Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063938 defa)

0 Üye ve 218 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler
« Yanıtla #1875 : 24 Ocak 2016, 08:46:42 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ اللهَ لاَ يَنْظُرُ اِلَى صُوَرِكُمْ وَاَمْوَالِكُمْ وَلَكِنْ يَنْظُرُ اِلَى قُلُوبِكُمْ وَاَعْمَالِكُمْ. (م

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalblerinize ve amellerinize itibar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



25
Ocak Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 12 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 15 Rebîulâhir 1437

Sırpsındığı Zaferi (1364)


Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler

Zâlimin ömrü kısa olur.

Akıllı düşman, ahmak dosttan hayırlıdır.

Kanâatkâr yaşarsan sultan olursun. Kanâatkârda gam olmaz.

İnsan önce güçlük sonra kolaylıkla karşılaşır. Muhakkak her geceyi bir gündüz takip eder.

Nefsinin şerrinden selâmet bulan felâh bulur.

Nankörlerin nimeti ellerinden çıkar.

Hasmına tahammül ve sabır ile galib olursun. 

Kalbin katılaşması çok yemektendir.

Hiçbir keder ve üzüntün olmasa öleceğini bilmen yeter!

Hasedçinin hakkından hasedi gelir. Hasedçi asla rahat edemez.

Mülâyim (yumuşak) ve tatlı söz kalblerin bağıdır.

Yüz aklığı doğruluktadır.
İnsan doğrulukla büyüklerin mertebesine ulaşır.

Sana düşmanlık etmeyen dostun demektir.

Minnetkârın (yaptığı iyiliği başa kakanın) verdiği sadakanın günahı, sevabından çoktur.

Lâyık olmayan yere yapılan ihsan (iyilik), zulüm sayılır.

Küçük çocuğu olanların rızkı geniş olur.

Saîd (bahtiyar) âhiret için, şakî (saâdetten uzak olan) dünyâ için gam çeker. Saîdlerle (iyi insanlarla) görüşen onlardan olur.

Sadaka ömrü uzatır.

Nemmâm (koğucu, söz gezdiren), bir saatte birkaç ayda çıkmayacak fitneyi çıkarır.

Allâh’a itimad edenin vakti hoş geçer.

Dünyalık emelleri kısa olanın ömrü uzun olur.

Hırs sahibini hırsı öldürür.

İlmin kazandırdığı
şan ve şevket zevâl bulmaz, yok olmaz.

Ölümü unutmak kalbi paslandırır.

Geceleri namaz kılmak mü’minin nûrudur.

Yalnız oturmak, kötü arkadaşla oturmaktan evlâdır.

Hodbinlik (kendini beğenmek) kişinin helâkine (mahvolmasına) sebeptir.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا مَعْشَرَ مَنْ أَسْلَمَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يُفْضِ الْإِيمَانُ إِلَى قَلْبِهِ لَا تُؤْذُوا الْمُسْلِمِينَ وَلَا تُعَيِّرُوهُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا عَوْرَاتِهِمْ فَإِنَّهُ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْرَةَ أَخِيهِ الْمُسْلِمِ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ يَفْضَحْهُ وَلَوْ فِي جَوْفِ رَحْلِهِ. (ت


“Ey diliyle Müslüman olup imanı kalbine inmeyen kimseler!
Müslümanlara eziyet etmeyin, onları ayıplamayın, onların eksikliklerini, ayıplarını araştırmayın.
Zîrâ her kim Müslüman kardeşinin ayıplarını araştırırsa Allâhü Teâlâ da onun ayıbını meydana çıkarır.
Allâhü Teâlâ ayıbını ortaya çıkardığı kimseyi nihâyet evinin içinde bile rezil ve rüsvay eder.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)



26
Ocak Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 13 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 16 Rebîulâhir 1437

Sırpsındığı Zaferi (1364)


Süfyân-ı Sevrî Hazretlerinden On Âdâb

Süfyân-ı Sevrî (rah.) buyurdular:

Şu on şey âdâba uygun değildir:

Kendisine duâ ettiği hâlde ana babasına ve diğer müminlere duâ etmemek,

Kurân-ı Kerim’i okumayı bildiği hâlde her gün yüz âyet okumamak,

Mescide girdiği hâlde iki rekât de olsa namaz kılmadan çıkmak,

Kabristandan geçerken onlara selam vermemek ve duâ etmemek,

Cuma günü bir şehre girip cuma namazını kılmadan çıkmak,

Mahallesine bir âlim geldiği hâlde gidip ondan bir ilim öğrenmemek,

Arkadaş oldukları hâlde birbirine isimlerini sormamak,

Arkadaşının dâvet ettiği yemeğe gitmemek,

İlim ve edep öğrenmeyip gençliğini zâyi etmek,

Komşusu aç kendisi tok olduğu hâlde komşusuna yiyecek bir şeyler vermemek.
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)


LATİFE: Tabîbe Tedavi Parası!

Şeyhü’ş-şuârâ Mevlânâ Şeyhî, hem şâir hem de tabipti. İsmi Sinan olduğundan Hekim Sinan derlerdi. Çelebi Sultan Mehmed’i bir hastalıktan tedâvi etmiş ve Sultan’ın husûsi tabîbi olmuştur. Âhir ömründe memleketi olan Kütahya’da dükkân açıp tabiplik ve göz hekimliği yapmıştır. Garibtir ki, göz hekimi olduğu halde kendinin gözlerinde de hastalık vardı.

Bir gün, gözü ağrıyan bir adam gelip,

- Göz ağrısı için bana bir akçelik ilaç veriniz, demiş. Şeyhî hastanın istediği ilacı vermiş. Hasta tabibin gözlerinin de hasta olduğunu görüp bir akçe yerine iki akçe vermiş ve:

- Bu bir akçe de sizin gözünüzün ilaç parası!... demiş.

