Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064027 defa)

0 Üye ve 272 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ...مَنْ أَدَّاهَا قَبْلَ الصَّلَاةِ فَهِيَ زَكَاةٌ مَقْبُولَةٌ وَمَنْ أَدَّاهَا بَعْدَ الصَّلَاةِ فَهِيَ صَدَقَةٌ مِنَ الصَّدَقَاتِ. (د

“Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)




15
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 02 Temmuz 1431  - Hicrî: 28 Ramazan 1436

Haçlıların Kudüs Katliamı (1099) • Cezayir'in Osmanlılar Tarafından Fethi (1516)



Şevvâl Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salavât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)


Şevvâl Ayı İctimâ‘ı, Ru’yet Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Şevval ayı ictima‘ı (16 Temmuz Perşembe)  günü Türkiye yaz saati ile 04.24’dir.

Ru’yet, ise (16 Temmuz Perşembe) Türkiye saati ile 18.00’dir.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Atlas Okyanusu’nun güneyi, Güney Amerika Kıtasının tamamı, Güney Afrika, Angola, Zambia, Saint Helena Adası,

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarım adasından görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 17 Temmuz Cuma günü de Şevval ayının 1. günüdür.


Kıble Saati ve Dünya Kıble Günü Nedir?

Kıble saati, güneşe bakılarak kıblenin tesbit edilebildiği saattir.

Takvimin ön sayfasında yazılan kıble saatinde güneşe dönen bir kimse kıbleye dönmüş olur.

Dünya kıble günleri ise, aynı kıble saatinin bütün dünyâ için geçerli olduğu hususî günlerdir. Senede iki defa, 28 Mayıs (Türkiye saati ile) 12.18’de ve 16 Temmuz saat 12.27’de güneş tam Kâ’be-i Muazzama üzerinde bulunur. Bu iki vakitte, dünyânın o anda gündüz olan yerlerinden herhangi birinde güneşe dönen kimse, aynı zamanda Kâ’be-i Muazzama’ya yani KIBLE’ye dönmüş olur.

Daha fazla malumat için takvimin sonundaki yazımıza bakınız.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bayram Namazı Nasıl Kılınır? | Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?
« Yanıtla #1681 : 28 Temmuz 2015, 13:05:40 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: .... وَإِنَّ اللهَ لَيُدْخِلُ عَلَى أَهْلِ الْقُبُورِ مِنْ دُعَاءِ أَهْلِ الْاَرْضِ أَمْثَالَ الْجِبَالِ فَاِنَّ هَدِيَّةَ الْاَحْيَاءِ إِلَى الْاَمْوَاتِ اَلْاِسْتِغْفَارُ لَهُمْ وَالصَّدَقَةُ عَلَيْهِمْ . (كنز

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri, onlar için istiğfar ve sadakadır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)




16
Temmuz Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 03 Temmuz 1431  - Hicrî: 29 Ramazan 1436



Bayram Namazı Nasıl Kılınır?

Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

“Niyet ettim Allah rızası için bayram namazı kılmaya, uydum imama” diye kalben niyet edip Allâhü Ekber diyerek iftitâh tekbiri alın-dıktan sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat sessiz “Allâhü ekber” diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salınır; yine eller kaldırılarak ikinci tekbir alır ve eller yanlara salınır; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve bir sûre veya üç âyet okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kere kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, dördüncü tekbir ile rükûa gidilir ve namaz tamamlanır.


Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır.

(Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Arşın Gölgesinde Gölgelenecekler | Mürüvvet Nedir?
« Yanıtla #1682 : 28 Temmuz 2015, 13:08:53 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَحِلُّ لِرَجُلٍ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ فَوْقَ ثَلَاثِ لَيَالٍ. (ق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bir kimsenin (din) kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



17
Temmuz Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 04 Temmuz 1431  - Hicrî: 1 Şevval 1436

Abdülkadir Geylani'nin (k.s.) Vefatı (1166)

Bugün Ramazan Bayramının 1. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


Arşın Gölgesinde Gölgelenecekler

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ, Arş’ının gölgesinden başka gölgenin olmadığı kıyâmet gününde yedi sınıf insanı Arş’ının gölgesinde gölgelendirir:

1- Adâletli idâreci,

2- Allâh’a ibâdet içinde büyüyen genç,

3- Kimsenin olmadığı bir yerde Allâhü Teâlâ’yı zikredip, onun korkusundan gözyaşı akıtan kimse,

4- Kalbi mescitlere bağlı olan kimse,

5- Bir sadaka verip onu gizleyen ve sağ elinin yaptığından sol elinin haberi olmayan kimse.

6- Birbirlerini Allah için seven iki kimse ve,

7- Güzel bir kadın kendisini -gayr-i meşrû fiile- dâvet ettiği zaman yüz çevirip ‘ben Allâhü Teâlâ’dan korkarım.’ diyen kimse
.



Mürüvvet Nedir?

Mürüvvet: İnsanlığa uygun olan, güzel görülen şeyleri yapmak, yerilmeyi gerektiren hallerden kaçınmak demektir. Bunun zıddı, namerdliktir. Açıkça yapılmasından utanılacak bir işi, gizlice yapmamak ve yapılan bir iyiliği unutmamak ve fırsat düştükçe karşılığında iyilik yapmak da bir mürüvvettir.

