Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063812 defa)

0 Üye ve 222 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimiz Tarafından Verilen Saltanat | Bilmeceler
« Yanıtla #1980 : 09 Mayıs 2016, 11:33:32 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ كُلَّ يَوْمٍ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ وَكُلَّ لَيْلَةٍ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ حُبًّا بِى وَشَوْقًا كَانَ حَقًّا عَلَى اللهِ أَنْ يَغْفِرَ لَهُ ذُنُوبَهُ تِلْكَ اللَّيْلَةَ وَذَلِكَ الْيَوْمَ
(طب)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim beni severek ve şevkle, her gündüz ve gece üçer kere salevât okursa o gece ve gündüzde işlediği günahları bağışlayacağını Allâhü Teâlâ va’d etmiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



09
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 26 Nisan 1432 Hicrî: 02 Şaban 1437

Sultan Sencer'in Vefatı (1157) • Osman Gazi'nin Doğumu (1258)


Peygamberimiz Tarafından Verilen Saltanat

Fâtih Sultan Mehmed Han zamanında Emir Buhârî hazretleri dervişleri ile otururken: “Saltanat Sultan Cem’e verildi” buyurdular.
Birkaç ay sonra yine dervişleriyle otururken “Saltanat Cem’den alınıp Sultan Bâyezîd Han’a verildi” buyurdular.
Mecliste hazır bulunan birisi önceki kelâmı nakledince şöyle buyurdu: “Resûl-i Ekrem Efendimiz’i gördüm, ‘Bir zâtın ısrârı ile saltanat Sultan Cem’den alındı, Sultan Bâyezîd Han’a verildi’ buyurdular.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) verdiği saltanatın ne mertebe kuvvetli olduğunu anlamak için düşünmelidir.

Fâtih Sultân Mehmed Han’ın oğlu Cem, saltanat kendisine nasîb olmamasına üzülüp padişah olan kardeşi Sultan Bayezîd Han’a şu beyti gönderir:

“Sen bister-i gülde yatasın şevkile handân

Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne”

(Sen gül döşeğinde rahat içinde yatarken, niçin ben mihnet külhanının külleri içindeyim.)


Bâyezîd Han bu beyte şöyle cevap vermiştir:

“Çün rûz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet

Takdîre rızâ vermeyesin, buna sebeb ne?

Hâccü’l-haremeyn’im deyu dâvâlar edersin

Ya saltanat-ı dünya için bunca taleb ne?”

(Ezelde takdîr-i ilâhî ile devlet bize nasip olmuşken kadere niçin râzı olmuyorsun. Hem Hacıyım dersin, dünya saltanatını böyle şiddetle niye arzuluyorsun.)
(Tarih-i Saf)

Bilmeceler:
Doksan dokuz cemaat, iki müezzin, bir imam? (Tesbih)
Suya düşer ıslanmaz, yere düşer paslanmaz? (Işık)




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimiz Efendimiz'in Bir Mûcizesi
« Yanıtla #1981 : 10 Mayıs 2016, 17:54:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
(سورة يس، 65)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“Bugün (kıyamet gününde kâfi rlerin) ağızlarını mühürleriz ve bize elleri söyler ve neler kazanır olduklarına dâir ayakları şâhitlik eder.”
(Yasin sûresi, âyet 65)



10
Mayıs Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 27 Nisan 1432 Hicrî: 03 Şaban 1437

Cezzar Ahmed Paşa'nın Napolyon'u Akka'da Mağlup Etmesi (1799)


Peygamberimiz Efendimiz'in Bir Mûcizesi

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellemin Medîne-i Münevvere’ye hicretinin birinci senesinde bir kurt Medîne hâricinde konuştu ve insanlara Peygamberimiz’i haber verip onunla korkuttu.

Ebû Hüreyre radıyallâhü anh anlattı:

Medîne hâricinde bir kurt sürüye gelerek bir koyun kaptı. Çoban hemen peşine düşüp ona yetişti, koyunu kurtarmak için kurtla mücâdele etti.

Kurt çobandan kurtulup kaçtı ve yüksekçe bir yere çıktı. Sonra dile gelip:

“Allâhü Teâlâ’nın bana ihsânı olan bir rızkı elimden almak için benimle çekiştin” dedi.

Çoban:
“Vay, vallâhi kurdun da konuştuğu günü gördüm” dedi.

Kurt:
“Bundan daha hayret verecek şey şudur ki Medîne-i Münevvere’de bir zât geldi, sizlere geçmişte olmuş şeylerden ve ileride sizin başınıza geleceklerden haber veriyor” dedi.

Çoban Yahudilerden Hebân bin Evs idi. Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellemin huzûruna geldi ve başından geçen bu hâdiseyi ona bildirdi.

Peygamberimiz (s.a.v.) bunun doğru olduğunu bildirdikten sonra buyurdular ki:

“Bu kıyâmetten önce çıkacak alâmetlerdendir.

Bu alâmetlerden biri de şudur ki bir adam evinden çıkar, döndüğünde ayakkabısı, asâsı, âilesinin arkasından iyi ve kötü yaptığı şeyleri ona bildirir.”