Adamın zarâfeti Şeyhî’nin çok hoşuna gittiğinden daima anlatır gülermiş.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Şeyh Edebâlî Hazretleri
« Yanıtla #1877 : 27 Ocak 2016, 01:57:54 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِلْتَمِسُوا الْجَارَ قَبْلَ الدَّارِ وَالرَّفِيقَ قَبْلَ الطَّرِيقِ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ev almadan önce iyi komşu arayınız, yola çıkmadan önce iyi arkadaş bulunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



27
Ocak Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 14 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 17 Rebîulâhir 1437

Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1299) • Üçüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1595) • Şâir Nef'î'nin Vefatı (1635)


Şeyh Edebâlî Hazretleri

Şeyh Edebâlî Hazretleri Osmanlı Devleti’nin mânevî mîmârı, Osman Gâzi’nin kayınpederi, şeyhi ve büyük İslâm âlimidir. Karamanoğulları topraklarında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.

Şeyh Edebâlî Hazretleri, ilk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Şam’a gitti. Pek çok âlimden fıkıh, tefsir, hadîs ve diğer ilimleri tahsil etti. Tasavvuf yoluna girip mânevî kemâle, olgunluğa erdi. İrşâd için memleketine döndü. Bir rivâyette Baba İlyâs Horasânî’nin halîfelerinin ileri gelenlerindendi. Eskişehir yakınlarında bir köyde ikâmet eder, ilim öğretmekle meşgul olurdu. İslâm dünyâsında eskiden beri mevcud olan fütüvvet ehli ve Anadolu’da mühim bir tesiri olan ahîlerle irtibâtı vardı. Anadolu Selçuklu Devleti sultânı tarafından devletin Batı Anadolu sınırlarındaki Söğüt civârına yerleştirilen Kayı Boyu reîsi Ertuğrul Gâzi’nin oğlu Osman Gâzi, kendisini, ilim ve feyzinden istifâde için sık sık ziyâret ederdi.

Şeyh Edebâlî Hazretleri, kendi parasıyla Bilecik’te bir dergâh yaptırarak, gelen geçenlere, fakir ve muhtaçlara ikrâmda bulundu. Osman Bey de birçok defa burada müsâfir kaldı. Meşhur rüyâyı müsafir bulunduğu sırada bu dergahta görmüştür. Şeyh Edebâlî Hazretleri kızını Osman Gâzi ile evlendirdi.

Şeyh Edebâlî Hazretleri 1326 (H. 726) senesinde 125 yaşlarında iken Bilecik’te vefât etti. Bugün Bilecik şehrinin kurulduğu vâdînin sırtında olan dergâhının yanına defnedildi. Eskişehir’de de adına bir makâm türbe yapıldı. Vefâtından bir ay sonra Osman Gâzi’nin hanımı olan kızı Mal Hâtun, dört ay sonra da dâmâdı Osman Gâzi vefât etti.

Şeyh Edebâlî Hazretleri, Sultan Osman’ın hürmet ettiği, her hususta istişârede bulunup danıştığı en yakın yardımcılarından oldu. Osmanlı Devleti’nin inkişâfındaki payın büyük bir kısmının Şeyh Edebâlî Hazretleri gibi büyük zâtlara âit olduğunda hiç şüphe yoktur. (Osmanlı Tarihi, Çamlıca B.Y.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İçkideki On Zarar ve Tehlike | İsimlerimiz
« Yanıtla #1878 : 29 Ocak 2016, 18:36:31 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْخَمْرُ أُمُّ الْفَوَاحِشِ وَأَكْبَرُ الْكَبَائِر. (طب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Şarap (içki), bütün kötülüklerin anasıdır ve en büyük günâhlardandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr)



28
Ocak Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 15 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 18 Rebîulâhir 1437

Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır'ı Fethi (1517) • Mülkiye Mektebi'nin Açılışı (1854)


İçkideki On Zarar ve Tehlike

Ebu’l-Leys es-Semerkandî hazretleri buyurdular:

“İçki içmekten sakın. Zîrâ içki içmekte on kötülük vardır:

1- İçki, içeni sarhoş ve mecnun (deli) gibi yapar. Çocukların maskarası olur, büyükler kendisini kınar, ayıplar.

2- İçki, malı telef eder, aklı giderir.

3- Kardeşler ve dostlar arasında düşmanlığa sebep olur.

4- Allâhü Teâlâ’yı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoyar.

5- Zinâya sebep olur. Zîrâ sarhoş iken bilmeden, farkında olmadan hanımını boşayacak söz söyler, nikahsız olduğundan hanımıyla zinâ yapmış olur.

6- İçki, bütün kötülüklerin anahtarıdır. Çünkü sarhoş iken bütün günahları işlemek kolay olur.

7- Günah işlenen yerlere girdiğinde, buradaki günahların kötü kokuları hafaza meleklerine eziyet olur.

8- Cezâ olarak seksen sopa vurulmayı hak eder. Bu cezâ dünyada vurulmazsa, âhirette bütün insanların gözü önünde ateşten sopalarla vurulur.

9- İçki içen, semanın kapılarını kendisine kapatmış olur; sevapları, duâ ve ibâdetleri kırk gün huzuru ilahiye arz olunmaz.

10- İçki içen, kendini büyük bir tehlikeye atmış olur. Zîrâ bu hâlde iken ölürse imansız gitmesinden korkulur.

