Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063689 defa)

0 Üye ve 184 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kurban Nasıl Kesilir?
« Yanıtla #2100 : 07 Eylül 2016, 13:24:12 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ. فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ. إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ
(سورة الكوثر، 1-3)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“(Habîbim Ahmed) Şüphe yok ki biz sana Kevser’i (pek çok hayrı) verdik. Sen de Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes. Muhakkak sana buğzedendir ebter (hakir ve zelil).”
(Kevser Sûresi, âyet 1-3)



06
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 24 Ağustos 1432 Hicrî: 04 Zilhicce 1437

Tebriz'in Fethi (1514) • Bilecik, Balıkesir, Gönen, Savaştepe, İnegöl, Yenişehir, Akhisar, Bayındır, Köşk ve Söke'nin Kurtuluşu (1922)


Kurban Nasıl Kesilir?

Kurban kesmeye “Yâ Rabbi! Şu vücudum sana karşı o kadar hata ve isyan etti ki affedilebilmem için bu vücudu sana kurban etmem lazım. Fakat sen insan kurban etmeyi haram kıldığından vücûduma bedel olarak bu hayvanı kesiyorum, kabul eyle.” diyerek niyet edilir.

Besmele-i şerîfe ile;

“İnnî veccehtü vechiye lillezî fetara’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen ve mâ ene mine’l-müşrikîn.” ve

“Allâhümme hâzâ minke ve leke. Allâhümme inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi’l-âlemîn, lâ şerîke leh ve bizâlike ümirtü ve ene evvelü’l-müslimîn” duâlarını okuduktan sonra;

“Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd, Bismillâhi Allâhü ekber.” deyip hemen kesilir.

Kurbanın:

1) Nefes borusu,

2) Yemek borusu,

3 - 4 ) İki şah damarı kesilir.


Bu dördünü kesmek sünnettir. Bunlardan üçünü kesse helâl olur.

Canı çıkıncaya kadar rahat nefes alabilmesi için nefes borusunun sıkışmaması ve içeri kaçmaması sağlanır.

Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir.

Kurbanı kıbleye doğru yatırıp (ön ayakları ile arka sağ ayağını) bağlayarak kesmek sünnettir.

Sığırların dört ayağı bağlanır.

Deve ayakta kesilir.

Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücûm ederse yâhut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle “Bismillâhi Allâhü Ekber diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
En Faziletli Gün Arefe Günü
« Yanıtla #2101 : 07 Eylül 2016, 13:27:31 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُبَاهِي مَلَائِكَتَهُ عَشِيَّةَ عَرَفَةَ بِأَهْلِ عَرَفَةَ فَيَقُولُ اُنْظُرُوا إِلَى عِبَادِي أَتَوْنِي شُعْثًا غُبْرًا
(حم)


“Muhakkak Allah Azze ve Celle, meleklerine Arafat’ta vakfe vaktinde vakfe yapanlarla iftihar eder ve onlara şöyle buyurur: Kullarıma bakın. Bana (benim beytime), toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette geldiler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



07
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 25 Ağustos 1432 Hicrî: 05 Zilhicce 1437

Kânûnî Sultan Süleyman Han'ın İrtihali (1566)


En Faziletli Gün Arefe Günü

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:

Allâh katında Arefe gününden daha fazîletli hiçbir gün yoktur. Arefe gününde Allâhü Teâlâ rahmeti ile dünyâ semâsına tecellî eder, yer halkı ile gökteki meleklere karşı iftihar edip şöyle buyurur:

“Kullarıma bakınız. Azâbımı görmedikleri hâlde uzak yoldan terli ve toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette rahmetimi ümid ederek bana geldiler. Kullarımın cehennem azâbından kurtulup bağışlanmaları en çok Arefe gününde olur.’

“Şeytan Arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görülmemiştir. Bu, Arefe gününde Allâh’ın rahmetinin inmesinden ve Allâh’ın günâhları bağışlamasındandır. Bir de Bedir Muhârebesi’nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrâil Aleyhisselam’ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü.”

“Kim ki Arefe gününde Allâh’tan dünyâ ve âhirete âit bir ihtiyacını isterse, Hz. Allah onu verir.”


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Arefe günü akşamı ümmeti için duâ ettiler. Allâhü Teâlâ duâsını kabul edip:

“Zulmederek başkasının hakkını alanlar hâriç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlûmun hakkını zâlimden alırım.” buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“Yâ Rabbi! Dilersen mazlûma cennetini verir, zâlimi de mağfiret edersin” diye ilticâ ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) duâsını Müzdelife’de tekrar ettiler. Orada, “İstediğin verildi” buyuruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güldü. Onun güldüğünü gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhümâ) sebebini sordular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.);

“Allâh’ın düşmanı İblis, duâmın kabul edildiğini ve ümmetimin mağfiret olunduğunu öğrenince gâyet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce güldüm.” buyurdular. (el-Gunye)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?
« Yanıtla #2102 : 09 Eylül 2016, 21:41:24 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

مَرَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِرَجُلٍ وَهُوَ يَجُرُّ شَاةً بِأُذُنِهَا فَقَالَ دَعْ أُذُنَهَا وَخُذْ بِسَالِفَتِهَا
(هـ)


“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) koyunu kulağından tutup sürükleyen birine rastladı. Kulağını bırak, boynundan tut buyurdular.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



08
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 26 Ağustos 1432 Hicrî: 06 Zilhicce 1437

Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa'nın Kurtuluşu (1922)


Hacca Gidemeyen Müslüman Ne Yapmalı?

Hacca gidemeyen Müslüman, Arefe günü öğle ile ikindi arası, kendini Arafât’ta kabûl ederek Allah rızâsı için 2 rek’at namaz kılar. Her rek’atte; 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühel-kâfirûn, 10 İhlâs-ı şerîf okur.