Büyük hadîs âlimlerinden İbn-i Abdülber dedi ki: Kurt Ashâb-ı Kirâm’dan üç zât ile konuşmuştur: Râfi‘ bin Umeyr, Seleme bin el-Ekva‘ ve Hebân bin Evs radıyallâhü anhüm. (Târîhu’l-Hamîs, Diyarbekrî)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ashâb-ı Kirâm Arasındaki Kardeşlik | İsimlerimiz
« Yanıtla #1982 : 11 Mayıs 2016, 15:20:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاللهُ فِي عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدُ فِي عَوْنِ أَخِيهِ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kul, mü’min kardeşine yardımcı olduğu müddetçe Allâhü Teâlâ da o kulunun yardımcısıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



11
Mayıs Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 28 Nisan 1432 Hicrî: 04 Şaban 1437

Ashâb-ı Kirâm Arasındaki Kardeşlik

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Enes bin Mâlik’in (r.a.) evinde Muhâcir ile Ensar arasında tesis buyurduğu kardeşlik, tarihte eşi ve örneği görülmeyen ictimâî bir yardımlaşma ve dayanışmadır.

Muhâcirler bütün mal ve mülklerini Mekke’de bırakarak Medine’ye hicret etmişlerdi. Medine Müslümanları, bu dindaşlarını evlerinde müsâfir etmişlerdi. “Ensar, kendileri için şiddetli bir ihtiyaç olsa bile Muhâcirler’i kendilerine tercih ederlerdi.” meâlindeki Haşr sûresinin 9. âyet-i kerîmesinde buyrulduğu üzere Ensar, Muhâcirler’e son derece müsâfirperverlik gösteriyordu.

Mescid-i Nebevî’nin inşâsından sonra Resûlü Ekrem (s.a.v.) bir gün Enes bin Mâlik’in (r.a.) evinde Muhâcir ve Ensar’dan doksan sahâbî arasında ikişer ikişer çağırıp aralarında kardeşlik akdettikten sonra kendileri de Ali bin Ebû Tâlib’in (k.v.) elini tutarak:

“Bu da benim kardeşimdir.” buyurdu.

Bu kardeşliğin pek büyük tesiri görüldü. Hiç tereddüt etmeden denilebilir ki çeyrek asır zarfında İslâm nûrunun bütün âleme yayılması, İran’ın tamamen fethi hep bu kardeşliğin eseridir.

Ashâb-ı Kirâm bu kardeşlikten şahsen de istifâde ediyorlardı. Medine’nin en zengini olan Sa’d bin Rebi’ (r.a.) kardeş olduğu Abdurrahman bin Avf’a (r.a.) servetinin yarısını hibe etmişti. Fakat Abdurrahman bin Avf (r.a.) bunu kabul etmemiş, süt, peynir, yoğurt satmakla başladığı ticareti sayesinde az zamanda binlerce dirhem sadaka verecek bir servete mâlik olmuştu.

Bu kardeşliğin hedefi, kardeşlerin birbirlerine yardım, sıla ve ihsan, nasîhat ve rehberlik etmeleridir. Bu kardeşlik ve yardımlaşma, samîmiyetle devam etmiştir. (Tecrîd-i Sarih Terc.)

İsimlerimiz: Erkek: Osman, Kız: Sultan


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Salevât-ı Şerîfe’nin Fazîleti
« Yanıtla #1983 : 12 Mayıs 2016, 10:36:45 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ حِينَ يُصْبِحُ عَشْرًا وَحِينَ يُمْسِي عَشْرًا أَدْرَكَتْهُ شَفَاعَتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim sabah on defa, akşam on defa bana salevât okursa kıyâmet günü şefâatime nâil olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



12
Mayıs Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 29 Nisan 1432 Hicrî: 05 Şaban 1437

Galatasaray Lisesi'nin Kuruluşu (1868) • Fransa'nın Tunus'u İşgali (1881)


Salevât-ı Şerîfe’nin Fazîleti

Allâhü Teâlâ kullarının âhirette azâbdan kurtulmalarına bir vesîle olması için peygamberlerin efendisi Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya salevât getirmeyi emretmiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Ey insanlar! Kıyâmet gününün korkunç hâllerinden ve zorlu geçitlerinden ilk önce kurtulacak olanınız bana dünyâda en çok salevât getireninizdir.”

Allâhü Teâlâ peygamberini şereflendirmek için salât eder. Melekler fazîletini ikrâr ve hürmet için, biz de cennette yüce makâmlara ermek için salât ve selâm okuruz. Allâhü Teâlâ -meâlen- “Muhakkak ki Allah ve melekleri peygambere hep salât ile tekrîm (ikrâm) ederler. Ey îmân edenler! Haydin ona teslîmiyetle salât ve selâm getirin.” (Ahzâb sûresi, âyet 56) buyurmuştur.

Bir zât ki onu Hak Teâlâ methetmiştir; bütün yaradılmışlar onu hakkıyla medhetmekten elbette âcizdir. Allâhü Teâlâ biz kullarının Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) hakkını ödemekten âciz kalacağımızı bildiği için ona salât ve selâm okumamızı bize emir buyurmuştur. Ümmeti olarak ona salât ve selâmı, gücümüz yettiğince çok getirelim ki kıyâmet gününde şefâatçimiz olsun.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Muhakkak Allâhü Teâlâ istiğfâr ettiğinizde günahlarınızı bağışlar. Kim sâdık bir niyetle Allâhü Teâlâ’ya istiğfâr ederse elbette onu affeder. Kim lâ ilâhe illallâh derse mîzânında hasenâtı (iyiliklerinin sevâbı) ağır gelir. Kim de bana salevât okursa kıyâmet gününde ona şefâatçi olurum.”

