Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063968 defa)

0 Üye ve 248 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Resûlullâh Efendimizin Kabirden Kalkması
« Yanıtla #1830 : 11 Aralık 2015, 11:14:39 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا بَأْسَ بِالْغِنَى لِمَنْ اِتَّقَى وَالصِّحَّةُ لِمَنْ اِتَّقَى خَيْرٌ مِنَ الْغِنَى. (هـ

“Müttakî (Allah’tan korkan kimse)nin zengin olmasında bir beis (mahzur) yoktur. Sıhhatli olmak ise Allah’tan korkan kimse için zenginlikten hayırlıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



11
Aralık Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 28 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 29 Safer 1437

M.G.K.'nın Kuruluşu (1962) • Rusların Çeçenistan'a Girmesi (1994)


Resûlullâh Efendimizin Kabirden Kalkması

Kıyâmet gününde Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) kabrinden kalkıp oturduğu ve henüz mübârek başından toprakları silkmekte bulunduğu halde iki tarafa nazar buyururlar.

Yeryüzünün değiştiğini görerek ağlar ve “Bu hangi gündür” diye sorar. Hz. Cebrâîl: “Bu, kıyâmet günüdür. Bu hasret ve nedâmet; pişmanlık günüdür. Bu mîsâk ve Rabbe mülâkât günüdür” der.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Yâ Cebrail, beni müjdele” buyurur.

Cebrail aleyhisselam: “Yâ ResûlAllah, senin için livâü’l-hamd’i, tâcı, cennet elbisesini ve Burak’ı getirdim” der.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Onlardan sormuyorum” buyurur.

Hz. Cebrâîl: “Cennetler senin teşrifin için tezyin olundu; süslendi. Cehennem kapıları kapandı” der.

Resûlullâh Efendimiz: “Onu sormuyorum. Sadece ümmetimi arzu ediyorum. Acaba nerededirler” buyururlar.

O vakit Cebrail aleyhisselam: “Yâ ResûlAllah, vallâhi daha senden başka kimse yerinden kalkmamıştır” diyecektir. (Dürerü’l-Hisân, Süyûtî)

REBÎULEVVEL AYI

Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulevvel ayı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dünyâyı şereflendirdikleri aydır. Bu ayın 12’sinde, senenin ilk kandili olan Velâdet (Mevlid) Kandili vardır. Bu ay içinde mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye gibi salavâtlar) okunmalıdır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


REBÎULEVVEL AYI İCTİMA‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1437 yılı Rebîulevvel ayı ictima‘ı (11 Aralık Cuma)  günü Türkiye saati ile 12.30’dur.

Ru’yet, ise (12 Aralık Cumartesi) Türkiye saati ile 01.05’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük Okyanusun orta kısmı ile Kuzey Amerika kıtasının batısı, Meksika, Kaliforniya, San Francisco, Japonya, Güney Kore, Kuzey Kore.

Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 12 Aralık Cumartesi Rebîulevvel ayının 1. günüdür.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“En faziletli amel hangisidir?” | En Güzel Altı Şey
« Yanıtla #1831 : 13 Aralık 2015, 03:04:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ دِينَارٍ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ دِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى عِيَالِهِ وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ عَلَى دَابَّتِهِ فِي سَبِيلِ اللهِ وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى أَصْحَابِهِ فِي سَبِيلِ اللهِ. (م

“Bir kimsenin harcadığı paraların en fazîletlisi
âilesine,
Allah yolunda kullanacağı vâsıtasına ve
Allah yolundaki arkadaşlarına sarf ettiği;harcadığı paradır.”

(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



12
Aralık Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 29 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 1 Rebîulevvel 1437

Bangladeş'in İstiklâli (1971)


“En faziletli amel hangisidir?”

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) soruldu:

“En faziletli amel hangisidir?”

“Kıyamı uzun olan (çok âyet okunan) namazdır.” buyurdular.

“En faziletli sadaka hangisidir?” diye soruldu.

“Az bir şeyi olan fakirin verdiği sadakadır.” buyurdular.

“En faziletli hicret hangisidir?”

“Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri terk eden kimsenin hicretidir.” buyurdular.

“En faziletli cihâd hangisidir?”

“Müşriklere karşı malıyla, canıyla cihad eden kimsenin cihadıdır.” buyurdular.

“Hangi ölüm en şereflidir?”

“Canını ve malını Allah yolunda sarf eden kimsenin ölümü en şereflidir.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)


En Güzel Altı Şey

En güzel şu altı şey: ‘İlim, adâlet, cömertlik, tevbe, sabır ve hayâ’ altı şeyde daha güzeldir:

İlim, amelle birlikte güzeldir.

Adâlet, sultanda güzeldir.

Cömertlik, zenginde güzeldir.

Tevbe, gençlerde daha güzeldir.

Sabır, fakirlerde güzeldir.

Hayâ, kadınlarda daha güzeldir.

İlimsiz amel, çatısı olmayan ev gibidir.

Adâletsiz sultan, suyu olmayan kuyu gibidir.

Cömert olmayan zengin, yağmur yağdırmayan bulut gibidir.

Tevbe etmeyen genç, meyvesiz ağaç gibidir.

Sabrı olmayan fakir, ışığı olmayan kandil gibidir.

