Gönderen Konu: "Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları  (Okunma sayısı 1064045 defa)

0 Üye ve 314 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَغْفِرُ اللهُ لِلْمُؤَذِّنِ مَدَّ صَوْتِهِ وَيَشْهَدُ لَهُ كُلُّ رَطْبٍ وَيَابِسٍ سَمِعَ صَوْتَهُ. (حم

“Allâhü Teâlâ müezzini sesinin yetiştiği yer nisbetinde mağfiret eder. Sesini işiten yaş kuru ne varsa hepsi ona (kıyâmet gününde) şahitlik ederler.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)



15
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 02 Haziran 1431  - Hicrî: 28 Şaban 1436

Ezan-ı Muhammedî'nin İlk Defa Okunuşu (622) • I. Kosova Zaferi ve Murad Hüdâvendigâr'ın Şehâdeti (1389) • Yeniçeri Ocağının Kaldırılması (1826)


Mescid-i Nebevî’nin İnşâsı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine-i Münevvereye hicret ettiklerinde ilk olarak orada bir mescid yaptırmışlardır. Mescid-i Nebevî’nin inşasına başlanacağı sırada Cebrâil aleyhisselam indi ve duvarlarının yedişer arşın yüksekliğinde olmasını, hiçbir tarafına nakış ve ziynet yapılmamasını ve harcın sade çamurdan ibaret bulunmasını tavsiye etti.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir taş alıp temele besmele ile koydular. Sonra Hazret-i Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’ye sıra ile birbiri yanına taşlar koymalarını emir buyurdular. Bunun hikmetini sual edenlere:

“Bu zatların halifeliklerine işarettir” buyurdular.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Kıble değiştirildiğinde Mescidü’l-kıbleteynde öğle namazını kıldıktan sonra Mescid-i Nebevîye teşrif buyurdular. Hemen Hazret-i Cebrail aleyhisselâm indi ve:

“Yâ Resûlallâh! Ben Beytullah ile Mescidiniz arasındaki ağaç ve taşları kaldırdım. Mescidinizin mihrâbını Beytullâh’a bakarak yerleştiriniz” dediler.

Resûlü Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Beytullâh’ı görerek mihrâbın mevkiini bizzat tayin ettiler ve mihrab-ı şerifin Mîzâb-ı rahmeye (Altın Oluk’a) mukâbil olduğunu haber verdiler. Bu vak‘a Bedir gazâsından iki ay önce olmuştur.


Ramazan Ayı İctima'i , Ru'yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1436 yılı Ramazan ayı ictima‘ı (16 Haziran Salı)  günü Türkiye yaz saati ile 17.05’dedir.

Ru’yet, ise (17 Haziran Çarşamba) Türkiye saati ile 05.12’dedir.

Hilâl’in görüldüğü yerler; Büyük Okyanus’un güney kısımları, Avustralya kıtasının tamamı, Hint Okyanusu, Güney Afrika, Zambia, Malavi, Madagascar, Vietnam, Tayland, Myanmar.

Hilâl; Türkiye, Mısır, Cezayir, Tunus, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den de ilerleyen saatlerde görülebilecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 18 Haziran Perşembe günü de Ramazan ayının 1. günüdür.




Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ. (سورة البقرة,183

“Ey imân edenler, sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Tâ ki (günahlardan) sakınıp takvâya erebilesiniz.”
(Bakara Sûresi, âyet 183)



16
Haziran Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 03 Haziran 1431  - Hicrî: 29 Şaban 1436

Yıldırım Bâyezid Han'ın Cülûsu (1389) • Ezân-ı Muhammedî'nin Aslî Lafızlarıyla Okunmasının TBMM'ce Serbest Bırakılması (1950)


Ramazân-ı Şerîf Kur’ân Ayıdır

Mübârek Ramazân-ı Şerîf ayı, 11 ayın sultânıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri terâvih namazlarıyla ihyâ edilir.

Ramazân-ı Şerîf Kur’ân ayıdır. Bu itibarla, Kur’ân okumasını bilen herkes, bu ayda Kur’ân-ı Kerîm’i hatim etmelidir.

Kur’ân okumasını bilmeyenler bu ayı fırsat bilip öğrenmeye gayret etmelidirler.

Ramazân ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâda vesiledir.

Ramazân-ı Şerîfte yapılması tavsiye edilen ibâdetler:

• Birinci on gün içinde, mümkünse, tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

• İkinci on gün içinde, mümkünse, yine tesbih namazı kılınır ve hatm-i enbiyâ yapılır.

• Üçüncü on gün içinde ise tevbe-istiğfar, hatm-i enbiyâ ve 7 salât ve selâmdan sonra mümkünse hatm-i istiğfar yapılıp, yâni 1001 defa, “Estağfirullâhe’l-Azîm ve etûbü ileyk” denildikten sonra da 7 veya 70 salât ve selâm okunur, duâ edilir.

• İftara yakın, “Allâhümme yâ vâsia’l-mağfiratiğfirlî”,

• İftarda da, “Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme ğadin neveytü.” duâları okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)


Ramazân-ı Şerîf’in İlk Akşamı Namaz

Yarın akşam Ramazân-ı şerîf ayının ilk gecesini idrâk edecek ve ilk terâvih namazını kılacağız. Şâban’ın son gününü Ramazânın ilk gününe bağlayan bu gece, Ramazân-ı şerîfin ilk akşamı olması itibâriyle, akşamla yatsı arasında iki rek’at teşekkür namazı kılınır. Şöyle niyet eder ve tekbir alır:

“Yâ Rabbi, Ramazân-ı şerîf ile müşerref kıldığın için, Allâhü Ekber” denilerek namaza durulur.