Bunlar, daha dünyada iken karşılaşacağı tehlikelerdir. Âhiretteki cezâları ise sayılamayacak kadar çoktur. Hâl böyle olunca akıllı kimseye yaraşan geçici bir lezzet için âhiretteki ebedî lezzetlerden mahrum kalmamaktır.
(Tenbîhü’l-Gâfilin)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Orhan, Kız: Ümmühân


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّكَ إِنِ اتَّبَعْتَ عَوْرَاتِ النَّاسِ أَفْسَدْتَهُمْ أَوْ كِدْتَ أَنْ تُفْسِدَهُمْ. (د

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Muhakkak ki sen, insanların ayıbını araştırırsan (ve ifşa edersen), onları ifsad edersin (kötülüğe düşmesine sebep olursun.)”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



29
Ocak Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 16 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 19 Rebîulâhir 1437

Türkçe Ezanın İlk Defa Fatih Câmii'nde Okutturuluması (1932)


“Beş sınıf insanla konuşma, arkadaş olma”

İmâm Muhammed Bâkır rahimehullâh şöyle buyurdu:

Babam İmam Zeynelâbidîn Hazretleri bana:

“Beş sınıf insanla konuşma, arkadaş olma” diye nasîhatte bulundu.

“Babacığım, canım sana fedâ olsun! Bu beş sınıf insan kimdir?” diye sordum. Buyurdular ki:

“Fâsık (Allâhü Teâlâ’nın emirlerine uymayan) kimse ile arkadaş olma. Çünkü o seni bir lokma yemeğe, belki de bundan daha az bir menfaate satar.” “Daha azı nedir?” diye sordum. “Daha azı, elde etmek için hırslı olup da elde edemediği şeydir.”

“Babacığım ikincisi kimdir?”

“Cimri ile arkadaş olma! Çünkü o, çok muhtaç olduğun bir zamanda, malını korumak için seninle alâkasını keser.”

“Üçüncüsü kimdir?”

“Yalancı ile arkadaş olma! Çünkü o, serap gibidir; yakın olanı sana uzak gösterir, uzak olanı yakın gösterir.”

“Dördüncüsü kimdir?”

“Ahmak ile arkadaş olma! Çünkü o, sana faydalı olmak isterken zarar verir.”

“Babacığım, beşincisi kimdir?”

“Sıla-i rahmi terk eden, yakın akrabalarıyla münâsebetini kesen kimse ile arkadaş olma! Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de tam üç yerde böyle kimsenin mel’ûn olduğunu gördüm.
(Ravzurreyâhîn)


MUTFAĞIMIZ: Kuru İncir Tatlısı

Malzemeler: 300 gr. kuru incir, 150 gr. toz şeker, 1 su bardağı ceviz içi, Hindistan cevizi, su.

Hazırlanışı: Kuru incirler 5 dakika kadar ılık suda bekletildikten sonra içine ceviz konulur. Cevizli tarafı yukarı gelecek şekilde tencereye yerleştirilir. Üzerlerine toz şeker serpilir. İncirlerin üzerini örtecek kadar su koyulur ve tencerenin ağzı kapalı olarak incirler yumuşayıp şerbeti bitmeden ocağın altı kapatılır. Üzerine hindistan cevizi serpilir, soğuk olarak ikrâm edilir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nîmetlere Şükür | İLMİHAL: İftitah Tekbiri
« Yanıtla #1880 : 30 Ocak 2016, 01:43:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا قُلْتَ اَلْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ فَقَدْ شَكَرْتَ اللهَ فَزَادَكَ. (الدر المنثور

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(Allâhü Teâlâ’nın sana verdiği nimete karşı) “Elhamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn” dersen Allâhü Teâlâ’ya şükretmiş olursun. Allâhü Teâlâ da sana nîmetini artırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr)



30
Ocak Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 17 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 20 Rebîulâhir 1437

Hitler'in İktidâra Gelmesi (1935)


Nîmetlere Şükür

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ kuluna bir nîmet ihsân eder, o da bu nîmetin Allâhü Teâlâ’dan olduğuna inanırsa bu nimetten dolayı hamd etmeden önce ona Allâhü Teâlâ nîmetin şükrünü edâ etmiş sevabı yazar.

Bir kul günah işler ve işlediği günahtan dolayı gerçekten pişman olursa, istiğfar etmeden önce Allâhü Teâlâ onun günahını bağışlar.

Bir kul bir dirheme veya yarım dirheme (yani çok az bir para ile) bir elbise satın alır ve giyerken Allâhü Teâlâ’ya  hamdederse onunla henüz namaz kılmadan Allâhü Teâlâ onun günahlarını bağışlar.”
(Taberânî, el-Mucemü’l-Evsat)


İLMİHAL: İftitah Tekbiri

Namaza “Allâhü ekber” diye başlanır. Bu, bir iftitah tekbiridir. Buna “Tahrîme” denir. Allâhü Teâlâ’ya tâzim ifâde eden “Allâhü ekber” lafzı ile iftitah tekbiri alınır ve bununla namaza girilmiş dünya ile alaka kesilmiş olur.

Sünnet üzere tekbir:

Erkekler: Ellerinin parmaklarını sıkmayarak başparmağın ucu kulak yumuşağına değecek kadar “Allâhü ekber” diyerek kaldırır. Tekbir alırken başını eğmez.

Kadınlar: Tekbir alırken ellerini omuz başlarına kadar kaldırırlar.

Elleri kaldırırken içleri kıbleye karşı gelmelidir.

“Ekber” kelimesi “ekbâr” okunsa namaza başlanmış olmaz. Namaz esnasında böyle denilmesi namazı bozar, çünkü mânâ değişmiş olur.

“Allah” ism-i celîlinin elifi uzatılarak “Âllah” denilmesi de şekki ifâde edeceği için namazı bozar.