Hayâsız (arsız) kadın tuzsuz yemek gibidir. (Ruhu’l-beyân)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cuma Gününde Duânın Kabul Saati | Erkek: Kemal, Kız: Bedia
« Yanıtla #1832 : 13 Aralık 2015, 03:18:56 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ... الآية. (سورة المؤمن, 60

“Ve Rabbiniz buyurdu: Bana duâ ediniz, icâbet (duânızı kabul) edeyim.”
(Mü’min Sûresi, âyet 60)



13
Aralık Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 30 Teşrin-i Sanî 1431 Hicrî: 2 Rebîulevvel 1437

Sultan Birinci Mahmud'un Vefatı ve Sultan Üçüncü Osman'ın Tahta Çıkışı (1754) • Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Katılması (1995)


Cuma Gününde Duânın Kabul Saati

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Cuma gününden bahsederek:

“O (Cuma) gün(ün)de öyle bir saat vardır ki Müslüman bir kul kalkıp namaz kılar ve Allâhü Teâlâdan bir şey isterken ona rast gelirse muhakkak Allâhü Teâlâ istediğini ona verir.” buyurmuşlar ve eliyle o saatin azlığına da işaret buyurmuşlardır.

Buna icabet (duânın kabul) saati denilir.

Allâhü Teâlâ icabet saatini, ism-i azamını ve Kadir gecesini gizlediği gibi gizlemiştir.

Enes bin Mâlik (r.a.) anlatıyor:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında bir sene kuraklık olmuştu. Bir Cuma günü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hutbe irad buyurduğu sırada bir Ârâbî kalktı:

“Yâ Resûlallâh, mal helak oldu, çoluk çocuk aç kaldı. Allâhü Teâlâ’ya bizim için duâ ediver” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) elini kaldırdı semada bir bulut parçası dahi görünmüyordu. Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki Resûlullah elini indirinceye kadar dağlar gibi bulutlar fırlamaya başladı. Minberden inerken mübarek sakalından yağmur damlıyordu. Yağmur diğer Cuma’ya kadar devam etti. O Ârâbî kalktı ve:

“Yâ Resûlallâh, binalar yıkıldı, malı sel aldı. Allâhü Teâlâ’ya bizim için duâ ediver.” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine elini kaldırdı:
“Allâhümme havâleynâ velâ aleynâ (Allâh’ım üzerimize değil havâlimize)” diye duâ ettiler ve eliyle işaret buyuruyorlardı. Ne tarafa işaret ettiyse bulut açılıverdi. Medine bir göl gibi oldu, vadi bir ark halinde aktı. Etraftan gelenler şiddetli yağmur yağdığını söylüyordu. (Elmalılı Tefsiri)

İsimlerimiz: Erkek: Kemal, Kız: Bedia


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allâh İçin Sevmek ve Allâh İçin Buğzetmek
« Yanıtla #1833 : 14 Aralık 2015, 11:01:03 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ فِي خَلَاءٍ لَا يَرَاهُ إِلَّا اللهُ وَالْمَلَائِكَةُ كُتِبَ لَهُ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ. (كر

“Allâhü Teâlâ’dan ve meleklerden başka hiç kimsenin görmediği yerde iki rek’at namaz kılan kimseye cehennem ateşinden kurtuluş berâtı yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, İbn-i Asâkir, Târîh-i Dımaşk)
,


14
Aralık Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 01 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 3 Rebîulevvel 1437

Amundsen'in Güney Kutbu'nu Keşfi (1911) • Bosna Barış Antlaşması (1995)


Allâh İçin Sevmek ve Allâh İçin Buğzetmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bir kimsenin -din- kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz.”

Din kardeşi ile üç günden fazla küsmenin caiz olmaması dünya işleri için darıldığı zamandır. Amma âhiret işleri için dargınlık böyle değildir. Bir kardeşiyle, bid’at işlediği için yahut onu edeblendirmek maksadıyla görüşmemek caiz, hatta müstehabdır. Zira Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek İslâm’ın yüce ahlâkındandır.

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyurulmuştur:
“En faziletli amel, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”

“Muhakkak ben Arş-ı A‘lâ’nın etrâfında nurdan minberler gördüm. O minberlerin üzerlerinde oturanların elbiseleri nur, yüzleri nur idi. Onlar peygamber değildi. Lâkin peygamberler ve şehîdler bile onlara gıbta ediyorlardı.”

“Yâ Resûlallâh, onları bize bildirir misin?”

“Onlar, Allah için birbirlerini sevenler, Allah için düşmanlık edenler, Allah için bir araya toplanıp oturanlardır.”

Hak Teâlâ, Hazret-i Mûsâ aleyhisselama:
“Yâ Mûsâ, hiç benim için bir amel işledin mi?” diye vahyetti.

“İlâhî, senin rızan için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim, seni zikrettim.” dedi.

Allâhü Teâlâ:
“Muhakkak namaz senin için burhândır, oruç cehenneme karşı kalkandır, sadaka mahşerde gölgedir, zikir ise nurdur. Benim için hangi ameli işledin.” buyurdu.

“Yâ Rabbi, senin için olan ameli bana öğret.”

Allâhü Teâlâ:
“Yâ Mûsâ, hiç benim dostuma dostluk ettin mi? Hiç benim düşmanıma düşmanlık ettin mi?” buyurdu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Tebûk gazâsından geri kalmış olan üç sahâbîsi: Ka‘b bin Mâlik, Hilâl bin Ümeyye ve Mürâre bin Rebî‘ (r. anhüm) ile affolununcaya kadar görüşmedi ve Ashâbına da onlarla elli gün görüşmemeyi emretti.

Bir kimsenin din kardeşiyle görüşmeyi terk etmesi, ancak Allâh için olursa caizdir. Yani Allâh’ın emrini yapmaması veya Allâh’a isyan etmesi halinde itaat ve tevbe edinceye kadar darılır, alakayı keser. (Berîka)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Şarap(İçki) ve Kumar Murdardır
« Yanıtla #1834 : 16 Aralık 2015, 11:03:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا آمَنَ بِالْقُرْآنِ مَنْ اِسْتَحَلَّ مَحَارِمَهُ. (ت

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kur’ân-ı Kerîm’in haram ettiği şeyleri helâl sayan, Kur’ân’a imân etmemiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
,


15
Aralık Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 02 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 4 Rebîulevvel 1437

Sultan İkinci Selim Han'ın Vefatı (1574)


Şarap(İçki) ve Kumar Murdardır

Şarap ve kumar Kur’ân-ı Kerîm’de Mâide Sûresinin 90 ve 91. âyet-i kerîmeleri ile yasaklanmıştır.