Fudayl bin Iyaz rahimehullah buyurdular ki:

“Şunları yapan kimse mürüvvete nail olur:

Ana babasına iyilik yapan,

Akrabalarını ziyaret edip gözeten,

Kardeşlerine ikramda bulunan,

Ailesine, çocuklarına ve hizmetçilerine karşı ahlâkı güzel olan,

Dinini yaşayıp muhafaza eden,

Malını haramdan koruyan ve malının zekâtını veren,

Dilini kötü sözlerden koruyan,

Evini ihmal etmeyen,

Mâlâyânî (dünyâ ve âhirete faydasız şeyler) ile uğraşanlarla oturup kalkmayan.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
“Selâm İle Dahi Olsa Sıla-i Rahmi Yapınız”
« Yanıtla #1683 : 28 Temmuz 2015, 13:15:08 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنَ السُّنَّةِ أَنْ يَخْرُجَ الرَّجُلُ مَعَ ضَيْفِهِ إِلَى بَابِ الدَّارِ. (هـ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Kişinin, müsafiriyle beraber evin kapısına kadar çıkması sünnettir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



18
Temmuz Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 05 Temmuz 1431  - Hicrî: 2 Şevval 1436

Misak-ı Millî'nin TBMM'de Kabulü (1920)

Bugün Ramazan Bayramının 2. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


“Selâm İle Dahi Olsa Sıla-i Rahmi Yapınız”

Sıla-i rahim: Hısımlık haklarını muhâfaza maksadıyla Rabb’imizin emrini, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetini işlemek niyetiyle akrabâmızı ziyâret edip selâmlaşmak, imkânımız var ise onlara hediye vermek, iyiliklerini isteyip zararlarını gidermek, uzakta olanlarını mektup (telefon vesâir yollar)la, selâmlarımızla sevindirmektir.

Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“Akrabalarınızdan sıla-i rahimde bulunacağınız kimseleri öğreniniz. Çünkü akrabayı ziyaret etmek, aile içinde muhabbete, zenginliğe ve ömrün uzamasına sebep olur.”

“İyilik, Sıla-i rahim ve güzel komşuluk dünyanın mamur olmasına ve ömrün uzamasına sebeptir.”


Bir zât Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) geldi ve:

“Yâ Resûlallâh, benim bazı akrabalarım var. Ben onların her şeylerine tahammül ediyorum, onlar ise beni(m hakkımı) bilmezden geliyorlar. Ben onlara sıla-i rahim vazifemi yapıyorum, onlar ise akrabalık bağını kesiyorlar. Ben onlara iyilikte bulunuyorum, onlarsa bana kötülük yapıyorlar” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):

“Eğer sen söylediğin gibi yapıyorsan, (ettiğin ihsân) onların yüzüne attığın kordur (yani sana teşekkür etmediklerinden yedikleri haramdır), Allâhü Teâlâ tarafından memur bir yardımcı daimâ seninle olur.” buyurdular.

Bir zât Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) geldi ve:

“Yâ Resûlallâh, kime iyilikte bulunayım” dedi;

“Ana ve babana” buyurdular.

“Anam babam yoktur” dedi.

“Evladına (iyilik et)” buyurdular.

Yine Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Babanın oğluna duâsı peygamberin ümmetine duâsı gibidir. Evladın babasına duâsı da bunun gibidir.”  (Mekârimu’l-Ahlâk, İbn-i Ebi’d-Dünyâ)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İyilik Hor Görülmez | Çocukların Dil Öğrenmesi
« Yanıtla #1684 : 28 Temmuz 2015, 13:20:34 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِلْتَمِسُوا الْجَارَ قَبْلَ الدَّارِ، وَالرَّفِيقَ قَبْلَ الطَّرِيقِ. (طب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ev almadan önce iyi komşu arayınız, yola çıkmadan önce iyi arkadaş bulunuz.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)



19
Temmuz Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 06 Temmuz 1431  - Hicrî: 3 Şevval 1436

Emevî Ordusunun İspanya'ya Çıkışı (711) • Yalova'nın Kurtuluşu (1922)

Bugün Ramazan Bayramının 3. günü. Ramazan bayramınız mübarek olsun.


İyilik Hor Görülmez

Hazret-i Enes (r.a.) anlatıyor:

Peygamberimiz’e (s.a.v.) bir fakir geldi. Peygamberimiz o fakire bir hurma verdiler. Adam çok şaşırdı ve:

“Sübhânallâh. Bir peygamber, yalnız bir hurmayı mı sadaka veriyor?” diyerek sadakayı hor gördü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Sen onun içinde ne kadar çok bereket olduğunu bilsen.” buyurdular.

Başka birisi geldi ve o da bir şeyler istedi. Ona da bir hurma verdiler. O kişi bu hurmayı alınca çok sevindi ve:

“Bir peygamberden ihsan olunan bir hurma. Hayatta olduğum müddetçe onu yanımdan ayırmayacağım. Her zaman onun bereketini bekleyeceğim.” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ashabına ona iyilik ve yardım etmelerini emir buyurdular. O kişi, çok geçmeden zenginlerden oldu. (Suyutî, Ed-Dürru’l-Mensûr)


ÇOCUKLARIN DİL ÖĞRENMESİ

Erken yaşta farklı diller öğrenmek, çocuğun zekâsını geliştirir. Doğru bir metotla dil öğrenmeye ne kadar erken yaşta başlanırsa, öğrenme o kadar kolay ve tabii olur.