Fâtiha’dan sonra birinci rek’atte 1 İnnâ a’taynâ, ikinci rek’atte 1 İhlâs-ı Şerîf okunur.

Namazdan sonra: 70 istiğfâr-ı şerîf, 70 salavât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye efdaldir) okuyup, duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?
« Yanıtla #1652 : 18 Haziran 2015, 10:21:05 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَتَاكُمْ رَمَضَانُ شَهْرُ بَرَكَةٍ، يَغْشَاكُمُ اللهُ فِيهِ، فَيَنْزِلُ الرَّحْمَةَ، وَيَحُطُّ الْخَطَايَا، وَيَسْتَجِيبُ الدُّعَاءَ، يَنْظُرُ اللهُ تَعَالَى إِلَى تَنَافُسِكُمْ فِيهِ، وَيُبَاهِى بِكُمْ مَلَائِكَتَهُ. (ترغيب

“Size bereket ayı olan Ramazan ayı geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir, hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayırda yarışmanıza bakar ve meleklerine sizinle iftihâr eder...”
(Hadîs-i Şerîf, et-Tergîb ve’t-Terhîb)



17
Haziran Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 04 Haziran 1431  - Hicrî: 30 Şaban 1436

Hz. Osman'ın Şehid Edilmesi (656)


Terâvîh Namazı Nasıl Kılınır?

Terâvîh namazı, Ramazan ayına mahsûs, yirmi rek’atten ibâret bir sünnet-i müekkededir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile dört halîfesi (rıdvânullâhi aleyhim) devâm etmişlerdir. Terâvîhin cemâatle kılınması da, sünnet-i kifâyedir. Mescidlerde terâvîh namazı cemâatle kılındığı hâlde, bir özrü olmaksızın cemâati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, fazîleti terk etmiş olur. Bu kimse evinde cemâatle kılsa, cemâat sevâbını alsa da, mesciddeki cemâatin fazîletine eremez.

Terâvîh namazını, her iki rek’atte bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha fazîletlidir. Dört rek’atte bir selâm verilerekte eda edilebilir.

Terâvîh namazı, iki rek’atte bir selâm verilince, akşam namazının iki rek’at sünneti gibi kılınır.

Dört rek’atte bir selâm verilerek kılınacak olursa, yatsı namazının dört rek’at sünneti gibi kılınır.

Cemâatle kılındığı takdirde, cemâat hem terâvîhe, hem de imâma uymaya niyet eder, imam da âşikâre kırâat eder (sesli okur).

Terâvîh namazında sesi güzel ve hızlı okuyan değil, düzgün okuyan imâm tercih edilmelidir.

Bir kimse, imâmın yatsı namazını kıldırıp terâvîhe başladığı sırada mescide gelse, önce yatsı namazını kılar, sonra terâvîh için imâma uyar. Cemaatle terâvihi kıldıktan sonra noksan rek’atleri tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. Evlâ olan budur. Bununla beraber vitir namazını imam ile beraber kılıp, daha sonra terâvihi tamamlaması da câizdir.

Terâvih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imâm ile kılabilir.

İmâm ve cemâat, yatsı namazını cemâatle kılmamış olursa, yalnız terâvîh namazını cemâatle kılamazlar. Çünkü terâvihin cemâatı, farzın cemâatına tâbidir.

Terâvîh -orucun değil- vaktin (Ramazan ayının) sünnetidir. Mâzeretinden dolayı oruç tutamayanlar da terâvîhi kılmalıdırlar.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Asr-ı Saâdette Terâvîh Namazı
« Yanıtla #1653 : 18 Haziran 2015, 10:23:41 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ... شَهْرٌ كَتَبَ اللهُ عَلَيْكُمْ صِيَامَهُ وَسَنَنْتُ لَكُمْ قِيَامَهُ فَمَنْ صَامَهُ وَقَامَهُ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ. (هـ

“… Ramazân ayı, oruç tutulması farz kılınan bir aydır. Ben de size gecelerinde (terâvih) namazı(nı) sünnet kıldım. Her kim orucu tutar ve (teravih) namazı(nın faziletine ve hak olduğu)na inanarak ve mükâfâtını ümid ederek kılarsa anasından doğduğu gün gibi günahlarından çıkar.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



18
Haziran Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 05 Haziran 1431  - Hicrî: 1 Ramazan 1436

Çandarlı Ali Paşa'nın Vefatı (1406) • Şemseddin Sâmî'nin Vefatı (1904) • Karadeniz Ereğlisi'nin Kurtuluşu (1921)


Asr-ı Saâdette Terâvîh Namazı

Ramazân-ı şerif ayına mahsus olan terâvih namazı bir gece namazıdır. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz tarafından bu gece ibâdetine “Kıyâm-ı Ramazan: Ramazan namazı” unvanı verilmiştir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bu namazın her dört rek’atinde bir müddet istirâhat buyurduklarından “Terâvîh namazı” denilmiştir.

Terâvih namazının yirmi rek’at olarak cemâatle kılınması ve hatimle kılınmasının sünnet olması gibi hususiyetleri vardır.

