Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1063999 defa)

0 Üye ve 244 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Somuncu Baba (Kuddise Sirruhû)
« Yanıtla #1755 : 08 Ekim 2015, 11:10:49 »

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طَلَبُ الْحَلَالِ وَاجِبٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ. (طب)

“Rızkını helalden aramak her Müslüman üzerine vacibdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



28
Eylül Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 15 Eylül 1431 - Hicrî: 14 Zilhicce 1436

Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermenilere Karşı Harekâtı (1920)


Somuncu Baba (Kuddise Sirruhû)

Şeyh Hâmid bin Mûsâ el-Kayserî (Somuncu Baba), Yıldırım Bayezîd Han devri Şeyhlerindendir. Türbesi Aksaray’da Ervah kabristanındadır. Zâhirî ve bâtınî ilimler sâhibi idi.

Bursa’da sırtında ekmek getirip satar, mü’minlere somun verirdi. Bursa halkı da ekmeği teberrüken kapışırlardı.

Somuncu Baba zâhirde tarîkatı, Şeyh Hâce Ali Erdebîlî’den almışlardır. Amma hakîkatte Sultânu’l-Ârifîn Bâyezîd-i Bestâmî’nin ruhâniyetinden kemâle ermiştir. Senelerce Dımaşk’da Bayezîd Hankâhında hizmet etmiştir. Hazret-i Hızır aleyhiselamla sohbet ederdi.

Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Han Bursa’da Ulucami’i binâ edince Somuncu Baba hazretlerinin camii teşrifini istedi. O da birkaç defa çıkıp vaaz etti. Halk kendine çok fazla alaka gösterince Bursa’dan çıkıp, Aksaray’a geldi, orada irşâdla meşgul oldu.

Akşemseddîn hazretlerinin şeyhi Hacı Bayrâm-ı Velî, Mevlânâ Şemsüddin Muhammed el-Fenârî, Şeyh Şucâüddin Karamânî Somuncu Baba’nın talebelerindendir.

Somuncu Baba’nın dervişlerinden biri ziraatle meşgul idi. Bir tarla şeyh için, bir tarla kendisi için ekti. Şeyhi için ektiği tarla mahsul vermedi. Kendisi için ektiği tarla ise fevkalade mahsul verdi. Şeyh bir gün dervişe, “bizim tarla hangisidir” diye sordu. Derviş utandı, kendi tarlasına işâret ederek: “Bu sizindir” dedi. Şeyh tarlaya bakınca üzüldü. Derviş niçin üzüldüğünü sorunca buyurdu ki:

“Hiç dünyalığımız olmazdı. Acaba bu hangi günahımızdan oldu. Dünyada malın çok olması bizce makbül değildir. Zirâ âhiret için çalışırız. Belki bu günah tohumunun büyümesindendir.” dedi. Bunun üzerine derviş hakikati söyledi. (Şakâiku’n-Numâniye, Taşköprüzâde)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ الْمُؤْمِنَ لَا يَنْجُسُ. (ق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Mü’min asla pis olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Buhârî ve Müslim)



29
Eylül Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 16 Eylül 1431 - Hicrî: 15 Zilhicce 1436

İnebahtı Kalesi'nin Fethi (1499) • Sarıkamış'ın Kurtuluşu (1920)


"Bizi Aldatan Bizden Değildir"

Tâbiînden Abdülhamîd bin Mahmûd (rahimehullâh) rivâyet etti:

İbn-i Abbâs radıyallâhü anhümâ hazretlerinin yanında idik. Bir adam geldi ve şöyle dedi:

“Hac için yola çıkmıştık. Safâh denilen yere geldiğimizde bir arkadaşımız vefât etti. Ona bir kabir kazdık. Siyah bir yılan bütün kabri kaplamıştı. Sonra başka bir kabir açtık, orada da bir siyah yılan kabrin tamamını kaplamıştı. Üçüncü defa bir kabir daha açtık, yine bir karayılan bütün lahdi sarmıştı. Ne buyurursunuz, diye sormaya geldik.”

İbn-i Abbâs hazretleri:

“İşte bu, o adamın işlediği amelidir. Gidiniz ve onu açtığınız her hangi bir kabre defnediniz. VAllahi, bütün yeryüzünü kazsanız her yeri böyle bulursunuz” buyurdu.

Adamı açtıkları kabirlerden birine defnettikten sonra ölünün hanımına: “Merhûm ne yapardı” diye sorduk.

“O gıda maddeleri satardı. Her gün ailesinin ihtiyacı kadarını alır; yerine arpa sapı karıştırırdı.” dedi. Onun bundan dolayı azap olduğunu anladık. (Beyhakî, Şuabü’l-îmân)

MUTFAĞIMIZ: Et Kavurması (5 kişilik)

Malzemeler: Yarım kg. kuşbaşı et, karabiber, kekik, kimyon, pul biber, tuz.

Kavurmanın yumuşak olması için yeni kesilmiş et, bir gün dinlendirildikten sonra kullanılmalıdır.