Ensâr-ı Kirâm’dan bir genç Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) huzûruna geldi. Peygamberimiz ona yer açıp Hazret-i Ebûbekir’le arasına oturttu.

Sonra Hz. Ebûbekr’e:
“Aramıza şu genci oturtmam sana güç gelmiş olabilir” buyurdu.

Hazret-i Ebûbekir (r.a.):
“Vallâhi öyle Yâ Resûlallâh, aramızda başka birinin olması bana güç gelir” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.)  buyurdular ki:
“Yâ Ebâbekir! Bu genç bana ümmetimden hiç kimsenin getirmediği gibi salât getiriyor.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Salevât-ı Şerîfe’nin Bazı Faideleri
« Yanıtla #1984 : 13 Mayıs 2016, 10:39:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَفْضَلِ أَيَّامِكُمْ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فَأَكْثِرُوا عَلَيَّ مِنَ الصَّلَاةِ فِيهِ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ مَعْرُوضَةٌ عَلَيَّ
(د)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“En faziletli gününüz Cuma günüdür. Öyleyse o günde bana çokça salevât okuyunuz. Zira okuduğunuz salevâtınız bana arz olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



13
Mayıs Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 30 Nisan 1432 Hicrî: 06 Şaban 1437

Salevât-ı Şerîfe’nin Bazı Faideleri

1) Allâhü Teâlâ’nın rahmetine sebep olur.

2) Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) şefâatine kavuşturur.

3) Melâike-i Kirâm’a uyulmuş olur. Meleklerin Peygamberimiz’e salât ve selâm getirdiklerini âyet-i kerîme beyan buyurmaktadır.

4) Münafıklara ve kâfirlere muhâlefet edilmiş olur.

5) Günahların affına vesîledir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: "Kim bana Cuma günü seksen salevât okursa seksen yıllık küçük günahları bağışlanır.”

6) İhtiyaçların görülmesine sebeptir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kimin bir ihtiyâcı olursa bana salevât okumayı çoğaltsın. Zîrâ onunla müşkilleri çözülür, başındaki belâlar açılır, hüzün ve üzüntüleri gider, rızkı artar.”

7) Zâhiri ve bâtını (içi, dışı) nurlandırır. Peygamberimiz buyurdular ki: “Kim bana çok salevât okursa Allâhü Teâlâ onun kalbini nurlandırır.” Zîrâ günahlar kalbi karartan noktalar gibidir. Kul bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta olur. Günaha devam ettikçe noktalar büyür ve nihâyet kalbin tamamını kaplar. Kulun lisânı salevât-ı şerîfeye devâm ettiği müddetçe günahları dağlar kadar da olsa bağışlanır. Günahı bağışlanınca kalbindeki o siyah noktalar da gider ve nurlanmaya başlar.

8 ) Cehennem azâbından kurtuluşa sebeptir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bana salevât okumak sırât üzerinde nurdur.” Sırat üstünde nur ehlinden olan cehennem ehlinden olmaz.

9) Gaffâr (mağfireti çok olan) Allâhü Teâlâ’nın selâmına nâil kılar. Zîrâ salevât okumak cennete kavuşturur. Cennetliklere de “Rahîm olan Rabb’in söylediği bir selâm da vardır.” (Yâsîn s., â. 58) buyuruldu. Abdurrahmân bin Avf buyurdu: “Allâhü Teâlâ peygamberi Muhammed Mustafâ’ya buyurdu ki: Sana salevât getirene ben de salevât (rahmet) ederim. Sana selâm edene ben de selâm ederim.” Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şükür secdesine vardı. (Dürrü’l-kelâm.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Husûsiyetleri
« Yanıtla #1985 : 15 Mayıs 2016, 18:56:26 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ اللهُ تَعَالَى: قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا... الآية
(سورة الاعراف، 158)


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen):
“(Habîbim Ahmed!) De ki: Ey insanlar! Haberiniz olsun ben size, sizin hepinize Allâh’ın resûlüyüm.”
(A’raf sûresi, âyet 158)



14
Mayıs Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 01 Mayıs 1432 Hicrî: 07 Şaban 1437

Cerbe Deniz Zaferi (1560) • Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Açıldı (1839) • İsrail'in Kuruluşu (1948)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Bazı Husûsiyetleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yaratılışta peygamberlerin ilkidir. Zîrâ hadîs-i şerîfte “Âdem (a.s.), ruh ile ceset arasında iken bana peygamberlik verildi” buyrulmuştur.

“Elestü bi rabbiküm: Ben sizin rabbiniz değil miyim?” buyrulduğu gün “Belâ, evet Rabbimizsin” diyenlerin ilkidir.

Hz. Âdem (a.s.) ve bütün mahlûkât onun hürmetine yaratılmıştır.

Allâhü Teâlâ onun mübârek ismini arş, gökler ve cennetler üzerine yazmıştır.

Allâhü Teâlâ bütün peygamberlerden Âl-i İmran sûresi 81. âyetinde Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v.) iman etmek için ahit (söz) almıştır. Hz. Ali (k.v.): “Allâhü Teâlâ, Âdem aleyhisselamdan Peygamberimiz’e (s.a.v.) kadar, ne kadar peygamber gönderdiyse hepsinden şu hususta ahid ve mîsâk almıştır: Kendi hayatlarında Peygamberimiz (s.a.v.) peygamber olarak gönderilecek olursa ona îmân edip yardımda bulunacaklar ve ümmetlerinden de böyle yapacaklarına dâir ahit alacaklardır.”