Erken yaşta dil öğrenen çocukların problem çözme kabiliyetleri gelişir, Matematik ve ictimâî (sosyal) ilimlerde daha muvaffak olurlar.

Doğumdan 5 yaşına kadar çocuğun beyni çok faaldir ve duyduklarını adeta bir kaset gibi beynine kaydetmektedir. Çocuklar bir şeyi çok kolay bir şekilde öğrenmektedirler. Küçük yaşlarda Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğrenen birçok çocuk vardır. Çünkü çocuklar, 0-5 yaş arasında dil öğrenmek için çok müsaittir. İyi bir programla çocuklar 5 yaşına kadar aynı zamanda birkaç dili zorlanmadan kavrayabilir. Daha sonraki yıllar, üzerinde durulursa mükemmelleşmesi mümkün olur.

5 yaşından sonra ise başka bir dili, gayret ve sebat ile çalışarak öğrenebilir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ صَامَ رَمَضَانَ ثُمَّ أَتْبَعَهُ سِتًّا مِنْ شَوَّالٍ كَانَ كَصِيَامِ الدَّهْرِ. (م

“Kim Ramazan orucunu tutar sonra Şevvâl ayından da altı gün oruç tutarsa senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibi olur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)



20
Temmuz Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 07 Temmuz 1431  - Hicrî: 4 Şevval 1436

Montreux Boğazlar Antlaşması'nın İmzalanması (1936) • Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)


Peygamberimizin Torunlarından: Ümmü Gülsüm el-Kübrâ (r. anhâ)

Hz. Ali’nin (k.v.) ve Hz. Fâtıma (r. anhâ)’nın kızları olup Ümmü Gülsüm el-Kübrâ (r. anhâ) diye meşhûrdur.

Hazret-i Ömer (r.a.), Ümmü Gülsüm ile evlenmek istediğini söyleyince Hz. Ali:  “Ben kızımı Ca‘fer’in oğullarına vermeyi düşünüyordum, dedi. Hz. Ömer:

“Kızını bana nikâhla. Zira yeryüzünde onunla güzel geçinmeyi benim gibi isteyen bir adam daha bulunmaz” dedi. Hz. Ali “verdim”, dedi.

Muhâcirlerden bir kısmı Ravza-i Mutahhara’da; kabr-i şerîf ile minber arasında otururlardı. Hz. Ömer bir mesele için istişâre etmek istediğinde buraya gelip onlarla istişâre ederdi. O mecliste Ali, Osman, Zübeyr, Talha ve Abdurrahman bin Avf hazretlerinin de bulunduğu bir sırada Hz. Ömer gelip:

“Beni izdivâcım için tebrik ediniz” dedi. Onlar tebrik ettiler ve:

“Kiminle” dediler.

“Ali bin Ebî Tâlib’in kızıyla” dedi ve sonra:

“Peygamberimiz aleyhisselâtü vesselâm:

Kıyâmet gününde benim neseb ve sebebim haricinde bütün nesep ve sebepler kesilecektir.” buyurmuştu. Ben de Resûlullâh’ın Ashâbından olduğum gibi diğer hususta da bağ kurmak istedim, dedi.

Hz. Ömer’in vefâtından sonra babası Hz. Ali kızı Ümmü Gülsüm’ü amcazâdesi olan Avn bin Cafer-i Tayyar ile evlendirmiştir.

Onunla ilk defa Hz. Ömer (r.a.) evlenmiş, Zeyd ve Rukiyye isimlerinde bir oğlu, bir kızları olmuştur. Bu iki şerefli dedesinden dolayı Zeyd bin Ömer’e, “Zü’l-Hilâleyn” lâkabı verilmişti. (Tabakât-ı İbn-i Sa’d)

İsimlerimiz: Erkek: Hüseyin, Kız: Gülsüm



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İncili İğne
« Yanıtla #1686 : 28 Temmuz 2015, 13:31:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَتَاكُمْ اَلزَّائِرُ فَأَكْرِمُوهُ. (فيض

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Müsafiriniz geldiği zaman ona ikram ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)



21
Temmuz Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 08 Temmuz 1431  - Hicrî: 5 Şevval 1436

Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)


İncili İğne

Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın kızı Şâdiye Osmanoğlu anlatıyor:

Yıldız’daki Şale Köşkü babamın yabancı devlet temsilcilerini, hükümdârları, imparatorları kabul ettiği ve onları ziyafetlerle ağırladığı bir yerdi. Daha doğrusu, burası Sultan İkinci Abdülhamîd’in hâriciye köşkü idi. Çok defa sefirleri de burada kabul eder, kendisi iyi Fransızca konuştuğu halde onlarla tercüman vasıtasıyla görüşür, kendilerine Türkçe hitap ederdi.

Babam ecnebi devlet sefirleri ile konuşmalarında mevzuu istediği mecraya çekmek için, elinden geleni yapardı. Buna dâir bir vak’a anlatayım:

Bir gün İngiliz sefiri, çok mühim bir mesele görüşmek için Hünkârdan hususî bir randevu istemişti. Hâlbuki babam bu mevzuu öyle uzun uzun görüşmeyi istemiyordu. Sefiri de kırmak niyetinde değildi. Kendisine randevu verildi. İki gün sonra Mâbeyn Dâiresi’nin yanındaki küçük selâmlıkta mülakat yapıldı.