İmama uymak üzere alınan iftitah tekbirinin kıyamda (ayakta iken) alınması şarttır. Rükûda bulunan bir imama uyan kimse, kıyam halinde “Allah” deyip de “Ekber” lafzını rükûa vardıktan sonra diyecek olsa imama uymuş olmaz.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır
« Yanıtla #1881 : 30 Ocak 2016, 02:10:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İlm(-i hâlini) öğrenmek (erkek-kadın) her Müslüman üzerine farzdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



31
Ocak Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 18 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 21 Rebîulâhir 1437

Osmanlı'da Matbaanın Kuruluşu; Vânî Mehmed Efendi'nin Sıhah-ı Cevherî Tercümesi (Vankulu) İsimli Lügatinin Basılması (1729)


İlmihâl Öğrenmek Her Müslümana Farzdır

Ehl-i Sünnet mezhebini ve îtikâdını ehlinden öğrenip inandıktan sonra, kötü huy ve ahlâklardan sakınacak, güzel ahlâk ile ahlâklanacak kadar ilim sâhibi olmak, erkek, kadın bütün müslümanlara lazımdır.

Her Müslüman, çoluk çocuğuna ve eşine ilmihâlini öğretip, onları dine uymayan şeylerden korumalıdır. Emri altında bulunanlara da ilmihâllerini öğretip, onları korumalıdır. Önce ehl-i sünnet îtikâdını, inancını, sonra amel bilgilerini, sonra ahlâk ilmini, daha sonra da alışveriş vb. muâmelât bilgilerini öğretmelidir. Bu bilgilere “İlmihâl” denir. Bunları bilmek herkese farz-ı ayındır.

Çocuklara daha küçükken ehl-i sünnet îtikâdını; inancını ve Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretmelidir. Çocuğa üzerine farz olan amellerin farzlarını ve vâciblerini yerine getirecek ve haramlardan sakınacak kadar ilim öğretmek farzdır. Mesela abdest, namaz, oruç, -zengin ise- zekât ve hac bilgilerinin öğretilmesi farzdır. Bundan sonra geçimini temin edeceği bir iş, bir sanat öğretmelidir.

Bir sanatla uğraşıyorsa, mesleğinde harâma düşmeyecek kadar ilim öğrenmesi farzdır. Alışveriş bilgilerini öğrenmek gibi. Çünkü bir kimse, bu bilgileri öğrenmeden alışveriş ve ticaret yaparsa, şüphesiz harama düşme tehlikesi vardır.

Eğer bir şey farz veya haram ise onun ilmini öğrenmek farzdır.

Eğer vâcib veya kerâhet-i tahrîmiye ile mekruh ise onun ilmini öğrenmek vâcibdir.

Eğer sünnet veya kerâhet-i tenzîhiye ile mekruh ise onun ilmini öğrenmek sünnettir.

Müstehab ise onun ilmi de müstehabdır.

Mübah ise ilmini öğrenmek de mübah olur.

İlmi ile amel eden âlimlerin meclisinde bulunmalıdır.

Ebû Hüreyre (r.a.) buyurdu ki: “Bir saat ilim meclisinde bulunup, dînimde lâzım olanları öğrenmem, bana Kadir Gecesi’ni ihyâ etmekten daha sevimlidir.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ عِلْمًا أَنْ يَخْشَى اللهَ وَكَفَى بِالْمَرْءِ جَهْلًا أَنْ يَعْجَبَ بِعِلْمِهِ. (مي

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Bir kimseye, ilim olarak Allâhü Teâlâ’dan korkması yeter. Cehâlet olarak da ilmini beğenmesi yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârimî)



01
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 19 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 22 Rebîulâhir 1437

Ayasofya Câmii'nin Müzeye Çevrilmesi (1935)


“Allah’tan Hakkı İle Ancak Âlimler Korkar…”

Emevî halîfesi Ömer ibn-i Abdülaziz’in zevcesi Fâtıma (rah.) şöyle anlatır:

Bir gün Ömer İbn-i Abdülaziz’i seccâdesinin üzerine oturmuş, ellerini yanağına koymuş, gözyaşları sakalının üzerine akarken gördüm.

“Ey müminlerin emîri, yeni bir hâdise mi oldu?” diye sordum. Dedi ki:

Ey Fâtıma, yeryüzündeki bütün Ümmet-i Muhammed’in mesûliyetini üzerime aldım. İçlerinde aç kalmış fakirler, zavallı hastalar, muhtaçlar, çok gayretli gaziler, zulme uğramış olanlar var, garip ve esirler var, yaşlılar, çoluk çocuğu çok olanlar ve daha nice yardıma muhtaç çaresizler var. Biliyorum ki kıyâmet gününde Rabbim onları benden soracak, davacım Muhammed Mustafa (s.a.v.) olacak. Kurtulamazsam hâlim ne olur, diye düşünüyor, kendime acıyıp ağlıyorum.
(Târih-i Dimaşk)


Ayasofya'da İlk Ezân (Miladi 717)

Molla İdrîs-i Bitlisi’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân kitabında şöyle geçer:

Emevî halîfelerinden Abdülmelik bin Mervan, oğlu Mesleme’yi büyük bir ordu ile Kostantıniyye’nin (İstanbul) fethine gönderdi.

İslam askeri uzun müddet muhâsara ettiyse de Kayser’in taht şehrinin surları sağlam ve askerleri de kalabalık olduğundan fetih mümkün olmadı. Bizanslılar çok zâyiat verdikten sonra Emir Mesleme’nin tek başına şehre girip Ayasofya’da bir kere ezan okuması şartıyla sulh yapıldı. Mal vesâir başka bir şey istenmedi.