Yapılışı: Bir müddet ısıtılan tavaya iç yağı, kuyruk yağı (veya 2 kaşık zeytinyağı) konulur. Yağ biraz eridikten sonra et tavaya konulur ve etler yaklaşık 2-3 dakika yüksek ateşte karıştırılarak pişirilir. Sonra ocağın altı kısılır. Biraz kekik, kimyon, karabiber ve pul biber eklenir. Kısık ateşte suyunu salana kadar ara ara karıştırılır. Suyunu salınca 15 dakika kapağı kapalı olarak pişirilir, tuz atılır. Et istediğiniz kıvamda pişmemişse hususiyle dana eti daha geç pişeceğinden içerisine 1 bardak sıcak su ekleyip biraz daha pişirilebilir. Pilav üzerine konularak ikram edilir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namazlar Vaktinde Edâ Edilmeldir
« Yanıtla #1757 : 09 Ekim 2015, 11:43:28 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(عَنْ أَبِي ذَرٍّ قَالَ قَالَ لِي رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ .... صَلِّ الصَّلَاةَ لِوَقْتِهَا ثُمَّ اذْهَبْ لِحَاجَتِكَ. (ن

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ey Ebû Zer! Namazı (ilk) vaktinde kıl, sonra işine git.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)



30
Eylül Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 17 Eylül 1431 - Hicrî: 16 Zilhicce 1436

Kânûnî Sultan Süleyman'ın Tahta Çıkışı (1520) • İkinci Selim Han'ın Tahta Çıkışı (1566)


Namazlar Vaktinde Edâ Edilmeldir

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz:

“Hazret-i Allâh’a amellerin en sevimlisi, vaktinde kılınan namaz, sonra anaya-babaya iyilik, sonra da Allah yolunda cihâddır” buyurmuşlardır.

Cenâb-ı Hakk’ın namaza dikkat edilmesini emir buyurduğu Bakara Sûresinin, 238. Âyet-i kerîmesi şöyle tefsir edilmiştir:

Namazları ve hele salât-ı vüstayı (orta yani ikindi namazını) muhâfaza ediniz, her birini dikkatle gözetip vaktinde eksiksiz olarak kılmaya devam ediniz. Allah rızası için kalkıp önünüze bakarak, ellerinizi güzel bir vaziyette tutup oynatmayarak sükût ve sekinet içinde namaza durunuz.

Bu âyetten sonra Ashâb-ı Kirâm namaza durduğu vakit sağa sola bakmaktan, bir çakılı itmekten, gönlünde dünya işlerine ait bir kuruntu yapmaktan sakındılar.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz: “Bizim şu namazımız yok mu? Bunda insan kelâmından hiç bir şey yaraşmaz. O tesbihdir, tekbirdir, Kur’an okumaktır.” buyurdular.

Salât-ı vustâ (orta namazı)nın hangi namaz olduğu -bütün namazlara itina edilmesi için- kat’î olarak tayin olunmamıştır. Müfessirlerin ekseriyetine göre ikindi namazıdır. Bu vakitte insanların meşgûliyetlerinin çok olmasından dolayı, ikindi namazının terk edilmemesi için ehemmiyetine dikkat çekilmiştir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Hendek-Ahzab muharebesinde:

“Bizi salât-ı vustâ (orta namazı) olan ikindi namazından alıkoydular. Allah onların kalblerine, evlerine ateş doldursun!” buyurmuştur. Çünkü düşmanların hücumlarından dolayı vaktinde kılamamışlardı. Sonra kıldılar. (Hak Dini Kur’an Dili)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Besmeleye Dâir
« Yanıtla #1758 : 09 Ekim 2015, 11:52:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا دَخَلَ الرَّجُلُ بَيْتَهُ فَذَكَرَ اللهَ عِنْدَ دُخُولِهِ وَعِنْدَ طَعَامِهِ قَالَ الشَّيْطَانُ لَا مَبِيتَ لَكُمْ وَلَا عَشَاءَ. (د

“Bir kimse evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan, arkadaşlarına bu gece size (bu evde) ne kalacak yer, ne de akşam yemeği var, der.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



01
Ekim Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 18 Eylül 1431 - Hicrî: 17 Zilhicce 1436

Hava Harp Okulu'nun Eskişehir'de Açılması (1951)


Besmeleye Dâir

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilk zamanlarda Kur’ân-ı Kerîm’i okumaya “Bismike Allâhümme” diye başlardı.

Sonra Hûd suresindeki “Bismillâhi mecrâhâ..” âyet-i celîlesi inince “Bismillah” ile okumaya başladı.

Sonra “Kul’id’ullâhe ev’id‘u’r-Rahmân” (İsrâ sûresi, 110.) âyet-i celîlesi inince “Bismillâhi’r-Rahman” okundu ve yazıldı.

Neml Sûresi’ndeki “İnnehû min-Süleymâne…” âyet-i celîlesi inince artık “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm” okunup yazılmaya başlandı.

Bundan anlaşılıyor ki Besmele-i Şerîfe her bir sûrenin evvelinden bir âyet olmayıp Neml Suresinin 30. âyetinin bir cüz’üdür. Âyet-i Kerîme’nin tamamı olmayıp bir cüzü olduğundan hayız, nifâs ve cünüb bulunanlar Besmele-i Şerîfeyi okuyabilirler.

Bu da Cenâb-ı Hakk’ın bir lutfüdur. Nitekim “Lâ ilâhe illAllah Muhammedün Resûlullâh” Kelime-i Şehâdet’i Kur’ân-ı Kerîm’den bir âyet olmayıp ayrı ayrı olduklarından her halde okunabilir.

“Bismi”deki isim kelimesi; rif‘at; yücelik manasınadır.

Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinden “Allâh” ism-i celili, Hak Teâlâ hazretlerine mahsus bir isimdir. Hak Teâlâ’nın zâtına havas ve avam; insanların her sınıfı ibadet ederler. Sıkıntılı zamanlarda ve zor işlerde herkes ona sığınır.