Namaza şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, bugün şu saatlerde Arafat’ta milyonlarca müslümanın ‘Lebbeyk’ diye ilticâ ettiği zamanda, âciz kulun orada bulunamadı. Bu kulunun rûhunu onlarla beraber kılıp, benim ilticâmı da onların ilticâsına ilhâk buyur. Orada afv-ı umûmîye mazhar kıldığın kullarına beni de ilhâk eyle!..” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra:

• 70 İstiğfâr-ı şerîf,

• 11 veya 70 adet, “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in Kadîr” tevhîdini okur.

• 3 veya 11 yâhut 70 kerre “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l- hamd” diyerek tekbir getirir.

• 100 defa aşağıdaki tesbîhi okur:

“Sübhânellezî fi’s-semâi arşuhû, Sübhânellezî fi’l-ardı sültânühû, Sübhânellezî fi’l-ardı hukmühû, Sübhânellezî fi’l-cenneti rahmetühû, Sübhânellezî fi’l-kabri kazâühû, Sübhânellezî fi’l-kıyâmeti adlühû, Sübhânellezî fi’l-bahri sebîlühû, Sübhânellezî rafea’s-semâe, Sübhânellezî beseta’l-arda, Sübhânellezî lâ melce’e ve lâ mencee minhü illâ ileyh.”

Arefe günü öğleden sonra Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın Arafât’ta buluştuklarında okudukları şu duâyı da -mümkünse- 100 defa okumalıdır:

“Bismillâhi mâşâallâhü lâ yasrifü’s-sûe illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ yesûku’l-hayra illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.”

Bundan sonra duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Teşrîk Tekbîri | Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?
« Yanıtla #2103 : 09 Eylül 2016, 21:45:24 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا عَلِيُّ كَبِّرْ فِي دُبُرِ صَلَاةِ الْفَجْرِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ إِلَى آخِرِ أيَّامِ التَّشْرِيقِ صَلَاةِ الْعَصْرِ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Yâ Ali, Arefe günü sabah namazından teşrîk günlerinin son günü ikindi namazına kadar her namazın arkasında tekbir getir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



09
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 27 Ağustos 1432 Hicrî: 07 Zilhicce 1437

Osmanlı'da İlk Telgraf Hattının Açılması (1855) • İzmir, Bornova, Menemen, Edremit ve Orhaneli'nin Kurtuluşu (1922) • Keban Barajı'nın Hizmete Girmesi (1974)


Teşrîk Tekbîri

Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil’i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) “Allâhü ekber, Allâhü ekber” dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber” buyurdu. İsmâil (a.s.) da “Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” buyurdu.

Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi’nin “Sayılı günlerde Allâh’ı zikrediniz...” meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir.

Zilhiccenin dokuzuncu günü Arefe’dir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün; Zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar -yirmi üç vakitte- her farz namazın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” diye tekbir alınır.

Sol tarafa selâm verildikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır.

Teşrik tekbirini münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes okur.

Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık (imâma sonradan uyan) gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.


Kurban Kesemeyenler Ne Yapmalıdır?

Kurban kesmeye mâlî vaziyeti müsâit olmayanlar, bayramın birinci günü öğleden sonra iki rek’atte bir selâm ile altı rek’at namaz kılarlar.

Namaza şöyle niyet edilir: “Yâ Rabbi, âciz kulun kurban kesemedi. Kurban yerine şu vücûdumu huzûrunda yere sererek kurban ediyorum, beni de kurban kesenler meyânına kabul eyle.”

1. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ enzelnâhü...,

2. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İnnâ a’taynâ...,

3. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn...,

4. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı şerif,

5. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Felak sûresi,

6. Rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Nâs sûresi okunur.

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ يَوْمٍ أَكْثَرَ مِنْ أَنْ يُعْتِقَ اللهُ فِيهِ عَبْدًا مِنَ النَّارِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ
(م)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâh’ın, kullarını Arefe gününden daha çok Cehennem’den âzâd ettiği başka bir gün yoktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



10
Eylül Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 28 Ağustos 1432 Hicrî: 08 Zilhicce 1437

Peygamber Efendimiz'in Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye Hicret İçin Yola Çıkışı (622) • Sultan Dördüncü Murad Han'ın Tahta Çıkışı (1623) • Sivastopol'un Geri Alınması (1855)


Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler

1) Bayram sabahı erken kalkmak.

2) Misvak kullanmak.

3) Gusletmek. (Boy abdesti almak)

4) Güzel koku sürünmek.

5) Temiz ve helâl elbise giymek.

6) Kurban Bayramı’nda imsak vaktinden bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi davranıp bir şey yiyip içmemek.

7) İlk yediği kurban eti olması için yemeği namazdan sonra yemek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerinden yerlerdi.

8) Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek.

9) Namazdan sonra başka bir yoldan dönmek.

10) Neşeli olmak.

11) Çok sadaka vermek.

12) “Tekabbelallâhü minnâ ve minküm” (Allah bizden ve sizden kabul buyursun.) diyerek müslümanlara, akraba, komşu ve sevdiklerine duâ etmek ve onlarla musâfaha etmek.

13) Kurban Bayramı namazına giderken yolda sesli tekbir getirmek.


Kurban Kestikten Sonra Ne Yapılır?

Kurban kesildikten sonra 2 rek’at teşekkür namazı kılınır. Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 Kevser Sûresi (İnnâ a’taynâ...), ikinci rek’atte 1 İhlâs Sûresi (Kul hüvallâhü ehad…) okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kurbanınızı kestiğinizde elinizdeki bıçağı bırakın. Sonra iki rek’at namaz kılın. Müslümanlardan hangisi bu iki rek’at namazı kılıp Allâhü Teâlâ’dan bir şey isterse Allâhü Teâlâ o kimseye elbette istediği şeyi verir.”