Geçmiş bütün kitaplarda onun geleceği müjdelenmiştir.

Âdem aleyhisselamdan beri onun nesebi; doğumları ve nesilden nesile çoğalmaları hep nikâh ile olmuştur.

Mûcizeleri kıyâmet gününe kadar devam edecektir. Diğer peygamberlerin mucizeleri onun vaktinde sona erip sadece haberleri kalmıştır. Peygamberlerden en çok mûcizesi olandır. En çok ümmeti olan peygamberdir.

Hâtemü’l-enbiyâdır. Yani: Bütün peygamber ve resullerin sonuncusudur. Dîni kıyâmete kadar devam edecektir. İslam dîni önceki peygamberlerin şerîatini nesh etmiş, hükmünü kaldırmıştır.

Cinlere ve meleklere de peygamber olarak gönderilmiştir.

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

Allâhü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de diğer peygamberlere yâ Âdem, yâ Nûh, yâ İbrâhîm diye isimleriyle hitap etmiş fakat Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yâ eyyüherrasûlü, yâ eyyühennebiyyü… (Ey Resul, ey Nebî yani ey Peygamber) diye hitâb etmiştir. (Mevâhib-i Ledünniyye)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âdil Melik: Sultan Nûreddin ZENGİ | İsimlerimiz
« Yanıtla #1986 : 15 Mayıs 2016, 22:34:12 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(عَنْ مُعَاذٍ أَنَّهُ قَالَ:يَا رَسُولَ اللهِ أَوْصِنِي قَالَ: اِتَّقِ اللهَ حَيْثُمَا كُنْتَ (أَوْ أَيْنَمَا كُنْتَ
(حم)


Muaz (r.a.)’dan:
“Yâ ResûlAllah! Bana tavsiyede bulun” dedim.
“Ne zaman veya nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın” buyurdular.
(Hadîs-i şerîf, Müsned-i Ahmed)



15
Mayıs Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 02 Mayıs 1432 Hicrî: 08 Şaban 1437

Yunanlıların İzmir'i İşgali (1919)


Âdil Melik: Sultan Nûreddin ZENGİ

Nûreddin Zengi rahmetullâhi aleyh, Selçukluların Haleb atabeği olup Selçuklu sultanı Rükneddin Mesûd’un damadıdır. Oğuzların Avşar boyundandır. Âdil bir hükümdar idi. Elliden fazla şehri Haçlılar elinden almış ve Kudüs’ün fethine de zemin hazırlamıştır. Kendisine daima Ömer bin Abdülazîz’i örnek alırdı. 11 Şevvâl 569 (15 Mayıs 1174)’de vefât etti.

“Müslümanlar, firenk elinde esir iken Hak Teâlâ’nın beni tebessüm eder iken görmesinden hayâ ederim” derdi.

Büyük İslam Tarihçisi İbnü’l-Esîr der ki: “İslâm’dan önce ve sonraki hükümdarların tarihlerini okudum. Hulefâ-i Râşidîn’den ve Ömer bin Abdülazîz’den sonra Âdil Nureddin’den daha dindar, adâleti onun kadar araştıran, insâf sahibi kimse görmedim. Gece gündüz; ya adâletin yerine getirilmesi veya cihâda hazırlanmak, yahut bir zulmü kaldırmakla veya bir ibâdetle meşgul olurdu. Son derece iffet sâhibi idi. Kendisi ve âilesinin yiyecek ve içeceklerinde çok iktisatlı idi.”

“Bütün merhamet ve yumuşaklığına rağmen son derece heybetli olup düşmanları ondan gayet korkardı. Onda haşinliğe ve kabalığa varmayan bir heybet ve şiddet, zaafa düşmeyen bir incelik ve hilim vardı.”

“İşte bu sebeplerden dolayı halk da onu çok sever ve hürmet ederlerdi. Öyle ki, bir defa hastalandı, bütün Şam onunla birlikte hasta oldu. Sonra âfiyet buldu, bütün Müslümanlar bundan dolayı çok sevindiler.”

“Bütün memleketinde bid‘atleri kaldırıp sünnetleri ihyâ etmişti. Râfızîlerin ve Bâtınîler’in bâtıl îtikatlarını tamamen yok etmek için medreseler inşâ etti. İslâm memleketini firenklerden kurtardıktan sonra en büyük fethi, yüzlerce sene Mısır’da hüküm sürmüş sapık Şîî Fâtımî Devleti’ni ortadan kaldırmak olmuştur.” (el-Kâmil fi’t-Târih, İbnü’l-Esîr)

İsimlerimiz: Erkek: Sâlih, Kız: Sâliha


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kur'ân-ı Kerim'in Kıyamet'e Kadar Muhâfazasının Sırrı
« Yanıtla #1987 : 18 Mayıs 2016, 00:54:35 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَلُّوا عَلَيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْكُمْ
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bana salavât-ı şerîfe okuyunuz ki Allâhü Teâlâ da size rahmet etsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-kadîr)



16
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 03 Mayıs 1432 Hicrî: 09 Şaban 1437

Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han'ın İtalya'da Vefatı (1926)


Kur'ân-ı Kerim'in Kıyamet'e Kadar Muhâfazasının Sırrı

Allahü Teâlâ (meâlen) “Şüphe yok o zikri (Kur’ân’ı) biz indirdik biz, her halde biz onu muhâfaza da edeceğiz.” (Hıcr sûresi, âyet 9) buyurmaktadır.