Meâl-i şerîfi:
“Ey îmân edenler! İçki, kumar, putlar, kısmet çekilen zarlar hep şeytan işi murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. İçki ile kumarda Şeytan sırf aranıza düşmanlık ve kin düşürmeyi ve sizi Allâh’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?”

Bu âyetler nâzil olunca Hazret-i Ömer “Tamamen vazgeçtik Ya Rabbi” demiştir.

Hazret-i Ali kerremallâhü vecheh:

“Bir kuyuya bir damla şarab düşse, sonra oraya bir minare yapılsa o minarede ezan okumazdım ve bir damla şarap bir denize düşse, sonra o deniz kuruyup da yerinde otlar bitse orada hayvan gütmezdim” buyurmuşlardır.

Bu ilâhî emre uymakta Resûlullâh’ın Ashâbı’nın ne büyük iman ve takvaları bulunduğunu anlamalıyız.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Çoğu sarhoşluk veren bir şeyin azı da haramdır.”

“Şarap (içki) bütün kötülüklerin anasıdır. Ve en büyük günâhlardandır.”


İçki ve kumar; sıhhati berbad eder. Onlardan kazanılan malın hayrı olmaz. Mübtelâ olanlar yakalarını zor kurtarırlar. Neşesi geçici olduğu halde hem ferde ve hem cemiyete zararlıdır. Bedeni ve ahlâkı da ifsat eder, bozar. İçkilerin cemiyet bünyesinde açtığı yaralar pek elimdir. Bunlardan kaçınmak, gerek fertlerin ve gerek cemiyetin selâmeti için pek lâzımdır. Bunların âhiretteki hesabı ise pek şiddetlidir.

Hâsılı, şarap içmemeli veya müskiratı (sarhoşluk veren şeyleri) kullanmamalı, kumar oynamamalıdır.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Evlenmek İçin Dindar Olan Tercih Edilir
« Yanıtla #1835 : 16 Aralık 2015, 11:05:31 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ نَكَحَ الْمَرْأَةَ لِمَالِهَا وَجَمَالِهَا حُرِّمَ جَمَالُهَا وَمَالُهَا، وَمَنْ نَكَحَهَا لِدِينِهَا رَزَقَهُ اللهُ مَالَهَا وَجَمَالَهَا. (إحياء)

“Kim bir kadınla, malı ve güzelliği için evlenirse, onun güzelliğinden ve malından mahrûm kalır. Kim de dîni için evlenirse, Allâhü Teâlâ ona hem mal ve hem de güzellik verir.”
(Hadîs-i Şerîf, İthâfü’s-Sâde)



16
Aralık Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 03 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 5 Rebîulevvel 1437

Musul'un Cemiyet-i Akvam (BM) Tarafından Irak'a Verilmesi (1925) • Kazakistan'ın İstiklâli (1991)


Evlenmek İçin Dindar Olan Tercih Edilir

Evlenmek için asâleti olan, dinini, İslâm’ın esâslarını bilen, sabırlı, kanaatkâr ve Allâh’a tevekkül eden biri tercîh edilmelidir. Hadîs-i şerîfte “Mü’min bir kadının, kocasına iyilik yapması yetmiş sıddîkın ameli gibidir.” buyurulmuştur.

Bir kadınla, sadece şerefi, malı ve güzelliği için evlenilmez. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bir kadınla, malı ve güzelliği için evlenen, onun malından ve güzelliğinden mahrum kalır. Kim de dîni için evlenirse, Allâhü Teâlâ ona hem mal ve hem de güzellik verir.” buyurmuştur.

Evlenmek için dindar kadın tercih edilmelidir. Çünkü sâliha bir kadın dünyâ nimetlerinin en hayırlısıdır. Ebû Süleyman Dârânî (r.h.), “Sâliha bir hanım dünyâlık değildir. Çünkü o sana âhiretini de kazandırmaya vesîle olur.” buyurmuştur.

Kadın, erkeklerden dînine bağlı, ahlâkı güzel, zengin ve cömert olanı tercîh etmeli, fâsık birisiyle evlenmemelidir. Ana babalar da kızlarını fâsık birisiyle evlendirmemelidirler.

Evlenecek kimse, şu dört hususta kendinden aşağıda olanı tercih etmelidir: Yaşında, boyunda, malında ve neseb(asâlet)inde.

Dört hususta da kendinden yukarıda olanı tercih etmelidir: Güzellikte, edepte, ahlâkta ve verâ’da yâni şüphelilerden kaçınmada.

Erkek, evlenmek istediği kadını görmelidir. Önceden görmesi evlenmenin sünnetlerindendir. Aralarında muhabbete ve ülfete sebep olur. Mehir ve nişan külfeti az olanı tercih etmelidir.

Başka birisinin nişanlanmak istediği kıza tâlib olunmaz. Çünkü bu, eziyet ve hıyânettir.

Evlilik ile zinâyı birbirinden ayırmak için evliliği ilân edip herkese duyurmak sünnettir.