“Yâ Rabbi! Bu kurban (sığır, koyun veya keçi) sendendir, sanadır ve senin rızan içindir. Lütfunla ve kereminle Halîl’in İbrâhim (a.s.) ve İsmâîl (a.s.)’dan ve Habîb’in Muhammed’den (s.a.v.) kabul ettiğin gibi fazlın, lütfun ve kereminle kabul et; yâ Ekrame’l-Ekramîn!..” diye duâ edilir, dîn ve dünya hâcetleri istenir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الدُّعَاءِ دُعَاءُ يَوْمِ عَرَفَةَ
(موطأ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“En faziletli duâ, Arefe günü yapılan duâdır.”
(Hadîs-i Şerîf, İmam Mâlik, Muvatta)



11
Eylül Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 29 Ağustos 1432 Hicrî: 09 Zilhicce 1437

Budin'in (Budapeşte) Fethi (1526) • Graz'ın Fethi (1532) • (ABD) Dünya Ticaret Merkezi'ne Saldırı (2001)

Bugün Arefe. Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

“Niyet ettim Allah rızası için bayram namazını kılmaya, uydum imama” diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alındıktan sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat sessiz “Allâhü ekber” diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salar; yine elleri kaldırarak ikinci tekbiri alır ve ellerini yanlara salar; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler.

Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kere kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, dördüncü tekbir ile rükûa gidilir ve namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Gecelerinin İhyası

Arefe ve bayram gecelerinde mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Kurban Bayramı Namazı Vakitleri

Adana   06:58   Çanakkale07:33   Karabük   07:08   Osmaniye   06:54
Adıyaman   06:46   Çankırı   07:04   Karaman   07:06   Rize           06:37
Afyon   07:17   Çorum   06:59   Kars          06:26   Sakarya   07:17
Ağrı           06:27   Denizli   07:23   Kastamonu07:04   Samsun   06:53
Aksaray   07:03   Diyarbakır   06:38   Kayseri   06:57   Siirt           06:31
Amasya   06:55   Düzce   07:14   Kırıkkale   07:05   Sinop   06:58
Ankara   07:08   Edirne   07:32   Kırklareli   07:30   Sivas   06:51
Antalya   07:16   Elazığ   06:42   Kırşehir   07:02   Şanlıurfa   06:44
Ardahan   06:28   Erzincan   06:41   Kilis           06:51   Şırnak   06:29
Artvin   06:31   Erzurum   06:34   Kocaeli   07:19   Tekirdağ   07:29
Aydın   07:28   Eskişehir   07:17   Konya   07:09   Tokat   06:52
Balıkesir   07:27   Gaziantep06:50   Kütahya   07:19   Trabzon   06:40
Bartın   07:09   Giresun   06:45   Malatya   06:46   Tunceli   06:41
Batman   06:35   Gümüşhane06:41   Manisa   07:29   Uşak           07:21
Bayburt   06:38   Hakkari   06:24   Mardin   06:36   Van           06:25
Bilecik   07:19   Hatay   06:55   Mersin   07:01   Yalova   07:22
Bingöl   06:37   Iğdır           06:23   Muğla   07:26   Yozgat   07:00
Bitlis           06:31   Isparta   07:17   Muş           06:33   Zonguldak07:12
Bolu           07:12   İstanbul   07:23   Nevşehir   07:00       
Burdur   07:18   İzmir           07:30   Niğde   07:00       
Bursa   07:23   Kahramanmaraş   06:51   Ordu   06:47   


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَوَّلَ مَا نَبْدَأُ فِي يَوْمِنَا هَذَا أَنْ نُصَلِّيَ ثُمَّ نَرْجِعَ فَنَنْحَرَ فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَقَدْ أَصَابَ سُنَّتَنَا
(خ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bu (kurban bayramı) günümüzde bizim için ilk yapılacak şey, (bayram) namaz(ını) kılmaktır. Ondan sonra dönüp kurban kesmek olacaktır. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize muvafık iş yapmış olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



12
Eylül Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 30 Ağustos 1432 Hicrî: 10 Zilhicce 1437

Mudanya, Urla ve Kırkağaç'ın Kurtuluşu (1922) • Türkiye'de Ordunun İdareye El Koyması (1980)

Bugün Kurban Bayramının 1. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Kurbana Âit Bazı Hükümler

Bir kimse vakti içinde kurbanını kesmeyip kıymetini sadaka olarak verse kurbanı edâ etmiş olmaz.

Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir.

Fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse kurbanın kendisini sadaka olarak vermek vâcib olur.

Fıtır sadakası (fitre) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden düşmez. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermeleri vâcib olur.

Zengin olan çocuk için kendi malından kurban kesilmesinde ihtilaf vardır. İhtiyatlı olan ve tercih edilen kurban kesilmesidir.


Mutfağımız..................: Ciğer Kavurması (5 Kişilik)


Malzemeler:

300 gram karaciğer,

2 adet domates,

2 adet biber,

1-3 adet soğan,

1 baş sarımsak,

1 kaşık salça,

Sıvıyağ, tuz, karabiber, kekik (biberiye).


Yapılışı:

Bir tencereye yağ ve salça konulur. Sonra ince doğranmış soğan ve sarımsak ile küp şeklinde doğranmış biberler konularak biraz kavrulur.

Küçük doğranmış ciğer ilâve edilip biraz daha kavrulur. (Ciğer, büyük parçalar halinde önce haşlanıp ince ince doğrandıktan sonra da kavrulabilir.)