Mesleme, Ayasofya’ya girip yüksek sesle Ezân-ı Muhammedî okuduktan sonra Şam’a döndü. (Nişancızâde, Mir’ât-ı Kâinât)


İsimlerimiz: Erkek: Kemâl, Kız: Kevser


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tevessül
« Yanıtla #1883 : 02 Şubat 2016, 14:53:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ زَارَ قَبْرِي وَجَبَتْ لَهُ شَفَاعَتِي. (هب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim benim kabrimi ziyâret ederse, ona şefâatim vâcib olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)



02
Şubat Salı 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 20 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 23 Rebîulâhir 1437

Japonya Zelzelesi (200 bin ölü) (1703) • Türk Eczacılar Birliği'nin Kuruluşu (1956)


Tevessül

Tevessül, vesîle: Allâhü Teâlâ’nın, kendisine yaklaşmak için sebep ve ihtiyaçların görülmesine vâsıta kıldığı her şeydir.

Silsile-i Sâdât-ı Nakşibediyye’den Muhammed Mazhar (k.s.) Hazretleri buyurdu: Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in kabr-i şerîfleri huzurunda durmak ve ona salât ve selâm getirmek, onun Hak Teâlâ nezdindeki yüce makâmı ile tevessül ederek ondan yardım ve şefâatini istemek, en makbul, sevâbı en çok ümîd olunan ve Hak Teâlâ’ya yaklaştıran büyük amellerdendir. Yine Resûlullâh’ın Ashâbı, Ehl-i Beyti ve ümmetinin evliyâsı ile tevessül etmek onları vesile kılmak da böyledir. Allâme Kastalânî (rh.) Mevâhib-i Ledünniyye’de “Kim bundan başka sûrette inanır (tevessülü inkâr eder)se İslâm bağını boynundan çıkarmış; Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlüne ve (ehl-i sünnet) âlimlerine muhâlefet etmiş olur” demiştir.

İslam târihinde tevessülün örnekleri vardır: Hicretin 18. (M. 639) senesinde Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Arab Yarımadası’na yağmur yağmadı. Yerler kurudu; toprak, kül gibi rüzgârla uçar oldu. İnsanlar, hayvanlar aç kaldı.

Hazret-i Ömer (r.a.), komşu vilâyetlerdeki vâlilerden yardım istedi. Evvela Sûriye emîri Ebû Ubeyde (r.a.) Hazretleri, dört bin yük zahîre gönderdi. Filistin emîri Amr bin Âs (r.a.) Hazretleri Mısır’dan zahîre tedarik ederek Kızıldeniz’den gemilerle gönderdi. Böylece Medîne-i Münevvere’de bolluk oldu.

Sonra Hazret-i Ömer (r.a.) insanlar ile beraber yağmur duâsına çıktı ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri’nin amcası Abbas (r.a.) Hazretleri’nin elinden tuttu: “Yâ Rabbi! Peygamberinin amcası ile sana tevessül eder, sana yaklaşırız” diyerek diz çöktü, dua ve niyaza başladı. Hazret-i Abbas da Cenab-ı Hakk’a yalvarıyor ve gözyaşları sakalından aşağı dökülüyordu. Hazret-i Ömer de diz çöküp duruyordu. Derhal bulutlar belirdi, yağmur yağmağa başladı.

Bu hâdise ile Peygamber Efendimiz’e yakınlığın halk nazarında şan ve şerefi çoğaldı. Herkes teberrüken Hazret-i Abbas’ın eteklerine yapışır oldu.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sultan İkinci Murad Han(rahmetullâhi aleyh) | Bilmeceler
« Yanıtla #1884 : 03 Şubat 2016, 11:40:38 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَضْلُ صَلَاةِ الرَّجُلِ فِي بَيْتِهِ عَلَى صَلَاتِهِ حَيْثُ يَرَاهُ النَّاسُ كَفَضْلِ الْمَكْتُوبَةِ عَلَى النَّافِلَةِ. (طب

“Bir kişinin evinde (kimsenin görmediği yerde) kıldığı (nâfile) namazın, insanların gördüğü yerde kıldığı namaz üzerine fazîleti, farz namazların nâfile namazlar üzerine fazileti gibidir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



03
Şubat Çarşamba 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 21 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 24 Rebîulâhir 1437

Sultan İkinci Murad Han'ın Vefatı (1451) • İlk Uzay Gemisinin Ay'a İnişi (1966)


Sultan İkinci Murad Han(rahmetullâhi aleyh)

Altıncı Osmanlı padişahı Sultan İkinci Murad Han, milâdî 1421’de (Hicrî 824) tahta çıkmıştır. İnce ruhlu, âdil, merhametli, sözüne sâdık, cesur ve tedbirli idi. Memleketini adâletle idâre eden, dindar ve lütufkâr bir hükümdar idi. Sulhde olduğu gibi harpte de sözünün eri idi. İlim meclislerini sever, âlimleri himâye ederdi.

Devrinde meydâna gelen mühim hâdiselerden bazıları:

Mustafa Çelebi ve Küçük Mustafa Çelebi isyanları bastırıldı, 1422 Haziran ayında İstanbul kuşatıldı, Selanik ve Yanya alındı, Macarlarla Edirne-Segedin Muâhedesi yapıldı, Haçlılar’a karşı yapılan Varna ve İkinci Kosova Muhârebesi’nde zafer kazanıldı.

Îmâr işlerine ehemmiyet verip çok eser bıraktığı için “Ebü’l-Hayrât” diye anılan Sultan İkinci Murad Han başta Bursa ve Edirne olmak üzere birçok şehirde, hayır eserleri yaptırdı. Edirne’de Üç Şerefeli Câmii, Dâru’l-Hadîs, Bursa Murâdiye semtinde bir câmi, medrese ve imâret, Edirne’de Ergene üzerine bir köprü yaptırdı ve Uzunköprü kasabasını kurdu. Selânik ve İpsala’da da câmiler inşâ ettirdi. Bu hayır eserlerine birçok vakıflar tahsis etti. Her sene Kudüs, Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere yoksulları için otuz beş bin altın gönderirdi. Milletinin hakkına ziyâdesiyle riâyet eder, kul hakkından pek sakınırdı.