Fakat sefirin nezâket konuşmaları bitip de asıl meseleyi açmaya sıra gelince, babam hemen elini kendi kravatına götürdü. Kravatının üzerinde gayet iri inciden bir iğne vardı. O gün kendisi bu iğneyi hususî bir maksatla kravatına takmıştı. Hünkâr kravatından incili iğneyi çıkardıktan sonra İngiliz sefirine:

“Sizinle uzun bir zamandan beri tanışmak fırsatına kavuşmuş bulunuyorum. Daha doğrusu iki dostuz. Geçenlerde bir tesadüf eseri olarak babamın, çocukluğumda bana hediye ettiği şu iğne elime geçti. Bence iğnenin târihî değeri, maddi değerinden çok fazladır. Kabul ederseniz, pek müteşekkir olacağım. Bir gün beni hatırlamaya vesile olur kanaatindeyim... dedi.

Kendisine uzatılan iğnenin karşısında nasıl teşekkür edeceğini şaşıran sefir hemen yerinden fırlamış, kıymetli hâtırayı babamın elinden alıp kendi kravatına takmış, sonra da:

“Bu benden sonra çocuklarım ve torunlarım için en kıymetli hâtıra olacaktır...” sözleri ile Hünkârın iki elini ayrı ayrı öpmüştü.

İncili iğnenin bir kravattan çıkarılıp öteki kravata takılışı esnasında nezâket ve teşekkür cümleleri bittiği zaman mülakat da sona ermişti. Bu suretle babamın konuşmak istemediği mevzuya sıra gelmedi. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İntihar Bir Kurtuluş Değildir
« Yanıtla #1687 : 28 Temmuz 2015, 13:38:25 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ. (سورة الزمر, (10

Allâhü Teâlâ buyurdu:
“…Ancak sabredenlerin mükâfatları hesabsız olarak ödenecektir.”
(Zümer sûresi, âyet 10)



22
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 09 Temmuz 1431  - Hicrî: 6 Şevval 1436

Prut Zaferi ve Barış Antlaşması (1711) • Edirne'nin Kurtuluşu (1913) • Adapazarı Zelzelesi (1967)


İntihar Bir Kurtuluş Değildir

İslâm dininde bir kimsenin intihar etmesi (kendi kendini öldürmesi) bir cinayettir, haramdır ve büyük günahlardandır. Zira Allâhü Teâlâ’ya şirk koşmaktan sonra en büyük günah haksız yere bir kimseyi (veya kendini) öldürmektir.

İntihar iki kısımdır:

1- Aniden intihar: İnsanın kendini herhangi bir surette öldürmesidir.

2- Tedrîcen intihar: İnsanın bir âzâsını (organını) kesmesi veya sefahate düşmesi, insanın ahlâkını ve sıhhatini mahveden kötü işler yapması, aklı ve sağlığı bozan ve sarhoş edici şeyler içmesidir. Bu, tedricen (yavaş yavaş) kendini öldürmektir.

Allâhü Teâlâ insanı en güzel surette yaratmış ve insanoğlunun bu güzelliği daima muhafaza etmesi ve kemale erdirmesi için ona bir kısım ibadetler ve vazifeler emretmiştir. İntihar bu şerefi zayi eder. İntihar eden bu vazifeleri yapmaktan kaçarak Rabbine isyan etmiş; diğer insanlara da kötü örnek olmuş olur.

İnsanın, hoşuna gitmeyen şeylere karşı sabretmesi bir fazilettir. Mesela, muhterem zâtların vefatlarına, malının zayi olmasına, hastalığa, gözün âmâ olmasına vesair belalara karşı sabretmek sabrın en yüksek makamıdır. Bu hale karşı sabretmesi, ilâhî takdire razı olması icab eder. Muhakkak bu, kulluk borcu ve vazifesidir. Sabredenler için pek çok mükâfat vardır. Allâhü Teâlâ “Ancak sabredenlerin mükâfatları hesabsız olarak ödenecektir.” (Zümer sûresi, âyet 10) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Sabır imanın yarısıdır.” buyurmuştur.

İntihar eden istemediği bir hadiseden asla kurtulmuş olmayacaktır. O hadiseden binlerce kat ağır olan felaketlere, azablara maruz kalacak, yaptığına pek çok pişman olacak, fakat bu pişmanlık fayda vermeyecektir.

Allâhü Teâlâ “Kendilerinizi öldürmeyiniz.” (Nisâ sûresi, âyet 29)  buyurarak bu cinayeti yasaklamış olduğu halde insan buna nasıl cüret edebilir. Bunun elîm âkıbetini düşünmesi icab etmez mi?