Terâvih namazı kılmak îmandan bir şûbe olduğu için İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe Hazretleri: “Terâvih namazı, sünnet-i müekkededir” buyurmuştur.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ramazan yani Terâvih namazını birkaç gece müstesna olmak üzere tek başına kılmağa devam buyurmuşlar, ashâbını da, “Her kim Ramazanda terâvîh namazının hak olduğuna inanarak ve riyâ karıştırmayarak Allah rızâsı için kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.” buyurarak teşvik etmişlerdir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Ramazan’da mescid-i saâdette itikâf için hasırdan bir hücre yaptırmışlardı. Ramazan-ı şerifin son on gününde birkaç gece buradan çıkıp cemâatle hem farz ve hem de terâvîh namazı kıldırmıştı. Nihayet cemâatin çoğaldığını görünce bir gece, yalnız yatsı namazını kıldırıp odasına çekilmiş, terâvih için çıkmamıştı. Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) hücresinden çıkması için bazı ashâb öksürmeğe başladı. Resûl-i Ekrem çıktı ve:

“Cemâatle teravih namazı kılmak hususunda sizde gördüğüm bu arzu ve iştiyâk dâimidir. Fakat böyle cemâat hâlinde bu ibâdete devâm ederken terâvihin farz kılınmasından ve farz kılındıktan sonra hepinizin cemâatle kılamamanızdan korkarım...” buyurmuşlardır.

Teravih namazı Hazret-i Ömer zamanından itibaren (artık farz olma ihtimali kalmadığından) Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) ilk zaman kıldırdığı gibi tekrar cemaatle kılınmaya başlandı.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Abdullah-ı Tercümân’ın Müslüman Olması
« Yanıtla #1654 : 19 Haziran 2015, 15:30:21 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : الَّذِينَ آَتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمْ وَإِنَّ فَرِيقًا مِنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ. (سورة البقرة, 146

“O kendilerine kitap verdiğimiz, ehl-i kitap âlimleri o peygamberi (Hz. Muhammed Mustafa’yı) tıpkı oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar ve bunların bir kısmı hiç şüphesiz bile bile hakkı (Muhammed Mustafa’nın peygamberliğini) inkâr ederler.”
(Bakara sûresi, 146. âyet)



19
Haziran Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 06 Haziran 1431  - Hicrî: 2 Ramazan 1436

300 Papazın İznik'te İncilleri Dörde İndirdiği Toplantı (İznik Konsili) (325)


Abdullah-ı Tercümân’ın Müslüman Olması

Abdullah-ı Tercümân H. 823 (1420-21)’de yazdığı “Tuhfetü’l-Erîb” kitabında nasıl Müslüman olduğunu şöyle anlatıyor:

“Nebuniye şehrinde Hıristiyanlar arasında meşhur bir papazın kilisesinde Hıristiyan dininin usul ve hükümlerini on sene okudum ve onun en yakın talebesi oldum.

Bir gün hastalanıp ders okutmağa çıkamadı. Derste bahis, Cenâb-ı Hakk’ın Hazret-i Îsâ’ya (a.s.) indirmiş olduğu: “Senden sonra bir peygamber gelir, ismi Paraklit’tir” hükmüne dayandı. Bu hususta pek çok münakaşalar ettik, fakat meseleyi halledemedik. Kalkıp üstadın evine geldim. Derste geçenleri ve Paraklit ismini sordum. Dedi ki:

- Hiçbirinizin söylediği hak değildir. Bu yüce ismi ancak ilimde çok ileri gitmiş âlimler bilir. Sizin ise ilimden nasibiniz pek azdır.

Üstadın ayaklarına kapanarak bu ismi açıklamasını istedim. Ağlayarak:

- Oğlum, vAllahi bana olan iyi hizmetin, sevgin ve sadakatin cihetiyle seni çok severim. Evet, bu mübarek ismi bilmekte sayısız faydalar vardır. Lakin korkarım ki, saklamaz da söylersin, seni o dakikada öldürürler, dedi.

Merak ve heyecanım bir kat daha arttı; bu sırrı ifşa etmeyeceğime yemin ettim. Dedi ki:

- Oğlum, Bil ki “Paraklit” Müslümanların peygamberi Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’in mübarek ismidir. Kendisine dördüncü kitab Kur’ân’ın verileceğini ve dininin hak dini, milletinin de İncil’de adı geçen ak millet olduğunu Danyal aleyhisselam haber vermiştir… Müslüman olan necât bulur, dünyâ ve âhirette kurtulur, dedi.

- Efendim, akıllı olan kimse en faziletli ve en hayırlı olan şey ne ise kendisi için onu seçer. Siz niçin Müslüman olmadınız? dedim.

- Oğlum, İslamiyet’in ve İslam peygamberinin şerefini, ihtiyarladıktan sonra anladım. Dünyaya muhabbet her günahın başıdır. Benim Hıristiyanlar yanında sahip olduğum itibarı ve mallarımı biliyorsun. Eğer bende Müslümanlığa birazcık meyil ve rağbet görseler yaşatmazlar, dedi. Bana İslam ülkesine gitmemi tavsiye etti ve elli altın yol harçlığı hediye etti. Tunus’a gittim ve Tunus Beyi Ebu’l-Abbâs Ahmed huzurunda Müslüman oldum.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ramazân-ı Şerîf'in Fazileti
« Yanıtla #1655 : 21 Haziran 2015, 17:10:00 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْئًا. (ت

“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden- onun sevabı gibi sevab alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



20
Haziran Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 07 Haziran 1431  - Hicrî: 3 Ramazan 1436

Dünya Mülteciler Günü (2001)


Ramazân-ı Şerîf'in Fazileti

İslâm’ın dördüncü şartı Ramazân-ı şerîf ayında oruç tutmaktır. Ramazân ayı orucu hicretin ikinci senesinde farz oldu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hazretleri dokuz defa Ramazân orucu tutmuşlardır ki beşi yirmi dokuz; kalanı otuz gün idi.

