Ancak İman İle Girilir | İlmihâl: Namazlarda Ka'de-i Ahire
« Yanıtla #2143 : 18 Ekim 2016, 12:24:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ لَمْ تَنْهَهُ صَلَاتُهُ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ لَمْ يَزْدَدْ مِنَ اللهِ إِلَّا بُعْدًا
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Her kim ki, kıldığı namazı kendisini fahşâdan (bütün çirkinliklerden) ve münker (dinde, örf ve âdette hoş görülmeyen şeyler)den alıkoymazsa bu kişi ancak Allah’tan uzaklaşır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)



17
Ekim Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 04 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 16 Muharrem 1438

Cennete Ancak İman İle Girilir

Bir adam Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) gelip selam verdi ve:

‘Ey Allâh’ın Resûlü! Siyah ve çirkin olmam cennete girmeme mâni olur mu?’ diye sordu.

Resûlullâh (s.a.v.):

“Hayır, nefsim kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki, sen Allâh azze ve celle’den korkup, onun Peygamberi (Muhammed Mustafâ)’nın getirdiklerine îman ettikçe (siyahlığın, çirkinliğin cennete girmene) mâni olmaz” buyurdular. (Üsdü’l-Gâbe)


İlmihâl: Namazlarda Ka'de-i Ahire

Namazların sonunda teşehhüt miktarı (et-tahıyyatü… okuyacak kadar) oturmak namazın bir farzı, bir rüknüdür. Sabah namazında olduğu gibi kendisinden evvel başka ka’de bulunmasa bu oturmaya da ka’de-i ahîre (son oturuş) denir.

İkindi gibi dört rekatlı bir namazda beşinci rekata kalkmış olan, bir rekat daha ilâve edip sonra selâm verir. Sahîh olan kavle göre bu halde secde-i sehiv lâzım gelmez. Bu mesele, İmam-ı A’zam ile İmam Ebû Yusuf’a göredir. İmam Muhammed’e göre bu namaz esasen namaz olmaktan çıkar, nafile de olmaz.

Bir kimse, namazın sonunda teşehhüt miktarı oturduktan sonra namazdaki tilâvet secdesini hatırlayıp secdeye varsa, namazı fasit olur. Çünkü bu halde son ka’de bulunmamış sayılır. Ancak bu tilâvet secdesinden sonra tekrar teşehhüt miktarı oturursa namazı olur.

Son ka’denin tamamını uyku içinde geçiren bir kimse, uyandıktan sonra tekrar bir teşehhüt miktârı oturmazsa namazı fâsit olur. Çünkü uyku içindeki bir fiil, kendi isteği ile olmadığı için muteber değildir. Nitekim namazda uyku halinde yapılan kıyam, kırâat, rükû gibi fiiller de muteber değildir. (B. İslam İlmihali)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Şehidliğin Fazîleti
« Yanıtla #2144 : 18 Ekim 2016, 12:27:13 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الْأَرْضِ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا الشَّهِيدُ يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ لِمَا يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ
(ق)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisine verilecek olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, -gördüğü ikram sebebiyle- tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



18
Ekim Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 05 Teşrin-i Evvel 1432 Hicrî: 17 Muharrem 1438

Şehidliğin Fazîleti

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

Şehîdin kanının ilk damlasıyla günahları bağışlanır, iki huri ile evlendirilir. Akrabasından yetmiş kişiye şefâat hakkı verilir. Murâbıt, ribât mahallinde öldüğünde hayatta iken mutad olarak yaptığı amellerinin sevabı kıyâmete kadar yazılmaya devam eder. Rızkı kendisine gelmeye devam eder, onunla ferahlanır. Yetmiş huriyle evlendirilir ve ona: ‘Hesap bitinceye kadar dur ve şefâat et’ denilir.” (Taberani, M. Sağîr)

[Ribât: Hudut boylarında din düşmanlarına karşı nöbet beklemektir. Bu kişiye de murâbıt denilir. Hakîki ribât ise insanın en büyük düşmanı olan nefs-i emmâresi ile cihâd etmesidir. Nefsi ve cismi Allâhü Teâlâ’nın tâatinde hapsetmenin de ribât olduğu hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir. (Delîlü’l-Fâlihîn)]

Cennete ilk girecek üç sınıf ve cehenneme ilk olarak girecek üç sınıf bana gösterildi.

Cennete ilk girecek üç kimse:
Şehit, Rabbine ibâdetini güzel yapan ve efendisine nasihat eden köle, çoluk çocuk sahibi olup harama gitmeyen, fakir olmasına rağmen kimseden bir şey istemeyen ve bu sebeple görenin kendisini zengin sandığı kimsedir.

Cehenneme girecek üç kimse ise:
Zâlim hükümdar, mal ve servet sahibi olup onun hakkını (zekât ve sadaka) vermeyen kimse, kibirli fakir. (Müsned-i Ahmed)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Uhud günü şehîd olan Mus‘ab bin Umeyr’in (r.a.) başında durdu.
-Mus‘ab (r.a.), o gün Resûlullâh’ın sancakdârı idi- Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ahzâb Sûresi’nin 23. âyetini okudular ki meâli şudur:

“Mü’minlerden bir kısım erler vardır ki Allah’a verdikleri ahidde sadık oldular: Kimi adağını ödedi, kimi de gözetiyor ve hiç bir suretle değiştirmediler.”

Sonra buyurdular ki:

“Muhakkak Resûlullâh, kıyâmet gününde sizin şehit olduğunuza Allâh katında şâhitlik edecektir.”