Hâsılı Rabbini bilen, kadere razı olan, âhirete iman eden bir Müslüman kendi canına kıyamaz.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Zikrin En Faziletlisi
« Yanıtla #1688 : 28 Temmuz 2015, 13:41:05 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُذْكُرُوا اللهَ ذِكْراً خَامِلًا قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ وَمَا الذِّكْرُ الْخَامِلُ قَالَ اَلذِّكْرُ الْخَفِىُّ لَا يَسْمَعُهُ غَيْرُكَ. (مب

Peygamberimiz (s.a.v.): “Allâhü Teâlâ’yı gizli zikir ile zikrediniz” buyurdular.
Ashab, “Yâ Resûlallâh, gizli zikir nasıl olur” dediler;
“Gizli zikir, senden başkasının duymayacağı zikirdir.” buyurdular.
(İbn-i Mübârek, ez-Zühd ve’r-Rakâik)



23
Temmuz Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 10 Temmuz 1431  - Hicrî: 7 Şevval 1436

İkinci Meşrutiyet'in İlanı (1908) • Erzurum Kongresi (1919) • Hatay'ın Anavatana Katılması (1939)


Zikrin En Faziletlisi

Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:

“Zikrin hayırlısı hafî (gizli) olanı, rızkın hayırlısı da kâfi (yetecek kadar) olanıdır.

• “Üç şeyden gaflet -asıl- gaflettir:

Allâhü Teâlâ’yı zikretmeyerek gaflette kalmak.

İmsak ile güneşin doğması arasındaki vakti gafletle geçirmek.

Bir adamın borçlarını ihmal edip üst üste biriktirerek ödemekten aciz hâle düşmesi.


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Hafaza meleklerinin duymadığı hafî zikrin, cehri (sesli) zikirden yetmiş kat faziletli olduğunu beyân edip şöyle buyururdu:

“Kıyâmet günü olduğunda Allâhü Teâlâ insanları ve cinleri hesâb için toplar. Hafaza melekleri, yazıp muhafaza ettikleri defterleri getirirler. Allâhü Teâlâ onlara:

“Bakınız, onun yazılmamış bir ameli kaldı mı?” buyurur. Melekler:

“Rabbimiz, bildiğimiz ve muhâfaza ettiğimiz amellerinden hiç birini geri bırakmadık, hepsini noksansız yazdık” derler. Allâhü Teâlâ buyurur:

“Muhakkak onların -benim katımda saklı ve sizin bilmediğiniz- amelleri vardır. O amellerin mükâfâtını ancak ben veririm. O amel, zikr-i hafî (yani kalb ile zikir)dir.”

Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) suâl ettiler:

“Hangi mescid en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’nın en çok zikredildiği mescid” buyurdular.

“Hangi cenâze en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’nın en çok zikredildiği cenaze” buyurdular.

“Hangi cihâd en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’nın en çok zikredildiği cihâd” buyurdular.

“Hangi mücahid en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’yı en çok zikreden mücâhid” buyurdular.

“Hangi gazi en hayırlıdır?”

“Allâhü Teâlâ’yı en çok zikreden” buyurdular.

Bunun üzerine Hazret-i Ebûbekir (r.a.) şöyle buyurdu:

“Allâhü Teâlâ’yı zikredenler hayrın tamamını kazandılar.” (Şuabü’l-Îmân)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Onun Maiyetindekilerden: HÂRİSE BİN NUMÂN (R. A.)
« Yanıtla #1689 : 28 Temmuz 2015, 16:40:46 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أُغْدُ عَالِمًا أَوْ مُتَعَلِّمًا أَوْ مُسْتَمِعًا أَوْ مُحِبًّا وَلَا تَكُنْ اَلْخَامِسَةَ فَتَهْلِكَ. (الجامع الصغير)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Ya âlim ol veya talebe ol veya dinleyen ol veya bunları seven ol. Beşincisi olma, yoksa helâk olursun.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



24
Temmuz Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 11 Temmuz 1431  - Hicrî: 8 Şevval 1436

İstanbul'da Yangın (1660) • Lozan Antlaşması (1923) • Tübitak'ın Kuruluşu (1963)


Onun Maiyetindekilerden: HÂRİSE BİN NUMÂN (R. A.)

Ashâb-ı Kirâm’dan Hârise bin Numân radıyallâhü anh, Ensâr’dan ve Hazrec kabilesindendir. Başta Bedir, Uhud ve Hendek olmak üzere bütün gazâlarda Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) yanında bulunmuştur. Ashâb-ı Kirâm’ın meşhurlarındandır. Cebrâîl aleyhisselâmı görmüştür.

Cebrâîl aleyhisselâm, Resûlullâh Efendimizle konuşurlarken Hârise bin Numan yanlarından geçti, selâm vermedi. Hazret-i Cibrîl “Geçerken size selam vermekten onu alıkoyan nedir” diye sordu; Resûl-i Ekrem Efendimiz de Hârise’ye (r.a.): “Yanımdan geçerken niçin selâm vermedin” dedi. Hz. Hârise: “Sizi bir zât ile konuşurken gördüm. Sözünüzü kesmeyi münâsib görmedim” dedi.

“Sen onu gördün mü?”

“Evet” dedi. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

“O Cebrâîl idi. ‘Eğer selâm verseydi, onun selâmına karşılık verirdim’ dedi.”  Sonra Hazret-i Cebrâîl:

“Muhakkak o seksen kişidendir” buyurdu. Resûl-i Ekrem Efendimiz: “Seksen kişi nedir” buyurdu;

“Seksen kişi hâric, insanlar senin yanından dağılırlar. Bunlar senin ile sabrederler. Muhakkak onları ve evladlarını Allâhü Teâlâ Cennet-i a‘lâda rızıklandıracaktır.”

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bunu Hârise’ye (r.a.) bildirdiler.