Ramazân-ı şerîf ayların en faziletlisidir. İçinde Kadir gecesi vardır. Bu aya Ramazân denmesinin sebebi müminlerin günahlarını yaktığı ve temizlediği içindir.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Kim farz olduğuna îmân eder ve sevâbını Allâh’dan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”

“Size bereket ayı olan Ramazan ayı geldi. Bu ayda Allah rahmetiyle sizi kuşatır; rahmetini indirir, hatâları siler, bu ayda yapılan duâları kabul eder. Allâhü Teâlâ bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine iftihâr eder. Allâh’a (c.c.) hayır amelleri takdim ediniz. Muhakkak bedbaht, bu ayda Allâh’ın (c.c.) rahmetinden mahrum kalan kimsedir.”

“Ramazân ayı girdiğinde semâ kapıları açılır, cehennem kapıları kapatılır, şeytanlar zincirlere vurulur.”

Ramazân-ı şerîf orucu özür sahibi olmayanlara farzdır. Artık vefâtları yaklaşmış olan pîr-i fâni olmuş ihtiyarlar oruç tutmaya güçleri yetmezse her gün için sadaka-i fıtır gibi fidye verirler. Kazâ etmek icab etmez.

Sefer (yolculuk) oruç tutmamayı mübah kılar. Seferden dönünce kazâ eder. Lâkin, meşakkat (zahmet) yoksa orucu tutmak azimetle amel etmektir ve faziletlidir.

Oruç tuttuğu için uzayacak yahut helâke (ölüme) sebep olacak hastalık da oruç tutmamak için mazerettir. İyileştiği zaman tutamadığı oruçları kazâ eder. Hayız ve nifasta ve -eğer çocuğuna zarar verecekse- hamilelikte ve emzirmekte dahi oruç tutmaz, sonra kazâ eder. Ölüme sebeb olacak derecede şiddetli açlık ve susuzluk da oruç tutmamak için mazerettir.

Yemek, içmek ve benzeri şeyler orucu bozar.

Yalan, gıybet nemime, yalan yere yemin etmek, şehvetle bakılması haram olan kadının güzelliklerine bakmak gibi haram olan şeyler de orucun sevabını giderir. (İ. Hakkı Bursevî, 40 Hadis şerhi)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kur'ân-ı Kerîm Okumanın Fazileti
« Yanıtla #1656 : 21 Haziran 2015, 17:15:45 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا خَتَمَ الْعَبْدُ الْقُرْآنَ صَلّٰى عَلَيْهِ عِنْدَ خَتْمِهِ سِتُّونَ اَلْفَ مَلَكٍ. (كنز

“Kul, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup hatmettiği zaman, altmış bin melek ona istiğfar eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



21
Haziran Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 08 Haziran 1431  - Hicrî: 4 Ramazan 1436

Zonguldak, Kandıra ve Adapazarı'nın Kurtuluşu (1921) • Soyadı Kanunu'nun Kabulü (1934)


Kur'ân-ı Kerîm Okumanın Fazileti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Yâ Muâz! Mesud ve bahtiyar kimseler gibi yaşamak, şehitler gibi ölmek, mahşer gününde kurtuluşa ermek, korkudan emin olmak, zulmetler gününde nur, şiddetli sıcak günde gölge, susuzluk çekilen günde suya kanmak, amellerin hafif geldiği günde mîzanın ağır gelmesini ve dalâlet gününde hidayet isteyen Kur’ân-ı Kerîm’i öğrensin ve okusun. Zira Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip okumak Rahmân olan Allâhü Teâlâ’yı zikretmektir. Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip okumak şeytandan muhafaza eder, mizanda ağır gelir.”

“Bir evde Kur’ân-ı Kerîm okunduğu zaman oraya melekler gelir, şeytanlar oradan uzaklaşır. Orası ev halkına geniş olur, hayrı çok şerri az olur. İçinde Kur’ân-ı Kerîm okunmayan eve şeytanlar gelir, melekler oradan uzaklaşırlar. Orası ev halkına dar gelir; hayrı az, şerri çok olur.”

“Namazda okunan Kur’ân-ı Kerîm namazın dışında okunandan daha hayırlıdır.

Namazın dışında okunan Kur’ân-ı Kerîm diğer zikirlerden daha hayırlıdır.

Zikir sadakadan, sadaka oruçtan daha hayırlıdır.

Oruç, cehenneme karşı koruyan bir kalkandır...”

“Ezbere veya bakarak Kur’ân-ı Kerîm’i hatmeden kimse için Allâhü Teâlâ cennette bir ağaç diktirir. (O ağaç o kadar büyüktür ki) Yavru bir karga o ağacın bir yaprağından kalkıp uçsa o yaprağın tamamını kat edemeden yaşlanır.”

“Kur’ân-ı Kerîm okuyan kimse için kabul edilmiş bir dua vardır. Sahibi dilerse onun dünyada iken verilmesini ister, dilerse de ahirette verilir.”

“Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip ezberleyenler ve onunla amel edenler Allâhü Teâlâ’nın evliyâsıdır. Onlara düşman olan Allâhü Teâlâ’ya düşman olmuş olur. Onlara dost olan Allâhü Teâlâ’ya dost olmuş olur.”

“Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup onu ezberleyen, helâl kıldığı şeyleri helal kabul eden, haram kıldıklarını da haram kabul eden kimseyi Allâhü Teâlâ cennete koyar, ailesinden cehennemi hak etmiş on kişi hakkındaki şefaatini de kabul eder.”



