« Yanıtla #1686 : 28 Temmuz 2015, 13:31:17 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym (قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَتَاكُمْ اَلزَّائِرُ فَأَكْرِمُوهُ. (فيض
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Müsafiriniz geldiği zaman ona ikram ediniz.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)
21
Temmuz Salı 2015
Ayın Safhaları
Rûmî: 08 Temmuz 1431 - Hicrî: 5 Şevval 1436
Ermeniler'in Sultan İkinci Abdülhamid Han'a Yıldız Suikastı (1905) • İnsanoğlunun Ay'a Ayak Basması (1969)
İncili İğne Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın kızı Şâdiye Osmanoğlu anlatıyor:
Yıldız’daki Şale Köşkü babamın yabancı devlet temsilcilerini, hükümdârları, imparatorları kabul ettiği ve onları ziyafetlerle ağırladığı bir yerdi. Daha doğrusu, burası Sultan İkinci Abdülhamîd’in hâriciye köşkü idi. Çok defa sefirleri de burada kabul eder, kendisi iyi Fransızca konuştuğu halde onlarla tercüman vasıtasıyla görüşür, kendilerine Türkçe hitap ederdi.
Babam ecnebi devlet sefirleri ile konuşmalarında mevzuu istediği mecraya çekmek için, elinden geleni yapardı. Buna dâir bir vak’a anlatayım:
Bir gün İngiliz sefiri, çok mühim bir mesele görüşmek için Hünkârdan hususî bir randevu istemişti. Hâlbuki babam bu mevzuu öyle uzun uzun görüşmeyi istemiyordu. Sefiri de kırmak niyetinde değildi. Kendisine randevu verildi. İki gün sonra Mâbeyn Dâiresi’nin yanındaki küçük selâmlıkta mülakat yapıldı.
Fakat sefirin nezâket konuşmaları bitip de asıl meseleyi açmaya sıra gelince, babam hemen elini kendi kravatına götürdü. Kravatının üzerinde gayet iri inciden bir iğne vardı. O gün kendisi bu iğneyi hususî bir maksatla kravatına takmıştı. Hünkâr kravatından incili iğneyi çıkardıktan sonra İngiliz sefirine:
“Sizinle uzun bir zamandan beri tanışmak fırsatına kavuşmuş bulunuyorum. Daha doğrusu iki dostuz. Geçenlerde bir tesadüf eseri olarak babamın, çocukluğumda bana hediye ettiği şu iğne elime geçti. Bence iğnenin târihî değeri, maddi değerinden çok fazladır. Kabul ederseniz, pek müteşekkir olacağım. Bir gün beni hatırlamaya vesile olur kanaatindeyim... dedi.
Kendisine uzatılan iğnenin karşısında nasıl teşekkür edeceğini şaşıran sefir hemen yerinden fırlamış, kıymetli hâtırayı babamın elinden alıp kendi kravatına takmış, sonra da:
“Bu benden sonra çocuklarım ve torunlarım için en kıymetli hâtıra olacaktır...” sözleri ile Hünkârın iki elini ayrı ayrı öpmüştü.
İncili iğnenin bir kravattan çıkarılıp öteki kravata takılışı esnasında nezâket ve teşekkür cümleleri bittiği zaman mülakat da sona ermişti. Bu suretle babamın konuşmak istemediği mevzuya sıra gelmedi. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)
« Son Düzenleme: 28 Temmuz 2015, 13:33:49 Gönderen: Mücteba »