Hazret-i Hârise (r.a.) Huneyn gazâsında ilk hezimet esnasında Resûlullâh Efendimizin etrafında kalan seksen kişiden biriydi.

İhtiyarlığında gözleri görmez olmuştu. Namazgâhından odasına bir ip gerdi. İçine hurma koyduğu bir zenbili vardı. Bir miskin gelip selâm verince bu zenbili alır ve ipe tutunarak onun yanına gider, hurmadan ona ikrâm ederdi. Ailesi ona “Biz bu işi senin yerine yaparız” dediler. O ise şöyle buyurdu:

“Peygamberimizin (s.a.v.) şöyle buyurduklarını işittim:

Miskîne ikrâm etmek; sadaka vermek kötü ölümden muhâfaza eder.
buyurmuşlardı. (Üsdü’l-gâbe)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Amelde Dört Mezhebin Yayıldığı Muhitler
« Yanıtla #1690 : 28 Temmuz 2015, 16:47:53 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا وَقَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ الْعَظِيمِ فَقُولُوا : حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ. (الجامع الصغير

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bir sıkıntı içine düştüğünüz zaman ‘Hasbünallâh ve ni’me’l-vekîl’ deyiniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



25
Temmuz Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 12 Temmuz 1431  - Hicrî: 9 Şevval 1436

Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi (711) • İlk Lokomotifin Çalıştırılması (1814)


Amelde Dört Mezhebin Yayıldığı Muhitler

İslâm âleminde dört büyük müçtehidin fıkhî mezhebi, zamanımıza kadar bütün Müslümanlar tarafından kabul edilmiş, ictihâdları güzelce zaptedilerek ders olarak okutulmuş ve tespit etmiş oldukları fıkıh meselelerine dâir binlerce kitap te’lîf edilmiştir.

Bu dört büyük müctehid: İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik, İmâm Şâfiî, İmâm Ahmed bin Hanbel (rahmetullâhi aleyhim) hazretleridir.

İmâm-ı A‘zam hazretlerinin mezhebi, asırlardan beri bir hayli İslâm devletinin resmî mezhebi bulunmuş, İslâm âleminin her tarafına ve bilhassa Irak, Fars, Türkistan, Afganistan, Kafkas, Hind, Çin, Mâveraünnehir, Türkiye, Mısır, Şam ve Mağrib ülkelerine yayılmıştır.

İmam Mâlik hazretlerinin mezhebi, Hicâz’da, Kuzey Afrika’da ve Endülüs ahâlisi arasında yayılmıştır. Bugün Tunus ile Fas’ın resmî mezhebidir.

İmâm Şâfiî hazretlerinin mezhebi, vaktiyle Mısır’da, Mekke ve Medine’de, Bağdad’da, Hind taraflarında, Horasan, Azerbaycan, Harzem, Semerkand, Buhara, Mâverâünnehir şehirlerinde pek ziyâde yayılmıştı. Bugün bilhassa Şam, Mısır, Irak taraflarında bulunmaktadır.

İmâm Ahmed bin Hanbel hazretlerinin mezhebi de Hicâz’da vesâir bazı civarda yayılmış idi.

İmâm-ı A‘zam, İmâm Mâlik, İmâm-ı Şâfiî ve İmâm Ahmed’e: “Eimme-i Erbaa; Dört İmam” denilir.

İmâm-ı A‘zam hariç diğerleri anıldığında “Eimme-i selâse” diye yâd olunur.

İmâm-ı A‘zam ile talebelerinden büyük müctehid İmâm Ebû Yusûf’a “Şeyhayn”, İmâm-ı A‘zam ile yine onun talebelerinden bulunan kudretli müctehid İmâm Muhammed’e “Tarafeyn” denilir.

İmâm Ebû Yusûf ile İmâm Muhammed’e de “İmâmeyn”, “Sâhıbeyn” denilmektedir.

Fakîhler arasında “İmam Hasan” denilince, İmâm-ı A‘zam’ın talebelerinden Hasen bin Ziyâd anlaşılır. Allâhü Tealâ cümlesine rahmet etsin.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللهِ أَيُّ الْهِجْرَةِ أَفْضَلُ قَالَ أَنْ تَهْجُرَ مَا كَرِهَ رَبُّكَ عَزَّ وَجَلَّ . (حم

Bir sahabî, “Yâ Resûlallâh, hangi hicret daha faziletlidir.” dedi.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Allâhü Teâlâ’nın sevmediği, yasakladığı şeylerden hicret etmen; onları terk etmendir.” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



26
Temmuz Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 13 Temmuz 1431  - Hicrî: 10 Şevval 1436

Boğdan'ın Fethi (1476) • Temeşvar Kalesi'nin Fethi (1552) • Edirne ve Kırklareli'nin Yunanlılar Tarafından İşgali (1920)


Resûlullâh’ın Âzadlısı Sefîne (r. a.)

Hazret-i Sefîne’nin (radıyallâhü anh) asıl adı Abs idi. Künyesi Ebû Abdurrahman ve “Ebu’l-Bahterî”dir. Mü’minlerin annesi Ümmü Seleme hazretleri kendisini âzad etmiştir. Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) 10 sene hizmet etti. Resûlullâh Efendimiz, ona “Sefine” (Gemi) ismini verdi.