Düğün yemeği vermek de sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v.), Zeynep vâlidemizle evlenirken düğün yemeği olarak ekmek ve et, Safiyye vâlidemizle evlenirken de hurma ve kavrulmuş un ikrâm etmişlerdir. (Şir’atü’l-İslam, Fazilet N.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Uhud Harbinde Bir Safha
« Yanıtla #1836 : 17 Aralık 2015, 13:15:51 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلنُّجُومُ أَمَنَةٌ لِلسَّمَاءِ فَإِذَا ذَهَبَتْ النُّجُومُ أَتَى السَّمَاءَ مَا تُوعَدُ وَأَنَا أَمَنَةٌ لِأَصْحَابِي فَإِذَا ذَهَبْتُ أَتَى أَصْحَابِي مَا يُوعَدُونَ وَأَصْحَابِي أَمَنَةٌ لِأُمَّتِي فَإِذَا ذَهَبَ أَصْحَابِي أَتَى أُمَّتِي مَا يُوعَدُونَ. (م

“Yıldızlar gök için emniyettir. Yıldızlar söndüğü zaman göğe vaad edilen (kıyâmet) gelir. Ben ashâbım için emniyetim. Ben gittiğim zaman ashâbıma vaad edilen (fitneler) gelir. Ashabım da ümmetim için emniyettir. Ashabım gittiği zaman ümmetime vaad olundukları (bid’atler, fitneler vs.) gelir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Müslim)



17
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 04 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 6 Rebîulevvel 1437

Hz. Mevlana'nın Vefatı (1273) • Sultan Üçüncü Murad Han'ın Vefatı (1595) • Türkiye'de Ekmeğin Karne İle Verilmesi (1941)


Uhud Harbinde Bir Safha

Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicretlerinin 3. yılında, Uhud harbinde okçuların yerlerinden ayrılması üzerine düşman, İslâm askerini arkadan vurmuş ve Resûlullâh’a (s.a.v.) doğru hücum etmişti. Ashâb-ı Kirâm şiddetle çarpıştı. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübârek dişi kırıldı ve mübârek yüzü yaralandı. Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) müdâfaa ederken İbn-i Kamie onu şehid etti ve onu Resûlullâh zannederek ‘Muhammed’i öldürdüm.’ dedi. O zaman meçhul birisi ‘Muhammed öldürüldü!..’ diye acı bir şekilde haykırınca askerler dağılmışlardı. Resûlullâh (s.a.v.) “Allâh’ın kulları, bana doğru” diye çağırıyordu.

Bu sırada Ashâb-ı Kirâmdan ilk önce Kâ’b b. Mâlik (r.a.) miğferin altında parlayan gözlerinden Resûlullâh’ı (s.a.v.) tanımış, en yüksek sesiyle: “Müjde, ey müslümanlar! Resûlullâh işte!..” diye bağırmış, Resûlullâh da (s.a.v.) ona susmasını işaret etmiş, hemen otuz kadar Sahâbî Resûlullâh’ın (s.a.v.) yanına toplanmışlar ve nihâyet müşrikleri def’ etmişler ve kalanları da dağıtmışlardı.

Ashâb-ı Kirâm “Muhammed öldürüldü.” şâyiası üzerine çok sarsılıp perîşân olmuşlar, bazıları ümitsizlik içinde bazı şeyler söylemiş, münâfıklar da kalblerindeki hastalığı dışarı vurmuş iken Enes b. Nadr Hazretleri kalkmış:

“Ey insanlar! Eğer Muhammed öldürüldü ise Muhammed’in Rabbi diridir ve ölmez. Resûlullâh’dan sonra sağ kalıp da ne yapacaksınız? Onun muhârebe ettiği uğurda muhârebe edin ve onun öldüğü uğurda şerefinizle ölün!..”  demiş. Sonra: “Allâh’ım! Münâfıkların dediklerinden ve yaptıklarından sana sığınırım.”diye duâ ettikten sonra muhârebeye atılmış ve şehid oluncaya kadar harb etmişti. Bazı Ashâb-ı Kirâm da böyle şehid olmuşlardı. Bunun üzerine Âl-i İmrân sûresinin 144. âyeti nâzil olmuştur.
Meâl-i Şerîfi: “Muhammed de ancak bir Peygamberdir. Ondan evvel peygamberler hep geldi geçti. Şimdi, o ölür veya katledilirse siz ardınıza mı dönüvereceksiniz? Her kim ardına dönerse elbette Allâh’a bir zarar edecek değil. Fakat şükredenlere Allâh yarın mükâfat verecektir.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hüccetü'l-İslâm İmâm-ı Gazâlî (K.S)
« Yanıtla #1837 : 18 Aralık 2015, 11:18:20 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَشْيَةُ اللهِ رَأْسُ كُلِّ حِكْمَةٍ وَالْوَرَعُ سَيِّدُ الْعَمَلِ. (فيض

“Allâh korkusu her hikmetin başıdır ve verâ‘ (haramdan ve şüpheli şeylerden kaçınmak) en hayırlı ameldir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)



18
Aralık Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 05 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 7 Rebîulevvel 1437

İmam Gazali Hazretleri'nin vefatı (1111)


Hüccetü'l-İslâm İmâm-ı Gazâlî (K.S)

İmâm-ı Gazâlî Hazretleri, bugün İran hududları içindeki Tus şehrinde doğmuştur. (H. 450 - M. 1058) Genç yaşında pederi onu bir sufinin terbiyesine emânet etmişti. Sonra medreseye girdi, ilim için seyahatler yaptı.