Üzerine ufak parçalar hâlinde doğranmış domates konur, tuz, kekik ve karabiber eklenir. Domatesler yumuşayıncaya ve ciğer suyunu çekinceye kadar (6-7 dakika) ağzı kapalı pişirilir. Yanında bol maydanozlu ve sumaklı soğan salatası tavsiye olunur.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ خَيْرِ النَّاسِ رَجُلًا عَمِلَ فِي سَبِيلِ اللهِ عَلَى ظَهْرِ فَرَسِهِ أَوْ عَلَى ظَهْرِ بَعِيرِهِ أَوْ عَلَى قَدَمِهِ حَتَّى يَأْتِيَهُ الْمَوْتُ
(ن)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak insanların en hayırlısı, ölünceye kadar atının sırtında veya devesinin sırtında veya ayakları üzerinde (binekli veya yaya olarak) Allah yolunda çalışandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)



13
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 31 Ağustos 1432 Hicrî: 11 Zilhicce 1437

Sakarya Zaferi (1921) • Kınık, Karacabey ve Soma'nın Kurtluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 2. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Allah Yolunda Hizmetin Mükâfâtı

Resûlullâh’ın (s.a.v.) Ashâb’ından biri, tatlı ve güzel bir su pınarının bulunduğu bir vâdîden geçti. Pınarın güzelliğine hayran kaldı ve:

‘Keşke insanlardan ayrılsam da bu vâdîde ikâmet etsem! Fakat Resûlullâh bana izin vermeden ben aslâ böyle bir şey yapamam.’ dedi ve niyetini Resûlullâh’a (s.a.v.) arzetti.

Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Böyle bir şey yapma. Muhakkak sizden birinizin Allah yolunda bulunması evinde yetmiş sene namaz kılmasından daha fazîletlidir. Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennete koymasını istemez misiniz? Allah yolunda cihâd ediniz. Kim bir deve sağımı kadar Allah yolunda cihâd ederse, cennet ona vâcib olur.” (Sünen-i Tirmizî)


Az Bir Amelin Kazandıracağı Mükâfat

Silsile-i Sâdât’ın yedinci halkası olan Ebû Ali Fârmedî (k.s.) hazretlerinin üstazı İmam Ebu’l-Kâsım el-Kuşeyrî (k.s.) bir gün hamama girmişti. Ebû Ali Fârmedî (k.s.), üstazı istemeden onun ihtiyaç duyduğu birkaç kova sıcak suyu hamama götürdü. Üstazı hamamdan çıkıp namaz kıldıktan sonra,

‘Suyu kim getirdi?’ diye sordu. Ebû Ali Fârmedî (k.s.), acaba edebe aykırı bir şey mi yaptım düşüncesiyle sükût etti. Şeyhi üç defa sorunca,

‘Ben getirdim, efendim’ diye cevap verdi. Üstâzı,

“Ey Ebû Ali, sen Ebu’l-Kâsım’ın yetmiş senede elde edemediğini bir kova su ile elde ettin.” buyurdu. (Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye, Fazilet Neşriyat)


Bilmeceler

Ben varmadan o varır, her şeyden çok yol alır? (Ses)

Elsiz ayaksız kuyu kazar? (Damla)

Canı var, kanı yok, yolda gider, izi yok? (Karınca)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cimrilikten Kurtaran Üç Şey | Kibirlenme, Gün Gelir Fakir Olursun
« Yanıtla #2108 : 15 Eylül 2016, 11:24:43 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ طَيِّبٌ يُحِبُّ الطَّيِّبَ نَظِيفٌ يُحِبُّ النَّظَافَةَ كَرِيمٌ يُحِبُّ الْكَرَمَ جَوَادٌ يُحِبُّ الْجُودَ
(ع)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ noksan sıfatlardan münezzehtir, güzeli sever. Nazîftir, temizliği sever. Kerîm’dir, lütuf ve ihsânı sever. Cömerttir, cömertliği sever.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Ya’lâ)



14
Eylül Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 01 Eylül 1432 Hicrî: 12 Zilhicce 1437

İstanbul'da Büyük Deprem (Kıyamet-i Suğra) (1509) • Bergama, Dikili, Manyas ve Mustafakemalpaşa'nın Kurtuluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 3. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Cimrilikten Kurtaran Üç Şey

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kendisinde şu üç şey bulunan kimse nefsinin cimriliğinden (hırsından) korunmuş olur:
Zekâtını gönül hoşluğu ile severek veren,
müsafire ikrâm eden,
beklenmeyen felâket anında cömert davranan.”
(Taberânî, Kebîr)


Kibirlenme, Gün Gelir Fakir Olursun

Sâdî Şirâzî anlattı: “Bir fakir, asık suratlı bir zengine gidip ihtiyacını söyledi. Taş kalpli zengin adam, fakire hiç yardım etmediği gibi zavallı fakire bağırıp çağırdı. Fakir çok üzüldü:

“Ne garip! Ben fakirim, yüzümün asık olmasında şaşılacak bir şey yok. Acaba bu zenginlere ne oluyor da surat asıyorlar? Bunlar gün gelip dileneceğinden, muhtaç düşeceğinden korkmuyorlar mı?” dedi.

Zengin kızdı, evin hizmetçisine fakiri dışarı attırdı.

Aradan yıllar geçti. Bu fakir adam zengin oldu. Çok cömertti, yardım etmekten çok hoşlanırdı.

Zengin ise nimetlere şükretmediği için nesi varsa kaybetti. Öyle ki bir parça ekmeğe dilenecek hâle düştü. Hizmetçisi de zengin ve cömert olan birine -bir zamanlar zenginin kapısından kovulan fakire- hizmetkâr oldu.