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Fıkıh:Öşür
« Yanıtla #1657 : 22 Haziran 2015, 10:12:59 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلصِّيَامُ جُنَّةٌ مِنَ النَّارِ فَمَنْ أَصْبَحَ صَائِمًا فَلَا يَجْهَلْ يَوْمَئِذٍ وَإِنْ امْرُؤٌ جَهِلَ عَلَيْهِ فَلَا يَشْتُمْهُ وَلَا يَسُبَّهُ وَلْيَقُلْ إِنِّي صَائِمٌ. (ن

“Oruç, cehennemden (ve bütün fenâlıklardan) koruyan bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu bulunduğu gün cahillik edip kötü söz söylemesin.
Şâyet birisi onunla itişir ve ona çirkin kelimeler kullanırsa; ‘Ben oruçluyum’ desin.”

(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Nesâî)



22
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 09 Haziran 1431  - Hicrî: 5 Ramazan 1436

Nasreddin Hoca'nın Vefatı (1284) • Sultan İkinci Süleyman'ın Vefatı (1691)


Fıkıh:Öşür

Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit bir farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin yaramazını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî’dir (sadakalarınız sizin menfaatiniz içindir) ve Hamîd’dir (herkes Allâh’a hamd ve şükür borçludur).” (Bakara Sûresi, âyet 267) buyurulmuştur.

Bir arazî, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolablar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya amele ücretleri vesair masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arâzî sâhibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibâr, arâzî sâhibine değil, arâziyedir. Yânî, mal sâhibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir. Altın, gümüş, para ve ticâret mallarından yılda bir defa zekât vermek lâzımdır. Arâzide ise yılda kaç mahsûl elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi îcap etmez.

Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir. Çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdâsından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan da öşür vermek lâzımdır. Öşür arâzisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsûlden de öşür verilir.

Hülâsa, İmâm-ı A’zam Hazretleri: “Yerden, araziden elde edilen mahsûlün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurdular.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler
« Yanıtla #1658 : 23 Haziran 2015, 10:27:50 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَسَحَّرُوا فَإِنَّ فِي السَّحُورِ بَرَكَةً. (ق

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Sahur yapınız! Çünkü sahurda bereket vardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



23
Haziran Salı 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 10 Haziran 1431  - Hicrî: 6 Ramazan 1436

Hazreti Ali'nin Halife Seçilmesi (656) • Turgut Reis'in Şahâdeti (1565)


Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ’dan (K.V) Hikmetler

• Ârifler nazarında zarif olmak istersen günah işleme.

• Mekruhları terk eden, herkes katında muhterem olur.

• Namaz hususunda tembellik imanının zayıflığındandır.

• Kişinin tevâzuu, onu herkes nazarında yükseltir.

• Allâh’a tevekkül et, onun yardımına kavuşursun.

• Adalet mülkün temelidir.

• Üç şey helâk edicidir: Cimrilik, nefsin kötü isteklerine uymak ve kibir.

• İmânın üçte biri hayâ, üçte biri akıl ve üçte biri de cömertliktir.

• Hayâ insanın siperidir.

• Hırs bir yaradır ki onu topraktan başka bir şey kapatamaz. Nefsin hastalığı hırstandır. Tamahkâr insan zelil olur. İhtiraslı kimseyi hırsı öldürür.

• Âhiret sevâbı dünyâ nimetlerinden üstündür.

• Mevcud olandan ihsan et.

• Sözün iyisi kısa ve öz olanıdır.

• Bâtıl ancak bir müddet sürer. Hak kıyâmete kadar devam eder.

• Amelini az görerek işleyenin amelinin sevabı çoğaltılır.

• Hiddet (öfke) kişiyi helâk eder. Öfkeni yutmaya devam et ki âkıbetin güzel olsun.

• Sanatı insanın hazinesidir.

• Allâh’dan kork, başka şeyden korkmazsın. Allâh korkusu kalbe cilâ verir; parlatır.

• Kalbin kederden boş olması, kesenin dolu bulunmasından iyidir.

• Malın hayırlısı Allâh yolunda infâk edileni; harcananıdır.

• İnsanın aklının derecesi sözünden, aslı ise işinden anlaşılır.

• İnsanın kıymeti yaptığı güzel şey ile takdîr olunur.

• Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ لَهُ إِلَّا الصَّوْمَ فَإِنَّهُ لِي وَأَنَا أَجْزِي بِهِ وَلَخُلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ . (خ

“Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir. Ancak oruç hâriç. Zira o benim içindir ve mükâfâtını ancak ben veririm.
Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan elbette daha güzeldir.”

(Hadîs-i Kudsî, Sahîh-i Buhârî)



24
Haziran Çarşamba 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 11 Haziran 1431  - Hicrî: 7 Ramazan 1436

İkinci Balkan Harbi'nin Başlaması (1913)


Sadaka Veren Ashâb-ı Kirâm(R.Anhüm)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün insanları sadaka vermeye teşvik etmişlerdi. Bunun üzerine Abdurrahman bin Avf (r.a.) dört bin dirhem getirmiş ve:

“Sekiz bin dirhemim vardı. Dördünü Rabbime ödünç verdim, dördünü de ailem için ayırdım.” demişti. Resûlullâh (s.a.v.):

“Allâhü Teâlâ verdiğini de, yanında tuttuğunu da senin için mübarek kılsın” diye duâ buyurdular. Bu duâ bereketiyle öyle zenginliğe nâil oldu ki vefatında yalnız dördüncü zevcesine seksen bin dirhem verilmişti.

Âsım bin Adiy de (r.a.) yüz vesk (yirmi ton) hurma sadaka vermişti.