Cürcan’da İmam Ebû Nasr İsmailî’nin talebesi oldu. Ondan bütün işittiklerini yazdı. Tus’a dönerken harâmîler yolu kesip bütün eşyalarını almışlardı.
Harâmîlerin reisine: “Bari uzun bir sefer zahmeti çekip tahsil ettiğim ilimlerin bulunduğu kitap ve defterlerimi veriniz” dediğinde harâmî:
“Biz senden kitaplarını alınca ilimsiz kalıyorsan sen nasıl ilim tahsîl ettim diyebiliyorsun?” deyip defterlerini iade etti. İmâm, bu sözlerin te’sîriyle üç sene çalışıp bütün yazdığı malumatı ezberlemiş ve: “Cenâb-ı Hak beni irşâd için harâmîlerin reisine bu sözü söyletti” buyurmuşlardır.

Sonra İmâmü’l-Harameyn’in dersine devam ederek Fıkıh, hılâf, usûl, mantık, hikmeti ve felsefî ilimleri de iyice öğrenmiş ve bu sahalarda kitaplar yazmıştır. Sonra Nişabur’a gitti. Meşhûr Selçuklu veziri Nizamülmülk kendisine çok hürmette bulundu ve yaptırdığı Nizamiye medresesine 480’de (M. 1087) müderris tayin etti. Dersinde bulunanlar ilim ve irfanına hayran kalırlardı

Zâhirî ilimlerin her şubesinde en yüksek mertebeye ulaşmış iken medreseyi bırakıp Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye’nin 7. halkası Şeyh Ebû Alî Fârmedî hazretlerinin sohbetine devâm ve ona intisâb etti. 488’de (M. 1095) hacca ve hacdan sonra Şam’a ve oradan Kudüs’e giderek bir müddet burada kaldı. Şam’da bir zaviyede 10 sene i‘tikâf etti. Sonra Bağdad’a dönerek hakîkat ehlinin üslûbü üzere marifetler yaymaya başladı. En meşhur eseri olan İhyâü’l-ulûmunu ders olarak okuttu. Bir müddet daha Nizâmiye medresesinde ders verdikten sonra Tus’a döndü ve burada bir medrese ve bir hankâh yaptırdı. Artık burada Kur’ân-ı Kerîm okumak, sohbet etmek ve talebeye ilim öğretmekle meşgul oldu. 14 Cemâziye’l-âhir 505’de (M. 1111) vefât etti. Rahmetullâhi aleyh.

Pekçok eserinden bazı meşhurları: İhyâu Ulûmi’d-dîn, Bidâyetü’l-hidâye, Kimyâyı Saâdet -farsça-, Mişkâtü’l-Envâr, el-Munkiz mine’d-dalâl, Mi‘râcü’s-sâlikîn ve Minhâcü’l-âbidîn. (Târih-i İbn-i Hallikan)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazret-i İmâm Şâfiî Buyurdu:
« Yanıtla #1838 : 21 Aralık 2015, 11:27:28 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صِنِفَانِ مِنَ النَّاسِ إِذَا صَلُحَا صَلُحَ النَّاسُ، وَإِذَا فَسَدَا فَسَدَ النَّاسُ : اَلْعُلَمَاءُ وَالْاُمَرَاءُ. (كنز

“İnsanlardan iki sınıf vardır ki onlar iyi olursa bütün insanlar iyi olur; (o iki sınıf) bozulursa bütün insanlar bozulur.
Onlar; âlimler ve idârecilerdir.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



19
Aralık Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 06 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 8 Rebîulevvel 1437

Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Hattat Yesârî'nin Vefatı (1798) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940) • Türkiye'nin Yunanistan'a Gıda Yardımı (1940)


Hazret-i İmâm Şâfiî Buyurdu:

İlim öğrenmek nafile namaz kılmaktan hayırlıdır.

Dünya ve âhireti arzu eden ilmi rehber edinsin.

İlminin ameline uygun olması yani ilmiyle amel etmesi âlimlerin süsüdür.

İlimle meşgul olmak, hüzün ve kederi giderir.

Sadık arkadaş, arkadaşının hüzün ve sevincinde ortak olandır.

İki kişinin darıldıktan sonra birbirinin ayıplarını ortaya çıkarması münâfıklık alâmetidir.

Kibirle tahsil olunan ilim, insana fayda vermez.

İlim, sâhibini asla terketmeyen bir meziyettir.

Nefsinin şehvetleri çok olanlar daha fazla ibâdet etmelidir.

Riyânın ne olduğunu asıl ihlâs sâhipleri bilir.

Mürüvvet (insâniyet ve merdlik), îmânın başıdır.

Haksız sözleri tasdik eden yağcıdır.

Sâdık arkadaş, dostunun ayıplarını görürse ikaz eder, onu başkalarına açıklamaz. Arkadaşının ayıbını gizlice söylersen nasihat etmiş olursun.

Seni sevdiğini söyleyen herkese güvenme!

Nefsine zulmeden şu iki kişidir:
Faydasız şeylerle hayatını geçirenler ve iltifatını görmediği adamlara tevazu gösterenler.

Bilmediğin adamı medh etme.

Vakit kılıç gibidir. Onu hayırlı amellerde kullanmazsan nefsin seni fena işlerle meşgul eder.

Sende olmayan faziletlerle seni medheden (öven), emîn ol ki hiddetlendiği vakit sende bulunmayan fenalık ile de seni kötüler.

Bir adam zahirde ne kadar güzel ahlak sahibi olsa, alçak vicdanlı ve fena ahlâklı adamları bildiği hâlde dost edinirse ahlâksızlıkta onlarla ortak sayılır.

Kanaatkârlık rahat etmeye sebeptir.

İnsanların kıymetçe en üstün olanı kendinde bir fazilet ve üstünlük görmeyen tevâzu sahipleridir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Muhammed bin İdris eş-Şâfiî (RH.)
« Yanıtla #1839 : 21 Aralık 2015, 11:35:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاللهِ لَا تَجِدُونَ بَعْدِي أَعْدَلَ عَلَيْكُمْ مِنِّي ثَلَاثَ مَرَّاتٍ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üç defa “Vallâhi benden sonra hakkınızda benden daha adaletli birini bulamazsınız.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



20
Aralık Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 07 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 9 Rebîulevvel 1437

İmam Şâfii Hazretleri'nin Vefatı (820)


Muhammed bin İdris eş-Şâfiî (RH.)