Bir akşamüstü, bu cömert adamın hânesine bir dilenci geldi. Hizmetçi, dilenciye biraz yiyecek verirken bir zamanlar hizmetçilik ettiği eski efendisi olduğunu gördü. Onu gönderdikten sonra şaşkınlık içinde, ağlaya ağlaya yeni efendisinin yanına geldi.

- Dilenciye bir tabak yemek götürmüştüm. Meğer o, bir zamanlar zenginlik içinde yüzen eski efendimmiş. Şimdi dileniyor. Buna üzüldüm, dedi. Cömert adam:

- O, elinde nimet varken şükretmedi, zekat ve sadaka vermedi. Bu sebeple nimeti elinden gitti. Biz böyle olmamalıyız, dedi. (Bostan’dan Seçmeler, Çamlıca B.Y.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ أَرْضَى وَالِدَيْهِ فَقَدْ أَرْضَى اللهَ وَمَنْ أَسْخَطَ وَالِدَيْهِ فَقَدْ أَسْخَطَ اللهَ
(كنز)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim anababasını râzî ederse muhakkak Allâhü Teâlâ’yı razı etmiş olur.
Kim de ana-babasını öfkelendirirse muhakkak Allâhü Teâlâ’yı gadablandırmış olur.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



15
Eylül Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 02 Eylül 1432 Hicrî: 13 Zilhicce 1437

Ayvalık'ın Kurtuluşu (1922)

Bugün Kurban Bayramının 4. Günü. Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teşrik tekbirlerini unutmayınız.


Ashâb-ı Bedir…: Büceyr Bin Ebî Büceyr (r.a.)

Büceyr bin Ebî Büceyr radıyallâhü anh hazretleri Muhâcirlerdendir. İbn-i Mende’den başka bütün âlimler Bedir’de bulunduğunu beyân etmişlerdir.


Altı Kişiye Bağışlanan Altıyüzbin Kişi

Abdullâh Cevherî rahimehullah anlattı:

“Bir sene hacda Arafât’ta idim. Gecenin sonuna doğru uyudum. Rüyamda gökten iki meleğin indiğini gördüm. Biri diğerine:

“Bu sene Arafât’ta kaç kişi  vakfe yaptı?” dedi. Diğeri:

“Altı yüz bin kişi. Amma içlerinden sadece altı kişinin haccı kabûl edildi” dedi.

Bunu işitince çok üzüldüm. Bu sırada diğer melek:

“Peki, Allâhü Teâlâ bütün hacılar hakkında nasıl muâmele eyledi?” dedi.

“Kerîm olan Allâhü Teâlâ onlara rahmet nazarıyla baktı ve haccı kabul edilen altı kişinin her birine yüz bin kişiyi bağışladı. Altı yüz bin hacıyı o altı kişi hürmetine afvedip tamamının haclarını kabûl etti.” dedi.
(İmam Yâfiî, Ravzu’r-Reyâhîn)


Yarı Gölgeli Ay Aytutulması

Yarın (16 Eylül Cuma) “Yarı gölgeli ay tutulması” meydana gelecektir.

Avrupa, Afrika, Asya, Avustralya kıtası, Pasifik Okyanusu’nun batısı, Türkiye, Almanya ve Avusturya’dan görülebilecektir.

Tutulmanın   büyüklüğü: -0,064’dır.

Ay’ın gölgeye girişi: 16 Eylül 2016 19:55 (Türkiye yaz Saati)

Tutulmanın ortası:      16 Eylül 2016   21:55         ”

Ay’ın gölgeden çıkışı: 16 Eylül 2016   23:54         ”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)
« Yanıtla #2110 : 15 Eylül 2016, 11:33:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ إِنَّ الْأَنْبِيَاءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دِينَارًا وَلَا دِرْهَمًا إِنَّمَا وَرَّثُوا الْعِلْمَ فَمَنْ أَخَذَ بِهِ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
Muhakkak (kâmil) âlimler peygamberlerin vârisleridir.
Peygamberler ne altın ve ne de gümüş paralar miras bıraktılar.
Onlar ancak ilmi miras bıraktılar.
Kim onu alırsa (peygamber mirasından) en çok nasîb almış olur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



16
Eylül Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 03 Eylül 1432 Hicrî: 14 Zilhicce 1437

Ebu'l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevî Hazretleri'nin İrtihali (1959)


Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretleri 1888 (Hicri 1305, Rûmi 1304) senesinde -Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan- Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldiler. Babası Hocazâde Osman Efendi, tahsîlini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’nin Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik etmiş mâruf bir dersiâmdır. Annesinin adı Hatice Hanım’dır. Dedesi ise, Kaymak Hâfız nâmı ile meşhur bir zat olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmud Efendi’dir.

Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl ailenin ceddi İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Tuna Han’ı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zâttır.

Babası Osman Efendi, İstanbul’da tahsiline devam ederken, dikkate şâyân bir rüya görmüştür. Rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp dünyaya ışık saçtığını görür. Rüyasını “Sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı” şeklinde tabir eder.

Silistre’ye dönünce evlenir. Dünyaya gelen Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil ismindeki dört oğlundan rüya tabirine muvâfık düşecek isti’dadı Süleyman Hilmi’de görür. Onun yetişmesi için husûsi bir ihtimam gösterir.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.) ilk tahsilini Silistre Rüşdiyesi’nde ve Satırlı Medresesi’nde yaptı. Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından İstanbul’a gönderilir.

Babası onu İstanbul’a gönderirken şu tavsiyede bulunmuştu:

Oğlum, Usûl-i Fıkıh ilmine iyi çalışırsan, dininde kuvvetli olursun. Mantık ilmine iyi çalışırsan, ilminde kuvvetli olursun.