Allâhü Teâlâ akıl ile anlaşılmaktan münezzehtir. Allâhü Teâlâ’nın büyüklüğünü yarattıklarından idrak edebiliriz. Onun sanatlarında ve yarattığı şeylerde akıl durur. Herkes Allâh’a ibadet etmekle iftihar eder.

“Er-Rahmâni’r-Rahîm” Cenâb-ı Hakk’ı medihdir ve çok ziyade rahmettir. Mevla’nın dünya ve âhiretteki nimet ve iyiliklerini bildirir.

Şu halde Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm: “Dünya’da Allâhü Teâlâ’ya inananlara ve inanmayanlara ve âhirette ise yalnız ona inananlara nimet verici ve ihsan edici olan yüce Allâh’ın adına sığınarak bu işe başlar ve okurum” demektir. (Fâtiha Tefsiri, İbn-i Kemal Paşa)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“EY mü’minler! ALLÂH’IN YARDIMCILARI OLUNUZ…”
« Yanıtla #1759 : 20 Ekim 2015, 18:32:09 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَاللهُ فِي عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدُ فِي عَوْنِ أَخِيهِ. (د)

“Kul, mü’min kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allâhü Teâlâ da o kulun yardımındadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



02
Ekim Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 19 Eylül 1431 - Hicrî: 18 Zilhicce 1436

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin Vefatı (1628) • İşgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u Boşaltması (1923)


“EY mü’minler! ALLÂH’IN YARDIMCILARI OLUNUZ…”

Allâh’a yardım: Allâh’ın emrini tutmak, dinine ve resûlüne yardım etmek demektir.

Ey mü’minler! Peygamberin davetine icabet ederek Allah için tam bir îmân ile yardım ediniz. Bütün iradelerinizi Allah yolunda sarf ederek Allâh’ın dinine ve Resûlüne Allah için, Allâh’ın .rızasına kavuşmak için yardımcı olunuz Böyle olursanız bütün düşmanlara gâlib gelir ve Tevbe sûresinin: “O Allah’dır ki o, resûlünü hidâyet kanunu ve hak dini (İslâm) ile bütün dinlerin üzerine geçirmek için gönderdi. Müşrikler, isterlerse hoşlanmasınlar.” meâlindeki 33. âyet-i kerimesindeki müjdelere erersiniz.

Ashâb-ı Kirâm Resûlullâh’ın (s.a.v.) yardımcıları olmuşlardır. Hakikaten Ashâb-ı Kirâm öyle çalıştılar, çok geçmeden müşrikleri ve Hıristiyanları yendiler. Hak dinini izhar eylediler. Öyle izhar eylediler ki İslâm’ın zuhûrunu ve bir Hazret-i Ömer hilâfetinin adaletini hâlâ bütün dünya hayret ve hasretle yâd etmektedir.

Ancak bu emir ve va’d yalnız Ashâb-ı Kirâm’a değil bütün mü’minleredir.

Hâsılı “Ey îmân edenler! Eğer siz Allâh’a yardım ederseniz. O size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz.” meâlindeki Muhammed sûresinin 7. Âyet-i kerîmesinde buyrulduğu üzere: Allâh’a yardım edenler yani îmândan sonra Allâh’ın emirlerini yerine getirmek, rızasına ermek için size şart kılmış olduğu niyet ve gayretlerinizi sarf etmek suretiyle dinine hizmet ederseniz Allah size yardım eder. Sizi düşmanlarınıza gâlip ve muzaffer kılar ve ayaklarınızı sıkı bastırır. Harb meydanlarında, cihad mevkilerinde ayaklarınızı kaydırmaz, sebat ve metânetle sizi pâyidâr eyler.

O halde öyle Allâh’ın yardımcısı olmayanlar, Allâh’ın yardımından mahrum kalıyorlarsa mahrumiyetlerinin sebebini İslâm dininde değil, kendi günahlarında aramalıdırlar. Çünkü Nisa sûresinin 79. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurulmaktadır:

“Sana hayır ve menfaat, taat ve sevap hâsıl olur, her ne ererse bil ki Allah’dandır. Kötülükten de başına her ne gelirse anla ki sendendir. Biz seni bütün insanlara bir resûl olarak gönderdik. Buna şâhid olarak Allah yeter.” (Hak Dîni Kur’an Dili, Saff sûresinin 14. Âyetinin Tefsîri’nden)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İlim Amel Etmek İçin Öğrenilmelidir (1)
« Yanıtla #1760 : 20 Ekim 2015, 18:41:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَالِمٌ لَمْ يَنْفَعْهُ عِلْمُهُ. (هب

“Kıyâmet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olan insan, (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)



03
Ekim Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 20 Eylül 1431 - Hicrî: 19 Zilhicce 1436

Doğu ve Batı Almanya'nın Birleşmesi (1990)


İlim Amel Etmek İçin Öğrenilmelidir (1)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Kıyamet günü, dört şeyden sorulmadıkça kulun ayakları kımıldamaz:

Ömrünü nerede tükettiğinden,

Gençliğini (kuvvetini) nereye harcadığından,

Malını nereden kazanıp neye harcadığından,

İlmi ile ne amel işlediğinden.” (Sünen-i Dârimî)

• “Nice câhil âbidler (ibâdet edenler) ve nice fâsık (günahkâr) âlimler vardır. İbadet edenlerin câhillerinden ve âlimlerin günahkârlarından kendinizi sakınınız. Muhakkak bunlar fitnecilerin en tehlikelisidir.” (el-Câmiu’s-Sağîr)

İlmihâli öğrenmemiş bir câhil, yaptığı ibadetle Rabbini gazablandırıp şeytanı güldürür, (farzları ve şartları bilmediği için) hiçbir ameli makbul olmaz. Günahkâr âlimin ilmi ise kendisine vebaldir. Muhakkak bu ikisi, kişinin dinine şeytandan daha çok zarar verir. Şeytan onlar vasıtasıyla insanların kalblerinden imanı çıkarır.