Allahü Teâlâ, bu âyet-i kerîme ile Kur’ân-ı Kerîm’in kıyâmete kadar ziyâde, noksan ve tahriften korunacağını bildirmiştir. Burada müfessirler Allâhü Teâlâ’nın Kur’ân’ı korumasının keyfiyyeti hakkında bir kaç vecih beyan etmişlerdir. Şöyle ki:

1 - Hz. Allah’ın muhâfazası, bir mûcize olarak halkı ziyâde ve noksandan âciz bırakmak sûretiyledir. Çünkü Kur’ân’a bir şey ilâve edecek veya eksiltecek olsalar Kur’ân’ın nazmı değişir ve bütün aklı erenlere onun Kur’an’dan olmadığı tezahür eder. Binâenaleyh Kur’ân’ın i’câzkâr olması (benzerini getirmekten insanları âciz bırakması) bir şehrin etrâfındaki sur ve istihkâm gibi onu muhâfaza eder.

2 - Allâhü Teâlâ hiç kimseye Kur’ân’a muâraza edebilecek (benzerini söyleyebilecek) kudret vermemek sûretiyle onu muhâfaza etmiştir.

3 - Allâhü Teâlâ, Kur’ân’ı dâimâ muhâfaza eden ve insanlara öğreten bir topluluğu vazîfelendirmek sûreti ile onu muhâfaza eder.

4 - Bir kimse Kur’ân’ın bir harfini veya bir noktasını değiştirecek olsa bütün âlem ona “Bu yanlıştır, Hz. Allah’ın sözünü değiştirmektir” der. Hattâ büyük, heybetli bir adam Kitabullah’ın bir harfinde veya harekesinde kazârâ bir hatâ yapacak olsa çocuklar bile ona “Efendi, yanıldın, doğrusu şöyledir” deyiverirler.


Fahruddîn-i Râzî der ki Kur’an’ın muhâfazası gibi bir muhâfaza hiç bir kitaba nasib olmamıştır. Bunca dinsizlerin, Yahudi ve Hıristiyanlar’ın Kur’ân’ı değiştirmek ve bozmak üzere çok hırslı bulunduğu hâlde bu kitabın tahriften her cihetle korunması en büyük mûcizelerdendir.

Bir de Allah bunun böyle mahfuz olarak bakâsını bu âyetle haber vermiş, şimdiye kadar da bunca zaman geçmiştir. Binâenaleyh bunun bir gayb haberi olduğu tahakkuk etmiş bulunuyor. Bu bir büyük mûcizedir. (Hak Dini Kur’ân Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Fıkıh: Öşür
« Yanıtla #1988 : 18 Mayıs 2016, 01:13:38 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْبَخِيلُ الَّذِي مَنْ ذُكِرْتُ عِنْدَهُ فَلَمْ يُصَلِّ عَلَيَّ
(ت)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“(Asıl) cimri, ben yanında zikredildiğimde (ismim söylendiğinde), bana salevât getirmeyendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



17
Mayıs Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 04 Mayıs 1432 Hicrî: 10 Şaban 1437

Kasr-ı Şirin Muahedesi'nin Akdi (1639)


Fıkıh: Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit bir farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin yaramazını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî’dir (sadakalarınız sizin menfaatiniz içindir) ve Hamîd’dir (herkes Allâh’a hamd ve şükür borçludur).” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arâzî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsûlâtı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolablar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleri vesâir masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.

Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından yılda bir defa zekât vermek lâzımdır. Arâzide ise yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcâb etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin, pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı, çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü mahsülden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdasından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o ağaçların meyvelerinden ve ekilenlerden de öşür vermek lâzımdır. Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsâ, İmâm-ı A’zam Hz.leri: “Yerden, arâzîden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurdular.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mezheblerin Tarihçesi
« Yanıtla #1989 : 18 Mayıs 2016, 15:27:28 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِخْتِلَافُ اُمَّتِى رَحْمَةٌ
(الجامع الصغير)


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ümmetimin (müctehidlerinin dînî hükümlerde) ihtilâfı rahmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



18
Mayıs Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 05 Mayıs 1432 Hicrî: 11 Şaban 1437

Ziya Paşa'nın Vefatı (1880)


Mezheblerin Tarihçesi

Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) vahiy gelir, Ashâb-ı Kirâm da bizzat Resûlullâh’tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler dinleyerek ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah’ın (s.a.v.) mübârek meclis ve huzûrunda ilim nûru ile nurlanır, kalbleri saf, îtikâdları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullâh’ın (s.a.v.) vefâtından sonra Ashâb- ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet’in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları birçok hükümleri kitaplara yazmaya elleri değmedi. Zîrâ onların çoğu müctehid olduklarından ihtiyaç olduğunda kendi içtihâdları ile amel ederlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübârek meclisinde az bir zaman bulunan bir Müslüman köylü bile hikmetli şeyler söylemeye başlardı.

Ashâb-ı Kirâm’dan sonra, Tâbiîn ve onlardan sonrakiler zamanında Müslümanlar ve hâdiseler çoğaldı, câhillik yayıldı, nice bid’at ve dalâletler türedi. Bunun için o zamanın âlimlerinin çalışıp ictihâd etmeleri, halka fetvâ vermeleri, Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadîs-i şerîflerden hükümler ve mezheb çıkarıp yazmaları ve insanlara öğretmeleri lâzım ve vâcib oldu. O büyük âlimler de her meseleyi deliliyle, her suâli cevabı ve her müşkili fetvâsı ile bildirdiler. Böylece mezhebler meydana geldi.