Ehl-i Sünnet’in dört büyük imâmından, İmâm Muhammed bin İdris eş-Şâfiî, hicretin 150’nci (M. 767) senesinde İmâm-ı A‘zam’ın vefâtı gününde Gazze’de doğmuştur. Kureyş’dendir.

Şâfiî hazretleri, yedi yaşında hâfız oldu. Medine-i Münevvere’de, İmam Malik Hazretlerinden ilim aldı. Kendisi şöyle anlattı: Medine-i Münevvere’ye on dört yaşında gelmiş idim. Doğru Ravza-i mutahharaya vardım. İmâm Mâlik o mübârek cennet bahçesinin bir tarafına oturmuş hadis-i şerif öğretiyordu. “Nâfi‘, İbn-i Ömer’den, o da şu kabr-i şerîfin sâhibinden rivâyet etti” diyerek parmağıyla hücre-i saadete işâret etti. Bu bana çok te’sîr etti ve vücuduma bir titreme geldi. Son derece iştiyakla onu dinlemeye başladım.

İmâm Mâlik:
“Evlâdım! Sende fevkalâde bir kâbiliyet ve zekâ görüyorum. İleride hâl ve şânın büyük olacaktır. Sen bizim ilim meclisimize devâm et” dedi. O da İmâm’ın meclisine devâm etti, hadîs ilminde büyük âlim olup birçok hadîs rivâyet etti.

Bir gün Mâlik bin Enes hazretleri: “Yâ Şâfiî! Cenab-ı Hak sana ilim nurunu ihsan eyledi, sakın o nuru günahlarla söndürme” buyurmuştur.

Usûl-i fıkıhta on beş cilt kadar bir eser yazdı. Usûl-i fıkıhta ilk kitab yazan odur. 130 kadar eseri vardır.

İlim ve şöhreti son derece yayıldığı vakitlerde asrında bulunan sûfiyyenin büyüklerinden Şeybân-ı Râî’nin sohbetine gider, ona mes’eleler sorar ve ellerini öperdi.

“Siz bu derece ma’lumat sahibisiniz, niçin böyle yapıyorsunuz!” diyenlere; “Bizim amelde kusurumuzu söyler” ve “onun ameli bizim ilmimize mutâbıktır” derdi.

Son derecede cömert, şecâatli ve hayâ sahibi idi. Birisi yüzlerine dikkatle bakmış olsa hicabından kızarırdı. Okçulukta mâhir idi. Hatta bir gün on defa attıkları oku her defasında birbiri ardınca hedefe isabet ettirmişlerdir.

“Nerede bulunsam Cuma günü guslü (boy abdestini) ömrümde terk etmedim. On altı senedir karnımı doyurmadım” demiştir. H. 204 (M. 819) senesinde vefât etti. Kabr-i şerifleri Mısır’dadır. Rahmetullâhi aleyh.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Aldatan Bizden Değildir” | Velâdet (Mevlid) Kandili | İsimlerimiz
« Yanıtla #1840 : 21 Aralık 2015, 11:41:21 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحْسَنَ النَّاسِ وَكَانَ أَجْوَدَ النَّاسِ وَكَانَ أَشْجَعَ النَّاسِ. (م

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (ahlâk, yaratılış, haseb, neseb v.s bütün hususlarda) insanların en güzeli idi, insanların en cömerdi idi, insanların en şecaatlisi idi.
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



21
Aralık Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 08 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 10 Rebîulevvel 1437

Sultan Üçüncü Mehmet Han'ın Vefatı ve Sultan Birinci Ahmed Han'ın Tahta Cülûsu (1603) • Sultan Vahdettin Han'ın Meclis-i Mebusan'ı Feshi (1918)


“Aldatan Bizden Değildir”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buğday satan birine rastladı. Elini buğday yığınının içine daldırdı. Buğdayda rutubet vardı.

“Bu nedir? Ey buğday sahibi” diye sordular.

Adam:
“Yağmur yağdı, buğdaylar ıslandı, yâ Resûlallâh.” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Islak olanları üstüne çevirseydin de insanlar da görselerdi ya. Aldatan bizden değildir; (insanları aldatmak İslâm ahlâkından değildir.)” buyurdular.


VELÂDET (MEVLİD) KANDİLİ

Yarın akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili’dir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Rebîulevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. Bu îtibârla bu ayın 12’nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir.

Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ü selâm getirmeli; Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır.

Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:

“Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle.” Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

İSİMLERİMİZ: Erkek: Ahmed, Kız: Hatîce


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Kim Kabrimi Ziyâret Ederse Ona Şefaatim Vacib Olur”
« Yanıtla #1841 : 23 Aralık 2015, 12:20:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ زَارَ قَبْرِى بَعْدَ مَوْتِى كَانَ كَمَنْ زَارَنِى فِى حَيَاتِى. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kim vefatımdan sonra beni ziyâret ederse hayâtımda iken beni ziyâret eden gibi olur…”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



22
Aralık Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 09 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 11 Rebîulevvel 1437

Sultan Üçüncü Murad Han'ın Tahta Cülûsu (1574)

Bu akşam mübarek Mevlid Kandili. Kandiliniz mübarek olsun.