Sultan İkinci Murad Han, memleketinde îmâr ve sanatı yüksek bir mevkiye ulaştırmış, hayatı boyunca ülkesine büyük hizmetlerde bulunmuş bir padişahtır. 3 Şubat 1451 tarihinde âhirete göçmüştür. Allah rahmet eylesin. (M. Osmanlı Târihi, Çamlıca B.Y.)

Bilmeceler:

Biz on kardeşiz, en küçüğümüz en şişmanımızdır? (Parmaklar)
Durmadan işler heman, durursa ölür insan? (Kalp)
İki delikten bakar, dünya içine akar? (Gözler)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslam'ın Şartlarına Riâyet Eden Cennete Girer
« Yanıtla #1885 : 04 Şubat 2016, 15:17:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ شَهِدَ الْفَجْرَ وَالْعِشَاءَ فِي جَمَاعَةٍ كَانَتْ لَهُ بَرَاءَتَانِ: بَرَاءَةٌ مِنَ النِّفَاقِ وَبَرَاءَةٌ مِنَ الشِّرْكِ. (حنيفة

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâeti olur: Biri nifaktan berâet, biri de şirkten berâet.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)



04
Şubat Perşembe 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 22 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 25 Rebîulâhir 1437

İskilipli Atıf Hoca'nın İdam Edilmesi (1926) • Balkan Paktı'nın İmzalanması (1934)


İslam'ın Şartlarına Riâyet Eden Cennete Girer

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ’ya ibâdetlerinizde ihlâslı olun, beş vakit namazınızı kılın, mallarınızın zekâtını gönül hoşluğu ile verin, Ramazan orucunu tutun, Beytullâh’ı haccedin. (Böyle yaparsanız) Rabbiniz’in cennetine girersiniz.”

Namaz, bedenle yapılan en fazîletli ibâdettir. Namazın kemâliyle edâsı ancak bütün âdâbına riâyet etmekle mümkün olur. Bunlar da şeytanın vesvesesine kulak vermemek, âzâların huşû içinde olması, rukünleri sükûnetle; ağır ağır yapmak, her rukünde okunması gerekenleri tam okumak, (tahiyyatta kelime-i) şehâdeti (Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh) okurken dikkatli ve kalbi uyanık bulunmaktır.

Sabah namazının ilk olarak Âdem (a.s.)’a, öğle namazının Dâvud (a.s.)’a, ikindi namazının Süleyman (a.s.)’a, akşam namazının Yâkup (a.s.)’a, yatsı namazının da Yûnus (a.s.)’a farz kılındığı hadis-i şerifte haber verilmiştir. Cebrâîl (a.s.) Mi’raç’tan sonra iki gün gelip birinci günde beş vakit namazları ilk vaktinde, ikinci günde de son vaktinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e kıldırdıktan sonra “Yâ Muhammed, bu vakitler senin ve senden önceki ümmetlerin namaz vaktidir” buyurdu.

Bu hadîs-i şerîfte bedeni temizleyen namaz ibâdetinden sonra malı temizleyip çoğaltan, insanı cimrilik kirinden arındıran, zekât ibâdeti beyan buyuruldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisinden isteyeni başkasına havâle etmeyip bizzat verdiği gibi mümkünse zekâtı kendi eliyle vermelidir.

Ramazan orucunu, şartlarına, erkân ve âdâbına riâyet ederek tutmalı, sahuru son vaktinde, iftarı da acele edip hemen ilk vaktinde yapmalı, haramlardan koruyarak bütün âzâlarına da oruç tutturmalıdır.

Beytullah’ı (Kâbe’yi) de erkân ve âdâbına uyarak, hükümlerini tam yerine getirerek sünnet üzere haccetmelidir.

Bu ibâdetleri yukarıda bildirildiği sûrette yerine getirirseniz kurtuluş yolunu, hidâyeti ve ihlâsı ihsan eden Rabb’inizin cennetine girersiniz. (Feyzu’l-Kadîr)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Otuz İki Farzı Bilip İnanmak Farz-ı Ayındır
« Yanıtla #1886 : 05 Şubat 2016, 11:36:49 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا اكْتَسَبَ مُكْتَسِبٌ مِثْلَ فَضْلِ عِلْمٍ يَهْدِى صَاحِبَهُ إِلَى هُدًى أَوْ يَرُدُّهُ عَنْ رَدًى. (طس

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Hiç kimse, sâhibini hidâyete götüren veya kötülüklerden alıkoyan ilmin fazîleti gibi bir fazîlet elde etmemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat)



05
Şubat Cuma 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 23 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 26 Rebîulâhir 1437

Laiklik İlkesi ve Altı Ok Anayasa'ya Kondu (1937)


Otuz İki Farzı Bilip İnanmak Farz-ı Ayındır

Her kişiye otuz iki farzı, dînin zarûrî meselelerini bilip inanmak farz-ı ayındır. Dînin zarûrî meselelerinin en büyük rüknü imanın farzlarıdır. Bunlarda şüphe caiz değildir. Zîrâ şüphe olan yerde îmân bulunmaz.

Çocukluğundan itibaren dünya işleri ile meşgul olup dinine âit îmân ve amel bilgilerini öğrenmeye vakit ayıramayanlar -Allah muhafaza- bu cehaletle âhirete giderlerse Cehennem’e müstehak olurlar.

Bu sebeple bütün mükellef erkek ve kadınlar otuz iki farzı hususiyle îmânın farzlarını öğrenip evladlarına ve emri altındakilere de öğretmelidir. Zîrâ îmân olmayınca amelin faydası olmaz.