Ebû Ukayl-ı Ensârî (r.a.) de bir sâ’ (Yaklaşık 3 kg.) hurma getirmiş: “Bu gece bir zâtın hurmalığını suladım. Karşılığında iki sâ’ hurma aldım. Birini aileme ayırdım, birini de Rabbime ödünç verdim.” demişti. Resûlüllâh (s.a.v.) da diğer sadakaların üzerine dökmesini emretmişlerdi.

Münâfıklar ise “Abdurrahman ve Âsım, sadakalarını sırf riyâ ve süm’a (gösteriş ve duyuruş) için getirdiler. Allâh’ın ve resûlünün Ebû Ukayl’in bir sâ’ hurmasına ihtiyaçları yoktur. Fakat o da kendine sadaka veriyor desinler diye getirdi” diye ileri geri lâf etmişlerdi.

Bunun üzerine Tevbe sûresinin 79. âyeti nâzil oldu -meâli-:

“O münâfıklar ki müminlerden fazlaca sadaka verenlerle bir türlü ve güçlerinin yetebildiği kadar verenlerle başka türlü laf atarak eğlenirler, Allâhü Teâlâ onları maskaraya çevirir ve onlar için pek şiddetli bir azab vardır.”


Sağlığımız: İftar ve Sahurda Dikkat!

İftara 1-2 hurma, 1 kâse çorba, birkaç zeytin, 1 parça yağsız peynir ve 1 dilim kepekli ekmek gibi hafif bir şey ile başlamalı. Mümkünse ara verip akşam namazını kıldıktan sonra yemek yemelidir.

İftar ve sahur arasında bol bol su ve sıvı almalıdır.

Kılınan teravih namazı yemeğin hazmedilmesine yardımcı olur.

Ramazan ayı boyunca mutlaka sahura kalkmalı ve sahurda da hafif ama tok tutan kahvaltılıklar ve lifli gıdalar almalıdır. Sahurda susamaya sebep olacak ağır yemekler, kızartma ve hamur işlerinden uzak durmalıdır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَفْضَلُ الصَّدَقَةِ فِى رَمَضَانَ. (فيض)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Sadakanın en fazîletli olanı Ramazan ayında verilendir.”
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu’l-Kadîr)



25
Haziran Perşembe 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 12 Haziran 1431  - Hicrî: 8 Ramazan 1436

Sultan Abdülmecid'in Vefatı, Sultan Abdülaziz'in Tahta Çıkışı (1861) • Kore Savaşı'nın Başlaması (1950)


Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ (k.v.) Buyurdular

• Kişinin güzelliği hilmiyledir. Hilim, insanın yardımcısıdır. İlmin kemâli hilim iledir. (Hilim, nefsin hiddetine muhalefet edip sabır ve tahammül göstermektir.)

• Bir şeyi hayra yoran, hayra nail olur.

• İyi ahlaklı dostlar ganimettir, kötü ahlâklı dostlar ise şeytandır.

• Samimi muhabbet, merdliğin meyvesidir.

• En hayırlı arkadaş seni hayra sevk edendir.

• Ülfet ve geçimin şartı külfeti terketmektir.

• Seni inciteni incitme ki mahcûb olsun.

• Kötülerle birlikte olmak zarar görmeye sebeptir.

• Hayırlı insanlarla beraber olursan, fenâ insanlardan emîn olursun.


Ayların Faziletleri

Ayların en faziletlisi Ramazân-ı Şerif ayıdır. Diğer aylardan üstünlüğü içindeki Kadir gecesinde Kur’ân-ı Kerîm indirildiğindendir.

Sonra Rebîu’l-evvel ayıdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Rebîu’l-evvel ayında kâinatı şereflendirmişlerdir.

Sonra haram aylardan Receb ayıdır.

Sonra Şa‘bân ayıdır ki Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) ayıdır ve amellerin taksim edildiği, ecellerin ölüm meleğine bildirildiği aydır. Ayrıca iki büyük ayın: Receb ve Ramazân aylarının arasındadır. Şabân ayında iki büyük aya komşuluk fazileti vardır.

Sonra Zilhicce, yani Hac ayıdır ki ilk on gününün her gecesi Kadir gecesi gibidir.

Sonra Muharrem ki Peygamberlerin ayıdır, senenin başı ve Haram ayların birincisidir.

Bundan sonra da en faziletli aya yakın olan ay daha faziletlidir. (Ruhu’l-Beyan Tefsiri)


İSİMLERİMİZ: Erkek: Kenan, Kız: Kevser



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Âmenerresûlü’nün Fazîleti
« Yanıtla #1661 : 01 Temmuz 2015, 10:48:03 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ بِالْآيَتَيْنِ مِنْ آخِرِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ فِي لَيْلَةٍ كَفَتَاهُ. (خ

“Her kim geceleyin Bakara Sûresi’nin son iki âyetini (Âmenerresûlü) okursa on(u bütün âfetlerden ve kötülüklerden korumay)a yeter.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)



26
Haziran Cuma 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 13 Haziran 1431  - Hicrî: 9 Ramazan 1436

Verem Aşısının Bulunması (1924) • Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e katılışı (1945)


Âmenerresûlü’nün Fazîleti

“Âmene’r-Rasûlü” Bakara Sûresi’nin 285. âyeti, îmân ve îtikad edilmesi zarûrî olan esasları; 286. âyeti de yedi duâ cümlesi bildirmektedir. Allâhü Teâlâ’nın kullarına lutfettiği kolaylıkları, kulların da Kerîm ve Rahîm olan Allâh’a nasıl dua, tazarru ve niyazda bulunacaklarını telkîn buyurmaktadır.

Bu iki âyet Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla nazil olmamış, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunları Mirac gecesinde vâsıtasız işitmişlerdir.