“Kim Kabrimi Ziyâret Ederse Ona Şefaatim Vacib Olur”

Silsile-i Sâdât-ı Nakşibediyyeden Muhammed Mazhar (k.s.) hazretleri buyurdu:
"Muhakkak Resûl-i Ekrem Efendimizin kabr-i şerîfleri huzurunda durmak ve ona salât ve selâm getirmek, onun Hak Teâlâ nezdindeki yüce makâmı ile tevessül ederek yardım ve şefâatini istemek, en makbul, sevâbı en ziyâde ümîd olunan ve Hak Teâlâya yaklaştıran büyük amellerdendir. Yine onun Ashâbı, Ehl-i Beyti ve Allâh’ın Evliyâsı ile tevessül etmek de böyledir."

Allâme Kastalânî merhum Mevâhib-i Ledünniye’de “Kim bundan başka sûrette inanırsa İslâm bağını boynundan çıkarmış; Hak Teâlâ ve Resûlüne ve -ehl-i sünnetten olan- dîn âlimlerine muhâlefet etmiş olur” demiştir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim sırf beni ziyâret için bana gelirse kıyâmet gününde ona şefâatci olmama hak kazanmış olur.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr)

Resûlullâh Efendimizin kabr-i saâdetleri huzurunda durmanın fazileti hakkında pek çok hadîs-i şerîfler vardır. O Resûlullâh, günahkârların şefâatçisi, âlemlere rahmet, yer ve göklerin Rabbi’nin habîbi, kıyâmet gününde ilk şefâat edici ve şefâati ilk önce kabûl olunacak olandır.

Onun kabr-i şerifi yeryüzündeki en mübârek mekân, nurun menbaı, ilâhî tecelliyâtın ve füyûzâtın indiği yerdir.

Hz. Ali Efendimiz buyurdu: “Biz Resûlullâh Efendimiz’i (s.a.v.) defnettikten sonra bir A’râbî geldi. Kendini Resûlullâh’ın mübârek kabrine attı, toprağından başına saçtı ve şöyle dedi:

“Yâ Resûlallâh! Sen buyurdun, biz sözünü dinledik. Sen Allâh’dan kabını doldurdun, biz de senden doldururduk.
Allâhü Teâlâ:
“…Eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına mağfiret dileseler, peygamber de kendileri için istiğfar ediverse idi elbette Allâh’ı Tevvâb, Rahîm bulacaklardı…” (Nisâ sûresi, âyet 64) buyurduğu için sana geldim. Ben dahi nefsime zulmettim ve istiğfâr etmen için sana geldim.” dedi. Bunun üzerine kabr-i şerîfden:
“Muhakkak günahın bağışlanmıştır.” diye nidâ olundu. (ed-Dürrü’l-Munazzam, M. Mazhar k.s.)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Peygamberimiz’in (s.a.v.) Mucizelerinden
« Yanıtla #1842 : 23 Aralık 2015, 12:22:16 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أُوذِيَ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوذِيْتُ فِي اللهِ. (كنز

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Hiçbir kimse benim hak yolunda uğradığım eza ve cefanın bir misline uğramamıştır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



23
Aralık Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 10 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 12 Rebîulevvel 1437

Birinci Meşrutiyet'in İlanı (1876) • Menemen Hadisesi (1930)


Peygamberimiz’in (s.a.v.) Mucizelerinden

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğine delil olan birçok mucizeleri vardır. Bunlardan bir kısmı gaybdan haber vermesi; geçmişte olan ve gelecekte olacak şeyleri bildirmesidir.

Geçmiş ve geleceğe dair gaybı Allâhü Teâlâdan başka kimse bilemez. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bunları haber vermesi büyük bir mucizedir. Bu, onun peygamber olduğunu ve Allâhü Teâlâdan kendisine vahiy indiğini açıkça isbat eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gaybe ait birçok şeyi haber vermişler ve bunlar haber verildiği şekilde meydana gelmiştir.

Bunlardan bazıları:
Amcası Hz. Abbas, henüz Müslüman olmadan önce Kureyş ordusu ile Bedir muharebesine giderken hanımı Ümmü’l-Fazl’a bir hayli altın bırakmıştı. Harb neticesinde müslümanlara esir düşünce serbest kalması için kendisinden bedel istendi. O vermek istemedi, yok dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmü’l-Fazl’a bıraktığın altınlar nerede?” dedi. Hz. Abbas da “Ben şehadet ederim ki sen sâdıksın, Allâh’ın resûlüsün. Vallâhi ben o altınları gece karanlığında hanımıma bıraktım. Bunu Allah’tan başka kimse bilmiyordu.” diyerek hakikati itiraf etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Habeş hükümdarı Necâşî’nin vefatını Ashâbına haber vermiş, onlarla beraber Necâşî için gıyabında namaz kılmış ve “sâlih bir kimse idi.” buyurarak hakkında hüsn-i şehâdette bulunmuştu. Necâşî’nin vefat haberi Medîne’ye daha sonra ulaştı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İstanbul’un fetholunacağını, Kisrâ ile Kayser’in hazinelerinin Müslümanların eline geçeceğini haber vermiştir. Hakikaten Müslümanlar fetihlere ve ganimetlere kavuştular. Hatta Adiy bin Hâtem’in (r.a.) Kisrâ’nın hazinelerinin fethinde bulunacağını bildirmişlerdi. Buyurdukları gibi olmuştur.