Her birine bir topluluk uydu. Kimi İmâm Ebû Hanîfe’ye, kimi İmâm Şâfiî’ye, kimi İmâm Mâlik’e, kimi İmâm Ahmed’e, kimi Süfyân-ı Sevrî’ye, kimi Dâvûd-ı Zâhirî’ye ve kimi de diğerlerine uydular (rahimehümullah). Fakat zamanımızda ehl-i sünnetin dört mezhebi ‘Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî’ vardır. Diğerlerine uyan kalmamıştır.

Bütün bu müctehidler, amelde bazı meselelerde ayrı iseler de, itikadda birdirler; hepsi Ehl-i sünnet ve cemâattir.

Müctehidlerin ihtilafları Allâhü Teâlâ’nın izni ile olmuştur.

Bu imamların hepsi hidâyet üzeredir. Bir kişi amelini, alışverişini, nikâhını ve diğer işlerini bu imamlardan birine uyarak yaparsa doğrudur. Kıyâmette sevâba kavuşup Cennet’e girer. (Birgivî Vasiyetnâmesi)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Berât Gecesinin İsimleri
« Yanıtla #1990 : 19 Mayıs 2016, 15:41:53 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى عَلَيَّ يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَلَيْلَةَ الْجُمُعَةِ مِائَةَ مَرَّةٍ قَضَى اللهُ لَهُ مِائَةَ حَاجَةٍ سَبْعِينَ مِنْ حَوَائِجِ الْآخِرَةِ وَثَلَاثِينَ مِنْ حَوَائِجِ الدُّنْيَا
(الدر المنثور)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“….Kim Cuma günü ve gecesi bana yüz defa salevat getirirse Allâhü Teâlâ onun -yetmişi âhiret ihtiyaçlarından, otuzu da dünya ihtiyaçlarından olmak üzere- yüz ihtiyacını giderir.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr)



19
Mayıs Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 06 Mayıs 1432 Hicrî: 12 Şaban 1437

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1081) • Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı (1919)


Berât Gecesinin İsimleri

Leyle-i Mübâreke: İbn-i Atâ rahimehullâh dedi ki, bu geceye mübârek denmesi Meleklerin insanlara yaklaşması sebebiyledir. Hazret-i Âişe vâlidemiz (r.anhâ) buyurdular ki:

Resûlullâh’ın (s.a.v.): “Dört gecede Allâhü Teâlâ hayrı şiddetli yağmur gibi akıtır” buyurduğunu işittim. Şa‘bân ayının onbeşinci gecesini onlar arasında saydı.

Kısmet ve Takdîr: Şa‘bân’ın on beşinci gecesi olduğunda ölüm meleği o sene Şa‘bân’dan diğer Şa‘bân ayına kadar öleceklerin isimlerini yazar. Bir adam zulmeder, günah işler, evlenir, ağaç diker; hâlbuki ismi diriler defterinden çıkarılıp ölüler defterine yazılmıştır. Kadir gecesinden sonra Berât gecesinden faziletli gece yoktur.

Tekfîr: İmâm Sübkî tefsirinde: “Bu geceyi ihyâ etmek, bir senelik günaha keffâret olur. Cuma gecesini (ibâdet ve duâ ile) ihyâ etmek haftanın günahlarına keffâret olur. Kadir gecesini ihyâ etmek ömrün günahlarına keffâret olur.” demiştir.

İcâbet: İbn-i Ömer hazretleri buyurdular: Beş gece vardır ki onda duâlar kabûl olunur: Cuma gecesi, Receb’in ilk gecesi, Şa‘bân’ın onbeşinci gecesi ve iki bayram geceleri.

Hayat: Vehb bin Münebbih (rah.) der ki: Şa‘bân’ın on beşinci gecesi olduğunda ölüm meleği Azrâîl (a.s.), Rabbülâlemînden ölülerin isimlerini akşam ile yatsı arasında aldığından -o esnâda- kimse ölmez.

Meleklerin Bayramı: Ebû Abdullâh Tâhir der ki: Yeryüzündeki Müslümanların iki bayramı olduğu gibi semâdaki meleklerin de iki bayramı vardır: Berât gecesi ve Kadir gecesi.

Şefâat: Berât gecesinde Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) Cebrâîl aleyhisselâm indi ve: “Muhakkak Allâhü Teâlâ ümmetinin yarısını cehennemden âzâd etti” dedi.

Bu gecenin diğer isimleri: Bereket, Ta‘zîm, Kadir, Gufrân ve Itk minennîrân (Cehennem’den âzâd) gecesidir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Berât Gecesi'nde İbâdet
« Yanıtla #1991 : 20 Mayıs 2016, 11:27:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ لَيَطَّلِعُ فِي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَيَغْفِرُ لِجَمِيعِ خَلْقِهِ إِلَّا لِمُشْرِكٍ أَوْ مُشَاحِنٍ
(فيض)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ Şa‘bân ayının on beşinci (Berât) gecesinde (rahmetiyle) tecellî eder. Şirk koşanlarla (müminlere) düşmanlık yapanlar hariç bütün kullarının günahlarını mağfi - ret eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-kadîr)



20
Mayıs Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 07 Mayıs 1432 Hicrî: 13 Şaban 1437

Sultan Genç Osman'ın Şehid Edilmesi (1622)


Berât Gecesi'nde İbâdet

Yarın akşam Şa’bân-ı şerîfin 15’inci gecesi yâni Berât Gecesi’dir. Bu gecede hiç olmazsa bir Tesbîh Namazı kılınır.