İstanbul’da, Fâtih Dersiâmlarından ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafra’lı Ahmed Hamdi Efendi’nin ders halkasına oturdu ve 1913 yılında ondan birincilikle icâzet aldı.

1916’da Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri, Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesini bitirdikten sonra 1916’da ihtisâsını (doktora) yapmak üzere tedrisatı 3 yıl olan Medresetü’l-Mütehassısîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir ve Hadis şubesine girdi. İlk iki senesini muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine -Şeyhülislamlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahîdüddin Hân’ın tasdiki ile- İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi. 1919’da Medresetü’l-Mütehassısîn’den birinci derece ile mezun oldu.

Medresetü’l-Mütehassısîn’e girmeden önce Medresetü’l-Kuzât’ın (Hukuk Fakültesi) da giriş imtihânını birincilikle kazandılar. Fakat bunu büyük bir sevinç ile babasına mektupla bildirdiği zaman babasından şu telgrafı alır:

“Süleyman, ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a göndermedim.”

Pederleri bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Üç kâdî’dan ikisi cehennemdedir.” meâlindeki Hadîs-i Şerîf’lerini hatırlatıyorlardı.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta, “Kendisinin aslâ kâdîlık (hâkimlik) mesleğine sülûk etmeğe niyeti olmadığını, asıl maksadının, devrinin bütün zâhirî din ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu” bildirdi ve Medrese-i Süleymaniye’nin Tefsir ve Hadis kısmından diplomasını alıp Dersiâm olduğu gibi Medresetü’l-Kuzât’tan da mezun olup kâdîlık rütbesini aldılar.

Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.

Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcuddîn (k.s.) Hazretleri’nde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra tecelliyâtın büyüklüğünden üstazı kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin nisbeti rûhâniyesine teslim ettiler.

Dünyanın şu son zamanlarında ilâhî feyizden nasibleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan imân ve ihlâs sâhasına çıkardılar. Halen de çıkarmaktadırlar.

Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri (k.s.), 16 Eylül 1959 (13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü dâr-ı bekâ’ya irtihal buyurdular. (Kaddesallâhü sirrahü’l-eaz) Ancak tasarruf ve irşadları tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır.

Cenâb-ı Hak sevenlerini ve bütün mü’minleri şefâatlerine nâil kılsın. (Âmin)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)
« Yanıtla #2111 : 15 Eylül 2016, 11:43:07 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

عَنْ أَبِي رَافِعٍ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَأَنْ يَهْدِيَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى يَدَيْكَ رَجُلًا خَيْرٌ لَكَ مِمَّا طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ وَغَرَبَتْ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ey Ebû Râfi ’, Allâhü Teâlâ’nın senin ellerinle (vasıtanla) bir kişiye hidâyet etmesi, senin için güneşin üzerine doğup battığı şeylerden hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



17
Eylül Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 04 Eylül 1432 Hicrî: 15 Zilhicce 1437

Bandırma'nın Kurtuluşu (1922) • Rusların Polonya'yı İşgali (1939) • Adnan Menderes'in İdamı (1961)


Silsile-i Sâdât’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Efendi Hazretleri 1888 (Hicri 1305, Rûmi 1304) senesinde -Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan- Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldiler. Babası Hocazâde Osman Efendi, tahsîlini İstanbul’da tamamlamış ve Silistre’nin Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik etmiş mâruf bir dersiâmdır. Annesinin adı Hatice Hanım’dır. Dedesi ise, Kaymak Hâfız nâmı ile meşhur bir zat olup 110 yaşına doğru vefat etmiş olan Mahmud Efendi’dir.

Hocazâdeler olarak bilinen bu asîl ailenin ceddi İdris Bey’e dayanır. İdris Bey, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Tuna Han’ı nasbedilmiş ve üstelik kendisine kız kardeşi tezvic edilmiş bir zâttır.

Babası Osman Efendi, İstanbul’da tahsiline devam ederken, dikkate şâyân bir rüya görmüştür. Rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıkıp dünyaya ışık saçtığını görür. Rüyasını “Sulbünden gelecek bir evladının dünyayı mânen aydınlatacağı” şeklinde tabir eder.

Silistre’ye dönünce evlenir. Dünyaya gelen Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil ismindeki dört oğlundan rüya tabirine muvâfık düşecek isti’dadı Süleyman Hilmi’de görür. Onun yetişmesi için husûsi bir ihtimam gösterir.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.) ilk tahsilini Silistre Rüşdiyesi’nde ve Satırlı Medresesi’nde yaptı. Daha sonra tahsilini tamamlamak üzere babası tarafından İstanbul’a gönderilir.

Babası onu İstanbul’a gönderirken şu tavsiyede bulunmuştu:

Oğlum, Usûl-i Fıkıh ilmine iyi çalışırsan, dininde kuvvetli olursun. Mantık ilmine iyi çalışırsan, ilminde kuvvetli olursun.

İstanbul’da, Fâtih Dersiâmlarından ve devrin meşhûr âlimlerinden Bafra’lı Ahmed Hamdi Efendi’nin ders halkasına oturdu ve 1913 yılında ondan birincilikle icâzet aldı.

1916’da Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri, Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesini bitirdikten sonra 1916’da ihtisâsını (doktora) yapmak üzere tedrisatı 3 yıl olan Medresetü’l-Mütehassısîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir ve Hadis şubesine girdi. İlk iki senesini muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine -Şeyhülislamlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahîdüddin Hân’ın tasdiki ile- İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi. 1919’da Medresetü’l-Mütehassısîn’den birinci derece ile mezun oldu.