• “Kıyâmet gününde insanlardan azâbı en şiddetli olanı (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.”

• “Bilmeyenlere yazıklar olsun. Bilip de ilmiyle amel etmeyenlere üç defa yazıklar olsun.”

• “Allâhü Teâlâ peygamberlerinden bir peygamberine şöyle vahyetti:

‘Dîn ilmini dînden başka şey için öğrenenlere, ilim öğrenip de amel etmeyenlere ve âhiret ameliyle dünyâyı kazanmaya çalışanlara de ki:

Onlar insanlara karşı koyun postuna bürünürler. Kalpleri ise kurtların kalpleri gibidir. Dilleri baldan tatlıdır, kalpleri ise sabır otundan acıdır. Beni mi aldatacaklar, yahut benimle alay mı ediyorlar. Zâtıma yemin ederim ki onlara en sabırlı ve tahammüllü olanlarını bile hayrette bırakacak bir fitne takdîr edeceğim.”

• “İnsanlara hayrı; iyiliği emredip kendisini unutan âlimin misâli insanları aydınlatırken kendisini yakan mum gibidir.”

• “Allâhü Teâlâ kıyâmet gününde âlimleri muâf tutmadığı nice şeyden ümmîleri (okumak yazmak bilmeyenleri) muaf tutar, affeder.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَلُوا اللهَ عِلْمًا نَافِعًا وَتَعَوَّذُوا بِاللهِ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ. (هـ

“Allâhü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyiniz. Fayda vermeyen ilimden Allâh’a sığınınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



04
Ekim Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 21 Eylül 1431 - Hicrî: 20 Zilhicce 1436

Medenî Kanun'un Yürürlüğe Girmesi (1926)


İlim Amel Etmek İçin Öğrenilmelidir (2)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ümmetimin en hayırlıları âlimleridir. Âlimlerin en hayırlıları da ümmetime en merhametli olanlarıdır. Biliniz ki muhakkak Allâhü Teâlâ bilenin bir günahını bağışlamadan önce bilmeyenin kırk günahını bağışlar. Biliniz ki muhakkak merhametli âlim, kıyâmet gününde yıldızlar gibi her tarafı aydınlatan nur ile gelir.

“Muhakkak cehennemde bir değirmen vardır ki (ilmiyle amel etmeyen) kötü âlimleri öğütür.”

“Cennetliklerden bir topluluk cehennemliklerden bir topluluğa uğrarlar ve:

Neden cehenneme girdiniz. Hâlbuki biz cennete ancak sizin öğrettiklerinizle girdik” derler.

“Biz size onu emreder, lâkin kendimiz işlemezdik” derler.

Hz. Ali (k.v.) buyurdu:

“İlim ameli çağırır. Eğer gelirse ne âlâ, gelmezse ilim de gider.”

Bişr-i Hâfî (k.s.) buyurdular:

“İlim onunla amel eden için güzeldir. Kim ilimle amel etmezse ona, onun kadar zarar verici birşey olmaz.” (Zemmu men lâ ya‘melü bi-ilmihî, İbn-i Asâkir)


Nükte: Kabiliyetli Çocuk

Sultan Mahmud Han bir gün tebdîl-i kıyafet gezerken, mektepli bir çocuğa rast gelip ona bir altın verir. Çocuk altını kabul etmez. Sultan Mahmud Han:

“Niçin almıyorsun?” der. Çocuk:

“Bu altını nerden aldın diye anam babam kızarlar.” der. Sultan Mahmud Han:

“Padişah verdi dersin.” Çocuk:

“Hiç inanmazlar. ‘Padişah verince bir altın mı verir?’ derler. Hiç olmazsa şu cüz kesemi doldurmalısınız ki, padişahın vermiş olduğuna inansınlar.” der.

Bunun üzerine Sultan Mahmud Han çocuğun cüz kesesini altınla doldurur.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Su İçmenin Âdâbı
« Yanıtla #1762 : 20 Ekim 2015, 18:46:31 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَيِّدُ الشَّرَابِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ اَلْمَاءُ، وَسَيِّدُ الطَّعَامِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ اَللَّحْمُ ثُمَّ الْاُرْزُ. (كنز)

“Dünya’da ve âhirette içeceklerin efendisi sudur. Dünya’da ve âhirette yiyeceklerin efendisi ise et, sonra da pirinçtir.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



05
Ekim Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 22 Eylül 1431 - Hicrî: 21 Zilhicce 1436

Bosna-Hersek'in Kaybı (1908)


Su İçmenin Âdâbı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Sağ elinizle yiyiniz, sağ elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir ve sol eliyle alır.” buyurmuşlardır.

Besmele çeker ve Allâhü Teâlâ’ya susuzluğunu ve kötü ahlâkını gidermesi, suyu bereket ve şifa kılması için duâ eder.

Sonunda da ‘Elhamdülillâh’ der.

Suyun serin olanını tercih eder. Zira bu, susuzluğu giderir ve daha çok şükretmeye vesile olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) suyun serin ve tatlı olanını severdi.

Suyu oturarak içer, ayakta su içmez.

Zemzem suyunu ayakta içmekte bir beis yoktur. Abdestten artan su ve ilaç alındıktan sonra içilen su, ayakta içilebilir.