Şöyle buyurdu:

“Resûlullâh ile bir seferde idik. Dermanı kesilen kimseler taşıdığı kılıç ve kalkanını bana verirlerdi. Hatta böyle pek çok şeyi taşıdım. Resûlullâh Efendimiz de bana “Sen, Sefîne’sin” buyurdular.

Diğer bir rivâyette de: “…elbisemi serdirdiler ve üzerine eşyalarını koydular. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bana: ‘Bunu taşı. Muhakkak sen sefinesin’ buyurdular. Hatta o gün taşıdığım yedi deve yükü eşya bana hiç ağır gelmez, pek hafif gelirdi. ”

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bana: ‘Allâh seni ve evlâdını şeytandan muhafaza buyursun’ diye duâ etti.”

Hz. Sefîne Rum diyarında askerden ayrı düştü. Orduyu aramak için yürümeye başladı. Bu sırada bir arslana tesadüf etti. Ona:

“Ey Arslan, ben Resûlullâh’ın âzadlısı Sefîne’yim. Başıma şöyle şöyle iş geldi” dedi.

Arslan kuyruğunu sallayarak yanına geldi. Her ne vakit bir ses işitse arslan hemen ona gider ve sonra geri gelir, onu muhafaza ederdi.

Nihâyet Sefine hazretleri arslan yanında olduğu halde askere ulaştıktan sonra arslan gitti.


NÜKTE: Kitap Niçin Okunur?

Bir zat, Mahmud Kemal Beye, kitap çıkarmakla uğraşan birkaç kişiyi övdükten sonra,

- Onlar kendilerini meşhur ettiler, fakat siz... deyince, Kemal Bey şu cevabı verir:

- Bu tabii bir neticedir. Zira biz bilmek için okuduk, onlar bilinmek için okudular!



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا مَاتَ الْمَيِّتُ تَقُولُ الْمَلَائِكَةُ : مَا قَدَّمَ ؟ وَيَقُولُ النَّاسُ : مَاخَلَّفَ؟. (الجامع الصغير 

“Bir kişi öldüğü zaman melekler ‘(âhiret için) hangi sâlih amelleri hazırladı?’ derler. İnsanlar da ‘(mal, mülk olarak) ne bıraktı?’ derler.”
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)



27
Temmuz Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 14 Temmuz 1431  - Hicrî: 11 Şevval 1436

Aden'in Süleyman Paşa Tarafından Fethi (1538) • Kore Savaşlarının Sona Ermesi (1953)



Yediği, İçtiği, Giydiği Haram Olanın Duâsı Kabul Olmaz

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Ey insanlar, muhakkak Allâhü Teâlâ bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, ancak helâl olanı kabul eder. Muhakkak Allâhü Teâlâ mü’minlere peygamberlerine emrettiği şeyleri emretmiştir ve:

“Ey Resûller! Helâl ve hoş şeylerden yiyin ve salih amel (güzel işler) yapın, çünkü ben ne yaparsanız tamamen bilirim.” (Mü’minûn Sûresi, âyet 51) ve:

“Ey îmân edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların helâllerinden yiyin.” (Bakara Sûresi, âyet 172)” buyurmuştur.

Sonra bir adamdan bahsederek şöyle buyurdular:

“Hayırlı ve uzun bir yolculuğa çıkmış, saçları dağınık, perişan ve yüzü toz içindedir. Bu adam ellerini semaya uzatır da ‘Ya Rabbi, Ya Rabbi’ diyerek duâ eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, elbisesi haramdır. Haram ile beslenip büyümüştür. Böyle kişinin duâsı nasıl kabul olunur?



Komşu Hakkı

Abdullah İbn-i Ömer (r. anhümâ) şöyle dedi:

Biz öyle zamanlar gördük ki, hiç kimse kendisinin altın ve gümüşe (dünya malına) müslüman kardeşinden daha lâyık olduğunu düşünmez, Müslüman kardeşinin kendisinden daha lâyık olduğunu düşünürdü.

Fakat şimdi öyle bir zamandayız ki, altın ve gümüş bize, Müslüman kardeşimizden daha sevimli geliyor.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işitmiştim:

Nice komşular vardır ki, kıyâmet gününde komşusunun yakasına yapışıp şöyle der:

Yâ Rabbî! Bu, kapısını bana kapattı ve iyilik ve yardımını benden esirgedi.
(el-Edebü’l-Müfred)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مَثَلَ الْعُلَمَاءِ فِي الْأَرْضِ كَمَثَلِ النُّجُومِ فِي السَّمَاءِ يُهْتَدَى بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ. (حم

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Yeryüzünde âlimler, kara ve denizlerde gece karanlığında yol gösteren, gökteki yıldızlara benzerler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



28
Temmuz Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 15 Temmuz 1431  - Hicrî: 12 Şevval 1436

Ankara Savaşı (1402) • Sultan İkinci Mahmud Han'ın Tahta Cülûsu (1808) • Birinci Cihan Harbi'nin Başlaması (1914)



Annesine En Çok İyilik Eden

Hazret-i Âişe (r.anhâ) vâlidemiz, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletti:

“Cennete girdim, orada Kurân-ı Kerîm okuyan birini işittim. ‘Bu kimdir,’ diye sordum. ‘Hârise bin Numan’dır’ dediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): ‘İyilik, budur işte, iyilik böyle olur’ buyurdular.”