Berât gecesinde kılınması tavsiye edilen “Hayır namazı” vardır. 100 rek’atlik bu namazı kılan kimse o sene ölürse, şehitlik mertebesine nâil olur. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet ettim senin rızâ-yı şerîfin için namaza. Beni aff-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Kasvet-i kalbden, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyleyip saîdler defterine kaydeyle.” Allâhü Ekber.

Her rek’atte Fâtiha’dan sonra 10 İhlâs-ı şerîf okunur, iki rek’atte bir selâm verilerek 100 rek’ate tamamlanır.

Namazdan sonra; (Allâhü Teâlâ’nın “Hû” ism-i şerîfinin ebced hesabına göre değeri 11 ve Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) isimlerinden “Tâhâ”nın ebced hesâbıyla değeri de 14 olduğu için), aşağıdaki 11 şey 14’er adet okunur.

1. İstiğfâr: 14 kere,

2. Salevât-ı şerîfe: 14 kere,

3. Fâtiha-i şerîfe (Besmeleyle): 14 kere,

4. Âyetü’l-Kürsî (Besmeleyle): 14 kere,

5. Tevbe Sûresi’nin son 2 âyeti olan “Lekad câeküm...” (Besmeleyle): 14 kere,

6. 14 kere “Yâsin, Yâsin...” dedikten sonra 1 Yâsîn-i şerîf. (Yâsîn-i Şerîfte 7 zâhirî, 7 bâtınî “mübîn” vardır, böylece o da 14 olur.)

7. İhlâs-ı şerîf (Besmeleyle): 14 kere,

8. Felak Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

9. Nâs Sûresi (Besmeleyle): 14 kere,

10. “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”: 14 kere,

11. Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak daha fazîletlidir): 14 kere okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Berât Gecesi'nin Faziletleri
« Yanıtla #1992 : 21 Mayıs 2016, 13:35:15 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ تَعَالَى يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لِأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ
(هـ)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Muhakkak Allâhü Teâlâ Şa’bân ayının onbeşinci (Berât) gecesinde dünya semâsına rahmetiyle tecellî eder ve Benî Kelb kabîlesinin koyunlarının tüylerinden daha çok (insanı) bağışlar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



21
Mayıs Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 08 Mayıs 1432 Hicrî: 14 Şaban 1437

Sultan İkinci Bayezid'in Tahta Çıkışı (1481)

Bu akşam mübarek Berât Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.


Berât Gecesi'nin Faziletleri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her kim bu (berat) gece(sinde) yüz rek’at namaz kılarsa, Allâhü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Bunlardan otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azâbından emniyette olduğunu söyler, otuzu da dünyâ âfetlerini ondan geri çevirir. On melek de o kimseyi şeytanın tuzaklarından muhâfaza eder.”

“Kim şu beş geceyi ihyâ ederse o kimseye cennet vâcib olur: Terviye gecesi (arefeden önceki gece), arefe gecesi, kurban bayramı gecesi, ramazan bayramı gecesi, Şa’bân’ın on beşinci gecesi.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb)

Berât gecesinin husûsiyetlerinden bazıları:

• Hikmetli her iş -kulların rızıkları, ecelleri ve sâir işleri bu gecede ayırt edilir; yazılır.

• Bu gecede ibâdet etmek çok fazîletlidir.

• Bu gecede rahmet iner. Hadîs-i şerîfte:

“Şa’bân ayının yarısı olduğu (on beşinci) gece Allâhü Teâlâ(nın rahmeti) dünya semâsına iner…” buyuruldu.

• Mü’minler mağfiret olunur, günahları bağışlanır.

• Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v.) tam şefâat salâhiyeti bu gecede verilmiştir.

Peygamber Efendimiz Şa’bân’ın on üçüncü gecesinde Allâhü Teâlâ’dan ümmeti için şefâat istedi. Allâhü Teâlâ, ümmetinin üçte biri için şefâat izni verdi.

On dördüncü gecesi, kalan ümmeti için şefaat istedi.

Allâhü Teâlâ ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verdi.

On beşinci gecesi, kalan ümmeti için şefaat izni istedi.

Allâhü Teâlâ -devenin sâhibinden kaçtığı gibi Allâhü Teâlâ’dan kaçanlar hariç- ümmetinin tamamına şefâat etmesine izin verdi.

• Bu gecede zemzem suyunun âşikâr bir şekilde artması Allâhü Teâlâ’nın bir sünneti; âdet-i ilâhîsidir. Bunda ilâhî ilimlerin, hakîkat ehlinin kalbinde artacağına işâret vardır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ashâb-ı Bedir: ÜBEY BİN KA‘B (R.A.)
« Yanıtla #1993 : 23 Mayıs 2016, 02:28:16 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ عُمَرُ (رَضِيَ اللهُ عَنْهُ): أَقْرَؤُنَا أُبَيٌّ وَأَقْضَانَا عَلِيٌّ
(خ)


“Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: ‘Bizim en düzgün Kur’ân-ı Kerîm okuyanımız Übey (ibn-i Ka’b)’dir. En isâbetli hüküm verenimiz de Ali (bin Ebî Tâlib)dir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



22
Mayıs Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 09 Mayıs 1432 Hicrî: 15 Şaban 1437

Büyük İstanbul Zelzelesi (1766) • Nene Hatun'un 98 Yaşında Vefatı (1955)


Ashâb-ı Bedir: ÜBEY BİN KA‘B (R.A.)