Suyu yudum yudum, ağır ağır içmelidir. Suyu bir nefeste içmez. Zira bu ciğere zarar verir. Üç nefeste içmelidir. Bu şekilde içmek daha faydalı, hazmettirici, susuzluğu daha çok giderici ve daha şifalıdır.

Su içtiği kaba nefesini üflemez. Eğer nefes alacaksa su kabını ağzından uzaklaştırır.

Aç karnına su içmemelidir. Zira aç karnına su içmek, kuvveti azaltır, bedeni zayıf düşürür.

Bir toplulukta su istendiği zaman, dağıtmaya yaşlılardan başlar. Kendisi en son içer. Bir toplulukta su dolaştırılarak sırayla dağıtılacağı zaman sağdan başlanır ve sırayla sağdan devam edilir. Solda olan birine ancak sağdakinin izni ile verir.

Güzel koku ikram edildiğinde reddetmediği gibi Zemzem suyu ikram edildiğinde de geri çevirmez.

Su dağıtan sürahiyi sol eliyle, bardağı sağ eliyle tutar ve sağ eliyle ikram eder. (İslam Ahlâkı ve Adabı, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İbrahim Bin Edhem (K.S)
« Yanıtla #1763 : 20 Ekim 2015, 18:48:30 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلنَّاسُ سَوَاءٌ كَأَسْنَانِ الْمُشْطِ وَإِنَّمَا يَتَفَاضَلُونَ بِالْعِبَادَةِ وَلَا تَصْحَبَنَّ أَحَدًا لَا يَرَى لَكَ مِنَ الْفَضْلِ مِثْلَ مَا تَرَى لَهُ. (كنز

“Bütün insanlar tarak dişleri gibi müsavidirler. Birbirlerine karşı ancak ibadet ile faziletli olurlar.
Onun hakkında senin muvafık gördüğün bir nimet ve meziyeti, senin hakkında muvafık görmeyen kimse ile arkadaş olma.”

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



06
Ekim Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 23 Eylül 1431 - Hicrî: 22 Zilhicce 1436

Estergon Kalesi'nin İkinci Defa Fethi (1605) • Çanakkale'nin Kurtuluşu (1922) • İstanbul'un Kurtuluşu (1923)


İbrahim Bin Edhem (K.S)

İbrahim bin Edhem, aslen bugün Kuzey Afganistan’da bulunan Belh diyarındandır. Zâhid, âlim, âbidlerden ve evliyâdandır. Süfyân-ı Sevrî, Fudayl bin Iyâz gibi imâm ve âlimlerle arkadaşlığı vardır. Tâbiîn ve tebe-i tâbiînden hadîs rivâyet eylemiştir. İmam Neseî (rh.), ‘İbrahim bin Edhem (k.s.), sika (güvenilir) ravilerden ve zâhidlerdendir’ demiştir.
Pederi Edhem, han›m› ile hacca gitti. İbrahim Mekke’de doğdu. Vâlidesi Mescid-i Haram’da oğlu ile tavaf ediyor ve sâlih zatlara “Duâ ediniz de şu oğlum sâlihlerden olsun” diyordu.

Horasan beylerinden Edhem oğlu İbrahim bir gün köşkünden dışarıya bakarken elindeki ekmek parçasını yiyen bir adam gördü. Buna ibretle baktı. Adam ekmeği yedi sonra su içti ve uyudu. Allâhü Teâlâ bunda fikretmesini İbrahim’e ilhâm etti. Hizmetçisini o adama gönderip uyandığında onu yanına getirmesini emretti. Adam uykusundan uyanınca hizmetkâr ona “Şu köşkün sahibi konuşmak için seni çağırıyor” dedi. Adam köşke girdi. İbrahim bin Edhem onu görünce “Ey Efendi! Ekmeği yedin ve doydun değil mi?” dedi. Adam “Evet” dedi. “Suyu içerek kandın değil mi?” dedi. Adam “Evet” dedi. “Sonra da huzur içinde ve kalbinde hiçbir keder ve meşguliyet olmadan uyudun değil mi?” dedi. Adam “Evet” deyince İbrahim: “Ben kendi kendime düşündüm; İnsanın nefsi şuncacık şeye kanaat edebiliyorsa ben niçin bu dünya ile uğraşıp duruyorum.” dedi. Bundan sonra malı mülkü ve memleketini terketti, Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kasdederek ve sırf helâl lokma talebiyle yeryüzünde yolculuğa çıktı.

İbrahim bin Edhem’in arkadaşlarından Ebû Abdullah Cüzcânî anlattı:
İbrahim bin Edhem bir deniz gazâsına gitti. Orada hastalandı. Vefât edeceğini anlayınca “Bana yayımı veriniz” dedi. Cenâb-ı Hak yay elinde olduğu halde ruhunu kabz eyledi. (H. 162) Onu Rum diyarında bir adada defnettik. Rahmetullâhi aleyh.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Kabir Azabı Haktır”
« Yanıtla #1764 : 20 Ekim 2015, 18:51:13 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَنْزِهُوا مِنَ الْبَوْلِ فَإِنَّ عَامَّةَ عَذَابِ الْقَبْرِ مِنْهُ. (قط)

“İdrar (sıçramasın)dan sakınınız. Zîrâ kabir azâbının çoğu ondandır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârekutnî)



07
Ekim Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 24 Eylül 1431 - Hicrî: 23 Zilhicce 1436

İnebahtı Deniz Savaşı ve Donanmamızın Yakılması (1571) • Rusya'da Komünist İhtilali (1917) • Amerikan ve İngiliz Kuvvetlerinin Afganistan'a Girmesi (2001)


“Kabir Azabı Haktır”

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Benî Neccâr kabilesinin hurmalığına girdi. Orada câhiliye devrinde ölen Benî Neccâr’ın erkeklerinin (azab görmelerinden dolayı çıkan) seslerini işitti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) telaşla oradan çıktı ve Ashâbına kabir azabından Allâh’a sığınmalarını emretti. (Müsned-i Ahmed)

Hz. Âişe kabir azabın(ın hak olup olmadığın)ı Resûlüllâh’a (s.a.v.) sormuş, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Evet, kabir azabı haktır.” buyurmuşlar. Hz. Âişe (r.anhâ) “Bundan sonra Resûlullâh’ın (s.a.v.) her namazdan sonra kabir azabından Allâhü Teâlâ’ya sığındığını gördüm.” dedi.