Medresetü’l-Mütehassısîn’e girmeden önce Medresetü’l-Kuzât’ın (Hukuk Fakültesi) da giriş imtihânını birincilikle kazandılar. Fakat bunu büyük bir sevinç ile babasına mektupla bildirdiği zaman babasından şu telgrafı alır:

“Süleyman, ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a göndermedim.”

Pederleri bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Üç kâdî’dan ikisi cehennemdedir.” meâlindeki Hadîs-i Şerîf’lerini hatırlatıyorlardı.

Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta, “Kendisinin aslâ kâdîlık (hâkimlik) mesleğine sülûk etmeğe niyeti olmadığını, asıl maksadının, devrinin bütün zâhirî din ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu” bildirdi ve Medrese-i Süleymaniye’nin Tefsir ve Hadis kısmından diplomasını alıp Dersiâm olduğu gibi Medresetü’l-Kuzât’tan da mezun olup kâdîlık rütbesini aldılar.

Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.

Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasibi olduğundan Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcuddîn (k.s.) Hazretleri’nde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra tecelliyâtın büyüklüğünden üstazı kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin nisbeti rûhâniyesine teslim ettiler.

Dünyanın şu son zamanlarında ilâhî feyizden nasibleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan imân ve ihlâs sâhasına çıkardılar. Halen de çıkarmaktadırlar.

Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri (k.s.), 16 Eylül 1959 (13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü dâr-ı bekâ’ya irtihal buyurdular. (Kaddesallâhü sirrahü’l-eaz) Ancak tasarruf ve irşadları tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır.

Cenâb-ı Hak sevenlerini ve bütün mü’minleri şefâatlerine nâil kılsın. (Âmin)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tefekkür Gibi İbâdet Yoktur
« Yanıtla #2112 : 17 Eylül 2016, 00:51:04 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ ذَكَرَ اللهَ فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ حَتَّى يُصِيبَ الْأَرْضَ مِنْ دُمُوعِهِ لَمْ يُعَذِّبْهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
(ك)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim Allâhü Teâlâ’yı zikreder ve Allah korkusundan gözlerinden akan yaş yere düşerse kıyamet gününde Allâhü Teâlâ ona azab etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)



18
Eylül Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 05 Eylül 1432 Hicrî: 16 Zilhicce 1437

Ertuğrul Firkateyni'nin Japon Sularında Batması (1890) • Erdek, Yenice, Biga ve Mahmudiye'nin Kurtuluşu (1922)


Tefekkür Gibi İbâdet Yoktur

Tefekkür en faziletli ibâdetlerdendir. Zira tefekkür kalb ile yapılan bir ameldir. Kalbin ameli, bedenin amelinden daha makbul ve üstündür.

Mikdâd bin Esved radıyallâhü anh anlattı:

Ebû Hüreyre’nin (r.a.) yanına gitmiştim. Bana dedi ki: Resûlullâh Efendimiz’den (s.a.v.): “Bir saat tefekkür bir sene ibadetten hayırlıdır” buyurduklarını işittim.

Sonra İbn-i Abbâs hazretlerinin yanına gittim. O da şöyle dedi: Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir saat tefekkür yedi sene ibadetten hayırlıdır.”

Sonra Hazret-i Ebûbekr’in (r.a.) yanına vardım. O da şöyle dedi: “Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: Bir saat tefekkür yetmiş sene ibadetten hayırlıdır.

Sonra Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna vardım ve onların bana söylediklerini bildirdim. Peygamberimiz (s.a.v.): “Hepsi doğru söylediler” buyurdu ve “Onları bana çağır” diye emretti. Onları çağırdım.

Ebû Hüreyre’ye (r.a.): “Tefekkürün nasıldır ve neye dâirdir?” diye sordular, “Tefekkürüm Allâhü Teâlâ’nın: “…Ve göklerin ve yerin yaradılışında fikrederler.” meâlindeki (Âl-i İmrân sûresinin, 191.) âyet-i celîlesi hakkındadır” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Senin tefekkürün bir sene ibadetten hayırlıdır” buyurdular.

Sonra İbn-i Abbâs’a (r.a.) tefekküründen sordular, “Benim tefekkürüm ölüm ve kıyâmetin korkunç hallerine dairdir” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Senin tefekkürün yedi sene ibadetten hayırlıdır” buyurdular.

Sonra Hazret-i Ebûbekr’e: “Senin tefekkürün neye dairdir?” diye sordular; dedi ki: “Cehennem ve onun korkunç hallerini tefekkür eder ve derim ki: Yâ Rabbi, kıyâmet gününde beni öyle büyüt ki cesedim cehennemi doldursun da (müminlere) va‘din yerini bulsun, böylece Ümmet-i Muhammed’e cehennemde azâb etme.”

Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Senin tefekkürün de yetmiş sene ibadetten hayırlıdır.” (Mir’âtü’l-Hâmidîn)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâh Rızasına Ermek İçin Kendini Fedâ Edenler | Tıbbın Aslı
« Yanıtla #2113 : 19 Eylül 2016, 12:10:45 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يُشَفَّعُ الشَّهِيدُ فِي سَبْعِينَ مِنْ أَهْلِ بَيْتِهِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Şehide, ailesinden yetmiş kişiye şefaat etme hakkı verilir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)



19
Eylül Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 06 Eylül 1432 Hicrî: 17 Zilhicce 1437

İstanbul Rasathanesi'nin Kuruluşu (1576)


Allâh Rızasına Ermek İçin Kendini Fedâ Edenler

Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi vesellem, hicret ettiği gece kâfirler evini sardığında yatağına Hz. Ali’yi yatırıp evinden çıktı. Hz. Ali ölümü göze alarak Peygamberimiz’in yatağına uzandı.