İmânın şartları:
1- Allâh’ın varlığına ve birliğine
2-Meleklerine
3- Kitaplarına
4- Peygamberlerine
5- Ahiret gününe
6- Kadere; hayır ve şerrin Allâhü Teâlâ’nın takdiri ile olduğuna inanmak.

İslâm’ın şartları:
1-Kelime-i şehâdet getirmek
2-Namaz kılmak,
3- Zekât vermek
4-Oruç tutmak
5-Haccetmek.

Guslün Farzları:
1- Ağza su vermek
2- Burna su vermek
3- Bütün bedenini yıkamak.

Abdestin Farzları:
1- Yüzünü yıkamak
2- Kollarını (dirsekleriyle beraber) yıkamak
3- Başının dörtte birini meshetmek
4- Ayaklarını (topuklarıyla beraber) yıkamak.

Teyemmümün Farzları:
1- Niyet etmek
2- Ellerini toprağa vurup yüzünü, sonra tekrar toprağa vurup kollarını meshetmek.

Namazın Farzları:

Namazın dışında olanlar:
1- Hadesten tahâret (Abdesti yoksa abdest almak, cünüp ise gusletmek)
2- Necâsetten tahâret (Vücudunu, elbisesini ve namaz kıldığı yeri necasetten temizlemek)
3- Setr-i avret (Namaz kılarken vücudunda örtmesi icap eden yerleri örtmek)
4- İstikbâl-i Kıble (Kâ’be’ye dönmek)
5- Vakit
6- Niyet.

Namazın içinde olanlar:
1- İftitah tekbîri (Namaza Allâhü ekber ile girmek)
2- Kıyâm (ayakta durmak)
3- Kırâat (Kur’ân okumak)
4- Rükû
5- Secde
6- Kâde-i ahîre. (Son oturuş.) 


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Gayret Numûnesi: Deli Hüseyin Paşa
« Yanıtla #1887 : 08 Şubat 2016, 11:12:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: جُبِلَتِ الْقُلُوبُ عَلَى حُبِّ مَنْ أَحْسَنَ إِلَيْهَا وَبُغْضِ مَنْ أَسَاءَ إِلَيْهَا. (شهاب

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kalbler, kendisine iyilik yapanı sevmek,kötülük yapana da buğz (nefret) etmek üzerine yaratılmışlardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)



06
Şubat Cumartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 24 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 27 Rebîulâhir 1437

Sultan İkinci Ahmed Han'ın Vefatı, İkinci Mustafa Han'ın Tahta Çıkışı (1695)


Bir Gayret Numûnesi: Deli Hüseyin Paşa

Sultan Dördüncü Murad Han zamanında saray baltacısı olan Hüseyin Ağa’ya, gâyet kuvvetli olup hiçbir şeyden korkmadığı için ‘Deli Hüseyin’ denilirdi.

İran elçisi hediye olarak kurulmuş bir yay getirir. “Bu yayın kirişini bozup tekrar kuracak bir kahraman var mı?” diye sorar. İstanbul’un bütün pehlivanları gelirler, yayı bozup kurmaya bir türlü muvaffak olamazlar. O zamanlar acemi baltacı olan Deli Hüseyin yayı beş on kere bozup kurar. Sultan Dördüncü Murad’ın huzuruna çıkartılır, orada da kuvvetini gösterir. Padişah memnun olur, ihsanlar verir. Hüseyin Ağa gayreti ve nâmûsu ile paşalığa kadar çıkar, nihâyet Mısır’a beylerbeyi olur.

Hüseyin Paşa güler yüzlü ve hoş sözlü idi. Doğruluğunu, fedâkarlığını herkes severdi. Gazaya giderken Hüseyin Paşa’yı seyir için sokaklar ahâlî ile dolardı. Paşa yolda herkese bağıra çağıra selam verir, halk da: “Allah seni padişaha bağışlasın, kahraman vezir böyle olur!” derler, duâ ederlerdi.

Hüseyin Paşa dindar, mert, vatansever ve akıllı bir vezirdi. Fethedilmesi yirmi beş sene süren Girit adasına tayin olduğunda sefer başlayalı bir sene olmuştu (1646). Düşman, Hüseyin Paşa’nın Girit’e asker götürmek için denizden yola çıkacağını haber almış, bu gemilerimizi de, Memiş Reis’in gemileri gibi, ansızın vurmayı planlamıştı. Mevsim kış idi. Hüseyin Paşa: “Mevsim kış. Hele fırtınalar bir geçsin, öyle gideriz.” dedi. Bu fikirde olduğu halk arasında yayıldı. Nihayet bunu düşman da işitti, Hüseyin Paşa bu kış Girit’e gitmeyecek diye gemilerimizin yolunu beklemedi.

Hüseyin Paşa Mora’ya geldi, donanmayı ansızın getirdi, bütün askerini bindirip Mora kıyısından Girit’e üç günde ulaştırdı. Düşman bunu duyunca, gafletine pişman oldu. Fakat iş işten geçmiş, asker de Girit’e gelmişti. Hüseyin Paşa Girit’te kahramanca mücâdele etti, birçok kaleyi aldı.

Girit serdarı Deli Hüseyin Paşa adanın tamamını alamadan 1656’da İstanbul’a çağrıldı. Girit adası 1668’de Fazıl Ahmed Paşa zamanında fethedildi. (Yirmi Beş Sene Siper Kavgası, Çamlıca B. Y.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Amellerde İhlâs | Kötü Huyludan Bir şey İsteme
« Yanıtla #1888 : 08 Şubat 2016, 11:15:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إنَّ اللهَ لَا يَقْبَلُ مِنَ الْعَمَلِ إلَّا مَا كَانَ خَالِصًا وَابْتُغِيَ بِهِ وَجْهُهُ. (ن

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Allâhü Teâlâ ancak ihlâslı olarak ve sadece kendi rızâsı gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)



07
Şubat Pazar 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 25 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 28 Rebîulâhir 1437

Maraş'a Kahraman Ünvanı Verildi (1973)


Amellerde İhlâs

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Amellerinizi ihlâs ile (sadece Allah rızâsı için) yapınız. Zîrâ Allâhü Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.” buyurmuştur.