Ebu’l-Leys es-Semerkandî Hazretleri Tenbîhu’l-Gâfilin isimli eserinde bu hadîsi naklettikten sonra şöyle nasihatte bulunmuştur:

“Her Müslümanın kabir azabından Allâhü Teâlâ’ya sığınması ve kabre girmeden önce sâlih amellerle hazırlık yapması lazımdır. Bunları yapmak dünyada, hayatta iken gayet kolaydır. Fakat kabre girdikten sonra bir sevap elde etmek için izin istese bile kendisine izin verilmez. Hasret ve pişmanlık içinde kalır.

Akıllı bir Müslümanın ölülerin hâlini düşünmesi lazımdır. Ölüler iki rekât namaz kılmak, bir defa “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlüllâh” demek veya bir defa Allâhü Teâlâ’yı tesbih etmek için izin isteseler onlara asla izin verilmeyecektir. Onlar da, günlerini gaflet ve tembellik içinde geçiren dirilere hayret edeceklerdir.

Kardeşim, vaktini zayi etme. Çünkü vakit senin sermayendir. Sen sermayen elinde olduğu müddetçe kâr elde edebilirsin. Âhiret sermayesinin bu gün pek bir kıymeti yoktur. Fakat öyle bir gün gelir ki o günde ondan daha kıymetli bir şey bulunmaz. Âhiret sermayesini çoğalt. Zira o günde bu sermayeyi elde etmeye gücün yetmez.

O kıyamet günü için muhtaç olacağımız hazırlığa muvaffak kılmasını Allâhü Teâlâ’dan niyaz ederiz. Tekrar dünyaya dönmeyi isteyip de izin verilmeyen ve pişman olanlardan olmaktan da Allâhü Teâlâ’ya sığınırız.”


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namazlarda Kıraatler | Fâtıma Bintü’l-Yemân(RADIYALLÂHÜ ANHÂ)
« Yanıtla #1765 : 20 Ekim 2015, 18:53:48 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ اِبْتَدَعَ بِدْعَةً فَعُمِلَ بِهَا كَانَ عَلَيْهِ أَوْزَارُ مَنْ عَمِلَ بِهَا لَا يَنْقُصُ مِنْ أَوْزَارِ مَنْ عَمِلَ بِهَا شَيْئًا. (هـ)

“Bir kimse bir bid’at ihdas etse (Resûlullâh’ın sünnetine uymayan bir şeyi çıkarırsa) ve insanlar da onunla amel etseler, onların günahından hiçbir şey eksilmeden, aynı günah kendisine de yazılır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



08
Ekim Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 25 Eylül 1431 - Hicrî: 24 Zilhicce 1436

Balkan Harbi'nin Başlaması (1912) • Çatalca'nın Kurtuluşu (1922)


Namazlarda Kıraatler

Namazda sünnet miktarı kıraatten (Kur’ân-ı Kerîm’den bir sûre veya üç âyet okuduktan) sonra bir tutukluk olur (veya yanılır)sa hemen rükûa gitmeli, başka bir âyete, sûreye geçmemelidir. Fakat henüz sünnet miktarı okumamış ise başka âyet ve sûreye geçebilir.

Kur’ân-ı Kerîm, farz namazlarda yavaş yavaş, harflerin mahrecine riâyet ederek ve manasını düşünerek, teravih namazlarında yavaş ile süratli okuma arasında okunmalıdır. Nâfile namazlarda ise süratli okunabilir. Ancak mânası anlaşılacak şekilde ve tecvid hatası yapmadan okunmalıdır.


Fâtıma Bintü’l-Yemân(RADIYALLÂHÜ ANHÂ)

Fâtıma bintü’l-Yemân, Ashâb-ı Kirâm’dan Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin sırdaşı Huzeyfe radıyallâhü anh hazretlerinin kız kardeşidir. Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) bîat edenlerden ve hadîs rivâyet edenlerdendir.

Fâtıma bintü’l-Yemân’ın rivâyet ettiği iki hadîs-i şerîf:

• Hastalığı sırasında kadınlar topluluğu ile Resûlullâh Efendimiz hazretlerini ziyârete gitmiştik. Humma hastalığının şiddetli harâretini hafifletmek için başı ucuna asılmış bir su kırbasından üzerine su damlıyordu.

“Yâ Resûlallâh, Allâh’a duâ etseniz de şu hastalığı sizden giderse” dedik.

“Muhakkak insanların belâları en şiddetli olanları peygamberlerdir. Onlardan sonra (rütbece) onları takip edenler, sonra da (rütbece) onları takip edenlerdir” buyurdular.

• Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bize bir hutbe îrâd etti ve buyurdu ki:

“Ey kadınlar cemaati… Bilin ki sizden ziynetle süslenip de onu -nâ-mahreme- gösterenlerinize muhakkak onun sebebiyle azâb olunacaktır.