Nitekim hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “(Mirac gecesinde) Resûlullâh’a (s.a.v.) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin son iki âyeti (Âmenerrasûlü...) ve ümmetinden, Allâh’a hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayanların büyük günahlarının bağışlanacağı.”

Bakara sûresi nâzil olup Resûlullâh (s.a.v.) her duâ cümlesini okudukça Allâhü Teâlâ “Duânı kabul ettim.” buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Allâhü Teâlâ Bakara Sûresi’ni iki âyet (Âmenerresûlü) ile sona erdirdi. Bunları bana arşın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, hanımlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz. Çünkü bunlar hem büyük rahmettir, hem Kur’an’dır, hem duâdır.”

“Kim üzüntü ve keder ânında Âyetü’l-Kürsî ve Bakara Sûresi’nin sonu(ndaki iki âyeti: âmenerresûlü)nü okursa Allâhü Teâlâ ona yardım eder.”

“(Bakara Sûresi’nin sonundaki) Bu iki âyet bir evde üç gece okunmazsa o eve şeytan yaklaşır.”


Hz. Ali (k.v.) buyurdular ki: “Âmenerrasûlü’yü okumadan uyuyacak aklı başında bir Müslüman bulunacağını sanmıyorum. Muhakkak o iki âyet arşın altındaki bir hazinedendir.”

Cebrâil (a.s.) Resûlullâh’a (s.a.v.) Bakara Sûresi’nin sonunda ‘Âmîn’ demesini telkîn etmiştir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Fâtiha Sûresi’nin İsimleri
« Yanıtla #1662 : 01 Temmuz 2015, 10:52:43 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ. (هـ

“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan sadece açlıktır. Nice (gece ibâdet için) kalkanlar vardır ki, onların bundan hisseleri ancak uykusuzluktur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



27
Haziran Cumartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 14 Haziran 1431  - Hicrî: 10 Ramazan 1436

İzmit'in Kurtuluşu (1922)


Fâtiha Sûresi’nin İsimleri

Bir şeyin evveline “Fâtiha” âhirine ve sonuna “hâtime” denildiğinden ve Kur’ân-ı Kerîm’in başı “elhamdülillâh” sûresi olduğundan bu mübârek sûreye “Fâtiha-i Şerîfe” denilir. Fâtiha-i Şerîfenin diğer isimleri:

Hamd ve Şükür Sûresi: Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükür ile başladığından ve Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk’a mahsus medihler bu sûrede olduğundan bu isim verildi.

Ümmü’l-Kur’ân: Bütün Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk’a mahsus medihler ve kullarına emirler ve müjdeler ve korkutmalar icmâlen bu mübârek Fâtiha Sûresinde olduğundan bu sûre-i şerîf Kur’ân’ın anası ve esası yerindedir.

Kenz: Fâtiha-i Şerîfe bir rahmet hazinesidir. Çünkü Peygamber Efendimiz “Fâtiha Sûresi arşın altındaki hazineden inmiştir” buyurdular.

Şifâ ve Şâfiye: Peygamber Efendimiz “Fâtiha Suresi Kur’ân-ı Kerîm’in aslı mesabesinde olup hastalık için okununca şifâ hâsıl olur” buyurduklarından Şifâ Suresi denilmiştir.

Namaz Sûresi: Namazlarda okunması vacip olup Allâhü Teâlâ Resûlullâh Efendimize: “Namazı kulumla aramızda paylaşırım. Yani namaz kılana sevap verip onu bağışlarım” buyurduklarından bu sûreye namaz sûresi denilir.

Seb‘u’l-Mesânî: Bu Sûre-i celîle Peygamberimize en evvel meleklerin büyüğü olan Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla hem Mekke’de ve hem de Medîne’de indirilmiştir. Yedi ayetli olması ve her namazda tekrar edilmesi sebebiyle “Seb‘u’l-mesânî” denilir.

Ta‘lîm-i Mes’ele: Bu sûrede istemenin ve duânın şartı ve edebi öğretilmiştir. İstemenin şartı: evvela marifet, sonra amel, sonra ihtiyacın arzedilmesidir. Edebi ise evvelâ istenilen zatı medih, sonra istediğini almaya ehil olduğunu beyan, sonra en güzel şeyi seçip onu istemektir. İstenilecek en mükemmel şey ise nimetin kendisi değil onu kazanma yoludur. Zira bir nimetin doğru yolunu bulmak onu her zaman bulmaktır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kur’ân-ı Kerîm’in Mushaf Haline Gelmesi
« Yanıtla #1663 : 01 Temmuz 2015, 11:04:37 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نَوِّرُوا مَنَازِلَكُمْ بِالصَّلَاةِ وَقِرَاءَةِ الْقُرْآنِ . (هب

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Evlerinizi (nafile) namaz kılarak ve Kur’ân-ı Kerîm okuyarak nurlandırınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)



28
Haziran Pazar 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 15 Haziran 1431  - Hicrî: 11 Ramazan 1436

Kara Kuvvetleri'nin Kuruluşu (1363) • Sokullu Mehmed Paşa'nın Sadrazam Olması (1565)


Kur’ân-ı Kerîm’in Mushaf Haline Gelmesi

Hak Teâlâ Kur’ân-ı azîmüşşânın tamamını levh-i mahfuzdan dünyâ semâsına Kadir gecesinde indirdi. Sonra Resûl-i Ekrem Efendimize (s.a.v.) ceste ceste yirmi yahut yirmi üç senede inzâl buyurdu.