Cüneydi Bağdâdî (rh.): “İhlâs, kul ile Allâhü Teâlâ arasında bir sırdır. Melek onu bilip yazamaz, Şeytan görüp ifsâd edemez, heva ve heves de onu bozamaz.” buyurmuştur.

Fudayl bin Iyâd (rh.): “İnsanlardan dolayı ameli terk etmek riyâdır. Onların hatırı için amel etmek şirktir. İhlâs ise, Allâhü Teâlâ’nın seni bu iki hastalıktan korumasıdır.” buyurmuştur.

Riyâ ve süm’a (gösteriş) için amel işleyen kimse, torbasını çakıl taşlarıyla doldurup çarşıya çıkan adama benzer. İnsanlar onu görünce falanın torbası dolu derler. Fakat o taşların, insanların böyle söylemesinden başka o adama faydası yoktur. (Rûhu’l-Beyân Tefsiri)


KÖTÜ HUYLUDAN BİRŞEY İSTEME

Bir derviş zorda kalmıştı. Birisi ona:

“Çok zengin birisi var. Eğer senin zorda kaldığını bilirse sana yardımcı olacağını zannediyorum.” dedi.

Derviş:  Ben onu tanımıyorum, dedi.

Adam: Ben seni ona götüreyim, dedi.

Dervişi alıp zenginin evine götürdü. Derviş, karşısında dudağı sarkık, öfkeli ve asık suratlı bir adamı görünce hiçbir şey söylemeden oradan çıktı. Dervişi zengine götüren adam:

“Niye bir şey söylemedin?” diye sorunca derviş:

“Onun yapacağı yardımını asık suratına bağışladım” dedi.

Ekşi suratlıdan bir şey istememeli; ona ihtiyâcını bildirmemelidir. Çünkü çirkin huyu ve kötü meşrebi yüzünden huzursuzluk olur. Yani isteğin yerine gelmediği gibi bir de huzursuz olursun.

Gönlündeki gamı öyle birine söyle ki, güler yüzünden huzur ve rahat bulasın. (Gülistan’dan seçmeler, Çamlıca B.Y.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصَّوْمُ فِي الشِّتَاءِ الْغَنِيمَةُ الْبَارِدَةُ. (حم

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kışın tutulan oruç, meşakkatsiz, yorulmadan elde edilen ganîmettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



08
Şubat Pazartesi 2016

AYIN SAFHASI


Rûmî: 26 Kânûn-ı Sânî 1431 Hicrî: 29 Rebîulâhir 1437

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Vefatı (1640) • Yeni Câmi İbâdete Açıldı (1664) • Antep'e Gazi Ünvanı Verildi (1921)


Hazret-i Ömer’in Temennisi

Halîfe Hazret-i Ömer radıyallâhü anh, Ashâb-ı Kirâm’dan bazı zâtlara: “Bir şeyler isteyecek olsanız, ne isterdiniz?” dedi. Bazısı: “Şu evin altınla dolu olmasını ve onu Allah yolunda sadaka olarak vermeyi dilerdim” dedi. Bir diğeri: “Şu evin zeberced ve en kıymetli mücevherlerle dolu olmasını ve onu Allâh yolunda sadaka vermeyi isterdim” dedi. Hazret-i Ömer (r.a.): “Daha başka şeyler dileyiniz!” dedi.

“Daha ne isteyeceğimizi bilemiyoruz, ey Mü’minlerin Emîri” dediler. Buyurdu ki: “Ben de şu evin Ebû Ubeyde bin Cerrâh, Muâz bin Cebel, Ebû Huzeyfe’nin kölesi Sâlim ve Huzeyfe bin Yemân gibi zâtlarla dolu olmasını (onlarla Allah yolunda hizmet etmeyi) isterdim.” Radıyallâhü anhüm ecmaîn. (Müstedrek, Hakim)

BAĞDAT FÂTİHİ DÖRDÜNCÜ MURAD HAN’IN VEFATI

Sultan Murad Han, damla (gut) hastalığından dolayı yataktan kalkamayacak kadar ağırlaşınca, kardeşi Sultan İbrahim Han’ı huzuruna çağırttı ve kendisine vasiyet ve nasihatlerde bulunarak saltanatı ona teslim etti.

Sultan Murad Han, 9 Şubat 1640 günü güneş battıktan sonra, İmam Yusuf Efendi Yâsin-i Şerif okurken vefât etti. Sultanahmed Câmii avlusunda müslümanların gözyaşları ile Şeyhülislam Yahya Efendi’nin kıldırdığı cenâze namazından sonra, babası Sultan Ahmed Han’ın türbesine defnedildi.

Sultan Murad Han, hayatını devlete hizmet ve Allâhü Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uyarak geçirmiştir. Büyük padişah, Ehl-i Sünnet hâricindeki fırkaların, bilhassa Râfızîler’in Hazret-i Ömer’e (r.a.) yaptıkları gibi birçok iftiralara mâruz kaldı. İnsanlara zulüm ettiğini, içki içtiğini ve daha nice asılsız ve çirkin iftirâları söyleyecek kadar ileri gittiler. Hâlbuki devrinin kaynaklarında, onun dînine bağlı bir mümin olduğu yazılıdır. Zâten esasında bütün Osmanlı padişahları beş vakit namazlarını hiç aksatmadan cemaatle kılan ve dînin haram kıldığı işlerden ve hatta şüphelilerden bile sakınan zâtlardır. Rahmetullâhi aleyhim ecmaîn.