Mansûr (rh.) şöyle der: Ben bu hadîs-i şerîfi tâbiînden büyük müfessir Mücâhid’e (r.a.) naklettim. Bana şöyle dedi:

“Ben o sahâbe hanımları gördüm: Onlar elbiselerinin kollarını düğmeledikleri zaman parmaklarındaki yüzükleri örterdi.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âhir Zamanda Müslümanlar | Kim Din Kardeşinin Yardımda Olursa...
« Yanıtla #1766 : 21 Ekim 2015, 11:00:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يُرْفَعَ الْعِلْمُ وَيَثْبُتَ الْجَهْلُ وَيُشْرَبَ الْخَمْرُ وَيَظْهَرَ الزِّنَا. (ق

“İlmin kaldırılması, cehâletin kökleşmesi, şarabın çok içilmesi, zinânın yayılması kıyâmet alâmetlerindendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



09
Ekim Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 26 Eylül 1431 - Hicrî: 25 Zilhicce 1436

Yanya Kalesi'nin Fethi (1431)


Âhir Zamanda Müslümanlar

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Âhir zamanda öyle topluluklar olacak ki, onlar mescidlerini süsleyecekler fakat kalblerini (ibadetten, ihlâstan mahrum bırakıp fitne, fesat, gıybet vs. ile) harab edecekler.

Elbiseleri için gösterdikleri dikkat ve itinayı dinleri için göstermeyecekler.

Dünya işleri iyi olduğu zaman dinleri ile alakalı hususlara hiç aldırmayacaklar.”

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki o zamanda mescidlerde bin, hatta daha fazla kişi namaz kılacak. Fakat içlerinde bir tek (kâmil) mümin olmayacak.”
(Kenzü’l-Ummâl)


Kim Din Kardeşinin Yardımda Olursa...

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“Kim bir müminin dünya sıkıntılarından birini giderirse Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından birini giderir.

Kim bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da onun dünya ve âhiret kusurlarını örter.

Kim bir sıkıntıda kalanın işine yardım ederse, Allah da dünya ve âhirette o kimsenin işlerini kolaylaştırır.

Kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da o kulun yardımında olur.

Bir kimse ilim talep etmek için bir yola girerse, Allah bu sebeple ona cennetin yolunu kolaylaştırır.

Allâh’ın evlerinden (mescidlerden) birinde toplanıp, Allâh’ın kitabını okuyup aralarında onu birbirlerine anlatan topluluğu melekler kuşatırlar. Onların üzerlerine sekînet (huzur) iner ve rahmet onları kaplar.Allâhü Teâlâ katındaki (melek)lerine onları anar.

Kimi ameli geri bırakırsa, nesebi onu ileri geçiremez.”
(S. Müslim) Yani bir kimse hiç amel etmez veya ameli eksik olursa şerefli bir sülalede olması onu kurtaramaz.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُدْعُوا اللهَ وَأَنْتُمْ مُوقِنُونَ بِالْإِجَابَةِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ لَا يَسْتَجِيبُ دُعَاءً مِنْ قَلْبٍ غَافِلٍ لَاهٍ. (ت

“Allâhü Teâlâ’ya, kabul olunacağına inanarak duâ ediniz. Biliniz ki Allâhü Teâlâ, gâfil ve kendisinden başka şeyle meşgul bir kalb ile yapılan duâyı kabul etmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



10
Ekim Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 27 Eylül 1431 - Hicrî: 26 Zilhicce 1436

Hz. Hüseyin Radıyallâhü Anh'ın Şehâdeti (680) • Belgrad'ın İkinci Defa Fethi (1690)


Gafletle Yapılan Duâ

Hz. Mûsâ (a.s.) Allâhü Teâlâ’ya duâ eden ve yalvaran birine rastlamıştı.

“Allâh’ım, şayet bu adamın ihtiyacını gidermek benim elimde olsaydı ihtiyacını giderirdim.” dedi. Allâhü Teâlâ Hz. Mûsâ’ya (a.s.) şöyle vahyetti:

“Yâ Mûsâ! Ben ona karşı senden daha merhametliyim. Fakat kalbinde benden başkası olan kimsenin duâsını kabul etmem. Bu kulumun koyunları var. Bana duâ ederken koyunlarını düşünüyor.”

Hz. Mûsâ (a.s.), bunu o adama haber verdi. O da inanarak ve yalvararak Allâhü Teâlâya duâ etti. Allâhü Teâlâ da onun bu duâsını kabul etti. (Risâle-i Kuşeyriyye)


Namazlarda Kıraatler

Namazda ve namaz dışında sesli olarak Kur’ân-ı Kerîm okunurken sesi ve kıraati süslemek güzel görülmüştür. Nitekim bir hadîs-i şerîfte:

“Kur’ân-ı Mübîni seslerinizle bezeyiniz (süsleyiniz)” buyurulmuştur.

Ancak burada şunlara dikkat edilmelidir:

Kelimelerin mânası değişmemeli, kelimelerin aslı bozulmamalı, harfler uzatılarak bir harf, iki harf gibi okunmamalı. Mesela: “Rabbenâ” kelimesinde “râ” harfi uzatılarak okunursa kelime üvey baba manasında olur ve mâna değiştiği için namaz bozulur. Bu gibi hatalardan kaçınmak lâzımdır.


MUTFAĞIMIZ: Zeytinyağlı Barbunya (5-6 kişilik)

Malzemeler: Yarım kilo barbunya, 1 kuru soğan, 1 havuç, 1 yemek kaşığı biber ve domates salçası, 5 diş sarımsak, 1 çay bardağı Zeytinyağı, 2 su bardağı su, 1 tatlı kaşığı şeker, bir tutam maydanoz, tuz.