Bir gün Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yanında Ebûbekir, Osman ve Ali (r.anhüm) ile beraber Uhud dağını teşrif buyurmuşlardı. Bu esnada bir zelzele oldu. “Dur ey dağ! Çünkü senin üzerinde bir nebî, bir sıddîk ve iki şehid vardır.” buyurdular. Bu hadîs ile Hz. Osman ve Hz. Ali’nin şehit olacaklarını haber vermişlerdir. Aleyhissalâtu Vesselâm.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Cuma Günü Müslümanların Bayramıdır
« Yanıtla #1843 : 24 Aralık 2015, 11:37:18 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَفْضَلِ أَيَّامِكُمْ يَوْمُ الْجُمُعَةِ فَأَكْثِرُوا عَلَيَّ مِنَ الصَّلَاةِ فِيهِ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ مَعْرُوضَةٌ عَلَيَّ. (د)

“En faziletli gününüz Cuma günüdür.
Öyleyse o günde bana çokça salevât okuyunuz.
Zira okuduğunuz salevâtınız bana arz olunur.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



24
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 11 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 13 Rebîulevvel 1437

Sultan Dördüncü Murad Han'ın Bağdad'ı Fethi (1638)


Cuma Günü Müslümanların Bayramıdır

Haftanın en feyizli, en mübarek günü olan Cuma günü Müslümanları cennetin saadetine erdirmek için toplanmaya davet eden bir bayram günüdür.

Ebû Hüreyre (r.a.):
“Yâ Resûlallâh, bu güne niçin Cuma ismi verildi.” dedim.

“Çünkü babanız Âdem’in tıyneti bu günde cem olundu.” buyurdular.

Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
 “Bana Cibrîl geldi, avucunun içinde beyaz bir ayna vardı. ‘Bu Cumadır.’ Sana ve senden sonra ümmetine bir bayram olması için Rabb’in bunu sana arz ediyor.’ dedi.Cuma günü biz -yani melekler- nezdinde günlerin efendisidir. Biz ona âhirete kadar yevmü’l-mezîd deriz.”

“Allâhü Teâlâ her Cuma günü altıyüz bin kişiyi ateşten azad eder.”

“Cuma günü vefat eden kimseye Allâhü Teâlâ şehid sevabı yazar ve onu kabir azabından korur.”

“Cuma günü günlerin efendisidir ve Allâhü Teâlâ katında Kurban ve Ramazan bayramlarından daha büyüktür.”

“Cuma gününden daha faziletli bir gün üzerine güneş ne doğar, ne de batar.”


“Sizin en faziletli gününüz Cuma günüdür. Âdem (a.s.) o günde yaratıldı, o günde vefat etti. Sûrun birinci ve ikinci defa üfürülmesi o günde olacaktır. Bu günde bana çok salevât okuyunuz. Zira salevâtlarınız bana arz olunur.”

Ashâb-ı Kirâm:
“Yâ Resûlallâh! Toprak sizin mübarek bedeninizi yemiş olur. Siz bu halde iken bizim salevatımız size nasıl ulaşır.” dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Muhakkak Allâhü Teâlâ peygamberlerinin cesedini toprağa haram kılmıştır (peygamberler kabirlerinde diridirler).” buyurdular.

Hazret-i Ka’b’dan (r.a.) rivayet olundu: "Allâhü Teâlâ beldelerden Mekke’yi, aylardan Ramazan’ı, günlerden Cuma’yı faziletli kılmıştır.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Allah Yolunda Cihad Edene Allah Yardım Eder
« Yanıtla #1844 : 25 Aralık 2015, 11:26:55 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الْأَرْضِ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا الشَّهِيدُ يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ لِمَا يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ. (ق

“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez.
Sadece şehit, gördüğü ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.”

(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



25
Aralık Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 12 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 14 Rebîulevvel 1437

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İdamı (1683) • Gaziantep'in Kurtuluşu (1921) • SSCB'nin Dağılması (1991)


"Allah Yolunda Cihad Edene Allah Yardım Eder"

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, evinden sırf Allâh yolunda cihâd için veya Allâh’ın birliğini tasdîk ederek onun cihâd (Allâh’ın dînini yaymak) emrini yerine getirmek için çıkan mücâhidi, ya cennetine koyar veya kazandığı büyük sevâp ve ganimetle evine döndürür.”

“Üç kişiye Allâhü Teâlâ muhakkak yardım eder: Allâh yolunda cihâd eden, iffetli yaşamak için evlenmek isteyen, ödemek niyetiyle borçlanan.”

Hazret-i Ebûbekir (r.a.), Hâlid bin Velid hazretlerine şöyle yazmıştı:

İyi bil, Allâhü Teâlâ tarafından seni devamlı gözetleyen ve takip eden gözcüler vardır. Sen düşmanla karşılaştığında ölümü arzulayarak harbedersen sana selâmet ve hayat verilir. Şehîdleri yıkayıp kanlarını giderme. Muhakkak şehidin kanı onun için kıyâmet gününde nur olur.

Hazret-i Ömer (r.a.) buyurdular:
“Allâh yolunda cihâdı ve ölümü aradıkça hayatta kalırsınız”

Hazret-i Ali kerremellâhü vecheh buyurdu:
“Biz Resûlullâh Efendimizle birlikte iken babalarımız, evladlarımız, öz kardeşlerimiz, amcalarımız ile harb ettik. Bu, bizim ancak îmânımızı ve teslîmiyyetimizi artırırdı. Kapalı, geçilmesi güç yolları aştık, canımızı yakan acılara, sıkıntılara sabrettik. Biri bizden diğeri de düşmanlarımızdan iki adam karşılaşınca birbirleriyle en şiddetli şekilde mücâdele ederler, her biri diğerine ecel şerbetini içirmek için fırsat gözetir, çeşitli hileler yapardı. Bazen biz düşmanlarımıza galip gelirdik, bazen de onlar bize zarar verirdi. Allâhü Teâlâ bizim dinimizdeki sadâkatimizi ve ihlâsımızı gördü de düşmanlarımıza korku ve mağlubiyeti indirdi, bize de yardımını ve galibiyeti ihsân etti. Böylece İslâm dini kuvvetlendi, kalblere yerleşti ve her tarafa yayıldı.