Übey bin Ka‘b radıyallâhü anh hazretleri Ensâr’dan ve Hazrec kabîlesindendir. İkinci Akabe’de bulunmuş, Bedir Harbi’nden îtibâren bütün harblere katılmıştır.

Vahiy kâtiblerinden idi. Aynı zamanda Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) kâtiplik hizmetinde bulunurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayatta iken Ashâb-ı Kirâm arasında Kur’ân-ı Azîmüşşân hafızlığıyla meşhur olan altı zâttan idi. Onların tamâmı Ensâr’dan olup diğer beş zât şunlardır: Zeyd bin Sâbit, Muâz bin Cebel, Ebu’d-Derdâ (Âmir veya Uveymir), Sa‘d bin Ubeyd, Ebû Zeyd Kays bin Seken (radıyallâhü anhüm).

Hazret-i Übey, Kur’ân-ı Kerîm’i en güzel kırâet edenlerden idi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün ona buyurdular ki:

“Allâhü Teâlâ ‘lem yekünillezîne keferû…’ sûre-i celîlesini sana okumamı emretti.” O da:

“Yâ Resûlallâh, Hak Teâlâ zât-ı âlînize benim ismimi böylece söylediler mi?” diye sormuş, Peygamberimiz “Evet” buyurunca sevincinden ağlamıştır.

Hz. Ömer (r.a.) zamanında ilk terâvîh imamlığı yapan zattır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona ‘Seyyidü’l-Ensâr’ ismini vermişlerdi. Hazret-i Ömer de ona Seyyidü’l-müslimîn derdi.

Hazret-i Übey, Hazret-i Ömer’in halîfeliği zamanında hicretin 19. senesinde Medîne-i Münevvere’de vefât ettiler.

Ashâb-ı Kirâm: “Yâ ResûlAllah! Yakalandığımız hastalıklarda bizim için bir ecir var mıdır, ne buyurursunuz?” diye sordular, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

‘(Günahlara) Keffâret olur.’ buyurdu. Übey bin Ka‘b (r.a.):

“Ya ResûlAllah, ya hafif bir şeyse?” diye sordu.

“Bir diken batması veya ondan biraz fazlası bile olsa (keffârettir)” buyurdu.

Bunun üzerine Übey (r.a.), hac, umre, cihad ve farz namazı cemâatle kılmaktan alıkoymamak şartıyla yakalandığı sıtma hastalığının ölünceye kadar devam etmesi için duâ etti... Ölünceye kadar onun vücûduna dokunan mutlaka hararetini hissederdi.(El-İsâbe fi Temyîzi’s-sahâbe)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Evvâbîn Namazı | İlim Öğretme Usûlü | İsimlerimiz
« Yanıtla #1994 : 23 Mayıs 2016, 02:37:50 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى بَعْدَ الْمَغْرِبِ سِتَّ رَكَعَاتٍ غُفِرَتْ لَهُ ذُنُوبُهُ وَإِنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ الْبَحْرِ
(طس)


Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim akşam namazından sonra altı rek’at namaz (evvâbîn) kılarsa günahları -deniz köpüğü kadar da olsa- mağfiret olunur.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)



23
Mayıs Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 10 Mayıs 1432 Hicrî: 16 Şaban 1437

Dandanakan Zaferi (1040)


Evvâbîn Namazı

Akşam namazının sünnetinden sonra iki rek’atta bir selam ile kılınan altı rek’at namazdır. Evvâb, bir günah işlediği vakit derhal tevbeye koşandır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her kim akşamdan sonra altı rek’at namaz kılarsa evvâbînden (tevbekârlardan) yazılır.” (Mebsut)

“Akşam namazından sonra konuşmadan altı rek’at namaz kılanın elli senelik günâhı mağfiret (aff) olunur.” (Kenzü’l-Ummâl)

“Akşam namazından sonra altı rek’at namaz kılanın günahları deniz köpüğü kadar (çok) da olsa mağfiret olunur.” (Taberânî, Sağîr)

“Kim akşam namazından sonra aralarında kötü bir şey konuşmadan altı rek’at (evvâbîn) namazı kılarsa, bu onun için on iki senelik (nâfile) ibâdete denk gelir.’’(Sünen-i İbn-i Mâce)

“Akşamla yatsı arasındaki namaza (Evvâbîn namazına) devam ediniz. Zîrâ o namaz gündüz vaki olan hataları, günahları giderir, günün sonunu da süsler.” (İhyâu Ulûmiddîn)


İLİM ÖĞRETME USÛLÜ

Hoca, insanlara güzel muâmele etmeli, bildikleriyle amel etmelidir. Hem sözü, hem de hâliyle insanları hayra dâvet etmelidir. Çünkü ilmiyle amel edenin vaaz ve nasîhatı, hedefine isâbet eden ok gibi tesirlidir. İlmiyle âmil olmayanın vaaz ve nasîhatı ise tesirli olmaz.

Okutup öğretme vazîfesini yaparken hilim (yumuşaklık) ile acele etmeden ve müsâmaha ile hareket etmelidir. Sözü dinlenmediği zaman canını sıkmamalı ve “Bana düşen dâvet etmektir. Hidâyet ise Allâhü Teâlâ’dandır.” demelidir. (İslâm Ahlâk ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)

İsimlerimiz: Erkek: Mehmed, Kız: Hatîce