Hazret-i Cebrâîl Kur’ân-ı Kerîm’i getirdiğinde âyetin yerini de öğretir ve şu âyeti şu sûrede şuraya koy der, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) de vahiy kâtiblerine böylece yazmalarını emrederdi.

Kur’ân-ı Kerîm’in tamamı Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) zamanında yazılmış olarak muhâfaza olunuyordu. Lâkin nesih ihtimali bulunduğundan bir yere toplanmış değil idi. Resûlullâh Efendimizin vefatından sonra Hazret-i Ebûbekr’in emriyle Mushaf haline getirildi. Sonra Hazret-i Osman’ın emriyle Mushaf çoğaltıldı.

Ashâb-ı kiramdan bazıları Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını hıfzetmiş (ezberlemiş) idi ki onlara “Kurrâ” denirdi. Resûlullâh (s.a.v.) zamanında dört kişi Kur’ân hıfzı ve ta‘lîmi husûsunda meşhûr idi: Muhâcirlerden Abdullah bin Mes‘ûd, Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe; Ensardan ise Muâz bin Cebel ve Übeyyibni Ka‘b’dir. (Radıyallâhü anhüm)

Hicretin 11’nci senesinde Yemâme Harbinde Kurrâ’dan yetmiş zât şehîd oldu. Kurrâ’nın en meşhûr dördünden biri olan Sâlim Hazretleri de bunlar arasında idi.

Hazret-i Ömer, Hz. Ebûbekr’e “Diğer muhârebelerde de Kurrâ’dan vefât edenlerin çoğalıp da Kur’ân’ın büyük bir kısmının onlarla birlikte gitmesinden korkuyorum. Kur’ân-ı Kerîm’i cem etmenizi münâsip görüyorum” dedi.

Bunun üzerine Hz. Ebûbekir, Zeyd bin Sâbit’e (r.a.): “Sen Resûlullâh zamanında vahiy kâtipliği yaptın ve biz (Ashâb-ı kirâm) sana bu hususta tam itimad ederiz. Şimdi sen Kur’ân’ın ayetlerini araştır ve bir araya topla” dedi.

Hz. Zeyd, Resûlullâh (s.a.v.) zamanında Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını, hafızlardan ve yazılmış olanlardan bir araya topluyordu. İhtiyatının fazlalığından sırf ayetlerin yazılı olmasını kâfi görmüyor, bir ayeti Resûlullâh’dan bizzât işitmiş olan bir kişinin de şâhitliği olmadıkça kabûl etmiyordu. Hâlbuki Kur’ân-ı Kerîm’in tamamı kendisinin de hafızasında idi. Böylece Kur’ân-ı Kerîm Mushaf haline geldi. (Te’lif-i Kur’an, Cevdet Paşa)



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9211
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Çocuklar ve Namaz
« Yanıtla #1664 : 01 Temmuz 2015, 11:09:27 »
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ...وَهُوَ شَهْرُ الصَّبْرِ، وَالصَّبْرُ ثَوَابُهُ الْجَنَّةُ، وَشَهْرُ الْمُوَاسَاةِ وَشَهْرٌ يُزَادُ فِي رِزْقِ الْمُؤْمِنِ. (كنز

“Ramazân-ı Şerîf, sabır ayıdır. Sabrın sevâbı cennettir. Paylaşma ayıdır. Ramazan ayında mü’minlerin rızkı artar.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)



29
Haziran Pazartesi 2015

Ayın Safhaları


Rûmî: 16 Haziran 1431  - Hicrî: 12 Ramazan 1436

Silistre Zaferi (1773)


Çocuklar ve Namaz

Namaz, akıllı ve bâliğ (ergen) olan her Müslüman için bir farz-ı ayındır. Mümeyyiz (hayrı-şerri ayırabilen) yedi yaşını bitirmiş Müslüman çocukları namaza teşvik etmek ise velileri üzerine bir vazifedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Çocuklarınıza yedi yaşını bitirince namaz kılmalarını emrediniz…” buyurmuşlardır.

Namaz Müslümanlıkta en büyük, en lüzumlu bir ibadettir. Namazın İslâm dininde ne kadar mühim ne kadar mukaddes bir ibadet olduğunu bu hadîs-i şerîf de pek güzel göstermektedir. İbadetlerimizi büyük nimet bilmeli, aile fertlerinin dindar, nezih bir hayata sahip olarak yaşamalarını temine çalışmalıdır.

Allâhü Teâlâ (meâlen):

“Hem ehline de namaz ile emret hem de kendin ona sabır ile devam eyle...” buyurmaktadır. (Tâhâ Sûresi, âyet 132)

Bu âyet-i kerime şöyle tefsir edilmiştir:

Ey Habîbim! Ailene, ehlibeytine veya sana tâbi olan ümmetine namaz kılmalarını emret, onlar da namaz ile mükelleftirler. Onlar da namaza devam etsinler. Ve sen de namaza devam et. Geçim işleri ile meşgul olmak gibi şeyler namaza mâni olmasın. Biz senin namazından istifade edecek değiliz, ondan faydalanacak olan yine sensin.

Bu âyet-i kerime nâzil olduktan sonra -bir müddet- Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her sabah muhtereme kızı Hz. Fatıma (r.anhâ) ile damadı Hz. Ali’nin (k.v.) bulunduğu yere gider “haydi namaza” diye buyururdu. Binaenaleyh her Müslümanın kendi çoluk çocuğunu, akrabasını namaza teşvik etmesi lâzımdır.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), ehl-i beytine bir sıkıntı gelse onlara namaz ile emreder ve bu âyet-i kerîmeyi okurlardı.

İsimlerimiz: Erkek: Sâlih, Kız: Sâliha