Allâhü Teâlâ Cebrâîl ile Mîkâîl aleyhimesselâm’a:

Ben sizi kardeş ettim. Birinizin ömrünü de diğerinden uzun yapacağım, hanginiz kardeşini kendine tercih eder? buyurdu. Biri öbürünü tercih etmedi.

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ onlara şöyle vahyetti: “Siz Ali bin Ebî Tâlib gibi olamadınız mı? Onu Muhammed (aleyhisselâm) ile kardeş kıldım, Ali nefsini fedâ ederek onun yatağına yattı ve Muhammed Aleyhisselam’ı kendi üzerine tercih etti. Yeryüzüne inin ve onu düşmandan muhafaza ediniz, buyurdu.

Cebrâil aleyhisselâm başucunda, Hazret-i Mîkâîl de ayakucunda durdu. Cebrâil aleyhisselâm ona şöyle sesleniyordu:

“Ne mutlu sana ey İbn-i Ebî Tâlib, Allâhü Teâlâ seninle meleklerine övünüyor.”

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ “Yine insanlar içinden kimi de vardır ki, Allâh’ın rızasına ermek için kendini fedâ eder. Allah ise kullarına çok re’fetlidir (merhametlidir).” (Sûre-i Bakara, âyet 207) meâlindeki âyeti indirdi. (İhyâ)



TIBBIN ASLI

Süleyman Aleyhisselam her sabah Mescid-i Aksâ’ya gelir, gönül huzuruyla ibâdet ederdi. Her gün orada yeni bir otun bittiğini görür, o otun ismini ve faydalarını öğrenirdi. Bir ota, ‘Senin adın nedir? Neye faydalısın, neye zararlısın?’ diye sorar:

‘Ben falanca otum. Şunlara yararlı, şunlara zararlıyım’ cevabını alırdı.

Hekimler de hangi otun neye iyi geldiğini Hazret-i Süleyman’dan öğrenirlerdi. Böylece tıp sahasında nice kitaplar yazıldı, birçok hastalığın çaresi bulundu.

Tıbbın aslı vahiydir. Basit akıl her şeyi bilemez. Belki anlayabilir, ama öğrenmek için peygambere muhtaçtır. (Mesnevi’den Seçmeler, Çamlıca B.Y.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazret-i Ebûbekir'in (r.a) Fazileti
« Yanıtla #2114 : 20 Eylül 2016, 11:09:11 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: ... لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا... الآية
(سورة التوب، 40)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“O arkadaşı (Ebûbekr-i Sıddîk)’a ‘Mahzun olma, çünkü Allah muhakkak bizimle beraberdir.’ diyordu.
Derken Allâhü Teâlâ onun üzerine sekînetini (kalplere sükûnet veren rahmeti)ni indirdi, onu da görmediğiniz ordularla te’yîd buyurdu...”

(Tevbe sûresi, âyet 40)



20
Eylül Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 07 Eylül 1432 Hicrî: 18 Zilhicce 1437

Peygamber Efendimiz'in Hicret Esnasında Kuba'ya Gelişi (622) • Bozcaada, Bayramiç, Mihalaççık ve Sivrihisar'ın Kurtuluşu (1922)


Hazret-i Ebûbekir'in (r.a) Fazileti

Peygamberimiz (s.a.v.), hicret sırasında Sevr mağarasına ulaştıkları zaman Hz. Ebûbekir (r.a.):

“Ya Resûlallâh! Ben içeriye girmeden siz girmeyiniz. İçeride zarar verecek bir şey varsa zararı, size değil bana dokunsun” dedi ve içeri girdi, süpürüp temizledi. İçeride yılan ve haşerâta ait delikler gördü. Ridasını çıkarıp yırtarak delikleri kapattı. Geriye iki delik kaldı. Onları da ayaklarıyla kapattı. Sonra Resûlullâh’ı (s.a.v.) mağaraya davet etti.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) içeriye girdi ve mübarek başlarını Hz. Ebûbekir’in (r.a.) dizine koyup uyudular. Bu sırada bir yılan Hz. Ebûbekir’in (r.a.) ayağını soktu. Resûlullâh’ı (s.a.v.) uyandırmaktan korkarak hiç hareket etmedi. Ancak Hz. Ebûbekir’in akan gözyaşları Resûlullâh’ın yanağına damladı. Resûlullâh (s.a.v.): “Sana ne oldu ey Ebûbekir!” buyurdular. “Anam babam sana feda olsun ya Resûlallâh! Yılan ayağımı soktu” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) mübarek tükürüğünü yılanın soktuğu yere sürdüler, hiç acısı kalmadı.

İbn-i Abbâs Hazretleri anlattı:
Hazret-i Ebûbekir mağarada iken çok şiddetli susadı. Peygamberimiz’e hâlini arzetti. Peygamberimiz (s.a.v.) ona: “Mağaranın başına var, oradan iç” buyurdular.
Hz. Ebûbekir dedi ki: Mağaranın başına gidip orada baldan tatlı, sütten beyaz ve kokusu miskten daha güzel bir sudan içip döndüm.
Bana “İçtin mi?” buyurdular, “Evet” dedim. “Ey Ebûbekir seni müjdeleyeyim mi” buyurdular, “Evet, yâ Resûlallâh” dedim. Buyurdular ki:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ cennet nehirlerine müvekkel meleğe: ‘Firdevs cennetindeki bir nehirden mağaranın başına su akıt, Ebûbekir içsin’ diye emretti.

Ben “Yâ Resûlallâh, benim Allâh katında böyle mertebem var mı” dedim,

“Evet, bundan da yüksektir. Beni Hak ile gönderen Allâh’a yemin ederim ki seni sevmeyen kimse yetmiş peygamberin amelini işlese dahi cennete giremeyecektir.” buyurdular. (Diyarbekrî, Tarihu’l-hamîs)