Yapılışı: Barbunyalar 5-10 dakika haşlanır ve süzülür. Tencereye zeytinyağı konulur. Sırasıyla soğan, sarımsak ve havuc kavurulur, üzerine salça konur ve biraz daha kavurulur. Barbunya, tuz, şeker ve sıcak suyu da ekleyip 20 dk. kadar pişirilir. İstenirse üzerine maydanoz doğranır, soğuk olarak yenilir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ. (سورة البقرة, 216

“... Ve siz bazan bir şeyden hoşlanmazsınız. Hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır ve bazen bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Ve Allâhü Teâlâ bilir, sizler ise bilemezsiniz.”
(Bakara Sûresi, âyet 216)



11
Ekim Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 28 Eylül 1431 - Hicrî: 27 Zilhicce 1436

Mudanya Konferansı ve Mütârekesi (1922)


“Rabbim Size Ne Kıymet Verir, Duânız Olmasa”

Hazret-i İbrahim aleyhisselam Cenâb-ı Hakk’a duâ etti: “Ey Rabbim! Beni ve neslimden olanı da namazı devamlı kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz! Duâmı kabul buyur.” (İbrahim sûresi, âyet 40) Allâhü Teâlâ duâsını kabul buyurdu, neslinden peygamberler gönderdi. Müslümanlar da duâ etmeli ki, nesli namaz kılanlardan olsun.

Şâfiî fakîhlerinden Ebu’l-Velîd en-Nisaburî anlattı:

“Vâlidem bana şöyle anlatmıştı:

Ben sana hâmile iken, meşhûr âlimlerden Abbâs bin Hamza’nın sohbetine gitmek için pederinden izin istedim, verdi. Zilhicce ayının ilk on günlerinde idi. Son sohbeti esnasında cemaate ‘ayağa kalkınız’ dedi. Herkes kalktı. Ben de kalktım. Sonra duâ etmeye başladı. Ben de bu sırada:

Allâh’ım, bana âlim bir evlad ihsan eyle” diye duâ ettim. Evime döndüm. O gece rüyamda bir adam:

‘Müjdeler olsun, muhakkak Allâhü Teâlâ duânı kabul etti ve sana erkek bir evlad ihsan eyledi. Senin babanın ömrü kadar yaşar’ dedi. Babam 72 sene ömür sürmüştü.”

Ebu’l-Velîd, bunu anlattıktan sonra “İşte şu vakit ömrümden 72 sene geçmiştir.” dedi ve dört gün sonra vefât etti. Rahimehullah. (Tabakât-ı Şâfiiyye, Sübkî)


Muharrem Ayı İctimâ'i, Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1437 yılı Muharrem ayı ictimâ‘ı (13 Ekim Salı)  günü Türkiye yaz saati ile 03.06’dır.

Ru’yet, ise  (13 Ekim Salı ) Türkiye saati ile 19.57’dir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Güney Amerika Kıtasının tamamı, Atlas Okyanusu’nun orta kısmı, Senegal, Mali, Fildişi Sahilleri, Dominik Cumhuriyeti, Uruguay, Paraguay, Arjantin, Haiti, Jamaika, Küba,

Hilâl, Türkiye, Almanya, Avusturya ve Arap yarım adasından görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 14 Ekim Çarşamba Muharrem ayının 1. günüdür.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَامَ ثَلَاثَةَ اَيَّامٍ مِنْ شَهْرِ حَرَامٍ اَلْخَمِيسَ وَالْجُمْعَةَ وَالسَّبْتَ كَتَبَ اللهُ لَهُ عِبَادَةَ تِسْعِ مِائَةِ عَامٍ. (إحياء

“Haram aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb)den üç gün; perşembe, cuma, cumartesi oruç tutana, Allâhü Teâlâ dokuz yüz senelik (nâfile) oruç sevâbı yazar.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmi’d-Dîn)



12
Ekim Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 29 Eylül 1431 - Hicrî: 28 Zilhicce 1436

Amerika'nın Keşfi (1492) • Sokollu Mehmed Paşa'nın Şehâdeti (1579) • Eğri Kalesi'nin Fethi (1596)


Zilhicce’nin Son Gecesi Yapılacak İbâdet

Zilhicce’nin son gecesi mümkünse bir Tesbih Namazı kılınır ve bir Hatm-i Enbiyâ yapılır.

Kezâ, Zilhicce’nin son gecesi, akşam ile yatsı arasında, 10 rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbi, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyânımı hasenâta tebdîl eyle. Beni hidâyet-i ilâhiyene ve rızâ-yı ilâhîne mazhar eyle.”

Her rek’atte; 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı  Şerîf okunur. İki rek’atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salevât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde mümkünse oruçlu bulunmak fazîletli bir ibâdettir.


Muharrem Ayının Birinci Gününde Ne Yapılır?

Muharrem ayının birinci gününde, her birinde besmele çekerek, bir defada 1000 İhlâs-ı şerîf okuyanları, Cenâb-ı Hak lütfuyla, keremiyle bu âlemden kul borcu ile huzûruna getirmeyecektir.

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak fazîletli ibâdetlerdendir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10. günlerde oruç tutmalıdırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) 9. günü seferde bulunduğundan yalnız 10. günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9. günü de tutarız.” buyurmuşlardır.

Bu ayın perşembe, cuma, cumartesi günlerinde peş peşe oruç tutulursa 900 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)