Hârise hazretleri validesine bu ümmetin en çok iyilik edeni idi. Hazret-i Aişe (r.anhâ) buyurdu:

“Resûlullâh Efendimizin Ashâbından iki zât vardır ki onlar bu ümmetin içinde annesine en çok iyilik edenleridir. Biri Osmân bin Affân ve diğeri Hârise bin Nu‘mân (r.anhümâ)dır.” (Üsdü’l-gâbe)


Yıldırım Bayezîd’in Timur’a Nasihati

Sultan Bayezid Han, Ankara savaşından sonra Emîr Timur’a esir oldu. Timur’la bir sohbetlerinde ona şöyle tavsiyede bulunmuştu:

Ey Emir! Allâhü Teâlâ’nın takdîriyle senin tuzağına düştüm. Bundan sonra hayat kaygım yoktur. Lakin sen ki Müslüman bir emirsin, sana samimi ve dostça üç nasihatim vardır. Eğer kabul edersen dünya ve âhiret saadetine vesile olur:

• Anadolu’daki ahaliyi ve gazileri öldürmeyesin. Zira bunlar Müslümanların hududunda kuvvetli bir sed ve kâfirlere karşı siperdirler. Onları kırmak büyük fitneye sebep olur. Müslümanları tahkir etmiş, zayıf düşürmüş ve müşrikleri kuvvetlendirmiş olursunuz.

• Askerlerinizi burada bırakmayın. Bu diyarda yerleşip kalmaları yolların emniyetsizliğine sebeptir. İleride de her biri size neseb ve yakınlık iddiasıyla istiklâl sevdasına düşerler. Bunları Anadolu’dan çıkarmak gerekir.

Hudud boylarındaki gazilerin sığınağı olan kaleleri tahrib etmeyiniz.

Emîr Timur da bunları kabûl etmiş ve imkân buldukça yapmıştır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yermük Harbinde Bizanslı Generalin Müslüman Olması
« Yanıtla #1694 : 30 Temmuz 2015, 00:07:16 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَكْرِمُوا حَمَلَةَ الْقُرْآنِ فَمَنْ اَكْرَمَهُمْ فَقَدْ اَكْرَمَنِي. (فيض

“Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyip okuyan ve onunla amel eden kimselere hürmet ediniz. Kim onlara hürmet ederse bana hürmet etmiştir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)



29
Temmuz Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 16 Temmuz 1431  - Hicrî: 13 Şevval 1436


Yermük Harbinde Bizanslı Generalin Müslüman Olması

Yermük Harbinde (M. 634) (Doğu Roma) Bizans generallerinden meşhur Yorgi harb meydanına gelip Hâlid bin Velîd Hazretleri ile aralarında şöyle konuşma geçti:

Yorgi: “Ey Hâlid! Sizin Peygamberinize gökten bir kılıç indi de o da sana mı verdi ki onunla hangi kavim üzerine hücum etsen onları bozuyorsun?” dedi.

Hazret-i Hâlid: “Hayır” dedi.

Yorgi: “O halde sana niçin ‘Seyfullah (Allah’ın kılıcı) denildi?”

Hazret-i Hâlid: “Allâhü Teâlâ, bizlere Peygamber gönderdi. Ben, onu yalanlayıp onunla harp edenler içinde idim. Sonra bana ilâhî hidayet erişip ona tâbi oldum. Peygamberimiz (s.a.v.) bana: ‘Sen, Allâh’ın müşrikler üzerine sıyırdığı kılıcısın” dedi ve Allâh’ın bana yardım etmesi için duâ etti’ dedi.

Yorgi: “Neye davet ediyorsunuz? Bana söyle.” dedi.

Hazret-i Hâlid: “Ya Müslüman olun, ya cizye verin, yoksa sizinle harp ederiz. Bu üç şeyin birine davet ederiz,” dedi.

Yorgi: “İslâm’ı kabul edenlerin rütbesi nedir?” dedi.

Hazret-i Hâlid: “Onun rütbesiyle bizim rütbemiz birdir?”

Yorgi: “Onun için de sizin gibi ecir ve mükâfat var mıdır?”

Hz. Hâlid: “Evet. Belki o, bizden daha faziletlidir. Zira biz, Peygamberimiz sağ iken ona inanıp tabi olduk. Bize gaybden haber verirdi. Ondan acayib şeyler ve mucizeler gördük. Gördüğümüzü gören ve işittiğimizi işiten kimsenin Müslüman olması lâzım gelir. Siz ise, bizim gibi görmediniz, bizim gibi işitmediniz. Sizden samimiyet ile İslâm dînine giren bizden daha faziletli olur” diye cevap verdi.

Yorgi, Hz. Hâlid’in telkiniyle kelime-i şehâdet getirdi, gusül edip iki rek’at namaz kıldıktan sonra hemen kılıcını çekip Hâlid ile beraber düşman üzerine hamle etti. Böyle meşhur bir generalin harp meydanında müslüman oluvermesi Bizanslılar’ın pek gücüne gitti.

Başkumandan Hz. Hâlid ve General Yorgi, pek şiddetli ve uzun muharebeler ettiler. Gündüzün son vaktinde General Yorgi şehid oldu. Bir gün içinde çok büyük bir dereceye kavuştu. Rahmetullahi aleyh.